Tac Tercümesi ve Şerhi 5 Cilt, Şamua

Fiyat:
3.000,00 TL
İndirimli Fiyat (%41) :
1.770,00 TL
Kazancınız 1.230,00 TL
Havale / EFT:
1.716,90 TL
500,03 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo

  Kitap             Tac Tercümesi ve Şerhi
  Yazar             Mansur Ali Nasıf El Hüseyni
  Tercüme        Doç. Dr. Abdülvehhab Öztürk
  Yayınevi         Kahraman yayınları
  Kağıt - Cilt      Sarı şamua - 5 Cilt, Sıvama Sert Karton Cilt
  Sayfa - Ebat   3.200 sayfa - 17x24 cm
  Yayın Yılı        Son baskı

 
  
Kahraman Yayınevi tarafından yayınlanan, Mansur Ali Nasıf El Hüseyni nin yazdığı, Tac Tercümesi ve Şerhi adlı Hadis kitabını incelemektesiniz.
Taç Tercemesi ve Şerhi adlı Hadis kitap seti hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
 

 
Konularına göre Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai Hadisleri

 
          Tac Tercümesi ve Şerhi
 
Yayınevinin Önsözü
 
Kur an, örnek olarak Efendimiz'i ( sallallahu aleyhi ve selem ) gösterir.
 
İnsanlığa indirilmiş evrensel mesaj Kur'an'ın ilk muhatabı ve ilk uy­gulayıcısı olan Peygamberimiz, İlahî yasaları yorumlayıp onları en güzel şekilde hayata geçirmekle bizlere en güzel örnekliği sunmuştur.
 
Zira O,her konuda örnektir.Bu konuda Kur'an'ın bizlere sunduğum muhteşem örnek, Allah Rasülü Hz. Muhammed'dir (sallallahualeyhivesellem):
 
Andolsun Allah'ın elçisinde sizin için Allah'a ve ahiret gününe kavuşma­ya inanan ve Allah'ı çokça anan kimseler için, en güzel bir örnek vardır. (Ahzab 21):
 
Hz. Peygamber'in örnek olarak sunulmayıp, en güzel örnek/üsve-i hasene olarak sunulması oldukça dikkat çekicidir. Zira insan hayatında kötü örnekliğin de etkileri vardır. Bu yüzden ayet, en güzel örnekliğe dik­kat çekmekte ve bu ifade ile insan en güzel olmaya teşvik edilmektedir.
 
Temel İslamî eserleri yayınlamayı kendisine prensip edinen yayıne­vimiz, önemli bir hadis derlemesi olan et-Tac elcamiu lilusul fi ehadisirresul tercemesini Doç. Dr. Abdülvehhab Öztürk 'ün sade ve akıcı dili ile okuyucularının istifadesine sunmuştur.
 
Bu değerli tercemenin salih amellere vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ederiz.
 
Önemli Hatırlatma
 
Tercümemde geçen devrik cümleler metin ile şerhin numara­lı dipnotlarla birbirini takip etmesi gayesinden kaynaklanmıştır. Okuyucularımızın bunu bilmesi ve bizi mazur görmesi rica olunur.
 
Mütercim
 
  TAC HADİSLERİ KİTABI VE YAZARI HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ
 
 
Müellif Mansur Ali Nasıf merhum Ezher hadis ulemasındandır, Mısırlı'dır. Kendisi de önsözde ifade ettiği gibi çok erkenden hadis ilmini sevmiş ve İslam'ın izahının onda olduğunu görmüştür. Kitabını yazmaya 1341 /1922 yılında başla­mıştır. Onu 1354 / 1935 yılında tamamlamıştır. Kitabını çok özenle hazırlama­sına rağmen ulemaya arz ettiği zaman onu şerh etmesini önermişlerdir. Çünkü Buharî hadislerini bile şerhsiz bir alim okuyamaz, kaldı ki beş temel eser bir ara­ya getirilmişse, demişlerdir. Birinin çıkıp bunu yapmasını beklemişse de böyle bir kimse çıkmadığından şerhi de kendisinin yapması gerekmiştir. Metin için yedi yıl, şerh için de yedi yıl, toplam on dört yıl çalışmıştır. Bu süre içinde hep onunla meşgul olmuştur. Defalarca tashih etmiş, muğlak yerlerini izah etmiş, hadisin derecesini ve hükmünü ortaya koymak ve okuyucuya kolaylık sağlamak için elinden gelen gayreti esirgememiştir. Bunun için de ihlasını devam ettir­miş, bu da kitabın eşsiz bir kabul görmesiyle meyvesini vermiştir. Kitap daha ta­mamlanmadan birinci cildi 1351 /1933 yılında okuyucuların karşısına çıkmıştır. Az sonra belirteceğimiz gibi ulema kitabı çok beğenmiş, kendisini çok takdir etmiş ve övgüler yağdırmışlardır.
 
Tac hadisleri beş temel eser olan: Buharî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî ve Neseî hadislerini toplamış, mükerrerleri attıktan sonra hiçbir hadisi kaçırmamıştır. Bu da İmam Nevevî'nin ifadesiyle tüm sahih hadisleri toplamış demek­tir. Hatta müellif bunlardan hiçbir hadisi kaçırmadığı gibi İmam Malik'in Muvatta'ından, Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inden ve Darakutnî'nin Sünen'inden de çeşitli ilaveler yapmıştır. Tac Tercümesi ve Şerhi Hadis kitabı
 
Müellif bu hadisleri fıkıh bablarına göre tertip etmiş, sonunda ahlak ve vaaz konularını da ilave etmiştir. Böylece hiçbir eksiği kalmamasına çalışmıştır. Ha­disleri ilk ravileri ve onu tahriç eden (ilk defa kitabına alan) kaynaklarıyla ver­miştir. Bu da ona benzerleri arasında önemli bir ayrıcalık kazandırmıştır.

Çünkü kendisinin anlattığına göre onun tarihte üç benzeri olmuştur:
 
1- 516 / 1122'de vefat eden İmam Beğavinin Mesabih'idir. Bu kıymetli eser her ne kadar zamanında büyük beğeni kazanmışsa da hadisin ilk ravisini ve kaynağını göstermemekle hadis kitapları arasında kesik gibi kalmıştır.
 
2- 944 / 1537'de vefat eden Şeybanî'nin Teysirül Vusul eseridir. Bu da büyük bir eser olmakla beraber İbn Esir'in Camiulusul'ünden kısaltılmış ve ilk harflere göre verilmiştir. Bunun ise fıkıh tertibine uymayacağı gayet açıktır.
 
3- 652 / 1254'de vefat eden İmam İbn Teymiye'nin Münteka'sıdır. Bu da büyük bir eser olmakla beraber içine sadece ahkam hadislerini almaktadır. İçinde hiçbir fazilet, tefsir, ahlak ve vaaz hadisi yoktur. Tac hadisi ise bütün bu eksikleri telafi et­meye çalışmış, bunu fark eden Ezher Şeyhi Mustafa Merağî takdirle karşılamıştır.
 
Bu kitap aynı zamanda müellif tarafından şerh edilmiştir. Çünkü şerhsiz bir hadis okumak tefsirsiz bir ayet okumaya benzer. Böylece bu risk de ortadan kaldırılmıştır. Müellif bunun için gece gündüz çalıştığını bize bildirmiştir. Allah kendisine gani gani rahmet etsin ve onu hadisçilerle hasretsin. Âmin.
 
