Kitap Metalib ul Aliye En Eski 8 Hadis Müsnedi
Yazar İbn Hacer El Askalani
Tercüme Ahmet Yerinde
Yayınevi Ocak Yayıncılık
Kağıt Cilt 1.Hamur, 4 Cilt
Sayfa Ebat 2.424 sayfa, 17x24 cm
4.702 Hadis-i Şerif Arapça metni ve türkçe açıklama
Ocak Yayınevi nin yayınladığı, İbn Hacer El Askalani tarafından yazılan En Eski 8 Hadis Müsnedi Metalibul Aliye adlı hadis kitabı nı incelemektesiniz.
Metalib ul Aliye En Eski 8 Hadis Müsnedi kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku , Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
SUNUŞ
Âlemlerin Rabbı Cenâb-ı Hak Zülcelâl'e sayısız ve nihayetsiz hamdlar; sultanımız Habîb-i Kibriya ve Şefî-i Rûz-i Ceza olan Hz. Peygamber'e (saiiaiiahu aleyhi veseilem) ve onun günahlardan arındırıhmş olan yüce ehl-i beytine nihayetsiz salâtü selâmlar olsun...
Hadise olan ilgim ve
Hadis Koleksiyonu çalışmalarımın ilk dönemlerinde
Metâlibin bir yazma nüshasını Süleymaniye Kütüphanesinde ( Murad Buhari 83 ) görmüştüm. 70 küsur satırda çok ince ve küçük hatla yazılmış olan el yazma nüshası ve içinde ihtiva ettiği çok sayıda başka kaynaklarda az bulunan nadir hadisleri ile yıllardır zihnimde yer eder dururdu.
15 hadis kitabının makbul olanlarını bir arada sunan
Cem'ul-Fevâidin neşrini yaparken
Türkçe'ye olabildiğince fazla
hadis çevirisi arzetme isteği ile
En Eski Sekiz hadis müsnedini ihtiva eden
el-Metâlibu'l-âliye tercüme işlerini başlatmıştım.
Cem'ul-Fevâid 'in sonra onun devamı mahiyetinde olmak üzere yine konularına göre hazırlanmış bulunan bu müstesna
çeviriyi de Türkçe olarak
yayınlama imkânına kavuştuk.
Metâlib, Habîburrahman el-A'zamî'nin Hindistan'da yayınlanmış tahkikli neşri ile
dört ciltlik bir çalışma halinde elimizde mevcut tek
baskısı idi. Muhakkik, bu tahkikini daha sonra gelecek olan önsözde de belirtileceği üzere "isnâdları" kaldırılmak suretiyle kısaltılmış
(muhtasar=mücerred) nüshayı esas alarak hazırlamıştır. Biz ise bu boşluğu doldurmak üzere orjinal halindeki gibi ravi zincirleri ile hadislerin
Arapçalarını koymayı murad ettik. Aynı maksada hizmet amacıyla kitabın Ganîm b. Abbâs ile Yâsir b. İbrahim'in tahkikleri ile Riyad'da Dâr el-Vatan tarafından 1997 yılında yapılmış
"Müsnede" neşrini gördük.
Mısır'da faaliyet gösteren ve karşılıklı olarak yardımlaştığımız; Cevamiu'l-kelim adlı CD ürünü ile büyük bir boşluğu doldurduğuna inandığımız OFFOK isimle bilgisayar şirketinden
Metâlib'in DOC belgesini temin ettik ve resim formatı yerine yazı formatında Arapça metinleri sunma imkanına kavuştuk.
Hadis çevirileri ise el-A'zamî'nin tahkikinden yapıldı.
A'zamî, çalışmasına iki el yazması nüshayı esas almıştır ki ikisi de Türkiye'de mevcut nüshalardır: 1.
Mücerrede, 2. Müsnede. "Mücerrede" nüshasında hadislerin ravi zincirleri atılmıştır;
Müsnede ise
kitabın müellifinin kaleme almış olduğu
orjinal formu olup hadislerin ravi zincirleri mevcuttur. A'zamî,
Mücerrede nüshasını esas almıştır; buna nispetle var olan fazlalıkları ise dipnotlarda belirtmiştir. Mısır'daki söz konusu şirket tarafından isnâdlı nüshaları göz önüne alınarak hazırlandığı için
kitabımızın Arapça metinleri
Müsnede’ye; Türkçe çevirileri ise
Mücerredey'i tekabül etmektedir.
Tercümeye esas alınan
kitapta Arapça metinler içinden tecrid olunan râvi zincirlerini, rivayet bilgilerini ve hükümlerini -ki bunların tümü
İbn Hacer'in orjinal nüshasında mevcuttur- font hacmini küçültmek suretiyle bir nevi "tecritte" bulunmuş olduk.
