Kuranı Kerimin Rivayet ve Dirayet Tefsiri

Fiyat:
600,00 TL
İndirimli Fiyat (%41,7) :
350,00 TL
Kazancınız 250,00 TL
Geçici olarak temin edilememektedir. Temin edildiginde

Bu ürünün yerine tercih edebileceğiniz ürünler


Kitap          Kuranı Kerimin Rivayet ve Dirayet Tefsiri
Yazar         Hüseyin Taşçı
Yayınevi     Ravza Yayınevi
Kağıt Cilt    2.Hamur, 5 Cilt Takım, Kalın Ciltli
Sayfa Ebat  2.969 Sayfa,  16x24 cm.




Ravza Yayınları Kuranı Kerimin Rivayet ve Dirayet Tefsir 5 cilt kitap seti ni incelemektesiniz.
Hüseyin Taşçı Kuranı Kerimin Rivayet ve Dirayet Tefsir kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı.Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2


      ÖNSÖZ

  RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADI İLE BAŞLARIM.

Âlemlerin Rabbi olan bütün eşyayı yaratan ve takdir eden, insana en güzel şekli veren, ona aklı ikram eden, işitir ve görür kılan, ilim öğretisi ile onu şe­reflendiren, kalbini nurla aydınlatan, kendisini tanımaya yönlendiren, dilini ko­nuşturan, şükür, hamd, tehlil ve tekbirle izan ve şuur veren Allah'a hamdolsun. Yine Muhammed (a.s.)'ı müjdeci ve uyarıcı olarak gönderen, ona aydınlatıcı kitabı indiren, kendisine hikmet ve hüküm veren, iyiliğe rağbet etme ve kötü­lüklerden kaçınma fırsatı veren, talebelerine okuma ve ezberleme kolaylığını il­ham eden, kullarına ilimleri öğretip anlamasını bahşeden, basiret ve feraset sa­hibi kılan Allah'a sayısız hamt ve şükrederim. O'na dayanır, O'na güvenirim. O'ndan ilham, feyiz ve bereket dilerim. O'nun gönderdiği Muhammed Mustafa (a.s.)'a, ailesine ehlibeytine ve ashabına salât ve selam ederim.

Bundan sonra şüphesiz ki, Allah'ı hatırlamak ve emirlerini yerine getirmek için Muhammed (a.s.)'ı hidayet ve hak dinle göndermiştir ki, bütün batıl din­lere galip gelsin. O nu âlemlere müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi, böylece dinini tamamladı, onunla Risalet ve Nübüvveti mühürledi. Onunla güzel ahlakı tamamladı, ufuklara kadar faziletini yaydı. Ona Kur'an'ı bir hidayet ve yol gös­terici, aydınlatıcı bir nur olarak, hakkı batıldan, doğruyu eğriden, iyiyi kötü­den, günahı sevaptan ayıran bir kitap olarak indirdi. Bu kitap lâfzen de manen de kıyamete kadar kalacak bir mucizedir. Peygamber s.a.v.'in en büyük muci­zesi Kur'an'dır. Bunun içindir ki Allah (c.c.) Kur'an'ın Allah kelamı olduğunda şüphe olmadığını ifade edip, bunda şüphe edenlere meydan okuyarak: Ey Muhammed! (De ki, cin ve insanlar hepiniz bir araya gelin ve bu Kur'an'ın bir ben­zerini getirin. Asla bunun benzerini getiremezsiniz, velev ki bazdan diğerlerine 
yardımcı olsalar dahi.) Isra sûresi ayet 88. Hatta Kur'an'ın tamamını değil: (Tek bir surenin benzerini getirin.) Bakara sûresi ayet 23. İşte kıyamete kadar ko­runan ve mucize olan bu Kur'anı okuyup, anlayıp ve yaşamayı Cenab-ı Hak cümlemize nasıp etsin.