Kitap bu emekle hazırlandığı için hemen basılmış ve baskılar arka arkaya devam etmiştir. 1932'de ilk baskısı yapıldıktan sonra 1961'de üçüncü baskı ya­pılmıştır. Bu baskı Türkiye'mizde çok yaygındır. 2006'da da yeni ve dikkatli bir baskısı çıkmıştır. En son olarak da elimizdeki tahriçli baskısı çıkmıştır. Şundan eminiz ki kitap bundan sonra da çok basılacaktır. Çünkü bu kadar kapsamlı, düzenli, ahkâmı belirtilmiş ve tahrici yapılmış bir eseri hiç kimse reddedemez.
 
Biz de kitabı diğer çalışmalarımızda olduğu gibi tam metin ve tahkikli olarak tercüme ettik. Gerçi müellif hadislerin sonunda kaynağını göstermişse de yeri­ni belirtmemiş, diğer kaynaklarındaki benzerini bildirmemiştir. Tahrici yapan zatlar bu eksiği gidermiş ve yeri geldiği zaman hadis üzerinde bilgi vermişlerdir. Bütün bunlar tercümede rahatça görülür.
 
Bizim kısaca anlatmak istediklerimizi müellife çağdaş ulema eşsiz takrizleri ile dile getirmişlerdir. Şimdi bunları özet olarak vermek istiyoruz:
  
                      
  BİRİNCİ TAKRİZ
 
 
Mısır Müftüsü Şeyh Bahit
 
İmdi, Ezher-i şerif ulemasından ve Camii Zeynebî'de müderrisi Büyük Üstat Şeyh Mansur Ali (bin) Nasıf'in Et- Tac el - Camiu lilusul fi ahadisir resul isimli ve Gayetülme'mul şerhuttac el cami lilusul adlı kitabını gözden geçirdim. Onu bö­lümleri güzel ve tertipli, şeklen hoş, ibaresi kolay, üslubu sağlam, mana ve içerik bakımından önemli bir eser olarak buldum. Dinî konulardan ihtiyaç duyulan­ları içine almıştır. Rabbine ibadet hususunda hiçbir Müslüman'ın bana gerek­mez diyemeyeceği ciddi konulardır. Bu arada müctehit mezhep imamlarının görüşlerine temas etmiş; şeriatın ruhu, amelî hükümlerden en önemli maksat ve şeriatın özü demek olan İslam adabına da temas etmiştir.
 
Özetlemek gerekirse nefis bir eserdir. Müellifinin ilmî gücünü ve hadisteki yerinin yüceliğini göstermektedir. Bu arada zevk - i selim ve isabetli görüş sahi­bi olduğu hemen sezilmektedir. Allah Müslüman'ları ondan yararlandırsın ve emsalini çoğaltsın. Bu bilimsel çabasından ve iyi niyetinden dolayı ona muvaf­fakiyetler versin.
 
Sabık Mısır Müftüsü Muhammed Bahît. İmza
28 Recep 1351 / 1932.
 
 
  İKİNCİ TAKRİZ
 
 
Büyük Islahatçı Üstadım Şeyh Abdülmecid el – Lebban
 
İmdi, dağ gibi yüce, ilmi ile amil, fazilet sahibi, güvenilir allame, evladım Şeyh Mansur Nasıf'a müjde, teşekkür ve dua dileklerimi yazmak istiyorum:
 
Ey Üstat, şunu demem yeterlidir ki Allah seni et -Tac adındaki kitabını top­lamaya muvaffak kılmıştır. Bu kitap Sahih Buharî, Sahih Müslim, Sünen-i Ebi Davud, Cemiüt Tirmizî ve Neseî'nin Mücteba'sını içine almaktadır. Sen dini
 
tecdit eden mücedditlerdensin. Bugünkü ve gelecek insanlar seninle iftihar et­sinler. Zaman geçtikçe eserin daha da kıymetlenecektir, çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu haber vermiştir. Bu arada sen büyük şansa sahip ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in duasını alan hadis alimlerindensin. Zira o şöyle demiştir: Bizden bir hadis duyup da onu tebliğ edenin Allah yüzünü ak etsin. Bu şans sana yeter, bununla ne kadar gıpta edilsen yeridir. Kitabını gözden geçirdim, onu hayra hidayet eden ve sahih sünnete götüren bir rehber olarak buldum. Üslubu temiz, yolu açık, anlaşılması kolaydır. İnsanları hedef­lerine götürür. Bize beş temel eseri temiz bir aynada göstermekte, hidayet ara­yanları tatlı suyu ile kandırmaktadır.
 
Hele o altın değerindeki kısa, öz ve kolay anlaşılan şerh ne desen değer, kitap için kıymetli bir gerdanlık mahiyetindedir. Bunu pek azları yapabilir, hele asrımızda bunlar gayet azdır.
 
Rabbini razı ettin, Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem'in yüzünü gül­dürdün, yüreğime su serptin. Allah sana mükâfat versin, Peygamber senden razı olsun, ilim adamları sana teşekkür etsin. Her zaman muvaffak olman için Allah'a dua etmekteyim. Çünkü sen o gizli mücevheri açığa çıkardın, bütün ilimleri fazi­letinle Taç landırdın. Sevincimi, övgümü ve saygılarımı kabul etmeni rica ederim.
 
Abdülmecid Lebban. İmza
29 Recep 1351 / 1932
 
 
 ÜÇÜNCÜ TAKRİZ
 
Büyük ulemadan Faziletli Şeyh Mevlana Yusuf Decevi
 
 
İmdi, Et - Tac el - Camiu lilusul adlı kitabınızı gözden geçirdim, onu gerçek bir taç ve sahiden kapsamlı bir eser olarak buldum. İnce tertibi, tatlı icazı ve açıklığı ile diğerlerinden üstün olduğunu gördüm. Şerh şeklindeki dipnotlarda çok başarılı olmuş ve elinden gelen gayreti sarf etmişsin. Bu nedenle Allah'tan sana en güzel ödülü vermesini isterim.
 
Fitnelerin çoğaldığı, büyük sıkıntıların kapıları çaldığı ve herkesin başının derdine düştüğü bu asırda böyle kıymetli bir kitabın ortaya çıkmasını ben Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem'in büyük bir mucizesi sayarım. Alimler sal­lallahu aleyhi ve sellem'in mucizelerini ikiye ayırmışlardır: Bir kısmı geçmiş, bir kısmı da zamanla kıyamete kadar yenilenecek olandır. İşte Allah sana bu ikinci­sini nasip etmiştir. Bu eşsiz başarından dolayı Allah'a hamd eder ve seni tebrik ederim. Sallallahu aleyhi ve sellem: "Ümmetinin bozulduğu zaman sünnetine sarılanı yüz şehit sevabıyla mükafatlandırmıştır. Sen ise onu topladın ve insan­lara ulaştırdın. "Bu, Allah'ın büyük lütfüdür, onu dilediği kullarına verir. Allah büyük lütuf sahibidir" (Cuma: 4). "Bu, Allah'ın bize ve insanlara lütfündendir, ancak insanların çoğu şükretmezler" (Yusuf: 28). Allah'tan ümmet arasında se­nin gibi alimleri çoğaltmasını ve seni doğru yolda başarılı kılmasını lütuf ve ke­reminden isterim ki insanlar büyük eserinden yararlansınlar.
 
Bu kadar büyük çaba, iyi niyet ve yüce himmet gösterdiğin için derin saygı, samimi dua ve içten övgülerimi kabul etmeni rica ederim. Esselamü aleykum ve rahmetullah.
 
