Kitap Göz Zinasını Bıraktıran Kitap
Yazar Cüneyt Gezer
Yayınevi Gelenek Yayıncılık
Kağıt Cilt 2.Hamur - Karton Kapak Cilt
Sayfa Ebat 262 Sayfa - 12.5x21 cm
Yayın Yılı 2021
Gelenek Yayıncılık Göz Zinasını Bıraktıran Kitabı incelemektesiniz.
Cüneyt Gezer Göz Zinasını Bıraktıran Kitap hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
ÖNSÖZ
"Harama bakma, haramdan bir şey çıkmaz."
Mahmud Efendi (ks)
Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamd eder, O'ndan yardım ve mağfiret diler, O'na tevbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah kimi hidayete iletirse, kimse onu saptıramaz. Kimi de saptırırsa kimse onu hidayete iletemez. Şahadet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Bir ve tektir, ortağı yoktur. Yine şahadet ederim ki, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın kulu ve rasûlüdür.
Ey doğruyu ve güzeli arayan kardeş! Şüphesiz en doğru söz Allah'ın kitabı, en güzel yol Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in yoludur. İşlerin kötüsü sonradan din diye uydurulanlardır. Sonradan uydurulup dine sokulan her şey bidattir. Elbette ki her bid'at bir sapıklıktır, her sapıklığın yeri de ateştir.
Gerçek şu ki Allah, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'i hidayet ile ve hak din ile -onun dinini diğer
bütün dinlerin üzerine üstün kılmak üzere- göndermiş, ona kitabı (Kur'ân-ı Kerim'i) ve hikmeti (sünneti) indirmiştir. Ta ki insanlara kendilerine indirilenleri açıklasın, belki iyice düşünürler, hidayet bulur ve kurtulurlar.
İnsanların hüsrana ve karanlıklara gark olduğu bir zamanda ellerindeki feneri unutup karanlık zaptiyelerinin gece fenerlerinin belli belirsiz ışık huzmesi için yalvardığı bir asırdayız. Bu karanlığın dağılması için de İslam'ın yüksek mefkûresine sarılmaktan başka bir çare yoktur. Karanlığın, zulmün ve fesadın izalesi ise ancak Kur'an ve Sünnet'e tabi olmak iledir.
Ey Rabbim! Ümmetin paramparça olup her birinin kendine has ölçü ve şekiller ihdas ederek bir diğerine yabancı kaldığı bir asırda sen bizlere Rasûlünü, ashabını ve onların sünnetlerini yabancı kılma. Zira iman ediyorum ki dininde birliğin ve dirliğin yolu Kur'an ve Sünnet'e ittiba iledir.
Ayı, güneşi ve yıldızlan bir temaşa etsek, hayvanlara ve bitkilere bir baksak göreceğiz ki her biri bir kural ve nizam içerisinde hareket ediyor. Hatta bir kurt bile karnı doyduğunda kuzuyu görmez oluyor. Bunu da yarın için ayırayım demiyor, diyemiyor. Kâinatta her zerrenin bir kural ve gayeye tabi olduğunu görüyoruz. İnsana hizmet için yaratılan bu mahlûkat hakkında Rabbimiz "İbret almaz mısınız?" buyuruyor.
Ancak 21. yüzyılda insanoğlu adeta ilahi kurallara ve İslam nizamına kafa tutarcasına kural yerine kuralsızlığı, ölçü yerine ölçüsüzlüğü yeğliyor. Bu kuralsızlık ve ölçüsüzlük ise çocuklan, gençleri, aileleri, toplumları ve dünya insanlığını hüsrana mahkûm kılıyor.
Evet, insanoğlu âlemlerin Rabbi Allah C.C.'nun en seçkin kulu olma noktasında kullukla mükelleftir.
Bu mükellefiyet onu bütün zerreleriyle Allah'a imana, bütün azalarıyla salih amel/güzel ve kurallı davranışa, hedef ve idealleriyle Hakkı hakim kılmaya ve sarsılmaz imanın verdiği güç ile bütün bunlarda başarılı olmak için engin bir sabra kavuşmaya yöneltmelidir. Bütün bunların hayata geçmesi içinde kulun Allah'ın koyduğu kurallara tüm azalarıyla uyması gerekmektedir. İşte bu kitapta söz konusu mesele azalanınızın en kıymetlilerinden olan gözümüzü Allah'a itaat ettirmek ve Allah'ın yasaklarından onu korumaktır.
