Kitap Eyyubi Devleti Salahaddin Eyyubi ve Kudüs'ün Yeniden Fethi
Yazar Prof. Ali Muhammed Sallabi
Yayınevi Ravza Yayınları
Kağıt Cilt 2.Hamur, Karton kapak cilt
Sayfa Ebat 758 sayfa, 16,5x23.5 cm
Ali Muhammed Salllabi Salahaddin Eyyubi ve Kudüsün Yeniden Fethi kitabı nı incelemektesiniz.
Salahaddin Eyyubi Kudüsün Yeniden Fethi kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
EYYÜBİLER DEVLETİ SELAHADDİN EYYUBİ VE KUDÜS'ÜN YENİDEN FETHİ
PROF. ALİ MUHAMMED SALLABİ
Hz. Ömer tarafından 638 yılında fethedilen Kudüs maalesef Müslümanların zaafa düşmeleri neticesi 1097 yılında Haçlılar tarafından işgal edilmiş ve bu işgal 1186 yılına kadar sürmüştür.
Selahaddin Eyyübi birçok fetih hareketlerine imza atmıştı ama yüzü asla gülmüyordu. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda, "Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki? Silahınız paslanıyorsa bilin ki imanınızda paslanıyor demektir. İman sahibi kişi asla haksızlığa sabredemez" şeklinde cevap veriyordu. Nihayet Kudüs'ün yeniden fethi bu Kudüs sevdalısı komutana 1186'da nasip oldu.
Üç bölümden oluşan bu kitabın birinci bölümünde Eyyübi Devleti'nin kuruluşundan önceki haçlı seferlerinden bahsedilmektedir. İkinci bölümde Eyyübi devleti'nin kuruluşu ve Selahaddin Eyyübi'nin ilme ve ilim adamlarına karşı duyduğu sevgi ve saygı anlatılmaktadır. Üçüncü bölümde ise Hıttin Savaşı ve Kudüs'ün yeniden fethi bütün detaylarıyla anlatılmaktadır.
MUKADDİME
Hamd, Allah'a aittir. Yardımı ve hidayeti O'ndan diler ve O'na istiğfar ederiz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O na sığınırız. Allah'ın hidayet ettiğini kimse dalalete sürükleyemez, O'nun dalalette bıraktığını da kimse hidayete erdiremez. Ben şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. Yalnızca O vardır. O'nun ortağı yoktur. Yine ben şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve Resûlüdür.
"Ey iman edenler, Allah'tan O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslüman olarak ölün."2
"Ey insanlar, sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden sakının. Adını anarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz ki Allah sizi gözetliyor."3
"Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Çünkü bu sebeple Allah) işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse büyük kurtuluşa ermiş olur."4
Ya Rabbi, celalinin ve azametinin gereği üzere sana hamd olsun. Rızana kavuşmak için sana hamd olsun, rızana kavuştuktan sonra da sana hamd olsun. Bu kitap; Nübüvvet, Hulefa-i Raşidin, Emeviler, Selçuklular, Zengîler, Murabıtlar, Muvahhidînler ve Osmanlılar dönemiyle ilgili daha önce neşrettiğimiz kitapların bir devamıdır. O dönemlerle ilgili şu kitaplarımız çıkmıştı: Es-Siretü'n Nebeviye, Ebubekir, Ömer bin el-Hattab, Osman bin Affan, Ali bin Ebu Talib, Hasan bin Ali, Muaviye bin Ebu Süfyan, Ömer bin Abdülaziz, Fıkhu'n Nasr ve't Temkin fi'l Kur'ani'l Kerim, Es-Si-maruz Zekiye li'l Hareketi's Senûsiyye, Es-Sultan Muhammedel-Fatih, Eş-Şeyh Abdül-kadir el-Geylânî, El-lmamu'l Gazali, Hakikatü'l Hilaf Beyne's Sahabe, Fikru'l Havaric
2-Âli İmran, 102
3-Nisa, 1 4Ahzab, 70-71
ve) Şia fi Mizani Ehli's Sünneti ve'l Cemaa, El-Vesetiyye fi'l Kur'ani'l Kerim, Akîdetü'l Müslimîn fi Sıfati Rabbi'l Âlemin. Bu kitaba *'Selahaddin el-Eyyûbi, Fatımî Devletini Sona Erdirme Gayreti ve Kudüs'ü Kurtarışı" adını verdim. Bu kitap, Haçlı Seferleriyle ilgili serimizin önemli bir halkasını oluşturmaktadır. Daha önce bu hususta "Selçuklular" ve "Zengîler" adlı kitaplarımız çıkmıştı. Allah Teâlâ'dan en güzel isimleri ve en yüce sıfatlarıyla bu çalışmamızın rızasına muvafık olmasını ve kullarına faydalı olmasını istiyoruz. Ayrıca bu tarihî serimizi tamamlamaya bizi muvaffak kılmasını Allah'tan niyaz ediyoruz.
