Aşkın Gözyaşları 3 Kimya Hatun Sinan Yağmur

Fiyat:
175,00 TL
Havale / EFT:
169,75 TL
Aynı Gün Kargo Sınırlı Sayıda

Kitap              Aşkın Gözyaşları 3 Kimya Hatun
Yazar             Sinan Yağmur
Yayınevi         Kapı Yayınları
Kağıt - Cilt      2. Hamur  - karton kapak ciltli
Sayfa - Ebat   256 Sayfa - 13.5x21.5 cm
Yayın Yılı        2018

 
Kapı yayınları, Sinan Yağmur un kaleme aldığı, Aşkın Gözyaşları 3 Kimya Hatun adlı kitabı incelemektesiniz.
Aşkın Gözyaşları 3 Kimya Hatun romanı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır.  Alak 1-2

 
MUHABBET-İ AŞK İLE

Ölü ve ölgün ruhlara "Allah'tan güzel yâr mı var?" di­yen tasavvufun "Korkma! Rab sana yakın..." mesajını güler yüzlü muştu nefesi ile üfleyen mutasavvıf yazar Cemâlnur Sargut hanımefendiye,

Aşka hükümlü olan yüreklere, her bir harfi müjdeler buy­ruğu kelimelerle cümle kapısını açan, kirpiği gözü üzerine kapanmazları sözün inceliği ile nur uykularına çağıran, isim ile ateş arasındaki o görünmez çizgiyi kelime kelime resme­den "aşkın kalemi" yazar Nazan Bekiroğlu hanımefendiye,
Himmeti insanlık olan nezaket ve tevazu ile cümle canla­ra yüreğindeki aşk-ı muhabbeti "Hu Aşk" sedası ile serdeden asude ruhlu H. Nur Artıran hanımefendiye,

Maşk-u Mevlânâ yüreğindeki billur manaları "Tenden ve benden geçmişim, sevgi yolunu seçmişim" neşidesi ile ruhu­nu nur rengine bürüyen Nural Çiftçi hanımefendiye,
Âlemde Âdem'leri değil, Âdemlerde âlemi arayan, arayı­şında hayatının pınarlarınca abıhayatça akan, letafetin ni­şanesi Sebile Eke hanımefendiye,
Aşkı özünde demkeşçe yaşayıp ateşin harflerini nur solu­ğunda şiirselleştiren, "Aşkı Üfleyen Adam" olarak namzetle-şen Kahraman Tazeoğlu beyefendiye,

"Dünyayı hiçe satmaktır adı aşk" diye dervişine aşkın makamında efendilik edebince, yer edinen gönül insanı Be-dirhan Gökçe beyefendiye,
"Yazılar gönüle inen nur yağmurlarıdır" kelamınca kale­mini huzurun hikmetli kapılarını açmak için aşk ile aşkın mürekkebinden besleyen Dr. Ender Saraç beyefendiye,

ölmeden önce ölmeyi zerre zerre yudumlayarak "Eyval­lah" desturunca ölümü aşka getiren yandığı her yangının küllerinden ter-i taze güller devşiren, "Döktüm varlığı ne varsa" diye hırsın bela tünelinden nur iklimine alnının akı ile çıkan Murat Göğebakan beyefendiye,

Benimle birlikte, Şems'in kuyuya atıldığı bahçede gece­nin efkârını, yüreği ve kalemi ile paylaşan yazar dostum Ah­met Küçükkerniç beyefendiye,
Sanatına hâkim, sazına hâkim, bestelediği muhteşem eserlerle, her bir kelimemizi ilhamla süsleyen usta bestekâr Göksel Baktagir beyefendiye,
Yaralı ruhlara Lokman Hekimce aşkın devahânesinden şifalar sunan, gözlerindeki gülümseyişi ile zemheri iklim­lerde üşüyen yürekleri aşk-ı hâr ile ısıtan Dr. Hüsamettin Olgun beyefendiye,
Bütün samimiyetimle şükranlarımı arz ederim.

   Sinan Yağmur

   
Aşkın Gözyaşları 3 Kimya Hatun
Karatay Akademi


Kitabın içerisinde kelebekli, ebrulu özel renkli bir kuşe sayfa bulunmaktadır. "Şems! Ey seyyarelerin en tekinsizi! Çarpacak bir beni mi buldun? İyi ki beni buldun. Hoş âmedî! Hoş âmedî! Seni arıyordum Şems! Ama dağıla dağıla. Seni bekliyordum Şems! Ama savrula savrula... Allah’ım beni Şems ile yarala! Öyle yarala ki akan gözyaşlarım cehennemi söndürsün. Ağlamaktan kör olup görmesem de cennetini.