Sözünü ettiğimiz
Arapça metin belgesinde A'zamî'nin tahkikinde bulunmayan
hadisler, hatta bölümler (örneğin Kuşluk Namazı bölümü) olduğunu gördük. Bunları da
kitabımıza çevirileri ile birlikte ilave ettik. Fakat ek numara vermedik. Muhakkik A'zamî'nin dipnotlardaki tahkikini aynen dipnotlarımızda çeviri olarak aktardık.
Hadislerin rivayet yollarına hükümler verilirken bazı hadis terimleri kullanılmıştır.
Bunları genellikle
İtalik stili ile belirttik:
Merfû: Hz. Peygamber'e ait olan söz, hareket ve takrirdir.
Mevkuf: Sahabeden her hangi birinin söz, hareket ve takriridir.
Mürsel: Râvi zincirinde sahabi olmaksızın tâbiûndan bir zât tarafından rivayet olunan Allah Resûlü'ne ait söz ve fiillerdir.
Munkatı veya "Senedinde kopukluk vardır" ifadesi: Râvi zincirinde tek bir ravininin düşmüş olduğu hadis.
Sahîh: Ravileri hem "adalet", hem de "zapt" sıfatlarını haiz, kopukluk söz konusu olmayan ve "illetten" güvende olan hadistir.
Hasen: Sahîh ile zayıf arasında bir mertebe olup kabule yakın hadislerdir.
Muallak: Ravi zincirinin (müellife göre) baş tarafından bir ya da daha fazla râvinin düştüğü/zikredilmediği hadis.
Tahrîc: Kitabın yazarının hadisleri kendine ulaşan râvi zinciri ile birlikte vermesidir.
Muhtasar: Birden fazla hadis metni karşılaştırıldığında daha az detay içeren, başka bir deyişle metni daha küçük olan.
Münker: Zayıf ravilerin, başka birisinin rivayet etmediği hadisleri nakilde tek kaldıkları hadistir.
Ayrıca dipnotlarda "İsnadında falanca râvi vardır" şeklindeki ifadelerden o şahsın zayıf ya da tenkide uğramış olduğu belirtilmek istenilmiştir.
Hadis metinlerinden sonra "Ben derim ki" ibaresiyle başlayan sözler, İbn Hacer'e ait olup; genellikle
hadisin ravileri ve rivayet değerlendirmeleri hakkında bilgiler vermektedir.
"Asıl"da şeklinde gönderme yapılan şey,
kitabın Arapça neşrine kaynaklık eden
Mücerrede nüshasıdır.
"ez-Zevâid", Mecmau'z-zevâid olup; el-Bûsîrî ile onun
İthâfu's-sâdeti'l-mehera adlı eseri kastedilmiştir.
Yusuf Özbek
Kuveyt Evkaf Bakanlığının Önsözü
Lütfettiği bütün dinî ve dünyevî nimetlerinden dolayı Allah'a hamdolsun. Yaratılanların en şereflisi efendimiz Muhammed'e, onun âline ve ashabına, Allah'ın yeryüzü ve yeryüzündekilerini yok edeceği vakte (kıyamete) kadar her devirde O'nun (saEallahu aleyhi vesellem) hadislerinin hamili olan adalet sahibi hadis taşıyıcılarına salâtü selam olsun.
İmdi, bu eser, bu bakanlığa (Kuveyt Evkaf Bakanlığına) bağlı İslam İşleri Dairesi'nin halkın kullanımına sunduğu «İslâm Mirası» serisinin dördüncü kitabını teşkil etmektedir. Böyle yapmakla Bakanlık, devletlerin ekserisinde ismi vergi toplama işiyle irtibatlandırılan Vakıflar Bakanlığı üzerine önderlik/hidayet damgasını vurmayı hedeflemektedir. Zira Allah, adil halife Ömer b. Abdülaziz'in dediği gibi peygamberi Muhammed'i (sallallahu aleyhi vesellem) vergi toplayıcısı olarak değil, hidayet rehberi olarak göndermiştir.
Yüce Kur'ân'ın nurundan beslenen ilk iki kitaptan sonra bu kitap da (bir önceki üçüncü kitap
Muhtasaru Sahîh-i Müslim gibi), pâk Sünnet bahçesinden seçildi. Bu noktada seçkin insanların, yani hadise özel ilgi duyanların, şer'î ilimlere aşina olanların ve dinî kültürünü artırmak isteyenlerin ihtiyacı dikkate alındı. Eser, bu özelliklere sahip kimselere hadislerin tahriç ve tenkidini yapmada yardımcı olacak, onları, bütün hadisleri ihata etme ve büyük hadis koleksiyonlarını bir yerde toplama yolunda umulan hedefe bir adım daha yaklaştıracak önemli bir kaynak niteliğindedir. Aynı zamanda konunun uzmanı olmayanlar için de değerli bir kaynak olma özelliği taşıyan kitaptan herkes kendi kapasitesine, bilgi edinme ve öğrenme konusundaki birikimine göre istifade eder. Buna göre eser, ihtiva ettiği yönlendirici/hidayet kaynağı
sahîh hadislerle ve selef-i salihten, ilk salih nesillerden kaydettiği ve şeriatın anlaşılıp uygulamasında belli bir değer taşıyan örnek olaylarla umumî fayda ve yarar sağlayan bir toprağı temsil etmektedir.
