Kitap Ruhul Beyan Tefsiri
Yazar İsmail Hakkı Bursevi (ra)
Tercüme Heyet
Yayınevi Damla Yayınları
Kağıt - Cilt 1.Hamur - Lüks bez cilt, 10 cilt takım
Sayfa - Ebat 5.800 Sayfa - 17.5x24 cm
Yayın Yılı 2015, 9. baskı, Gözden geçirilmiş Son baskı
Tercüme Heyeti:
Abdullah Öz, Alı Rıza Temel, Cüneyt Gökçe, Halit Sevimli, Harun ünal, Yar. Doç. Dr. Hasan Hüseyin Tunçbilek, Dr. Hüseyin Kayapınar, İbrahim Tüfekçi, İlyas Karslı, Muharrem Önder, Mustafa Aydın, Dr. Süleyman Mollaibrahimoğlu, Yahya Alkın
Editör ve son kontrol: Mehmet Doğru
Damla Yayınları, İsmail Hakkı Bursevi (ra) tarafından yazılan Ruhul Beyan Tefsiri adlı kitabı incelemektesiniz.
Ruhul Beyan Tefsiri kitabı hakkında yorumları okuyup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
ruhul beyan tefsiri ismail hakkı bursevi
Bu
tefsiri niçin almalıyım?
Bu
tefsirde başta müfessirlerin üstadı sayılan İbn Abbas olmak üzere müfessir sahabi ve tabiînin sözlerine yer verilmiştir. Taberî, Maturîdi, İbn Atiyye, Razî, Kurtubî, Beyzâvî, Süyûtî ve Ebu's-Suud gibi meşhur
müfessirlerin tefsirlerinden alıntılar yapılmış ve âyetleri açıklayan hadislerden, meşhur tasavvuf erbabının sözlerinden faydalanılmıştır. Dinî şuur veren kıssalar kaydedilmiş, en önemlisi âyetlerden çıkarılması gereken dersler "Bil ki… akıllı insan vs." gibi girişlerle pek güzel belirtilmiştir.
Bu
tefsir, şimdiye kadar Türkçeye hiç tercüme edilmemiştir. Bu tefsir, irşad yönü güçlü, tasavvufî yönüyle gönülleri doyuran, sağlam kaynaklara dayanan bir eserdir.
İsmail Hakı Bursevî Hazretleri'nin Rûhu'l-Beyân isimli büyük tefsiri rivayet, dirâyet ve işaret yollarını cem'eden bir
tefsirdir.
Kendisi bu milletten olduğu hâlde
tefsirini Arapça-Farsça
yazan İsmail Hakkı Merhumun ilim ve irfanından, bu milletin çocuklarının istifade edememesi şüphesiz bir mahrumiyet idi. Artık değil!
Allah'ın
kitabı Kur'an'ın manasını ve hayatıma nasıl etki etmesi gerektiğini öğrenmek için bu tefsiri almalıyım.
Tanıtım Bülteninden
SUNUŞ
Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahîm ve Din Günü'nün sahibi olan, insanlar için yol gösterici ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delillerini içeren Kur'ân'ı bize gönderen Allah'a sonsuz hamdederim.
Hak Kitab'ı bize tebliğ eden, Kur'ân'ca yaşamayı bizzat hayatıyla bize öğreten, böylece her iyi şeyde bize en güzel örnek olan sevgili Peygamberimiz, Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (a.s.)'ya, onun âl ve ashabına, en derin ihtiramla, salât ve selâmlarımı arzederim.
Kur'ân, Allah
kitabıdır. Biz de Allah kulları. Rahman ve Rahîm olan Allah, bize merhamet ederek, biz kulların doğru yoldan sapmaması için, Peygamber göndermiş, onun vasıtasıyla da
Kur'ân-ı Kerîm'i bildirmiştir.
Kur'ân'a sarılan, haktan sapmaz, doğruluktan ayrılmaz. Bunu sevgili Peygamberimiz Veda Hutbesi'nde ne güzel dile getirir: "...Size bir emanet bırakıyorum. Ona sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet,
Allah Kitabı Kur'ân'dır..."
Kur'ân'ı okumak, anlamak ve ona göre yaşamak her Müslümanın, hatta her insanın, vazgeçilmez görevidir. Kur'ân'ı anlamak için tarih boyunca âlimlerimiz eserler vermişler, tefsirler yazmışlardır. Allah, onların hepsinden razı olsun. Ancak çoğunlukla bu
tefsirler, sanki ilim adamları için yazılmış gibidir. Kur'ân'daki incelikler, yüce anlamlar, çeşitli konulardaki hükümler açıklanmış, fakat bundan kişinin çıkaracağı dersler okuyucuya bırakılmıştır.
