Karşılaştırmalı Dört Mezhep Fıkhı

Fiyat:
800,00 TL
İndirimli Fiyat (%53,1) :
375,00 TL
Kazancınız 425,00 TL
Havale / EFT:
363,75 TL
105,94 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo

Kitap                   Karşılaştırmalı Dört Mezhep Fıkhı
Hazırlayan          Dr. İsmail Ahmed et-Tahhan
Tashih                 Yusuf Yılmaz
Hadisleri Tahriç   Muhammed Mufit
Yayınevi              Polen Karınca Yayınları
Kağıt - Cilt           Sarı şamua  - Ciltli
Sayfa - Ebat        821 sayfa -  17x24 cm



Polen Yayınevi tarafından yayınlanan Karşılaştırmalı Dört Mezhep Fıkhı adlı kitabı incelemektesiniz.
Karşılaştırmalı Dört Mezhep Fıkhı kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 
Yaratan Rabbinin adıyla  oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
 

 
Karşılaştırmalı Dört Mezhep Fıkhı

Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbeli Fıkıh karşılaştırılması
Polen Karınca Kitap
 
Dört mezhebin tarih sahnesine çıkış dönemi, Ebu Hanife’nin hicri 80 senesinde doğuşundan, İmam Ahmed’in hicri 241senesinde vefat edişine kadar, yani hicri birinci asrın başından üçüncü asrın ortalarına kadar olan bir zamanı kapsamaktadır.
 
Bu dört mezhep arasındaki farklılıklar iki önemli sebepten kaynaklanmaktadır.

Bunlar;

- Her bir mezhep içinde bulunduğu ilmi ortamdan ve mücadele ettiği akımlardan etkilenmesi,

- Şer’i kaynakların sayısının çok olması, mezheplerden birinin kabul ettiği kaynağın diğerince kabul edilmemesi ve bu kaynakları öncelemedeki farlılıklar.

 

   YAZARIN MUKADDİMESİ
  
Allah'ın adıyla... Hamd ona aittir. Salat ve selam O'nun Resulü ve seçilmiş peygamberi Mustafa (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in, tertemiz ailesi ve yüce ashabı üzerine olsun!

Bana yardımcı olan Allah'a hamd ediyorum. Bu kitabın birinci baskısını çıkardım. Kitap kabul gördü ve bir seneden daha az bir süre içerisinde -çok olmasına rağmen- ilk sayıları bitti.

Allah'ın muvafakiyeti ile kitaba ilgi gösterenlerin çokluğu sebebiyle değerli yayıncı kardeşlerimden birinci baskıyı tekrardan çıkartmaları ve her ikisi ile birlikte istifadenin tamamlanacağı, Müslüman'ın ihtiyaç­larını içerisinde bularak ibadetlerini doğru bir zemine oturtturacağı, Allah'ın metot ve yolu üzerine pratik eylemlerine çekidüzen vererek dünya ve ahiretin güzel sevaplarından nasibini alacağı muamelat ko­nularını içeren ikinci cildi ile birlikte -daha geniş bir şekilde- neşretme­leri istendi. Bu Allah'dan bir fazilet ve ne nimettir.

Kitabın ikinci baskısı, hadislerden delil çıkartma noktasında birinci baskıda eksik kalanların tamamlanmasına ve yazım hatalarının düzel­tilmesine fırsat verdi.
 
Allah'a salih amelleri tamamlayan nimetleri nedeni ile şükranları­mı sunarken önceki ve muasır alimlerin önde olanlarının faziletlerinin bilincinde olduğumu ifade etmek isterim. Kitabın oluşumu esnasında bazılarından istifade ettim, bazılarının da görüşlerini aldım. Bu konuda yardımcı olan ve kitabın yükünü omuzlayanları şükranlarımla anıyo­rum. Özellikle Yasin Fas Hayır Kurumu Genel Sekreter Özel Kalem Müdür Yardımcısı değerli kardeşim Muhasebeci Doktor Hasan Kami Mağribi ve bu kitabın yayım ve neşrini üstlenen Yayınevi'ni Allah'ın izni ile bulana kadar uygun yayın evi araştırmalarında -Allah'dan son­ra- eşsiz yardımların kendilerine döndüğü değerli kardeşlerim İskenderiye Üniversitesi Bilimler Fakültesinden Doktor Emin Muhammed Ka­sım ve İskan ve Yerleştirme Bankası Baş Müsteşarı Mühendis Doktor Anter Mahmud Şaburi'ye şükranlarımı sunuyorum.

