[2]Bilgi için bak; Tarihti Bağdad. Tabakatü'ş-Şafiiye. Tabakalul-Hanabile, Siyeru A'lami'n-Nübela. Tehzihu'l-Kemal ve Feıhu'l-Bari, Mukaddime.x
İMAM ZEBİDİ'NİN HAL TERCEMESİ
(1410-1488/812-893)
Zebidi, hadis hafızı, itkan sahibi Ebul Abbas Zeynuddin Ahmed b. Ahmed b. Abdullatif Şerci, Zebidi. Bulunduğu dönemin Yemen'li hadis bilginidir. Aynı zamanda âlim ve edip bir zattır. Hicri 812 yılında, bir Cuma gecesinde, Ramazan ayının 12'sinde Şerce beldesinde dünyaya gelmiştir. Burası Yemen toprakları içinde bulunan ve Zebid'e yakın olan bir yerdir. 893 yılında 9. Rebiulahir ayında Zebid'de vefat etmiştir.
Zebid: Halife Memun döneminde kurulan bir şehirdir. Birçok yetişmiş ilim adamı bu beldeye nispetle anılmaktadırlar. Birçok eseri bulunmaktadır, ilgili kaynaklarda biyografisi incelendiğinde görülecektir. Bu eserlerinden birisi dc elinizdeki el-Tecridu's-Sarih Liehadisi'l-Camii's-Sahih adlı bu eseridir.
Eserin ilk çevirisi Diyanet İşleri Başkanlığı adına Ahmet Naim ve Prof. Kamil Miras tarafından 12 cilt halinde yapılmış olup en önemli ve değerli bir çevirisidir.
Ayrıca bu eser, Abdullah Fevzi Kocaer tarafından da çevrilmiş ve okurun istifadesine sunulmuştur.
Elinizdeki eser, yanlışlıkla Hüseyin b. Mübarek Zcbidi'ye de nispet olunmuştur. Hüseyin b. Mübarek b. Muhammed b. Yahya b. Müslim b. İmran el-Rab'i dc aslında Zebidlidir. (Siracuddin Ebu Abdullah diye anılır.) Sonradan Bağdat'a yerleşmiştir. Hanbelî mezhebindendir. Şezeratû'z-Zeheb kitabında, "Fakihtir, dinine bağlı, iyi, dürüst, güzel ahlâklı ve alçak gönüllü biridir" diye tanıtılır.
Bağdat, Dımeşk/Şam ve Halep gibi yerlerde hadis okumuş ve okutmuş, birçok hadis hafızı ondan ders almıştır. Nitekim Debisi, Ziya ve Bulga sahibi bunların başında yer alır. Kendisi H. 63l/M. 1233 yılında vefat etmiştir.
Ayrıca bir Hanefi bilgini olan Ebu Ali Hüseyin b. Mübarek Zebidi dc Bağdat'a gelip orada yerleşen o bölge âlimlerindcndir. Nitekim bu da dinine bağlı, iyi ve arif bir zattır. Bu da yine Bağdat'ta H. 629/M. 1231 senesinde vefat etmiştir.
Ancak eserimizin sahibi ise yukarıda da geçtiği gibi H. 893/M. 1488 yılında vefat etmiştir. Hüseyin Mübarek diye de şöhret bulmamıştır. Hayreddin Zirikli, Kitabul A 'lam adlı eserinde, bu eserin yanlışlıkla Hüseyin b. Mübarek'e nispet edildiğini açık olarak belirtir.
Artık Allah'ın izniyle kitabımıza başlayabiliriz.
3 Bak Yakui Hamevi; Muccmut Buldan; Zirikli, cl.A'lam; İbn tmad Hanbelî, Şezeratuzzcheb. Hacı Halife, Keş-fuzzunun ve benzeri eserler.