İşte,
İsmail Hakkı Bursevi hazretlerinin "
Ruhu'l Beyan tefsiri” bu boşluğu doldurmaktadır. Ayetler,
tefsir ilminin gereklerine göre açıklandıktan sonra kişinin bundan alacağı dersler, "Bil ki..., akıllı insan... vs." gibi girişlerle pek güzel belirtilir. Bu özelliği ile
Ruhul Beyan Tefsiri , halkımız için büyük bir irşad kaynağıdır. Konular, getirilen temsiller ve anlatılan hikâyelerle büyük bir açıklığa ve anlaşılırlığa kavuşmaktadır.
Ruhul Beyan Tefsiri, zamanımızın yaşayan âlimlerinden M. Ali es-Sâbûnî tarafından "
Tenvirü'l-Ezhân min Tefsir-i Ruhi'l-Beyan" adıyla ihtisar edilmiştir. Eserde geçen hadislerin tahrici yapılarak kaynaklan belirtilmiş ve
Bursevi'den günümüze kadarki zaman içerisinde
tefsir âlimlerince tenkid edilen zayıf rivayetlerden arındırılmıştır. Böylece
Ruhul Beyan, kolay anlaşılan, irşad yönü güçlü, tasavvufî yönüyle gönülleri doyuran, sağlam kaynaklara dayanan bir tefsir hüviyetine kavuşmuştur.
Buraya kadar saydığımız gerekçelerle
tercümesine ve
yayınlanmasına karar verdiğimiz
"Tenvirü'l-Ezhan min Tefsir-i Rûhi'l-Bey
an"ın Türkçeye çevrilmesinde ve
yayına hazırlanmasında hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamış, hataları asgarî seviyeye indirmek için her türlü tedbir alınmaya çalışılmış, halkımızın
tefsiri kolayca okuması ve rahatça anlaması için bütün teknik imkânlardan yararlanılmıştır.
Şöyle ki:
1-Tefsire ait metinler, sûre sûre, konusunda ehil,
Arapça ve Türkçe'ye hâkim kişilerce
Türkçe'ye çevrilmiştir. Her sûrenin başında, o sûreyi Türkçeye
çevirenin adı belirtilmiştir.
2-Türkçeye çevrilen sûreler, bu konuda belirli bir tecrübe sahibi olan sayın Yüksel Kanar tarafından redaksiyona tabi tutularak üslup birliği sağlanmaya çalışılmıştır.
3-Halkımızın kolayca okuması ve anlaması için âyet metinleri dışında
Arapça metin konulmamıştır.
Tefsiri yapılan âyetleri açıklayıcı diğer âyetlerle, hadisler ve şiirlerin
Türkçesi verilmiştir. Ancak bu âyetlerin, hangi sûrenin kaçıncı âyeti olduğu parantez içerisinde belirtilmiş, hadislerin kaynağı dipnotlarda gösterilmiştir. Yalnız
tefsiri yapılan bir grup âyet içerisinde tekrarlanan bir âyet veya âyetin bir bölümünün
âyet ve sûre adı belirtilmemiştir.
4-Tefsirde geçen hadislerin kaynağına ulaşılabilmesi için, o
ciltte geçen hadis metinlerinin başlangıç bölümü,
ciltteki sayfa numaralan ile birlikte, her
cildin sonuna konmuştur. Aynı şekilde her cildin sonuna, o ciltte geçen şiirlerin
Arapça metinleri de konulmuştur.
5- dizilerek hem
müellifin tefsirinden kolayca ayırdedilmesi, hem de tefsiri yapılan âyet ile açıklayıcı âyetler ve hadislerin birbirlerinden ayırdedilmesi sağlanmıştır.
6-Aranılan sûre ve âyete kolayca ulaşabilmek için tek rakamlı sayfalarda üstte bulunan çizginin ortasında
tefsiri yapılan sûrenin adını ve sûre numarasını belirttik. Aynı sayfanın üst sol köşesinde, o sayfada
tefsiri yapılan âyetin numarasını yazdık. Çift rakamlı sayfanın üst köşesine de tefsiri yapılan sûre ve âyetlerin kaçıncı cüzde olduğu belirtilmiştir.
7-Yukarıda açıklandığı şekilde dizilip, tashihleri yapılan
Türkçe metinler, Arapça metinlerle birlikte, Diyanet İşleri Başkanlığı Haseki Eğitim Merkezi Müdürü sayın Dr. Durak Pusmaz ile Haseki Eğitim Merkezi öğretim üyelerinden sayın Dr. Hüseyin Kayapınar'ın tetkiklerine sunulmuştur. Bu değerli ilim adamlarımız, Arapça eserin asıl metni ile
Türkçe tercümeyi, cümle cümle karşılaştırarak -varsa yapılmış olan tercüme hatalarını, yanlış anlamaları- tashih etmişlerdir. Böylece
Ruhul Beyan Tefsiri, Fatiha Sûresi'nden Nâs Sûresi'ne kadar kontrolden geçirilmiştir.
