Ahkamul Kuran, Kuranı Kerim ve Fıkhi Tefsiri  Prof. Dr. Hamdi Döndüren Erkam

Fiyat:
5.000,00 TL
İndirimli Fiyat (%34) :
3.300,00 TL
Kazancınız 1.700,00 TL
Havale / EFT:
3.201,00 TL
932,25 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo

Kitap              Ahkamul Kur'an, Kur'anı Kerim ve Fıkhi Tefsiri
Yazar              
Prof. Dr. Hamdi Döndüren
Yayınevi         Erkam Yayınları      
Kağıt  Cilt       Ivory Kağıt  - 10 Lüks Kalın Cilt Takım
Sayfa  Ebat    7.376 Sayfa - 17x24 cm



 
Erkam Yayın Prof. Dr. Hamdi Döndüren Ahkamul Kur'an, Kur'an Kerim ve Fıkhi Tefsiri adlı tefsir seti ni incelemektesiniz. 
10 Cilt 
Ahkamul Kur'an Kuranı Kerim ve Fıkhi Tefsir külliyatı hakkında yorumları oku yup tefsirin konusuözetifiyatı, satış şartları bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku !  O, insanı "alak" dan yarattı.Oku ! Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2



Çalışmamızda hüküm ayetlerinin tefsirine özel önem vermeye çalıştık.


Mezheplerin farklı görüşlerine yer verdik. Bu yüzden çalışmamız ahkam ağırlıklı fıkhi bir tefsir niteliğindedir.

Bu çalışmamızda gerek meâl, gerek tefsir kısmında ?? ayın duraklarını "BÂB  1, 2, 3…” olarak gösterdik. Böylece oku yucunun konu bütünlüğü olan yerleri daha açık olarak görmesini sağlamayı hedefledik.

Kuran-ı Kerim, İslâm’ın değişmez temel kaynağıdır. O, her yüz yıla hitâb eden, bireysel ve toplumsal sıkıntıların çözümüne ışık tutan hikmetlerle doludur.

Her kültür düzeyindeki kişilerin aklına ve vicdanına hitâb ettiği için, herkesin ondan alacağı feyz, bereket, rahmet ve ibretler vardır.

Mü’minler pek çok âyette gerek Kuran ve gerekse Allâh’ın kudret eseri olan yaratılmışlar üzerinde düşünmeye teşvik edilir. Tefekkür, düşünme, aklını kullanma, ibret ve öğüt alma Kur’ân’ın asıl ana hedefidir.

Bunun için de okunduğu zaman Kur’ân’ın anlaşılması önemlidir. Anlamadan Kur’ân okumakla anlayarak okumak arasında büyük fark vardır.

Hadîs-i şerîfte, "Sizin en hayırlınız 
Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.” 2 buyurulurken, Allah Rasûlü döneminde Kur’ân öğretmekten amacın, içindeki hükümleri, ibretli kıssa ve meselleri anlayarak okumak ve öğrenmek olduğunda şüphe yoktur. 
Bu konuda Abdullah 
bin Mes‘ud ’(ra.) ın şu tespiti anlamlıdır: "Kur’ân, kendisiyle amel edilsin diye indirilmiştir. Ancak insanlar onu okumayı amel edindiler!...” 3



ÖN SÖZ


Kur’ân-ı Kerîm mîlâdî 610-632 yılları arasında yaklaşık 23 yıllık bir dönemde, Yüce Allah tarafından, Hz. Muhammed’e (sav) Cebrâil u aracılığı ile parça parça indirilmiş olan, insan ve cinlere son ilâhî mesajı içeren evrensel bir çağrıdır. Metni sözlü olarak gelmiş ve sahâbeden bu işle görevlendirilen vahiy kâtipleri tarafından o günkü yazı malzemesi üzerine yazılmıştır. Bu yazılı belgeler Hz. Peygamber’in vefâtından sonra, Hz. Ebûbekir’in (ö. 13/634) halîfeliği döneminde, Zeyd bin Sâbit (ö. 45/665) başkanlığındaki bir heyet tarafından, her âyet ve sûre, en az iki şâhitle tevsîk edilerek, “imam” adı verilen el yazması Mushaf-ı Şerîf nüshası oluşmuştur.