İMAM ZEBİDİ'NİN HAL TERCEMESİ
(1410-1488/812-893)
Zebidi, hadis hafızı, itkan sahibi Ebul Abbas Zeynuddin Ahmed b. Ahmed b. Abdullatif Şerci, Zebidi. Bulunduğu dönemin Yemen'li hadis bilginidir. Aynı zamanda âlim ve edip bir zattır. Hicri 812 yılında, bir Cuma gecesinde, Ramazan ayının 12'sinde Şerce beldesinde dünyaya gelmiştir. Burası Yemen toprakları içinde bulunan ve Zebid'e yakın olan bir yerdir. 893 yılında 9. Rebiulahir ayında Zebid'de vefat etmiştir.
Zebid: Halife Memun döneminde kurulan bir şehirdir. Birçok yetişmiş ilim adamı bu beldeye nispetle anılmaktadırlar. Birçok eseri bulunmaktadır, ilgili kaynaklarda biyografisi incelendiğinde görülecektir. Bu eserlerinden birisi dc elinizdeki el-Tecridu's-Sarih Liehadisi'l-Camii's-Sahih adlı bu eseridir.
Eserin ilk çevirisi Diyanet İşleri Başkanlığı adına Ahmet Naim ve Prof. Kamil Miras tarafından 12 cilt halinde yapılmış olup en önemli ve değerli bir çevirisidir.
Ayrıca bu eser, Abdullah Fevzi Kocaer tarafından da çevrilmiş ve okurun istifadesine sunulmuştur.
Elinizdeki eser, yanlışlıkla Hüseyin b. Mübarek Zcbidi'ye de nispet olunmuştur. Hüseyin b. Mübarek b. Muhammed b. Yahya b. Müslim b. İmran el-Rab'i dc aslında Zebidlidir. (Siracuddin Ebu Abdullah diye anılır.) Sonradan Bağdat'a yerleşmiştir. Hanbelî mezhebindendir. Şezeratû'z-Zeheb kitabında, "Fakihtir, dinine bağlı, iyi, dürüst, güzel ahlâklı ve alçak gönüllü biridir" diye tanıtılır.
Bağdat, Dımeşk/Şam ve Halep gibi yerlerde hadis okumuş ve okutmuş, birçok hadis hafızı ondan ders almıştır. Nitekim Debisi, Ziya ve Bulga sahibi bunların başında yer alır. Kendisi H. 63l/M. 1233 yılında vefat etmiştir.
Ayrıca bir Hanefi bilgini olan Ebu Ali Hüseyin b. Mübarek Zebidi dc Bağdat'a gelip orada yerleşen o bölge âlimlerindendir. Nitekim bu da dinine bağlı, iyi ve arif bir zattır. Bu da yine Bağdat'ta H. 629/M. 1231 senesinde vefat etmiştir.
Ancak eserimizin sahibi ise yukarıda da geçtiği gibi H. 893/M. 1488 yılında vefat etmiştir. Hüseyin Mübarek diye de şöhret bulmamıştır. Hayreddin Zirikli, Kitabul A 'lam adlı eserinde, bu eserin yanlışlıkla Hüseyin b. Mübarek'e nispet edildiğini açık olarak belirtir.'
Artık Allah'ın izniyle
kitabımıza başlayabiliriz.
3 Bak Yakui Hamevi; Muccmut Buldan; Zirikli, cl.A'lam; İbn tmad Hanbelî, Şezeratuzzcheb. Hacı Halife, Keş-fuzzunun ve benzeri eserler. (
sahihi buhari tercümesi, sahihi buhari muhtasarı tercümesi, ravza yayınları buhari tercümes kitap, muhtasar sahihi buhari, sahihi buhari hadis kitabı, harun ünal tercümesi )
ZEBİDİ'NİN TECRİDİ SUNUŞU
Hamd, sena ve övgü, yoktan var eden, şekil veren, yegâne yaratan, var ettiklerine karşılıksız bağışlayan, tüm imkân ve kapıları açan, bol bol rızık verip ikram ve ihsanda bulunan, haklılık elde etmezden önce her türlü nimet, imkân ve fırsatları bahşeyleyen Allah'a aittir.