8-Haseki Eğitim Merkezi müdür ve öğretim üyelerinin kontrolünden ve tashihinden geçen bu metin, ayrıca Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi muhterem Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocamızın tetkikine sunulmuştur.
9-Bütün bu safhalardan sonra, daha çok bir okuyucu sıfatıyla, tarafımdan bir kere daha dikkatle okunmuş, gerek teknik açıdan, gerek anlam bakımından gözden kaçan eksikliklerin giderilmesine çalışılmıştır.
Böylece Şeyh Muhammed Ali es-Sabûnî'nin 6.2.1992 tarihli
Türkçeye tercüme için verdiği izin yazısındaki: "...Diğer taraftan
terceme konusunda çok hassas ve dikkatli davranılmasını da,
tefsir muhteviyatından herhangi bir kaybın olmamasını da dilerim...
Terceme esnasında Arap diline gerçekten vakıf hocalardan yararlanılsın..." tavsiyelerine titizlikle uyulmuştur.
Bu
tefsiri Türkçeye kazandırmak için bize izin veren muhterem
Şeyh Muhammed Ali es Sabuni'ye şükranlarımı arz ederim.
Bu çalışmanın düşünce safhasından sonuna kadar destek ve yardımlarını esirgemeyen,
tefsir doktoru, Süleymaniye Camii İmam ve Hatibi sayın Süleyman Mollaibrahimoğlu'na, eserin
tercümesine katılan bütün değerli arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ederim.
Bu güzide
tefsiri tercüme edenlerin, baştan sona
Arapça metinleriyle karşılaştırarak gerekli tashihleri yapan başta Dr. Durak Pusmaz olmak üzere değerli hocalarımızın ve emeği geçenlerin her birine teşekkür ederim.
Ruhul Beyan Tefsiri için yapılan bu çalışmayı metinleriyle karşılaştırarak kontrol edip, "
Rûhu'l-Beyân ve Muhtasarı Üzerine" başlığıyla bir takriz yazısı lütfeden Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi muhterem Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocamıza teşekkürü borç bilirim.
Dört yıla yakın hummalı bir çalışma ile Türkçeye kazandırmak ve Müslüman halkımızın istifadesine sunmak için gösterdiğimiz bu gayretleri, Rabbimin "Mal ve evlâdın fayda vermeyeceği bir günde..." (Şuara: 88) bana âhiret azığı kılmasını diliyor; bu hizmetleri salih amellerimden, rızasına uygun işlerden ve ömürlerin sonuna dek iyilikleri kalıcı olan güzelliklerden kılmasını yüce Mevlâ'dan niyaz ediyorum. Tevfik, Allah'tandır.
DAMLA YAYINEVİ
Mehmet DOĞRU
Emekli Eminönü Müftüsü
27 Recep 1415 / 30 Aralık 1994
TAKRİZ:
RUHUL BEYAN VE MUHTASARI ÜZERİNE
Dünyamızın en büyük denizi Büyük Okyanustur ve bu denizin üzerinde gemilerin geçmediği nice yerler, derinliklerinde, hiçbir dalgıcın ve denizaltının göremediği nice manzaralar vardır. Allah Kelâmı olan Kur'ân-ı Kerîm'i bir denize benzetecek olsak, bunun derinlik ve büyüklüğü karşısında okyanuslar bir avuç su olamaz. Sahâbe-i Kiram devrinden başlayarak günümüze kadar gelip geçmiş binlerce âlim, müfessir, bu uçsuz bucaksız denizi keşfe çıkmışlar, her biri hazırlık, âlet ve istidadına göre bu keşiften nasiplerini almış ve ümmete aktarmışlardır; ancak keşfedilen, edilemiyene nisbetle denizden damla mesabesinde kalmıştır.
"Bikr-i fikri kâinatın çâk çâk oldu fakat Perde-i ısmette kaldı ma'nî-i Kur'ân henüz."
İlâhi Kelâm'in tecellîgâhı olan
Kur'ân-ı Kerîm'i anlayıp anlatmak üzere hareket edenler, üç farklı yoldan yürümüşlerdir: Dirayet yolu, rivayet yolu ve işaret yolu.
1.Dirayet yolu: Akıl, dilbilgisi ve diğer ilimler ile ilgili âyet ve hadîslere dayanarak Kur'ân-ı Kerim'i anlama ve açıklama yoludur. Zemahşerî'nin Keşşafı, Razî'nin Mefâtîhu'l-Ğayb'ı, Elmalılı M. Hamdı Yazır'ın Hak Dini Kur'an Dili isimli
tefsîri bu yol ve usûlün seçkin örnekleridir.
