Hüccetül İslam, Ey Oğul HİSAR YAYIN

Fiyat:
90,00 TL
İndirimli Fiyat (%44,4) :
50,00 TL
Kazancınız 40,00 TL
Havale / EFT:
48,50 TL
Aynı Gün Kargo

Kitap             Hüccetül İslam, Eyyühe'l Veled, Ey Oğul  
Yazar            İmam Gazali 
Yayınevi        Hisar Yayınları
Tercüme        Mevlüt Karaca
Kağıt Cilt        2.Hamur kağıt, Karton kapak cilt
Sayfa  Ebat    174 sayfa , 13,5x19,5 cm  Roman boy

  
 

Hisar Yayınları İmam Gazali Hüccetül islam ey oğul kitabını incelemektesiniz.
Hüccetül İslam Eyyühe'l Veled Ey Oğul kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
 
 
TAKDİM

 
Esirgeyen, bağışlayan Allahü Teâlâ'nın adıyla başlanm.

Bizleri islam diniyle onurlandıran, onun sayesinde hida­yet yolunu gösteren Allahü Teâlâ'ya sonsuz şükürler olsun.
Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa'ya salât; al ve ashabına da selâm olsun.

Ey oğul! Okuyup dinleye ve anlayıp amel edesin diye sana dünya ve ahiret saadetlerinin esası olan din ilimlerinin temel konularını bildirip açıklamayı arzuladım. Şunu hiçbir zaman unutma kı, Müslümanlar için din ve dünya saadeti iki ayrı şey değildir. Bunlar iç içedir. Dini sağlam olan kişi­nin hem dünyası hem de ahireti sağlam olur. O halde dün­yada ve ahirette saadeti dileyen bir kişinin dinini sağlam kıl­maya son derece özen göstermesi gerekir.
 
Dinin sağlam olması için başlıca iki konuya dikkat edil­mesi gerekir. Bunlardan ilki, Muhammed (a.s.)'in tebliğ ettiği dinin emirlerine uymak, yasak ettiklerinden kaçınmak, ibadetleri tam ve eksiksiz yerine getirmektir. Diğeri ise Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ahlâkını örnek alarak kendi ahlâkını bu yüce örneğe uydurmaya çalışmaktır.

Şunu da hiçbir zaman unutma ki, din ilimlerinin esası bu iki noktada toplanır. Bu ilimlerden maksat, onları sadece teoride öğrenmek değildir. Öğrendiklerini uygulayarak özüm-semedikçe onlardan beklenen dünya ve ahıret saadeti, sa­dece bir hayalden ibaret kalır. O halde hiçbir zaman unut­ma ki, ilimleri öğrenmekteki tek amaç onları uygulamak, yani onlarla amel etmektir.

Ey oğuII işte bu konulara dikkatini çektikten sonra şimdi sana bu kitapta anlatacağımız şeyleri kısaca saymak isterim:
 
369 hadis ve 44 haber,
Abdestin farzları, sünnetleri, müstehab ve adabları,
Namazın şartları, rükünleri, vacibleri, sünnetleri, müstehabları, mekruh ve müfsidleri,
Guslün farzları, vacib ve sünnetleri.

Ey oğul! Bil ki, bu kitapta senin için 1090 adabı bir araya getirdim. Bunlar ile amel edersen sana yeter. Eğer tembellik eder de Allahü Teâlâ'ya asi olur, bunları terk edersen dünyada esaret ve rezalet, ahirette de azaba maruz kalırsın.
 
Eğer bunlarla amel edip diğer din kardeşlerine de tavsi­ye edersen, senin için birçok faydası olur ve bu sayede hem Allah (c.c.)'ı ve Resulünü razı etmiş, hem de din kardeşle­rinin hayır dualarını kazanmış olursun. Hak Teâlâ Hazret­leri, inşallah, bu duaları kabul eder. Zira kul, kulun duası ile bağışlanır.
 
EY OĞUL,


Öte yandan sana daha birçok adabtan da bahsedeceğim.