Allah'ın salât ve selâmı, en üstün ahlâkı tamamlamak üzere elçi olarak gönderdiği, kendisini tartışmasız olarak tüm varlıklara üstün kıldığı ve hatta varlık âleminde var olan her şeyden ve fizik ötesi âlemin de varlıklarından üstün kıldığı peygamberine, onun Allah yolunda elinde bulunan her şeyi harcamada öncülük etmekle tanınan değerli ailesine, kısaca ehl-i beytine, ona itaatte ve kendisiyle uyum sağlamada hiçbir şeyden çekinip kaçınmayan sahabesine mahsustur. Öyle ki, gece ve gündüz sürekli salât ve selam hep O'nun üzerine olsun.
Asıl konuya gelince, bilmelisin ki, Camiu's-Sahih adlı eser, İslâm dünyasının hadis imamlığında en büyük ve tek kişisi, hadis bilginlerinin ve önderlerinin öncüsü Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail b. İbrahim el-Buhari (rh)'ın (194-256) eseridir. Sahasında yazılan eserlerin en büyüğü, en önemlisi ve faydaca en çok yararlı olanı bu Camiu's-Sahih adlı eserdir.
Ne var ki bu eserde tekrar tekrar geçen hadisler farklı bölümlerde farklı başlıklar altında dağınık ve hadisten bölümler şeklinde verilmiştir. Bir kimse herhangi bir konudaki bir hadisi bulmak istediğinde, oldukça zor ve çetin bir araştırmanın sonucunda aradığını bulabilmektedir.
Esasen Buhari (rh)'ın hadisleri bu şekilde dağınık bölümlerde parçalar halinde vermesinin nedeni ise, kendisinin bizzat bu hadisi elde ediş yollarının, yani tariklerinin çokluğuna ve o hadisin meşhur olduğuna işaret içindir.
Bizim buradaki amacımız ise, bu kitabımıza bizzat hadisin kendisini almaktır. Çünkü Buhari'nin yukarıda adı geçen eserine aldığı tüm hadislerin zaten sahih olan hadisler olduğu herkesçe bilinmektedir.
Nitekim Müslim adlı sahih eseri şerh eden Şafii âlimlerinden İmam Nevevi (631/1233-672/1227), bu şerhin önsözünde şu ifadelere yer vermektedir:
"İmam Buhari, farklı senetlerle gelen hadisleri değişik bölüm başlıklarında, birbirleriyle alakası olmayan bölüm başlıkları içerisinde ele almıştır. Hatta bu hadislerin birçoğunu konuyla ilgisi olmayan bölümler içerisinde zikretmiştir. Kişi aradığı bir konunun, ilk bakışta hiç de ihtimal vermeyeceği bab başlıkları içerisinde olduğunu görecektir. Kaldı ki, konuyu araştıranlar açısından hadisin tüm geliş yollarım bilmesi ve tespiti de oldukça zor bulunmaktadır. Aynı zamanda zikrettiği tüm hadislere ait tarikleri, yani senetleri tespit etmesi ve bunlara güveni sağlaması da bu haliyle oldukça zor görünmektedir" der ve şöyle devam eder: "Gördüm ki son dönem hadis bilginlerinden kimileri, bu gibi durumlarda yanılgıya düşmüşlerdir. Bu yüzden de Buhari'nin Sahih adlı eserinde hadis yer aldığı halde, 'Böyle bir hadis Buhari'de bulunmamaktadır' deme gafletini göstermişler ve aradıkları hadisin hiç de tahmin etmeyecekleri bir bölüm içerisinde yer alabileceğini akıllarına getirmemişlerdir ve söz konusu hadisi oradan almayı akıl edememişlerdir."
İşte durum böyle olduğundan Buhari'deki bu mükerrer hadisleri ayıklayayım, akılda kolaylıkla kalabilmesi için de senetlerini de zikretmeksizin eserimi hazırlamak yolunu seçtim. Eserimi hazırlarken bir hadis geldiğinde, öncelikle o hadisi hemen eserime aldım, ikinci bir yerde aynı hadis karşıma çıkınca, eğer bu ikincisinde bir fazlalık var ise ve bu fazlalığı almamda bir yarar görmüş isem hemen onu ekledim, değilse, o fazlalığı almadım.