 
26 Recep 1351 /1932.
Yusuf Decevî. İmza
 
           
         DÖRDÜNCÜ TAKRİZ
 
 
Büyük alimlerden, kıymetli eserlerin sahibi Nakibüleşraf Muhammed Biblavî el - Hasenî
 
İmdi, akıllı kimsenin vaktini meşgul edeceği ve amel defterini süsleyeceği en hayırlı şey Allah'ın kitabım anlamak, ona davet edecek şeyle amel etmek, emir ve yasaklarını duyurmak, halka nasihat etmek, muhkem ve müteşabihi, nasih ve mensuhu bilmektir. Bunun da tek yolu Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hadislerine hizmet etmek, onları toplamak, onları zayıflarından ayırmaktır. Bunun içindir ki eski alimlerimiz Resulullah sallalallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine hizmet etmişler, kapatılacak bir eksiğini bırakmamışlardır. Onlar ilim denilince Allah'ın kitabını anlamayı ve Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetini muhafaza etmeyi anlarlardı.
 
Bu konuda toplanan eserlerin en sağlamları da her zaman için Sınan -ı Sitte olarak meşhur olmuştur. Buharî ile Müslim dışındakileri temin etmek zor ve halk için gayri mümkün olduğundan ilmi ile amil, insan-ı kâmil, Peygamber soyundan gelen Şeyh Mansur Nasıf Hüseynî vaktinin çoğunu buna harcamayı ve elinden gelen gayreti esirgememeyi düşündü. Bunun için beş sahih hadis kitabını bir araya getirdi, ona da et - Tac adını verdi. Ben onu meyvesi bol ve erişilmesi kolay bir bahçe olarak gördüm. Orada atılacak bir şey yoktur. Bu kay­naklardaki mükerrerleri atmış, ravinin ve kaynağın adını vermekle yetinmiştir. Aynı mevzudaki hadisleri içine almış, bunları fıkıh tertibine göre sıralamıştır. Ayrıca ahlak hadislerini kaçırmamıştır. Aynı konuya temas edenleri toplamıştır. Böylece kitap insanı sevindirecek ve içini açacak hale gelmiştir. İlim öğrenmek isteyen, arzusunu en yakın ve en kolay yoldan elde edebilir.
 
Tac hadisleri bu itibarla herkesin arayacağı bir eser olmuş, onu edinenin ay­rıca beş temel eseri bulundurmaya ihtiyacı kalmamıştır. Hele bunları yüreklere su serpen bir şerhle tamamlaması söylenecek bir söz bırakmamıştır.
 
Allah'tan müellifine Peygamber sünnetine yaptığı bu eşsiz hizmetten dolayı en güzel mükâfatı vermesini ve ömrünü uzun etmesini dilerim. Ta ki daha nice kıymetli incileri, güzel eserleri ve büyük sırları ortaya çıkarsın. Muvaffakiyet Al­lah'tandır, ondan başka Rab yoktur.
 
 
Kahire, 25 Recep 1351 / 1932.
Muhammed Biblavî el - Hasenî. İmza
 
 
             BEŞİNCİ TAKRİZ
 
Büyük allame, meşhur hadisçi Mevlana Şeyh Muhammed Habibullah Şankıtî
 
 
İmdi, Ezher -i Şerif alimlerinden, Camii Zeynebî müderrisi Şeyh Mansur bin Ali Nasıf el - Hüseynî'nin et - Tac el - Camiu lilusul fi ahadisir resul kitabını ve şerhini derin derin mütalaa ettim, baktım ki isim müsemmasına denk gel­miş, gerçekten o, hadis kitapları arasında taç gibi olmuştur. Beş temel kitabı toplamış, ara sıra da Muvatta'dan yararlanmıştır. Bunlar pek azı dışında sahih rivayetleri içine almıştır. Allah'ın izin ve tevfiki ile senetleri atmış, mükerrerleri çıkarmış ve en uzun ve en kapsamlı rivayetleri almıştır. Böylece şerhi ile birlikte orta boyda beş cilt haline gelmiştir. Güzel tertibi, açıklaması ve şekli ile de ya­rarlı hale gelmiştir. Hadis kitaplarının özünü okumak isteyen herkese tavsiye
 
edilecek bir eserdir. Bu beş kitaptaki deliller de ortaya konulmuştur. Bunu bu­lunduran kimse eski ve yeni bu dalda hiçbir kitaba ihtiyaç duymayacaktır. Hele günümüzde uzun hadis kitaplarıoku mak hayli zorlaşmıştır. Netice itibarı ile ümmet nazarında meşhur hadis kitaplarına taç gibi olmuştur. Allah bu din allamesi müellifine eksiksiz rahmeti ile muamele etsin, doğu ve batıdaki bütün Müslümanları bundan yararlandırsın. Şunu da söylemeliyim ki kitap her taba­kadaki alimler için de yararlı hale gelmiştir.
 
 
Muhammed Habibullah bin Sidi Abdullah bin Mayabî Şankıtî.
25 Recep, 1351 / 1932
İmza
 
 
        ALTINCI TAKRİZ
 
 
Merhum Mahir Paşa medresesi Müdürü, birçok tarih kitaplarının yazarı ve usuluddin fakültesinin müderrisi büyük Üstat ve büyük tarihçi Abdülvehhab beg En Neccar
 
İmdi, İslam ümmetinin boynunda bir borç vardı; onu ödemede uzun za­man oyalandı ve yerine getirmede savsakladı. Şöyle ki ona Peygamberinden hiçbir ümmete nasip olmayan bir servet kalmıştı. Onu asrımıza uygun olmayan bir şekilde tertip etti, o da geçen çağlar boyunca öyle kaldı. Hâlbuki o, kitabın açıklaması ve saf akıl sahiplerinin rehberi idi.
 
Bu servet uzun zaman boyunca o dağınıklığı birleştirmeyi, ihtilafları hallet­meyi ve Müslümanların ondan kolayca istifade etmesini bekledi. Nihayet sağ­lam azimli ve yüksek himmetli üstat allame Şeyh Mansur Ali Nasıf el - Hüseynî o borcu ödedi ve ümmeti o sorumluluktan kurtardı. Sahih beş temel eseri Tac adı altında bir kitapta topladı. Ravinin ve kaynağının adını vermekle yetindi. Kitap göz alıcı ve hepsinden kıymetli bir hediye şekline geldi. Onları fıkhın bablarına göre tertip etti. Artık arayan onda şaşmaz, isteyen zorlanmaz.
 
Şeyh Mansur kitabını dört kısma ayırdı: Birinci kısım iman, ilim ve ibadetler hakkındadır. İkinci kısım muamelat, ahkâm ve âdetler hakkındadır. Üçüncü kı­sım faziletler, tefsir ve cihat hakkındadır. Dördüncü kısım ahlak ve vaazlar hak­kındadır. Bu faydalı çalışmasını da hoş bir şerh ile tamamladı. Bu şerh hadisin kapalı tarafını açıklıyor, müphemini tafsil ediyor, zor yerlerini kolaylaştırıyor. Özetle söylemek gerekirse şerh birçok güzellikleri toplamıştır. Birçok yerlerde okuyucunun yüreğine sevinç suyu serpmiştir.
 
Bu kitabın birinci cildini bana hediye etti, ben de gözümü onun serin ve çiçekli bahçesinde gezdirdim. Baktım, güzel bir baskı, parlak bir kâğıt ve dikkat­li bir tashih gördüm. Bu mükemmel çalışmasından ötürü Allah sa'yini meşkur etsin. Emeğini zayi etmesin. Din hususunda yaptığı bu cihadı hayra tebdil etsin. Şüphesiz o (Allah) güzel iş yapanın ecrini zayi etmez.
 
