Kitap Mesnevi-i Nuriye
Yazar Bediüzzaman Said Nursi
Yayınevi Diyanet işleri başkanlığı yayınları
Kağıt - Cilt Şamua - Ivory kağıt, Termo deri cilt, Hard Cover Kapak
Sayfa - Ebat 520 Sayfa. 16,5x23,5 cm
Yayın Yılı 2016
Bediüzzaman Said Nursi Mesnevi Nuriye kitabını incelemektesiniz.
Diyanet Yayınları Mesnevi-i Nuriye kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
MESNEVİ-İ NURİYE
Mesnevi-i Nuriye Bediüzzaman Said Nursi’nin 1918 yılında İstanbul’da Dâru’l-Hikmeti’l-İslâmiye a‘zâsı iken Ve bilâhare 1922’de Ankara’ya gittikten sonra -bir risalesi ve bazı küçük parçalan hâriç tamamını
Arapça olarak te’lîf edip neşrettiği, zeyilleriyle beraber 16 risâlenin bir araya getirilmesiyle meydana gelmiş bir eserdir.
Bediüzzaman 1927 yılında Barla’ya geldikten sonra, daha Önce te’lîf ettiği İşârâtü’l-İ'câz, Kızıl îcâz, Hutbe-i Şâmiye, Reçetetü’l-Ulemâ, Reçetetü’l-‘Avamve o târihte henüz tab‘ edilmeyen elyazısı Ta'likât
kitâbları hâriç,
Arapça olarak te’lîf ettiği bütün eserlerini
Mesnevi Nûriye adı altında bir araya getirmiş
Risâle-i Nûr’un ilk kâtibi Şamlı Hâfız Tevfik’e Arapça olarak defter hâlinde yazdırmıştır.
Müellif 1948 yılında
Risâle-i Nûr’un telifinin tamâmlanmasını mü- te’âkib yapmış olduğu tasnifte “
Yeni Said’in en evvel hakikatten şuhûd derecesinde kalbine zâhir olan ve ‘Arabî ‘ibâresinde Katre, Habbe, Zerre, Şemme, Hübâb, Zühre, Şu'le ve onların zeyillerinden ibârettir.
Risâle-i Nûr Külliyâtı’ndan Mesnevî-i Nuriye altında intişâr etmiştir.” diyerek
eseri Lem'alar Mecmû‘ası'nın Otuz Üçüncü Lem’ası olarak
Risâle-i Nûr Külliyâtına dâhil etmiştir.
Risâle-i Nûr’lar teksirle çoğaltılmaya başlandıktan sonra
Mesnevî-i Nûriye, Ahmed Nazif Çelebi tarafından
Arapça olarak yazılarak 1946 yılında İnebolu’da teksir edilmiştir. Ayrıca
Bediüzzaman eseri 1950'li yıllarda hizmetinde bulunan Ceylan Çalışkan’a
Arapça olarak tekrâr yazdırmıştır.
Bediüzzaman 1953 yılından itibâren dâimî hizmetinde bulunan talebelerine gerek Îşârâtü’l-İ'câz'ı, gerek
Mesnevî-i Nuriye'yi Arapça metin üzerinden ders vermiştir. 1956-1957 yıllannda da, bizzât kendisinin icâzet verdiği Kardeşi ve
Talebesi Abdülmecid Nursi’ye (Ünlükul)
tercüme ettirmiştir.
Abdülmecid Efendi ma‘alesef
Mesnevî-i Nûriye'nin mühim bir bölümünü
tercüme edememiştir.
Kitâb’ın başındaki “î‘tizâr” bölümünde kendisi; bu husûstaki ‘aczini ve kusûrunu itirâf eder. Bu şekliyle tercümenin “aslına uygun ve lâyık” olmadığını, “ancak pek kısa bir meâl” olduğunu ifâde ettikten sonra, “bazen de tayyedilmiş, tercüme edememiş” diyerek, yaptığı tercümenin “ancak aslındaki hakâiki evlâd-ı vatana gösteren küçük bir âyine” olduğunu söylemektedir.
Eserin
tercümesi önce Osmânlıca teksir olarak, daha sonra Müellifin sağlığında Ankara’da latin harfleri ile matbaada (1958) tab‘ edilmiştir.
Türkçe’ye çevrildikten sonra vefâtma kadar
Bediüzaman eseri hizmetinde bulunan talebelerine
Türkçe’si üzerinden ders vermiştir.
Mesnevî-i Nûriye yakın dönemlerde önce merhûm
Abdülkadir Badıllı, daha sonra Ümit Şimşek ve Prof. Dr. Şadi Eren tarafından tam metin olarak
Türkçeye tercüme edilmiştir.