Muhakkikin mukaddimesinden de bilineceği gibi,
el-Metûüb ul-âliyye 'yle, meşhur Altı Hadis Kitabı
(Kütüb-i sitte) ile Ahmed b. Hanbel'in
Müsned'inde bulunmayan hadislerin bir araya getirilmesi kastedilmiştir. Bu da toplam sekiz Müsned'in muhtevasından seçilerek yapılmıştır
(Müsned: Sahabe neslinden olan ravinin ismine göre tasnif edilen
hadis kitabı demektir). Müellifin döneminde en önemlileri bulunan bu müsnedlerin çoğu zamanımıza dek elyazması olarak ulaşamamıştır. Dolayısıyla bu eseri gün yüzüne çıkarmak, aynı zamanda söz konusu
M üsned'leri de yeniden canlandırmak ve ihtiva ettikleri hadisleri muhafaza etmek demektir.
Ayrıca
el Metalibül aliye, Nebevi sünneti toplamada geçmişte Mecdüddin İbnü'l-Esîr'in
el-Câmiu'l-usûl'ü ve Hafız Nureddin el-Heysemî'nin
Mecmaıı'z-zevâid'i gibi... (bu uğurda yerleştirilen/oluşturulan) tuğlalar yanında (dikkate alınması gereken önemli) bir tuğlayı da temsil etmektedir. Dolayısıyla bu eserleri basıp gün yüzüne çıkarmak, Sünnet ansiklopedisine hazırlık niteliği taşıyan en mühim çalışmalardandır. Tek eksiği, daha fazla baskı araçlarına ihtiyaç duyulması ve yöntem bütünlüğünün sağlanmasıdır. Hakikaten şeriatın asıllarından ikinci asılı (sünneti) tespit edip fıkhî meselelerin tahkiki ve çeşitli mezheplere ait içtihatların tasdiki için ona ulaşılmasını kolaylaştırmak bakımından o ansiklopedik esere ne kadar muhtacız!
Müellife gelince, bu büyük hafız
(Sahîh-i Buharı şârihi) İbn Hacer el-Askalânî olup 852 H. yılında vefat etmiştir. Şöhretiyle Sünnet bilimi çevrelerini kaplamış, hayatı boyunca ve geride bıraktığı hadis ilminin çeşitli kısımlarına dair pek kıymetli ilmî mirasıyla vefatından sonra da asırlarca âlimlerin gönlünde üstün bir yer edinmiştir. Bundan da öte, rical tarihi ilmi (ravi biyografileri), Hafız ez-Zehebî'nin eserlerinden sonra onun eserleri etrafında döner olmuştur.
Eseri, el-Humeydî'nin
Müsned'i, İbnü'l-Mübârek'in
ez-Zühd'ü, Saîd b. Mansûr'un
Süneni vs. gibi eserleri tahkikli neşirlerinden de anlaşılacağı üzere Hindistan İslam âlimlerinin ileri gelenlerinden, hadis ve fıkıh ilminin mütehassıslarından, muhaddis allâme Şeyh Habibürrahman el-A'zamî tahkik edip üzerine talik yazmıştır (notlar düşmüştür). Muhaddis Şeyh Ahmed Muhammed Şâkir'in Ahmed b. Hanbel'in
Müsned'ini tahkikine yönelik yazdığı tenkit ve önerileri onun nasıl bir üstün kabiliyete sahip olduğunu ve tahkikindeki titizliğini ortaya koymaktadır. Nitekim
Müsned'in muhakkiki (Ahmed M. Şâkir) onun bu tenkitlerini büyük bir takdir, saygı ve övgü ile karşılayarak eserin son cüzünde yayınlamıştır.
Biz İslam ümmetine, Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) kendilerine sarıldığımız sürece sapıtmayacağımız güvencesi verdiği iki esastan birini teşkil eden Nebevi Sünnet kütüphanesine katılmak üzere mirasımıza ait yeni bir eseri sunarken bu mirasın neşrinin ümmeti, memnuniyet verici bir tarzda yeniden dinine döndürmede müessir bir etken olmasını umuyoruz ki, bu sayede kendisini şaha kaldıracak yolu görüp, onda ilerler, kendisini ondan saptıracak yollara girmez. İşte o zaman insanlığı, tabiî bilimler ve maddi medeniyet alanlarında ulaşmış olduğu yüksek mertebeye, kaydettiği üstün başarılar ve keşiflere rağmen, içine düştüğü ve her geçen gün tehlikesi büyüyen dinî ve ahlakî bakımdan geri kalmışlık uçurumundan kurtarma yolunda layık olduğu konuma gelir ve kendine ait rolü üslenir.
