Gönderim Yaptığımız Kargo Firmaları Sürat ve PTTkargo dur. Uygun Fiyat ve Hızlı Teslim ile ürün Sevkiyatımız sorunsuzca devam etmektedir. Kapıda Nakit Ödeme sistemi de var, Ürünü sepete atıp Adresi girdikten sonra Ödeme Seçenekleri ekranında karşınıza çıkar. Taksit durumuda aynı şekilde çıkar.
Kitap Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimi Yazar Hatice Kübra Tongar Yayınevi Hayy Kitap Kağıt Cilt 2.Hamur – Karton kapak cilt Sayfa Ebat 184 sayfa - 15,50x23cm Yayın Yılı 2017 Hatice Kübra Tongar Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimikitabını incelemektesiniz. Hayy KitapKorkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimikitabıhakkında yorumları oku yup kitabınkonusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Eğer biz namaz vakitlerini değil de dizi saatlerini dört gözle bekliyorsak...
Eğer Peygamberin çocuklara kaşlarını bile çatmadığını biliyor ama bir yandan çocuğumuzu dövüp sövüyorsak...
Eğer oruç tuttuğumuzda hırçın, kızgın, tahammülsüz oluyor ve çocuğumuza 'zaten oruçluyum...' diye başlayan cümleler kuruyorsak...
Eğer çocuğun oyununu bölmemek için secdelerini uzatan Nebiye rağmen namazda önümüzden geçti diye çocuğumuzu azarlıyorsak...
Eğer Hz. Ömer'in adaletini anlatırken iki kardeş arasında adil olmayı başaramıyorsak...
Eğer Hz. Osman'ın hayasından bahsediyor ama ahlaka aykırı görüntüleri televizyonla evimize davet ediyorsak...
Eğer Hz. Ali'nin ilminden övgüyle bahsedip, en son ne zaman kitap okuduğumuzu bile hatırlamıyorsak...
Eğer hatim üstüne hatim yapmamıza rağmen Kur'an'ı anlamak ve yaşamak için hiç gayret sarf etmiyorsak...
Eğer çocukları camiden kovuyor, gerekçe olarak da çocukluk şakımalarını gösteriyorsak bir yerlerde bir hata yapıyoruz demektir.
Hatice Kübra Tongar, çocuklarımıza nasıl bir anlayışla, ne zaman, hangi yöntemlerle, zorlamadan, sevdirerek ve oyunlar oynayarak nasıl din eğitimi vereceğimizi adım adım anlatıyor.
Hayy Kitap
Teşekkür...
Her ne kadar kitapların üzerinde tek bir isim yazsa da, sürecin pek çok görünmeyen kahramanı vardır elbette...
Kıymetli yayıncım Rauf Baysal; bir yazar olarak eserlerimi kaleme alırken gösterdiğiniz destek, teşvik ve yoldaşlığınız için teşekkür ederim.
Kıymetli büyüğüm Ahmet Bulut; kitabın yazım sürecindeki değerlendirmeleriniz, yönlendirmeleriniz ve değerli cümleleriniz için teşekkür ederim.
Değerli dostum, yüreği geniş kardeşim Merve Arıdoru; dört çocuklu bir evin serencamına rağmen 'Kitabı bir okur musun' dediğimde seve seve vaktini, bilgini ve yorumlarını benimle paylaştığın için teşekkür ederim.
Kıymetli eşim, hayat arkadaşım, yoldaşım İsmail Tongar; her kitabımın 'eş' yazarısın aslında... Süreçteki desteğin, gayretimin kırıldığı anlarda yüreğime akıttığın cesaretin, inşirahın ve duaların için çok teşekkür ederim.
Canlarım, yavrularım, Enes'im ve Eymen'im... Her cümlemin ilhamı olduğunuz, varlığınızla sabrımı ve sadrımı genişlettiğiniz için teşekkür ederim.
Ve güzel Rabbim, küçücük gayretlerimizi kocaman çığlıklara dönüştüren Rahman-ı Rahim...
Hatalı ne varsa hissemize koyup, güzel olanı Senden bildiğimiz bu mütevazı çalışmayı yazmayı nasip ettiğin için sonsuz şükürler olsun.
Nasip ettiğin her şey için şükürler olsun... HATİCE KÜBRA TONGAR
Başlarken...
