Kitap Suffa Meclisleri Sahabe Dersleri
Yazar Muhammed Emin Yıldırım
Yayınevi Siyer Yayınları
Kağıt - Cilt 2.Hamur , Karton kapak cilt
Sayfa - Ebat 664 Sayfa - 16,5x23,5 cm
Muhammed Emin Yıldırım Suffa Meclisleri Sahabe Dersleri kitabı nı incelemektesiniz.
Siyer Yayınevi Suffa Meclisleri Sahabe Dersleri kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı.Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Nebevi Bir Müjde ve İthaf
Ebû Hüreyre'nin (ra) naklettiğine göre Efendimiz (sas) buyurmuşlardır ki: Allah Teâlâ'nın yollarda dolaşıp Allah'ı ananları tespit eden seyyah melekleri vardır. Bunlar Cenâb-ı Hakk'ı anan bir topluluğa rastladıkları zaman birbirlerine: "Gelin! Aradıklarınız burada!" diye seslenirler ve o meclistekileri dünya semâsına varıncaya kadar kanatlarıyla çevirip kuşatırlar. Bunun üzerine Allah Teâlâ, meleklerden daha iyi bildiği halde yine de onlara "Kullarım ne diyor?" diye sorar. Melekler: "Sübhânallah diyerek, Seni ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ediyorlar, Allâhü ekber diyerek tekbir getiriyorlar, Elhamdullillah diyerek Sana hamdediyorlar ve Senin yüceliğini dile getiriyorlar" derler.
Konuşma şöyle devam eder:
- Peki onlar beni gördüler mi ki?
- Hayır, vallahi seni görmediler.
- Beni görselerdi ne yaparlardı?
- Şayet seni görselerdi sana daha çok ibadet ederler, şânını daha fazla yüceltirler, ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni daha çok tenzih ederlerdi.
- Kullarım benden ne istiyorlar?
- Cennet istiyorlar.
- Cenneti görmüşler mi?
- Hayır, yâ Rabbi! Vallahi onlar cenneti görmediler.
- Ya cenneti görseler ne yaparlardı?
- Şayet cenneti görselerdi onu daha büyük bir iştiyakla isterlerdi, onu elde etmek için büyük gayret sarf ederlerdi.
-Onlar bana neyden sığınıyorlar?
- Cehennemden sığınıyorlar.
- Peki, cehennemi gördüler mi?
- Hayır, vallahi onlar cehennemi görmediler.
- Ya görselerdi ne yaparlardı?
- Şayet cehennemi görselerdi ondan daha çok kaçarlar, ondan pek fazla korkarlardı.
Bunun üzerine Allah Teâlâ, meleklerine: "Sizi şâhit tutarak söylüyorum ki ben bu halde olan kullarımı bağışladım" buyurur. Meleklerden biri: "Onların arasında bulunan falan kimse esasen onlardan değildir. O buraya bir iş için gelip oturmuştu" deyince Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki onların arasında bulunan da asla şaki olmaz. (Lâyeşkâ bibim celisühüm!)" [Buhâri, Daavât, 66; Ahmedb. Hanbel, el-Müsned, II, 251-252,358-359.]
(Bu nebevi müjdeye nail olabilmek için bir araya gelen tüm Suffa Meclisleri talebe ve muallimlerine ithaf olunur...
SÖZBAŞI
"İslâm dinine girme hususunda öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara ihsan üzere tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur." (Tevbe, 9/100)
Bir Müslüman için öncelikli hedef, Allah'ı razı etmek ve Allah'tan razı olmaktır. Bu rızanın nasıl elde edileceğinin en güzel örneği hiç şüphesiz Peygamber Mektebi'nin talebeleri olan sahabe neslidir.
O nesil, beşerin neler yapabileceğini gösteren en güzel numunedir.
O nesil, belirlenmesi gereken hedeflerin hangileri olması gerektiğini öğreten bir medresedir.
O nesil, her türlü olumsuzluğa ve ağır imtihanlara karşı bir ümit ve çözüm kaynağıdır.
O nesil, doğru yolda nasıl doğru yürüneceğinin en güzel örnekleridir.
O nesil, her daim amellerimizi kontrol edeceğimiz bir mihenk taşıdır.
Hal böyle olunca bize düşen ayette beyân buyurulduğu gibi "ihsan üzere onlara tabi olmaktır.
Peki, ihsan üzere tabi olmak ne demektir?