Bu kitap, Haçlılarla Sünni Müslümanlar arasında geçen mücadeleden bahsetmektedir. Birinci bölümde Eyyûbî Devleti'nin kuruluşundan önceki Haçlı Seferlerinden bahsedilmiştir. Orada Haçlı Seferlerinin tarihî köklerine inilmiştir. Bizanslılarla Müslümanlar arasındaki mücadeleden, Müslümanların Endülüs'teki mücadelesinden, Papa İkinci Urbanın liderlik ettiği Haçlı Seferlerinin tabii yapısından, İslam âlemini tam bir kuşatma altına alan hareketten ve Osmanlıların onlara karşı mukavemetinden ve modern sömürge hareketlerinden bahsedilmiştir. Orada Haçlı Seferlerinin en önemli sebeplerine değindim. Dinî, siyasi, içtimai ve iktisadi sebepleri açıkladım.
Akdeniz havzasında, Sicilya'da, Endülüs'te ve Afrika'da değişen dengelerden, Bizans imparatorunun Papa İkinci Urbandan yardım istemesinden, İkinci Urbanın şahsiyetinden, Haçlı Seferleri için öngördüğü kapsamlı projesinden bahsettim. Birinci Haçlı Seferi'nin çıkışını, istiladan sonraki stratejilerini, Selçuklular döneminde mukavemet unsurlarının ortaya çıkışını, fakih ve kadıların cihada iştirak edişlerini, insanları savaşa teşvik edişlerini, mukavemet unsurları içinde yer alan şairlerin rolünü açıkladım. İmadüddin Zengî'den önceki Selçuklu cihad liderlerinin hususiyetlerinden ve Haçlılara karşı verdikleri mücadeleden bahsettim. Musul Emîri Kıva-muddevle Karboğa, yine Musul Emîri Çökürmüş, Mardin ve Diyarbakır Emîri Sekman bin Artuk, Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan ve Musul Emîri Şerefüd-devle Mevdûd bin Tuntekin. Şerefüddevle Mevdûd'un Haçlılara karşı hamleleri imadüddin Zengî'nin hamlelerinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Selçuklu emirleri döneminde cihad hareketine karşı en büyük engelleri anlattım. O engellerin en önemlisi olan Bâtıniliğe değindim; ki o asırda Bâtınilik İslami cihad liderlerine karşı odaklanmıştı, onları yok ediyordu. Sanki onların zehirli hançerleri Şam ve Cezire topraklarında Haçlılar lehine Müslümanlar aleyhine yollar açıyordu. Onlar sayesinde Haçlıların ayakları bu topraklara daha sağlam basıyordu. Tarihî vakalar İslami cihad önderlerinin bu asırda şehadete nasıl erdiğini ispat etmektedir. Önce Şerefuddin Mevdûd suikasta kurban gitti, sonra Aksungur el-Borsukî onu takip etti. Sünni Müslümanların karşısında iki düşman birden vardı: Haçlılar ve İsmailîler.
Haçlılara karşı mücadelede Müslümanların yolunu kesen, onlara engel olanlar İsmailîlerdi. İmadüddin büyük mücadelelerden sonra hedeflerinden bir kısmını hayata geçirdi ve İslam tarihinde özel bir yere sahip oldu. O, güçlü bir asker ve güçlü bir siyasetçiydi. Şuurlu bir Müslüman'dı. Haçlılardan önce İslam âlemini kuşatan tehlikenin farkındaydı. Tarihî şartları Müslümanlar lehine dönüştürmeyi başardı. Önce parçalı vaziyetteki İslami güçleri tek bir devlet çatısı altında topladı. Yapabileceğinin azamisini yaptı. Tek bir İslami cephe oluşturdu ve Haçlıların karşısında durdu.