Bizler çocukluğumuzda Allah'ı; yakan, taş eden, cehenneme atan, kızan, çarpan bir Allah sanırdık. Çünkü öyle duyardık büyüklerden. Anneye karşı gelinmez, Allah taş eder' derlerdi. 'Bu davranışlarına devam edersen cehenneme gider, yanarsın' denirdi. Birşeyi merak etsek ve sorsak; mesela çocuk masumluğuyla 'Babam Allah'ı yenebilir mi anne' desek, aldığımız cevap 'Sus bakayım, tövbe de, Allah çarpar yoksa' formatında olurdu. Pek çoğumuz cehennemi olan Allah'tan korkar, uzak dururduk; çocuk gönlümüzü açmazdık. Hatta Peygamberin (sav) çocuklara olan sevgisi defaten anlatılırken, Allah'lı cümlelere hep "cehennem" yakıştırıldığı için 'Ben Peygamberi Allah'tan daha çok seviyorum. Çünkü onun cehennemi yok, çocukları yakmıyor' diyenlerimiz bile olurdu.
Yaşımız büyüdükçe durum pek değişmedi. Küçükken korkutulduğumuz Allah, ergenlik döneminde yine cehenneme atan, bir vakit namaz kaçıranlara 80 sene kızgın saç üzerinde namaz kıldıran, hataya düşen kulları için zebanileriyle azaplar hazırlayan "eli sopalı" bir Allah tasviriyle anlatıldı pek çoğumuza. Kimse Gafur olan, Tevvab olan, Rahim olan Allah'tan bu denli altını çizerek bahsetmedi.
Cümleler belliydi:
Namazını kıl yoksa akşam babana söylerim, dayak yersin.
Namazını kıl yoksa Allah seni cehenneme atar, yanarsın.
Annelerimizin istediklerini kendi yöntemleriyle yaptırmadıklarında kullandıkları bu iki "korku figürüne" çoğumuz mesafeli durduk; babalarımıza ve Allah'a...
Benim çocukluğum da üç aşağı beş yukarı böyle cümlelerle geçti. An-ne-babamdan duymasam komşu teyzeden, o söylemese öğretmenimden ya da camideki hoca teyzelerden benzer şeyler işiterek büyüdüm. Çocukluktan ergenliğe, gençlikten yetişkinliğe yürürken içimde hep "Cehennemi olan ve korkulması gereken Allah" tasavvuru büyüttüm.
Sonra bir şey oldu ve yıllar boyu Allah hakkında 'öyle olduğunu sandığım' pek çok inanç değişiverdi: "Ben anne oldum"
Anneler bilir, evladınızı kucağınıza aldığınızda hissettiğiniz baskın duygular sevgi, merhamet ve şefkattir. Bu duyguları öyle yoğun hissedersiniz ki; uykusuz ve yorgun geçen günlere gecelere rağmen evladınız "gık" dese yanına koşar, sarar sarmalar, başka hiçbir canlının bir diğeri için yapamayacağı fedakârlıklara gönüllü talip olursunuz. Gerçekten de yemez yedirir, giymez giydirir, uyumaz uyutursunuz.
Anneliğimin ilk aylarında, bende her anne gibi bu duygu kokteylini yudumlarken şu hadis çıktı karşıma. Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştu:
'Çalılıkta dolaşırken, bulduğum bir kuş yuvasından yavruları alıp koynuma koymuştum. Tam bu sırada yavruların annesi başımda dolanmaya başladı. Acıdım, yavruları bırakmak için ihramımı açmaya çalıştığım sırada anne kuş hemen koynumdaki yavrularının yanına girdi ve kanadarını onları korumak için açarak siper etti. Bu kuşun canı pahasına yavrularına olan şefkatini ve acımasını görüyor musunuz? İşte Allah'ın kuluna olan şefkati ve acıması kıyas kabul edilemeyecek kadar fazladır...'
Bu muazzam bir şeydi. Eğer bir annenin kendi canından geçercesine evladına akıttığı sevgi ve şefkat, Allah'ın kuluna duyduğu muhabbetin yanında lafi edilemeyecek kadar az ise, Allah (cc) kullarını çok seviyor demekti.
Anneler şefkatli ise, Allah (cc) şefkatin kendisiydi.
Anneler sevgi dolu ise, Allah (cc) bizatihi sevginin merkeziydi. Anneler evladına merhametli ise, Allah (cc) merhameti halk eden Rahman-ı Rahim'di. Sonra yüzümü Kur'an-ı Kerim'e döndüm. Sadece besmeleye bile baktığımda, Kuranın 114 yerinde, hiçbir mecburiyeti yokken kendini kuluna Rahman ve Rahim olarak tanıtan, onu bitimsizce rızıklandıran bir Allah çıktı karşıma... Çocuk nimeti, Rabbimin diğer nimetlerine olan farkındalığımı ve hayranlığımı arttırdı. Ve kulunu seven Allah'ı sevmeyi, hem de çok sevmeyi öğrendim.