"(Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocalan, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. "(24/30-31)
Cüneyt Gezer kardeşimizin bu çalışmasının nefsimizde ve neslimizde tevbe i nasuha vesile olmasını diler, bu çalışmayı genç, yaşlı tüm inananlara tavsiye ediyorum.
Ya Rabb! Umduklarımıza nail, korktuklarımızdan emin kıl. Bu çalışmaya emeği geçenlerden, yazanlardan, hazırlayanlardan, alanlardan, dağıtanlardan, okuyanlardan, okutanlardan sen razı ol. Maksat ve Matlubumuz ancak senin uzandır, Yâ Rabb.
"De ki: Ne dersiniz; eğer Allah kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder, kalplerinizi de mühürlerse bunla-n size Allah'tan başka hangi ilah geri verebilir! Bak, delilleri nasıl açıklıyoruz. Onlar hâla yüz çeviriyorlar! (6/46)
Hata ve kusurlar bizden tevfik, inayet ve hidayet Rabbimizdendir.
Eğitimci/Yazar Mehmedî Bahaddin CANBAZ
Çok Kimseler Harama Bakıyor, Sakınmak da çok zor; Allah (cc) Affeder!"
"Bana göre en büyük aldanma, günah işlemeye devam edip de pişmanlık duymadan af edileceğini, itaat ve ibadet yapmadan Allah'a (cc) yakın olacağını, cehennem tohumlan ekip cennete gideceğini, isyanlara dalıp itaatkârlarla bir arada olacağını, amel etmeden mükafat alacağını ve haddi aştığı halde Allah'ın (cc) merhamet edeceğini zannetmektir. "
Yahya b. Muaz (rh)
Günümüzde harama birçok kimse bakmakta ve sakınmak da çok zor!" diye bazı kimseler kendini bırakmaktadırlar.
Evet, birçok kimseler dikkat etmeyip harama bakıyor olabilirler; ama bu, bizim bakmamızı gerektirmez. Harama bakmaktan sakınabilenler yok mudur? Elbette ki vardır. Sakınmak belki zor olabilir, ama isteyince de her şey olur.
Şimdi soruyorum: Dikenli bir yola girseniz, "Nasılsa her taraf diken; kendimi dikenden korumama ne lüzum var?!" deyip dikenlerden kendinizi korumayı bırakır mısınız, yoksa mümkün olduğunca dikenlerden kendinizi korur musunuz? Tabii ki aşağı yukarı herkesin vereceği cevap, "Mümkün mertebe dikenlerden kendimizi koruruz ." demek olacaktır.
Haramların bulunduğu bir yol, dikenli yoldan daha tehlikeli olduğuna göre, o hâlde harama bakmaktan sakınma hâli refleksimiz olmalı değil midir?
Belki eski zamanlarda bu kadar haram görme tehlikesi olmamış, şu zamanda da her taraf haramlarla dolmuş olabilir. Ama bu, içinde bulunduğumuz şartlarda harama bakmayı günah olmaktan çıkartmaz. Her meydanın kendine göre bir yiğitliği vardır. Bu durumda bizlere düşen, bu şartlarda harama bakmaktan sakınmak olmalıdır. Bir de, harama bakmaktan sakınmak, şu zamanda çok sevapları kazandırıyor; hiç bunu düşünüyor muyuz?
Bazıları da, "Birçok kimse harama bakıyor, bütün günahımız keşke bu olsa; Allah (cc) affeder!" diyorlar. Allah (cc) affedebilir. Affetmesine biz karışamayız. O dilerse büyük günahları affeder, dilerse de küçük bir günahtan dolayı azap eder! Ama şunu da bilelim ki, "Nasılsa birçokları düşüyor; Allah (cc) affeder!" düşüncesi, nefsin ve şeytanın bir yutturmacasıdır. Bir de bizi böyle düşünmeye iten sebep nedir acaba? Yoksa bu günahı çok işlemekten gelen "günahı küçümsemek "olabilir mi dersiniz? Öyle değil mi; günaha alışan kimseler zamanla günahları küçümsemezler mi; günahlarını kanıksayıp, günah olduğunu unutmazlar mı?... O zaman çok harama bakan kimse, bu günaha alışkanlıktan dolayı ve bu günahı çirkin görme yeteneğini kaybetmekten ötürü
"Birçok kimse harama bakıyor, bütün günahımız keşke bu olsa; Allah (cc) affeder!" diyor olamaz mı?
