Sorularla İslam Akaidi, 830 Soru ve Cevap POLEN

Fiyat:
1.000,00 TL
İndirimli Fiyat (%51) :
490,00 TL
Kazancınız 510,00 TL
Havale / EFT:
475,30 TL
138,43 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo
 
Kitap             Sorularla İslam Akaidi 830 Soru ve Cevap
Hazırlayan    Dr. Mustafa Murat el Mısri
Tercüme        Dr. Savaş Kocabaş
Yayınevi        Polen Karınca Yayınları
Kağıt Cilt       Sarı Şamua - Ciltli
Sayfa Ebat    868 sayfa -  17x24 cm



Polen Yayınevi Sorularla İslam Akaidi 830 Soru ve Cevap adlı kitabı incelemektesiniz.
Sorularla İslam Akaidi kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla  oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2



    MUKADDİME

Hamd Allah'a mahsustur. Her geçmiş, O'nun Evvelliğine varır. Her son, O'nun ahirliğine ulaşır. İlk ve son oluşu evvelkileri ve sonrakileri kuşatmıştır. Zahir ve bâtınlığı her zâhiri (açık, bilinen) ve bâtını (gizli) içine almıştır. Her ne zâhir varsa Allah (c.c.) onun üstündedir. Her ne bâtın varsa Allah (c.c.) ondan daha bâtın (gizli, künhü anlaşılmaz) dır. Her ne ilk varsa Allah (c.c.) ondan önce, her ne son varsa Allah (c.c.) ondan sonradır.

Evvel, O'nun (c.c.) ezeli oluşu; Âhir, daimi ve bâki oluşudur. Zâhir, yüce­liği ve azameti, bâtın ise yakınlığı ve gizliliğidir. Evvel oluşu ile her ilki geçmiş, Âhir oluşu ile her şey sonrasında bâki kalmıştır. Bâtınlığı ile her şeye yak­laşmıştır. Semanın hiçbir kısmı hiçbir kısmını, arzın hiçbir yeri hiçbir yerini O'ndan gizleyemez. Hiçbir zâhir, bâtını O'ndan gizleyemez. Bilakis her bâtın onun açısından zâhir ve açık, her gayb gün gibi açık, her sır da alenidir.

Tenzih ederim o Allah'ı ki; her şeyin üzerinde galiptir, her şeyi kuşatıcıdır. Hiçbir şey O'ndan müstağni olamaz. Her şeyi güzel yaratmış, sapasağlam yapmıştır. Her şeyde büyük hikmeti vardır. O evveldir; her şeyden öncedir. O ahirdir; her şeyden sonra da varlığını sürdürür.

Tenzih ederim o Allah'ı ki; kendi dışındaki her şeyin yerini doldurur, O'nun yerini ise hiçbir şey doldurmaz. Hiçbir şeye ihtiyaç bırakmaz, ama hiç­bir şey ondan müstağni kalamaz. Her şeyi men eder, ama hiçbir şey O'ndan engellenemez. Her şeyden korur, ama O'ndan hiçbir şey korunamaz.
Tenzih ederim o Allah'ı ki; o her şeyin üstündedir, ama altında hiçbir şey yoktur. Her şeydedir, ama herhangi bir şeyin bir şeyin içinde oluşu gibi değildir. O'nun hiçbir benzeri yoktur.

Tenzih ederim o Allah'ı ki; varlıkları en güzel şekilde tasarlayarak yeri ve göğü yaratmış, bulutlardan tatlı su indirmiş, onunla tohumları ve bitkileri bitirmiş, rızıkları ve gıdaları belirlemiştir.

Tenzih ederim o Allah'ı ki; onu sevenin seveni, sohbet edenin sohbet arkadaşı, yalnızlığını zikriyle gidermek isteyenin dostu, kendisini arkadaş edinenin arkadaşıdır. Kendisini seçeni seçer, kendisine itaat ederek isteğini 
yerine getirenin isteklerini yerine getirir. Bunu kalbiyle, yakinen bilen hangi kul O'nu (c.c.) severse Allah da onu kendisine kabul eder, onun sevdiğinden daha çok sever.