Hz. Ömer’in kızı Hafsa c’ya (ö. 41/661) teslim edilen bu nüsha, Hz. Osman’ın (ö. 35/655) halîfeliği sırasında yine Zeyd bin Sâbit başkanlığındaki bir komisyon tarafından birkaç nüsha çoğaltılarak belirli merkezlere gönderilmiştir. Böylece, Kur’ân nüshaları gerek ezberlenerek gerekse istinsah edilerek, matbaanın îcâdı ile de baskısı yapılarak, değişikliğe uğramadan günümüze gelmiştir.

Kur’ân, metni ve anlamı ile mûcizedir. Arapça bilmeyen ve onun anlamını izleyemeyen toplumlar İslâm’a girince, ilk dönemlerden itibâren, Kur’ân’ın o toplumların diline çevrilmesi ve tefsir edilmesi çalışmaları başlamıştır.

Kur’ân âyetlerinin birbirini açıklaması yanında, asıl canlı bir Kur’ân uygulayıcısı olan Hz. Muhammed r’in âyetleri nasıl anladığı ve uyguladığı önemlidir. Yine Hz. Ali (ö. 40/660), Hz. Ömer (ö. 23/643), Abdullah bin Abbâs (ö. 68/687), Abdullah bin Mes‘ud (ö. 32/652), Abdullah bin Ömer (ö. 74/693), Zeyd bin Sâbit (ö. 45/665) ve Hz. Âişe (ö. 57/676) gibi önde gelen ve İslâmî hükümleri içtihat yapacak ve fetva verecek derecede bilen sahâbenin ve onları izleyen tâbiîn ve tebei tâbiîn alimlerinin anlayış ve yorumu ayrı bir önem taşır. Onların bu yorum ve uygulama örnekleri ilk klasik tefsirlere girdiği gibi, hadis kitaplarınıntefsir” bölümlerinde de yer almıştır.

Kur’ân-ı Kerîm’in birçok âyetlerini, Hz. Peygamber döneminin şartlarını ve âyetlerin hangi olaylar üzerine indiğini dikkate almadan tam olarak kavramak mümkün olmaz. Çoğu zaman isim vermeden, Bedir, Uhud, Hendek savaşları ve Mekke’nin fethi gibi olaylar ve bunlarla ilgili savaş hükümleri çeşitli sûrelere serpiştirilmiş olarak yer alır. Yine, peygamber kıssaları, toplumların helâk edilişleri kısa anlatımla, hikmetli ve ibretli yönleri belirtilerek geçilir. Bütün bunların anlaşılıp açıklanması, bu savaş, kıssa ve olayların sağlam kaynaklardan ayrıca incelenmesini gerektirir.


Diğer yandan fert, aile ve toplumla ilgili hükümlerin hangi olaylar ve şartlar altında indiğinin tespiti, başka bir ifâdeyle âyetlerin “nüzûl sebebi”, hükmü doğru olarak anlamamıza yardımcı olur.

Kur’ân-ı Kerîm, büyük ölçüde hikmet ve öğüt dolu olmasının yanında, onda, namaz, oruç, hac, zekât, öşür gibi ibadetler, evlenme, boşanma, mîras, nafaka, borç ilişkileri, alışveriş gibi günlük muâmeleler ve toplumda adâletin tesisi ile kamu düzenini bozanlarla ilgili kimi yaptırımlar da yer alır.

Sözcüklerinin, cümle yapıları ile üslûbunun vahiy oluşu yüzünden, Kur’ân çevirisinin aynı nitelikleri taşıması insan gücünü aşan bir durumdur. Kısaca mûcize olan bir metinden, ancak “kul kelâmı” olan bir çeviri yapmak mümkün olabilir. Bununla birlikte, Kur’ân’ın, anlam yönünün de mûcize niteliğine sahip olduğu düşünülürse, bu yönüne ne kadar emek verilse, anlam zenginliğini aktarabilmek için ne kadar gayret harcansa yeridir.

Kanaatimizce, Kur’ân’ı harfi harfine başka dile çevirmek mümkün olsa bile, böyle bir çevirinin, anlam zenginliğini yansıtmada yetersiz kalacağında şüphe yoktur. Çünkü Kur’ân’da, bütün sözcüklerin anlamı açık ve net olmadığı gibi, kimi sözcükler birden çok anlam taşır. Bütün Kur’ân âyetleri “muhkem” ve “müteşâbih” diye ikiye ayrılır. 1 Muhkem sözcükler; hükme delâleti açık olan, te’vil, tahsis ve nesh’e ihtimali bulunmayan lâfızlardır.