Son söz olarak, Bakanlığımız İslam İşleri Dairesi'nin kendi bünyesinde bulunmasından şeref duymakta ve bu dairenin çeşitli alanlarda yürüttüğü faaliyetlerini takdirle karşılamaktadır. Ki bu faaliyetlerden biri de Tarihî-Kültürel Mirası ihya etmektir. Bu erdemli alanda hizmetlerin devamını ve daha fazlasını umuyor, aziz ve celil olan Mevla'mıza, bundan umumi fayda sağlaması için dua ediyoruz. Zira O, en hayırlı dilek dilenen ve (dileklere) en cömertçe karşılık verendir. ( Metalib ul Aliye En Eski 8 Hadis Müsnedi , İbn Hacer El Askalani , Ahmet Yerinde , Ocak Yayıncılık , metalibul aliye. hadis kitabı , sahih hadis kitapları, hacer askalani, 4 CİLT takım, metalibul aliye 4 cilt set )
Abdullah el-Meşârî er-Ravdân Vakıflar ve İslâmî İşler Bakanı (Kuveyt)
Metâlibul aliye
MÜELLİF HAFIZ İBN HACER'İN HAYATI
Soyu ve Ömrü
Adı Ahmed b. Ali b. Muhammed b. Muhammed b. Ali b. Ahmed, künyesi Ebu'l-Fazl, lakabı da Şihâbüddin'dir. Hacer ailesine nispetle İbn Hacer olarak tanınırdı. Hacer ailesi Cerid ülkesinin güney sınırında -İbnü'l-İmâd'ın belirttiğine göre- Kabis yöresinde yaşayan bir kavimdir. Müellifin öğrencisi Sehâvî ise, Hacer kelimesinin atalarından birinin lakabı olduğunu söylemiştir.
Mensup olduğu kabileye nispetle el-Kinânî, atalarının aslının geldiği Filistin'in sahil tarafında bir köy olan Askalân'a nispetle de el-Askalânî nisbesiyle anılır. Bunlara daha sonra sırasıyla el-Mısrî ve el-Kâhirî nisbeleri de eklenmiştir. Çünkü eski Mısır'da doğmuş, sonra Kahire'ye göçmüştür.
773 yılı Şaban ayının 22'sinde doğdu ve yaklaşık 80 yıl yaşadı. (Zira 28 Zilhicce 852 H. tarihinde vefat etti ve Kahire'nin Karâfe mahallesinde Deylemî'nin kabrinin karşısına defnedildi). Buna göre İbn Hacer, Askalân asıllı olup doğma, büyüme Mısır'lıdır. Mısır'da yaşamış, orada vefat etmiştir.
Ahlakî özellikleri arasında onun parlak yüzlü, beyaz sakallı, kısaya yakın gür saçlı, zayıf tenli, lisanı fasih/düzgün, mahzun sesli, üstün zekalı ve derin anlayışlı olduğu zikredilir.
Yaşam Devreleri
1-İbn Hacer yetim olarak büyüdü. Babası, dört yaşındayken, annesi de daha önce bebek iken vefat etti. Hamilerinden/Vasilerinden (o dönemde Mısır'ın büyük tüccarlarından) Zekiyyüddin el-Harrûbî'nin gözetiminde büyüdü. Beş yaşını tamamlayıncaya kadar Küttâb'a (Sıbyan mektebi) gitmedi. Dokuz yaşında Şeyh Sadreddin es-Seftî'nin yanında Kur'ân'ı ezberledi. On iki yaşında hamisinin refakatinde Mekke'yi ziyareti sırasında kendisine teravih kıldırtıldı!
Aynı zamanda o dönemde yaygın olan temel ilmi eserlerden
(mütûn) de önemli bir kısmını ezberledi.
el-Umde, hocası Hafız el-Irâkî'nin
el-Elfiye fi ulûmi'l-hadîs'i, el-Havî es-Sağîr, Muhtasaru İbnü'l-Haclb fi'l-usûl, Mülhatü'l-î'râb... bunlardandır.
Mekke'de İbn Zahîre'den
umdeyi (Umdetü'l-ahkâm) okudu. Sonra Kahire'de el-Ebşîtî'den biraz ilim okudu. Ergenlik çağma ulaştıktan sonra da, isimleri hocaları bahsinde gelecek olan, dönemin bir gurup âlimiyle birlikte bulundu ve onların her birinden kabiliyetine göre ilim tahsil etti. İbnü'l-Imâd, onun yetişkin olduktan sonra ticaretle uğraştığını zikreder.
2- Önce kendisine tarih ilmi sevdirildi. Zihnine ravilerin halleriyle ilgili pek çok husus takıldı. 792 H. yılından itibaren edebî ilimlerle meşgul oldu. Nazıma kapıldı, -İbnü'l-İmâd'ın ifadesine göre- son derece hoş pek çok şiir söyledi,
maktu (kısa şiir) ve nât-ı şerifler (Peygamber hakkında methiyeler) yazdı.