Örneğin:
  • Yataktan kalkma, elbise giyme, kuşak sarma ve ayak­kabı giyme adabı,
  •  
  • Kapı açma, eline su kabı alma, tuvalete gitme ve temiz­lenme adabı,
  •  
  • Mescide girme ve imama uyma adabı ile cemaatle musafaha etme ve mescidden dışarı çıkma adabı,
   ♦    Recep, Şaban ve Ramazan aylarının adabları,

   ♦    El, ayak, kulak, dil ve cinsel organlarla ilgili adablar,
  • Anne ve babaya iyilik etmenin; teyzeye, amcaya, ho­caya, büyük, küçük, erkek ve kız kardeşlere karşı davranış adabları,
  •  
  • Kadının kocasına, erkeğin de karısına karşı davranış­ları ile ilgili adablar,
   ♦    Komşuluk ilişkileri ve mahalle ile ilgili adablar,
  • ilim meclisinde bulunma ile alimleri ziyaret etme ile 2gıli adablar,
     ♦  Yeni elbise giyme ile ilgili adablar,
 
  • Şeyhleri, dervişleri ziyaret etme ile dost ve misafirleri ağırlama ile ilgili adablar,
  ♦     Yemek yeme, su içme ile ilgili adablar,

  ♦     Bir toplantıya ve düğüne gitme ile ilgili adablar,
  • Bir şey satın alma, yolculuk etme, hasta ziyareti ile il­gili adablar,
  •  
  • Evlenme, yatağa girme, cinsi münasebette bulunma ve gusül ile ilgili adablar,
    ♦   Kabir ziyareti ile ilgili adablar.
 
    - Ey oğul, Bu kitapta topladığım islam dininin temelleri­ne, hükümlerine, inancına ait bilgileri, âyet-i kerimelerin tef­sir ve meallerini, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in büyük sözleri­ni, duaları, ahlâki ve ibret verici olay ve menkıbeleri iyi öğ­ren, onunla amel et ve başkasına öğret. Bu sayede Cenâb-ı Hak seni dünya ve ahirette mutlu eder.



İMAM-I GAZALİNİN HAYATI VE ESERLERİ
 
islam alimlerinin ve düşünürlerinin en ünlüsü olan ve "Hüccetü'l islam" lakabı ile anılan imam-ı Gazali, İran'ın Tûs şehrinin Gazal kasabasında H. 450 (M. 1058) yılın-da dünyaya gelmiştir. Asıl adı Muhammed bin Muh am-med bin Ahmed, künyesi Ebû Hamid'dir. Gazale'ye men­sup olmasından dolayı veya bir başka rivayete göre de baba­sının yün ipliği eğirmek sanatından dolayı "Gazali" mahla-sıyla meşhur olmuştur.
 
imam-ı Gazali, öğrenimine çocukluğunda kendi memle­keti olan Tûs'da fıkıh dersleri alarak başladı. Sonra Cürcan'a giden Gazali, imam Ebû Nasr Ismâilî'den bir süre ders aldı. Sonra tekrar Tûs'a döndü.
 
Memleketinde geçirdiği bu üç seneden sonra, tahsiline devam etmek için zamanının önemli ilim ve kültür merkez­lerinden biri olan Nişabur'a giden Gazali, devrin büyük alimlerinden imam-ül Harameyn Ebû'l-Meâli el-Cüveynî'nin öğrencisi oldu. Üstün zekâsını ve çalışkanlığını gören hocası kendisine yakın ilgi gösterdi. Burada usûl-i hadis, usûl-i fıkıh, kelâm, mantık, islam hukuku ve münazara ilim­lerini öğrendi.
 
Nişaburdaki öğrenimini tamamlayan imam gazali büyük bir ilim ve edebiyat düşkünü olan üstün Selçuklu devlet adamı Nizamülmülk'ün daveti üzerine Bağ­dat'a gitti. Nizamülmülk'ün topladığı ilim meclisinde bulu­nan devrin alimleri, Gazâli'nin ilminin derinliğine ve mese­leleri açıklamaktaki üstün kabiliyetine hayran kaldıklarını itiraf ettiler. O zaman ortaya çıkan sapık fırkaların mensup­ları, O'nun yüksek ilmi ve en zor, en ince konuları en açık bir şekilde anlatması, hitabet ve izah etme kabiliyetinin yük­sekliği, zekâsının parlaklığı karşısında perişan oluyorlar ve tutunamıyorlardı.
 