Allah'dan emeği geçen herkesi en iyi şekilde mükâfatlandırmasını temenni ederim. O bizim velimiz ve en iyi yardımcımızdır.
 
Müellif, Dr. ismail Ahmed Tahhan
 
Kahire: Şevval 1430 hicri; Ekim 2009 miladi
 
 
        İSLAM TEŞRİ TARİHİ
 
Gelişimi - Kaynakları - Vasıtaları – Mezhepleri
 
  1. Hiç şüphesiz Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) tilavet edilen Kur'an-ı Kerim'den kendisine vahyedilen ve tilavet edilmeyip sünnet olarak bilinen vahiy ile ilk kanun koyucudur.
  2. Peygamberlik döneminde Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) yüce makama irtihaline kadar bu iki kaynak dışında şeriatın başka bir kaynağı yoktu.
  3. Peygamberlik döneminden sonra sahabe dönemi geldi. Allah Rasulü (sallallâhu aleyhi ve sellem) ashabını kendisi ile yol gösterecekleri Ku­ran ve Sünnetten apaçık bir delil üzerine bırakmıştı.
  4. Fakat sahabenin, nübüvvet döneminde hükmü açıklanmayan birtakım olayların halli için hüküm çıkartmak adına Kuran ve Sünnet ile kıyasa kalkıştıklarında delaleti zanni olan naslarda görüşleri farklılık arz etti. Bu naslar kolaylık, zorluğun kaldırılması veya isabetli olanın iki, hatalı olanın bir sevap (karşılık) alacağı içtihat etmeye sahabeyi teşvik etmek için farklılıklarıyla birlikte teşri açıdan değişik vecihlerin doğru olduğu açık bir şekilde kendisinden kastedilenin ortaya konul­madığı birden çok mananın olma ihtimali olan naslardır.
  5. Genellikle bu naslar, müşterek lafızlar, gerçek ve mecazi mana­da tereddüdün bulunduğu lafızlar, âm (genel) veya has (özel) bir du­rum ifade eden veya mutlak (genel) veya sınırlandırılmış (takyit) olma ihtimali olan lafızlardandır.
  6. Sahabinin Kuran ve Sünnette hükmünü bulamadıkları mese­lelerde Muaz b. Cebel (radıyallâhu anh)'ın (...o halde içtihat ederim ve kaygılanmam) cümlesi gereğince içtihat etmeleri gerekiyordu.
  7. Onlar içtihatlarında fıtri donanım farklılıkları, Kuran ve Sünnet­ten ulaştıkları bilgi miktarı veya delillendirme ve hüküm çıkartmada imkanlarının farklı olması sebebiyle değişik hükümler ifade etse de her birinin hükmünde diğerlerini inkar etmeyeceği bir yol takip ettiler.
  8. Yapılan araştırmalar yoluyla Usulcüler Sahabenin içtihat araçlarını aşağıdaki şekilde özetlediler:
a- Hükmü nas ile açıklanmamış bir meselenin illet birliği nedeni ile hükmü açıklanmış olan başka bir mesele ile beraber değerlendirilmesi. Bu ıstılahta kıyas olarak bilinmektedir.