Evet, muhteremler! Geçmişte ve günümüzde birçok tefsirler yazılmıştır, bir­çok tercümeler yapılmış, mealler yazılmıştır. Ve bu tefsirlerde farklı yorum ve anlayışlar görülmektedir. Hepsinin tadı ve zevki ayrı ayrıdır. Hiçbir tefsirci de tam anlamıyla Kur'anı anlayıp tam tefsir ettim diyemez. Ancak Allah bu yolda çalışıp gayret edenlere, çalışıp amel ettiği nispetde basiret, feraset ve ilham et­miştir. Fakat bu konuda bilginin yanında son derece iyi niyetli ihlâslı olmak ger­çeği, doğruyu bulmak için ve doğru yorumlamak için de gayter gerekir. Eğer bir insan art niyet taşır, bencilliğinin, şan ve şöhretinin kurbanı olup da, ihlâs ve samimiyeti olmazsa, o insan görünüşte çok bilgin gibi görünse de, çok bü­yük yanlışlar ve gaflar yapabilir ki, hiçbir şey bilmeyen cahil ve anlayışsızla­rın seviyesine düşebilir. Fakat bilgisinin yanında iyi niyet ve ihlâs sahibi olursa, Allah, ona bilmediklerini de ilham ederek öğretir. İçtihat ve yorumlarda yüzde yüz isabet olmayabilir. Nitekim bazı peygamberler dahi içtihatlarında tam isa­bet edememişlerdir. Mesela Davut (a.s.) bir ekin tarlasını harabeden koyun sü­rüsünün sahibi hakkında fetva verirken ve oğlu Süleyman (a.s.) da onu dinler­ken babasının verdiği fetvanın isabetli olmadığı Enbiya sûresinin 79. ayetinde şöyle ifade edilmektedir. (Böylece bu fetvayı Süleyman'a fehmettirdik.) Yani o fetvayı içtihadıyla Süleyman'a kavrattık, ona ilham ettik ve ona isabet ettirdik. Tövbe sûresinin 43. ayetinde de Peygamberimize hitaben: (Onlara niçin izin verdin, Allah seni affetsin,) diye buyrularak Peygamberimizin de içtihadına ya­nıldığı ifade edilmektedir. Çünkü Peygamber (a.s.) vahyi olmadığı zaman içti­hatla ve istişare ile hareket ediyordu, Ama onunda bazen içtihadında yanıldığı Kur'an da ifade edilmektedir.

Evet: şimdi bu kısa açıklamayı yaptıktan sonra beni ağır ve zor olan bu işe yönlendiren sebep nedir, derseniz? Hani denir ya Allah Teâlâ bazen yaramazlık yapan kullarının kulağını çekerek bir şefkat tokadı atar. İşte Allah Teala bir ha­tamdan, hatta bir değil belki birçok hatamdan dolayı bana bir şefkat tokadı vurdu. Benim kulağımı çekti ve ben bu tokadın acısına dayanamadım, sabırsızlığımdan uyku uyuyamaz oldum, aklım fikrim o tokadın acısında idi. İşte o tokadın acısı ile Kur'an'a sarıldım ve bu tokat bu tefsiri yazmama vesile oldu ve ben buna cüret ettim. Bazı istenmeyen şeyler hayırlara vesile olur. Bakara süresinin 216. ayetinde buyrulduğu gibi: (Hoşunuza gitmeyen şeylerde hal bu ki sizin için ha­yır vardır. Hoşunuza gittiği halde de şer olabilir.) İnşallah bu da bizim için ha­yırlara vesile olmuştur, diye umuyorum.

Bu tefsir hem rivayet ve hem de dirayet tefsirlerinin özü ve özetidir. Ancak bu tefsirde âcizane benim, çok önemli tefsircilerin ve hatta bazı müctehidlerin bazı yorumlarına itirazlarım vardır. Bilhassa zayıf ve ahed hadislere, İsrailiyat kaynaklarına dayanarak onlara uydurma çabaları ile arkadan dolanarak tefsir ve yorum yapan tefsircilere önemli itirazlarım vardır. Çalışma bizden Muvaffaki­yet Allah'tandır. Allah, utandırmasın.


Bismillahirrahmanirrahim

Meali
Rahman ve Rahim olan Allahın adiyle başlarım veya okurum.
İzahı
Kısa teknik bir bilgi: Besmelede ki, (b) harfi cer’dir ve her harfi cerrin bir fi­ile taalluk etmesi gerekir. İşte besmelenin başında mukadder (gizli) bir fiil var­dır ki, oda (ekra'u) "okurum," ya da (ebde'ü) "başlarım," yani Rahman ve Ra­him olan Allahın adiyle okurum, ya da başlarım, demektir.