2.-
Rivayet yolu: Bu yolu takip edenler, vahiy kaynağına dayanmayan bir açıklamanın muteber olamıyacağı -hatta bazılarına göre rivayete dayanmayan rey
tefsiri caiz olmadığı- için açıklamada Hz.Peygamber'e ait olduğu bilinen veya muhtemel bulunan rivayetlere dayanmışlar,
Kitâb'ı bu malzeme ile açıklamaya çalışmışlardır. İbn Cerîr et-Taberî'nin Câmi'u'l-Beyân'ı, Süyûtî'nin ed-Durru'l-Mensûr'u bu nev'in örnekleridir.
Şevkânî'nin
Fethu'l-Kadîr isimli
tefsirinde yaptığı gibi bu iki usûlü ayrı ayrı, fakat birbirini bütünler şekilde
kitabına alarak
tefsir yazanlar da olmuştur.
1-İşaret yolu: Bu yolu daha ziyade tasavvuf mesleğine müntesip olanlar takip etmişlerdir. Burada işaret, Allah Teâlâ'nın
müfessire lütfettiği ilham ve keşif mânasına gelmektedir. Söfî
müfessir, gönlünü, usûlüne göre, Feyyâz-ı Mutlak'a açmakta, oradan gelen ilham ile âyetleri anlayıp yorumlamaktadır. Şüphesiz bu yolu takip edenler de yeri geldikçe dirayet ve rivayetten faydalanmışlardır. İşaret yolu ile tefsir yazanlar arasında Sülemî (Hakaiku't-tefsîr), Kuşeyrî (Letâifu'l-işârât), Muhyiddîn b. Arabî (Kehf sûresine kadar yetmiş
ciltlik tefsiri), Ni'metullah Nahcevânî (el-Fevâtihu'l-İlâhiyye) gibi zatlar vardır. Âlûsî'nin Rûhu'l-Me'ânî isimli
tefsiri, dirayet ve işaret yollarını -birbirine karıştırmadan- ihtiva eden bir tefsir nev'idir.
5- Bursalı
İsmail Hakkı Hazretlerinin Ruhul beyan isimli büyük
tefsîri de dirayet ve işaret yollarını cemeden bir
tefsir sayılabilir. Sistematik olmamakla beraber
Müfessir, bu eserinde yeri geldikçe dirayet usûlünü kullanmış, fakat daha ziyade irşad ve işaret cihetine ağırlık vermiştir. Onun amacı, irşad olduğu için, eline geçen malzemenin sıhhati veya makuliyetinden ziyade maksada uygun olup olmadığına, anlatmak istediğini anlatmaya yardımcı olup olmayacağına bakmıştır. Bu yüzden
tefsirinde uydurma, akla ve mantığa sığmaz haber ve hikâyelere de yer verdiği olmuştur. İşte bu cihet, onun tefsirini okurken ve tavsiye ederken hep dikkat edilen ve dikkat çekilen bir kusur olarak görülmüştür.
Çağımızın gayretli ve irfanlı âlimlerinden Sâbûnî, bir tavsiye üzerine
Ruhu'l-beyan'ı ele almış, uydurma ve hurafe kabilinden olan nakilleri ayıklamış, sahih rivayetlerin kaynaklarını tesbit etmiş, fazla gördüğü kısımları atarak, tefsiri kolay okunur hale getirmiştir. Bu arada belki farsça bilmediği için farsça yazılmış kısımları da atmıştır. (Keşke bunları da tamamen atmak yerine ayıklamaya tabi tutsa idi.) Bu haliyle
"Tenvîru'l-Ezhân min Tefsîri-Ruhi'l-Beyân" adını verdiği
tefsir, yine de
Bursevi'nin irfan ve ilhamını aktaran, okunması kolay, mahzurları bertaraf edilmiş bir eser kılığına girmiştir.
Kendisi bu milletten olduğu halde
tefsirini Arapça-Farsça yazan
İsmail Hakkı merhum'un ilim ve irfanından, bu milletin çocuklarının istifade edememesi şüphesiz bir mahrumiyet idi.
Damla Yayınevi 'nin himmeti,
mütercimlerin meşkûr gayretleri, bu mahrumiyete son vermiş,
Bursevi'nin irfan çeşmesinden, Türkçe okuyanların da nasip almalarını mümkün hale getirmiştir. Görebildiğim kısımlarda,
tercümenin oldukça sade ve metne uygun olması, çoğu yerde
tercüme kokmaması da değerli bir kazanç olmuştur.
Bütün emeği geçenleri tebrik ediyor,
Yüce Kitabımızı anlama gayretine bu eserin de önemli bir katkısı olmasını Mevlâ'dan diliyorum.