Biz, mümkün olduğunca, yüce kitabımızın anlam zenginliğini aktarabilmek amacıyla, böyle bir çalışma yapmaya karar verdik. Toplumun her kesiminin kolay anlaması için, sâde bir üslûp ve açık bir dil kullanmaya çalıştık.

Kitabımızda âyetlerin nüzûl sebebi
, başka âyetlerle olan bağlantısı ve o âyetle ilgili hadisler verilmeye çalışılmıştır. Diğer yandan ilgili âyetin tefsîrinde; inanç, ibadetler, muâmeleler, cezâ, kefâret vb. yüzlerce terim tefsîrimizde yer almıştır. Avrupa ülkeleriyle ilişkilerin giderek gelişmesi dikkate alınarak karşılaştırma amacıyla, yer yer Kitab-ı Mukaddes bağlantıları kurulmuştur. Böylece araştırıcı ve okuyucu için, pratik temel bilgileri de içeren rehber bir çalışma hedeflenmiştir.

Çalışmamıza eklenen, alfâbetik, kapsamlı “karma konu, isim ve terim indeksi” ile tefsirden yararlanma kolaylaştırılmıştır.

İndekste, geniş açıklama bulunan âyet numarasından sonra (+) işareti konulmuştur.
Okuyucu ilgi duyduğu ya da karşılaştığı bir konuyu, indeksten yararlanarak kısa sürede, bizzat araştırma imkânını bulabilir. Âyetlerin birbiri ile bağlantısı kurulduğu, nesih konusuna dikkat edildiği için okuyucunun, âyetlerin anlamları üzerinde düşünürken, bir yanlışlığa düşmeyeceğini umarız.


1. Bk. Âl-i İmrân, 3/7.

Türkçe olarak daha iyi anlaşılmasını ve daha güzel ifâde edilmesini sağlamak amacıyla kelime ve cümle yapıları üzerinde çalıştık. Diğer yandan anlam bütünlüğü olan bâzı âyet gruplarını meâlde birleştirmek yerine, tefsir kısmında birleştirmeyi daha uygun bulduk. Böylece gerek vurgu gerek edebî üslûp özelliğini korumak için, Kur’ân-ı Kerîm’in orijinaline uyarak, meâlde genel olarak her âyeti ayrı olarak göstermenin daha uygun olacağını düşündük.
Çalışmamızda hüküm ayetlerinin tefsirine özel önem vermeye çalıştık. Mezheplerin farklı görüşlerine yer verdik. Bu yüzden çalışmamız ahkâm ağırlıklı fıkhî bir tefsir niteliğindedir.


Bu çalışmamızda gerek meal, gerek tefsir kısmında ?? ayın duraklarını “BÂB  1, 2, 3…” olarak gösterdik. Böylece okuyucunun konu bütünlüğü olan yerleri daha açık olarak görmesini sağlamayı hedefledik.

Kur’ân-ı Kerîm, İslâm’ın değişmez temel kaynağıdır. O, her yüzyıla hitâb eden, bireysel ve toplumsal sıkıntıların çözümüne ışık tutan hikmetlerle doludur. Her kültür düzeyindeki kişilerin aklına ve vicdanına hitâb ettiği için, her- kesin ondan alacağı feyz, bereket, rahmet ve ibretler vardır.

Mü’minler pek çok âyette gerek Kur’ân ve gerekse Allâh’ın kudret eseri olan yaratılmışlar üzerinde düşünmeye teşvik edilir. Tefekkür, düşünme, aklını kullanma, ibret ve öğüt alma Kur’ân’ın asıl ana hedefidir. Bunun için de okunduğu zaman Kur’ân’ın anlaşılması önemlidir. Anlamadan Kur’ân okumakla anlayarak okumak arasında büyük fark vardır. Hadîs-i şerîfte, “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.” 2 buyurulurken, Allah Rasûlü döneminde Kur’ân öğretmekten amacın, içindeki hükümleri, ibretli kıssa ve meselleri anlayarak okumak ve öğrenmek olduğunda şüphe yoktur. Bu konuda Abdullah bin Mes‘udun (ra) şu tespiti anlamlıdır: “Kur’ân, kendisiyle amel edilsin diye indirilmiştir. Ancak insanlar onu okumayı amel edindiler!...” 3

