Kitap Özünüzde İyilik Var
Yazar Sıtkı Aslanhan
Yayınevi Çınaraltı Yayıncılık
Kağıt Cilt 2.Hamur, Sert Kalın Ciltli
Sayfa Ebat 184 sayfa – 13.5x21 cm.
Yayın Yılı 2017
Sıtkı Aslanhan Özünüzde İyilik Var kitabını incelemektesiniz.
Çınaraltı Yayıncılık Özünüzde İyilik Var kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Selâm olsun…
Selâmların en güzeli ile tutunabilmek hayata…
Gelecek kaygısı, endişe, umutsuzluk, yalnızlık korkusu, sağlığımızı yitirmek ya da yitirme korkusu…Dikkatlice düşündüğümüz zaman hayatımızı korkuların sardığını görüyoruz ve geleceğe dair umudumuzu yitiriyoruz…Oysaki sokakta ciğer satarak insanlara hizmet etmiş Aziz Mahmut Hüdai Hazretlerini, Fatih’i yetiştiren Akşemseddin Hazretlerini, dergaha kırk yıl odun taşımış olan Yunus Emre’yi ve daha nice ismi her zaman hatırlamalı ve anmamız gerektiğini unutmamalıyız…
Amacı, insana hizmet etmek olanların kaygısı olmaz. İnsanı seven en başta kendini sever, etrafına mutluluk saçar. Fakat şimdi insanlar komşusunu dahi tanımıyor. Oysaki bizim bir selâmımız var… Selâm duadır, iyi dilektir, iyi niyetini karşındakine sunmaktır. Bu da muhabbeti, sevgiyi, saygıyı doğuran en temel değerlerimizden biridir…
Bizler rahmet peygamberinin ümmetiyiz ve ona yakışır bir ahlaka bürünerek geleceğe umut, sevgi, merhamet ve adaletle yürümeli ve selâmların en güzeli ile tutunmalıyız hayata…
Bu kitap, kanaatten, edebe, özgüvenden, umuda hayatta neye ihtiyacımız varsa geçmiş örneklerle önümüze getiriyor. Her satırda kendinizi sorgulayacağınız, çevrenize bakmanıza vesile olacak fikirler ve yaşanmışlıklar, en başta Peygamber Efendimizin gölgesinde sizlere sunuluyor…
Bereketli Bir Başlangıç
"İnsanların en acizi dua etmeyen, en cimrisi de selam vermeyendir. "
Hz. Muhammed (s.a.v)
Başlangıçlar hayatımızın her döneminde önemlidir. Güzel bir başlangıç güzel bir sürecin de habercisidir. Selam da kuracağımız diyalogların başlangıç noktasıdır. Başlangıcımızı pozitif ve içten bir şekilde kurarsak iletişim halinde olduğumuz varlıklar da bize aynı şekilde güzellikleri sunacaktır. Önemli görmesek de selamın aslında öyle bir tılsımı var ki; selamsız bir başlangıç güne gün ortasından, güneşten sonra başlamak gibi bereketsiz ve soğuk. Aslında dinimizde de oldukça önemsenen selam olgusu, bir nevi dua hükmünde. "Benden sana zarar gelmez" demek bir bakıma. Esenlik dilemek, karşıdakinin her türlü kötülüklerden uzak olmasını temenni etmek ve dünyada da ahrette de her türlü iyilik, güzellik, mutluluk senin olsun demek. Hepimiz bazen diyaloglarımızın soğuk ve tabiri caizse bozuk bir elmanın ağızda bıraktığı tat gibi yavan olduğunu gözlemlemişizdir. Bunun nedeni üzerine zaman zaman düşünürüm. Elbette çok farklı sebepler vardır ancak çoğumuz, kendimizi güvende hissetmediğimiz zaman etrafımıza görünmez koruma askerleri yerleştiriyoruz ki bu da diyaloglarımızın tatsız ve yavan olmasına neden oluyor.