Prof. Dr. Hayreddin KARAMAN
İSMAİL HAKKI BURSEVİ VE RUHUL BEYAN TEFSİRİ
A. Hayatı:
Ruhul Beyan Tefsiri 'nin
müellifi İsmail Hakkı, daha ziyade kaynaklarda İsmail Hakkı Burûsevî b. Mustafa İstambûli diye geçmektedir. Babası Mustafa efendi, İstanbul'da çıkan büyük bir yangın sonucu varını yoğunu kaybettikten sonra İstanbul'u terkederek Edirne civarındaki Aydos kasabasma yerleşti. İsmail Hakkı o yıl, yani hicrî 1063 (M. 1652) yılının Zilkade ayında, bir pazartesi günü bu kasabada dünyaya geldi. Bir nevî hal tercümesi olan "Kitâbu's-Silsile" adlı eserinde soyu Hz. Peygamber'e kadar dayandırılmaktadır.
Bursevi, şeyhi Adapazarlı Osman Fazlı'nın tavsiyesi üzerine çok genç yaşta meşhur âlimlerden Abdulbakî Efendi'den sarf, nahiv, mantık, ilm-i beyân, fıkıh, tefsir ve hadis dersleri aldı. Tahsilini bitirdiği zaman ise henüz yirmi yaşında idi. Şeyhi Osman Fazlı'nın daveti üzerine İstanbul'a gelerek muhtelif camilerde bir süre vaizlik yaptı. Daha sonra 1675'de vaizlik görevini sürdürmek üzere Üsküp'e gitti. Orada altı yıl kadar irşad faaliyetleriyle meşgul oldu.
Osmanlı âlim,
müfessir ve şeyhleri içinde eserlerinin çokluğuyla tanınan İsmail Hakkı 1685'de Osman Fazlı'nın tayin etmesiyle Bursa'ya giderek Celvetiye Tekke'sine şeyh oldu. Celvetî tarikatine mensup olduğundan dolayı aynı zamanda "Celvetî" lakabıyla da tanınır. Bursa'da verdiği tefsir dersleriyle büyük şöhret kazandı. Hayatının yirmi üç yılını alan "
Ruhu'l-Beyan" isimli
dört cildlik kıymetli
tefsirini de burada yazdı.
1700 ve 1711 yıllarında iki defa hacca giden müfessir Bursevî, ilk seferinde eşkiyanın saldırısına uğrayıp soyuldu ve canını zor kurtararak Şam'a iltica etti. Daha sonra oradan Bursa'ya döndü. Gördüğü birtakım rüyaların tesirinde kalarak 1717'de tekrar Şam'a gitti. Orada üç yıllık süre içerisinde on kadar eser telif ettikten sonra, büyük bir yurt hasreti ile İstanbul'a geldi. 1720-1722 yılları arasında Üsküdar'da ikamet ederek Ahmediye Camii'nde vaizlik yaptı ve bu arada tasavvuf ve ahlâk üzerinde pek çok eser yazdı. Bir aralık Magosa'ya sürgün edilen şeyhi Osman Efendi'yi gidip ziyaret etti. Daha sonra Sultan Mustafa devrinde iki sefer savaşa katıldı, bir süre de Mısır'da kalarak oradaki âlimlerden istifade etti.
Hareketli bir hayat geçiren
İsmail Hakkı, İstanbul'dan son olarak Bursa'ya döndü. Bütün
kitaplarını vakfederek bir kütüphane kurdu ve eşyalarını vârisleri arasında taksim etti. Geriye kalan bütün serveti ile de bir cami ve bir tekke inşa ettirdi. "Cami-i Muhammedi" adını verdiği cami halen mevcuttur.
Bursevî, son günlerini eser yazarak geçirdi ve "Kitabu'n-Netîce" isimli eseri ile çok verimli ilmî hayatını kapayarak hicrî 1137 (M. 1725) yılında öldü ve vasiyeti üzerine Tuzpazarı civarındaki tekkesine defnedildi. Sultan II. Abdulhamid Han'ın yakınlarından Hacı Ali Paşa tarafından hem türbesi hem de cami tamir ettirildi. Kabrinin üstü açık olup etrafında ve üstünde demir şebekeler vardır.
"Kebş-i ruhum Hakk'a kurbân eyledim" mısraı ile mezar taşında yazılı olan şu mısra vefat tarihini (h. 1137) göstermektedir:
Hak hak diye azm eyledi Hakkı Efendi cennete
(1)
İsmail Hakkı'nın Bursa hakkında bir kıt'ası:
Aceb midir hayât-ı nev (yeni hayat) bulursa mürde-diller
(ölü gönüller) anda,
Hakikat mezhar-ı enfâs-ı rûh-i kudsdür Bursa.
Nice gencîneler (hazineler) pinhân (gizli) eylemişdir kudsiyâtında,
Der-âguş ey'leyüb (sarmaş dolaş olup) anlarla dâim ünsdür (alışıktır) Bursa.
