Kitap Hz. Ali Nechül Belağa, Hz. Ali'nin Konuşmaları, Mektupları ve Hikmetli Sözleri
Yazar Eş Şerif Er Radi
Tercüme Prof. Dr. Adnan DEMİRCAN
Yayınevi Beyan Yayınları
Kağıt Cilt Şamua Kağıt, Kalın Ciltli
Sayfa Ebat 400 sayfa, 16x24 cm.
Beyan Yayınları Hz. Ali Nechül Belağa kitabını incelemektesiniz.
Hz. Ali Nechül Belağa kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Eş Şerif Er Radi
Beyan Yayınları
Hz. Ali, Peygamberimizin amcası Ebu Talib´in çocuklarında biri olarak dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlardan itibaren Hz. Peygamber´le birlikte olma ayrıcalığına sahip olan önemli bir kişiliktir. Hz. Peygamber´in Ebu Talib ailesiyle ilişkisi, diğer amcalarından farklıdır. Zira doğmadan babasını altı yaşındayken annesini ve sekiz yaşındayken de hamisi olan dedesini kaybeden Hz. Muhammed, bundan sonra evleninceye kadar hayatını Ebu Talib´in evinde geçirmiş, Ebu Talib´in hanımından özel bir ilgi görmüş, onu annesi kabul edecek kadar kendisine saygı duymuştur. Hz. Peygamberin evlendikten sonra maddi durumu bozulan amcasına katkı sağlamak amacıyla Ali´yi evine alması ve onun bakımını üstlenmesi bu iyi ilişkilerin göstergesidir.
Hz. Ali´nin, ahlak abidesi Hz. Peygamberden azami derecede etkilendiği muhakkaktır. Zaten kitapta yer alan metinlere bakıldığında İslam´ın yücelttiği ve Hz. Peygamberin kişiliğinde yansıttığı ahlaki değerlerin onun düşüncesinde ve hayatında da canlı bir şekilde yaşadığını görürüz.
Kuşku yok ki, Hz. Peygamber, seçkin arkadaşlarının hepsinin hayatında köklü değişimler ve etkiler meydana getirmiştir, ancak çocukluğundan itibaren Hz. Peygamber´in en yakınında bulunan ve İslam davetinin her aşamasını yakından takip etme imkanına sahip olan Hz. Ali´nin kişiliği ve duygu dünyası üzerinde meydana getirdiği etkiler çok daha farklı olmuştur.
Sunuş
Elinizdeki kitap, Hz. Ali'nin hutbe, konuşma, vasiyet, mektup, emirname ve veciz sözlerini ihtiva etmektedir. Metinler, insanları iyiye ve güzele teşvik eden, Allah için seven, O'nun için öfkelenen, O'nun rızasını umarak affeden, dünyayı gönlünden çıkaran ve ahireti umarak yaşayan bir kişiliğin dilinden dökülmüş gibidir.
Eser, inşam günümüzde unutulmaya yüz tutmuş birçok değerimizle yüz yüze getirmekte, gerçek görevimizi hatırlamamız için bize uyan görevini yapmaktadır.
Nehcü'l Belâğa'nın daha önce eksik ya da kısmî bazı çevirileri yayımlanmışa. Bunlardan biri olan Abdülbaki Gölpınarlı'nın çevirisi1 en çok bilinenidir. Kitabı daha çok serbest çeviriyle Türkçeye aktaran Gölpınarlı, çevirisinde seçtiği metinleri yeni bir tasnife tabi tutmuş; metinlerin bir kısmım kitabına almamış; kitabına aldığı konuşma ya da mektubun sonunda bazı açıklayıcı bilgiler vermiştir. Çeviriye alınan metinlerin hangi kıstaslara göre belirlendiği açık değildir.
Kitabın bir başka çevirisi, birkaç mütercim tarafından yapılmıştır.2 Bu çeviride, Gölpınarlı'nın kitabına almadığı konuşmalar ve mektuplar eklenmişse de sözler kısmı eksiktir. Gölpınarlı'nın çevirisinden önemli ölçüde yararlanılarak hazırlanan çeviride, açıklayıcı bilgilere yer verilmemiştir.