Bu öğreti tüm hayatımı değiştirdi. Yaratılanı yaratandan ötürü sevmeye, imtihanlardaki hikmet nazarını görmeye, ibadetlerimden lezzet almaya başladım. Çünkü -kitapta da bahsettiğim gibi- bir insanın "Allah beni yakar" korkusuyla namaza durması ile, âdeta bir sevgiliye koşar gibi "çok sevdiğim Rabbimle buluşuyorum" hissi ile namaza durması arasında dağlar kadar fark vardı.
İşte bu kitap tam da bu nedenle yazıldı. Yaratılışında muhabbetle yoğurulmuş insan fıtratı, henüz daha bu "sevgi" nüvesini açamadan solmasın; çocuk yürekler 'korkutan' değil, 'kulunu çok seven' Allah'la tanışarak yetişkinliğe yol alsın duasıyla kaleme alındı.
Kitapta çocuk perspektifinden din, eğitim, Allah, Kur'an, namaz ve oruç kavramlarına dair pedagojik bakış açıları, yaklaşımlar ve uygulamalar var. Her bir cümle kendi annelik seyrimde evlatlarıma anlatmaya, yaşatmaya, hissettirmeye gayret ettiğim öğretileri satır satır sizlerin yüreğine fısıldıyor.
Bu kitabı okuyan tek bir annenin Rabbine dair bakışı ve hissedişi değişse; tek bir çocuk seccadesinin başına heyecan ve istekle geçebilse benim duam kabul olmuş olacak. Gayret bizden, takdir Allah'tan...
Umarım hepimiz hayatımızın bir noktasında şu cümleyi kurabiliriz; Anne olunca Allah'ı (cc) sevmeyi, hem de çok sevmeyi öğrendim Sevgilerimle... Hatice Kübra Tongar Ağustos 2017, Mekke
KORKUTARAK DEĞİL SEVDİREREK DİN EĞİTİMİ
Çocuğumuz ilkokuldan önce Kurana geçti, hatta hatim ettiyse, kısa sureleri ezberlediyse, birkaç tane de ilahi biliyorsa bizim de içimiz rahattır. Zira ebeveyn olarak görevimizi yapmış, çocuğumuzun dini gelişimine destek olmuşuzdur. Elbette bu soruların cevabını öğretmek de, çocuğumuza yüzünden Kuran okutmak ya da sure ezberletmek de önemli işlerdir. Lakin gözden kaçırdığımız şey, bu süreçlerin 'din eğitimi'nin kendisi değil, parçaları olmasıdır.
Zira 'din dediğimiz kavram bize yalnızca nasıl ibadet edeceğimizi söylemez. Sadece ibadetlerimizi sisteme sokup namazı, orucu, tesettürü, zekâtı emretmez. Din, sokakta nasıl yürüyeceğimizden tuvalete nasıl gireceğimize, evlilik hassasiyetlerimizden ebeveynlik duruşumuza, miras paylaşımından kâinatı nasıl okuyacağımıza kadar hayatın her alanına sınır çizen bir yaşam kanunudur.
Başka bir deyişle, bir insan Müslüman olsun ya da olmasın fark etmeden eğer yaratılış programına uygun yaşıyorsa, o insan fıtratına uygun bir yaşam sürüyor demektir. Bu fıtri akışı Allah rızası için yaptığında ise 'Müslüman' olur.
Bu bağlamda bir insan hem Hristiyan, hem de çok fıtri olabilir. Yine fıtraten çok doğru noktalarda duran bir kimse, bir yandan da ateizmi tercih edebilir. Örneğin içki içmemek Allah'ın yarattığı sağlıklı beden tasarımı açısından oldukça önemlidir. Kişi bunu Allah inancı olmadan sadece sağlığı için yaparsa yaratılış kurallarına uymuş olur ve sağlığını korur. Bunu Allah'ın rızasını gözeterek yaptığında ise hem sağlığını korumuş, hem de Müslüman olmuştur.
Dini böyle anlamak çok önemlidir.