Bu sırada otuz dört yaşında bulunan imam-ı Gazâli'nin islamiyet'e yaptığı büyük hizmetlerini gören Selçuklu veziri Nizamülmülk, şimdiki tabirle O'nu Nizamiye Üniversitesi rektörlüğüne atadı. Bu üniversitenin başına geçen imam Gazali, üç yüzü aşkın seçkin talebeye gerekli olan bütün ilimleri öğretti. Ebû Mansur Muhammed, Muhammed bin Es'ad et-Tûsî, Ebû'l Hasan el-Belensî, Ebû Abdullah Cümert el-Hüseynî talebelerinin meşhurlarındandır. Diğer taraftan da çok değerli kitaplar yazan imam-ı Gazali, ilim ve devlet adamları ile halk tarafından da büyük bir muhab­bet ve saygı görüyor; şöhreti gün geçtikçe yayılıyordu. imamı gazali, Medresedeki hocalık görevine dört yıl kadar devam etti.
 
imam-ı gazali, bu sırada derslerini ve dünya işlerini terk ederek kendisini tasavvuf mesleğine verdi. Hicaz'a gittikten sonra dönüşünde Şam'da, Kudüs'te ve iskenderiye'de bu­lundu. Memleketi olan Tûs'da ve Nişabur'da dersler verdi.
 
Elli beş sene gibi kısa bir ömür süren imam, ömrünün son yıllarını memleketi olan Tûs'da geçirdi. Burada, men­subu olduğu tasavvuf mesleğine mahsus bir dergâh ve ya­nında bir medrese yaptırarak hayatının sonuna kadar ilim öğretmek, kitap yazmak ve ibadetle meşgul oldu.

İmam-ı Gazali Hazretleri H. 505 (M. 1111) senesinde Cemâzilevvel ayının 14. Pazartesi günü, büyük kısmını zikir, taat ve Kur'an-ı Kerim okumakla geçirdiği gecenin sabah namazı vaktinde abdest tazeleyip namazını kıldıktan sonra yanındakilerden kefen istedi. Kefeni öpüp yüzüne sürdü, başına koydu. "Ey benim Rabbim, Mâlikimi Emrin başım gözüm üstüne" dedi ve odasına girerek içeride her zamankinden daha fazla kaldı. Bunun üzerine orada bulu­nanlardan üç kişi içeri girince, İmam-ı Gazali Hazretlerinin kefenini giyip, yüzünü kıbleye dönerek ruhunu teslim ettiği­ni gördüler. Başı ucunda şu beyitler yazılıydı:

 
Beni ölü gören ve ağlayan dostlarıma,
Şöyle söyle, üzülen o din kardeşlerime:

"Sanmayınız ki, sakın ben ölmüşüm gerçekten,
Vallahi sîz de kaçının buna ölüm demekten."

 
Ben bir serçeyim ve bu beden benim kafesim.
Ben uçtum o kafesten, rehin kaldı bedenim.
 

Bana rahmet okuyun, rahmet olunasınız.
Biz gittik. Bilin ki, sırada siz varsınız.

 
İmam-ı Gazali Hazretleri, Tûs şehrinde, meşhur şair Firdevsî'nin kabri yanındaki türbesinde medfundur.


İmam-ı Gazali, zamanındaki devlet adamlarının ikram ve iltifatlarına nail olmuştu. Onlara zaman zaman nasihat ederek ve mektup yazarak hakkı tavsiye etmiş, Müslüman­ların huzur ve refahı için duâ etmiştir. Bunlardan Selçuklu sultanı Sencer'e nasihat için şu mektubu yazmıştır:
 
"Allahü Teâlâ islam beldesinde muvaffak eylesin, nasibdâr kılsın. Ahirette ona, yanında yeryüzü padişahlığının 'hiç' kalacağı mülk-i azîm ve Ahiret sultanlığı ihsan etsin.
 