- Nehcü'l Belâğa: Hz. Ali'nin Hutbeleri, vasiyetleri, emirleri, mektupları, hikmet ve vecizeleri (Metnin terceme ve şerhi), Çev.: Abdülbaki Gölpınarh, Shafagh Publications, Kum (t.y.). Bu çevirinin Türkiye'de de yayımı yapılmıştır.
- Nehcü'l Belâğa: Hz. Ali'nin Hutbeleri, Mektupları, Emirnameleri ve Kısa Sözleri, Çev.: Beşir Işık, M. Vesim Taylan, Faruk Bozgöz, Birleşik Dağıtım-Kitabevi, Ankara 1990.
Üçüncü bir yayım ise Gölpınarlı'nın çevirisindeki şerh kısımları çıkarılarak hitabe ve mektup bölümlerinin bir araya getirilmesi suretiyle ve mütercim adı zikredilmeden yapılmıştır.3
Bunlardan başka kitapta yer alan ve Hz. Ali'nin Mısır'a vah olarak görevlendirdiği el-Eşter en-Neha'î'ye verdiği ahitname, Mehmet Akif Ersoy tarafından Türkçeye çevrilerek birkaç kez yayımlanmıştır.4
Elinizdeki çeviride Muhammed Abduh'un şerhli yayımım 5 esas almakla birlikte, hem kitabın farklı bir yayınımdan,6 hem de îbn Ebi'l-Hadîd'in meşhur şerhinden 7 yararlandık. Yayımlar arasında bazı kelime farklılıkları ve veciz sözler kısmında birkaç eksiklik ya da fazlalık dışında önemli bir fark bulunmamaktadır. Kitabın en önemli şerhi sayılan İbn Ebi'l-Hadîd'in kitabında bazı sıralama farklılıkları mevcuttur. Ancak çeviriye esas alman kitap, kabul gören bir metindir.
er-Radî'nin derlemesi olan Nehcü'l Belâğa'nın çevirisinde yeni bir tasnif yapmadığımız gibi, bazı bölümlerin çıkarılması ya da eklenmesi şeklinde bir tasarrufta da bulunmadık. Tasnif açısından bunun tek istisnası, veciz sözler bölümünde 260. sözden sonra yer alan ve ayrı bir bölüm olarak eklenmiş görülen dokuz sözü, takip eden sözlerin sıralamasını değiştirmemek için kitabın sonuna almamızdır.
Diğer taraftan er-Radî'nin konuşma, mektup ya da sözlerin sonunda yer alan ve çoğu, metinde geçen kelimeleri açıklayan veya metinle ilgili kanaatini ihtiva eden açıklamalarının bir kısmım, -kitabın orijinal dili için önemli olmakla birlikte çeviriye katkısı olmayacağı düşüncesiyle- verme gereği duymadık. er-Radî'nin, kitapta yer almasını gerekli gördüğümüz açıklamalarım ise metnin dışına taşıyarak yıldızlı [*] dipnotta verdik. Dolayısıyla yıldızlı dipnotların tamamı er-Radî'ye aittir.
Nehcü 'l-belaga: Hazreti Ali Buyruğu/Kuran-ı Natık, Karacaahmet Sultan Dergahı Derneği, İstanbul 2000.
Devlet Adamlarına Tavsiyeler; Hz. Ali Diyor ki, Çev.: Mehmet Akif Ersoy, 2. Basım, Rayihan Yayınları, İstanbul 2004. Kitabın, 15-38 sayfaları arası Hz. Ali'nin söz konusu ahitnamesine, 39-68 sayfaları arası idarecilere yönelik tavsiyelere ve 69-154 sayfaları arası Abdiilkerim Zeydan'ın İslam Hukukunda Fert ve Devlet adlı kitabına ayrılmıştır.
Nehcü'l Belâğa, Derleyen: eş-Şerîf er-Radî, Thk. ve Şerh: Muhammed Abduh, MüessesetüT-ma'ârif, Beyrut 1410/1990. Çeviride bu kitabın başka bir yayımından da yararlanılmış (Nehcü 7 Belâğa: Şerhu'l-İmâm Muhammed Abduh, Dâru'l-ma'rife, Beyrut 1426/2005) ve bu kitap, dipnotlarda köşeli parantez içinde iki rakamı [2] ile gösterilmiştir.