b- Herhangi bir maslahatı gerçekleştirdiği veya bir kötülüğü uzak­laştırdığı için meselenin kıyası yakın olanının bırakılarak kıyası uzak olanının alınması. Bu ıstılahta istihsan olarak bilinmektedir

c- Bir meselenin, İslam gayelerinden bir gayeyi gerçekleştirdiği veya Müslümanların genelinin yararına olması nedeni ile benzerlerinin hükmünden ayn tutulması. Bu ıstılahta Masalih-i Mürsele olarak veya İstislah olarak bilinir.

d- Eğer harama iletiyor ise vasıtaların haramlığı sebebi ile gayelerin göz önünde bulundurulması. Bu ıstılahta Sedd-u Zeraî olarak bilinir.

e- Aksini gerektiren bir delil yok ise hükmün geçmişte var olan hali üzerine kalması. Başka bir tabir ile bir şeyin kendisini değiştirecek başka bir etkenin yokluğu halinde olduğu gibi kalması. Bu, ıstılahta İstishab olarak bilinir.

f-  İnsanların söz, fiil veya terk şeklinde alışageldikleri şeylerin göz önünde bulundurulması. Bu ıstılahi olarak haramı helal, helali haram kılmayacak genel doğru bir uygulama olma kaydıyla örf olarak bilinen şeydir. Bu konuda alimlerin şöyle bir sözü vardır: "Örf aracılığı ile bili­nen, şart olarak konulan gibidir."
 
  1.    9- Hüküm çıkartmakta kullanılan bu vasıtalar sahabe döneminde "rey" olarak bilinirdi. Alimlerin geneli bunu caiz görürler. Hz. Ömer, İbn Mesud (radıyallâhu anh) bunlardandır. Aynı zamanda bundan geri duran sahabeler de vardı. Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas bunlardandı. Çünkü onlar fetvadan uzak durmaları sebebi ile zor durumda kalsalar dahi Kuran ve Sünnet sınırlarının aşılmasını uygun görmüyorlardı.
  1.    10- Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer dönemlerinin bitmesinden sonra sahabelerden geriye kalanlar farklı bölgelere dağıldılar. Tabiinden bir grup bunlara öğrencilik yaptı. Bunlardan her biri ya reye yöneldi ya da nassın sınırları içerisinde kalarak öğretmeninin metodunu benimsedi.
  2.  
  3.   11- Metotta ki bu farklılıklar daha sonra Irak'ta; Bağdat ve Kufe'de rey okulu ve Medine'de eser (rivayet) okulu şeklinde iki ekol olarak kendini gösteren fıkhı medreselerin vücut bulmasına sebep verdi. Her ortam kendi metoduna daha uygundu. Medine sakinlerinin eser (ri­vayetleri benimsemesi Kuran ve Sünnet yatağı olması itibarıyla gayet doğaldı. Aynı şekilde Irak sakinlerinin de akli çalkantıların hakim oldu­ğu reye başvurmaları gayet doğaldı. Çünkü ellerindeki hadisler azdı ve hadis uydurmacılarının çoğunluğundan dolayı da bunları kullanmak­tan sakınıyorlardı.
  4.  
  5.   12- Bu iki ekolün yanında iki ekol daha vardır. Bunların birincisi Şam ekolüdür. Şam ekolünün, her ne kadar genelde Medine ekolü­ne meyletse de zikri geçen iki fıkıh ekolüne de yakın bir metodu var­dır. Bunların ikincisi Mısır ekolüdür. Bu ekol daha önce zikri geçen iki ekolün arasında, orta bir yol benimsemiştir. Mısır ekolü aklı benimser, rivayetlerin anlaşılmasında ve onlardan hüküm istinbat edilmesinde aklı daha fazla işletir. Bu ekolde tatbik, teşri-kanun koyma işine oranla daha fazla yer tutar.
  6.  
  7.  13-Bu ekollerdeki ilim, Kufe'de Ebu Hanife'nin hocası Hammad bin Süleyman'ın şeyhi İbrahim bin Yezid En-Nehai'nin; Medine'de İmam Malik'in şeyhi Muhammed bin Müslim Şihab Ez-Zühri'nin; Şam'da İmam Şafii'nin eski fıkhını aldığı ve İmam Malik'in de ken­disinden ilim edindiği Ebu Amr Abdurrahman bin Amr El-Evzai'nin; Mısır'da, orada doğan ve yetişen, İmam Şafii'nin yeni fıkhında tesiri olan Leys bin Sa'd El-Mısri'nin temsil ettiği tabiin büyüklerine kadar varmaktadır. İmam Ahmed bin Hanbel de İmam Şafii'nin talebesi idi.
  8.   14- Dört mezhebin ilmî birikimi bu ekollerden doğmuştur. Bu mez­hepler ortaya çıkış sıralarına göre Hanefi mezhebi, Maliki mezhebi, Şafii mezhebi ve Hanbeli mezhebidir. Onlar, mezhebi, şer'i nasların tefsirinin, şer'i hükümlerin anlaşılmasının ve hükümlerin asıl kaynağın­dan istinbat edilmesinin bir yöntemi olarak tanımlamışlardır.
  1.  15-Dört mezhebin tarih sahnesine çıkış dönemi, Ebu Hanife'nin hicri 80 senesinde doğuşundan, İmam Ahmed'in hicri 241 senesinde vefat edişine kadar, yani hicri birinci asrın başından üçüncü asrın orta­larına kadar olan bir zamanı kapsamaktadır.
Bu dört mezhep arasındaki farklılıklar iki önemli sebepten kaynak­lanmaktadır. Bunlar:
  1. Her bir mezhebin içinde bulunduğu ilmî ortamdan ve mücadele ettiği akımlardan etkilenmesi,
  2. Şer'i kaynakların sayısının çok olması, mezheplerden birinin ka­bul ettiği kaynağın diğerince kabul edilmemesi ve bu kaynakları öncelemedeki farklılıklar.
  3.  16- Topluca bu kaynaklara ve dört imamın bu kaynakları kabul etme ve önceleme hususundaki konumlarına bakıldığında aşağıdaki ittifak ve ihtilaflar görülecektir.
 