Tenzih ederim o Allah'ı ki, O'nu (c.c.) arayan bulur. Başkasını arayan ise O'nu bulamaz.

Sübhanallahi ve'l-hamdulillahi ve lâ ilahe illallâhu vallahu ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l azim... Allah'ı tenzih ederim. Allah her türlü övgüye layıktır. Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah en büyük­tür. Her güç ve kuvvet ancak ve ancak yüce ve büyük Allah (ın vermesi) iledir. Bu zikrim Allah'ın yarattıkları sayısınca ve yaratacakları sayısınca, ya­rattıklarının ağırlığınca ve yaratacaklarının ağırlığınca, yarattıkları doluşunca ve yaratacakları doluşunca ve yer doluşunca olsun. Bunun bir misli, sonra kat kat fazlası olsun. Yaratıklarının sayısınca, Arş'ının ağırlığınca, rahmeti­nin sonsuzluğunca, sözlerinin mürekkebi miktarınca, rızasının ulaştığı yere kadar olsun. Ta ki O (c.c.) razı olsun. Razı olunca bu zikrim kullarının tüm geçmişte zikrettikleri sayısınca; tüm gelecekteki her yıl, ay, Cuma, gün, gece, saatler, nefesler sayısınca, ezelden dünya ve ahiretin ebediliğine kadar olsun. Bunların hepsinden daha fazla olsun. Başı kesintiye uğramayan ve bitmek tükenmek bilmeyen miktarda olsun.

O ne yücedir ki her şey O'nun (c.c.) dilemesiyle olur. Yaratma ve emret­me ona aittir. Kalpler ve diller onun elindedir; dilediği gibi evirip çevirir ve ona itaat ederler. Katındakini başka hiç kimse bilemez. Denizlerle konuşup sözünü anlaştıran O'dur. Onlara emreder, onlar da yaparlar. Ona belli sınırlar koymuştur, o sınırı aşmazlar. Dağlar gibi deniz dalgalan getirir. Sınırına ula­şınca ona itaat zilleti giysisi, korku ve emrini itiraf elbisesi giyer.

Seni tenzih ederim, ey her diriden önce diri olan Hayy, her diriden sonra diri olacak Hayy! Ey kendisine hiçbir hayyın benzemediği Hayy! Ey hiçbir diriden benzeri olmayan Hayy! Ey kendisine hiçbir dirinin iştirak etmediği Hayy! Ey ölüleri dirilten Hayy! Ey hiçbir diriye muhtaç olmayan Hayy! Ey her diriyi öldüren Hayy! Ey her diriyi rızıklandıran Hayy! Ey hiç ölmeyen Hayy!

Ey hamdin sahibi! Hamd ancak sanadır. Ben terbiye ettiğin küçüğüm; hamd sanadır. Ben güç verdiğin zayıfım; hamd sanadır. Ben zengin yaptı­ğın fakirim; hamd sanadır. Ben sahip çıktığın garibanım; hamd sanadır. Ben evlendirdiğin bekarım; sana hamd olsun. Ben nimetlerini yağdırdığın açım; sana hamd olsun. Ben giydirdiğin çıplağım; sana hamd olsun. Ben yerine ulaştırdığın garip yolcu; sana hamd olsun. Ben bineğine aldığın yayayım;
sana hamd olsun. Ben şifa verdiğin hastayım; sana hamd olsun. Rabbimiz, sana hamdetmeyi bana bahşettiğin için sana sonsuz hamd-u senalar... Şeha-det ederim ki senden başka ilah yoktur.

Şehadet ederim ki, celal, kemal ve güzellik sahibi Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur.
Şehadet ederim ki, Muhammed, Allah'ın rasulüdür. Allah'ın selamı O'nun, ashabının ve âlinin üzerine olsun.