 
Abdülvehhab Neccar
1 Şaban 1351 / 29 Kasım, 1932.
İmza
 
 
        MÜELLİFİN BİRKAÇ SÖZÜ
 
Güzel bir tesadüftür11' ki ben bu Taç kitabının telifine Allah'ın yardımı ile 1341 / 1922 yılının Recep ayında başladım; onu da 1347,1928 yılının Zil­hiccesinde tamamladım. Böylece başlangıcı ve tamamlanması ikisi de tek sayılı yılın Haram ayında oldu. Bu da birinci on'lu grupta oldu.
 
Ona şerh yazmaya da aynı yılın Muharrem ayında başladım; baskısına da 1351 /1932 hicrî yılının Muharrem ayında başlandı, birinci cildin baskısı da aynı yılın Recep ayında çıktı. Böylece baskısının başlaması ile birinci cil­din çıkışı ikisi de tek sayılı yılın Haram ayında oldu. Hadis-i Şerifte: "Allah tektir, teki sever12' denilmiştir. Aynı yılda da taç harfine göre çalışma kararı alındı. Allah da murat etti, kitabın adı da Tac oldu. Böylece bu olayların için­den güzel bir fe'l (hayra yorma) tecelli etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de böyle şeyi severdi. Ben de Allah'tan bunu fe'l-i hasen (hayra yoru­lacak bir olay) kılmasını dilerim. Amin.
 
 
   KANAAT ÖNDERLERİNE VE İDARECİLERE DÖNÜK BİRKAÇ SÖZ
 
 
Kitap hakkında söylenecek son söz şudur ki - ben onu Allah'a karşı ihlasla ortaya koydum, aklım ve fikrimle düşündüm ve Allah korkusu da her tarafımı sarmıştı - o, her tabakadaki insanlara lazımdır. Ancak insanların arasından özellikle iyiliği emreden ve kötülükten men edenleri öne çıka­rabilirim. Onların bu kitaptan istifadeleri daha büyüktür. Bilhassa şu bö­lümlere bakmaları lazımdır: Kıyamet alametleri kitabı, kıyamet, cennet ve cehennem kitabı, ahlak kısmı, zühd kitabı, dördüncü kısımda gelecek olan dua ve zikirler kitabı. Bunların içinde terğib ve terhip ile güzel ahlak vardır. Bunların kadı ve hakimlere daha çok lazım olacağını da özellikle vurgularım. Bu durumda onlar Tac kitabını gölgenin insandan ayrılmaması gibi yanla­rında bulundurmalıdırlar. Özellikle ikinci kısımdaki idarecilik ve yöneticilik babına çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Bu onlar için sağlam bir kale ve şifalı bir ilaçtır. Özellikle bu iki grubu seçmemin sebebi şudur; çünkü birin­ciler milletin rehberleri, ikinciler de milletin bekçileri ve liderleridir. Hatta milletin kalbi ve başıdırlar. Onların düzelmesiyle millet de düzelir, onların bozulması ile millet de bozulur. Allah'ım, bizi muvaffak kıl, ey Rahman ha­limizi dünya ve ahirette ıslah et. Amin amin amin, velhamdü lillahi rabbil alemin (âlemlerin Rabbi Allah'ahamd olsun). ( tac tercümesi ve şerhi , taç tercümesi hadis kitabı , 5 cilt taç tercümesi , tac hadisleri,  et-tac isimli hadis kitabı, hadis kitabı, kahraman yayınları , et tac hadis kitabı , tac hadis 5.cilt , tac tercümesi , dr. abdülvehhab öztürk )

Mansur Nasıf
 
1-Doğrusu her şeyin kaza ve kadere havale edilmesidir.
2-Sahih hadistir: Buharî, 6410; Müslim, 2677; Tirmizî, 3508.
 
 
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
 
Allah'ım, tevfik nimeti için sana hamd ederiz'2', Allah'ım, senden en doğ­ru yola hidayet isteriz. Nebin ve Resul'ün Efendimiz Muhammed'e salat ve selam ederiz. Ki onu insanlara rahmet olarak gönderdin'31 ve onu hidayet ve hikmetle konuşturdun'41. Onun hidayetini muhafaza eden'5' onu tebliğ eden ve nurunu görüp ona tabi olan âl ve ashabına da salat ve selam ederiz'6'.
 
İmdi, Allah bana lütfedip de Taç kitabını yazınca onu büyük ulemadan görüş sahibi olanlara ve Vakıflar Bakanlığına sundum. İyi karşıladılar ve be­ğendiler. Ancak ondan tam istifade edilmesi için onu şerh etmemi önerdiler. Ben de durakladım ve özür diledim; çünkü bir taraftan gözüm zayıftı, öbür taraftan da şerh yazmak zor idi. Zira hadisi şerh etmek isteyenin karşısına öyle zorluklar çıkar ki bunu çokları anlayamaz. Mesela hadisin araştırılması, metinlerinin sahih, hasen ve zayıf olması; muttasıl yahut munkatı ve mürsel olması; meşhur, garip, mütevatir, âhâd vs. olması; nasih ve mensuh, has ve âmm, mücmel ve mübeyyen olması gibi. Bütün bunlardan öte sarih hadi­sinin durumunu açıklamak mecburiyetindedir; hadis vücup yahut nedb ve ibaha için midir? Yasak tahrim yahut kerahet için midir? Bunu açıklamanın yolu nedir? Hadiste eser vermenin en zor tarafı budur. Ancak Allah'ın kolay­laştırdığına kolaydır. Bunun için uzun süre bekledim.
 
Büyük alimlerden biri bana: Üstat, herhangi bir şahıs için tek Buhari'yi şerhsiz okutmak mümkün değildir. Artık beş ana eseri içine alan kitabını okutmak ise daha da zordur, dedi. Büyük bir alim de: Kitabın şerhsiz olursa ondan ancak özel kişiler istifade eder; onu şerh ettiğin zaman herkes istifa­de eder, dedi. Ben de şerh yazmanın zorunlu olduğuna kanaat getirdim. Fa­kat halâ o zorluklardan korkmakta idim. Keşke bu şerhi ilim adamlarından biri yapsa diye temenni ettim, fakat bu mümkün olmadı. Göğsümü açması, işimi bana kolaylaştırması, beni doğruya muvaffak kılması, maksadı bana göstermesi ve aslını yazarken olduğu gibi bana kendi katından bir ruh lüt­fetmesi için Allah'a niyaz ettim. Şüphesiz onun lütfü ve ihsanı boldur. Amin.
 
1-Besmele ve hamdele ile başladım, nitekim Rabbim de kitabına böyle başlamıştır. Hadiste: Allah'ın ahlakını izleyin, denilmiştir (hadisin aslı yoktur).
2-İzafet beyan içindir.
3-Allah Teala şöyle demiştir: "Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiya: 107).
4-Allah Teala şöyle demiştir: "O ki ümmilere içlerinden onlara ayetlerini okuyacak, onları te­mizleyecek ve onlara kitabı ve hikmeti öğretecek bir elçi gönderdi" (Cuma: 2).
5- O da Kur'an'dır, Allah Teala şöyle demiştir: "Bu o kitaptır ki onda şüphe yoktur, takva sahip­leri için hidayettir" (Bakara: 2).
6-Allah Teala şöyle demiştir: "Size apaçık bir nur indirdik" (Nisa: 174).
 
 
İmdi: Hadis ilmi, ilimlerin kadri en yüce ve faydası en çok olan ilimdir. Çünkü konusu Resul'ün sünnetleri'11 ve onun sözlü ve eylemli işleridir. Bun­da da insanların hidayetleri'2' kurtuluş ve mutlulukları'3' vardır. Onunla meş­gul olan'4' hakka çağıran davetçidir ve doğruluğa götüren kandildir, öyle ki Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Allah benden bir ha­dis işitip de onu ezberleyen ve tebliğ edenin yüzünü ak etsin'5'. Yine şöyle demiştir: Kim ümmetim için'6' dinleriyle ilgili olarak kırk hadis ezberlerse, Allah onu kıyamet gününe fakih ve âlim olarak getirir'7'.

