Kitap Günümüz Fıkıh Problemleri
Yazar Soner Duman
Yayınevi Beka Yayınları
Kağıt Cilt 2.Hamur, Karton kapak cilt
Sayfa Ebat 468 sayfa - 13.5x21 cm roman boy
Beka Yayınları Günümüz Fıkıh Problemleri kitabı nı incelemektesiniz.
Soner Duman Günümüz Fıkıh Problemleri kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Günümüz Müslümanlarının, genel itibarıyla şartlarını kendilerinin oluşturmadığı bir dünya içerisinde İslam'a uygun bir yaşam sürmek gibi önemli bir meseleleri bulunmaktadır. Şartları başkasının oluşturduğu dünyada İslam'ın taleplerine uygun bir hayat sürmek ise birçok problemi ve soruyu beraberinde getirmektedir.
"Günümüz fıkıh problemleri" gerek çağımızda ortaya çıkan yeni meseleler gerekse yeni olmasa bile fıkıh açısından çağımızda da bir sorun olmaya deuam eden ue yeniden değerlendirme ihtiyacı bulunan meseleleri ifade eder.
Bu kitapta günümüz fıkıh problemlerine ilişkin görüşler ve tercihler ortaya konulurken Kur'an ve Sünnet'in rehberliğini göz önünde bulunduran, geleneksel fıkıh mirasını merkeze alan, icmaya aykırı düşmeyen, kurumsal içtihada bireysel ictihaddan daha büyük önem veren, dinin temel amaçlarına, ümmetin dünya ve âhiret maslahatlarına önem veren bir bakış açısından hareket edilmeye çalışılmıştır.
Kitaba Dair
Fıkıh ilmine duyduğum ilgi üniversite yıllarına rastlar. İlahiyat fakültesine devam ettiğim esnada fıkıh ilminin günümüz Müslümanlarının içinde yaşadıkları atmosferden kaynaklanan bin bir türlü problemin cevabını vermekle uğraşan yegâne ilim dalı olduğunu görmüştüm. Müslümanların elbette inanç noktasında da çok ciddi açmazları, problemleri, sorunları vardı. Ancak inanç meselesine özel bir şekilde kafa yormayan yahut buna ilişkin problemi olmayan geniş halk kitlesi açısından temel problem "neye inanmalıyım?" sorusuna cevap bulmak değil "inanan birisi olarak mevcut durumda ne yapmalıyım?" sorusunu cevaplamaktı.
Bu soruya kendi çapımda cevap bulmak üzere yola çıktığımda önce "fıkhın dinin neresinde yer aldığı" meselesine cevap bulmaya çalıştım. Şunu tespit etmiştim:
Yüce Allah'ın insanlığa rahmetinin en büyük tecellisi onlara, kendilerini karanlıklardan aydınlığa çıkarmak üzere içlerinden bir elçi göndermiş olmasıdır. Bu elçi ve onun aracılığıyla insanlığa gönderilen Kur'an, hem insanlara var oluş gayelerini açıklamış hem de bu gayeye uygun bir hayatın ölçülerini belirlemiştir.
Temelini Allah'ın elçisi ve ona gönderilen mübârek kitaptan alan fıkıh ilmi, bu dünyada Allah'ın rızasına uygun bireysel ve toplumsal bir hayatın nasıl yaşanabileceğini ortaya koyan hükümlerden oluşmaktadır. İman eden bir kimsenin bu imanına uygun bir yaşam sürmesi, ancak fıkıh ilminin ortaya koyduğu hükümler manzumesine uygun davranış sayesinde mümkün olmaktadır. Şu halde bir Müslüman açısından fıkıh
faaliyeti sadece entelektüel bir "bilme" faaliyeti değil aynı zamanda varoluşsal anlamda "imanını gerçekleştirme" faaliyetinin de adıdır. Bu tespit, bir Müslümanın hayatında fıkhın ne derece önemli olduğu sorusuna da cevap vermektedir.