Hicri 539 yılında Urfa'yı fethetmesi İmadüddin'in en büyük başarılarından biri olarak kabul edilmektedir. Urfa'nın Müslümanların eline geçmesi Batı Avrupa'da infial uyandırdı ve derhâl yeni bir Haçlı seferi hazırlıklarına girişildi. Urfa'nın fethi Haçlıları korkutmuştu. Bu, Yakın Doğudaki Haçlı binasının sallantıda olduğunu gösteriyordu. İmadüddin'in oğulları Nureddin ve Seyfeddin Gazi'ler Şam topraklarında İkinci Haçlı Seferine karşı mücadele ettiler. İkinci Haçlı Seferinde Dımaşk (Şam) halkı ile birlikte zaferler kazandılar.
İkinci Haçlı Seferi'nin başarısız oluşunun hemen akabinde Nureddin fırsatı değerlendirdi ve Şam topraklarındaki İslami oluşumları Dımaşk hâkiminin hâkimiyetinde birleştirdi. Daha sonra Haçlılarla mücadeleye girişti. Onun bu başarılı mücadelesi bölgedeki diğer İslami unsurları cesaretlendirdi. Anadolu Selçukluları, Ar-tuklular ve Türkmenler başta Urfa ve Antakya olmak üzere Haçlılara karşı saldırıya geçtiler. Hatta Haçlılara karşı ittifaka girdiler. Nureddin Zengî Şam topraklarında bulunan İslami unsurları kuzeyde Urfa'dan güneyde Havrana kadar kendi komutası altında birleştirmeyi başardı. Merkezi Dımaşk olan birleşik bir İslami devlet oluşmuştu. Nil'den Fırat'a kadar uzanan tek İslami cepheyi -ki Haçlı tehlikesine karşı hakkıyla mücadele verecek unsur buydu- oluşturmak için atılan ilk adımdı bu. Nureddin'in Fatımî Devletiyle ilgili ilişkilerinden, Fatımî Devleti'nin ve Şii İsmailîlerin köklerinden, onların Kuzey Afrika'da işlediği şeni işlerden bahsettim. Bazı davetçilerinin Ubeydullah el-Mehdi hakkında aşırılığa kaçtığından, yaptıkları zalimlik ve haksızlıklardan bahsettim. İmam Malik mezhebi üzere fetva verilmesini yasakladıklarını, meşhur bazı sünnetleri iptal ettiklerini, Müslümanların bir araya gelmesini yasakladıklarını, Ehl-i Sünnet kitaplarını itlaf ettiklerini, Ehl-i Sünnet âlimlerini ders vermekten menettiklerini, şer'i şerifi tadil ettiklerini, farzları ıskat ettiklerini, hilal görülmeden önce insanları oruç bozmaya zorladıklarını, Ehl-i Sünnet mezhebi üzere olan halifelerin bıraktıkları eserleri yok ettiklerini, mescide atlarla girdiklerini anlattım.
Kuzey Afrikalıların Fatımî Devleti'ne karşı mücadele şekillerinden bahsettim. Pasif savunma, münazara yoluyla savunma, silahlı çatışma şeklinde savunma, telif eserler vermek suretiyle savunma şeklindeki mücadele şekillerini açıkladım. Ehl-i Sünnet şairlerinin oynadığı rolü zikrettim. Fatımî Devleti'nin Kuzey Afrika'da yok olup Mısır'a intikal edişini açıkladım. Ehl-i Sünnet inancının ihyasında ve Şii düşüncesine karşı mücadelede Nizamiye medreselerinin oynadığı rolü anlattım. Şiiliğin imhasında İmam Gazali'nin gösterdiği gayreti zikrettim. Nureddin'in askerlerinin Mısır'a yaptığı birinci, ikinci ve üçüncü seferden bahsettim. Fatımî Devleti'nin sona erdirilişini ele aldım. Bu sona erdiriliş esnasında tatbik olunan tedriciliği zikrettim. Fatımî halifesinin aşağılanmasını, Fatımî sarayında tutuluşunu, hutbelerde isminin zikredilişinin kaldırılışını, Fatımî düşüncesinin okutulmasının yasaklanmasını, Şii kitaplarının itlaf edilmesini, Şiiliğe ve Fatımîliğe ait bütün bayram kutlamalarının kaldırılışını, Fatımî işaretlerin ve paraların kaldırılışını, Fatımî ailesine mensup kişilerin muhafaza edilişini, Fatımî başkentinin zayıflatılmasını, Eyyûbîlerin Fatımî ailesinin Ehlibeyt'e mensup olmadığı fikrini ihya etmesini anlattım. Selahad-din'in Nureddin dönemindeki fetihlerinden, Haçlılara karşı cihadından, onları İslam topraklarından çıkarışından bahsettim. Yine Nureddin ile Selahaddin arasında var olduğu söylenen soğukluk meselesinden bahsettim.