Bazen de oldukça özet denebilecek bir hadis daha önce geçmiş olabilir, ancak sonraki bölümlerde, bir farklı rivayet ile aynı hadis daha geniş olarak bir takım ilavelerle geçmiş olabilir. İşte bu gibi durumlarda, kısa olan ilk hadisi eserime almayıp, faydalı olacağına kanaat getirdiğim daha uzun ve ilaveli olan, birinciyi de içeren ikinci hadisi almışımdır.
Ben bu hadislerden de senet açısından bizzat da Allah Resulüne varıp ulaşanlarını aldım. Ancak maktu olan yani senet açısından Allah Resulüne kadar ulaşamayan ve fakat sadece Tabiinin söz ve fiillerine kadar ulaşabilenlerini almadığım gibi, muallâk olanlarını da, yani senedin baş tarafından veya son kısmından bir veya daha çok ravisi düşmüş olanlarını da almadım. Bu arada gerek sahabeye veya onlardan sonra gelenlerin haberlerine ilişkin olsun, hadis ile herhangi bir alakası olmayanlarını, içerisinde Allah Resûlü'nün adının geçmediği hadisleri de bu eserime almadım.
Örneğin; Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer'in Saidc oğulları gölgeliğine gidip orada bulunanlarla aralarında geçen konuşmalar gibi... Aynı şekilde Hz. Ömer'in şehit edilmesi ve Hz. Aişc annemizden, Hz. Peygamber (sav) ile Hz. Ebu Bekir'in yanına defnedilmesi konusunda izin istemek üzere oğluna vasiyette bulunması gibi. Aynı şekilde bir şûra kurmaları konusunda konuşup görüşmesi ve Hz. Osman'a (ra) biat edilmesini vasiyet buyurması gibi... Yine Hz. Zübeyir'in ölümünden sonra oğlu tarafından borcunun ödenmesi konusundaki vasiyeti gibi konuları almadım. Evet, işte bu ve benzeri konuları sırf bu açıdan burada zikretmedim.
Diğer taraftan ben, hadisin kimler tarafından rivayet olunduğunun bilinmesi için de, özellikle her hadisi rivayet etmiş olan sahabenin adını yazdım ve bu konuda İmam Buhari'nin söz konusu ettiği lafza dokunmayıp aynen aldım.
Örneğin; kimi zaman Hz. Aişe'dcn, kimi zaman İbn Abbas'tan, bazen dc Abdullah İbn Abbas'tan diye zikretmiş ise, ben de bu ifadeleri aynen korudum. Nitekim İbn Ömer de bu uygulamaya göre değerlendirilmiştir. Bazen ise Enes'ten ve kimi zaman da Enes b. Malik'ten diye rivayet etmiş olduğundan ben dc bu tür ifadelerini aynen korudum. Kısaca tüm bu gibi hususlarda hep ona bağlı kaldım. Bazen ise bir sahabeyi kastederek, "Filan kimseden, onu da Allah Resûlü'nden rivayet ettiği..." gibi diye zikretmiş...
Bunu da yine bu şekliyle aynen aktardım. Bazen de, "Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu" diye zikretmiş ve kimi zaman ise, "Peygamber (sav) şöyle şöyle buyurdu" diye zikretmiş ben de aynen bunlara uydum. Kısaca bu tür hususlarda Buhari'ye ait olan lafızları aynen korudum ve ona uydum. Şayet bu eserde, Buhari'nin lafızlarıyla çelişen yani ona aykırı gözüken bir durum söz konusu olmuş ise, o farklılık veya değişiklik, nüshaların farklı vc değişik olmasından kaynaklanmış olabilir.
Allah'a hamdolsun ki, adı geçen
kitap ile alakalı olarak değişik hocalarımdan aldığım bilgiler kanalıyla arada hiçbir kopukluk olmaksızın kesintisiz bir biçimde
Buhari'den bana ulaşan oldukça fazla sened bulunmaktadır.
