Ahlak

Fiyat:
14,00 TL
İndirimli Fiyat (%21,4) :
11,00 TL
Kazancınız 3,00 TL
Geçici olarak temin edilememektedir. Temin edildiginde

Bu ürünün yerine tercih edebileceğiniz ürünler


Kitap             Ahlak, el Ahlak ve's Siyer fi Müdavati'n Nüfus
Yazar            İbn Hazm
Tercüme       Cemalettin Erdemci, Dr. Hasan Hüseyin Bircan
Yayınevi        Dönem Yayıncılık
Kağıt Cilt       2.Hamur - İnce Karton Cilt
Sayfa Ebat   144 Sayfa - 13,5x21 cm
Yayın Yılı      2014



Dönem Yayınları Ahlak, el Ahlak ve's Siyer fi Müdavati'n Nüfus kitabı nı incelemektesiniz.
İbn Hazm Ahlak kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır.  Alak 1-2


Bir hadis ve fıkıh âlimi de olan İbn Hazm, erdemleri, nefsânî hastalıkları, insanı ve yaşantısını bilmeyi tavsiye etmekle birlikte onun bize sunduğu asıl çözüm, Allah'a duadır; zira O'nun kudreti sonsuzdur ve nefslerde olanı değiş­tirmeye de sadece O'nun gücü yeter. , bu konuda şöyle der: "Övülen ahlâk [el-ahlâku'l-hamîde] dahi, hastalık, fakirlik, korku, öfke ve ihtiyarlık yüzünden değişime uğrar. Sana ihsan edilenden mahrum bırakılmış kimselere merha­met et. Sana nimetleri bağışlayan Yüce Allah'a isyan ederek ya da sana ihsan edilende kendin için bir hak ve pay görerek, o nimetlerin senden Allah tarafından alınmasına sebebiyet verme. Yüce Allah'ın korumasına ihtiyacının olmadığını düşündüğünde, er veya geç helak olursun/dünyada da ahiret-te de kaybedenlerden olursun."

Eser ayrıca, müellifin kendi yaşantısına ve gündelik ilişkilerden hareket ederek her insanın pratikte karşılaşabile­ceği ve kişisel ahlâkî durumlara temas etmesi açısından da İslam ahlâkının, özellikle pratik ahlâkın önemli bir klasiğidir.


AHLAK

 
Müellifin Girişi

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın adıyla...

Ebu Muhammed Ali b. Ahmed b. Hazm [r.a] şöyle demiş­tir: Her türlü nimetinden dolayı Allah'a hamd ederiz. Salât ve se­lam da Allah'ın kulu, elçisi ve peygamberlerinin sonuncusu olan Muhammed'in [s.a.v.] üzerine olsun. Sahip olduğum bütün güç ve kuvvet Allah'tandır. Dünyada bütün korkulardan ve güçlük­lerden koruyacak, ahirette de her türlü darlıktan ve korkudan kurtaracak her şeyle Allah'tan yardım diliyorum.

Şimdi, ben bu kitabımda birçok konuyu ele aldım. Bü­tün bunları; bana, ayırt etme gücü bağışlayan ve zamanın geç­mesi, durumların birbirlerini takip etmesiyle kaderin cilvelerini hissetme ve durumlarına vakıf olmayı ihsan eden Allah kazan­dırdı. Ömrümün çoğunu bu alanda harcadım; bu konuda çalış­maya devam etmeyi ve bu hususlarda tefekkür etmeyi insanların 
çoğunun meylettiği hazlara ve mal biriktirmeye tercih ettim. Ko­nuyla ilgili bütün çalışmalarımı bu kitapta topladım ki, ona ula­şan kimseleri Allah ondan faydalandırsın. Kendisine bu kitabın ulaştığı kişi, benim kendimi yorduğum, çokça çalıştığım ve uzun uzun düşündüğüm konulardan [yorulmadan ve benim gösterdi­ğim çabalan göstermeden] kolayca faydalansın. Ben bunu ona gönülden hediye diyorum. Eğer o bunu düşünür, Yüce Allah da onun kullanımını kendisine kolaylaştırırsa, bu onun için maddi hazinelerinden ve sahip olacağı her türlü mülkten daha yararlı olacaktır. Kullarının bundan yararlanmaları, bozulan ahlâklarını düzeltme ve nefislerinin hastalıklarını tedavi etmedeki niyetim­den dolayı Yüce Allah'tan en büyük mükâfatı ümit etmekteyim. Yardım Allah'tandır.