1-
İsmail Hakkı Bursevî'nin hayatı için bkz. el-Bağdâdî İsmail Paşa, Hediyetü'l-Ârifîn, İstanbul 1901, el, s.219;Bursalı Mehmet Tahir Efendi, Osmanlı Müellifleri, İstanbul 1333, c.l, s.28; Hayreddin ez-Zirikli, el-A'lâm, (2. baskı) c.l, s.309; İslam Ansiklopedisi 5. cild, İstanbul 1950, "İsmail Hakkı Maddesi"; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi Tabakatü'l-Müfessirîn, İstanbul 1974, c.2, s.712; Ömer Rıza Kehhâle, Mu'cemû'l-müellifîn, Beyrut, ts. c.2, s.266; Şemseddin Sami, Kâmûsu'l-A'lâm, İstanbul 1899, c.2, s.950.
Mısralarından:
Her mekân bir Tûr olur gerçek münacaat ehline.
Eserleri:
Osmanlı Devleti'nin yetiştirdiği en önemli şahsiyetlerden, ilim adamlarından ve tasavvuf ehlinden olan İsmail Hakkı'nın, kayıtlarda yer aldığına göre yüz altı kadar eseri vardır. Bunların en önemlileri
Arapça olup altmış kadarı ise Osmanlıcadır. O dönemde Arapçanın medrese dili olmasına rağmen eserlerinin bir kısmını Osmanlıca yazması ve imkân nisbetinde sade bir dil kullanması kayda değerdir. Sözü edilen eserlerin altmış kadarı tasavvuf ve ahlâk konusunda, yirmi altısı şerh ve geri kalanları ise tefsir, hadis, kelâm ve nahiv konularına aittir. Bir de divanı vardır.
Bursalı Mehmet Tahir Efendi, "
Osmanlı Müellifleri" isimli
kitabında müellife ait yüz küsur eserin adını zikretmiştir. Bu eserlerin çoğu risaleler halindedir ve otuz yedi kadarı ise muhtelif tarihlerde basılmıştır. Elyazması halinde bulunan eserleri de muhtelif kütüphanelerde, özellikle İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi'nde nüshaları bulunmaktadır. Başta
Rûhu'l-Beyân(2) olmak üzere Divan (İstanbul 1288), Furûk (İstanbul 1310), Kitabu'n-Netîce (İstanbul 1290), Kitabu'l-Hitâb (İstanbul 1293), Makalât (İstanbul 1288), Mesnevi Şerhi (İstanbul 1287), Pend-i Attar Şerhi (İstanbul 1267), Şerhu'l Kebâir (İstanbul 1257) önemli matbu eserleri arasında yer alır.
(3)
B.Ruhul-Beyan Tefsiri:
İsmail Hakkı Bursevi 'nin eserleri arasında özel bir yeri ve değeri olan
Ruhul Beyan Tefsiri, onun ilmî alandaki kudretinin ve telif sahasındaki becerisinin bir örneğidir. Kuşkusuz
tefsir sahasında kendi dönemine kadar pek çok eser verilmiş, Kur'an'ın anlaşılması ve daha iyi kavranması, mana ve maksatlarının yüce idraklere sunulması için usûl, metod ve ağırlık noktası açısından birbirinden farklı
tefsirler ortaya konulmuştur. Nitekim
müfessirlerden kimi dile ve edebiyata, kimi dilbilgisine, kimi kıraat yönüne ya da rivaye
2 Bu
tefsirin aslı dört cilt olup yine dört cilt halinde hicrî 1255, 1264, 1287 tarihlerinde Mısır Bulak Matbaası'nda; 1285 ve 1286'da İstanbul Matbaa-i Amire'de, 1389'da da yine İstanbul'da on cilt halinde basılmıştır.
3 Eserler hakkında bilgi için bkz. Bursalı Mehmed Tahir Efendi, Osmanlı Müellifleri, c1,s.30; el-Bağdâdî, Hediyyetü'l-Ârifîn, c.l, s.219; Süleymaniye Kütüphanesi Müellif Katalogu, Bursevî maddesi ve dirayete ağırlık vermiştir. Kısacası, her
müfessir anlayış, kapasite ve ihtisas sahasına göre
Kur'an'ı tefsir etmiş ve ilk dönem
müfessirlerinden aldıkları ilhamla ufuklarını aydınlatmışlardır.
Tefsir sahasında kaleme alınan ve ansiklopedik bir özelliğe sahip olan
Ruhul Beyan Tefsiri yirmi üç yıl gibi uzun bir sürede hazırlanarak ilim hayatına sunulmuştur. Aşağıda belirtilmeye çalışılan hususlar bu
tefsirin özelliğine dair bir fikir vermektedir.