Bir rivayette de: Âlimler sınıfından yazılır ve şehitler zümresinde haşrolunur'8'. İşler maksatlarına tabidir'9'. Bunun için'10', bir de Allah Teala bana yaratılıştan hadis sevgisi verdiği için'11' hadis konusunda bir kitap toplamayı düşündüm, erbabı ile istişare ettim ve Allah Teala için istihare ettim; o za­man önümde kolaylık parıltıları göründü, müjde kandilleri yandı. Ben de Rabbime dayandım, kendimi topladım'12' Allah'ın bereketiyle onu telif et­meye başladım.
 
1-Sünnetin çoğuludur, o da gidilen yol demektir. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünneti de sözleri, işleri, onayları, sıfatı, davranışı ve kendine sıfat olan hidayetidir. Sözlü ve işli nakillerle de sünnetin açıklamasıdır.
2-Yani dünyalarında.
3-Yani ahiretlerinde.
4-Yani hadisle meşgul olup da insanları Allah Teala'ya davet eden demektir. Bu da ne mut­luluktur! Allah Teala şöyle demiştir: "Allah'a davet edip de iyi amel işleyenden ve: Ben Müslümanlardan'ım, diyenden sözü daha güzel olan kimdir? (Fussilet: 33). Efendimiz de onun dünyada neşeli ve ahirette de en güzel şekilde haşrolması için dua etmiştir.
5-Sahih hadistir; Ebu Davut, 3660; Tirmizi, 2656; İbn Mace, 235; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 5/183; Darimî, 229... İlim babında sahih senetle de gelecektir.
6-Yani ümmetim için yazılı olarak naklederse demektir, ister ki lafız ve manasını ezberlemesin; çünkü maksat hasıl olur. Eğer onu bir Müslüman cemaatine ders olarak verirse, daha iyi olur.
7-Cidden zayıf hadistir: İbn Adiy, Kâmil, 1/324; Ebu Nuaym Hilye 4/189; Şeyh Elbanî onu Camiin zayıfları arasında saymıştır (5560, 5561).
8-Zayıf hadistir, az önce geçmiştir. Bu hadisi hadisçilerin İmamı Nevevi Hazretleri Erbaîn kita­bında zikretmiş ve şöyle demiştir: Hadis hafızları bunun zayıf olduğunda ittifak etmişlerdir. Ancak amellerin faziletleri konusunda zayıf hadisle amel etmenin caiz olduğu konusunda ittifak etmişlerdir, nitekim onu yazmaya ve dersini vermeye de ittifak etmişlerdir.
9-Yani onlardan murat edilen şeyle muteberdirler; maksat ne kadar yüce olursa, ona ulaştı­racak amel de o kadar yüksek ve âli olur. Çünkü ona vesiledir, o olmadan vücut bulmaz. Bu kitabın telifinden maksat da şeriatı insanlara yaklaştırmaktır, ta ki ona kolaylıkla yetişsinler de dünya ve ahiretlerinde mutlu olsunlar. Bu da yapılması mümkün olan kemal amelinin son noktasıdır.
10-Hadisin şanı ve onunla meşgul olanların şerefi büyük olduğu için.
11-Şeğaf iki fetha ile bir şeyi çok sevmek ve ondan duymamaktır. Bu da benim küçüklüğümden beri halimdir. Allah Teala beni âlimlik diplomasını almadan önce Nevevî'nin Kırk Hadisini ve Buhari'nin Muhtasarını ezberlemeye muvaffak kıldı.
12-Ben de ona azmettim ve karar verdim. (İşinize karar verin) kavli de bundan gelir. Oruç bah­sinde de: Kim oruca geceden niyet etmezse orucu yoktur hadisi gelecektir.
   
Hadis kitaplarının en sahihini, senedi en yüksek olanını hazırla-dım(1). Bunlar da Sahih Buharî(2), Sahih Müslim(3)Ebu Davud'un Sünen'i(4) Tirmizî'nin Cami'i(5), Neseî'nin Mücteba'sıdır(6).
 
1-Senedi en kısa olan demektir. Hadisçiler senedin kısa olmasını büyük bir derece olarak kabul ederler. Öyle ki Şeyhayn (Buhari ile Müslim) Ahmed'den, Şafiî'den çok hadis almışlardır; fakat o ikisi bu senetten hadis almamışlardır; çünkü ondan daha kısa senetler bulmuşlardır. Sünen sahiplerine gelince bu senetten çok hadis rivayet etmişlerdir. Allah onlardan razı olsun.
2-O Ebu Abdullah Muhammed bin İsmail bin ibrahim bin Muğire el - Cu'fî el - Buharî'dir. 194 hicri senesinde (809) Buhara'da doğdu. 256 / 869 yılında vefat etti. Erkek evladı olmadı. Kendisi şöyle demiştir: Bu kitabımı altıyüz bin küsur hadisten çıkardım. Ona ne zaman bir hadis koydu isem mutlaka iki rekat namaz kılmışımdır. Onu on altı yılda tasnif etti ve ondan da doksan bin ravi dinledi. Tekrarlarıçıktıktan sonra içinde dört bin hadis vardır, nitekim Nevevî de böyle demiştir. Hafız da şöyle demiştir: Mükerrer, mevkuf ve muallaklar çıktıktan sonra onda 2760 hadis vardır.
3- O Ebu'l - Hüseyn Müslim bin Haccac bin Müslim el - Kuşeyrî en - Neysaburî'dir. 204 hicrî yılında doğdu. Hicrî 261 yılında da vefat etti. Müslim merhum şöyle demiştir: Bu kitabımı din­lediğim üç yüz bin hadisten tasnif ettim. Eğer hadisçiler toplansalar da o konuda iki yüz sene hadis yazsalar, yine bu müsnettekilere dayanacaklardır. İçinde dört bin hadis vardır. Bazıları onu Buhari'den üstün tutmuşlardır. Hâkim'in şeyhi Hafız Nisaburî: Gök kubbenin altında Müslim'in kitabından daha sahihi yoktur, demiş, bazı Mağrip âlimleri de ona katılmışlardır. Bu da tekrarı­nın azlığı ve tertibinin güzelliği dikkate alınırsa, doğrudur. Çünkü o konuda varit olanların hep­sini alır, sonra onları tekrar etmez. Buharî ise öyle değildir. Ancak Hadis hafızlarının çoğunluğu ve hadisin inceliklerini bilenler Buharî'nin ondan üstün olduğu görüşündeler. Çünkü o hadis sanatında daha sağlam, daha ince ve daha kapsamlıdır. Müslim onun yanına her girdikçe elini öper ve ona: Hadis doktoru, diye hitap ederdi. Tirmizî de ona çoğu zaman hadis sorardı. Allah onlardan razı olsun.
4- O Süleyman bin Eş'as bin İshak es Sicistanî'dir. Hicrî 202 / 817 yılında doğdu, hicrî 275 /888 yılında Basra'da vefat etti. Şöyle demiştir: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den beş yüz bin hadis yazdım. Onlardan da dört bin sekiz yüzünü seçip bu kitaba koydum. Onda sahihi, ona benzeyeni ve ona yakın olanı zikrettim. O öyle bir kitaptır ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetinden ne duyarsan onu mutlaka içinde bulursun. Kur'an'dan sonra insanlar için bundan daha çok öğrenmeleri gereken bir şey yoktur. Bu kitaptan sonra insan hiçbir ilim yazmasa ona zarar vermez.
5-O Ebu İsa Muhammed bin İsa bin Sevre et - Tirmizî'dir. Hicrî 200 / 818 yılında Tirmiz'de doğdu, 279 / 892 yılında da orada vefat etti. Hadis hafızı idi, zekası çok kuvvetli ve hadis sanatında mahir idi. Kitabında beş binin üzerinde hadis vardır.
6-O Ebu Abdurrahman bin Muhammed bin Şuayb bin Ali bin Bahr en - Nisaî'dir. Takva, dindar ve hafız idi. Kitabında çok tekrar vardır, öyle ki oruç bahsinde niyet hadisini on altı defa tek­rar etmiştir. 215 / 830 yılında doğdu, 303 / 915 yılında Mekke'de vefat etti. Esas memleketi Nese'dir. Müslim ise Nibabur'dandır, ikisi de Horasan bölgesindendir. Buharî ise Buhara'dandır. Tirmizî ise Tirmiz'dendir. İkisi de Maveraünnehir iklimindendir. Ebu Davud da Sind iklimin­de Sicistan'dandır. Bu bölgeler acem ve Farsa aittir, iran körfezinin doğusuna düşerler. An­cak Sind tam tamına Medine'nin karşısındadır. Horasanla Maveraünnehr kuzeye düşmektedir, nitekim Merhum Emin Vasıf Beg'in İslam ülkeleri haritasında öyle görünmektedir. Bunların arasında Arap ve Arabistan yarımadasından olan yoktur, ancak imam Müslim hariç. Çünkü o Arap kabilelerinden Kuşeyr'e mensuptur. Fakat Allah onlara hadis ilmini yumuşatmıştır, tıpkı Davud aleyhisselam'a demir'i yumuşattığı gibi. Bu imamlar Şafii mezhebine mensupturlar, an­cak Buharî hariçtir ki onun mezhebi bilinmemektedir. Belli şeyhlerden ortak olarak ilim aldılar, çünkü onlar çağdaştırlar. Hadis güneşinin göründüğü ve ışığı yeryüzündekileri aydınlattığı hicrî üçüncü asırda yaşadılar. Ancak Müslim ile Tirmizi Buharî ile sık sık görüşmüşlerdir.
 
