Kitap Niçin Yaratıldı Şu İnsan ?
Seri Bir Yol Haritası 9
Yazar Prof. Dr. Şenel Dilek
Y. Yönetmeni M.Ali Gündoğdu
Yayınevi Feyza Yayıncılık
Kağıt Cilt Renkli Kuşe kağıt, Karton kapak cilt
Sayfa Ebat 192 sayfa, 13.5x20 cm
Feyza yayıncılık Niçin Yaratıldı Şu İnsan kitabı nı incelemektesiniz.
Şener Dilek Niçin Yaratıldı Şu İnsan kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
BİR YOL HARİTASI -9
NİÇİN YARATILDI ŞU İNSAN?
Niçin yaratıldı şu kainat, şu sema, şu zemin, şu mevcudat!
Ve şu insan!
Sahipsiz nü hu âlemler!
Oyun ve eğlence olsun diye nü halkedildi bu mahlûkat! Üç günlük dünya zevk ve sefası için nü çatıldı şu semavat!
Birbirinden güzel hatıralar, ibretli vakalar ve hakikatli hikayelerle örülmüş bu kitap; okurlarını derin düşünceye sevkedivor. Adım adını insanı kendisi ile yüzleşmeye ve nefsini sorgulamaya götürüyor.
Saffet ve samimiyetle hayatını ciddi bir süzgeçten geçirmek isteyenler bu kitabı muhakkak okumalı...
Kainat çok büyük, çok geniş.. Zihinler o büyüklüğü kavrayamıyor, idrakler o genişliği kuşatamıyor. Hayaller o ihtişam ve azameti ihata edemiyor. O büyüklük ve genişliğin hududlarını çizmekte; "Alemler nereden başlıyor, nerede bitiyor?" sorularına cevap vermekte ilim dünyası aciz kalıyor.
Evet, uzay çok derin, çok engin, çok gizemli... Uzayda henüz daha pek çok ulaşılamayan galaksiler, keşfedilemeyen mekanlar var.
Coğrafya bilgilerinizi yoklayın bir an.. Dünyada ne kadar çöl var? O çöllerde ne kadar kum tanesi var?
Şöyle bir hayal edin.. Ve düşünün biraz..
O çöllerdeki kum tanelerinden daha fazla semada yıldız
var.
Hayal zorlanıyor, ihata etmekten aciz kalıyor, değil mi? Kainat bu derece büyük.. Bu derece muhteşem.. Bu derece muazzam.. Ve bu derece mükemmel..
Şimdi kainatın bu azim dairesini, bu baş döndüren ihtişamlı büyüklüğünü adım adım hayalinize yakınlaştırmaya ve zihninize sığacak şekilde küçültmeye çalışın..
NİÇİN YARATILDI ŞU İNSAN?
Küçültün, küçültün.. İyice küçültün..
İsterseniz hayalinizde bir daire çizin.. Çizeceğiniz bu daire hayalinizle ulaşabildiğiniz en büyük bir daire olsun..
Hayaliniz ile o büyük daireyi çizdiniz mi?
Eger çizdiyseniz, o zaman hayalinizdeki bu daireyi top-yekün bir kainat olarak düşünün..
Şimdi, bu dairenin içinde herhangi bir yere bir nokta koyun..
Koydunuz mu?
İşte, koyduğunuz bu nokta, bizim galaksimiz..
Evet, kainat muazzam bir daire.. Bizim galaksimiz o daire içinde sadece bir nokta..
Şimdi, bu noktayı, yani bizim galaksimizi büyük bir daire olarak düşünün..
O büyük daire içinde Güneş Sistemi'ni hayal edin..
O dairede Güneş Sistemi de bir nokta..
Şimdi aynı bakışla daireleri küçültmeye devam edin..
Güneş Sistemi'miz büyük bir daire.. Dünyamız onda bir nokta..
Dünyamız büyük bir daire... Türkiye o daire içinde bir nokta..
Türkiye büyük bir daire.. İstanbul bir nokta.. İstanbul büyük bir daire... İşyerimiz bir nokta... İşyerimiz büyük bir daire.. İşyerindeki odamız bir nokta... Odamız bir daire.. Koltuğumuz bir nokta.. Koltuğumuz bir daire... Biz o dairede bir nokta...