Sen varsın ya! Şems, Kimya’nın yüzüne doğru eğilirken, pencereden bir ışık huzmesi süzüldü odaya. Oda göz kamaştıracak bir şekilde ışıkla dolmuştu. Bir gül kokusu yayıldı odanın her yanına. Kimya başını pencereye doğru çevirdi. Hemen ayaklarını dizlerine, dizini ise karnına doğru çekti. Tıpkı bir bebeğin anne karnında durması gibi. Kimya yatağın içinde doğrulmaya çalıştı. Tebessüm etti. Dudağından; ‘Efendimiz...

Efendimiz...’ Başı yastığın sağ ucuna düştü." Herkes kendi yüreğinin diline uygun kitaplar okur. Bu kitapta okuyucu, içinin içtenlikle dolu sesini duyacaktır. Her bir bakışı ömrünün Şems’ini arayan, her bir adımı özünün aşk kapısını aralayan, Kimya’nın sessiz ağıtına aşkın gözyaşları ile katılan, o saf yüreklerini okuyacaklar.
 
 
       ÖNSÖZ

Ey aşk! Bu nasıl bir sır? İçine giren tufan oluyor.
Bu nasıl bir hırka? Kim giyse aşk sarhoşu olup çıkıyor.
Aşkın çilesini küçümsediğiniz an içinizdeki cehennem büyür.
Aşkın çilesiymiş aşka dayanak olan. Yeter ki yan! Dumanın bulut olur.
Yeter ki yak! Ummanlar kazan olur. Nerede ateş, orada su.
Nerede su, orada ateş. Ne tuhaf kimya!


Bazı hayat hikâyeleri vardır, sadece sonu hüzündür. Benimse ömrümün başı da sonu da hüzün. Bir ömür boyunca hiçbir şey istemeden bir erkeğe sevdalanmış ve ölene kadar bu adanmışlıktan o erkeğe bile söz etmemiş bir kadının hikâyesidir bu. Bu hikâye, kadınları, acılarını ve onların yalnızlık­larını taşıyışlarındaki görkemli hüznü anlatıyor.

Ömrümün defterine bir önsöz yazmak istiyorum. Özü aşk olan, başı aşk, sonu aşka varan. Öyle ya aşk; yakınlarını, tanıdık­larını, eksik olan şeyin diğer yarısını, yürek yarını, yârin yüreğini bulmak için susuz, suskun yola çıkmaktı. Yalnızlığına, meçhul bir gönüldaş bulup, ruh solgunluğuna maşuktan can soluğu almayı umut etmekti. Aşk, insanın en dürüst, en yüce ve en gerçek duygusu ve ihtiyacıdır. Peki maşuk? Meçhuldür. Yüce aşk doğuran gönüller az değildir; ama maşuk olabilecek ruhlar bulmak hiç de kolay değildir. Neden aşk hakikat, maşuk hayal­dir? Âşığın içinde taşıdığı maşuk ile onun hakikati arasındaki 
uyuşmazlığın adıdır aşk. Acıya yatırılmış bir hayal kırıklığıdır. Maşuklar hep hevesin muhataplarıdır, tenselliğe dayalıdır; ama ilk başlarda aşkla kendi yüzlerine makyaj yapıyorlar, neden? Çünkü muhtacız, doğruya benzeyen yalana bile çok muhtacız. Ben, bu hayatın cahil ve çirkin çizgisinin dışında kalan, sürekli, gönül sahibi, mana ehli, dert ortağı, ruhi halveti doygun ve di­ğer âlemi tanıyan yolcumu bekledim. Geldi. Ben Şems'imi bul­dum. Ya sizler?

Hayat ne umduğumuz kadar önemlidir, ne de sandığımız kadar önemsiz. Hayat, çoğumuz için kendisi ile ismi arasındaki o kısa çizgiye sığanlardır. Hayat, su üzerinde yürümek, yürür­ken yüzünü suya dönmektir. Benim hayatım, ölümü uslandır­mak için değil, ölmeye sevgi ile razı olma gayretidir. Peki gerçek hayat ne? Yaşamak istediklerinle yaşadıkların arasında kalan.

Sevdama söz söylemeyin, bırakın yüreklerde tarih olsun. Hüzünle yetinemiyorsanız alnınızda karanlığın tüm gölgeleri ile bekleyin güneşinizi. Ben güneşimi geçmiş masallardan değil derin bir sevdanın kuyusundan çıkarırım.