"Dünya padişahlığı, nihayet bütün dünyaya hakim olmak­tan ibarettir, insanın ömrü ise, en çok yüz sene kadardır.
 
"Cenâb-ı Hakk'm, Ahirette bir insana ihsan edeceği şey­lerin yanında, bütün yeryüzü bir kerpiç gibi kalır. Yeryü­zünün bütün beldeleri, vilayetleri o kerpicin tozu toprağı gibidir. Kerpicin ve tozunun toprağının ne kıymeti olur? Ebedî sultanlık ve saadet yanında, yüz senelik ömrün ne kıymeti vardır ki, insan onunla sevinip mağrur olsun? Yük­seklikleri ara! Allahü Teâlanm vereceği padişahlıktan baş­kasına aldanma!
 
"Bu ebedî padişahlığa kavuşmak, herkes için güç bir şey ise de, senin için kolaydır. Çünkü Resûlüllah (s.a.v.) buyurdu ki: 'Bir gün adaletle hükmetmek, altmış senelik ibadetten efdâldir.' Madem ki Allahü Teâlâ sana, başka­larının altmış senede kazanacağını bir günde kazanma sebe­bini ihsan etmiştir, bundan daha iyi bir fırsat olamaz! Za­manımızda ise iş o hale gelmiştir ki, değil bir gün, bir saat adalet ile iş yapmak, altmış yıl ibadetten efdâl olacak dere­ceye varmıştır.
 
"Dünyanın kıymetsizliği açık ve ortadadır. Büyükler buyurdular ki: 'Dünya kırılmaz bir alün testi, Ahiret de kırılan toprak bir testi olsa, akıllı kimse, geçici olan ve yok olacak olan alün testiyi bırakır, ebedî olan toprak testiyi alır. Kaldı ki dünya, geçici ve kırılacak toprak bir testi gibidir.' Ahiret ise hiç kırılmayan ebediyen baki kalacak olan altın testi gibidir. Öyleyse, buna rağmen dünyaya sarılan kimse­ye nasıl akıllı denilebilir? Bu örneği iyi düşününüz ve daima göz önünde tutunuz..."
 
 
İmam-ı Gazali Hazretlerinin Güzel Sözlerinden Bazıları
 
"Allahü Teâlâ'nın verdiği nimeti, O' nun sevdiği yerde harcamak şükür; sevmediği yerde kullanmak ise nimeti inkâr etmektir."
 
"Bir sözü söyleyeceğin zaman düşün! Eğer o sözü söyle­mediğin zaman sorumlu olacaksan söyle, yoksa sus!"
 
"Bil ki kalple gıybet etmek, dille etmek gibi haramdır. Bir kimsenin noksanını, kusurunu başkasına söylemek doğ­ru olmadığı gibi, kendi kendine söylemek de caiz değildir."
 
"Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermayem yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermaye o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes hiçbir şeyle tekrar ele geçmez ve nefesler sayılıdır, azalmaktadır. O halde bu günü elinden kaçırmamak, bunu saadete kavuşmak için kullan­mamaktan daha büyük kayıp olur mu? \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\arın ölecekmiş gibi bütün azalarını haramdan koru!"
 
"Ey nefsim! Sonra tevbe ederim ve iyi işler yaparım, iiyorsan ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın, farın tevbe etmeyi bugün tevbe etmekten kolay sanıyorsan, ^anılıyorsun."
 