İşte selamında altında yatan, "Benden sana zarar gelmez, seni olduğun gibi kabul ediyorum" mesajı, baştan bu koruma askerlerinin silahlarını indirmesine vesiledir. İçten ve temiz niyetli bir başlangıç kapısını "Acaba bana zarar verir mi?" diye yarım açan birinin kapılarını sonuna kadar açmasını da sağlayacaktır. Selam, Kuran-ı Kerim'de de zikredilmiş. Hadis-i şeriflerde selam verme ve selamı güzeliyle alma üzerine öğütler var. Selamın aramızda yayılması istenmiş. Çünkü bizler, "Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız" diyen bir dinin mensuplarıyız. Sevmek dinimizde iman etmiş olmanın ön şartı olarak kabul edilirken, Peygamber Efendimiz (s.a.v) de, "Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız" diye bir ipucuyla bizlere yol göstermişken, bizler selamsız bir başlangıcı kabul edemeyiz.
Selam sadece insanların birbirine değil, yaratıcının yeryüzünde yarattığı her şeye selam vermeyi kapsıyor. Toprağa, kuşa, ağaca, yolda geçen vatandaşa, yeri geldiğinde yuvasından yeni çıkmakta olan karıncaya bile dönüp selam vermek lazım. Çünkü selam bir farkındalık, çünkü selam bir tefekkürdür aynı zamanda. Selam ne güzel kelâm... Selamı aramızda yayalım. Birbirimizi yürekten selamlayalım. O halde bu güzel başlangıcımız için; Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berakatuhu...
Selam Ver
Toprağa, kuşa, kurda, ağaca
Yoldan geçen vatandaşa
Yuvasından çıkan karıncaya Selam ver.
Çırpınan, köpüren suya
Yüzen, koşuşturan balıklara
Yatmış, yayılmış kumlara Selam ver.
Kırlarda açan papatyalara
Ekinlere, zararlı nebatatlara
Toprağı saran haşerelere, sürüngenlere Selam ver.
Bağıran, çağıran acuzeye
Güneşi bekleyen gonca, güle
Gözünün gördüğü kadın ve ere
Selam ver.
Terki diyar eden ehli ukbaya
Yaşlıya, gence, bebeğe
Köşe başındaki dilenciye
Selam ver.
Eşe, dosta, akrabaya
Güneşe, aya, yıldızlara
Aynalarda kendine
Selam ver.
İlkay COŞKUN
Sağlıklı Beslenme Sade Hayat
Bütün büyük şeyler sessiz alçak gönüllü bir şekilde yapılır. Büyük ve gerçek şeyler daima sade ve alçak gönüllüdür.
Tolstoy
Sağlıklı beslenme, hayati bir konudur. Bugün insanlar sağlıksız ve mutsuz çünkü, yiyip içtiklerinin haddi hesabı yok. Kasım ayında çilek, ocak ayında karpuzlar yeniliyor. Yılın her günü domates, biber, patlıcan ve her türlü meyve ve sebze yiyebiliyoruz. Yediklerimizin şekli daha güzel, daha parlak ama sağlık noktasında aynı olumlu cümleleri kurmak mümkün değil. Yediğimiz, içtiğimiz her şeyin davranışlarımız üzerinde etkili olduğunu düşünüyorum. Hele küçük çocuklarımıza yedirdiklerimizin onların karakter oluşumunda etkili olduğunu unutmamamız gerekiyor. Sevgili dostlar; her besinin kendine ait bir doğal enerjisi var. Oysa zamansız yediğimiz bütün besinler enerjilerini doğru olarak açığa çıkartamamış olarak önümüze geliyor. Eğer her mevsimin kendine özgü meyvelerinin, sebzelerinin olmasının bir hikmeti olmasaydı, o şekilde yaratılırlardı öyle değil mi? Bizler neden doğal yaratılışa müdahale edelim ki? Ne yediğimiz ne içtiğimiz beynimizin kimyasını ve bununla bağlantılı olarak da duygularımızı etkiliyor, bunu sürekli hatırlamamız gerekiyor.