Bu kitabın ikinci bölümünde Eyyûbî Devleti'nin kuruluşundan bahsettim. Selahaddin Eyyûbî'nin aile köklerini, doğumunu ve büyümesini anlattım. Selahaddin'in şahsi özelliklerini zikrettim. Takvasını, ibadetini, adaletini, cesaretini, cömertliğini, kararlılığını, hilmini, kişiliği muhafaza edişini, sabrını, sabrının karşılığını Allah'tan beklemesini ve vefakârlığını zikrettim. Devletinin inancını, Eyyûbî Devleti'nin Sünni medreselerin inşasını yaygınlaştırmasını anlattım. Selahiye Medresesini, Meşhedu l Hüseynî Medresesini, Fadıliye Medresesini, El-Kemaliye Darül-hadisini zikrettim. Eyyûbîlerin Şam ve Cezire'deki ilmî çalışmalarından bahsettim. Kur'an-ı Kerim, hadis, Sünni inanç esasları ve fıkhi esaslar üzerinde yaptıkları çalışmalardan bahsettim. Eyyûbîlerin hac yollarını korumada gösterdiği ihtimamı zikrettim. Eyyûbîlerin Mısır, Şam ve Yemende Şiiliğe karşı yaptıkları mücadeleden bahsettim. Ulema ve fukahanın Selahaddin nezdindeki itibarını zikrettim. Tahrir divanında önemli bir yetkisi olan, Selahaddin'in ordusunu geliştiren, Fatımî mukavemetini bitiren, Mısır devlet idaresini yeniden tanzim eden, Mısır'da Sünni mezhep esaslarının ihyasına gayret eden ve Haçlılara karşı cihad eden Kadı Fadl'dan bahsettim. Yine onun İslam âlemini birleştirme hırsından bahsettim.
Kadı Fadl dâhilde ve hariçte Sultan Selahaddin adına konuşan biriydi. İbni Kesifin beyanına göre o, Selahaddin'e ailesinden ve çocuklarından daha yakındı. Sultan Selahaddin, Kadı Fadl'ı övdüğü bir sözünde şöyle diyordu: "Siz zannetmeyin ki ben beldeleri sizin kılıçlarınızla aldım; bilakis ben o beldeleri Kadı Fadl'ın kalemiyle aldım. Eyyûbî Devleti'nde Kadı Fadl'ın makamı çok yüksekti. Selahaddin'in sağ kolu gibiydi. Nitekim Selahaddin onu veziri ve müsteşarı yapmış, onunla istişare etmeden hiçbir emir vermemiştir. İşte bu âlim, destekçi, kalkınmacı âlimlerdendir.
Bugün İslam âlemi onun gibi birine ne kadar da muhtaç! Ehl-i Sünnet'e hizmet için her türlü fedakârlığı gösterdi. İşten çekinmedi. İdari meselelerde ve haber toplamada hırsla çalıştı. Sahih akidede kardeşi olanlarla dayanışma içine girdi ve Ehl-i Sünnet'e hizmette temayüz etti. Selahaddin'e Ehl-i Sünnet mezhebi esaslarına uygun ilmî planlar hazırladı. Selahaddin'den hiçbir şeyi esirgemedi. Bütün tecrübesini ve bilgisini ortaya koydu. Bu âlimin hayatı şer'i şerifin maksadını anlamada medrese gibiydi. Devlet yıkan ve devlet kuran biriydi. Şiilere karşı muamelede bize örnekti. Şiiler için hayır istemeyi, onların kanını dökmemeyi ve onlara hakikati öğretmeyi öğretiyordu. Kuvvet kullanılmasına gelince; kuvvetin ancak entrikalara ve askerî oluşumlara karşı kullanılmasını söylüyordu. Mecburiyet olmadıkça kuvvetin kullanılmaması gerektiğini ifade ediyordu. Nitekim Fatımî Devleti'nin yıkılışı böyle oldu. Bu devletin, siyasi, fikrî ve askerî cihetten çökmesi için çeşitli metotlar uyguladı. Yine İskenderiye'de Ebu Tahir es-Selefî ve Ebu Tahir bin Avf el-Malikî'nin İslam'a hizmet çerçevesinde yaptıkları çalışmaları beyan ettim. Selahaddin onları ziyarete gider, ilimlerinden istifade ederdi. Fakih İsa el-Hekârî'den ve vezirlikte Selahaddin'e destek oluşundan bahsettim. Nureddin ile Selahaddin'in barışmasında ve Musul halkıyla sulh yapılmasında oynadığı rolü zikrettim. Görevlendirildiği her bir işin üstesinden nasıl geldiğini anlattım. Cesaretini, meydan savaşlarında gösterdiği kahramanlıkları ve orada gösterdiği komuta kabiliyetini zikrettim. Yine allame Kadı El-İmad el-İsfehânî'den bahsettim. Vezirdi; Sünni İslam esaslarına uygun olarak yaptığı hizmette gösterdiği gayreti anlattım.