İşte insan... Noktanın noktasının noktasında bir nokta...
O koltuk, ister vezir koltuğu olsun, ister şah; ister kral koltuğu olsun, ister padişah.. Ne fark eder?
Hepsi, küçücük birer nokta...
Hepsi noktanın noktasındaki nokta...
Şimdi, derinden derine bir muhasebe yapalım..
Niçin yaratıldı şu muhteşem kainat?
Niçin halk edildi şu hadsiz daireler, arşlar, kürsüler, melekutî ve gaybî alemler?
Şu sema, şu zemin yüzü ve şu mevcudat !.
Şu bağlar, şu bahçeler, şu çaylar, şu ırmaklar, şu ovalar, şu yaylalar..
Ve şu insan..!
İnsafla düşünelim biraz..
Sahipsiz mi bu alemler, bu mahlukat?
Oyun ve eğlence olsun diye mi yaratıldı bu mevcudat?
Uç günlük dünya zevk ve safası için mi çatıldı şu sema-
vat?
İnsanlar sorumsuz yaşasınlar, hiç düşünmesinler diye mi halk edildi şu masnuat?
Ne dersiniz?
Bir görevi yok mu şu insanın? Başıboş mu şu insan.!
İnsanda en üstün ve en mükemmel vasıf, düşünmektir. Onu diğer canlılardan ayıran temel özelliklerin başında düşünmek, akıl yürütmek, tefekkür etmek gelir. İnsan, fıtratının bir gereği olarak olayları aklı ile tartar ve değerlendirir; dimağ laboratuvarında damıtır; yeni yeni düşünceler üretir; mantık ve muhakeme ile, ilim ve delille yürümeye çalışır.
Tarih boyunca bu yürüyüşte, kainatı ve içindeki mevcudatı ve onların sır ve hikmetlerini araştırma adına pek çok emekler sarf edilmiş; pek çok buluşlara, büyük projelere imza atılmıştır. Bugün ilim adına atılan adımlar ve teknolojide katedilen mesafeler çok büyüktür. Bu mazhariyet insan nevi adına iftihar edilecek bir güzelliktir, bir kemaldir.
O kemale tırmanışta, meseleleri rafine edip billurlaştırmada çok önemli metodlardan birisi "sorgulama"dır.
Bu metod ile pek çok kapılar açılmış; pek çok güzellikler ortaya çıkmış; kainat kitabındaki bir çok sır, hikmet ve hakikatler bu metodun penceresi ile temaşa edilmiştir.
Sorgulama metodu ile, kainat ve içindeki eşya ve mevcudatı inceleyen, araştıran, test eden insan; aynı metodu kendisi için de kullanmak zorundadır. Çünkü kainatın merkezinde insan vardır. İnsan nefsini sorgulamaz, üzerine yüklenen mesuliyeti düşünmez, ipini kırıp kaçarsa; onun zarar, tahrip ve vahşeti kendi ile kayıtlı kalmaz, topluma sirayet eder; yakar, yıkar, döker. Hakkı çiğner, hukuklara tevavüz eder, canavarlaşır. Bu nedenle, insan sorgulamaya önce kendinden başlamalıdır.
NİÇİN YARATILDI ŞU İNSAN?
ÖNSÖZ
Bu sorgulamada ilk adım, "Niçin yaratıldı şu insan?" sorusuna cevap aramak olmalıdır.
Nefsini sorgulayan ve yaratılış gayesi hakkında ciddi düşünen her insan bu soruya cevap aramaya mecbur olduğu gibi; aynı şekilde bir şehri yüz kere, belki bin kere mezaristana boşaltan ölüm gerçeğini de düşünmek ve "Nereye gidiyor şu insan?" sorusunu da dikkate almak ve bu soruya da cevap bulmak zorundadır.
Evet, her nefis ölümü tadacak, her insan kabre girecektir. Aklı selim, ölümden sonraki hayatı dikkate almak, ciddi bir biçimde düşünmek ve nefsini sorgulamak mecburiyetindedir.