MESNEVÎ-İ NÛRİYE NİN MUHTEVASI HAKKINDA
Mesnevî-i Nuriye'yi meydâna getiren bölümlerden baş kısımlarda yer alan Lem 'alar, Reşhalar, Lasiyyemâlar, Nokta ve Katre
Risâlesi'nin büyük bir bölümü kendi içlerinde bir konu bütünlüğü içinde te'lîf edilmişlerdir. Münderecâtı meydâna getiren diğer risaleler ise; her birisi farklı mes'elelerden bahseden ekseriyetle bir veya birkaç paragraflık "i'lem"ler hâlinde veya yine aynı hacimde olmak üzere "nokta", "nükte", "remiz"ler şeklindedir..
Bilindiği kadarıyla
Bediüzzaman'ın Yeni Said'e geçtikten sonra ilk te'lîf ettiği risale Katre Risalesidir.
[1] Katre Risâlesi'nin tamâmını Abdülmecid Efendi ma'alesef
tercüme etmemiştir. "Bâkiyâtu's-sâlihâf'tan (sübhânallah, elhamdülillah, lâilâhe illallah, allahuekber, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah) olan kelimeleri enfüsî bir metotla vahdâniyet-i ilâhiyenin delilleri olarak zikrederken; 1935'te Eskişehir hapsinde te'lîf ettiği Arapça 29. Lem'a ve 1936-37 yıllarında Kastamonu'da te'lîf ettiği 7. Şuâ olan Âyetü'l-Kübrâ Risalelerinde aynı hakikatleri bu defa âfâkî bir metotla yazmıştır. Kastamonu Lâhikasında Hizb-i Ekber-i Nuri isimli tefekkürî münâcâtı hakkında yazarken Katre Risalesi ile Âyetü'l-Kübrâ'nın bağını kurarak şöyle der:
"Yirmi üç sene evvel, Eski Said Yeni Said'e inkılâb ettiği zaman, tefekkür mesleğinde gittiği için... her bir-iki senede o sır, ya 'Arabî, ya
Türkçe bir
risaleyi netice verip suret değişiyordu. 'Arabi Katre Risâlesinden, tâ Âyetü'l-Kübrâ Risalesi'ne kadar, o hakikat devam edip suretler değiştirerek, tâ Hizbü'l-Ekber-i Nuriye sûret-i dâimesine girdi."
1
Yeni Said'in enfüsî tefekkürünün ilk eseri Katre Risalesi ile, Risâle-i Nûr'un telifinin en olgun zamanlarında yazdığı ve âfâkî tefekkürünün zirveleri olan 29. 'Arabî Lem'a ve 7. Şuâ olan Âyetü'l-Kübrâ Risalelerinin mukayeseli bir şekilde ele alınması, herhalde Bediüzzaman'ın her iki tefekkür yolunu ne şekilde ve ne derinlikte kullandığının, metod itibariyle hemen aynı konuları enfüs ve âfâk bağlamında nasıl ele aldığının ipuçlarını verecektir.
Yukarıda da ifâde edildiği gibi; Nokta Risalesi ile 1339 târihinde Ankara'da Meclis-i Mebûsan'a hitaben yazılan Hutbe
Türkçe olarak kaleme alınmış, diğer bölümler
Arapça olarak te'lîf edilmiştir. Ayrıca 1337 (1918-1919) yıllarında te'lîf edilip Evkâf-ı İslâmiye Matbaası'nda tab' edilen Nokta
Risalesi, Bediüzzaman'ın
Mesnevi-i Nuriyeye dâhil ettiği Eski Said dönemine 'âid tek parçadır. Nokta Risâlesinin İfâde-i Meram bölümünde "nazar-ı aklîyi hads-i kalbî ile birleştirmek için.... îmânın altı rüknünden dördünün birer lem'asını, fehm-i kâsırımla göstermek isterim"
2 diyerek, Nokta Risâlesi'ni, eserin diğer bölümlerinde ta'kîb ettiği akıl ve kalb ittifakını gözeterek te'lîf ettiği için, Eski Said'e 'âid olsa bile, bu özelliği dolayısıyla
Mesnevi-i Nuriye'ye dâhil etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu
Risale hakkında daha sonra yaptığı bir değerlendirmede: "Eski Said'in fikr-i aklıyla, îmân nazanyla bulduğu hakâiki Yeni Said keşf-i kalbiyle, zevk ve vicdaniyle Kur'ân'dan ahzettiği 29. Söz'e mutabık" olduğunu söylemekte, "Yalnız Eski Said'in kuvvet-i ilim ve nazar-ı aklî ile göremediği" bazı ince noktalan daha sonra keşfederek 29. Söz'de dere ettiğini belirtmektedir. Bu sebebden olacak ki; Risâle'nin Tevhîd ve Ma'rifetullah'la ilgili 1. bölümünü Mesnevîyi almış, 29. Söz'e mutabık olan Melâike'ye îmân ve Haşir ve Ruhla ilgili 2. ve 3. kısımları Mesnevî-i Nuriye'yi dâhil etmemiştir.