Şayet böyle bir sebepten dolayı böyle düşünülüyorsa, bu durumdaki kimse tedaviye muhtaçtır. Çünkü "günahı küçümseme" durumuna gelme, "helak kapısını aralamak" anlamına gelmektedir.
Ama bir insan ki hata yapmamaya çalışmakla birlikte hata yapar, Allah'ın (cc) affına sığınır, inşallah affolunur.
Şimdi şu ayetin mealine dikkat edelim:
"Dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın!" (Lokman: 33.)
O hâlde, Allah'ın (cc) affına güvenerek günah işlememeliyiz değil mi?
Bazen günahların cezasının peşin gelmiyor olması insanları aldatabilir. Yani insan şöyle düşünebilir:
"Bu günahı ben işliyorum, bana bir musibet gelmiyor. Demek ki affolunacak bir günah."
Hâlbuki bu durumda insan: "Ben günah işlediğim hâlde bana bir musibet gelmiyorsa bu mekr-i İlahî olabilir." diye düşünmelidir!
Şunu bilmelidir ki, günahların bazı peşin cezalan vardır, ama bazı günahların da cezalan sonraya tehir edilebilir. Bununla ilgili burada bazı misaller vermek istiyorum:
Muhammed b. Şîrîn (rh) girdiği bir borçtan dolayı üzüldü ve "Ben bunun 40 yıl önce yaptığım bir günahtan olduğunu biliyorum" dedi.
Bir gün bir abit bir çocuğa baktı ve çocuğun güzelliğini düşündü. Sonra o çocuk rüyada gözüktü. Kendisine: "O bakmanın cezasını 20 yıl sonra çekeceksin." denildi!
İbnu'l-Celâ Şöyle anlatır:
"Hıristiyan, güzel yüzlü bir gence bakıyordum. Abdullah el-Belhi yanıma gelip: 'Niçin duruyorsun?' dedi. Ben: 'Şu ne güzel bir suret!' Eliyle omuzlarımın arasına vurdu ve: 'Bir gün bunun cezasını göreceksin!' dedi. Gerçekten de 40 yıl sonra cezasını çektim: Kur'an bana unutturuldu!"
Belki de bizlerin baktığı haramların cezası, tehir edilip yıllar sonra karşımıza çıkabilir. Mesela 20 yaşında bir insan, baktığı haramların cezasını 40 yaşında görebilir! Yine bugün insanlara gelen bazı musibetlerin, geçmişte yapılan hataların karşılığı olabileceğini de düşünmek lazımdır. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: "İyilik yok olmaz, günah unutulmaz."(Camiü's-Sağir)
Harama bakma suretiyle o kadar Allah'a (cc) isyan ediliyor ve bu kadar harama bakarak Allah'a (cc) yapılan isyanlar sonucu eğer başımıza bir bela gelmez düşüncesinden çıkamıyorsak Mevlâna Caminin (ks), "Nefahat'ındaki şu söz aklımıza gelmelidir: "Cesede anz olan bütün afetler, tövbesini bozan gözün nazarından gelir. Bela okuna hedef olmamak için, sedef içindeki inci gibi harama karşı gözünü kapat." Hem zaten Hz. Ali (ra) de: "Bela ancak günahla gelir." buyurmuyor mu?
Hem sonra Amr b.Mürre'nin (rh):"Bir kadına baktım işvesinden hoşlandım ve bundan dolayı gözlerim alındı benden. Ümit ederim ki bu ahiretteki cezama kefaret olur." Sözünü de dikkate almak durumunda değil miyiz?
Kısacası değerli okurlar! İşlediğimiz günahların cezasının hemen gelmemesi bizi o günahta ısrar ettirmemelidir.