Nehcü'l Belâğa, 2. basım, Tahran 1359.
İbn EbiT-Hadîd, 'İzzuddîn Ebû Hâmid Abdülhamîd b. Hibetullah el-Medâinî (656/1258), Şerhu nehci'l-belâğa, Ta'lik: Hüseyn el-ATemî, MüessesetüT-aTemî li'l-Matbû'ât, Beyrut 1415/1995.
Eş Şerîf er Radî, derlemeyi yaparken bir konuşmayı ya da mektubu tamamıyla nakletmeyi hedeflememiş; edebî kaygıyla çarpıcı bulduğu, fesahati ve belagati sebebiyle kitabında yer almaşım uygun gördüğü metinleri bir araya getirmiştir. Öyle ki bazen bir konuşmanın ya da mektubun sadece birkaç cümlesini nakletmekle yetinmiştir. Aslında kitapta, konuşmaların ya da mektupların başında bunun anlaşılmasına imkân veren "Onun (a) bir hitabesinden, onun (a) bir mektubundan" ifadesi yer almıştır. Çeviride her konuşmanın ya da mektubun başında bunu vurgulamaya gerek görmedik. Konuşmaların başında geçen "hutbe" kelimesinin Arapça anlamının, Türkçedeki yaygın anlamından farklı olduğunu dikkate alarak bu kelimeyi genellikle "konuşma", bazen de "hitabe" veya "hutbe" şeklinde çevirmeyi uygun gördük. İlk bölümde geçen "kelâm" sözcüğünü de "konuşma" kelimesiyle çevirdik.
er-Radî, bir metnin tamamım nakletmediği gibi, tasarruflarım göstermek için metin içinde "aynı konuşmadan, aynı mektuptan" sözleriyle ara başlıklar da koymuştur. er-Radî'nin, metin içindeki kesintilerini göstermek için aynı konuşma ya da mektup içinde metni üç yıldız [***] ile ayırdık.
Çeviride meme bağlı kalmaya özen gösterdik. Zaman zaman gerekti gördüğümüz bazı küçük eklemeleri köşeli parantez içinde ya da dipnotta verdik. Çeviri sırasında hem Muhammed Abduh'un açıklamalarından, hem de İbn Ebi'l-Hadîd'in şerhinden epey yararlandık.
Çeviriye başlarken kitapta fazla dipnot kullanmamayı amaçlamış olsak da gerekti olduğuna inandığımız yerlerde, -özellikle şahıs ile yer isimleri ve metindeki bazı kapalı kısımlar hakkında bilgi vermek için- numaralı dipnot kullandık. Bununla birlikte -kitabın başında zikrettiğimiz değerlendirmeler dışında- metinle ilgili kişisel kanaatlerimizi genellikle belirtmemeye özen göstererek okuyucuyu kitapla baş başa bırakmayı amaçladık.
Dipnotlarda verdiğimiz malumat için matbu eserlerin yanı sıra bazı kitap CD'lerinden de yararlandık. Kullandığımız sanal kitabın müellifinin isminin yanma, yararlanılan CD'yi göstermek için bazı işaretler kullandık.8
Yakınlarımın ve dostlarımın desteği olmadan çevirinin tamamlanması mümkün olmazdı. Bu vesileyle eşim Zehra Hanım'a, çocuklarım Emine, Ömer Faruk ve Sena Betül'e, onlara ayırmam gereken zamanı çeviriye hasretmeme gösterdikleri hoşgörüden dolayı teşekkür ederim. Ayrıca -yoğun çalışmalarına rağmen- çeviriyi okuyarak değeli katkılarda bulunan dostlarımdan, Prof. Dr. Musa K. Yılmaz, Doç. Dr. Hikmet Akdemir ve Doç. Dr. Yusuf Ziya Keskin'e şükranlarımı sunarım.