Bediüzzaman 1921 yıllarının sonlarında İstanbul'da başlayarak 1922 sonları ile 1923'ün ilk aylarında geldiği Ankara'da te'lîf etmiş
Mesnevi olduğu
Arapça eserlerden; Hubâb ile Habbe'nin ikinci zeyli olan (7 sahîfe) Zeylü'l-Zeyl'i Ankara'da, diğerlerini ise te'lîf edildiği yıllarda İstanbul'da bastırmıştır.
Mesnevî-i Nuriye'ye dâhil ettiği fakat daha evvel tab' edilmemiş olan kısımlar Mecmû'anın baş tarafına koymuş olduğu Lem'alar, Reşhalar ve Lâsiyyemâlar Risaleleridir. Ayrıca
Mesnevî-i Nuriye Mecmuası içerisinde yer almayan,
Bediüzzaman'ın Barla'da bir defter hâlinde
Arapça olarak Şamlı Hafız Tevfik'e yazdırıp sonrasında kendisinin tashih ettiği "Kur'ân yıldızlarının Envârından bir
Nûr adında bir
risale daha bulunmaktadır. Tarz ve üslûb özellikleri itibariyle Mecmû'ayı meydana getiren diğer eserlerin özelliklerini haizdir. Bu yönüyle bu risalenin de
Mesnevî-i Nuriye Mecmu'ası içinde telakki edilmesi gerekmektedir. Muhtemeldir ki
Mesnevî-i Nuriye'nin Arapça olarak tasnif, teksir ve tercüme edildiği zamanlarda
Bediüzaman'ın eline geçmemiş olması sebebiyle eserin münderecatına dâhil edilememiştir. Haliyle Abdülmecid Efendi de bu
risaleyi tercüme etmemiştir.
1922-1923 yıllarında tab' edilmeyen bu dört
risaleyi Bediüzzaman sürgün hayâtının başladığı 1926 yılından sonra Burdur, Isparta ve Barla'ya ilk geldiği fakat
Risâle-i Nûr'u te'lîfe başlamadan önceki dönemlerde yazmış olmalıdır. Lâsiyyemâlar
Risâlesi'nin Barla'da yazıldığı kesin olmakla birlikte, diğerlerinin te'lîf yeri ve zamanı ile ilgili kesin bir bilgimiz yoktur.
Daha önce tab' edilmeyen kısımlardan olan "Lem'alar" Risalesi, Mecmu'a'nın ilk bölümü olarak derc edilmiştir. Türkçe 22. Söz ile aynı mealdedir. Yine daha önce tab' edilmeyen kısımlardan olan
Mesnevîi Nuriye'nin ikinci bölümü olan "Reşhalar"
Risalesi ise 19. Söz olan "Risâlet-i Ahmediye" hakkındaki risale ile aynı mealdedir.
Lâsiyyemâlar Risalesi, 10. Söz olan Haşir Risalesi'nin ilk şekli ve
Arapça özetidir. Sözler Mecmu'ası'nda İkinci Makam diye bir bölüm bulunmamakla birlikte, Risâle'nin başında bu bölüm için "28. Söz'ün 'Arabî İkinci Makamıdır" 'ibaresi mevcûddur. Bilindiği gibi
Bediüzzaman bazı risalelerini öncelikle muhtasar surette
Arapça te'lîf etmiş, daha sonra tafsilâtlı bir şekilde
Türkçe olarak yeniden yazmıştır. Misâl vermek gerekirse Muhâkemât "Reçetetü'l-Ulemâ" olarak, Münâzarât "Reçetetü'l-'Avâm" olarak, 3. Şuâ Münâcât Risalesi"'Arabî Münâcât Risâlesi olarak te'lîf edilmiştir. Buradan hareketle; Müellif herhalde önce Lâsiyyemâlar’ı te'lîf etmiş bilâhare 10. Söz olan Haşir Risalesi'ni yazmıştır diyebiliriz. Fihrist Risalesi'ndeki ifâdeler de bu tahminimizi doğrulamaktadır. Eğer kaziyyemiz doğru ise, Risâle-i Nûr'un ilk kâtibi ve çocukluğu Şam'da geçtiği için mükemmel Arapça bilen Şamlı Hafız Tevfık'in Barla'da ilk yazdığı risale Haşir Risalesi değil, hemen aynı muhtevaya sâhib olan Lâsiyyemâlar Risalesi olmalıdır.