İşte bunlardan bir örnek, benim hocam Allamc Nefisuddin Eburrebi' Süleyman b. İbrahim el-Alevi (rh)'dan bizzat okuyarak, çoğunu da kendisinden dinlemek suretiyle, bir kısmını da icazet yoluyla alıp öğrenmişimdir. Bütün bu bilgileri Taizz şehrinde, hicri 823 yılında kendisinden aldım.
Kendisinden bu bilgileri, icazet yoluyla aldığımı belirttiğim söz konusu hocam söze başlayıp bana dedi ki:
"Bize bunu babam ve bizim hocamız büyük imam, muhaddislerin şeref payesi ve el-Gazuli diye tanınan Dımaşklı Musa İbn. Musa b. Ali'den tamamını okudum diye haber verdi."
Her iki hocam da dediler ki: "Bize bunu, her konuda senedlerin kendisine dayandırıldığı hocam el-Muammer Ebu'l-Abbas Ahmed b. Ebu Talib el-Haccar, birincisini icazet yoluyla vc ikincisini de kendisinden bizzat dinlemek suretiyle bildirdi.
Yine bu dayandığım senedlerden bir diğer yol da, benim bunu Şeyh Salih İmam Veliyullah Ebu'l-Feth Muhammed İbn İmam Zcynuddin Ebu Bekir b. El-Hüseyin el-Medeni el-Osmanî'den çoğunu dinleyerek vc tümünü de icazet yoluyla aldığım rivayettir.
Bir diğer hocam da hadis hafızlarının sonuncusu Şeyh İmam Şemsuddîn Ebu'l-Hayr Muhammed b. Muhammed b. Muhammed el-Cezeri ed-Dımaşki, Kadı Allame Hafız Takıyyuddin Muhammed b. Ahmed el-Fasi Şerif cl-Hascni el-Mekki'den -ki kendisi kutsal Mekke'nin kadısıdır- aldım. Hepsinden de bunları bilinen (muayyen) bir icazet yoluyla aldım.
Bu hocalarımın her üçü dediler ki: "Bize bu bilgileri haber veren Şeyh İmam ve hadis hafızı hadis bilginlerinin hocası ve İbn Ressam diye tanınan Ebu İshak İbrahim b. Muhammed b. Sıddik haber verdi ve dedi ki; 'Bize bunu Ebu'l-Abbas Haccar bildirdi.' Bunu da bana âli isnad olarak Şeyh İmam Zcynuddin Ebu Bekir b. El-Hüseyin el-Medeni cl-Meraği -ki kendileri hocamız Ebu'l-Feth'in oğludur- ile kadılar kadısı Mecduddin Muhammed b. Yakup Şirazi'den genel icazet yoluyla aldım."
Bu iki ilim adamı da dediler ki, "Bize Ebu'l-Abbas Haccar haber verdi ve dedi ki: "Bize bunu Şeyh Salih Hüseyin b. Mübarek Zebidi haber verdi ve dedi ki, bize bunu Şeyh Salih Ebulvakt Abdulevvel b. İsa b. Şuayıp Herevi es-Sofı haber verdi. Bu da dedi ki, bize, Şeyh Fakih Abdurrahman İbn Muhammed b. Yusuf b. Muzaffer Davudi haber verdi. Dedi ki; bize de İmam Ebu Muhammed Abdullah b. Ahmed b. Hammuye Serahsi haber verdi ve dedi ki, bize bunu Şeyh Salih Muhammed b. Yusuf Ferabri haber verdi ve dedi ki, bize bunu büyük İmam Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail İbn İbrahim Buhari (rh) haber verdi."
Burada İmam Buhari'ye dek isimlerini saydığım tüm hadis bilginlerinin Buhari'ye ulaşana dek tüm rivayetlerinde değişik tariklerden gelen birçok isnadları (senedleri) bulunmaktadır.