Nitekim din eğitimini sadece ibadetlere hasrettiğimiz bir yaşam biçimi, ortaya 5 vakit namaz kılıp 10 vakit yalan söyleyebilen insanlar çıkarabilmektedir. Sohbetlerden çıkmayan, hatim üstüne hatim yapan ama gelin görün ki eve gelip eşine ve çocuklarına zulmedebilen erkekler, çocuğuna bağırmayı, dövmeyi hakkı sanan, komşusuyla oturduğunda dedikodudan başka bir şey yapmayan kadınlar, —mesela sadece namaz kıldıklarıiçin-kendilerini yeterince Müslüman sayabilmektedir.
Dinin, Efendimizin (sav) tanımıyla yarısını kapsayan 'güzel ahlak'ı, yani yardımlaşmayı, işbirliğini, dürüstlüğü, cömertliği, diğerkâmlığı, işarı, yumuşaklığı, teenniyi, yaratılanı yaratandan ötürü sevme duruşunu, affetmeyi, hüsnüzanı geri planda bırakabilmektedir.
Ne acıdır ki, her Müslümanda olması gereken bu özellikler, sanki sadece bazılarının kazanabileceği ekstra erdemler gibi görülebilmektedir. İşin normalini yalan söylemek, gıybet etmek, bencil davranmak, kin tutmak sananlarımızın sayısı hiç de az değildir.
Bu nedenledir ki, 'gıybet etme' denildiğinde 'o zaman ne konuşacağım' diye dertlenen, çocuğunu olmayan iğnecilerle tehdit ederken yalana düştüğünü fark etmeyen, çocuklar için huzuru, barışı, iyi şartları istediğini söyleyip bir yandan da savaş mağduru çocukları ötekileştirip 'ülkesine dönsün diye itiştiren bir 'dindarlık' portresi ortaya çıkmıştır.
Böylesi bir Müslümanlık anlayışı da, Müslümanın Kuranî tanımında olan 'elinden, belinden, dilinden emin olunan' olgusunun içini gün be gün boşaltmaktadır. Çevremiz Kuran okuyan ama anlamaya gayret göstermeyen, namaz kılmak için dizilerin reklam arasını bekleyen, oruç tutup iftar ve sahur sofralarında tıka basa yemek yiyen, çocukları -sözüm ona- ses yapıyorlar diye camilerden kovan insanlarla doludur.
Tam da bu yüzden, mesela Yusuf İslam gibi sonradan hidayet bulan kişiler 'Kurandan önce Müslümanları tanısaydık, muhtemelen İslam'ı seçmezdik' diyerek, ruhunu kaybetmiş bir din algısının İslamiyet'in vakur duruşuna nasıl da zarar verdiğine işaret etmişlerdir.
Yıllar önce haber bültenlerine Adana'da bir üvey annenin küçük bir çocuğa yaptığı akıl almaz işkence görüntüleri servis edilmişti. Sonrasında sosyal medyada da geniş yankı bulan bu dehşet görüntülerini kısa sürede belki milyonlarca kişi kanı donarak seyretti.
Vicdanı olan hiçbir insanın böylesi görüntüleri izlemeye bile yüreği dayanmıyorken, nasıl oluyor da adı 'insan', hatta üvey de olsa 'anne' olan bir kişinin kalbi bu olayın faili olmaya el veriyordu, inanamadan izledik pek çoğumuz. Olay elbette ne akla, ne kalbe sığmıyordu. Ama beni en az bu olay kadar üzen başka bir şey daha olmuştu.
Muhabirler, durumun açığa çıkmasından sonra çocuğun babasına neden böyle vicdansız bir kadınla evlendiğini sordular. Babanın verdiği cevap, sözün bittiği yerdi:
'Namazlı niyazlı bir hanımdı. Merhamet eder diye düşündüm...' Bu bağlamda çocuklarımıza din eğitimi verirken sadece şekil üzerinden gitmeyip, her bir kavramın içini güzel duygular ve erdemlerle doldurmanın gayretine girmemiz gerekir.
Zira Kuran alfabesini Kuran ahlakının önüne geçiren... Çocukların gönlüne camiyi sokmadan çocuğu camiye sokmaya çalışan...
Secdeye sevgi ekmek yerine sevgisiz tutumlarıyla çocuğu secdeden soğutan bir din algısı, elbette ki evlatlarımız için duaya durduğumuz dini eğitimin temellerini atamayacaktır.
Yine tesettürünü tam yapamayan genç kızları 'böyle yapacağına hiç yapma' diyerek dinden soğutan, çocukça şakımalarını cami avlusuna serpiştiren evlatlara susmalarını söylerken bağırıp çağıran, namaza kot pantolon giyerek geldi diye camiden gençleri kovan zihniyetin 'din eğitimi' kavramına yarardan çok zarar verdiği açıktır.