SON SÖZ OLARAK
Bediüzzaman Zeylü'l-Hubâb'ın İfâde-i Merâmı'nda zamanın fikrî dalâletlerine karşı
Mesnevî-i Nuriye''deki bahislerin geliştirilerek "gayet kuvvetli ve sağlam bir 'akâid-i îmâniye ile yeni bir ilm-i kelâm" çıkar-maktan bahsetmektedir. Şöyle der:
"Fikir ve ilim cihetinde şaşkınlığa düşenler, kendilerini felsefî düşüncelerin kaygan zemininden kurtaracak bir vâsıta olarak bu bahislerden istifâde edebilirler.
Hattâ bu meseleler geliştirilip tanzim ve îzâh edildiği takdirde, onlardan bu zamanın fikrî dalâletlerine karşı gayet kuvvetli ve sağlam bir 'akâid-i îmâniye ile yeni bir ilm-i kelâm çıkarmak da mümkün olabilir.
Hattâ aklı kalbine karışmış, yahut kalbi kesret ufuklarında dağınık vaziyetteki aklına iltihâk etmiş kimseler için de bu meselelerden, demiryolu gibi sağlam ve güvenli bir yol çıkarmak ve Kur'ân-ı Kerîmin irşadı altında o yola girmek pekâlâ mümkün olabilir. Neden olmasın? Risalelerimde güzellik namına her ne varsa Kur'ân'ın feyzindendir."
Bu tasavvurunu gerçekleştirmek daha sonra Müellifin bizzat kendisine nasîb olmuştur.
Risâle-i Nûr hakkında Kastamonu Lahikası'nda yer alan bir mektubunda şöyle der:
"Eski zamandan beri ekser yerlerde medrese taifesi, tekyeler taifesine serfürû etmiş; yani inkıyâd gösterip onlara velayet semereleri için müracaat etmişler. Onların dükkânlarında ezvâk-ı îmâniyeyi ve envâr-ı hakikâti aramışlar. Hattâ medresenin büyük bir âlimi, tekyenin küçük bir velî şeyhinin elini öper, tâbi' olurdu. O âb-ı hayât çeşmesini tekyede aramışlar. Hâlbuki medrese içinde daha kısa bir yol hakikatin envârına gittiğini ve 'ulûm-u îmâniyede daha safî ve daha hâlis bir âb-ı hayât çeşmesi bulunduğunu ve amel ve 'ubudiyet ve tarikattan daha yüksek ve daha tatlı ve daha kuvvetli bir tarîk-ı velayet; ilimde, hakâik-i îmâniyede ve Ehl-i Sünnetin ilm-i Kelâmında bulunmasını, Risâle-i Nûr Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân'ın mu'cize-i mâneviyesiyle açmış göstermiş, meydândadır."
1
[1]1338/1340-1922 tarihlidir. Necm-i İstikbal Matbaası'nda basılmıştır.
Bediüzzaman Habbe Risalesi'nin İfâde-i Merâmı'nda da şöyle yazar:
"Nokta, Katre ve Zeyli, Zerre, Şemme ve Habbe ve şâir risalelerimde müteferrik hadsiyâtı ve ayna parçalarını dere etmiş bulunuyorum. Allah Teâlâ'nın izniyle birisi gelir de onlan tahrîr ve tasvir ederek birleştirecek olursa, o zaman ortaya tam bir ayna çıkar ki, onda 'aynelyakînin yüzü görünür ve bir hads meydâna gelir ki, onda da hakkelyakînin nuru parlar. Niçin olmasın, bütün bunlar hep Kur'ân-ı Mübînin feyzinden."
2 Bu çalışmanın temel esâslarını
Bediüzzaman Risâle-i Nûr'u te'lîf ederken bir cihette yapmış olmakla birlikte, herhalde günümüzün tefekkür ehli müdakkik ilim adamlarına da bu hususta bazı görevler düşmektedir. (
Mesnevi Nuriye, mesnevii nuriye, Bediüzzaman Said Nursi, Diyanet işleri başkanlığı yayınları, üstad said nursi, diyanet yayınları, said nursi mesnevi kitabı )
Diyanet Yayınları Bediüzzaman Said Nursi Mesnevi Nuriye kitabı nı
incele diniz.