Allah'ıma hamd ederek belirtmeliyim ki benim de burada isimlerini zikrettiğim hocalar dışında daha birçok hocalara dayanan isnad hocalarım bulunmaktadır. Ancak hepsini saymam halinde söz uzayacağından ben sadece bu saydıklarımın tarikleriyle yetindim, iş uzamasın diye diğerlerini saymaya gerek duymadım. Çünkü bu saydıklarım daha çok şöhret bulup tanınmışlar vc senet bakımından âli isnaddırlar. Bu açıdan diğerlerine gerek duymadım.
Bereketi bol olan bu mübarek kitabıma da, et-Tecridu's-Sarih Liehadisi'l-Camii's-Sahih adını verdim.
Yüce Allah'tan dileğim o ki, bu eserim sayesinde insanları yararlandırsın ve bunu en samimi olarak rızasına muvafık kılsın. Amellerimizi ve amaçlarımızı da Efendimiz Muhammed (sav)'in, Ehl-i Beytinin ve tüm ashabının hürmetine hayırla ve salah ile kabul buyursun.
Artık asıl konumuz olan kitabımıza başlama zamanı gelmiştir ve biz de Allah'ın izniyle bu işe girişiyoruz.
Bir diğer hocam da hadis hafızlarının sonuncusu Şeyh İmam Şemsuddîn Ebu'l-Hayr Muhammed b. Muhammed b. Muhammed el-Cezeri ed-Dımaşki, Kadı Allame Hafız Takıyyuddin Muhammed b. Ahmed el-Fasi Şerif cl-Hascni el-Mekki'den -ki kendisi kutsal Mekke'nin kadısıdır- aldım. Hepsinden de bunları bilinen (muayyen) bir icazet yoluyla aldım.
Bu hocalarımın her üçü dediler ki: "Bize bu bilgileri haber veren Şeyh İmam ve hadis hafızı hadis bilginlerinin hocası ve İbn Ressam diye tanınan Ebu İshak İbrahim b. Muhammed b. Sıddik haber verdi ve dedi ki; 'Bize bunu Ebu'l-Abbas Haccar bildirdi.' Bunu da bana âli isnad olarak Şeyh İmam Zcynuddin Ebu Bekir b. El-Hüseyin el-Medeni cl-Meraği -ki kendileri hocamız Ebu'l-Feth'in oğludur- ile kadılar kadısı Mecduddin Muhammed b. Yakup Şirazi'den genel icazet yoluyla aldım."
Bu iki ilim adamı da dediler ki, "Bize Ebu'l-Abbas Haccar haber verdi ve dedi ki: "Bize bunu Şeyh Salih Hüseyin b. Mübarek Zebidi haber verdi ve dedi ki, bize bunu Şeyh Salih Ebulvakt Abdulevvel b. İsa b. Şuayıp Herevi es-Sofı haber verdi. Bu da dedi ki, bize, Şeyh Fakih Abdurrahman İbn Muhammed b. Yusuf b. Muzaffer Davudi haber verdi. Dedi ki; bize de İmam Ebu Muhammed Abdullah b. Ahmed b. Hammuye Serahsi haber verdi ve dedi ki, bize bunu Şeyh Salih Muhammed b. Yusuf Ferabri haber verdi ve dedi ki, bize bunu büyük İmam Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail İbn İbrahim Buhari (rh) haber verdi."
Burada İmam Buhari'ye dek isimlerini saydığım tüm hadis bilginlerinin Buhari'ye ulaşana dek tüm rivayetlerinde değişik tariklerden gelen birçok isnadları (senedleri) bulunmaktadır.
Allah'ıma hamd ederek belirtmeliyim ki benim de burada isimlerini zikrettiğim hocalar dışında daha birçok hocalara dayanan isnad hocalarım bulunmaktadır. Ancak hepsini saymam halinde söz uzayacağından ben sadece bu saydıklarımın tarikleriyle yetindim, iş uzamasın diye diğerlerini saymaya gerek duymadım. Çünkü bu saydıklarım daha çok şöhret bulup tanınmışlar vc senet bakımından âli isnaddırlar. Bu açıdan diğerlerine gerek duymadım.