Allah Resûlü'nün sallalahu aleyhi vesellem hayatında temelleri atılan fıkıh ilmi ashab-ı kiram ile birlikte yeni bir ivme kazanmış, zaman içinde ictihad faaliyetinin kurumsal bir görünüme bü-rünmesi sonucunda "mezhep" adını verdiğimiz yapılar ortaya çıkmıştır.
Dünyanın gidişatına Müslümanların yön verdiği yüzyıllar boyunca söz konusu fıkıh mezhepleri Müslümanların günlük hayatlarını İslam'ın talepleri doğrultusunda düzenleme konusunda aktif rol üstlenmişler, bu konudaki problemleri çözüme bağlamışlardır. Yaklaşık son iki yüzyıllık dönemde Müslümanların dünya ölçeğinde söz sahibi olma özelliğini yitirmeleri ve Batı medeniyetinin dünyayı yönlendirmesinin Müslümanlar üzerinde çok yönlü tesirleri söz konusu olmuştur. Hiç kuşkusuz bu olumsuz etkilenmeden en çok etkilenen unsurların başında fıkıh ilmi ve tarihsel fıkıh müktesebatı olmuştur. Müslümanların gidişatına artık fıkhın değil Batılı dünya görüşünün yön verdiği zamanlarda Müslümanlar sadece kendi hayatlarından kaynaklanan problemleri çözmek durumunda kalmamış, aynı zamanda seküler, materyalist bir medeniyetin dayattığı sorunlarla da yüzleşmek durumunda kalmıştır.
Kurucu ictihad faaliyetinin hâkim olduğu ilk dört asırlık teşekkül döneminde ve mezhep içi / kurumsal içtihadın hâkim olduğu uzun asırlar boyunca fıkıh ilmi ciddî bir problemle karşılaşmamış, Müslümanların gündelik yaşamlarına dair problemleri çözmede hayatın gerisinde kalmamıştı. Ancak İslam dünyasında Batılı sömürgeci güçlerin hâkimiyeti ile birlikte fıkıh, Müslümanların yaşamları üzerinde yegâne belirleyici olma niteliğini yitirmiştir. Günümüzde gelinen noktada fıkıh ilmi çoğu zaman "geçmişi izah eden" veya "mevcuda öykünen" bir veçheye bürünmüştür.
Bir yandan fıkıh ilminin Müslümanların yaşamları üzerindeki belirleyicilik rolünün sona ermesi ama bundan da önemlisi dünya tarihinin son iki asrında hayatın seyrinin tüm zamanlar-dakine oranla daha köklü, çabuk ve sürekli bir değişim geçirmesi "Müslümanca yaşam" gibi bir derdi olanların önüne çözülmesi son derece zor sorunlar yığınını boca etmiştir. Buna, son iki asırlık dilimde fıkhın geleneksel mezhep yapısı içinde tahsilinin sekteye uğraması da eklendiğinde sorunun boyutları daha net ortaya çıkmaktadır.
Bir yandan fıkıh ilminin cevap bulmak zorunda olduğu problem yığınları, diğer yandan bizzat fıkıh ilminin kendisine ilişkin problemler benim bu alana yönelmemde en etkili sebebi teşkil etmiştir.