 
KAYNAKLAR MEZHEPLERİN GENELİNE GÖRE SIRALANMIŞTIR KABUL ETME VE SINIRLAMA
1 - KUR'AN-I KERİM İttifakla delaleti zannî değil, kat'î olan ayetler
2 - SAHİH SÜNNET Hanefi ve Şafiilere göre mütevatir veya meşhur olan hadisler
3-İCMA Sahabenin icması ittifakla delildir, ümme­tin fakihlerinin icması ise gerçekleşirse delil olur. (Şafiilere göre bu imkansız olduğun­dan ötürü gerçekleşmeyecektir.)
4-KIYAS Hanefilere göre mutlak olarak, Hanbelilere göre zaruret halinde delildir. Malikiler ve Şafiiler ise orta bir yol benimsemişlerdir
5 - İSTİHSAN Şafiiler bunu şer'i bir dayanağının olması ile sınırlandırmışlar, Hanefiler ve Malikiler bir sınır koymamışlardır.
6 - İSTİSLAH Şafiiler bunu kullanmamışlar, Hanefiler ve Malikiler bunda geniş davranmışlardır.
7 - İSTİSHAB Hanefilere göre bu, bir kimsenin hakkının ispat edilmesi için karşı tarafın iddiasının çürütülmesi amacıyla delil olur.
8-ÖRF Özel ve sahih bir delil kabul edilmesi ve onunla hüküm verilmesi hususunda ihtilaf vardır.
9 - SEDD-İ ZERAİ Hanefi ve Hanbelilere göre delildir.
10 - SAHABENİN KAVLİ Hanefilere göre içtihat etmek için imkan ol­maması halinde delil olarak tercih edilir.
11-MEDİNE EHLİNİN UYGULAMALARI Malikilere göre bağlayıcıdır. Diğerlerine göre tercihe şayandır. Şafiilere göre ise delil kabul edilmez.
12-MÜRSEL HADİSLER Hanbelilere göre mutlak olarak, Hanefilere göre zaruret halinde delildir.
 