Birinci Bölüm
Nefslerin Tedavisi ve Ahlâkın Düzeltilmesi

Akıllının ayırt etmesinden [temyiz], âlimin ilminden, filo­zofun [hakimin] hikmetinden ve Allah için gayret gösterenin [ictihad] çabasından duyduğu haz [lezzet]; yemek yiyenin ye­diğinden, bir şey içenin içtiğinden, cimada bulunanın cimadan, kazananın kazandığından, oynayanın oynadığından, emredenin emrettiği şeyden aldığı hazdan [zevk] daha büyüktür. Bunun delili şudur: Hakim/filozof, akıllı, âlim ve âmil kişiler, yukarda zikrettiğimiz hazlara müptela olan kişiler gibi, bütün bu zevk­leri bilirler ve onlara yönelenler gibi onlar da bu hazları hisse­derler. Fakat bazen onları bırakırlar, onlardan yüz çevirirler ve üstün şeyleri onlara tercih ederler. Dolayısıyla iki şey arasında, birini bilip diğerini bilmeyen değil, sadece onların [ikisini de] bilen karar verebilir.

Bütün işleri gözden geçirdiğinde [öyle bir noktaya gelirsin ki], hepsi gözünden düşer ve tefekkürünün sonunda bütün dünya hallerinin yavaş yavaş yok olduğu ve hakikatin sadece ahiret için çalışmak olduğu sonucuna varırsın. Zira onun seni terk etmesi ya da senin onu terk etmen yüzünden [dünyada] ulaştığın her
 
emelin sonu hüzündür; zira ya sen onları bırakırsın ya da onlar seni biralar. Her durumda, dünyada da ahirette de sonu mut­luluk olan Allah için yapılan amelin dışındaki bütün işlerde, bu iki durumdan birisinin olması zorunludur. Allah için yapılan işin dünyada mutluluk yönü, bütün insanların önem verdiği şeylere az önem vermen ve böylece düşmandan da dosttan da üstün olmandır; ahiretteki sonucu ise cennettir.

Bütün insanların eşit düzeyde iyi gördükleri ve istedik­leri bir amacı [öğrenme] ihtiyacı duydum, [araştırmalarım so­nunda] şundan başka bir şey bulamadım: [Bütün insanların iyi gördüğü ve istediği şey], kaygıdan/üzüntüden kurtulmaktır [tardu'l-hemm]. Bunu iyice düşündüğümde, insanların sadece iyilikte ve istekte değil, aynı zamanda ilgi ve isteklerinin, irade ve mesleklerinin farklılığına rağmen üzüntüden/kaygıdan kur­tulmayı ümit etmedikçe asla herhangi bir harekette bulunma­dıklarını; aynı şekilde kendilerinden kaygıyı/üzüntüyü giderme çabası dışında kesinlikle herhangi bir söz söylemediklerini gör­düm. Fakat insanlardan kimileri yöntem bakımından hata edip yolunu kaybediyor, sayılan az da olsa kimileri doğruyu bulu­yor, kimisi hataya yalan yaşıyor, kimisi de işlerinin az bir kıs­mında doğruyu buluyor. [Kısaca] üzüntüden/kaygıdan kurtulma, âlemin Yüce Allah tarafından yaratılmasından hesap gününe kadar bütün insanların üzerinde ittifak ettikleri bir amaç ola­gelmiştir. Bunun dışında herhangi bir gaye üzerinde insanların ittifak ettikleri görülmemekte ve bunun dışındaki bütün amaç­larda farklılıklar ortaya çıkmaktadır.

Nitekim insanlar arasında dinsiz olup ahiret için çalışmayanlar, kötülüğü isteyip iyiliği [hayr], güveni ve hakkı istemeyenler, iradesi ve hevasıyla tanınmamayı ün ve şöhrete tercih edenler vardır.
Peygamberlerin [a.s.] çoğunda ve onları takip eden zahidler ve filozoflarda [felâsife] olduğu gibi, insanlar arasında mal iste­meyip, malın yokluğunu varlığına tercih edenler vardır.

Tıpkı bunlar gibi, insanlar arasında tabiatı gereği hazlardan/ zevklerden nefret eden ve hazları/zevkleri talep edenleri noksan­lıkla niteleyenler vardır.
Yine insanlar arasında, halkın çoğunda görüldüğü gibi, bil­gisizliği [cehalet] bilgiye [ilm] tercih edenler vardır.
İnsanların peşinde koştukları amaçların belli başlıları bun­lardır, [ancak bütün bunların peşinde koşanların asıl amacı kay­gıdan kurtulmaktır].

