Kitap Hakikatin İzinde
Yazar Hamza Andreas Tzortzis
Yayınevi Ekin Yayınları
Kağıt Cilt 2.Hamur - Karton Kapak Cilt
Sayfa Ebat 428 sayfa, 15.5x21 cm
Yayın Yılı 2021
Ekin Yayınları Hakikatin İzinde kitabı nı incelemektesiniz.
Hamza Andreas Tzortzis Hakikatin İzinde kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
İnanç tartışmaları artık hayatımızın merkezince yer alıyor. Pek çok kişi bilim akıl ve mantık yoluyla insanı ateizme götürecek yeterli delile ulaşabileceğine inanıyor. Özellikle gençler arasında ateizm büyük bir hızla yayılıyor. Üstelik artık birçok kişi din ve bilimin taban tabana zıt olduğunu hatta inançta akla yer olmadığını düşünüyor.
Hamza Andreas Tzortzis ilk kez Türkçeye çevrilen kitabında tam da bu tartışmaların üzerinden gidiyor. Ateizmin iddialarını reddeden Tzortzis; Hakikatin İzinde olan insanlar için akıl mantık ve bilim çerçevesinde bir pusula sunuyor.
Ateizmi ve onun farklı görünümleri diyebileceğimiz "inanma biçimlerini" inceleyen Tzortzis Kur'an'da sunulan varlık delillerini anlatmanın ötesine geçerek inançla ilgili soyut konuları da işliyor. Birçok karmaşık meseleyi soğukkanlılıkla ele alarak anlaşılabilir bir basitlikte sunuyor.
Hakikatin İzinde inançlı olsun olmasın; gerek kendi içerisinde gerek toplum içinde ateizmle yüzleşmiş kişiler için biçilmiş bir kaftan. Hem ateistlerin hem inançlıların okuması gereken bir başucu kitabı.
Teşekkür
Şüphesiz bu kitap, Allah'ın yardımı olmadan meydana gelemezdi. O'na hamd, ve şükrediyorum. Kitabı okumayı bitirdiğinizde her şeyin Allah'a tâbi olduğunun ve sadece O'nun hamde ve şükre layık olduğunun farkına varacaksınız.
Peygamber Efendimiz (sav) bizlere, insanlara teşekkür etmeyenin "Allah'a da şükretmeyeceğini"[1] öğretti. Bu hadis-i şerifin ışığında, teşekkürü borç bildiğim, bu kitabı yazma hususunda beni teşvik eden ve desteklerini esirgemeyen birkaç kişi var.
Teşekkür edeceklerimin en başında ailem geliyor. Eşimin ve çocuklarımın benim için gösterdiği sevgiyi, sabrı, desteği, teşviki ve yapmış oldukları fedakarlıkları asla unutamam. Sevdiklerim, benim ihmallerime ve kendimi onlardan uzak tutmama tahammül ettiler ve hoş gördüler. Allah'ın bana böyle bir aile bahşetmesi, ebedi şükür gerektiren bir nimet.
Kardeşim Spyros Tzortzis'e karşı minnettar olduğumu ifade etmek isterim. Fikri açıdan ilham aldığım ilk insanlardan biri idi. Yirmi seneyi aşkın aynı odayı paylaştık. Onun, kalıpların dışına çıkarak düşünme ve yeni fikirler keşfetme kabiliyeti, meyvesi şu anda okuduğunuz kitap olan fikrî 'tohumları' ekmişti zihnime. Kız kardeşim Haris Tzortzis'e teşekkür etmek isterim. Beni her zaman destekledi ve beni zayıf yanlarım, hatalarım üzerinden değil, kuvvetli yanlarım üzerinden değerlendirdi. Annem Androula Tzortzis tanıdığım en sevgi ve muhabbet dolu insanlardan biri.^Tnun bitmez sevgisi, enerjisi ve desteği sayesinde bugünlere geldim. Babam Petros Tzortzis benim her daim kahramanım olmuştur. Sabrı, tahammülü, sevgisi, tevazusu ve bilgeliği bana her daim ilham kaynağı olmuştur. Burada yazacağım hiçbir şey onlara karşı duyduğum minnettarlığı ifade etmeme yetmez. Duam odur ki Allah ailemi muhafaza eder ve onlara uzun, sağlıklı, huzur ve sevgi dolu, ve takva üzere bir hayat bahşeder, ve aramızdaki sevgiyi ve muhabbeti daim kılar.