Hülasa; Selahaddin nezdinde âlimler ve fakihler yüksek bir makama sahiptiler. Dolayısıyla ondan maddi ve manevi cihetle her türlü ikramı, ihsanı, takdir ve hürmeti görüyorlardı. Daha sonra Selahaddin'in iktisadi ıslah çalışmalarından bahsettim. Ziraat, ticaret ve sanayiye önem verişinden, vergileri ilga ettiğinden, şer'i gelirlerle yetindiğinden bahsettim. Hastaneler, tekkeler, şehir dışında yolcuların kalacağı kervansaraylar, şehirleri birbirine bağlayan yollar inşa ettiğini zikrettim. Toplumsal düzeni sağlamaya, bidat ve hurafeleri ortadan kaldırmaya, ahlaksızlığı yok etmeye yönelik çalışmalarını anlattım. Şehircilik ve devlet idaresi ile ilgili ıslah çalışmalarını zikrettim. Onun devrindeki askerî yapıdan bahsettim. İkta yapısının geliştirilmesini, askerî divanı, ordunun elbisesini ve askerî eğitim şeklini zikrettim. Mühendislik, tıp, posta tanzimi ve istihbarat gibi orduya tabi grupları anlattım. Savaş ve barış hallerindeki durumların idaresini, harp meclisini, savaş taktiklerini, baskınları, nöbetleşe savaşı, şehirlerin tahribini, yolların korunmasını, körfez, kale ve surların korunmasını, savaş mevsimlerinden istifade şeklini, esirlere yapılan muameleyi zikrettim. Selahaddin'le Haçlılar arasında yapılan anlaşmalardan, Selahaddin'in askerlerinin kara ve denizde kullandığı silahlardan, Selahaddin'in donanmasında kuzey Afrikalıların oynadığı rolden bahsettim. İslami cephenin birleştirilmesi için gösterdiği gayretten ve Fatımî îsmailî Şii çalışmalarının suikastlar yoluyla yaptıkları karşı mücadeleden bahsettim. Allah'ın izni ve tevfikiyle başarısız olduklarını zikrettim. Hıttîn Sa-vaşı'ndan önce Selahaddin'in Abbasi hilafetiyle, Bizanslılarla ve Haçlılarla olan ilişkisinden bahsettim.
Üçüncü bölümde Hıttîn Savaşı'nı, Kudüs'ün fethini ve Üçüncü Haçlı Seferi'ni anlattım. Hıttîn Savaşı'na dair hadiseleri, İslami hücumların başlangıcını,
Haçlıların gördükleri zararı, Müslümanların Hıttîn Savaşı'nda muzaffer olma sebeplerini, Müslümanların sebeplere yapışmasını, Selahaddin'in ileri görüşlülüğünü, siyasi dehasını, ihlas ve samimiyetini anlattım. Şer'i şerifi tatbik edişini, bunun neticesi olarak da Allah Teâlâ'nın ona izzet, şeref, istikrar, güven, zafer ve fetih verdiğini zikrettim. Zafere ulaşmada adaletin ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlattım. Allah'a bağlı ve tedbirden sonra O'na tevekkül eden Müslüman mücahit bir nesil yetirdiğini zikrettim. İstihbarat faaliyetlerinin başarısından bahsettim. Hıttîn Savaşı'na karşı İslam âleminin ve Haçlı dünyasının verdiği olumlu olumsuz tepkiyi zikrettim. Kudüs'ün fethinden evvel sahillerin fethini anlattım. Hıttîn Savaşı'nın neticelerine değindim. Selahaddin'in Kudüs'ü kurtarmak için hazırladığı plandan bahsettim. Şuurlandırma, asker toplama, kapsamlı bir hazırlık, muhasara, savaş, hücum, görüş meler, sonra da Kudüs'ü teslim alma ve hürriyetine kavuşturma. Selahaddin'in verdiği sözü tutması ve esirlere, yaşlılara ve kadınlara, öldürülenlerin kadınlarına ve kızlarına dokunmaması: Hıristiyanların kutsallarına dokunmaması... O, yüksek bir şahsiyete sahipti, Kudüs'ün fethinde Raşit halife Ömer bin el-Hattab (ra)'a iktida ederek vaadini yerine getirdi. O, bununla sadece Allah için yapıyordu. Selahaddin döneminde savaşta da olsa barışta da olsa görüşlere ve inançlara ilişilmedi. Yüksek insani değerlere ve yüksek İslami değerlere saygı gösterildi. Nitekim şair şöyle demektedir:
"Biz hâkim olduğumuzda seciyemiz affetmektir,
Siz hâkim olduğunuzda ise geniş vadilerde kanlar akar.