Tefsirin metodu:
Bursevi, İslâm âleminde yeterince tanınan ve tefsir sahası ile ilgilenenler arasında önemli bir yer işgal eden
Ruhul Beyan Tefsirinin önsözünde kaydedildiğine göre pek çok eserden yararlanarak bu
tefsiri kaleme almıştır. Metod olarak, umumiyetle diğer
tefsirlerde görüldüğü gibi âyetler, bölümler halinde zikredilerek ardından
tefsir edilmekte, bazen de önce kelimelerin izahı yapılarak daha sonra açıklamaya geçilmektedir. Hem rivayet hem de dirayete yer verilen bu tefsirde, başta müfessirlerin üstadı sayılan İbn Abbas ve diğer
müfessir ashabın, tabiin sözlerine müracaat edilmiş; Taberî, Maturidî, İbn Atiyye, Razî, Kurtubî, Beyzavî, Suyutî ve Ebu Suud gibi meşhur
müfessirlerin tefsirlerinden alıntılar yapılmış ve kaynaklar zikredilmiştir.
Öte yandan, âyetlerin daha iyi anlaşılmasında da önemli derecede rol oynayan nüzul sebeplerine, yeri geldikçe temas edilmiş ve ilgili rivayetler dile getirilmiştir.
İsmail Hakkı, Hanefî mezhebine mensub bir müfessir olması hasebiyle
ahkâm âyetlerinin tefsiri esnasında öncelikle Hanefî'nin görüşünü zikretmiş olmakla birlikte diğer üç mezheb imamının görüşlerini de kaydetmeyi ihmal etmemiştir. Lügat, nahiv bilgisine ve az da olsa kıraat yönüne ihtiyaç nisbetinde eğilmiş, teferruata ve farklı görüşlere fazla yer vermemiştir. Kelimelerin izahında Ragıb İsfahanî'nin "el-Müfredât" isimli eserinden bolca nakiller yapmıştır.
Bunun yanında âyetlerin anlamı ve maksadın daha iyi anlaşılabilmesi için gerek görüldükçe âyet ve hadislerden örnekler verilmiş ve tasavvuf sahasında ün yapmış kişilerin sözlerinden nakillerde bulunulmuştur. Tabir caizse bu metodla taşın gediğine oturtulmuş olduğu söylenebilir. Aynı zamanda,
tefsirle ilgisi olsun veya olmasın ruh ve dînî heyecan veren kıssalar, cezbedici hikmetli sözler kaydedilmiş ve yer yer tavsiyelerde bulunulmuştur. Tasavvufa dair "et-Te'vilâtu'n-Necmiyye" isimli eser tasavvufla ilgili konularda müfessirin adeta temel kaynağı olmuştur.
Diğer taraftan,
Ruhul Beyan Tefsiri 'nde Arapça şiirler yanında Farsça şiirlere ve açıklamalara da oldukça yer verilmiş,
müfessirin özlü bilgi ve tavsiyeleri daha ziyade "Bil ki" mesajı ile sunulmaya çalışılmış ve "Keşşaf" isimli
tefsirde sık sık rastlanan "Şöyle dersen cevap olarak ben de şöyle derim" metodu aynen uygulanmıştır.
Kısacası
Ruhul Beyan Tefsiri, zayıf hadislere, tefsirle ilgili olmayan açıklamalara ve asılsız hikâyelere yer vermesi yüzünden eleştiriye uğraması bir tarafa bırakılacak olursa her yönden istifadeye ve takdire şayan bir
tefsirdir;
tefsir bilgisi yanında ruh ve dinî heyecan veren önemli bir kaynaktır.
MUHAMMED ALİ es-SABÛNÎ ve TENVÎRU'L-EZHÂN MİN TEFSİR-İ RÛHİ'L-BEYÂN
Daha ziyade Sabûnî diye bilinen Muhammed Ali, Şeyh Muhammed Cemil'in oğludur ve 1930 yılında Suriye'nin Halep şehrinde dünya'ya geldi. Hüsreviye İlahiyat Lisesini başarıyla bitirdikten sonra Suriye Vakıflar Bakanlığınca Ezher Üniversitesi'ne gönderildi. Orada, 1952'de İlahiyat Fakültesi'nden iyi bir derece ile mezun olan Sabûnî, 1954 yılında da mastır çalışmasını tamamladı. Bir süre Suriye'de öğretmenlik yaptıktan sonra öğretim üyeliği için Mekke'deki Ummu'l-Kura Üniversitesi'ne davet edildi. Burada Kur'an ilimleri tefsir ve hadis sahasında yirmi beş yıl kadar hizmet vererek pekçok öğrenci yetiştirdi. Bir süre önce de aynı üniversiteye bağlı "İlmi Araştırma ve İslâm Kültürünü Yaşatma Merkezi"ne geçti. Çalışmalarını halen sürdürmektedir.