İnsan ebed için halkedilmiştir. Ebede gidecektir. O yol uzundur, dehşetli, sıkıntılı ve sancılıdır. Ebed yolculuğu tedarik ve levazımat ister. O yollarda iman ve ubudiyetle, ihlas ve şevk ile yürümek lazımdır. O yol saffet ve samimiyet, aşk ve gayret ister; himmet ve hamiyet ister; iltica, istiğfar ve istikamet ister.
O yolda şeytanın vehim ve vesvesesi, nefsin şek ve şübhesi beş para etmez. "Ölümü düşünmeyeceğim!" demek de insanı sorumluluktan ve sorgulanmaktan kurtaramaz. "Boşver, aldırma!" demek de insan olan insana yakışmaz.
Evet, düşünmek ve ibretle bakmak zorundayız.
Topraktan yaratıldık, tekrar toprağa döneceğiz. Onun kucağına düşeceğiz.
Bakın ibretle şu toprağa..
Şu toprak bütün çekirdek ve tohumların kabri değil mi?
Milyarlarca çekirdek ve tohum o kabre giriyor, ikinci bir baharda çekirdekler ve tohumlar tekrar dirilmiyor mu? İstidadlar ikinci baharda yeniden açılmıyor mu?
Evet, toprağa giren çekirdekleri rahmet ve inayet-i İlahiye çürütmüyor, çekirdekleri sünbüle çeviriyor.
İnsan o çekirdeklerden daha mı adi, daha mı basit?
Evet, insan da toprağa girecek ikinci bir baharda tekrar açılacak, baki sümbüller verecektir. Bu azim gerçeği bütün peygamberler, ümmetlerine ders vermişlerdir.
İnsan, kainatı çınlatan bu yüksek seslere ve bu kudsi sadalara kulak vermek; nebi ve resullerin haber ve beyanlarını dikkate almak mecburiyetindedir. İnsan, gözünü kapamak ve lakayt kalmak ile kurtulamaz, sorumluluktan kaçamaz..
Evet, nereye kadar kaçacak şu insan..!
O, kefene bürünmeyecek mi, tabuta binmeyecek mi, kabre indirilmeyecek mi?
O dar mekanda amelleriyle baş başa kalmayacak mı?
Evet, beşerin en mühim ve en elzem meselesi, yaradılış gayesini bilmek ve o gayeye göre hayatını tanzim etmektir.
Bu gerçekleri dikkatlere sunmak, insanın görev ve sorumluluğunun altını çizmek maksadıyla bu kitabı hazırladık. Yaradılış sır ve hikmetlerini mantık ve muhakeme, akıl ve hikmetle ele aldık, tetkiklere giriştik, tahlil ve değerlendirmeler yaptık.
Ümid ediyoruz ki, bu değerlendirme ve tesbitler özellikle gençlerimizi daha derin düşüncelere sevk eder, tefekkür iklimine yöneltir. Onları his, heva ve heves girdaplarından marifet ve hakikat dünyasının içine doğru çeker; bilinçlerinin keskinleşmesine yardım eder. Çünkü insanların iç dünyasına ait yaradılış ile ilgili hikmet ve hakikatleri düşünmek kulluk şuur ve ciddiyetine kuvvet verir, fikrî uyanıklığa vesile olur, bakışlara derinlik kazandırır. İnşaallah.
O derinlik ve teyakkuzlara vesile olması dileğiyle..
Sunuş 7
Önsöz 11
Birinci Bölüm Mayatın Çayesi
Aklın Görevi 17
İki Mahluk 19
Niçin Geldik Dünyaya? 22
Uçakta Sohbet 27
Nedir İnsandan Beklenen? 33
Şuayb Aleyhisselam 39
Nankörlüğün En Dehşetlisi 43
Dört Esas 54
Koyunlar Konuşur mu? 61
İnsanın Sorumluluğu 66
Bir Denklemin Açılımı 75
Dünya Hayatı ve İnsan 80
Doğu Ekspresi 85
İlim ve Dua 95
İkinci Bölüm Hayattan kessitler
Fıtrat Haritaları 105
Gençlik Hissiyatı 111
Nedir Gayen? 123
Genç İşadamı 133
Tebliğ Ruhu 145
Bizim Ahmet mi Bu? 155
Bürokrat Tahsin Bey 163
Mehmet Öğretmen 169
İnam Hoca 177