Kitap Tefekkür Dünyası
Yazar Yaşar Değirmenci
Yayınevi Tahlil Yayınları
Liste Fiyat 15 TL
Kağıt Cilt 2.Hamur - Karton Kapak Cilt
Sayfa Ebat 240 sayfa , 13.5x19 cm - Roman Boy
Yayın Yılı 2018
ISBN 9786059494540
Tahlil Yayınları Tefekkür Dünyası kitabı nı incelemektesiniz.
Yaşar Değirmenci Tefekkür Dünyası kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
ÖNSÖZ
Fıtrata aykırı sun'îlikler içinde kendi kendimizin kölesi haline gelmişiz. Sevgiye, sabra daha yakın duran bir dengeyi kurabilseydik, o kayıpları ve acıları yaşamasaydık daha iyi olmaz mıydı? "Herkesin iyi taraflarına yakın ve dost, herkesin kötü taraflarına uzak ve soğuk durmak ama kimseyi tamamen hatalı yahut tamamen hatasız görmemek" ortak değerini kaale alsaydık, uygulayıp yaşasaydık toplumun yüzü farklı olmaz mıydı?
"Bir âdem bir âlem" demişiz, şefkat-merhamet hareketini başlatmış, "insan seferberliği" için yollara düşmüşüz. "Fütûhü'l-kulûb fütûhü'l-büldandan önce gelir" (gönüllerin fethi beldelerin fethinden önce gelir) demişiz. Medeniyetimize insanlıkla özdeş isimler vermişiz. Kalp medeniyeti, gözyaşı medeniyeti, yürek medeniyeti, şefkat-merhamet medeniyeti, hicret medeniyeti, diriliş medeniyeti vs.
Büyük ve dağınık bir coğrafyada, şaşılacak kadar kısa bir zamanda "insanlık fethi'ni gerçekleştirmişiz. Bütün bunları gerçekleştirenler şimdi kendi insanlarına, kendi torunlarına, kendi çoluk çocuklarına sahip çıkmaktan âciz hale gelmişse burada durup bir nefis muhasebesi yapmalıyız.
Dertleşme, düşünme, hiçbir olumsuzluğu mazeret olarak öne sürmeme, nefis muhasebesi yaparak çare arama ve bulma gayreti göstererek her hâl ve şartta yaşanan bir dinimiz olduğunu unutmama...
İnsanımız nerede? Nerede hata yaptık? Devlet-iktidar-güç-parti-gazete-dernek-vakıf-cemaat-dergi-medya... Bütün bunlar insan için vardır. İnsandan önce bunları tercih edenlere doğru adres göstererek "önce insan" demek durumundayız. O hâlde insanımız için, onun yetişmesi, gelişmesi ve şahsiyet eğitimi için var olan bu kurum ve kuruluşlar adına insanın harcanıp harcanmadığına dikkat edilmeli. İnsana hizmet için kurulan müesseselerde "insana hizmet" deyince ne anlaşıldığı üzerine mesul ve mükellef olanlar kafa yormalı. Yoksa insan; şahsa, kuruma, lidere, teşkilata feda edilir. İnsanların kurallar için değil, kuralların insanlar için olduğunu unutmayalım.
Okuma faaliyetimiz, hayatımızda önemli bir yer teşkil etmeli. İster gözle okuyalım, ister zihinle, isterse gönülle... Ama okuyalım! Kitabı okuyalım, tabiatı okuyalım, kâinatı okuyalım, hadiseleri okuyalım... Ama okuyalım! Okuyarak bilgiyi, düşünerek hikmeti, yaşayarak tecrübeyi, duyarak irfanı elde ederiz. Nasıl ki midemize her yemeği koymuyor, seçmeci davranıyorsak zihnimize, kalbimize, gönlümüze de her bilgiyi sokarak "bilgi hamalı" olmayalım. Okuma-yazma faaliyeti, şevki, gayreti yoksa okuma-yazma bilmenin ne faydası, ne manası olur. Bu zorluğun sebebi okuma-yazma faaliyetine değer vermeyen bir hayat tarzını 'dünya görüşü' olarak benimsemiş olmamızdır.
Bütün gerçek sevgileri Allah sevgisi (muhabbetullah) halis kılar. Allah sevgisi olmazsa diğer sevgilerin doğru dürüst yaşanması, yaşatılması, manalanması mümkün değildir.