Sahâbeyi doğru anlamak, gerçek mânada sevmek, onları hayatımızın temel ölçüsü, Kur an ve Sünnet'in beşerî zemindeki en güzel pratikleri olarak kabul etmek, onları her daim hayırlarla yâd etmek ve onları kendi anlayışlarımıza ve yorumlarımıza feda etmeden oldukları gibi anlamaya çalışmak ve onları insanlığın aynaları, iman ve kardeşliğin sadâları olarak bilip, hayatlarını hayatlarımıza taşımaya gayret etmektir.
Özellikle son ifadelerin üzerinde biraz durursak, şunu söylemek durumunda kalırız: Sahâbe nesli, ideal kulluğun ne olduğunu yaşadıkları hayatlarla ortaya koydukları için "İnsanlığın Aynaları" oldular.
O aynaya bakan hem kendini hem onları görecek ve onlardan doğru olanı öğrenerek ve kendisine çeki düzen verecek...
Böylece eksikler tamamlanacak, yanlışlar düzeltilecek; aşırılıklar itidal çizgisine çekilecek, azalan heyecanlar artacak, biten ümitler yeniden yeşerecek...
Onların sadâları, gök kubbede her daim yankılanan hoş bir sadâ olacak...
Ne kadar hasretiz o hoş sadâlara...
Özledik hem de çok özledik Ebûbekirce sadâkati...
Zülüm ile inleyen bu çağda Ömerî adâleti...
Hayâsızlığın takdir gördüğü şu zamanlarda Zinnûreyn iffetini...
Cehaletin rütbe, taassubun mevki, nefretin rant olduğu şu zeminlerde Alîce ilmi ve hikmeti...
Özledik Haticevari şefkatli elleri, ayırmadan, kayırmadan bütün bir âleme anne nazarı ile bakan bakışları...
Gittiği her yeri Yesrib bilip, bahanelere kapılarım kapatıp davet için inleyen Musabları...
Kalan bir belimdeki kuşaktır, o da risâlet davasına feda olsun diyen Esmaları...
Kerbala'nın meydanında kılıçlar altında doğranırken bile cahillere merhamet nazarı ile bakan Hüseyinleri...
Anadolu'nun dört bir tarafına iman tohumlarını eken İyâdları, Safvânları, Habibleri, Ebû Ubeydeleri...
Cihad aşkım her sevdanın önüne alan Mihmandar-ı Nebî olan Ebû Eyyûb el-Ensarîleri...
Kardeşliğin kitabını yazan, imanî bir sorumluluk olan kardeşliği lafta bırakmayıp hayatlara taşıyan Abdurrahmanları, Sa'dları, Ebû Talhaları...
Özledik Selmânları, Ammârları, Aişeleri, Fâtımaları...
Habeşistanları yeşerten Caferleri, sancakları dalgalandıran Üsâmeleri, toprakları imana doyuran Zeydleri...
Nicedir hasretindeyiz bu sadâların...
Olmaktan çok, konuşmak oldu azıklarımız...
Sözün çok, amelin az; rivayetin çok, riayetin az; tebliğin çok, temsilin az olduğu şu zeminlerde, yıprandı bütün değerlerimiz...
Herkes birbirine havale edip kendi hanelerine çekildiği için Ebû Cehiller, Ebû Lehebler, Utbeler doldurdular o kötü halleri ile dünyayı...
Bu yüzden karardı semamız, zulüm dört bir tarafı sardı, mazlumlar çoğaldı, namuslar kirletildi, çocuklar Akdeniz'in, Ege'nin sularına gömüldü...
Ağladı Halep, Humus ve Şam...
Nicedir yol gözleyen Kudüs'ün gözleri yoruldu...
Urumçi, Hoten, Kaşgar, feryat etmekten bıktı...
Ama Sahâbe bir daha umut oldu, fer oldu, heyecan oldu, gayret oldu, hamiyet oldu...
İnşallah 'Sahâbe Dersleri' bu kaybedilen kıvamın yeniden kazanılmasına bir vesile olur. Mevlâ bunu bizlere nasip eylesin.
Suffâ Meclisleri Sohbet Halkaları 7. Yılında...
Bir söz ve sohbet medeniyeti olan İslâm Medeniyetinde, ilim halkalarının değer ve kıymetinin çok farklı bir yeri vardır. Böyle olduğu için bizler de bu güzel geleneği devam ettirmek için yıllardır gayret vermekteyiz. Bu gayretin bir göstergesi olan ve 2012 yılında başlayan Suffa Meclisleri projesi hamdolsun 7. yılma erişmiş oldu. Hatırlanacağı üzere ikinci 5 yılın ilk senesi, yani 6. sene konumuz "Hadis Dersleri" idi. Her yıl daha fazla nitelik kazanarak devam eden bu çalışmamız, gerek İstanbul'da, gerek Anadolu'da ve gerek dünyanın farklı yerlerinde kurulan ders halkaları ile faaliyetlerine devam ediyor.