Nehcü'l Belâğa gibi önemli bir eserin yeni Türkçe yayımına katkım olduğu için mutluyum. Her beşerî faaliyet gibi eksikliklerle malul olan bu çeviriye görüşleriyle katkıda bulunacak ilim ehline ve kitap dostlarına şimdiden teşekkür ederim.
Faydalı olması dileğiyle...
Adnan DEMİRCAN
Şanlıurfa, Eylül 2006
Kullandığımız CDTerden el-Mevsû'atu'ş-şâmile, el-isdâru's-sânîiçin, müellifin adının yanına [*] işareti, el-Mektebetü'l-elfıyye li's-sünneti'n-nebeviyye 1.5 için [**] işareti kullandık.
eş-Şerîf er-Radî'nin Önsözü
Rahman ve Rahîm Olan Allah'ın Adıyla...
Hamd etmeyi verdiği nimetlere karşılık bedel, beladan sığınma, Cennetlerine ulaşma yolu ve ihsanım artırması için sebep kılan Allah'a hamd olsun. Rahmet peygamberi, imamların imamı, ümmetin kandili, keremin aslından ve köklü asaletin soyundan seçilen, köklü övgünün dikildiği yer ve verimli yüceliğin dalı olan Resulüne; karanlıkların kandilleri, ümmetlerin tutundukları, dinin açık alametleri ve üstün faziletin ağırlıkları olan ehl-i beytine, -onların faziletlerine denk, amelleri için yeterli, parlayan fecri aydınlatan ve yükselen yıldızı düşüren köklerinin ve dallarının güzelliğine denk olan bir salâtla- salât ve selam olsun.
Ömrümün baharındayken, imamların haberlerinin güzelliklerim ve sözlerinin özünü ihtiva eden Kitâbu hasâisi'l-eimme'yi23 yazmaya başladım. Beni buna kitabın başında zikrettiğim ve sözün önüne koyduğum gaye teşvik etmişti. Müminlerin Emiri Ali'nin (a) özelliklerini bitirdikten soma, günlerin alıkoyması ve zamanın engellemeleri yüzünden kitabın geri kalan kısmım tamamlamak mümkün olmadı. Bu çalışmadan ortaya çıkan malzemeyi ana başlıklar ve bunlara bağlı bölümler halinde düzenlemiştim. Son kısma yine ondan (a) nakledilen uzun hitabelerin ve ayrıntılı mektupların dışındaki hikmetti sözlerini, öğüt içeren mesellerini ve adapla ilgili kısa konuşmalarım ihtiva eden bir bölüm eklemiştim. Dostlardan ve kardeşlerden bir grup, belirtilen bölümün muhtevasının benzersizliğini ve arılığım beğenerek bu çalışmadan hoşlandılar.
23 İmamların (a) Özellikleri Kitabı
Ayrıca benden çeşitli hitabe, mektup, nasihat ve edeple ilgili sözleri konu edinen, bütün sanat ve dallarıyla belagatin harikalarını, fesahatin acayiplerini, Arapçanın pırlantalarını, dinî ve dünyevî sözlerin pırıltılarım özel olarak, efendimiz Müminlerin Emirinin sözlerinden hiç bir konuşmada bir arada bulunmayan ve hiç bir mektupta bütün yönleri mevcut olmayan bazı seçmeleri ihtiva edecek bir kitap telif etmemi istediler. Çünkü Müminlerin Emiri fesahatin pınarı ve kaynağı, belagatin de menşeidir. Belagatin saklı olan şeyleri ondan ortaya çıkmış; kuralları ondan alınmış; konuşan her hatip onu örnek almış; güzel konuşan her vaiz onun sözünden medet ummuştur. Bununla birlikte o herkesi geçmiş; diğerleri ise ona yetişememişlerdir. O