Zamanımızın çok değerli ilim adamlarından olan Sabûnî'nin Kur'an ilimleri, tefsir ve hadis alanında yirmi beş kadar eseri vardır. Tenviru'l-Ezhân isimli bu tahkîk ve
muhtasar eserinden başka Safvetu't-Tefasir ismiyle tab edilen
üç cildlik tefsiri, Muhtasar İbn Kesîr, Muhtasar Taberi ve Ahkâmu'l-Kur'an önemli eserlerinden bir kaçıdır.
Tenvîrul-Ezhân Min Tefsir-i Rûhil-Beyân
Bu tefsir, adından da anlaşılacağına göre Ruhul Beyan Tefsiri 'nin muhtasarıdır. Orijinal olarak dört cilt halinde bulunan Ruhul Beyan Tefsiri, Sabûni'nin önsöz'de belirttiği gibi içinden farsça şiir ve izahlar çıkarılmış, zayıf rivayetler ayıklanmış ve tefsirle ilgisi olmayan bazı açıklamalardan ve sözlerden arındırılarak tahkik edilmiş, hülasa eleştiriye mahal kalmayacak şekle sokularak yine dört cilt halinde basılmıştır.
Yeni bir hüviyetle istifadeye sunulan, ilim ve yayın hayatına kazandırılan Ruhul Beyan Tefsiri ile ilgili böyle bir çalışmanın gerekli oluşuna yıllar önce temas eden son devrin büyük âlimlerinden merhum Ömer Nasuhi Bilmen, bu tefsirde bir kısım zayıf hadislerin, fazlalık denebilecek açıklamaların ve asılsız hikâyelerin yer aldığını belirtmiş ve şöyle demiştir.: "Tefsir, bu illetlerden arındırılmış olsaydı elbette kıymeti bir kat daha artar, bazı kimselerin tenkidine hedef olmaz ve adeta kendi tarzında eşsiz bir tefsir olurdu."
(4)
İşte Sabûnî beklenen ve özlenen bu çalışmayı başarı ile tamamlamış, ilmî usûl ve metod çizgisinden hareketle eldeki bu tefsiri ortaya koyarak ona "Tenvîru'l-Ezhân min Tefsiri Rûhi'l-Beyân" adını vermiştir.
4- Bkz. Ömer Nasuhi Bilmen, Tabakâtu'l-Müfessîrîn, c.2, s.714.
GİRİŞ
Hamd,
kitabımız Kur'an-ı Kerim'i düşünen akıl sahipleri için bir hatırlatma, uyarı ve gerçekleri bildiren bir kitap olarak indiren Allah'a aittir. Salât ve selâm, kendisine hikmet bahşedilen, hak ile bâtılı birbirinden ayırma özelliği verilen, okuma ve yazması olmayan, aslen Arap olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e olsun. Yüce Allah, o Peygamber'i, kendisine en yüce değeri, en hikmetli gerçekleri vererek üstün kılmıştır. Onun aile halkına, pâk ve temiz olan ashabına, kıyamete dek iyilik ve güzellikle ona uyan herkese de salât ve selâm olsun!
Ruhul Beyan, değerli âlim, İsmail Hakkı b. Mustafa el-İstanbûlî'ye ait bir
tefsirdir. Bu âlim, hicrî 12.yy. bilginlerindendir.
Tefsiri de tanınmış
tefsirlerden olup, İslâm dünyasındaki ilim adamları yanında iyi bir yere sahip bulunmaktadır. Gerçekte bu
tefsir, oldukça hacimli ve büyük ankislopedi niteliğindedir. Yazar bu eserinde tefsirin yanısıra oldukça geniş rivayetlere, haberlere, hikmetli sözlere, öğüt ve faydalı kıssalara yer vermiştir.
(1)
İsmail Hakkı Arapçayı iyi bilmesi yanında, Farsça ve Türkçeyi de çok iyi bilmektedir. Bu bakımdan o, eserinde Farsça birçok sözlere ve şiirlere de yer vermiştir. Böylece kitap tüm bu özellikleriyle oldukça hacimli bir ansiklopedi niteliği kazanmıştır. İşte bunun için bu
kitabı okumak ve tetkik etmek insana ağır gelmektedir. Gerçi onun tefsirinde oldukça değerli ve eşine az rastlanan bilgiler bulunmaktadır. Fakat bunlar oldukça geniş bir yer tutan nakiller, bir yığın önemsiz bilgiler, zaruret olmadığı halde dile ve gramere ait farklı görüşler ve daha bunun gibi birçok şeyler arasında kaybolmuş gitmiştir.
1-Yazarın biyografisi için bkz. Zerkeşî, A'lâm, 1/313; Yusuf Serkis, Mu'cemu'l-Matbuat, 1/44İ; Bağdadî,İzahu'l-Meknûn, İsmail Hakkı, H.1063-M.1652/H.1137, M.1724 yıllan arasında yaşamıştır. Allah rahmet etsin.