Eğer beden topraktan oluştuysa topraktan beslenecek. Topraktan çıkan gıdadan beslenecek. Bugün bedenlerimiz de sağlıksız. Hepimiz hastayız. İlaç kullanmayanımız yok. Doğal kaynaklardan beslenemememiz sonucunda hasta oluyoruz. Hazır gıdalar, kolalar, cipsler, genetiği ile oynanmış ürünler yersek bedenimiz bir süre sonra bunlara tepki vermeye başlayacaktır. Oysa bir şey tüketeceğimiz zaman, bize verilen emaneti iyi korumak adına, tüketeceğimiz ürünün nereden geldiğine, içinde ne olduğuna bakmamız gerekiyor. Bu beden bize emanet ve bu bedenimize göstermemiz gereken bir vefa. Daha önce rahmetli Esat Coşan Hocaefendi'nin bir sohbetinde dinlemiştim. Eskiler der ki; "Yeni bir memlekete gittiğiniz zaman, vücudunuz oranın havasına oranın ortamına alışsın diye oranın soğanını da sarmısağını da yiyin." Bana çok tuhaf gelmişti ilk zamanlar bu kural. Sonradan öğrendiğim kadarıyla soğan, sarımsak toprağın en derin yerinden geldiği için, o bölgenin havasını, suyunu, iklimini ve her türlü özelliğini içinde barındırdığı için, tüketildiği zaman bedenin yeni bölgeye olan intibakını kolaylaştırırmış. Şimdilerde ise bizim ne yediğimiz belli değil. Salamlar, sosisler, içinde ne olduğu belli olmayan bir sürü gıda.
Bir diğer nokta bedenimizin sürekli hareket halinde olması gerektiği. Maalesef şehir içerisinde her yere arabayla gidip geliyoruz. Malatya'dayken hatırlıyorum köylerde insanlar bir yerden bir yere giderken üç gün beş günde atla veya yürüyerek gidiyordu. Belli yerlerde konaklıyorlardı. Şimdi markete dahi arabayla gider hale geldik. Yürümüyoruz, hareket etmiyoruz. Birinci kattaki dairemize dahi asansörle çıkıyoruz. Benim yürümem gerekiyor sağlıklı olmak için ama maalesef merdivenleri de yürüttük ama kendimizi hala yürütemiyoruz. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v), "Dinin direği" dediği namazda dahi sürekli hareket halinde olduğumuz dikkatimi çeker bazen. Bu, bana insanın dünyada hem maddi hem manevi hareket halinde olması gerektiği mesajının namazla verilmek istendiğini düşündürür. Sürekli aynı pozisyonda durmuyoruz namazda. Bir ayakta duruyoruz, bir eğiliyoruz, bir secdeye gidiyoruz, sonra tekrar kalkıyoruz. Sürekli aksiyon hali yani. İstense ellerin açıldığı, tek bir pozisyonda durulduğu bir ibadet şekli de verilebilirdi bize. Bazen namazı böyle okurum.
Her sabah erken kalkacağız. Duygularımızı kontrol edeceğiz. "Rızık, güneş doğmadan dağıtılır" buyuruyor Peygamber Efendimiz (s.a.v). Rızık yalnızca yenilecek, içilecek şeyler değil elbette. Her konuda rızık olabilir, sevgide, işte, dostlukta, mutlulukta. Yine Hz. Ayşe bu konuda şöyle buyuruyor; "Rızık deyince aklına yenilip içilecek şeyler gelenin aklına şaşarım. Allah'ım akıl, irade, hikmet, irfan, ihsan, muhabbet rızkımızı bol eyle."