Sizler esirleri öldürmeyi helal saydınız,
Biz ise her daim affettik, ikram ettik.
Aramızdaki bu fark size yeter,
Zira her kap içindekini sızdırır."
Selahaddin'in Kudüs'teki ıslah çalışmalarını ve İslam âleminin her bir cihetine fetihnameleri götüren heyetleri gönderişini anlattım. Abbasi halifesiyle yaşadığı ihtilafa değindim. Kudüs ve sair fetihlerde ulemanın da varlığından bahsettim. Selahaddin'in methi ve Kudüs'ün fethi için söylenen kasidelerden örnekler verdim. Mesela, Ebu Ali el-Hasan bin Ali el-Cüveynî bir kasidesinde şöyle diyor:
"Sema orduları bu sultanın yardımcısıdır,
Bunda şüphe eden varsa bu fetih bunun delilidir.
insanlar bu anlattığımız şeyi ne zaman gördüler,
Çok çok önceleri geçip gitti.
Bu fetihler enbiya fetihleri gibidir,
Bunların şükürden başka da bir karşılığı yok.
Frenk kralları onun elinde av hayvanı gibi oldu,
Bu zamana kadar böyle zayıf böyle zelil olmamışlardı."
Kudüs'ün kurtarılmasından alınacak ibret ve derslerden bahsettim. Ümmetin uyarılışında ve sahih İslam akidesi üzere islami bir neslin yetiştirilmesinde rabbani âlimlerin ehemmiyetini zikrettim. Dostluğun Allah'a, O'nun Resûlüne ve Müslümanlara hasredilme meselesini ele aldım. Ümmetin birliğinden bahsettim, islami bir düşünce yapısının oluşması, ileri görüşlü stratejiye sahip olma, hadiseleri tahlil edebilen ilmî kadroların oluşturulması meselelerine değindim. Ümmet için tevbenin ehemmiyetinden ve günahtan sonra Allah'a dönüşten bahsettim. Filistin'in ve sair tutsak islam topraklarının ancak ve ancak cihadla kurtarılacağından bahsettim.
Üçüncü Haçlı Seferi'nin sebeplerinden ve Batı Avrupalıların Kudüs'ü kurtarmak için yaptıkları kapsamlı çalışmalardan bahsettim. Bu sefere katılan krallardan, kontlardan, şövalyelerden ve din adamlarından bahsettim. Almanya imparatoru, ingiltere kralı ve Fransa kralı bu sefere katılmışlardı.
Ne var ki onlar Allah Teâlâ'nın fazlı inayetiyle hiçbir şey yapamadılar. Allah'ın yardımıyla Selahaddin ve etrafındaki Müslümanlar hedefe varmaları yolunda onlara geçit vermediler. Selahaddin'in kardeşi Melik Adil ile İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar arasında yapılan ve on beş ay süren görüşmelerin tabii yapısından bahsettim. Bu Haçlı seferi Haçlıların Müslümanları büyük ölçüde tanımasına ve anlamasına neden oldu. iki taraf birbirine aşırı derecede yanaştı. Bu da bir anlaşma projesi ortaya konulmasına sebep oldu. Yine Arslan Yürekli Rişar hastalandığında Selahaddin ona kendi doktorunu gönderdi, aynı zamanda ona meyve ve kar da gönderdi. Bu yakınlaşma Frenkler üzerinde büyük etki yaptı. Bu etkilerden bazılarını nakledelim:
- O dönemde Müslümanların sahip olduğu ilim ve teknik Batı'ya taşındı. Onlar bu ilim ve teknik bilgilerine dayanarak çok sayıda kitaplar telif ettiler ve kanunlar çıkardılar.