Allah, ismi, Cenab-ı Hakkın en büyük adıdır. Çünkü Allah Teâlâ'nın 99 adı vardır ve en büyük adı da Allah'tır. Nitekim Araf sûresinin 180. ayetinde: (Al­lah Teâlâ'ya ait güzel isimler vardır ve O'nu bu güzel isimleri ile çağırınız,) buyruluyor. Yine İsra sûresinin 110. ayetinde: (De ki, Allah diye veya Rahman diye çağırın, hangisi ile çağırırsanız O'na aittir ve en güzel isimlerle çağırmış olursunuz,) buyruluyor.

Rahman ve Rahim kelimeleri (Rahmettin) kelimesinden türemiştir. Rah­man mahlûkatın genelini kaplar, yani Allah (c.c.) bu isim ve sıfatıyla bütün mahlûkata merhamet eder. İşte Allah Teâlâ'nın bu isim ve sıfatı sayesindedir ki, ehli-vahşi bütün "canlılar, inanan inanmayanlar bu dünyada o rahmetten ya­rarlanırlar. O Rahmet sayesindedir ki, yırtıcı bir hayvan yavrulayınca onu terk 
edip gitmiyor, onu kendi-kendini besleyecek bir hale gelinceye kadar besliyor, merhamet ve şefkat gösteriyor. Bir kuş yumurtadan yavru çıkınca onu terke-dip gitmiyor, ta ki, kanatlanıp kendi rızkını kendi temin edecek bir hale gelin­ceye kadar ve o kuş gagasıyla toplayıp getirip yavrusunun ağzına sokuyor. Bir deli-dolu at, sırtına insanı bindirmeyen bu hayvan gecenin karanlığında yavruluyor ve yavrusunu çiğnerim, ezerim diye tırnağını havada tutuyor, birileri gel­diğinde de ona zarar verir korkusuyla o kişinin üzerine hücum ediyor. Daha bu örnekleri çoğaltabiliriz. Peki, bütün bunları yaptıran, onları o yavrulara bağla­yan bağ, onları besleten bağ, esirgeten bağ nedir? Şüphesiz ki işte Allah'ın O, Rahman adı ve sıfatıdır.

Görülüyor ki, Allah, kendisine şirk koşan, iftira eden, inkâr eden, kâfirine de, facirine de, fasiğine de, münafığına de bu dünyada, rızık veriyor, sıhhat ve­riyor, bir takım imkânlar veriyor. İşte bunlarda yine Allah Teâlâ'nın o Rah­man isminin ve sıfatının bir tecellisidir. Fakat Cenab-ı Hakkın Rahim ismine gelince o umuma şamil değildir. Allah Teâlâ bu Rahim ismi ve sıfatıyla kıya­met günü sadece mümin kullarına merhamet edip onları esirgeyecektir. Hatta bir hadiste: "Allah'ın yüz rahmeti vardır, sadece birisi ile bu dünyada mümin kullarına rahmet eder, doksan dokuzunu ise ahirete saklamıştır, kıyamet günü bu bir rahmetine o doksan dokuz rahmetini de ilave ederek yüz rahmeti ile mü­min kullarına merhamet edecek," buyrulmuştur. Fakat kâfirler ise bundan mah­rum kalacaklardır.

Diğer bir husus da Allah Teâlâ'nın Rahman isminin ezeli ve ebedi olması ve aynı zamanda hem isim ve hem de sıfat olmasıdır. Fakat Rahim sadece sıfattır, yani sonradan olmuş ve ebediyete kadar da olan bir sıfattır. Bu yüzden Rahim ismi başkalarına da verilebilir. Fakat Allah, Rahman, Halik ve Razık isimleri Allah'tan başkasına verilemez, Sadece O'na mahsus olan isim ve sıfatlardır. Ni­tekim Tövbe sûresinin 128. ayetinde: (O, müminlere karşı çok acıyan ve esir­geyendir.) buyruluyor.