Yıllar içinde fıkıh ilmine dair yaptığım tercümeler, yazdığım kitaplar beni sadece fıkhın geçmiş meseleleriyle değil günün getirdiği meselelerle de yüzleşmeye götürdü. Sosyal medyada yazı yazmaya başladıktan sonra öğrencilerimden, takipçilerimden fıkhî meselelere ilişkin çeşitli sorular almaya başladım. İlk başlarda bunlara kısa cevaplar vermekle yeriniyordum. Zaman içinde insanların sorularının çokluğu, beni özellikle sosyal medyada fıkhî meseleleri ele alan yazılara ciddî bir ihtiyacın bulunduğu düşüncesine sevk etti. Bu düşüncelerimi benim gibi fıkıh akademisyeni olan arkadaşım Doç. Dr. Osman Güman ile paylaştım. Sonunda fıkhın metodolojiye ilişkin teorik meselelerini ele alacağımız "mekteb-i usul" adında bir facebook grubu kurduk. Burada Müslümanlar arası tartışmalarda usule riayet edilmemesinin ne korkunç sonuçlara yol açtığına ilişkin yazılar yayınladık, usulün öneminden bahsettik. Ancak insanların günlük hayata dair soruları bizi meselenin sadece teorik izahlarla geçiştirilemeyeceği düşüncesine sevk etti. Bunun üzerine "mekteb-i füru" adında bir facebook grubu kurduk.
Grubu kurmamızla birlikte soru yağmurları da başlamıştı. Burada aslında yapmaya çalıştığımız şey klasik anlamda "fetva verme / iftâ" faaliyeti değil, gündelik meselelerimize fıkıh penceresinden bakmaya çalışmaktı.
Bu grupta bir yıldan fazla süredir hemen her gün Müslümanlar olarak karşılaştığımız problemlere dair yazılar yazdım. Uzun yazıların -hele de akademik bir dille yazılmışsa- geniş halk kitlesi tarafından okunmayacağını tecrübelerimden biliyordum. Bu sebeple mümkün olduğunca kısa yazmaya gayret ediyordum. Yazdığım yazılar zaman içinde büyük bir takipçi kitlesi tarafından takip edilmeye başlandı. Takipçilerin büyük çoğunluğu bu yazıların facebook ortamında heba olmaması gerektiğini, kalıcı olması için kitap haline getirilmesi gerektiğini belirterek benim bu yönde girişimde bulunmamı istediler. Nihâyet ben onların bu isteğini yerine getirerek çoğunluğu facebook ortamında mekteb-i füru, mekteb-i usul gruplarımızda yazdığım yazıları bir araya getirerek biri usule diğeri de füru fıkha ait iki kitabı oluşturdum. Usule dair yazdığım kitap şu an elinizde bulunan kitabın hangi usulî temellere dayanarak yazıldığını, nasıl bir usul düşüncesinden hareket ettiğimi ortaya koyuyor. Böylece bu iki kitaptan birisi teoriyi diğeri ise pratiği temsil ediyor.
Kitabıma başlık olarak seçtiğim "günümüz meseleleri" ifadesi iki anlam taşıyor:
Birincisi geçmişte de âlimlerimizin ele aldığı, cevap verdiği, ancak günümüz şartlarında yeniden değerlendirilmeye ihtiyaç duyulan meseleler. Mesela kadının tek başına sefer müddeti mesafesine yolculuk yapması böyle bir meseledir. Bu konu geçmiş fıkıh literatürümüzde ele alınmış olmakla birlikte günümüzde ulaşım vasıtalarının gelişimine bağlı olarak yeniden ele alınmayı gerektirmektedir.
İkincisi geçmişte âlimlerimizin herhangi bir görüş ortaya koymadığı, ilk defa zamanımızda ortaya çıkan meseleler. Mesela "banka promosyonları", "altın / para günü", "tarım ürünlerini emanete verme uygulaması", "takım tutmak" gibi konular bu bağlamda zikredilebilir.
Kuşkusuz "günümüz fıkıh problemleri" ifadesi devasa bir meseleler yumağını akla getiriyor. Zira zamanımızda çözüm bekleyen, hüküm ve fetva verilmesi gereken binlerce mesele bulunmakta. Bütün bu meseleleri bu hacimdeki bir kitapta toplamak elbette mümkün değildir. Burada zikrettiğim meseleler daha çok tarafıma sıklıkla iletilen ve insanımızın gündemini en çok meşgul eden konulardan oluşmaktadır. İleride Cenab-ı Hak nasip ederse bu yöndeki çalışmalarımız devam edecektir.