Kitap Zamanın Kıymeti , Pratik Baskı
Yazar Abdulfettah Ebu Gudde
Tercüme Enbiya Yıldırım
Yayınevi Takdim Yayınları
Kağıt Cilt 2.Hamur, Karton Kapak İnce Cilt
Sayfa Ebat 160 Sayfa, 13,5x21 cm.
Abdulfettah Ebu Gudde Pratik Baskı Zamanın Kıymeti kitabını incelemektesiniz.
Takdim Yayınevi İnce Zamanın Kıymeti kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Sahip olduğumuz en büyük nimetlerden biri olmasına rağmen, en kolay harcadığımız nimet hiç şüphesiz ki zamandır.
Bu kitap, kum saati misali her gün eksilmeye yüz tutan hayatımızı en iyi şekilde verimli kılmanın yolunu aydınlatan bir meşale gibidir. Bunu yaparken de hayatlarını en güzel şekilde değerlendirmiş ve bizlere yüklü bir miras bırakmış İslam âlimlerinin hayatlarından ve sözlerinden bir demet sunmaktadır. Mazimizdeki güzellikleri ortaya koyan bu eser, vakitlerini dolu dolu geçirme hususunda herkesi teşvik etmektedir. Eserin sahibinin yetmişten fazla çalışmasının bulunması ve çağımızın en önde gelen hadisçilerinden biri olması kitabın kıymetini daha da artırmaktadır.
BİR SEVDALININ HUZUN DOLU DUYGULARI
Kardeşim Muhammed Zâhid elinizdeki kitabı okuyunca duyguları coşup taştı. Rahmetli babamızı hatırlayarak aşağıdaki güzel yazıyı kaleme aldı:
Peygamberlerin vârisi, âlimlerin imamı babacığım! Allah sana rahmet etsin! Sen ilmi en değerli kazanç, talep edilecek en hayırlı şey olarak gördün ve ona yönelip kendini verdin. Peşinden koşup talep edeni çok olsa da ilim senin için bitmesinden korkulmayan bir define, tükenmesinden endişe edilmeyen bir hazineydi.
Allah sana rahmet etsin babacığım! Sen âlimler âlimi, muttakiler muttakisi, salihler salihi, hatipler hatibi bir insandın. Allah'ı andığında gözlerin yaşla dolardı. Az uyuduğundan göğsün döşekten uzak kalırdı. Sen dünyayı ebediyet yurduna geçişin köprüsü olarak gördün ve insanları İslam hidayetine davet ederek beşeriyetinin en hayırlısının sünnetine tabi oldun. Böylece Allah'tan gelen iman nuru ve hitabet gücün seni güzelleştiriyor, zeki bir insanın hikmetiyle, maharetli bir üstadın sükûnetiyle sunduğun mücevher kıymetindeki konuşmalara meclisler ve minberler iştiyak duyuyordu.
Maşallah babacığım! Kokulu bitkileri solan ve vakti geçip gitti, yok oldu denilen İslam'a koku yaymayı tekrar kazandırdın. Vakitleri koruman, dakikaları ve anlan değerlendirmen açısından senin hayatın bir ibret ve öğüt idi.
Benim gözlerim seni sadece ya Kur'an ayetlerini okurken ya Rahmân'ın zikriyle mutmainken ya da Adnanoğullarının efendisinin sünnetine hizmet ederken gördü. Ben seni hep kitap okumaya eğilmiş veya bir mektuba cevap yazarken hatırlıyorum. Böylece eşsiz bilgileri elde eder, faydalı malumatı toplayıp biriktirirdin. Gevşeklik ve bitkinlik sana musallat olmazdı. Allah'a and olsun ki sen, "zamanın kıymetinin mükemmel bir habercisisin.
Senin hayatın bir "çalışma projesiydi", içinde ne yorgunluk ne de bıkkınlık vardı. Amacın dinin sembollerini yükseltmek, ilmin çadırlarını kurmaktı. Altmıştan fazla kitap neşrettin, mahfazanın içinde de yüzlercesi duruyor. Ömrün daha uzun olacak olsaydı, rahatı ve dinlenmeyi bir tarafa atıp mahfazanın içinden incileri ve cevherleri en güzel görünümüyle çıkarıp sunardın. Sen ilk keşifçiydin, zorluklarda kendisine güvenilen kişiydin.
Kaç kez sıkıntılar üzerine üşüştü, bulutlar semanı kararttı, hastalıklar seni ezdi, illet vücuduna nüfuz etti, gözlerin karardı, ama buna rağmen "hâle razı olmuş ahlak ve selim kalp" seni terk etmedi, işi Semî' ve Alîm'e havale ettin. Kalbin hikmetli zikrin ayetlerini oku mayı hiç bırakmadı. Bu durum ne şehirde ne de yolculukta, gündüz ve geceler boyunca kitapları mütalaa etmene mani olmadı. Bu kitapta her ne haber okumuşsam, mükemmel yaşantında ve dalgalarla dopdolu denizinde bunun bir yönünü mutlaka görmüşümdür. Sen faziletleri şahsında bir araya getirdin ve selef-i sâlihînin yaşantılarını tekrar ettin.