ilerlemiş; diğerleri geri kalmışlardır. Zira sözü, üzerinde ilâhî ilimden iz olanın sözüdür. Onun sözlerinde Peygamberi sözden bir koku vardır. Ben de, gerek sağlanacak büyük yararı ve gerekse zikrin yayılmasını ve bunun getireceği ecri gözeterek dostların ve kardeşlerin isteklerine uydum. Böylece bu kitapla Müminlerin Emirinin (s) iyiliklerinin çokluğuna ve çok sayıdaki üstünlüğüne ilaveten bu faziletlerdeki değerini göstermeyi amaçladım. Gerçek şu ki o (a), belagatin zirvesine ulaşma bakımından -kendilerinden nadir ve genel kabul görmeyen garip şeyler nakledilen- ilk selefler arasında eşsiz bir yere sahiptir. Onun (a) sözü, suyunun fazlalığından dolayı rekabet edilemeyen denizdendir; ona karşı övünülemeyecek kadar boldur. Bununla, Ferezdak'ın24 şu beytinde söylediği gibi, izinden giderek onunla (a) iftihar etmemin mümkün olmasını istedim:
"Bunlar babalarımdır; bana onların dengini getir... Buluşma yerleri bizi bir araya getirdiğinde, ey Cerîr!" 25
- Tam adı Ebû Firâs Hemmâm b. Ğâlib b. Sa'sa'a et-Temîmî olan şair Ferezdak (114/732), Emevîler döneminde eski üslubu devam ettiren üç büyük hiciv şairinden biridir. Ailesi, Temîm kabilesinin Mücâşi' kolundandır. Dedesi Sa'sa'a b. Naciye sahabîdir. Ferezdak ile Cerîr'in karşılıklı hicivleri Arap edebiyatında nakîza [aynı vezin ve kafiyedeki atışma şiiri] adı verilen türün en olgun örnekleridir (Bk. Ali Şakir Ergin, "Ferezdak", TDVİA, İstanbul 1995, XII, 373-375).
- Cerîr b. 'Atıyye b. el-Hatafâ (Huzeyfe) et-Temîmî (110/728?), Emevîler döneminde eski üslubu devam ettiren üç önemli hiciv şairinden biridir. Yemâme'de doğan Cerîr, Temîm kabilesinin Yerbû' koluna mensuptur. Ferezdak'ın ailesiyle kendi ailesi arasındaki rekabet ve anlaşmazlık nedeniyle birbirlerine karşılıklı hiciv şiirleri yazmışlardır. Cerîr, Abdullah b. ez-
Onun (a) sözlerinin üç eksen etrafında döndüğünü gördüm. Birincisi hitabeleri ve emirleri, ikincisi mektupları, üçüncüsü ise hikmetli sözleri ve öğütleri... Yüce Allah'ın bahşettiği başarıyla önce hitabelerinin, sonra mektuplarının, sonra da hikmetli sözlerinin ve edeple ilgili açıklamalarının güzelliklerini araştırdım, ardından her birine birer bölüm ayırarak, henüz elde edemediğim fakat daha sonra elime geçmesi muhtemel olanları da telafi edebilecek şekilde ilgili bölümde boş sayfalar bırakarak seçtiklerimi yazmaya başladım. Sözleri arasında, bir diyalog sırasında geçen veya herhangi bir soruya verdiği cevabı ifade eden, fakat zikrettiğim ya da kuralım kararlaştırdığımın dışında başka bir niyetle ortaya çıkan bir sözüne rastlamışsam onu en uygun olan ve niyetine daha güçlü alakası bulunan bölümle ilişkilendirdim. Bazen seçtiklerim arasında düzenli olmayan bölümler ve sözler geldi; çünkü ben, latifelere ve parıltılara ulaşmayı hedefledim; sıralamayı ve tertibi amaçlamadım.