İmamı Şafı gibi bazı müçtehitlere göre besmele Fatiha'dan bir ayettir. Çünkü Hicr sûresinin 87. ayetinde şöyle buyruluyor. (Andolsun ki, sana tekrar edilen yedi ayetli bir sûreyi ve Kur'anı-Azimüşşanı verdik.) Yani yedi ayetli sûre bes­mele ile beraber ve her namaz rekâtlarında tekrar edilen Fatiha'dır. İmamı Şafiye göre Fatiha besmele ile birlikte yedi ayettir. İmam-ı Azama göre ise Fatiha'nın son 8 ayeti iki ayettir ki, böylece Fatiha yedi ayettir ve dolayısıyla besmele Fatiha'dan bir ayet değildir. Fakat benim anlayışıma göre İmamı Şafi'nin bu konudaki gö­rüşü daha kuvvetlidir. Çünkü (sıratallezineden başlayarak veleddâllîn'e) kadar bir ayettir ve dolayısıyla o zaman besmele ile beraber yedi ayet eder. Diğer bir husus da Tövbe sûresi hariç bütün sûrelerin başında besmele vardır ve besmele ile iki sûrenin arası ayrılmaktadır. Ebu Davud'un sahih bir senedle İbni Abbas'tan rivayetine göre Peygamber s.a.v. besmele inene kadar iki sûrenin arasını ayıra­mıyordu ve besmele inince ayırmış oldu.

Evet, şimdi Fatiha'nın tefsirine geçmeden önce onun fazileti ile ilgili birkaç hadis meali nakletmek istiyorum. Birinci hadis Buhari, Ebu Davud, Nese'i ve İbni Mace'nin Said b. Muallâden rivayet ettikleri ve İmam-ı Azamın da çıkar­dığı bir hadis de Said b. Muallâ şöyle demiştir. "Ben namazı kılıyordum Resulüllah s.a.v. beni çağırdı. Fakat ben ona cevap veremedim. Ta ki, namazı kılıp ona gittim." Buyurdu ki: "Allah Teâla şöyle buyurmuyor mu? (Ey iman edenler! Peygamber sizi uyarmak için çağırdığı zaman, Allah'a ve Resulüne icabet edin.) Sonra buyurdu ki: "Sen mescitten çıkmadan önce Kur'an'dan sana muazzam bir sûre öğreteceğim ki, onu çıkmadan önce oku," buyurdu. Ve ondan sonra elle­rimden tuttu ve böylece mescitten çıkmak isterken dedim ki, ya Resûlellah! Sen Kur'an'dan bir sûre öğreteceğim demiştin: "Evet, işte o elhamdülillahi-Rabbil âlemindir. O seb'almesâni (tekrar edilen yedi ayetli) Fatiha'dır ki, o bana ve­rildi," buyurdular. Tirmizi ve Nesei'nin Ebu Hureyre den, o da Ubeyibni Ka-abden rivayet ettiğine göre Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur. "Şu ümmül-Kur'an'ın benzerini Allah (c.c.) ne Tevrat da ve ne'de İncil de indirmemiştir. İşte o da sebu'l-mesani, yeni Fatiha'dır." Allah buyurur ki: (O da kulumla be­nim aramda iki parçaya bölünmüştür.)

Müslim ve Nese-i nin rivayetlerine göre ise hadisin senedi, Peygamberimizin yanında Cibril olduğu halde Peygamberimiz bize şöyle açıkladı, demiştir. "Cib­ril yukarda bir ses duydu ve gözünü göğe kaldırarak şöyle dedi." (Bu ses gök­ten açılan bir kapının sesidir ki, bu kapı şimdiye kadar asla açılmamıştır. O ka­pıdan bir melek indi ve o melek sana iki nurla geldi, sana müjde. Bunlar senden önce hiçbir kimseye inmemiştir ve hiçbir peygambere verilmemiştir, meleklerin getirdiği bu iki şeyden biri Fatihatül-Kitap, diğeri de Bakara sûresinin sonu, 
yani âmenerresülüdür. Kim bu ikisinden bir harf okursa, ona bu okuduğundan dolayı ancak sevap vardır.)