17- Bu şekildeki bir istidlal (delillendirme) şer'i hükümlerin farklı­laşmasında açık bir etki oluşturmuştur. İhtilaf, olumlu tarafından bakıl­dığında her ne kadar rahmet olsa da olumsuz tarafından bakıldığında iki nedenle fetvalardaki düzensizliğe kaynak oluşturmuştur:
  1. Fetva verenin diğer mezhepler hakkında bilgi sahibi olmayarak kendi verdiği fetvanın kaçınılmaz tek doğru olduğunu zannetmesi se­bebiyle verilen fetvanın bir mezheple sınırlı kalması,
  2. Farklı mezheplere mensup olmaları ile birlikte fetva verenlerin sayılarının fazla olması dolayısıyla fetvaların birbiriyle çelişmesi... İh­tilaftaki rahmet ortadan kalkmış, onun yerini fetva soranların üzerine yüklenen sıkıntı ve zorluk almıştır.
 
       18-Fakihler içinden basiret sahibi kimseler bu durumun farkına vararak fetvalar için, mezheplerin genelinin üzerinde ittifak ettiği, it­tifakın olmadığı durumda ise zaruretlerin gerektirmesi halinde verilen fetvalar içinden kolay olanın benimsendiği, genişlik durumunda ise ihtilaftan kurtulmak için ihtiyatlı olan fetvanın alındığı tek bir mercinin bulunmasını arzu etmişlerdir.

           19-Bunun yapılabilmesi için, bir meselenin dört meşhur mezhep arasında karşılaştırılmasından başka bir yol yoktur. Bu karşılaştırmasonucunda verilen hükümler arasından bütün mezheplerin üzerinde ittifak ettikleri hükmü [ki bu, en doğru (esah) hükümdür], üzerinde üç mezhebin ittifakının bulunduğu hükmü [ki bu, en fazla tercih edilen (ercah) hükümdür], üzerinde iki mezhebin ittifak ettiği, kalan iki mez­hepten her birinin de diğerinden farklı bir görüş benimsediği hükmü [ki bu, tercih edilen (racih) hükümdür] anlarız.
 İki mezhebin bir görüş üzerinde ittifak etmesi, diğer ikisinin de baş­ka bir görüş üzerinde birleşerek birinci gruptan ayrılması durumunda, sünnete yakın, (ihtilaftan kurtulmak için istihsan ile ikinci grubun gö­rüşüyle de amel edilmesini tavsiye etmekle birlikte şeriatın maksadını gerçekleştirebilmek üzere) fetvası daha kolay olan ve fetva isteyen üze­rinden zorluğu kaldıran grubun görüşü daha güçlü olur.

      20-Ben, fetva isteyenlerin, bir konu hakkında farklı farklı hükümler duymaları sebebiyle düştükleri şaşkınlığı gördüğüm için bu durumu en fazla önemseyenlerden biri oldum. Kıymetli kardeşlerimin beni teşvik etmeleri azmimi artırdı. (Onların benim düşünceme destek olmaları ile gurur duymalıyım.) Bu kardeşlerimin isimlerini tek tek saymamın imkanı yok. Şayet ismini sayamadığım kardeşlerimin, benim hakkında kötü zanna kapılacaklarından endişe etmeseydim bunu yapmak ister­dim. Beni ve onları bir arada tutan Allah için sevmek ve birbirimize hayrı tavsiye etmektir. Allah-u Teala'dan bana ve onlara, kendisi için birbirlerini seven kimseleri mükafatlandırdığı hayrı vermesini, benim amelimi ve onların dualarını kabul etmesini diliyorum.O bize yeter, ne güzel vekildir!
 
 

 
Polen Karınca Yayınevi Karşılaştırmalı Dört Mezhep Fıkhı adlı kitabı incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786054492930
MarkaKarınca Polen Yayınları
Stok DurumuVar
9786054492930
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.