İmdi....
Allah her şeye kadirdir. Onu hiçbir şey muhtaç hale getiremez, hiçbir güç sahibi zorba mağlup edemez. Onun kudreti belli bir sınırda veya belli bir noktada sona ermez. Kudretinin sonu yoktur. Onun kudreti her zaman ve mekanda, her sistemi değiştirecek, her karanlığı dağıtacak ve tüm insanları şaşkına çevirecek derecedeki bir kuvvetle harekete geçer.

Bu ve benzeri mânâlar üzerinde düşünmek mü'minde yüce Allah'tan korkma ve haşyet ile güçlü bir yakin üzere kurulu bir iman bilgisi oluşturur. Allah (c.C.) şöyle buyurur: "Allah'ın gökten su indirdiğini görmez misin? Biz onunla türlü türlü renkte ürünler yetiştirmiş; dağlarda da beyaz, kırmızı, siyah ve türlü renkte yollar var etmişizdir. İnsanlar, yerde yürüyenler ve davarlar da böyle türlü türlü renktedirler. Allah'ın kulları arasında O'ndan korkan, ancak bilginlerdir. Doğrusu Allah güçlüdür, bağışlayandır." (Fatır: 27, 28).

İşte gerçek iman ilmi, hakiki tevhid ilmi, adil akide ilmi budur.
Sahabiler Kur'ân-ı Kerîm de dahil bütün ilimlerden önce bu ilmi öğreni­yorlardı.
Cündüb b. Abdullah der ki: "Biz tam delikanlılık çağımızda Rasûlullâh (s.a.v) ile idik. İmanı öğrendik, sonra Kur'anı öğrendik. Böylece ona imanı­mız daha da arttı."

Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan da şöyle rivâyet edilmiştir: "Ömrümün epey bir kısmını şöyle yaşadım: Bize iman Kur'arîdan önce verilirdi. Bir sûre Mu­hammed (s.a.v)'e iner, onun helali ve haramı öğrenilir, üzerinde durulması gerektiği kadar durulurdu ve bu sizin Kur'an'ı öğrenmeniz kadar zaman alırdı. Sonra öylelerini gördüm ki; adama Kur'an, imandan önce veriliyor. O da, kendisine neyi emrettiğini, neyden sakındırdığını ve üzerinde durması gere­ken yerleri bilmeden okuyor. (Kur'an'ı adeta) kötü hurmayı (silkip) düşürdü­ğü gibi (ağzından) atıyor."[1]

Bu ilim, şer'î ilimlerin en yücesi, en büyüğü ve en önemlisi olmasına rağmen uzun bir zaman boyunca Kur'ân-ı Kerîm ve pak Sünnet-i Nebeviye delillerinden uzak, kelami konular, felsefi tartışmalar ve mantık kaidelerine dayanan; zor, içinden çıkılmaz, hayalci ve vehimci özelliklere sahip bir ilim olarak kalmıştır. Bu da halkı ve birçok havâssı bundan uzaklaştırmış, onun Allah'ın (c.c.) kalplerdeki azamet ve heybetini sürekli diri tutma gibi önemli rolünü devre dışı bırakmıştır.

Bu yüzden bu ilmin güzelliğini, berraklığını, nûrunu ve aydınlığını orta­ya çıkarmamız şarttır. Bu kitap işte böyle bir maksadı yerine getirme çabası olarak ortaya çıkmıştır.

Kitapta, okuyucuya kolaylık sağlaması için soru-cevap yöntemini kul­landım.
Burada Nebevi Sünnet'in akideyi sunumdaki kendine has özelliklerini zikredelim:


Kulun Rabbini yüceltmesini, saygı ve tazimini, O'na tevekkülünü, O'ndan yardım isteyip ona sığınmasını artırır.
Doğru inanç, düzgün eğitim, sağlıklı düşünce, güçlü tesir, yakini yerleş­tirme ve açık delilleri bir arada bulundurur.
lslam Akidesi'ni etkileri ve meyveleri görülen, aydınlığı beliren pratik bir hayat metoduna dönüştürür.
 