Bereketi bol olan bu mübarek kitabıma da, et-Tecridu's-Sarih Liehadisi'l-Camii's-Sahih adını verdim.
Yüce Allah'tan dileğim o ki, bu eserim sayesinde insanları yararlandırsın ve bunu en samimi olarak rızasına muvafık kılsın. Amellerimizi ve amaçlarımızı da Efendimiz Muhammed (sav)'in, Ehl-i Beytinin ve tüm ashabının hürmetine hayırla ve salah ile kabul buyursun.
Artık asıl konumuz olan kitabımıza başlama zamanı gelmiştir ve biz de Allah'ın izniyle bu işe girişiyoruz.
Lafzen Mütevatir: Bütün rivayetlerinde lafızları aynı olan mütevatir hadislere denir.
Manen Mütevatir: Sözleri arasında farklılık bulunmakla birlikte muhtevaları aynı olan rivayetlere "Manevi Mütevatir" denir.
Mütevatir hadis kesin bilgi ifade eder ve onları inkâr edenler kâfir olurlar.
Ahad Hadis: Ravilerin sayısı bakımından mütevatir hadis derecesine ulaşmayan rivayetlere Âhâd hadis denir.
Meşhur Hadis: Başlangıçta bir-iki tarafından rivayet edilmişken daha sonraki nesillerde tevatür derecesine ulaşan hadislere denir.
SIHHAT DERECESİNE GÖRE (DELİL OLMASI AÇISINDAN) HADİSLERİN ÇEŞİTLERİ
Hadislerin delil olmaları sıhhat (sağlamlık) derecesine bağlıdır. Hadisler güvenilir olup olmama yönünden üç kısma ayrılmışlardır. Sahih, Hasen ve Zayıf.
Sahih Hadis: Adalet vc Zabt sahibi (ilahi emirleri yerine getirip günahlardan kaçınan ve hadisi başkasına rivayet edinceye kadar hocasından aldığı gibi koruyan) ravilerin muttasıl (baştan sona kesintisiz) bir senetle rivayet ettikleri şaz (güvenilir ravilerin rivayetlerine ters düşmeyen) ve muallel (senedinde ve metninde gizli bir kusuru) olmayan hadistir.
En güvenilir hadisler Buhari ve Müslim'in kitaplarında topladıkları hadislerdir. Hasen Hadis: Ravisi Zabt açısından biraz kusurlu olan hadistir. Bu hadisler fıkıh kitaplarında delil olarak kullanılmıştır.
Zayıf Hadis: Sahih ve Hasen hadisin şartlarını taşımayan taşımayan hadislere "Zayıf Hadis" denir.
Zayıf hadisler Sahih hadiste bulunması gereken özelliklerden birini ya da bir kaçını taşımamasına göre dereceleri de farklılık arz eder.
Sahih Hadisin Kısımları:
Buhari ve Müslim'in rivayet ettiği hadisler
Buhari'nin tek başına rivayet ettiği hadisler
Müslim'in tek başına rivayet ettiği hadisler
Buhari ve Müslim'in rivayet etmediği ancak onların şartlarına uyan hadisler
Yalnızca Buhari'nin şartlarına uyan hadisler
Yalnızca Müslim'in şartlarına uyan hadisler
Diğer imamların sahih gördüğü hadisler
HADİSİN DİNDEKİ YERİ
Hadisler, Kur'an-ı Kerim'den sonra dinin temel ikinci kaynağıdır.
İnsanlığa bir hidayet rehberi olarak gönderilen Kur'an-ı Kerim, peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimiz tarafından tebliğ edilmiş, onun hayatı adeta yaşayan bir Kur'an olmuştur.