Senin günün sabah namazıyla ve öncesindeki teheccüdle başlardı. Sonra biraz Kur'an okur, tesbihat yapardın. Ardından da aile efradının gözleri uykudayken düşüncenin berraklığını fırsat bilir ve mütalaa ile tetkike yönelirdin. Sekize veya dokuza kadar bu şekilde çalışır sonra kahvaltın hazırlanırdı. Sevgili Mustafa'ya (Allah'ın salâtu selâmı ona, ailesine ve tabi olanlara olsun) ittiba ederek sofradan sadece bedeni ayakta tutacak ve beyni besleyecek kadarını alırdın. Yemeğin ardından en hayırlı hacet kapısı Allah'a münacatta bulunurdun, seni başarılı kılsın ve yaptığını kabul buyursun diye. Ardından üzerinde çalışılması gereken notlarına döner, eksikleri kontrol eder, çiçekleri ortaya çıkarır, yeni tespit ettiğin faydalı bilgileri ve kıymetli kolyeleri eklerdin. Öğle olunca elindeki çalışmayı namaz için bırakır, hem kalbin hem dilinle ona yönelir, nefsin Rahmân ve Rahîm Allah'a niyaza durur, Hakîm ve Alîm olandan yardım talep ederdin.
Sonra bitap düşen bedenini, yorulan beynini bir saat süreyle dinlendirirdin. Ardından tekrar kitaplara, defterlere, kâğıt kupürlere veya yazışmalara cevap vermeye dönerdin. Evet, sen bu şekilde biriydin, kitaplara dost olmuştun, sevgili selefle birlikte yaşıyordun. Yerine getirilmesi zorunlu olanlar hariç ziyaretlerle vakti zayi etmekten kaçınırdın, hatta oğullarının ve kızlarının evlerini ziyaretten bile. Bununla birlikte ziyarete geldiğinde de sofra hazırlanmış olur, bir an önce dönmek için yemekte acele ederdin. Unutulan kahramanlıkları her yana yaymak ve gören körleri aydınlatmak için uçup giden zamanla sanki yarış hâlindeydin.
Beklenmedik bir durumdan dolayı okumaktan ve kitaplardan uzak kalırsan dudakların sürekli Vâhid ve Kahhâr Allah'a münacatla zikir ve istiğfar ile kıpraşırdı. Cebinde her zaman kalem ve kâğıt bulunur, zihninde çakan şeyi anında ona kaydederdin. Bu ya İslam'ın Edepleri1 kitabında işaret edilmesi gereken bir düşünce veya anlaşılması zihinlere zor gelen bir hususun çözümü veyahut bir kitabın ilk sayfasına yazılacak bir şiir veyahut da bir ilim talibinden gelen ve araştırıp cevap vermeyi gerektiren bir mesele olurdu.
Babacığım, Allah sana rahmet etsin! Değerli insanlar senin kıymetini bildiler. Avareler ile süfliler ise sana cefa ettiler. Ama sen değersiz kişilerden yüz çevirdin, onları 'selâm' diyerek susturdun.2 Allah sana doğru ve hayırlı yolda yürümeyi ilham etti. Sevgini kulların gönüllerine koydu, onlar da -gerek yakındakiler gerekse uzaktakiler- sevgi ve muhabbetlerini sana sundular.
Allah sana rahmet etsin babacığım! Sen İslam'ın yardımına koşandın, zamanın süsüydün, meclislerin mehtabıydın, Allah'ın ihsan buyurduğu yetenek ve birikim açısından derya idin. Gidişinle İslam diyarının surunda bir gedik açıldı. Her felakette yetiş diye bağırdığımız kişi artık yok. Senden sonra geriye ancak lokma yemek için çağrılacaklar kaldı. Seni kaybetmek Kays'ı3 kaybetmekten daha büyük ve ağırdır: Kays'ın ölümü herhangi birinin ölmesi gibi değildir, Bilakis onun vefatı bir toplumun çökmesi demektir.
Muhammed Zâhid Abdulfettâh Ebû Gudde
1 Ebû Gudde hocanın Min Edebi'l-İslâm kitabını kastediyor.
2 "Sen onlara aldırma ve 'selâm' de." 43/Zuhruf, 89.
5 Kays ibn Âsim. Şair, hitabeti güçlü bir sahabi. Oğlunu öldüren yeğenini affetmesi nedeniyle bu merhameti ve bağışlayıcılığı darb-ı mesel olmuştur. (47/667)