Bu akide, dinin esaslarında tartışma, çekişme ve bölünmeden uzaktır. Kargaşaya neden olan, kine yol açan, kin tohumlan eken ve İslam akidesini felsefi doktrinlere ve kelami problemlere dönüştüren konulara hiç girmez. Kaza ve kaderin derin konularına dalmak ve sahabe asrında vuku bulan fitneler üzerinde uzunca konuşmak gibi...
 
Açıklık, zevklilik, kolaylık, kaynağı tatlı, tadı güzel niteliklere sahip bir akide. Akide bilgilerini ve iman anlayışını alim ve cahil, okuma-yazması olan ve ümmi herkese, hiçbir zorluk çektirmeden ulaştınr.
Nakli deliller ile akli delilleri, rivâyet (nakl) ile dirayeti (anlama, yorum) bir arada bulundurur.

Okuyucu bu kitapta Sünnet-i Nebeviyye'de geçmeyen birtakım kısımlandırmalar, gruplandırmalar ve literatürlerle karşılaşabilecek. Şu bilinsin ki ıstılah, tartışma edilemez bir husustur. Bunlar bu kitapta kolaylaştırmak, öğ­retmek ve kavratmak için zikredilmiştir. Dolayısıyla her kim Nebevi Akideyi bu ıstılahlar, taksimlendirme ve gruplandırmalar üzerinde durmadan ve ez­berlemeden anlarsa onda hiçbir beis ve zarar yoktur.
Kim bir hatamı veya yanlışımı görürse hakikat adabına uygun olarak he­men beni uyarsın.

Kitapta takip ettiğim metod

-Bu kitap, başlığından da anlaşılacağı üzere Rasûlullâh (s.a.v)'in akide­sini, İslam inancını soru ve cevap şeklinde işlemektedir. Kitapta tamamen Rasûlullâh (s.a.v)'in itikat konusundaki sözlerine, fiillerine ve sıfatlarına da yarılmıştır.

-Kitap selef-i salihin akidesi üzerine kuruludur. Çünkü kıymetli selefin akidesi sadece, suyu kurumayan ve içeni susatmayan bu nehirden beslen­miştir.
-İmanın erkanlarının her bölümünde Rasûlullâh (s.a.v)'in ondaki meto­dunu açıkladım ki bu, Müslüman için bir ışık ve onu şüphe fitnelerinden kurtuluş denizine çıkaran itici bir güç olsun.

-İslami fırkaları ve görüşlerini kasten nadir olarak zikrettim. Bunun yerine sahiplerini zikretmeden Kur'an ve Sünnet'teki en önemli akaidi ilkeleri zikret­tim. Bu, akide ilmini veya dinin temellerini öğrenmek isteyen talebenin sapık fırkaların bidatlarını onlarla karşılaşmadan bir bir yok etmesini kolaylaştırır.
Ben fırkalan, cemaattan ve İslami hizip ve partileri bu akideye bağlı kal­maya çağırıyorum. Çekişmeler, kavgalar ve ihtilaflar yetti artık!
Allah'tan (c.c.) bu kitabı yazarına ve okuyucularına faydalı kılmasını ni­yaz ediyorum.

Bu kitabı okuyan kimselerden, gıyabımda bana dua etmekte cimri davranmamalarını rica ediyorum.
Kitabımı anneme, babama, eşime ve çocuklarım Ravza, Suheyb ve Şifa'ya hediye ediyorum.

Mustafa Murad Subhi Muhammed

 
 
[1]  Taberânî rivâyet etmiş, Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid'de (1 / 165) demiştir.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9789759066215
MarkaKarınca Polen Yayınları
Stok DurumuVar
9789759066215
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.