Kur'an-ı Kerim'in ayetlerini şüphesiz ki en iyi anlayan Vahyin kendisine indiği Allah Resulü olmuştur. O halde hadisler Kur'an'ın doğru bir şekilde anlaşılması için vazgeçilmez bir kaynaktır. Peygamber (sav)'in hadisleri olmadan dini hayatın yaşanması âdeta imkânsızdır.
Zira hadisler Kur'an'ın müşkil ayetlerini tefsir eder, âm (genel-geniş kapsamlı) ifadelerini daraltır ve Kur'an'da yer almayan meselelere açıklık getirir. (Hayızlı kadının kılamadığı namazları kaza etmemesi gibi)
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de otuzdan fazla ayette peygamber (sav)'e itaat edilmesini emretmektedir. Onlardan birkaç tanesi şunlardır: "Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." (Nisa:80)
"Peygamber mü'minler için kendi öz nefislerinden önde gelir."
"Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman gerek mü'min erkek için ve gerek mü'min kadın için o işlerde seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse açık bir sapıklığa düşmüş olur." (Ahzap: 39)
"Andolsun ki muhakkak ki size; Allah'a ve ahiret gününe ümit besler olup da Allah'ı çok zikreyleyen kimseler için Resulullah'ta pek güzel bir örnek vardır.
"Yok yok! Rabbinc yemin ederim ki, onlar arasında çıkan çapraşık işlerden seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefislerinde hiçbir darlık duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (Nisa:6/50)
Peygamber (sav)'i nazarı dikkate almadan Müslüman olunamayacağı gibi onun sünnetine rağmen veya sünneti dikkate almadan da Müslüman olunamaz.
Bu hususla ilgili olarak Peygamber (sav) şöyle buyuruyor:
"Ümmetimin tamamı cennete girecektir. Yalnız yüz çevirenler hariç." Ashap sordu:
Ey Allah'ın Resulü! Kimler yüz çevirecekler? Resulullah (sav):
"Bana itaat eden cennete girer. Bana isyan eden yüz çevirmiş olur.
İmam Şafı (rh) Ayet-i Kerimeler de geçen "Hikmef'le sünnetin kastedildiğini belirtmiştir.
Müfessirlerden Fahreddin Râzi ve Âlisi'de ayet-i kerimeyi aynı şekilde tefsir etmişlerdir.
"Bana Kur'an ve onun kadar da hikmet verildi." Hadisi de hikmetin sünnet anlamına geldiğine işaret etmektedir.
Yine Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Bir kişiye koltuğuna yaslanmışken hadisim ulaşır da aramızda Allah'ın kitabı var. Ondaki helali helal, haramı haram sayarız, derse (bilsin ki) Resulullah'm haram kıldığı da Allah'ın haram klldlğl gibidir." (Buhari, llacc:50.70 Müslim. Hacc:2489)
Resulullah (sav)'in hadisleri hakkında ileri-geri konuşup, sünnet etrafında şüphe uyandırmak isteyenler bu yaptıklarıyla ancak İslam'a zarar vermiş olurlar.
Resulullah (sav)'in risalet görevini aldıktan sonra yaşamış olduğu 23 yıllık uzun bir dönem Kur'an'ın hayata uygulanış biçimini ifade eder. Onun hayatı yaşayan bir Kur'an'dır. Yalnızca Kur'an'la amel ederiz diyenler, esasen Resulullah (sav)'i Müslümanların gönlünden ve pratik hayatından silmek isteyenlerdir.
Bu anlayış yerli bir düşünce değildir. Müşriklerin İslam coğrafyasına monte edilmek istendiği çok yanlış ve tehlikeli bir yoldur. Hedeflenen ise İslam'da reform yapmak dini hayatı sulandırıp cahiliye benzeri yaşam şeklini meşrulaştırmaktır. "Kur'an bize yeter" diyenlerin dini hayatlarına ve aile yaşamlarına bakıldığında bu gerçek gün gibi görülecektir. Yüce Allah hepimizi Resulünün izinde yürüyüp şefaatine kavuşmaya mazhar kılsın.
Ravza Yayınları Sahihi Buhari Muhtasarı ve Tercümesi kitabını incele diniz.