 
Bunlar beş ana kitaptır, ümmet arasında meşhur olmuş ve hadiste üm­metin büyük bir beğenisini kazanmıştır(1).
 
 
(1)Bunlar hadis ilminde şimdiye kadar meydana çıkan bütün kitapları bastırmıştır. Çünkü Buharî ile Müslim, ancak senedi muttasıl olanı, güvenilir raviden güvenilir raviye ulaşanı, baştan sona kadar bu şartı taşıyanı ve şaz ve illetten salim olanları rivayet etmeyi üstlenmişlerdir. Bu da ulemaya göre sahih hadisin tarifidir, bunda da ihtilaf yoktur. Ancak Müslim, rivayet edenle rivayet edilenle­rin (verenle alanın) bir araya gelmeseler de bir asırda yaşamalarını yeterli görmüştür. Buharî ise öyle değildir; çünkü o daha fazla titizlik göstererek buluşmuş olmalarını şart koşmuştur. Ibn Salah rahmetullahi aleyh şöyle demiştir: Müslim'in sahih olduğuna karar verdiği her hadis kesin sahihtir, sonuç olarak hükmüne de sahih gözüyle bakılır. Buharî'nin de kitabında sahih olarak hükmettiği de böyledir. Çünkü ümmet bunu kabul etmiştir, itiraz edenlerin sayısı yok denecek kadar azdır. Imamul Haremeyn şöyle demiştir: Bir insan Buhari ve Müslim'deki bütün hadislerin sahih olduğuna karısını boşamakla yemin etse, karısını boşamış sayılmaz, çünkü Müslümanlar bu ikisinin sahih olduğunda icma etmişlerdir. Bazı hadislerinin sahih derecesine varmadığı hakkında söylenen şey­ler ise ravilerdeki eleştiri noktasına farklı bakmalarındandır. Ulemanın Allah Teala'nın kitabından sonra bu ikisinin en sahih kitap olduğunda ittifak etmeleri bize yeter. Neseî'nin Mücteba'sındaki hadisler de öyledir, onların da hepsi sahihtir. Çünkü o Sünen Kübra'sını telif edip de onu Remle Emir'ine ithaf ettiği zaman Emir: Ey Abdurrahman'ın babası, içindekilerin hepsi sahih midir, dedi? O da: Onda sahih de olmayan da var, cevabını verdi. Emir de: Bize sa­hihlerini ayır, dedi. O da sahihleri bir kitapta topladı ve ona: Mücteba ismini verdi. İşte elimizdeki kitap odur.
 
Ebu Davud rahmetullahi aleyh'e gelince o da: Ben bu kitabıma insanların almamada icma ettikleri hiçbir hadisi almadım, çok zayıf olanı belirttim. Bir şey demediğim de iyi hadistir. Bazıları da ba­zılarından daha sağlamdır. Hafız İbn Hacer şöyle demiştir: Onun sözündeki salih (iyidir) lafzı delil olmaya da ibret alınmaya da şamildir. Hasen, sonra da sahih derecesine varan, birinci manaya gö­redir. Bu ikisinin dışında kalanlar ise ikinci manaya göredir. Bunun gerisinde kalanlar da çok zayıf olanlardır. Buna göre Ebu Davud'un susup da derecesini beyan etmediği her hadis, salih (iyidir), bunu da iyi senetle rivayet ettiği hadis takip eder. Hattabî rahmetullahi aleyh de şöyle demiştir: Din ilminde Ebu Davud'un Sünen'i gibisi tasnif edilmemiştir. Mezheplerinin farklı olmalarına rağmen bütün insanlar tarafından hüsn-ü kabul görmüştür. Bütün ümmetin bir tek hadisinin terkinde icma etmemiş olması ona yeter.
 
Tirmizî rahmetullahi aleyh'e gelince, o da kitabının sonunda: Bu kitabımın içindeki bütün hadislerle amel edilir, demiştir. Bazı ilim adamları bunu kabul etmişler, ancak iki hadis müstesna: Birincisi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in Medine'de korku ve yağmur gibi bir durum olmadan öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını cem etmesidir. Sahih hadistir, Müslim, 705; Ebu Davud, 1210, 1211; Nesei, 600; Malik, 336, Ahmed Müsned, 1/283; Humeydî, 471; Abdurrazzak, Musannef, 4435; Ibn Huzeyme, 967 - 972; İbn Hibban, 1596. İkincisi de: Bir köle içki içerse ona değnek cezası verin, eğer döner de dördüncü kez içerse onu öldürün, hadisidir. Bu da sahih hadistir. EbuDavud, 4482; Tirmizî, 1444; İbn Mace, 2773; Ahmed, Müsned, 4/59 - 93, 97,101; Abdurrazzak, Musannef, 17073; Taberani, 19/360; İbn Hibban, Sahih, 6444; Hâkim, Müstedrek, 4/371, 372, 373; Şeyh Elbani, Silsile Sahiha, 1360. Ancak o (Tirmizî) birincide yanılmıştır. Bazı hadisçiler ve fakihler de onu almışlardır, Ancak namazın mazeretleri babında gelecektir. İkincisinde ise isabet etmiştir, çünküümmetten hiç kimse bunu dememiştir. Tirmizî rahmetullahi aleyh de kendinden sonra kimseye söz bırakmamıştır. Her hadisi tahriç ettikten sonra derecesini açıklamış, hatta daha fazlasını yaparak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den ravilerini de zikretmiştir; ashap, tabiîn ve fakihlerden onu alanları da zikretmiştir. Onda hadis sanatı ile ilgili öyle ilim dalları ve nefis şeyler vardır ki diğer benzer kitaplarda yoktur. 0; Müslim ve Ebu Davud gibi tekrarı en az olan kitaplar­dandır. Onda tefsir, ahlak ve diğer nakillerle ilgili büyük bir bölüm vardır. Neseî ise öyle değildir, onda bu gibi şeylerden hiçbiri yoktur. Tirmizî rahmetullahi aleyh de şöyle demiştir: Bu kitabı Hicaz, Irak ve Horasan alimlerine arz ettim; onu beğendiler, ondan memnuniyet ifade ettiler. Kimin evinde kitabım bulunursa, sanki evinde konuşan bir peygamber var demektir.
  