Temelsiz tefekkür olmaz. Aksi öylesine bir didinme, yorgunluk ve ızdırap getirir; dalalete sürükler. Temel, değişmez inançlardır. Tefekkür o inançların, benliğimizi şahsiyete dönüştürmesi, bize bizi vermesidir. Fikir ve düşünceden ziyade, olaylar konuşulduğu için konuşulanlar; tefekkür meseleleri değil basit mantık patalarıdır. Gündemi onlar oluşturur.
Değer ölçülerine ve hükümlerine bağlılık samimiyeti kalktığı için, tefekkürün ve uzlaşmanın yolları tıkanır, nefsanî iddialaşmanın ve kavgaların ilkel hırçınlıkları yaşanır. Kavramların asliyeti gider, istismarı kalır. Kalabalıklar içinde yalnızlık, gürültüler ortasında ifadesizlik yaşanır.
Eğitim anlayışımızı, hayat ve insan idrakimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor, içinde bulunduğumuz şartları da düşünerek. Diğer bir ifadeyle "biz kalarak değişmek, değişerek biz kalmak", işte bütün mesele! Hayatımızda düşünceye, duyguya, sorumluluğa, sevgiye saygıya, itidale, insafa vicdana, edep ve hayâya daha çok yer vermeliyiz.
Asla unutulmamalıdır ki hayır ile şer arasında, doğru ile yanlış arasında, ihanet ile sadakat arasında, nur ile zulmet arasında, gaflet ile basiret arasında, istikamet ile dalalet arasında, hak ile batıl arasında, izzet ile zillet arasında, maruf ile münker arasında tarafsız olunamaz. Tarafsızlığı sorumluluktan kaçışın vasıtası olarak kullanmak vebaldir.
Kitabımın önsözünü yazarken iki ayet meali hatırıma geldi:
"Siz insanların iyiliği; faydalanması için ortaya çıkarılmış,
seçilmiş en hayırlı milletsiniz, en hayırlı kadrolarsınız, hayır toplumusunuz. Kuranın ve sünnetin hükümlerini, meşru olanı, İslamî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, müminlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adaleti uygulayarak kamu düzenini sağlar, iyiliği emreder, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, müminlerin icrasında hayır görmediği şeyleri, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yasaklayarak, önleyici tedbirler alıp kamu güvenliğini temin edersiniz." (Al i imran suresi, 110. ayet)
"(İnsanları) Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve 'sorumluluk şuuruyla görevini yerine getiren kimseden daha güzel sözlü kim
olabilir? ' (Fussilet suresi, 33. ayet)
İnsan sadece tabiatı değil, kendini de tahrip ediyor. İnsanımızın çektiği ruh ve kültür ızdırabına göz mü yumacağız? Asıl derdimizin "kaybolan insanlığımız" olduğu hakikatini ne zaman idrak edeceğiz? Dert 'insanlığımızın azalması' derdidir. Kimliklerle uğraşılıyor. Asıl derdimiz 'kişilik' problemidir. İnsanlığımız azalmış, farkında değiliz. İnsanı maddeye köle yapan, madde uğruna insanların ruhunu, sıhhatini, mutluluğunu tahrip eden gaflet bombalarının nötrondan fazlası var eksiği yok.
Düşünceler önemlidir, şahıslar değil. Şahıslarla değil de fikirlerle-düşüncelerle uğraşırsak, bu metot, nefsaniyete açılan kapıların kapanması bakımından da bir ihtiyat manası taşır. Fikrî meselelerde şahısları geri planda tutmak ve muhtevayı öne çıkarıp bir hakikat zemininde genişlik aramak çok faydalıdır. Sevgi, saygı ve merhamet duygularıyla insanîleştiremediğimiz her sosyal münasebet toplumun bir tarafını mutlaka sızlatacak, acıtacak, kanatacaktır. Görünen, yaşanan huzursuzlukların aslî sebebi budur.
Enerjimizi israf etmeyelim. Din kardeşliğimizi zedelemeyelim. Hatasız tek kitabın Kur'an-ı Kerim olduğunu unutmadan okuyalım, düşünelim. Dikkat ve hassasiyetimizi kaybetmeyelim. Ölçülü ve dengeli olmayı, makul ve mutedil bir hâl içinde bulunmayı içselleştirelim.
Bu duygu ve düşüncelerle yazdığım metinleri kitaplaştırdık. Milletin, ümmetin derdiyle dertlenen insanımıza faydalı olma, Rabbimizin rızasını kazanma dilek ve temennisiyle...
Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kandemir