İmam-ı Gazâli'nin Eserleri
 
İmam-ı Gazali Hazretleri, ömrü boyunca gece gündüz devamlı yazmış büyük bir islam alimidir. Şeriat, tarikat, elsefe, mantık, kelâm ve hadis konularında ayrı ayrı pek çok ser ortaya koyan imam-ı Gazâli'nin, eserlerinin sayısının 000'e ulaştığı, Mevdûât-ul-Ulûm kitabında bildirilmektedir. Bu eserlerinden en meşhur olanları şunlardır:
 
ihyâu' Ulûmi'ddîn,
Kimyâ-ı Saadet,
Cevâhirül Kuran,
El-Münkızü Minad-Dalâl,
Ilcâm-ül-Avâm an ilm il-Kelâm,
Kitâb-ül-iktisâd fil itikâd,
Mizân-ül Amel,
Eyyühe'l-Veled,
Tehâfet-ül-Felâsife,
Mekâsıd-ül-Felâsife.
 
imam-ı gazâli'nin vefatından sonra islam dünyasının iaruz kaldığı Moğol felaketi esnasında yakıp yıkılan binler kütüphane içinde hazretin sayısız eseri de yok edilmiştir, u sebepten dolayı bugüne kadar eserlerinin tam bir listesi tasnifi yapılamamış, ilim dünyası bu konudaki eksikliğini mamlayamamıştır.


İmam-ı Gazâli'nin, ilim sahasında en verimli olduğu devir, tasavvuf mesleğine girmesinden sonra başlamıştır. Kendisi, El-Münkızü Minad-Dalâl isimli kitabında, bütün ilimleri öğrendikten sonra mutlak hakikati ve gerçek kurtu­luşu ancak tasavvuf mesleğine girdikten sonra bulduğunu pek güzel bir dille şöyle açıklar:
 
"Yaşım bugün elliyi geçmiştir. Kendimi bildim bileli, bâtınına vakıf olmadığım bir bâtın ehli ve halini bilmediğim bir zahir ehli bırakmadım. Bir filozof görmedim ki, felse­fenin içyüzüne vakıf olmayayım. Meramını anlamadığım bir kelâm ehli yoktur. Tasavvufun sırrına ermediğim bir sofi bırakmadım.
 
"Dinsiz ve kötü bir adam görünce bu adamın neden fasık ve kötü bir insan olarak kaldığını merak edip onun duru­munu incelemekten kendimi alamam.
 
"Bu merak benim yaradılışımda vardır, yoksa benim ter­cihimden değildir. Bu suretle iman ve itikadım taklit noksa­nından uzaklaşmış oldu.

"Bundan sonra sofiye mesleğine atıldım. Mutasavvıfların eserlerini ve fikirlerini içeren kitapları okudum. Fakat sofili­ğin havasına girmenin ilimle mümkün olamayacağını, belki zevk, hâl ve davranışlar ile sıfatları değiştirmekle bu işin mümkün olacağını anladığımdan onların durumlarını göz­den geçirmeye başladım. Birçok alâkalar ve meşgaleler içine batmış olduğumu gördüm. Meşguliyetimi ve yaptığım işlerimi de gözden geçirdiğimde bunların ahiretçe bir faydası olma­yan önemsiz bilgilerden ibaret olduğunu, öğretme hususun­daki niyetimin ise Allah (c.c.)'a müteveccih bulunmayıp sırf mevki sahibi olmak, şan ve şöhret sağlamak gayesini takip tığını, elimden kaçan fırsatları telâfi etmekle meşgul olmaz­ım cehennemde kalacağımı anladım.
 
"Bir gün Bağdat'tan çıkmaya ve bu yöreden ayrılmaya ırar verir, ertesi gün vazgeçerdim. Ayağımın birini atar, gerini çekerdim. Ahirete karşı olan ilgim hiçbir sabah o iliği kazanamamıştı ki, akşamleyin şehvet kuvvetleri hü-ım ederek o halisliği yok etmesin. Dünyanın şehvet bağları ağdat'ta oturmam için beni çekerken, imanımın sesi bana ı ikazı yapıyordu: 'Haydi git, ömründen geriye kalan gün-r kısadır, yol uzun. Kazandığın ilim ve amel ise riyakârlık : hayal... Şimdiden ahirete hazırlanmazsan ne zaman ızırlanacaksın?'

"Obür taraftan şeytan da boş durmuyor, bana şöyle diyordu: 'Bu şan ve şöhreti, servet ve samanı terk ettiğin tak-dirde, bir daha bunları nefsin arzu etse de bulamazsın.'
 