Kur’ân-ı Kerîm’in Türkler’de ana dile çevrilmesi çalışmaları Türklerin İslâmiyeti kabul ettikleri ilk dönemlere kadar uzanır. Nitekim Türklerin Uygur alfabesini bırakıp Arap alfabesini kullanmaya başlamadan önce telif ettikleri bâzı dînî kitaplarda bâzı âyetlerin Uygur alfabesi ile Türkçe’ye çevrildiği görülür. Edib Ahmed b. Mahmud tarafından telif edilen ‘Atabetu’l-Hakayık’ isimli meşhur eser buna örnek verilebilir. 4

Başlangıçta ‘Tefsirli Tercümeler’ ve ‘Satır Arası Tercümeler’ şeklinde yapılan bu çeviri hareketi; Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve Osmanlılar dönemi boyunca da süregelmiştir. Nitekim bugün İstanbul, Tahran, Londra, Leningrad, Petersburg, Dresden, Cezâyir, Leiden, Münih, Berlin, Vatikan ve Viyana gibi merkezlerdeki kütüphanelerde çok sayıda özel veya anonim Türkçe el yazması Kur’ân tercüme ve tefsirleri bulunmaktadır. 5


2. Buhârî, Fazâilü’l-Kur’ân, 21; Ebû Dâvûd, Vitir, 14; Tirmizî, Sevabu’l Kur’ân, 15; İbn Mâce, Mukad- dime, 16.
3. Bk. Serahsî, Mebsût, I, 200, (Beyrut, 1331).
4. Hamidullah, Muhammed, Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Yazma Tercümeleri, İstanbul Edebiyat Fak. Basımevi, 1965, 



Osmanlı’nın son şeyhülislâmı olan ve Türkiye’den Mısır’a iltica eden Mustafa Sabri Efendi aslı yerine geçirilme iddiâsı güdülmeyen her Kur’ân meâlinin kısa bir tefsir kabul edildiğini ve bunun câiz olduğunu belirtirken, bu meâlin Kur’ân olarak kabul edilmemesi ve onun namazlarda, mescidlerde, toplantılarda ve evlerde Kur’ân yerine oku nmaması gerektiğine de işaret eder. 6

Diğer yandan 1925 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Diyânet İşleri Başkanlığı’nın bütçe müzâkereleri sırasında mevcut Kur’ân tercümelerinde tahrife varan birtakım hatâlar bulunduğu husûsu yetkililerce dile getirilmiş, bu durumun önüne geçmek üzere de Kur’ân tercümesinin Mehmet Akif, tefsîrinin ise Elmalılı tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 7

Mehmed Akif, Elmalılı Hamdi’nin yazılacak metnin sadece “meâl” olacağını ve Kur’ân metni yerine kullanılmayacağını söylemesi üzerine iknâ olmuş ve Kur’ân Meâli’ni hazırlamak üzere Mısır’a gitmişti. Yaklaşık on yıl boyunca (1926-36) emek verip hazırladığı meâlini yetkililere vermeye cesâret edememiş ve Mısır’da çok güvendiği bir dostuna bırakıp gelmiş ve sonra da yakılmasını istemiştir. 8 hamdi döndüren kuran tefsir 10 cilt

Mehmed Akif toplumun Kur’ân’a olan bakış açısını şöyle eleştirir:

Ya açar Nazm-ı Celil’in bakarız yaprağına
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’ân şunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için!

Ondan günümüze intikal eden Fâtiha sûresi meâli şöyledir:

Bismillâhirrahmânirrahîm. “Hamd yalnız Allâh’ın, o Rabbü’l âlemîn, o hem Rahmân hem Rahîm, o kıyâmet gününün sahibi Allâh’ındır. İlâhî!


5. Kur’ân-ı Kerîm’in en eski Türkçe yazma tercümeleri için bk. Zeki Velidi Togan, Kur’ân ve Türkler, İstanbul, 1971; Abdulkâdir İnan, Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Tercemeleri Üzerinde Bir İnceleme, Türk Tarih Basımevi, Ankara, 1961; Muhammed Hamidullah, Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Yazma Tercümeleri, İstanbul Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1965, Türkiyat Mecmuası XIV’ten ayrı basım; Mu- hammed Hamidullah ve Macit Yaşaroğlu, Kur’ân-ı Kerîm Tarihi ve Türkçe Tefsirler Bibliyografyası, Yağmur Yayınları, İstanbul, 1965; Ömer Rıza Doğrul, Kur’ân Nedir, Diyânet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1967; Satır-Arası Kur’ân Tercümesi, Haz. Ahmet Topaloğlu, (Önsöz), Milli Eğitim Basımevi, 1976; Osman Keskioğlu, Kur’ân Tarihi, Nebioğlu Yay., İst., ts.