3- Sonra Allah ona
hadis ilmini sevdirdi. Hadis araştırmasına 793 H. yılında başladı. Fakat ancak 796 yılında bu işe yoğunlaşabildi. Bu yılda kendini tamamen hadise ve hadis ilimlerine verdi. Dönemin hafızı Zeynüddin el-Irâkî'ye bağlandı ve on yıl derslerine devam etti. Ondan icazet alarak
Eifiye'sini, Elfiye şerhini ve İbnü's-Salah'm
Mukaddimesi üzerine yazdığı
Nüket'vai (Notlarını) anlayarak ve inceleyerek kendisine okudu. Bunlardan başka hacimli eserlerden ve kısa cüzlerden de pek çoğunu kendisine okudu. Irakî'nin senet, metin, illel (hadis illetleri) ve ıstılah olarak hadis ilmine dair imlalarından
(emâlî) faydalı bir miktarını öğrendi, bir kısmını da kendisi imlâ ettirtti.
4- Sonra Kahire'ye göç edip, 800 H. yılından önce oraya yerleşti. Şam, Mısır, Hicaz, Yemen'e ve bu bölgeler arasında kalan merkezlere ilmî seyahatler gerçekleştirdi. Erken yaşta ilmi derinlik kazandı, öyle ki -Bulkînî ve Irâkî gibi- devrin büyük âlimleri kendisine iftâ/fetva verme ve tedris/öğretim icazeti verdi. Hadisi yaymaya yönelip kendini müzakere/inceleme, tedris, telif ve ifta bakımından hadis ilmine adadı.
5- Pek çok ilim merkezinde öğretim/tedris faaliyetinde bulundu.
Hüseyniyye ve Mansûriyye medreselerinde tefsir, Baybarsiyye, Zeyniyye, Şeyhûniyye vs. medreselerinde hadis okutması, aynı şekilde Mahmudiye medresesinde hadis ve Müeyyidiyye vs. medreselerinde fıkıh okutması bu tür faaliyetlerindendir. Bini aşkın mecliste ezberden (ilim) imla ettirdi. Baybars Hankâhı'nda yirmi sene boyunca imlâ yaptırdıktan sonra Kâmiliyye Dârülhadis'ine geçti.
Ayrıca Baybars medresesi meşihatına getirildi. Bu ve Sehâvî'nin
ed-Duv 'da saydığı daha başka medreselerin teorisini yazdı.
6. Kadılık işlerine bulaşmamaya karar vermiş, hatta kendisine Sadreddin el-Münâvî 800 H. yılından önce onun vekilliğini yapmasını önerdiğinde, bu önerisini kabul etmemişti. Aynı şekilde kendisine el-Melikü'l-Müeyyed ve sonraki melikler tarafından bağımsız kadılık görevi teklif edildiğinde reddetmişti. Daha sonra dostları onu bu görevi kabule zorladılar ve (kadılık görevini) kabul ederek el-Melikü'l-Eşref Barsbay döneminde 827 H. yılı Muharrem ayından itibaren Şafiî kadılkudâtı (Başkadı) olarak göreve başladı. Ama bu görevi kabul ettiğinden dolayı pişmanlığı hepten arttı. Zira Sehâvî'nin anlattığına göre "Devlet erkanı, âlimlerle sıradan insanlar arasında fark gözetmiyorlardı. Gerçeğe aykırı işaretlerinin/ yönlendirmelerinin reddedilmesi halinde kınamada/eleştiride aşırı gidiyorlardı. Büyük küçük herkese dalkavukluk yapmak gerekiyordu ki, bu şartlarda onların her istediklerini adalet ölçüsüne göre yerine getirmesi mümkün değildi."
Bir çok kez kadılık görevinden uzaklaştırıldı -zaman zaman da kendini bu görevden azletti-. 21 yılı aşkın süredir devam eden kadılık görevinden sonra nihayet 852 H. yılı Cemâziyessânî'de bu görevini bıraktığında ondan tamamen ayrılmaya karar vermişti. Çünkü davalara bakışı, hakikat uğrundaki sertliği ve Allah'ın dini konusunda kimseye dalkavukluk etmeyişi sebebiyle kendisine gelen davaların sayısında artış olmuştu.
7. Kadılık görevinden ayrıldığı vefat yılında evine kapanıp ilim ve telif işleriyle meşgul olmaya devam etti. Bu meşgalesini daha evvel de bırakmamıştı. Aksine -tedris ve kadılık görevlerinden başka- Darü'l-Adl'de (Adalet Sarayı) fetva işlerine de baktı. Önce Ezher Camii'nde, sonra Amr Camii'nde hatiplik yaptı. Mahmudiye kütüphanesi yöneticisi oldu ve kütüphane için fihrist hazırladı. Bundan başka değişik dönemlerde daha başka makamlarda da bulunduğu oldu.