Ben bu aşkı alın terimle yıkamışım. Aşkını ihanetle mayalayanlara inat, acıların içinden yürümüşüm. Veda etmesini bil­mek gerekir ya sabra; ben bu aşka sabrımı dökmüşüm. Yüreği­mi yakmışım sevdaların uğruna, gözyaşlarımı esirgememişim gecenin koynunda. Yıkılmışım duvar diplerine, inleyişlerim ha­yat sofrasında kan çorbası. Zaman aşan kelimelerim kör yürek­lere bir sancıdır. Evet, artık herkes sussun. Sus ey gece! Mehtap sen de sus. Deniz, çöl, yıldız ne varsa sussun. Söz sırası bende. Çekilin kenara ey karanlıklar! Şems'imi örtmeyin. Aşkımı hoş­görün bilemezsiniz Şems dolu yüreğimden ne parıltılar parla­yacak.

Ne aynalar parçaladık içimizde. Yüreğimiz bin parça. Bir yanımız kış diğer yanımız nevbahar. Masallara bırakılmış sev­daları sevdamız sandık, sevgi ekmeğine nefreti katık ettik. Göz
lerimizde yaşlar vardı sadece ve yüzümüz ihanet... Yüzümüz maskeli, yüzümüz, kaç tane yüzümüz var unuttuk. Sevgi bir nefes kadar yakın bazen. Bazen biz kadar bize uzak. Gözlerimiz dolsa da bin bir acı ile bir şeyler kalır içimizde hafif yanık ha­fif dumanlı. Kurak topraklar gibi yüreğimiz, bir tatlı tebessüme muhtacız, uzağız kendimize. Gözlerden damlayan, ateşten bir yağmur. Bizler aynaların içinde hapis kalan gölgeler gibiyiz. Parmak ucunuza mum dikip yakın. Yakın da aşkta yanmak ne­dir bir görün.

Hayalleriniz var mı? Hayatınızın kaçta kaçını yaşadınız? Hülyalarınız, içine sığındığınız yasaklara mı kurban gitti? Siz yüreğinizi ne kadar dinliyorsunuz bilmem ama ben gittiğim yere yüreğimi de götürüyorum. Artık, yüreğime doğru akıtıyorum gözyaşlarımı. Gözyaşlarımla gidiyorum hayallerime.

Biliyorum ki; bu yürek bu tende oldukça daha çok defa ağlayacağım. Umarım beni anlıyorsunuzdur çünkü benim siz­den başka kimsem yok. Gözyaşlarımı ancak siz görebilirsiniz. Çığlığımı ancak siz duyabilirsiniz ve bir gün benimle beraber siz de ağlarsınız. Sahi, benimle ağlar mısınız?

Ben, Kimya ... Ben Rabb'ime âşık bir garip kul... Ben Mevlâna'nın ciğerparesi Kimya... Ben dünyanın anlamamakta ayak dirediği ve yüreğine parmak sayısınca kişinin agâh oldu­ğu Tebrizli Şems'i anlamış, yaşamış maşuğum. Şems... Şems... diye inleyen acıların çağırdığı kelimeler kadar gerçek, gerçeğin acılarından mutlulukla geçen o kadınım... Aşka sadık, maşuğa yanık bütün kadınların kendilerini seyrettikleri bir ayna, haya­tın boz bulanık tozlarının kirletemediği kimyasını, sırrını, bo­ğum boğum her zerresinde yansıtan Kimya... Bizi anlamanızı, anlayanların bize bir Fatiha ve üç İhlas okumasını istirham edi­yorum. Aşk adına. Aşkın nârına... Biz aşkı yaşadık, aşkla yaşadık, aşkla sonsuzluğa ulaştık. Biz sizler adına sevdik. Aşkın masumi­yetini size emanet ederek ayrıldık başı muamma sonu muhal yeryüzü yatağından. Biz toprağın üstü için değil toprağın altı için yaşadık.

Sakın bu aşkı beşerî aşkla karıştırmayın, anlamlandır­mayın. Ve bizi sakın üzmeyin vebalimiz büyüktür üstünü­ze almayın. Biz sadece sevdik; her şeyi, herkesi, Yaradan'ın penceresinden bakıp gördüğümüz her varlığı.
Ben, kaderi, ilân-ı aşkının ilk harflerinde saklı bir suskun kadın... Kaderin cilvesi ki, bazı aşklar ancak «Bir mahzun kadının duran kalbi»yle ölümsüzleşebiliyor ve geriye sizlere miras ola­rak vuslatın ocağında birkaç damla, kanlı gözyaşı bırakıyorum.

Güya gibi yaşayanlara gözlerimi vermek istiyorum son kez, sonra sormak istiyorum:

"Ey gözleri aşkın gözyaşlarında yıkananlar!
Ağlamak gittikçe daha çok zorlaşırken var mı benim için de birkaç damla gözyaşınız?"