Evet, işte Cibril böyle söyledi, diyerek Peygamberimiz bunu, bu şekilde açık­ladı. Yine Müslim'in Ebu Hureyre'den rivayet ettiği diğer bir hadis de ise Pey­gamberimiz şöyle buyurmuştur. "Kim ki, herhangi bir namazı kılar ve ümmü'l-Kur'an-ı (Fatiha)'yı okumaz ise, üç kere tekrarlayarak o namaz eksiktir, tam değildir." Bu hadisin senedi olan Ebu Hureyre'ye: "Peki imama uymuş olur­sak o zaman ne yapacağız?" diye soranlara, Ebu Hureyre: "Yine oku, çünkü Peygamber (a.s.) den şöyle işittim" dedi. Allah (c.c.) buyurdu ki: "Namazı be­nimle kulum arasında ikiye böldüm ve kuluma istediği vardır. Kulum (elhamdü lillahi-Rabbi'l-âlemin) dediği zaman bana şükretmiş olur. (Kulum Er-Rahmâni'r rahim) dediği zaman beni övmüş olur. Kulum (mâliki yevmiddîn) dediği zaman kulum beni yüceltmiş olur. Kulum (iyyake nabudü ve iyyâke nesteîn) dediği za­man işte bu kulumla benim aramda olandır ki, kuluma istediği şey vardır. Ku­lum (ihdine's-sırâtalmüstekîm, sırâtallezine en'amte aleyhim ğayri'l-meğdûbi aleyhim veleddâllîn) dediği zaman, işte bu yalnız kulum içindir ve kulum ne istediği ise ona o vardır," diye buyurdu.

Fatiha'nın namazda okunması ile ilgili müçtehit imamları arasında farklı gö­rüşler vardır. Şafi, Maliki, Hambeli ve cumhuru ulemaya göre Fatiha'nın bü­tün namazların rekâtlarında tayin edilip okunması vaciptir ve delili de yukarda Müslim'in Ebu Hureyre'den rivayet ettiği hadistir ki, Peygamberimiz üç kere tekrar ederek: "Fatiha'sız namaz eksiktir," buyurmuştur. İkinci bir delil ise Buhari ve Müslim'in Ubada b. Sabit'ten rivayet ettikleri şu hadistir. Peygamberi­miz: "Fatiha'yı okumayan bir kimsenin namazı olmamıştır," buyuruyor. İmam-ı Azam'a göre ise, Fatiha'yı namazların her rekâtında tayin ederek okumak farz değil, belki Kur'an'dan mutlak olarak bir uzun ayet veyahut da üç kısa ayet okumak farzdır. İmam-ı Azam'ın öne sürdüğü delil ise, Müzzemmil sûresinin 20. ayetidir ki o ayette: (Kur'an'dan kolay olanı okuyun,) buyruluyor. Ayriyeten İmam-ı Azam, Buhari ve Müslimden çıkardığı şu hadisi delil göstermektedir. Bedevinin biri namaz kılarken Kur'an ı okuyunca Peygamber (a.s.) be­deviye: "Kur'an'dan sana kolay olanı oku," buyurmuş. İşte İmam-ı Azam bun­ları delil getirerek namazın her rekâtında Fatiha'nın okunmasının farz olmadı­ğını, ancak mutlak olarak ya uzun bir ayet veyahut da üç kısa ayet okumanın 10 farz olduğunu söylemektedir. Fakat âcizane benim bu rivayetlerden ve yorum­lardan anladığım ise İmamı Şafı'nin delilleri daha kuvvetlidir. Ancak bana göre gizli okunan namazlarda imama uyan Fatiha'yı okumalıdır, aşikâr okunan na­mazlarda ise, susup imamın kıraatini dinlemelidir. Çünkü: (Kur'an okunurken susun ve onu dinleyin) mealindeki ayet bunun delilidir. Âraf sûresi ayet 204. Ama tek başına namaz kıldığı zaman üç mezhebin ve cumhuru ulemanın de­diği gibi Fatiha'yı okumak mutlaka farzdır. Çünkü yukarda geçen iki hadis bu­nun kuvvetli delilidir. İmam-ı Azam'ın gösterdiği deliller ise, Fatiha'yı bilmeyen onu okumaktan aciz olan kimseler için Fatiha'yı iyice öğrenene kadar Kur'an'ın hangi sûresinden düzgün okuyabiliyorsa, o sûreden bir uzun ayet veya üç kısa ayet okuması ile de farz yerine gelir. Evet, Fatiha'nın önem ve faziletinden bah­settikten sonra şimdi onun tefsirine geçiyoruz.



 
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786054818761
MarkaRavza Yayınları
Stok DurumuBu ürün geçici olarak temin edilememektedir.
9786054818761
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.