- Dokuma, boyama, madencilik ve camcılık gibi çok sayıda sanat hakkında edindikleri bilgileri Avrupa'ya taşıdılar. Ayrıca şehircilikle ilgili bazı bilgileri de öğrendiler. Avrupa'nın sanayi, ticaret ve teknik gelişiminde bu nakillerin büyük tesiri oldu.
- Batı medeniyeti islam medeniyetinden öyle etkilendi ki, bu, Batı medeniyetinin o asırda yaşadığı karanlık denizlerden çıkmasına ve gelişip serpilmesine sebep oldu. Nitekim bu hususu Müslüman tarihçilerden önce Batılı müsteşrikler ifade etmiştir.
Selahaddin'in hastalığını, son demlerini, hocalarından birinin yanından ayrıl
madığını, yanında Kur'an-ı Kerim okunduğunu, okuyucu "O'ndan başka ilah yoktur. O'na tevekkül ettim."5 ayetine gelince gülümsediğini, yüzünün aydınlandığını ve ruhunu yaratıcısına o şekilde teslim ettiğini zikrettim. Kasasında bir dinar ve otuz altı dirhemden (diğer bir rivayete göre de kırk yedi dirhemden) başka bir şey bırakmadığını, ev, arsa, akar, bostan ve emlak cinsinden başka bir şey bırakmadığını anlattım. Kitabı, İmadul İsfehânî'nin Selahaddin için söylediği mersiye ile bitirdim, îmad o mersiyede şöyle diyordu:
"İslam'a yardım için geceleri uymuyordu,
Cennet bahçelerinde rahat etmek için.
Tek kişinin öldüğünü zannetmeyin,
Onun ölümü âlemlerin ölümü gibidir."
Selahaddin'in ölümü insanları etkiledi. Hatta Avrupalı tarihçiler bile onun adaletinden gücünden kuvvetinden ve müsamahakârlığından bahsettiler. Onu Haçlı Seferlerinin yapıldığı asırların tamamının şahit olduğu en büyük şahsiyet olarak gösterdiler. Allah'ın izniyle onun sireti Müslüman nesle en büyük azim örneklerini sunmakta ve bu nesli Ehl-i Sünnet sancağı altında büyük İslam medeniyeti esaslarına yönlendirmektedir. Selahaddin'in vefatıyla tarihin parlak ve temiz bir sayfalarından biri dürülmüş oldu. Tarih, Şehit Nureddin Mahmud gibi bir adama daha şahit olmuştu. Onun sevdası mal-mülk sevdası değildi. Saltanat tantanasına asla heves etmedi. Hâkimiyet gücü onu hak caddesinden saptıramadı. Onun sevdası İslam'ın muzafferiyeti, en büyük tutkusu da şeriatın muhafazasıydı. En büyük hedeflerinden biri de İslam topraklarını Haçlı sürülerinden temizlemek, onları hezimete uğratıp geldikleri yere göndermekti.
Bu kitap vesilesiyle alınacak derslerden biri de, Selahaddin döneminde mücadele eden tarafları tanımaktır. Canını dişine takarak birbirini öğüten üç taraf vardı. Birincisi, İkinci Urbanın liderliğindeki Kilisenin önderlik ettiği Haçlılardı. İkincisi, Mısır'daki Fatımî Devleti'nin önderlik ettiği Rafızi Şiilerdi. Üçüncüsü de, Nureddin'den sonra Selahaddin'in sancağını taşıdığı sahih İslam akidesini temsil edenlerdi. Ehl-i Sünnet halk ve devlet olarak bir taraftan Ehl-i Sünnet itikadını yaymaya ve sahih İslam akidesini ümmetin gönlüne sokmaya çalışıyor, bir taraftan Şii Fatımîler tarafından halkın kafasına sokulan şüpheleri izaleye çalışıyor, bir taraftan da ümmeti Haçlılara karşı mücadeleye hazırlıyordu. Her şey iç içeydi ve birlikte yürüyordu. Kudüs'ün kurtuluşu ve Fatımî Devleti'nin yıkılışı ancak Fatımî Devleti'nin siyasi ve fikrî cihetten yıkılışından sonra olmuştur. Fikrî, itikadi ve kültürel zaferler kazanılmadan bunların olması mümkün değildi.