Arkadaşım İmran Hussein'e de teşekkür etmek istiyorum. Imran, kitabı gözden geçirdi ve bazı bölümlere ciddi katkı sağladı. Kitabın üçüncü bölümüne katkısı oldukça büyüktür. Aym şekilde arkadaşım Subboor Ahmad'e de katkılarından ve manevi desteğinden ötürü minnettarım.
Tanıdığım en zeki insanlardan biri olan Ebu Hureyre'ye de minnettar olduğumu ifade etmek isterim. Bizzat tanışamamış olsak da, müşterek ilgi alanlarımız sayesinde fikir teatisinde bulunduk. Kitabı daha ilk aşamalarda inceleyip değerlendirerek çok mühim katkı sağladı. Onun isabetli eleştirileri ve katkıları olmasaydı kitabı yazmam mümkün olmayacaktı.
Yazar ve akademisyen olan Safaruk Chowdhury'ye teşekkürlerimi ifade etmek isterim. Arkadaşlığımız beni İslam düşüncesi ve felsefe üzerine üzerine çalışmalar yapmaya yönlendirdi. Kitap hakkındaki değerlendirmeleri ve ilmî katkılan oldukça faydalıydı.
İslam ilim geleneğinin klasik metinleri üzerinde saatlerce araştırma yaparak ve düzeltmelerde bulunarak kitabın şimdiki halini almasını sağlayan Asif Uddin'e teşekkür ediyorum.
Arkadaşım Adnan Rashid'e kitap hakkındaki, özellikle de 14. bölüm hakkındaki değerlendirmeleri için teşekkür ediyorum.
Dr. Atif Imtiaz ve Sharif Randhawa'ya tavsiye ve telkileri için ayrıca minnettarım.
Kitabın son okumasını yapan Umm-Talha bint Abi-Bilal'e de teşekkürü borç bilirim.
Ayrıca Ghazi Mannai, Fahad Tasleem, Dr. Mohamed Ghilan, Anthony Green, Salahuddin Patel, Joni Molla, Esa Khan, Abdullah Mekki, Moseen Khalid, Zeenat Bibi, Abu Zakariya ve Umm Zakariya'ya da kıymetli katkıları ve destekleri için teşekkür ediyorum.
Son olarak John Paine'e editöryal katkılan ve İERA'ya da bu kitabın meydana gelmesine vermiş oldukları destek ve katkılardan ötürü teşekkür ediyorum.
Teşekkür etmem gereken çok daha fazla insan var. Burada sayamadıklarım bilsinler ki onların mükafatım Allah tabii ki verecektir, ve Allah'tan gelen mükafat bu dünyadaki hiçbir şeyle kıyaslanamaz.
Türkçe Baskıya Önsöz
"Ne oldum" dememeli, "Ne olacağım" demeli.
Eğer 14 yaşımdayken bana, 22 yaşıma geldiğimde Müslüman olacağımı, 30'lu yaşlanma geldiğimde İslam üzerine bir kitap yazacağımı ve bu kitabın Türkçeye tercüme edilip Türkiye'nin önde gelen yayınevlerinden biri tarafından yayınlanacağım söyleseydiniz, muhtemelen size gülerdim. İşte bu yüzdendir ki hayatıma ve tecrübelerime baktığımda hayreder içerisinde "senaryoyu yazan kim?" diye sorarım. Bu mübalağalı söylem aslında Allah'ın hikmetine, ilmine ve hükmüne hamd edişimdir benim. Olduğumu sandığım kişi, olacağım kişi değilmiş meğer.
Yetiştirilme şeklim ve yaşadıklarımı beni hakikati aramaya ve İslam hakkında arkadaşlarıma sorular sormaya yönlendirdi. Burası benim ihtida hikayemi tafsilatıyla anlatmanın yeri değil tabii, fakat şu kadarım anlatayım: İslam'ın aklî temellerine fikren ikna olduğum bir noktaya ulaşmıştım, fakat bu benim İslam dinini kabul etmeme yeterli olmuyordu. Dolayısıyla iki pratiği tatbik etmeye başladım. İlk olarak Kur'an'dan bazı kısımların Arapçasını öğrendim ve Müslümanların ibadetlerinin bir parçası olan beş vakit namazın birkaçını kılmaya başladım. Secde ettiğimde, Allah ile konuşur ve ondan bana yol göstermesini dilerdim. Bunu, kardeşimin arkadaşı olan Amir Islahi'nin manevî rehberliği üzerine yapmıştım. Kendisi üniversitede tıp okuyordu, bununla beraber benim bulunduğum kampüsü de ziyaret edip, bizlere nasihatlerde bulunurdu. Müslüman arkadaşlarımla beraber ondan Peygamber Efendimizin (sav) sözlerini dinlerdim. Amir, bir defasında, Allah'a en yakın olduğumuz ânın secde ânı olduğunu ve O'nunla konuşmamız gerektiğini söylemişti.