Bu noktada her birimizin durup kendimize sormamız gereken bir soru vardır: Acaba din eğitiminde 'şekli' önceleyip, 'şuuru' çok gerilere mi koyduk? İkisini bir arada gerçekleştirmeyi neden başaramadık, neleri ihmal ettik ya da neleri unuttuk? Bu soruların cevabını bulmak, sadece ilahiyatçılar için değil, her anne-baba için muhakkak çok önemlidir.
Bu noktada 'içi dolu' bir din tanımının üç bölümden oluştuğunu bilmek gerekir: 1.Yaratıcı tasavvuru ve inancı
Ahlaki donanım
İbadetler
'Çocuğumu dindar yetiştirmek istiyorum' diyen her ebeveyn, bu üç ana başlıkta donanımlı olmalı ve evladına bu yolda ışık tutmaya uğraşmalıdır.
Din Nedir?
Çocuklarda 'din eğitimi' kavramını konuşmak için, öncelikle 'din' ve 'eğitim' başlıklarını ayrı ayrı ele almamız gerekir. Zira ne öğreteceğimizi bilmenin adı 'din', nasıl öğreteceğimizi bilmenin adı ise 'eğitimdir.
Bu bağlamda 'din' olgusundan ne anladığımıza şöyle bir bakacak olsak, karşımıza 'muhtevadan çok 'şekle' dayalı yaşanan bir sistem çıkar. Yani duygusal yönü azalmış ya da hiç bulunmayan mekanik öğretiler bizi kucaklar. (1) Dinin aslı elbette böyle değildir. Ama yıllar içerisinde —ne yazık ki- pek çok kavramın içi boşaltılmış, kimileri tarafından inanç ve ibadet salt şekillerden oluşan ritüellere hapsedilmiştir.
Bu tezin en yaygın sağlaması, kimi anne-babaların çocuklarını okula verirken din eğitimi adı altında neler yapıldığını sorduğu sorularda görülür.
'Okulunuzda din eğitimi var mı?'
'Tabii olmaz mı? Elif-ba okutuyoruz, ilahi öğretiyoruz...' Nitekim birçoğumuz din eğitimi derken sure ezberinden, ilahi öğrenmekten, elif-ba okumalarından, şeklen namaz eğitiminden bahsederiz. Çocuklarımızı 'seni kim yarattı' ile başlayıp, 'kimin ümmetisin' sorusuyla devam eden ezberlere teşvik ederiz.
İçindekiler
Teşekkür Başlarken
Birinci Bölüm: ÇOCUK VE DİN
Din Nedir?
Din Algımız, Din Yaşantımızla Ortüşmüyorsa Din Eğitiminde İki Önemli Bileşen: Güven ve Sevgi Dini Kodlamalarımız Doğru mu? Sevgi Tohumu Nasıl Sulanır?
İkinci Bölüm: ÇOCUK VE EĞİTİM
Din Eğitiminde Neyi Neden Yapıyoruz? Din Eğitiminde Ceza ve Ödül Olmalı mı? Din Eğitiminde Ailenin Rolü Din Eğitiminde Babanın Rolü Din Eğitiminde Annenin Rolü Din Eğitiminde Öğretmenin Rolü Din Eğitiminde Neyi, Ne Zaman, Ne Kadar Anlatalım? Din Eğitiminde Mucize Bir Cümle: 'Gel Beraber Yapalım' Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimi
Üçüncü Bölüm: ÇOCUK VE ALLAH
Beni Kim Yarattı Anne? Sıkı Tutunun Çocuklar, Esma Yolculuğuna Çıkıyoruz! Çocuğuma Allah'ı Ne Zaman ve Nasıl Anlatayım?