İlmî Kişiliği
Daha evvel Hafız İbn Hacer'in genelde bütün ilimlerde, özelde ise hadis ilminde yetkin bir şahsiyet olduğuna ve bu alanda temayüz ettiğine işaret etmiştik.
Hadis ve hadis ilimleri alanındaki tahassusundan maada, fıkıh ve Arap dili alanında da kayda değer bir derinliğe sahipti. İlk meşguliyet alanı ise edebiyat ve tarihti. İbnü'l-İmâd onun hakkında bir zatın: "Fıtraten şair, sanat bakımından muhaddis ve özel çabayla da fakihti" dediğini nakleder. Bütün bu çalışmaları sonucu kendi döneminde (ilmi çevrelerde) büyük bir mevki kazandı. Dönemin âlimlerinin büyük çoğunluğu ondan ders aldı, uzak beldelerden insanlar ona geldi.
Dönemin önde gelen âlimleri hıfzına, ricali (hadis ravilerini) tanıma ve hatırlamadaki eşsizliğine, âli ve nazil isnatlar ve hadis illetleri alanındaki bilgisine tanıklık etmişlerdir. Bu alanda asıl tek merci oldu. Hocaları, akranları ve sonraki nesillerden pek çok kimse onun teliflerini elde etmek için özel gayret gösterdi. Önde gelen âlimler onun kitaplarını istinsah ettiler. Eserleri daha hayatta iken yayıldı. Eşraf onunla görüşmek ve tabaka tabaka ondan ilim öğrenmekten iftiharla bahsetti. Şevkânî ve başkalarının dedikleri gibi, bu konuda küçükler büyüklere katıldı.
Hocası Irâkî onu "Hadisi en iyi bilen öğrencisi" olarak değerlendirirken, Takî el-Fâsî ve Burhan el-Halebî'den her biri "Onun gibisini görmedik!" der. Öğrencisi Sehâvî, biyografisini geniş biçimde ele almış, kendi dönemindeki mevkiini ve ilmi yayma ve tahkik etmedeki katkısını ayrıntısıyla dile getirmiştir. İbnü'1-İmâd biyografisinde onu: "Şeyhü'l-îslam (İslam'ın üstadı), Alemü'l-A'lâm (Seçkinlerin seçkini), hadiste müminlerin emiri, asrının hafızı" diye tanıtırken Şevkânî de: "Büyük meşhur hafız, hadis ilmi ve illetleri alanında sonraki devirlerde de eşsiz imam/üstad... öyle ki onun < Hafız > lakabı herkesin ortak görüşü haline geldi" diye niteler.
Hocaları
îbn Hacer, daha evvel isimleri zikredilenlerden başka, Şemsüddin b. Kattan (ki bu zât, hamilerinden/vasilerinden biridir), Nureddin el-Edmî gibi şahıslardan da ilim tahsil etti, el-Ebnâsî'den fıkıh okudu ve uzun müddet onunla birlikte oldu. Sonra bir müddet Bulkînî'nin yanında kaldı. Onun Şafiî fıkhına dair
el-Minhâc, er-Ravda ve Muhtasaru 'l-Müzenî üzerine yaptığı fıkıh derslerine katıldı. Aynı şekilde İbnü'l-Mülakkm ve İzzeddin b. Cemâ'a'mn yetkili olduğu ilimlerin büyük çoğunluğuna dair derslerine devam etti. Dilbilgisini
el-Kamûsü'l-muhît'm yazarı Mecdüddin el-Feyrûzâbâdî'den okudu.
Sehâvî der ki: "Dönemin insanlarından hiç kimsenin olmadığı kadar çok hocası oldu. Çünkü onların her biri kendi alanında derin bilgi sahibi, meşhur olduğu dalda seviyesine yetişilemeyecek derecede uzman kişi idi. Meselâ, et-Tenûhî kıraat ilmi ve bu alandaki âli isnat konusunda, el-Irâkî hadis ilimleri ve meselelerinde, Heysemî metinlerin ezberi ve ezberden okunmasında, el-Bulkînî hafızasının genişliği ve derin vukûfiyetiyle, İbnü'l-Mulakkm teliflerinin çokluğuyla, Mecdüddin el-Feyrûzâbâdî dili ezberlemesi ve dile vukûfiyetiyle, el-Gumârî Arapça bilgisi ve ilgili meselelerde, İzzeddin İbn Cemâ'a pek çok alandaki tahassüsü ile birer üstattılar..."
İbn Hacer'in ilim okuduğu hocalardan yine Ebu'l-Abbâs el-Lü'lüî, Ebû Hureyre b. Hafız ez-Zehebî, Ebu's-Sa'd es-Sem'ânî ve daha pek çok kimse sayılabilir.