Bunun çok içten bir ifade olduğunu düşündüm. Çünkü simamız, şahsiyetimizin aynasıdır. Çoğu zaman egomuzu ve beyhudeliğimizi yansıtır, fakat Müslümanlar tevazu ile kendilerini Allah'ın yanında bir hiç olarak bilirler. İşte bu teslimiyette kendilerini bulurlar; onları Yaratan'ın kullan olduklarını idrak ederler. Secde amnda bedenî olarak da tevazu halinde olan Müslüman, Allah ile konuşur. Dolayısıyla ben de secdeye vardığımda O'nunla konuştum, ve O'na bana yol göstermesi için dua ettim. Dr. Amir Islahi şu anda benim arkadaşım, fakat 15 sene evvel söylediği bu cümlelerin bana ne kadar tesiri olduğunun farkında bile değildir.
Beni etkileyen ikinci kişi okuldan arkadaşım olan Moynul Ahmed idi. Onunla daha sık görüşmeye başlamıştım. Evime gelir ve bana islam'dan bahsederdi, ona sorular sorardım. Başlarda fikrî olarak ikna olmuş olmama rağmen kalbim mutmain olmamıştı, islam hakkında bildiğim hiçbir şeyi benimseyememiş, derunî anlamda nüfuz edememiştim. Bildiklerim ile hissettiklerimi bir araya getirme gayretim devam ederken, Ekim 2002 tarihinde Moynul ile evimin dışında buluştuk ve arabasının içinde oturduk. Doğrusu, bana ne söylediğini hatırlamıyorum fakat neler hissettiğimi hatırlıyorum. Moynul, ölümün kesinliği ile alakalı çok tesirli ve şairane bir tasvir yaptı. Söylediklerini kelimesi kelimesine hatırlayamıyorum, bunu yapmak karanlıkta siyah bir kediyi yakalamak kadar zor. Fakat, bu ifadeler bana çok derinden tesir etti ve kilitli gibi görünen bir kapıyı araladı, İslam'ın hakikatinin kesin olduğuna dair bilgimin kalbimde yer bulmasını sağladı.
Ölümün acı yanı, geri dönüşün mümkün olmamasıdır. Bu farkındalığın ağırlığını zihnimde derince hissettim. Ölüm üzerine deruni tefekkür etmek, beni, hayatın kısa olduğuna ve vakit kaybetmeden onu daha güzel bir hale getirmek istediğim sonucuna yönlendirdi. Hemen sonraki sabah, bir taksiyle Londra Merkez Camii'ne gittim ve Müslüman oldum. Tarih, 5 Kasım 2002 idi.
Hakikati öğrenme ihtiyacım, hakikati başkalarına anlatma arzusuna dönüştü. Acemi olmamın da etkisiyle, bir şekilde, İslam'ı ve aklî temellerini desteklediğini hissettiğim her şeyi öğreniverirdim. İslam düşüncesi üzerine yazılmış nitelikli metinlerin birçoğu Arapça olduğundan ve İngilizce olarak pek kaynak bulunmadığından muhtelif Hıristiyan filozofların metinlerini çalışırdım. Bu, tabii olarak, öğrenme sürecimi zorlaştırdı. Hıristiyan filozoflar tarafından kabul görmüş argümanları kullanmak İslam düşüncesini idrak etmek için izlenebilecek en doğru yol değildi. İki inancın müşterek birçok yanı olmasına rağmen bazen oldukça bariz olan bazen de zorlukla ayırt edilebilen farklılıkları vardı.