Bir de bunlar şeriatta ne kadar kıymetli ve pahalı şey varsa içine almışlar­dır, hatta bunlar şeriatın tamamıdır(1). Nitekim İmam Nevevî şöyle demiştir: Beş temel sahih hadis kitaplarının dışında ancak pek az bir şey kalmıştır'2'. Şüphe yoktur ki bunlarda insanın dünya ve ahiret mutluluğu için muhtaç olduğu her şey vardır'3'.
 
Sonra bunlara geniş bir nazarla baktım'4' hemen onları'5' bir kitapta topla­maya başladım'6', kitap (bölüm) başlıklarını gözden geçirdim'7'. Baplarını yeni­den yazdım, susuzluğumu gidermek ve hadis âşıklarına ithaf etmek istedim'8'.
 
 
1-Yani bunlarda insanların dünya ve ahirette muhtaç oldukları hükümler vardır.
2-Bundan maksat Peygamber sallallahu aleyhi ve seiiem'in bütün hadislerini topladım, demek değildir. Çünkü bunu hiç kimse dememiştir, hele hadisçilerin imamı olan Nevevî hiç demez. Belki bundan maksat dünya ve ahiretle ilgili ne gibi konu varsa bu kitapta mevcuttur demek­tir, ancak birkaç konuya temas edilmemiştir. Bunlardan biri ileride geleceği gibi teravihin rekat sayısı ile ilgilidir. Çünkü ben onu bu temel kitaplarda bulamadım; ancak onu Malik radıyallahu anh'in Muvatta'ında buldum. Konuyu tamamlamak için onu da Tac'a ekledim. Bunlardan biri de Haremeyn'in fazileti hakkındaki hadistir. Çünkü Resulullah sallallahu aley­hi ve seiiem'in kabrini ziyaretle ilgili bir şey bulamadım, ancak Ebu Davud'da bir şey buldum ki o da maksadı ifa etmiyordu. Ben de bunu araştırdım, sonunda Kadı İyad rahmetullahi aleyhin Şifa'sında birkaç hadis buldum; onları da Tac'a ilave ettim. Bunlardan biri de nikah kitabı ile ilgili olandır ki bu temel kitaplarda nikahın ayıpları ile ilgili bir şeye rastlamadım, kocanın kaybolması ile ilgili şeye de tesadüf edemedim. Araştırdıktan sonra onu Malik'in Muvatta'ında buldum; kitabı tamamlamak için onu da burada tespit ettim.
3-Şu da bunu teyit eder ki her imam kitabını yüz bin küsur hadisten seçmiştir. Her biri kitabını dünya ve ahiret işleri için yeterli görmüştür, yoksa daha da artırırdı. Özellikle Müslim'in şu sözü çok manidardır: Eğer hadisçiler toplansa da bu konuda iki yüz yıl yazsalar, yine de bu müsnet-tekini geçemezler. Ebu Davud'un: Peygamber sallallahu aleyhi ve seilem'den ne gibi bir hadis duyarsan, mutlaka bunda vardır, sözü de böyledir. Artık beş temel kitap birleşirse ne dersin!
4-İstahdartü kavline matuftur ki onları hazırladım ve onlara arka arkaya baktım; hiçbir kim­senin dünya ve ahiret için bunlardan vareste kalmayacağını gördüm. O buna mecbur ve muhtaçtır, ister ki kemaliyat bakımından (ekstra) olsun, demektir.
5-Yani başladım, demektir.
6-Elhamdülillah bunu da başardım, zannımca bir tek hadis bile bırakmadım, ancak yazdıkları­mın dışında kalıp da ihtiyaç duyulmayanlar hariç. Okuyucu onu bıraktığımı görecek olursa, onu daha uygun bir bölüme aktarmışımdır. Bunlardan biri Buhari'nin başındaki niyet hadisi­dir. Ben onu niyet ve ihlas kitabına aktardım. Bunlardan biri de Buhari'nin girişindeki vahyin başlaması hadisidir. Onu da Peygamberlik kitabına naklettim. Bunlardan biri de Buhari'nin iman babındaki Müslüman'ın cenazesini teşyi hadisidir. Bunu da cenazeyi teşyi babına koydum. Helal ve haram açıktır hadisini de muamele babına koydum. Müslim'deki miraç hadisini Peygamberlik babına koydum. Şeyhayn'in çeşitli yerlere aldıkları cennet hadisle­rini cennet ve cehennem kitabına koydum. Çeşitli yerlerde geçen Allah'ı görme hadisini de kıyamet ve cennet kitabına yerleştirdim. Çünkü orası daha münasiptir. Bu çeşit telifte büyük zorluklarla karşılaştım, ancak Allah bana yardım etti. Nimetiyle bütün iyiliklerin tamam oldu­ğu Allah'a hamdolsun. Hatta bu temel eserlere Şafii ile Ahmed'in müsnedlerinden, Malik'in Muvatta'ından, İbn Mace, Hâkim ve diğerlerinden ihtiyaç duyuldukça ilaveler ettim.
7-Yani bu eser demektir.
8-Yani hadise olan şiddetli iştiyakımı dindirmek ve onu hadis âşıklarına hediye etmek için.
  
 
       KİTAPTA TAKİP ETTİĞİM METOT
 
 
İstenen kısalığı temin etmek için(2) mükerrer rivayetlerden hükümleri en iyi toplayanı tercih ettim(3), nitekim senetten de baştan hadisin ravisi, son­dan da onu tahriç edeni ile yetindim'4'. En güzel üslubu bulmak için de na­kilde gözüme çarpan Buhari ve Müslim'in ortak ifadeleri dışına çıkmadım(5) diğer biriyle ortak olsalar da böyle yaptım. Eğer Buhari, Müslim'le ortak ise onu hiç kaçırmadım. Eğer Buhari, Müslim'den başkası ile ortaksa, Buharî'nin lafzını naklettim. Eğer Müslim, ortaksa, Müslim'in lafzını naklettim. Eğer hadis Sünen sahipleri'6' tarafından rivayet edilmişse, Ebu Davud'un lafzını naklettim'71. Eğer başkasınınkini nakletti isem, onu bildirdim.
 
Çoğu zaman: Onu Tirmizi'81 ile iki arkadaşı nakletti, dedim. Eğer: Onu Şeyhayn nakletti, dediysem, bundan Buhari ile Müslim'i kastettim'9'. Eğer: Onu Üçler rivayet etti, dediysem, Şeyhayn ile Ebu Davud'u kastettim. Eğer: Onu Dörtler rivayet etmiştir, dedi isem, Üçlerle Tirmizî'yi kastettim. Eğer: Beşler rivayet etmiştir, dedi isem, Dörtlerle Neseî'yi kastettim. Eğer: Onu Sünen sahipleri rivayet etmiştir, dedi isem, Ebu Davud, Tirmizî ve Neseî'yi kastettim. Eğer bu düzen değişirse, onu da belirterek beyan ettim'10'.
 