Gerek zühd ve öğütleri, gerekse iyilikleri hatırlatma ve kötülüklerden menetme hususunda varit olan sözleri, onun (a) tek kaldığı ve bu hususta kesinlikle eşsiz olduğu harikalarındandır. İyice düşünen kimse o sözleri dikkatlice inceleyip bu sözlerin benzerinin kadri yüce, nüfuz sahibi, hâkimiyeti insanları kuşatmış olan birinden sudur ettiği fikrini kalbinden çıkarırsa, bu sözün dünyada zühtten başka hiçbir payı ve ibadetten başka hiçbir meşguliyeti olmayan, evinin bir köşesinde ya da bir dağın eteğinde inzivaya çekilmiş, sadece kendi duygularım dinleyen ve kendi gönlüyle baş başa olan birisinin sözü olduğundan şüphe duymaz. Bu sözlerin savaşa dalan, kılıcını kınından çeken, boyunları budayan, kahramanları yere seren, geri döndüğünde kılıcından kan akan ve hayat kam damlayan birinin sözü olduğuna neredeyse inanmaz. O, sözü edilen bütün bu özelliklerle beraber zahiderin zahidi ve bedellerin bedelidir.26
Zübeyr'i Emevîlere karşı destekledi; daha sonra Haccâc aracılığıyla Abdülmelik b. Mervân'ın sarayına girdi. Ferezdak'ın vefatından kısa bir süre sonra Yemâme'de öldü (Bk. Zülfikar Tüccar, "Cerîr b. Atıyye", TDVİA, İstanbul 1993, VII, 412-413). 26 Metinde kullanılan abdâl kelimesi, tasavvuf ve İslâm edebiyatı alanlarında kullanılan bir terim olup "karşılık, birinin yerine geçen" anlamlarına gelen bedel ve bedîl kelimelerinin çoğuludur; Farsça ve Türkçede tekil manasında kullanılmaktadır. Dünya ilgilerinden kurtularak kendisini Allah yoluna adayan ve evliya zümresi içinde yer alan sufî veya erenler için kullanılır (Bk. Süleyman Uludağ, "Abdal", TDVİA, İstanbul 1988,1, 59-61).
Kardeşlere hatırlattığımda çoğu zaman onları da şaşırttığı gibi, zararı bir araya getirmesi ve parçaları birleştirmesi onun harika faziletlerinden ve zarif özelliklerindendir. Bu, ibret alınacak ve düşünülecek bir husustur.
Metinlerin seçimi sırasında bazen tereddüde sebep olan ve mükerrer anlamda lafızlara yer verilmiştir. Bunun sebebi, sözlerinin rivayetlerindeki ciddi ihtilaftır. Bazen seçilen söz, üzerinde ittifak edilmiş ve o şekilde nakledilmiş tek bir rivayete dayanmaktadır. Fakat ilk şeklinin dışındaki bir muhtevada olmak üzere, bazen bir fazlalığa, bazen de daha güzel ibareye sahip başka bir lafızla gelen rivayetler de bulunmaktadır. Bu durum, seçilenin her yönüyle ortaya çıkarılabilmesi ve değerli sözleri için gösterilmesi gereken gayret sebebiyle bazı sözlerin tekrar edilmesini gerektirmiştir. Bu tekrarlardan bazılarının nedeni de, seçilerek kaleme alman bir sözün üzerinden zaman geçtikten sonra kasıt olmaksızın, sehven ya da unutkanlıkla yapılmış olması ihtimalidir.
Bununla birlikte ona (a) ait sözlerin bütün yönlerini istisnasız ve hiçbir şeyi kaçırmayacak şekilde ihata ettiğimi iddia edemem. Aksine, bana ulaşmayanın ulaşandan daha fazla, ilmiğimde olanın elimden kaçandan daha az olma ihtimalini uzak görmüyorum. Bana sadece çaba harcamak ve gücümün yettiğini yapmak düşer. Yolu açmak ve delili göstermek, Münezzeh Olan Allah'a aittir.
Bu kitaba "Nehcü'l Belâğa" adım verdikten sonra, onun kendisini inceleyen kişiye belagat kapılarım açtığım ve taleplerini yaklaştırdığım gördüm. Âlimin ve öğrencinin ona ihtiyacı, hatibin ve zahidin isteği vardır. İçinde tevhid, adalet ve Münezzeh Olan Yüce Allah'ı mahlûkata benzemekten tenzih hususunda her susuzluğu gideren, her hastalığı iyileştiren ve her şüpheyi izah eden harika sözler geçmektedir.
Başarıyı ve günahsızlığı, doğru yolda olmayı ve yardımı Münezzeh Olan Allah'tan diliyorum. Dilin hatasından önce kalp hatasından, ayak sürçmesinden önce söz sürçmesinden O'na sığınırım. O bana yeter; O ne güzel vekildir!