5 Ra'd, 30
Kudüs'ü kurtaranlar, kaleleri, surları ve şehirleri Haçlılardan temizleyenler sahih İslam itikadına sahip olanlardı. Onlar Bâtınilerin içeriden verdiği zararı gördüler ve tüm kararlılıkla önce ona yöneldiler. Yüz üstü kapaklandığı yerden kalkmak isteyen milletler tarihi iyi okumalıdırlar, kendi tarihlerini okuyup dersler çıkarırlarsa ayağa kalkarlar ve geleceğe daha emin adımlarla yürürler. Tarih okumak araştırıcının, komutanın, liderin ve kralın ömrünü artırır. Tarihî şuur da yaşanan hadiselerin seyrini değiştirmeye ve geleceği daha net görebilmeye yardımcı olur. Bu sebeple Allah Teâlâ'nın koyduğu sünnetleri ve kanunları tarih ilmi yoluyla tanıyıp anlamayan kişiler ne ilerleyebilirler ne de kalkınmalarını gerçekleştirebilirler.
Kalkınma genel olarak silaha ve dile ihtiyaç duyar. Güçlü bir kalem ve güçlü bir dil olmaksızın hiçbir kalkınma planının başarılı olduğu görülmemiştir. Kalplerde olanı ifade eden, ona çağıran, insanlar arasında o gerçekleri yayan, faydalı kitapları ortaya çıkaran dil ve kalp olmadan kalkınma olmaz. Bunlar mücadele ve çatışma dünyasında zaruri olan şeylerdir. Fikir, inanç, kültür ve medeniyet alanlarındaki çatışmalarda bunlara ihtiyaç duyulur. Siyasi ve askerî çatışmalardan önce bu çatışma yaşanır. Genişleme arzusunda olan her siyasi hareket kendisini müdafaa edecek belli bir itikada, belli bir fikre ve belli bir kültüre ihtiyaç duyar.
Haçlı Seferleriyle ilgili eserler -ki Selçuklular, Zengî Devleti ve bu kitap o eserlerden çıktı- bu hususta dünya çapında olan olmayan bütün sorulara cevap vermektedir. Tarihin bu dönemi, İslam'ın, sadık bir imana ve sağlam niyete sahip olan, sorumluluğunu bilen ve sünnetullah istikametinde yürüyen kişiler önderliğinde her ne zaman olursa olsun kadir olacağına delildir.
Bu mukaddimeyi hicri 1428 yılında Şaban ayının 15'inde ikindiden sonra saat dörtte bitirdim. İşin başında da sonunda da fazilet Allah'a aittir. Allah Teâlâ'dan bu amelimi kabul buyurmasını, kullarını bundan istifade ettirmesini, ihsan ve kereminden bereketler ihsan etmesini diliyorum. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Allah'ın insanlara verdiği rahmeti önleyebilecek yoktur. O'nun önlediğini de ardından salıverecek yoktur. O, güçlüdür, hâkimdir."6 Bu kitabın sonunda yüce Rabbimin huzurunda huşu dolu bir kalple duruyor ve onun fazlı keremini itiraf ediyorum. Güç ve kuvvetin benden olmadığını itiraf ediyor ve bütün harekât ve sekenatımda, yaşamımda ve ölümümde O'na sığınıyorum. Beni yaratan Allah'tır, ihsan ve ikram eden Odur. O benim Rabbimdir; kerem sahibidir; yardım eden Odur bana. O, yücelerin yücesidir. Muvaffak kılan O'dur. Eğer beni kendi nefsime ve kendi aklıma bıraksa, eğer beni parmaklarımın arasındaki kaleme terk etse akıl donakalır, hafıza şaşar, parmaklar yazmaz olur, duydular düşünceler taşlaşır, kalem ifadeden âciz kalır.
6 Fatır, 2
Ya Rabbi, biliyorsun ki kitaplarımda kendilerinden bahsettiğim kişiler hakkında bazı kıssalar ya da haberler zikrettim. Biliyorsun ki onların hatırasını canlandırmayı sadece senin dinine yardım için yaptım. Bunu sadece ve sadece senin rızanı kazanmak için yaptım, ya Ekreme'l Ekremîn. Allah'ım, bana razı olduğun şeyleri göster, sadrımı ona genişlet. Allah'ım, rızana muvafık olmayan şeylerden beni uzaklaştır, kalbimden ve fikrimden onları sür çıkar. Allah'ım, senin en güzel isimlerinle ve senin en yüce sıfatlarınla senden istiyorum, şu amelimi rızana muvafık kıl, kullarını ondan müstefid eyle. Yazdığım her harf için bana ecir ihsan eyle ve o ecirleri mizanda karşıma çıkar.