Dördüncü Bölüm: ÇOCUK VE KURAN Kuran Eğitiminden Önce Kuran Algısı Kuran Eğitimine Kaç Yaşında, Nasıl Başlanmalı? Kuran Sureleri Bize Ne Söyler? Buyurun Amin Alayı'na
Beşinci Bölüm: ÇOCUK VE NAMAZ Biz Namaz Kılıyoruz Ama Namaz Bizi İnsan Kılıyor mu? Namazı Kıldırmadan Önce Namazı Sevdirelim Namaz Eğitimine Kaç Yaşında, Nasıl Başlanmalı? Çocuğumuzun Etrafında Kimler Var? Namaza Başlama Töreni Yapalım Çocuk ve Cami
Altıncı Bölüm: ÇOCUK VE ORUÇ Gelin Hep Birlikte 'Anne Orucu' Tutmaya Niyet Edelim Çocuklarda Haz Öteleme Eğitimi Çocuklarımıza Orucu Nasıl Anlatalım? Tekne Orucu İle Oruç Alıştırmaları
Hatice Kübra Tongar
Orta öğretimine Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Süper Lise Bölümü'nde başlayan Hatice Kübra Tongar, başörtüsü problemi nedeniyle okulu bırakıp, imam hatip eğitimini açık öğretim lisesinde tamamladı. Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü nü Onur Derecesi ile bitirdi. Lisans süresince dalının uzmanı eğitimcilerden çocuk gelişimi ve eğitimi dersleri aldı. Bezm-i Âlem Vakıf Üniversitesi Aile Danışmanlığı Bölümü'nde eğitim gördü. Deneyimsel Oyun Terapisi, Theraplay Oyun Terapisi, Projektif Çocuk Testleri, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi gibi pek çok terapistlik eğitimi aldı. Tongar, Arel Üniversitesi Psikoloji Yüksek Lisans eğitimini sürdürmektedir.
Yazı yazmak, ilkokul yıllarında başlayan kompozisyonlarla birlikte hep hayatında oldu. Makaleleri çeşidi dergilerde yayınlandı. Milat Gazetesinde haftalık köşe yazarlığı yaptı. Çocuğa dair birçok projenin metin yazarlığını yürüttü. Türkiye'nin ilk interaktif çocuk CD projelerinden olan Muallim Çocuk'un metinlerini yazdı. Ulusal radyo ve televizyon kanallarında pek çok çocuk eğitimi programı hazırlayıp sundu.
Diğer yayınevlerinden 2009 yılında Minik Bebeğime Afiyetle isimli kitabı, 2011 yılında 10 kitaptan oluşan Masal İstediğin Gibi Bitsin seti, 2013 yılında 0-1 yaş bebek bakımını anlatan Anneciğim Beni Tanıyor musun? isimli kitabı, 2014 yılında 1-5 yaş çocuğunun gelişimini kaleme aldığı Anneciğim Ben Büyüyorum isimli eseri yayımlandı.
Kısa sürede milyonlarca kişiye ulaşan 'Bağırmayan Anneler' sosyal medya hesabında annelere ulaşan yazarımız, Türkiye'nin dört bir yanında gerçekleştirdiği Bağırmayan Anneler seminerleriyle de ailelerle buluşmaya devam ediyor. Ve her daim 'eş' ve 'annelik' rollerini layığıyla yerine getirme duasını sürdürüyor...
HATİCE KÜBRA TONGAR
Hayykitap'tan yayımlanan kitapları: Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimi, Eylül 2017 Bağırmayan Anneler, Nisan 2017 İlk 12 Ayda Bebeğin Gelişimi Beslenmesi Oyunları, Şubat 2017 1-5 Yaş Çocuğunun Gelişimi Beslenmesi Oyunları, Şubat 2017 Çocuk Eğitiminde 100 Mucize Çözüm, Ekim 2016 450 Soruda Anadolu Ekolüyle Gebelik ve Annelik (çok yazarlı), Ekim 2016 150 Soruda Fıtrata Uygun Çocuk Yetiştirmek (çok yazarlı), Ekim 2016 Allah'ı Arayan Çocuk, Ekim 2016 Ben Ne Biliim?, Şubat 2016 Başımın Üstünde Yerin Var, Ekim 2015 Fıtrat Pedagojisi 2: Peygamberlerin Çocuk Eğitim Metotları, Ekim 2015 Fıtrat Pedagojisi, Şubat 2015
Diğer Özellikler
Stok Kodu
9789752477315
Marka
Hayy Kitap
Stok Durumu
Var
9789752477315
Havale / Eft :
Havale İle : 27,00 TL
Kapıda Ödeme :
Kapıda Ödeme ile : 27,00 TL
Tek Çekim :
Kredi Kartı ile : 27,00 TL
Mağazamızda taksit için en az 70 TL lik ürünü sepete eklemeniz gerekir
Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimi isimli ürün ile alakalı tarafınıza teklif verebilmemiz için aşağıdaki formu eksiksiz olarak doldurunuz. Bilgilerinizin bize ulaşmasının ardından en kısa sürede teklifimizi tarafınıza ileteceğiz.