Şems'in Kimya'sı

    SÖZÜN SONU

Hayatını sevgilinin yoluna adayarak kazanmak; hayatını yaşayarak sevgili kazanmakla aynı şey değildir. İnceliğin ve duyguların zirvesindeki ruh; sevgiliyi, hayatını ona adayarak kazanır. Maşuk yanına değil yarana gelen demektir. Benim üç yaram var: hayat yarası, ölüm yarası ve aşk yarası. Sen hangisine geleceksin Şems.
 Muhabbet ve sevgi dolu bakışına feda olayım. Şems. O iki siya göz değil iki güzel gökyüzüdür. Gözlerim bakışlarının vatanıdır. O gönül gözü ile ilahi güzelliğin nuzulü görülür.


Kainat kitabını oku ey insan! İnsan gözlerini tabiata kapatmamalı onu anlamaya çalışmalı. İnsan ümmetliğini bilmelidir. Ümmet, ortak bir inancı olan, ortak bir amacı paylaşan insanlar topluluğudur. İnsan, olmayanın arayışına düşmemeli. Aşkı aramalı. Aşkı arayan kendi özünü alemden ayrı kendi ruhunu alemle uyumsuz sanır.
“Ol aşıklar ki zehri içerler sevgilinin dilinden, şekeri yemezler başkalarının elinden.”

Ey toprak! Ayrılık köşesinde bizi tek başımıza kalma; eğer sevgili senin koynunda yatıyorsa elemi de bizim koynumuzda yatmaktadır…

Ben kenarı yarım gülümsemelerin değil, acısını dudağımda bir çizgi olarak hüzün gülümsemelerinin gölgesinde kalbine gömenlere sesleniyorum. Aşkı konuşan değil; başkalarından, ötekilerinden hatta kendi benliğinden dahi sakınıp saklayanlar beni çok iyi anlayacaklardır. Gelin. Uzaktan, çok uzaktan yüreklerinin bir emaneti gibi aşkına sadık kalanlara gönüldaş olalım.

Aşk denilince, sırların kutsallığına inanarak kör kuyulara sırrını fısıldayan aşk yolcuları olalım. Aşkın kıyılarından bakan bir  “ben” iniz olsun. O vakit göreceksiniz ki, söyleyemediğiniz sözler, yazamadığınız kelimeler, suskun kaldığınız zamanın derinliğinde aşkınızı keşfedeceksiniz. Ben size ayrıntıların örtüsünü açmak istiyorum. Kendinizi ömrün kıyılarında saklamayın, aşkın yankısını içinizin içine yerleştirin. Aşk hayatın tam şeklidir. Bedenler, birbirinize en kolay verebileceğiniz şeylerdir. Asıl mesele, hayatınızı verebilmenizdir. Baştan aşağı bir aşk olabilmek, bir aynanın içine oradan tek ruh olarak çıkmaktır.

Ben, aşk ülkesine bir geçit arayan yolcuyum bir geçit. Sadece bir geçit… Bir rüyadan ibaret sayılan şu dünya hayatında razıyım geçitlerin izbe karanlığına. Razıyım kalabalıklar içerisinde yalnız kalmaya. Bilmezdim. Beklerdim. Görmezdim. Beklerdim. Bana aşk ülkesini ilk Şems anlattı. Şimdi sorarım size, Şems’iniz nerede?
Arayın beni, anlayın ey aşka sadık kalpliler siz Şems’i sadece duydunuz da aşık oldunuz, ya benim yerimde olsanız nasıl lime lime ciğerlerinizin dağlandığını görürdünüz. Ben bir kokusu ile vurgun yedim birde benim kadar Şems’e ayan olsanız ne kıyametler devirirdiniz: Şems’im neredesin” ? diye…

Yürek kaleme sığmaz kan damlar beyaz kağıda aşk ancak be demli düşer sükuta. Hamuş olsa da dil elene? Göz göğe aksada sele ne? Yürekte kesilmez sur üflenir, dağdan esen yele ne? Hamuş yürek ne güzel hoş geldin demiş aşkı gözyaşları ile yazana. Aşkın cemre cemre düşen harfleri zamana sığmaz bir sızı ki ah etsen olmaz, etmesen aleme Şems doğmaz. Aşk içre yana yakılan sineleri ile Şems’ine muslat eden yüreklere selam olsun.

İçimin yangınından neler çektiğimi nasıl söyleyeyim sana?
Yarı hüzün yarı acı olan benim hikayemi aşkın gözyaşları na sor”.           




Kapı yayınları Sinan Yağmur Aşkın Gözyaşları 3 Kimya Hatun kitabı nı incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786055147723
MarkaKapı Yayınları
Stok DurumuVar
9786055147723
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.