İbn Hacer'in ders okuduğu hocalarının sayısı o kadar çoktur ki, onları bizzat kendisi
el-Mecınau'l-müesses bi'l-mu'cemi'l-müfehres adını verdiği bir eserde toplamıştır. Alfabetik sıraya göre isimlerini zikrettiği hocalarının tamamını beş tabakaya ayırmıştır...
Hocalarının sayısındaki bu çokluğun kaynağı, kuşkusuz onun tahsil hayatındaki hareketliliği, ilim öğrenmek ve hadis dinlemek için gerçekleştirdiği geniş çaplı seyahatlerdir.
Öğrencileri
Bu konuda Sehâvî şunları kaydeder: "Talebelerinin sayısı o kadar arttı ki, hemen her mezhebin önde gelen bilginleri onun öğrencisi oldu. İnsanlar grup grup ondan ders okumaya başladı. Oğullar babaların, torunlar, oğullar dedelerin ders halkalarına katılır oldular. Onun ders halkasmdaki kalabalık hiç kimsede olmadı..."
En meşhur öğrencileri şunlardır:
ed-Davü'l-lâmı'nin müellifi Hafız Şemsüddin es-Sehâvî, Şeyhü'l-îslâm Kadı Zekeriyâ el-Ensârî, Cemaleddin İbrâhîm el-Kalkaşendî, Şerefüddin Abdülhak es-Sinbâtî, İzzü'd-dîn b. Fehd, İbn Ekmâş, Burhaneddîn el-Bukâ'î ve uzun uzadıya isimleri zikredilebilecek daha pek çok kimse.
Yine
el-Metâlibu'l-âliyyeye. benzer bir
kitap olan
Muhtasara ithafı7-
mehera bi zevâidi 'l-mesânîdi 'l-aşere isimli eserin müellifi Şihâbuddin Ahmed b. Ebû Bekir el-Bûsirî de onun öğrencilerindendir.
Eserleri
Sehâvî, hafız İbn Hacer'in teliflerinin çokluğuna işaret ederek şöyle der: "Başta hadis olmak üzere, edebiyat, fıkıh, usûlüddin (akâid), usûl-u fıkıh vs. alanında kaleme aldığı teliflerinin sayısı 150'yi aşmıştır..."
En meşhur veya en büyük eserleri şunlardır:
Fethu'l-Bârî bi şerhi Sahihi'l-Buhârî (13 cilt halinde defalarca basılmıştır).
Fethu'l-Bârî İbn Hacer'in en değerli telifidir. Bu esere (iki cüz halinde basılan) bir de müstakil bir mukaddime yazmıştır.
Ta'lîku't-ta'lîk (İlk telifidir). Bu eserinde Buhârî'nin
muallak olarak naklettiği (yani senedinin başından bir kısmını hazfettiği) hadislere muttasıl asıllar bulmuştur.
İthafa'l-mehera bi etrafı'l-aşere. Bu eserinde on müsnedde yer alan hadislerinin tümünün metinlerinden baş kısmını zikretmek kaydıyla sahabe müsnedi tarzında tâhric etmiştir. Daha sonra ise Ahmed b. Hanbel'in
Müsned'mdeki hadislerin metinlerinin ilk bölümlerini (atrâf’ını)
Etrafül-
Müsned'i-l-mu'telî adını verdiği eserinde müstakil olarak tahric etmiştir.
Tehzîbu tehzibi'l-kemâl fi ricali'l-kütübi's-sitte (Hindistan'da basılmıştır).
5.
Takrîbü't-tehzîb (bir önceki kitabın muhtasarıdır) Önce Hindistan'da, sonra Mısır'da basılmıştır.
Lisânü'l-mîzân (Hindistan'da basıldı). Zehebî'nin
Mîzânü'l-i'tidâl adlı eserinde geçen ravilerden
Kütüb-i sitte'de yer almayanlarını zikretmiştir. Böylece eser
et-Tehzîb'in tamamlayıcısı niteliğini taşımaktadır.
el-İsâbefî temyizi's-sahabe. Dört cilt halinde defalarca basılmıştır.
ed-Düreriİl-kâminefia'yânl'l-mieti's-sâmine. Önce Hindistan'da sonra Mısır'da basılmıştır.
Tebsîru 'l-müntebih bi tahrîri 'l-müştebih (Mısır'da basılmıştır).
Nuhbetü'l-fikerfimustalahi ehli'l-eser ve şerhi. (Defalarca basılmıştır).
Bulûğu'l-merâm bi edilleti'l-ahkâm (Defalarca basılmıştır).
Safî fıkhına dair
Tashîhu'r-Ravda (yalnız
üç cilt yazmıştır).
el-Metâlibü'l-âliye. Elinizdeki bu eseridir.
İbn Hacer'in daha pek çok telifi bulunmaktadır ki, bunların adları
Hediyyetü 'l-ârifîn ile
Keşfü'z-zünûri ve zeylinde öğrenilebilir.