6. Mustafa Sabri, Kur’ân Tercümesi Meselesi, Çev. S. Çelik, Bedir Yayınevi, İst. 1993, s. 15, 27.
7. TBMM Zabıt Ceridesi, XIV, (1341), 261’den aktaran, Altuntaş, s. 98.
8. Orhan Atalay, İsmâil Hakkı İzmirli sempoz. 9 Eylül Ü. İlâhiyat Fak. “Kur’ân’ın Başka Dillere çevrilmesi ekseninde ortaya çıkan tartışmaların tarihsel arka planı” sempozyum bildirisi. Atatürk Üniversitesi, İlâhiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.  hamdi döndüren kuran tefsir


Kulluğu Sana ederiz, yardımı Senden isteriz. Bizleri doğru yolun, o nîmetine kavuşanların tuttuğu yolun yolcusu et. Gazabına uğrayanların, yanlış gidenlerin saptığı yolun yolcusu etme. Âmin!”

Bakara sûresinin başındaki şu ifâde de ne kadar çarpıcıdır! Elif, Lâm, Mîm. Şu kitabı görüyor musun? İşte bir kere onun hak olduğunda şüphe yok…”


Mehmet Akif’in 1936’da vefâtı üzerine, Elmalılı Hamdi merhum tefsîrini tamamlamış ve ayrıca Âkif’e tevdî edilen meâl işini de kendisi üstlenmişti. Ancak o işin başından itibâren kendisinin yapacağı çalışmanın bir tercüme değil, bir meâl olduğunu şu sözleriyle ortaya koymuştur: “Bâzılarını da duyuyoruz ki ‘Kur’ân Tercümesi’ demekle iktifâ etmiyor da ‘Türkçe Kur’ân’ demeye kadar gidiyor. Türkçe Kur’ân mı var behey şaşkın!” 9

Ancak şunu da belirtelim ki, daha sonraki yıllarda aslı Osmanlıca olan Elmalılı tefsîri üzerinde latinize ve sâdeleştirme çalışmaları yapılmış, bizim de aynı eser üzerinde dipnotlar ilâvesiyle henüz basılmamış bir sâdeleştirme çalışmamız olmuştur. Diğer yandan merhum Hasan Basri Çantay başta olmak üzere günümüzün çeşitli ilim adamları Kur’ân meâli ve tefsîri çalışmaları yapmış, Diyânet İşleri Başkanlığı da “Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli” yanında, beş ciltlik “Kur’ân Yolu” adlı tefri ile buna katkıda bulunmuştur.

Uzun bir çalışmanın ürünü olan elinizdeki bu meâl ve güncel fıkhî tefsîrimizin, her branşta üniversite öğretim elemanı ve öğrencilerine, müftü, vâiz, Kur’ân kursu öğreticileri ile din bilgisi öğretmeni meslektaşlarımıza ve okumayı sevenlere, bir çeşit “Kur’ân İlimleri Rehberi” vazifesi göreceğini umarız.

Bu Tefsirin kontrol ve tashihini yapan değerli meslekdaşım İslâm hukukçusu Prof. Dr. Abdullah Kahraman Bey’e, yayınlanmasında emeği geçen Salih Zeki Meriç ve diğer Erkam Yayınevi mensuplarına teşekkür eder, “Hayra delâlet eden, hayrın önünü açan, o hayrı işleyen gibidir” 10 hadîsinde bildirilen ecre nâil olmalarını Cenâb-ı Hak’tan temenni ederim.

Gerek bu Tefsiri hazırlarken gerek diğer çalışmalarımda, sabır ve hizmetleri ile yardımcı olan eşim Müzeyyen Hanım’a teşekkürü bir borç bilirim. Yüce Allâh’ın aile fertlerimden de rahmetini esirgememesini dilerim.

Çalışma bizden, başarı ve sonuç Yüce Allah’tandır.

Prof. Dr. Hamdi Döndüren
10.09.2016 - BURSA



9.  Elmalılı, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, Eser Neşriyat ve Dağıtım, 1971, I/15.
10. Müslim, İmâre, 133; Ebû Dâvûd, Edeb, 115; Tirmizî, İlim, 14; A. b. Hanbel, IV, 120, V, 274.


 
Diğer Özellikler
Stok Kodu9789944834479
MarkaErkam Yayınları
Stok DurumuVar
9789944834479
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.