"Bu şekilde altı ay kadar tereddüt içinde kaldım. Dilime tutukluk âriz oldu, ders vermekte güçlük çekmeye başladım. Bunun sonucu olarak yemekten ve içmekten kesil­in, canım bir şey istemiyordu. Oyle zayıf düştüm ki, beni uayene eden hekimler: Bu derde ilaç fayda vermez. Bu hrap ve endişeye sebep olan şeyler atılmalı ki, kalp huzur ' rahata kavuşsun' dediler.
 
"Bu durum karşısında Allahü Teâlâ'ya sığındım. \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\akın rıma ve tanıdıklarıma Mekke'ye gitmeye karar verdiğimi söyledim, elimdeki malı mülkü dağıtıp yalnız nefsime ve ıcuklarıma yetecek miktarını yanıma alarak ilk kervanla Bağdat'tan ayrılıp Şam'a gittim.
 
"Ayrılışımı Bağdat'ın birçok alimleri yerdi. Herkes bu gidişimin sebebini daha yüksek bir mevki almaya hamlediyor, bunun bir dinî sebepten ileri geldiğini akıllarına getiremiyorlardı. Şam'da iki yıl kadar kaldım. Bu süreyi tasavvuf kitaplarını okuyarak geçirdim. Bir taraftan da nefsimi arıtma, ahlâkımı yüceltme, kalbimi tasfiye ile meşgul oluyor, Allah (c.c.)'ı zikretmek için gündüzleri Şam Mescidi'nin minare­sinin kapısını üzerime kapayarak saatlerce orada kalıyordum.
 
"Sonra Kudüs'e gittim, orada da her gün Hz. Ömer'in camiine kapanır, üstüme kapıyı kilitlerdim.
 
"Hac mevsimi gelince Mekke-i Mükerreme'ye gidip hac görevini yerine getirdikten sonra tekrar Bağdat'a döndüm. Orada da aynı şeye devam ettim. On sene süren bu hâl sıra­sında bana birçok şeyler keşfoldu ve açıklandı.
 
"Şu kadarını açıklayayım ki, ilâhi yola ancak sofiyenin takip ettikleri yoldan gitmekle erişmenin mümkün olduğunu yakından öğrendim."

* * *

Elinizde tuttuğunuz bu kitap iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; 16. yüzyılda yaşamış islam alimlerinden Süleyman bin Ceza' Hazretlerinin, başta imam-ı Gazâli'­nin Ihyâu Ulûmi'd dîn ve Eyyühe'l Veled risalesi olmak üzere diğer muteber kitaplardan faydalanarak kaleme aldı­ğı, dini hükümler, ibadetler ve islam ahlâkına ait konuları işlediği ve "Hüccetül islam" diye adlandırdığı eseri yer al­maktadır. Süleyman bin Cezâ'nın faydalandığı diğer önem­li eserler şunlardır:
 
  • Resûl-i Enver,
  • Câmi-ül Usûl,
  • Bostanül Arifin,
  • Meşarık,
  • Mesabih,
  • Irşadüs-Sâbirîn,
  • Kutül-Kulüb
  • Câmi-i Tirmizî,
  • Câmi-ül Cinân,
  • Behcetüİ Envâr,
  • Vasiyyet-i Ebû Hureyre.

İkinci bölümde ise, Imam-ı Gazali Hazretleri'nin, kendi­sinden dünya ve ahiret saadetinin sebebi olan bilgileri soran bir öğrencisine yazdığı, daha sonra bir risale halinde yayım­lanan " Eyyühel Veled Ey Oğul!" adlı mektubunun tercü­mesi yer almaktadır.
 
Gayemiz islam'a hizmettir...
Çalışmak bizden, tevfık Allah (c.c.)'tandır...  
  
İmam Gazali Hüccetül İslam, Eyyühe'l Veled, Ey Oğul , hisar yayınları, imam gazali kitapları, ey oğul kitabı, eyyühel veled, tasavvuf kitapları )
 




İmam Gazali Hüccetül islam ey oğul kitabı nı incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9789757422372
MarkaHisar Yayınları
Stok DurumuVar
9789757422372
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.