Bu yıl "Sahâbe Yılı" olması hasebiyle, Suffa Meclislerinin konusu da "Sahâbe Dersleri" oldu. Sahâbe dediğimiz o peygamber mektebinin talebeleri olan o öncü ve örnek nesil, hayatın birçok alanında bize model oldukları gibi sohbet meclisleri meselesinde de modeldirler. Kendileri de gerek Dârü'l-Erkam'da, gerek Suffa'da, gerek Mescid-i Nebevî'de hep sohbet ile beslendiler, yetiştiler, geliştiler... Böylece örnek bir nesil oldular. Umuyoruz ki bu dersler boyunca bizlere de o elde ettikleri güzellikleri ulaştırsınlar. Onlar ulaştırırlar da inşallah bizler istifade edenlerden oluruz.
Sahabe Dersleri
Suffa Meclislerinin yedinci yılının konusu olan "Sahâbe Dersleri" her yıl hazırlanan müfredata uygun bir şekilde 32 ders olarak hazırlandı. 1. derste, "Sahâbenin Önemi Değer ve Konumu" başlığında, sahâbe kavramı üzerinde duruldu. Hem hadis âlimlerimizin hem de usûl âlimlerimizin bu konuda verdikleri tanımlar aktarıldı. 2.dersten 32. derse kadar ise Hz. Ebû Bekir'den başlayıp, Enes b. Mâlik ile biten 31 sahâbî hakkında bilgiler verildi.
Elden geldiğince özetlemeye çalışsak da o bereketli hayatlar sayfalara sığmadı. Bundan dolayı her yıl ki müfredata göre bu yıl ki müfredat biraz daha hacimli oldu. Ancak okuma ve anlatım konu itibari ile rahat olduğu için hacim gözümüzü korkutmamalıdır.
Sahâbe Dersleri müfredatımızın içeriği de oldukça zengin... Her dersin başında, Kur'ân İklimi ve Nebevi Seda bölümlerinde bir âyet ve hadis yer aldı.
Sahâbe Tablosu kısmında o sahâbî efendimiz ile alakalı kimlik bilgilerine yer verildi.
Hakkında İnen Ayet bölümünde, sebeb-i nüzûl kitaplarımızda geçtiği üzere, o sahâbî efendimiz ile alakalı inen bir âyet seçilerek, âyet-sahâbî ilişkisine dikkat çekildi.
Hz. Peygamberin (sas) Dilinden kısmında, o sahâbî efendimiz hakkında Hz. Peygamber'in (sas) bir hadisine yer verildi.
Rivayet Ettiği Hadis bölümünde, o sahâbî efendimizin bizzat kendi rivayet ettiği bir hadis aktarıldı.
Kendi Lisanından kısmında ise o sahâbî efendimizin bir sözüne yer verildi.
Şâhidlerin Dilinden bölümünde ise o sahâbî efendimizi bizzat görmüş ya başka bir sahâbînin veya tabiîn neslinden birinin bir sözü aktarıldı.
Âlimlerin Dilinden kısmında ise sonradan gelen âlimlerden birinin o sahâbî efendimiz ile alakalı bir sözüne yer verildi.
Alınması Gereken Mesajlar bölümünde ise o sahâbî efendimizin hayatından çıkarılacak dersler maddeler halinde aktarıldı.
Bir Temenni...
İlhamını ve azığını sahâbeden almaya çalışan bu kardeşiniz diyor ki:
"Gelin, sesi ve nefesi tükenen şu zor zamanlara ve zeminlere, bir sahâbe yankısı bırakalım. Haykırışımız ideal kulluk çizgisini, hayatları ile âleme gösteren o güzel insanlar olsun ve onların ruhlara hitap eden nağmeleri, bizim dillerimizde ve hayatlarımızda yeni bir besteye dönüşsün..."
Mevlâ hepimize bunu nasip eylesin. Bizi bu dünyada onların yollarının yolcusu, öte dünyada sofralarının misafiri kılsın.
Muhammed Emin Yıldırım
20 Muharrem 1440
30 Eylül 2018
Eyüp Sultan / İstanbul