Namaz ve hac gibi sıra ile yapılan her konunun hadislerini şeriat koyu­cunun emrine uygun olarak koydum'11'.
 
 
1-Yani takip ettiğim metotlar ve telifinde takip ettiğim usuller elemektir.
2-Yetindim lafzının illetidir.
3-O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den hadisi duyan sahabîdir.
4-Yani senediyle kitabına koyan / tahriç eden hadisçidir.
5-Çünkü o ikisinin şartı daha önce geçtiği gibi daha kuvvetli ve daha ihtiyatlıdır, hadisin lafzındaki şartları daha ince ve daha mazbuttur; zira o ikisi lafzı ezberinde tutan için lafzın belirtilmesini şart koşarlar. Çünkü onlar bunu vacip görürler. Zira ashap radıyallahu anhum hadisi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den dinler ve onu başka lafız karıştırmadan aynen ifade ederlerdi. Bunda da onlar için bir kusur yoktur. Buharî ile şeyhi Muhammed bin Yahya arasında bu hususta bir tartışma geçti. Aralarındaki çekişme büyüyünce üstat Mu­hammed bin Yahya: Lafız şart eden meclisimizde bulunmasın, dedi. Bunun üzerine Buharî ders halkasından kalktı, onu Müslim takip etti. Bazen Buhari o şeyhinden, sadece: Bize Mu­hammed anlattı der; İbn Yahya demezdi, çünkü aralarında böyle geçmişti. Allah ikisinden de razı olsun.
 
6-Bunlar Ebu Davud, Tirmizî ve Neseî'dir.
7-Çünkü o birinci derecededir.
8-Eğer lafız onun ise.
9-Kelime zenginliği için bazen aneytü, bazen erettü, bazen de kasattü, dedim, yoksa üç lafız da aynı manayadır.
10-Mesela Buharî ve Tirmizî rivayet etmiştir, diyerek onları açıkça söyledim.
11-Mesela abdest konusuna besmele ve elleri yıkama hadisi ile başladım, böyle devam ettim. Namazda namazın şartlarını namazdan önceki sünnetlerinden önce zikrettim, mesela ezan gibi. Sonra arkasından niyeti, sonra iftitah tekbirini açıkladım, böyle devam ettim. Hadisleri koyarken dış tertibi göz önüne aldım.
  
Bunun dışındakileri(1) genellikle ravileri çok olanı ötekisinden öne aldım, öyle ki eğer fert ise babı fert hadislerle bitirdim121. Bunda da sahih olanı öte­kisine takdim ettim(3). Ancak bunun aksini gerektiren bir şey varsa o hariç, mesela mensuhun nasihe ve mücmelin müfessire takdim edilmesi gibit4).
 
 
1-Sıra ile yapılan amellerin dışında.
2-Tek kişinin rivayet ettiği hadis, bu Tirmizî'de çoktur. Onun zikir ve züht baplarında tek kişinin rivayet ettiği on bir hadisini hatırlıyorum.
3-Hasen ve zayıf gibi.
4-Çünkü bu daha güzeldir. İşte kitabın (metnin) metodu budur. Şerhin metodu ise şöyledir: Lügatleri halletmek, murat edilen manayı kısaca açıklamak, ahkâm hadislerinde mezhep ihtilaflarını beyan etmek, imamların bakış açılarını açıklamak, Sünen sahipleri tarafından ri­vayet edilen hadislerin derecesini bildirmek. Susup da açıklamadıkları yerde Ebu Davud'un geçen metodunu takip ettik. Şerhin kaynakları ise şunlardır: Buharî'nin şerhleri, Müslim'in şerhleri, Ebu Davud şerhi Avnülmabud, fıkıhtan Mezahibül Erbaa kitabı. Lügatleri halleder­ken çoğu zaman Kamusul Muhit ile Lisanularab'a müracaat ettim.Tac kitabı ile yanımızda o çeşitten kitaplar arasındaki fark. 
Bu kitaplar da üç tane olup şun­lardır: Birincisi hicrî 516'da vefat eden İmam Beğavî'nin Mesabih'idir. İkincisi hicrî 944'te vefat eden Şeybanî'nin Teysirül Vusul kitabıdır. Üçüncüsü de hicri 652'de vefat eden İmam İbn Teymiye'nin Münketa'sıdır.
 
Mesabih kendi dalında zamanına göre eşsiz bir kitaptır. Ancak hadisin başından ravisi, so­nundan da tahriç edeni gösterilmemiştir. Bu itibarla hadis kitapları arasında eksik sayılır. Bu nedenle okuyucusuna güven vermez. Bunun ötesinde usul kitaplarından özetlenmiştir, içinde tefsirle ilgili bölümler yoktur. Teysirül Vusul'a gelince, o da büyük bir eserdir, insan­lar bir benzerini yapamamışlardır. Fakat o da İbn Esir'in Camiulusul'undan özetlenmiş ve alfabetik sıraya konulmuştur. Bu ise fıkhın tertibine uygun olmayan bir düzendir. Münteka kitabına gelince o da çok önemli ve büyük bir yeri olan kitaptır. Çünkü dikkatle yazılmıştır, ancak sadece ahkâm hadislerini almıştır. Fezail, tefsir, ahlak ve öğütle ilgili hiçbir şey yoktur. Halbuki bunlar hüküm hadislerinden daha çoktur. İnsanı yüce duygulara ve iyi amellere gö­türür. Ahkâm hadislerinden Buluğul Meram ve benzerleri ise Münteka kitabının özeti gibidir. İşte o kitapların tanıtımı böyledir. Tac'a gelince o, elhamdülillah usul kitaplarını içine almış ve fıkhın tertibine göre sıralanmıştır. Öteki kitaplardaki tenkit noktaları bunda yoktur. Allah onların müelliflerinden razı olsun. Onların fazilet ve öncelik üstünlüğü vardır. İşte bu farkları bana Ezher Şeyhi büyük üstat Şeyh Mustafa el - Merağî sordu. Kitabı hicrî 1347 yılında telif ettikten sonra onu ziyarete gitmiştim. Ben de cevabını verince yüzü güldü, kitabın bazı yapraklarına baktı. Daha önce de ulemaya hitap etmişti. Başını kaldırdı: Bu kitabın yararlı olacağında hiç şüphem yoktur, dedi ve hadis ilmini sevdirecek şeyler söyledi. Hadis ilmi önemli bir ilimdir, içinde her şey vardır, dedi. Bugünkü alimlerin eskiler kadar ona önem vermemelerinden yakındı ve bu konuda uzun uzadıya konuştu. Bizimle otururken ileri gelen alimlerden biri: Öyleyse üstadımız bu kitabı, ders kitabı olmak için araştıracak bir komisyona havale etsin, dedi. O da: Şimdilik yeni kitapları seçecek komisyon kurulmadı, yakında da olur. Komisyon kurulduğu zaman üstat kitabını bize sunar, dedi. Biz de ona teşekkür ettik ve huzurundan ayrıldık. Daha sonra ben de önceki isteklerine binaen kitaptan daha çok istifade edilmesi için kendimi şerhe verdim. Allah yardımını üstümüzden eksik etmesin, amin.


Kahraman Yayınevi 5 cilt Tac Tercümesi ve Şerhi adlı Hadis kitabını incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786055284084
MarkaKahraman Yayınları
Stok DurumuVar
9786055284084
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.