Yani her konuda bereket istiyorsak erken kalkacağız. Ralph Waldo Emerson'ın bir sözü var; "Kızgın olduğunuz her dakika, 60 saniye mutluluk kaybedersiniz" diyor. Maalesef kızgınlık, korku, üzgün olmak bu duygular denetlemesi kontrol edilmesi gereken duygular. Biz bu duygularımızı kontrol etmediğimiz için trafikte, işyerinde, mahallede, sokakta her yerde öfkeliyiz. Gelecekle ilgili bu duygular bizi perişan ediyor ve mutsuzluğumuzun önünde en önemli bir sebep oluyor.
Bir şey ihtiyaç mı diye düşünelim? Değer mi diye kendimize bir soralım. Hayatımızı sadeleştirelim. Bugün en büyük sıkıntımız bu. Önce ihtiyaçlar üretiyor, sonra bu ihtiyaçlara delicesine bağlanıyoruz. Aslında dönüp baktığımızda, ihtiyaç diye hayatımızın merkezine aldıklarımızın günden güne mutluluğumuzu çaldığını görebiliriz. Yeni mobilyalar alıyoruz borçlanıyoruz, yeni ev alıyoruz borçlanıyoruz, yeni kıyafet, yeni telefon, yeni araba derken bakıyoruz ki ömrümüz borç ödemekle geçiyor. Hem zamanımızı hem mutluluğumuzu ihtiyaç diye ürettiklerimize esir ediyoruz. Evimizde olmazsa olmaz dediğimiz kim bilir ne kadar eşyamız var. Belki de dolabımız birkaç yıldır giymediğimiz eşyalarımızla dolu. Fakat ne yazık ki kredi kartımızla hala yenilerini almaya devam ediyoruz. Borç mutsuzluk getiriyor. Gelin hayatımızı sadeleştirelim. Göreceğiz ki, hayatımızı ne kadar sadeleştirirsek, hanemiz o kadar huzur ve mutlulukla dolacak. Ne kadar sadeleşirsek o kadar özgürleşeceğiz.
İçindekiler
Bereketli Bir Başlangıç
Sağlıklı Beslenme Sade Hayat
Affetmenin Dayanılmaz Hafifliği
Hizmet Etmek Mutluluktur
Sabır, Utanma, Kanaat
Her Zorluğun Çözümü Kendinde Saklı
Yüreklerimizi Isıtalım
Hataların Üstünü Örtmeyi Öğrenelim
Edeple Açık Sözlü Olmak Arasındaki Fark
Olduğu Gibi Kabul Etmek
Bedenin Şifası Ruhta Saklı
Duyarsız İnsan Mutlu Olamaz
Yavaşla ve Kendini Bul
Dünyada Bir Yolcuyuz
Gurbette Olan Ruhlar
Dünyalıklardan Sıyrılmak
Başarı Uğruna Neleri Yitirdik
Kendimizi Özgür Zannediyoruz
Önce İnsan
İyi İnsanları Dost Edinin
Gönül Diliyle Konuşmak
Hayata Yeni Renkler
Daima Güzel Düşünmek
Dertli Olmamız Lazım
Nefsimizi Terbiye Etmeliyiz
Başkalarının Derdiyle Dertlenmek
Merhamet; İnsanın En Kıymetli Cevheridir
Kendinden Kendine Yolculuk
Dilimizi Kirletmeyelim
Kendimize El Verelim
Verdiğimiz Kadar Alırız
Mutluluk emek ister mi?
Temizlenmekle Yükümlüyüz
Motivasyonda Süreklilik İçin
Doğruluğunun Ilıman İklimi
Ruha Yatırım
Bugünde Saklı Hazine: Gelecek
Bende Gördüğün Sensin
Aslında Biz Neyiz?
Neden Korktuklarımız Başımıza Gelir?
Yeteneklerimizin Farkında mıyız?
Zorluk Aslında Ne?
Bilmek Olmak Değildir
Her Durumda Sevmek
Dua Neden Rahatlatır?
Gerçekle Yüzleşmeye Hazır mıyız?
Diğer Özellikler |
Stok Kodu | 9786055563806 |
Marka | Çınaraltı Yayın |
Stok Durumu | Bu ürün geçici olarak temin edilememektedir. |
9786055563806