Müslüman olarak yaşadığım seneler boyunca, birçok meseleyi zor yoldan öğrendim. Birçok hata ve kusur işledim, ve bu kitabın büyük bir kısmı, bunlardan çıkardığım dersleri ihtiva ediyor. Hatalarımın birçoğu herkesin görebileceği şekilde, internette mevcut. Bu deneme-yanılma sürecinin hem müspet hem de menfi tarafları oldu. Bütün gaflarım, hatalarım ve kusurlarıma herkes için erişebilir durumda. Bu, işin menfi tarafı. Fakat, bu kitabı okuyarak, yapmış olduğum hatalardan dersler çıkararak, meseleleri benim gibi zor yoldan öğrenmek zorunda kalmayabilirsiniz. Bu deneme-yanılma süreci, benimsediğim argümanları süzgeçten geçirmeme, onları geliştirmeme ve güçlendirmeme vesile oldu. Yapmış olduğum yolculuk, tahammülün, hoşgörünün ve merhametin sahip olduğumuz en yüksek faziletlerden olduklarını idrak etmeme vesile oldu. Bu tecrübeler kendi inancım üzerindeki düşüncelerimi de değiştirdi ve İslam'ın muhabbet dolu bir din olduğunu idrak etmem için kapıları aralamaya yardımcı oldu. Peygamberimiz Hz. Muhammed Uf'in düsturları üzerinden anladım ki merhamet, her şeyi güzelleştiriyor.
Fikirlerimi ve argümanlarımı dünyanın en zeki ateistleriyle münazaralar aracılığıyla sınadım. Önde gelen ateist akademisyenler ve muhtelif fikrî zeminlerden düşünürler ile münazaralar yaptım. Muhataplarımdan bazıları Prof. Simon Blackborn, Dr. Brenden Larvor, Dr. Stephen Law, Prof. Lawrence Krauss, Prof. Graham Thompson, Dr. Peter Cave ve Dan Barker idi. Prof. Richard Davvkins ile kısa bir sokak sohbeti-münazarası dahi yaptım, fakat sohbet yarıda kesilince Daw-kins kaçıverdi. Münazaralar, Din olmadan daha iyi hayat sürebilir miyim? Bilinç sahibi oluşumumun en iyi açıklaması Tanrı'nın varlığı ile mi olur? islam veya Ateizm: Hangisi Daha Mantıklı gibi başlıklar[2] üzerinden gerçekleşti. Bu münazaralar, argümanlarımı geliştirmeme vesile oldular. Benim için de büyük bir lütuftu. Çalışmalarıma aşina olanlar fark etmiştir ki analitik felsefecilerin argümanlarını tekrarlamaktan, islam düşüncesi merkezli argümanlar ortaya koymaya doğru bir süreçten geçtim. Bu 'kuruyla beraber yaşı da yaktım' anlamına gelmiyor. Yani, kitapta da göreceğiniz gibi, tutarlı, kapsamlı ve sağlam olan bütün argümanları, Islamî bir perspektif kazandırarak ve aynı zamanda teolojik ve rasyonel[aklî] açıdan ahenkli olacak şekilde düzelterek muhafaza ettim.
Londra Üniversitesi'nin felsefe bölümünde tamamladığım Yüksek Lisans, faydasını göstermişti. Felsefi görüşlere eleştirel bir şekilde meydan okuma ve yeri geldiğinde destekleme kabiliyetim gelişti. Bu sahada lisans üstü çalışmalara devam ediyorum ve niyetim, öğrendiklerimle, islam'ın mesajım anlaşılabilir bir dil, ve merhamet ile daha geniş kitlelere ulaştırmak. Bu akademik tecrübeler kitaptaki mantıkî akışı ve argümanların muhtevasını şekillendirdi. Aynı zamanda, -Kur'an ve nebevi düsturlar ışığında- islam dininin, düşüncesinin ve felsefesinin sezgi yoluyla keşfedilebilen, bir insicam ve ahenk içerisinde ve sağlam bir yapıda olduğuna dair görüşümü kuvvetlendirdi.
Dünya genelinde üniversitelerde yaptığım konuşmalarda binlerce Müslüman ve gayrimüslim öğrenci ve akademisyenle bir araya geldim. Bu buluşmalar, ateizmin yükselişine ek olarak, insanlarda islam'ın Tanrı tasavvuru, vahyin mahiyeti ve Hz. Muhammed'in (sav) şahsiyeti üzerine fikrî-entelektüel bir açlık olduğunu göstermiş oldu. Bu kitap, Türkiye'deki okuyuculara da—Türkçede benzer konularda çokça kitap olmasına rağmen-Allah'ın varlığı, birliği O'na niçin ibadet ettiğimiz meselesi, Kur'an-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in Uf nübüvveti üzerine tatmin edici argümanlar sunarak bu açlığı gidermeyi hedefliyor. Aynı zamanda, Allah'ın varlığını reddeden birtakım akademik ve popüler argümanları tartışıp cevaplar veriyor.