Kendisinden şöyle dediği nakletmiştir: "Ben eserlerimin hiç birinden memnun değilim. Çünkü onları daha işin başında yazdım. Sonra benimle birlikte onları tashih edecek kimse bulamadım. Fakat Buhârî şerhi ve mukaddimesi,
el-Müştebih, et-Tehzîb, Lisânü'l-mîzân bunun dışındadır." Ayrıca Buhârî şerhi olan
Fethu'l-Bârî'yi, et-Ta'lik ve
en-Nıthbe'yi övdüğü nakledilmiştir. Kuşku yoktur ki onun bu sözleri kalite ve tashihteki derin araştırmasını yansıtmaktadır. O bu şekilde üstün tevazusunu göstermektedir. Onun bütün eserleri elbette ki geniş bilgi ve ender araştırmanın mahsulü olup hepsi konularında temel kaynak niteliği taşımaktadır.
Hayatından Anekdotlar
1. Hızlı okurdu. Hatta Buhârî'nin
es-Sahîh'min tamamını, her biri öğle namazından ikindi namazına kadar devam eden toplam on mecliste okumuştur. Müslim'in
Sahîh'mi iki buçuk günde okumuştur. Şam ülkesine seyahati sırasında Taberânî'nin
el-Mu'cemü's-sağir'ini (ki 250 sayfadan fazladır) öğle namazı ile ikindi namazı arasında yapılan bir mecliste okumuştur. Dımaşk'ta kaldığı -yaklaşık iki ay on günlük- süre zarfında aşağı yukarı
yüz cilt eser okumuştur. Bir taraftan da okuduğu eserlerden seçtiklerini yazmakla meşgul olmuştur.
İbn Hacer'in elyazısı
Hızlı yazardı. Yazısı ise güzel değildi. Tek tarz hat kullanmazdı. Yazı sitilini sık sık değiştirirdi. Öyleki temize çektiği müsvedde haline gelirdi. Bu yüzden eserlerinin nüshaları çeşitlilik arz etmiştir.
2.
Fethu'l-Bârî bi-şerhi Sahihi'l-Buhârî isimli eserini yazmaya karar
verince, imlâya 817 H. yılında başladı. Sonra kendi hattıyla yazdığını öğrencileri arasında parça parça dolaştırmaya başladı. Karşılaştırma yapmak ve müzakere etmek için haftada bir gün bir araya gelirlerdi. 842 H. Yılında telif işini bitirinceye kadar bu usûlü devam ettirdi. Hatta Şark kralı Şâh Rah b. Teymûr'dan bir mektup gelmişti. Sultan el-Eşref Barsbay'dan,
Fethü'l-Bârî'nin de adının geçtiği bir takım hediyeler istiyordu. Henüz tamamlanmadığından müellif onun için baş kısmından üç cilt hazırladı. Sonra ikinci bir talep geldi. Bu sefer diğer kısmını gönderdi. Sonra Zahir Çakmak, zamanında onun için bütün bir nüsha hazırlandı. Aynı şey Mağrib sultanı Abdülazîz el-Hafsî için de yapıldı. İbn Hacer eseri bitirince Kahire dışında büyük bir ziyafet verdi. Bunun için 500 dinar harcadı. O gün, ulemâ (alimler) ve vücehâ (önemli şahsiyetlerden davete iştirak edenlerin çokluğu, yaşanan ilmî tartışmalar ve edebî atışmalarla görülmeye değer bir gün oldu. Eserin 300 dinara satıldığı zikredilmiştir.!
3. îbn Hacer'in bir de şiir divanı bulunduğu zikredilmiştir. Sehâvî ondan bir parça nakletmiştir. Şevkânî der ki: "Şiirde üstün bir payeye sahipti.
Şerhu'l-Bedî'iyye'de Ibn Hücce'nin yaptığı gibi, bir grup müellif onun bu alandaki üstün mertebesini itiraf ederek ondan pek hoş parçalar nakletmişlerdir.
Şiirlerinden bazısı şöyledir:
"Dostum ömrü bizden aldı, hâlâ tövbe etmedik, iyi iğler yapmaya niyet ediyoruz, fakat! Ne zaman evleri kurup yükselteceğiz ki, Ömürlerimiz tükendiği halde halâ evler kurulmadı!" Yine şu şiir de ona nispet edilmektedir:
Dünyada üç şey vardır ki, bunlar bir şahısta varsa, O artık zarar ve ziyandan korkmaya: Oğullarına muhtaç olmamak, onlardan emin olmak Sağlıklı beden ve bir de hayırlı son. "'
1 Biyografisinde istifade edilen kaynaklar: İbn Hacer,
Rnf'u'l-ısr, I, 85; Sehâvî,
ed-Davü'l-lâmi', II, 36. İbnü'1-İmâd,
Şezerâtü'z-zeheb, VII, 270. Şevkânî,
el-Bedrü'-t-tâli', I, 87.