Bu kitap, Allah'ın varlığı, Kur'an ve Peygamberimizin (sav) nübüvveti üzerine hem İslam düşüncesinden hem de umumi argümanlardan beslenen bir muhtevaya sahip. Bu argümanların birçoğu, seneler boyunca, akademisyenler ve düşünürler tarafından test edildi. Her bölüm, argümanların felsefi olarak geçerli oluşunun yanı sıra, İslamî açıdan da tutarlı olduğunu göstermek amacıyla kendi mevzusuyla alakalı atıflara sahip. Kitaptaki atıfların takriben yarısı İslam ilim geleneğindeki kaynaklardan; bunlar Kur'an, hadisler[3] ve İslam ilim geleneğinden iktibaslardan meydana geliyor. Kitap, sadece İslam dinine ve ateizme cevap vermeye odaklanmıyor; Kur'an'ın ilahi menşei üzerine kilit argümanlara işaret ediyor ve Peygamberimiz Hz. Muhammed'in Uf hayatına, öğretilerine bakarak onun Allah'ın son elçisi olduğuna neden inanmamız gerektiğini izah ediyor. En önemlisi, varlığımızın sebebi olan Allah'ın neden ibadet edilmeye, tapılmaya layık yegane varlık olduğunu detaylı bir şekilde inceliyor.
Müslüman, ateist veya bir şüpheci olup olmadığınıza bakmaksızın, sizi bu kitabı önyargılardan arınmış bir kalp ve zihin ile okumaya davet ediyorum. Bu davetime icabet ederseniz, yürekten inanıyorum ki, ateizmin bir hayalden ibaret olduğuna ve Tanrı tasavvuruna dair İslam'ın söylediklerinin tutarlı ve doğru olduğu sonucuna ulaşacaksınız.
Duam odur ki bu kitap, hem kalbinize hem de zihninize iman meyvelerine dönüşecek tohumları ekmeniz için bir ilham kaynağı olur; husûsen, sizin sadece sağlam bir inanca sahip olan bir Müslüman değil, Allah'ı gönülden seven ve İslam'ı bütün dünya ile ister üniversitede, ister iş-meslek hayatında ister akademik veya sosyal hayatta, farklı yollarla paylaşmak/yaymak isteyen bir Müslüman haline gelmenize vesile olur. İnanıyorum ki Türkiye muhteşem bir tarihe, mirasa ve şuura sahip, ve eğer motive edilirse bütün dünyaya umut ışığı olabilir, insanlığın yüreğini uyandırıp yaratıcılarıyla, Allah ile tekrar bir bağ kurmalarına vesile olabilirler. Duam odur ki bu kitap Türkiye'de de büyümekte olan olan ateizm ve şüphecilikle mücadele edilmesine, videolar, podcastler üretilmesine, insanlarla müspet bir şekilde irtibat kurulmasına vesile olur.
Rabbim, size ve ailenize uzun, sağlıklı ve doğruluk üzere bir hayat nasib etsin, sonsuz merhameti ve muhabbetiyle hayatınızı bereketlendirsin, size ve sizden gelen nesillere, kıyamet gününe kadar hem bu dünyada hem de ahirette en iyi ve güzel olanı nasib etsin.
Gayret bizden, tevfık Allah 'tandır.
Hamza Andreas Tzortzis 27 Mart 2019 / Londra
22 -Hamza Andreas Tzortzis
[1] Ebu Davud, Edeb 11; Tirmizî, Birr 35
[2] Bu münazaralardan bazılarını www.hamzatzortzis.com adresi üzerinden seyredebilir/dinleyebilirsiniz.
[3] Hz. Peygamber'in (sav) sözleri, fiilleri, takrirleri ile ahlâkî ve beşerî vasıflarından oluşan sünnetinin söz veya yazı ile ifade edilmiş şekli. Bu mânâda hadis, sünnet ile eş anlamlıdır.