Zira ortaya çıktığından itibaren yok oluncaya kadar üzün­tüyü/kaygıyı beğenen ve ondan kurtulmayı istemeyen tek bir kişi olmamıştır. Bu yüce bir bilgi olarak nefsimde yerleşip bu acayip sır benim için açılınca ve Yüce Allah zihnimde bu büyük hazi­neyi aydınlatınca, cahil-âlim, iyi-kötü her türlü insanın üzerinde ittifak edip kendisi adına [kurtulmak için] çaba gösterdiği ve nef­sin de [kurtulmak] istediği bu kaygıyı nefisten atıp hakikate ulaş­tıracak bir yol araştırmaya başladım: Ahiret için amel işlemek su­retiyle Allah'a yönelmekten başka bir yol bulamadım.
Nitekim mal isteyenler, fakirlik kaygısından kurtulmak için bunu isterler.
Şan şöhret peşinde koşanlar, değerini yükseltme kaygısıyla bunu isterler.
Hazları talep edenler, bunları kaybetme kaygısını kendile­rinden atmak için isterler.
 
İlmi talep edenler bilgisizlik kaygısını kendilerinden atmak için bunu talep ederler.
Haberlerin işitilmesinden ve insanların karşılıklı konuş­malarından sevinç duyanlar, yalnızlık kaygısını kendilerinden at­mak ve evrendeki durumların kendilerine gizli kalması kaygısını kaldırmak için bunu isterler.

Yemek yiyen, içecek içen, biriyle nikâhlanan, elbise giyen, oyun oynayan, sır gizleyen, bineğe binen, yürüyen, vedalaşan kimseler, bu fiilleri, zıtları olan fiil ve kaygılan kendi nefislerin­den kaldırmak için yaparlar.

Düşünen kişi, az önce saydığımız bütün hususlarda, onların yokluğunda bir eksikliğin ve özrün ortaya çıkacağını, onlardan var olanların yok olacağım, onların bir kısmında da meydana ge­lecek afetlerden dolayı bir aczin oluşacağım, bütün bunlara sa­hip olunduğunda ise rakibin korkusu, hasetçinin ayıplaması, he­veslinin sinsice yaklaşması, yerme ve günah işleme üe birlikte bir düşmanın bulunması gibi kötü sonuçların zorunlu olarak mey­dana geleceğini bilir.
Nitekim ben ahiret için çalışmanın bütün eksikliklerden uzaklaştırıcı, gerçek bir şekilde bütün üzüntülerden kurtarıcı ve hakikat üzere kaygılan atmaya ulaştırıcı olduğunu gördüm. Yine ahiret için çalışan bir kişinin, kötü [mekruh] görünen bir şeyle bu yolda imtihan edildiğinde onu önemsemediğini bilakis mut­luluk duyduğunu gördüm. Zira bunun sonucunda elde edeceği şey, o istediği şeye yardımcı olacağı ümididir ve bu da amaçladı­ğının ötesinde fazladan bir katkıda.

Aynı şekilde [ahiret için] çalışanı bir kendini bilmez yolundan alıkoymak istediğinde bunu önemsemediğini, zira bundan sorumlu tutulmayacağım ve istediği şey konusunda onun etkili olamaya­cağını bildiğini gördüm. Kendisine eziyet edilmek istendiğinde de, bir sıkıntıya sokulduğunda da ve koyulduğu yolda yoruldu­ğunda da sürur/sevinç içinde olduğunu gördüm. O sürekli, da­imi bir mutluluk içindedir. Bunun aksi olanlar da sürekli olarak böyledir; [daimi bir mutsuzluk içindedir].

Buna göre biliniz ki, tek bir amaç [matlub] vardır, o da kay­gının atılmasıdır [tardu'l-hemm]. Kaygıyı atmanın da tek bir yolu vardır ki, o da Yüce Allah için çalışmaktır. Bunun dışındaki her şey sapma ve saçmalıktır.

Öyleyse sen de nefsini sadece nefsten daha üstün olan iş­lerde harca. Bu da Yüce Allah'ın zatından başkası değildir. Nef­sini; hakka götüren duada, mahrem olan şeyleri korumada, Yüce Allah'ın sana zorunlu kılmadığı önemsiz şeyleri reddetmede ve mazlumun yardımında olmada yor. Nefsini dünya malında har­cayan, yakutlarım çakıl taşlan karşılığında satan gibidir.

Dini olmayanın yiğitliği ve cömertliği [el-mürûe] yoktur. Akıllı kişi nefsi için cennetten başkasını değer olarak görmez. Riyanın yerilmesi konusunda İblis'in bir tuzağı vardır ki o da şu­dur; nice iyi işler vardır ki riya olur korkusuyla kendisinden isti­fade edilmemektedir.

 
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786055030094
MarkaDönem Yayıncılık
Stok DurumuBu ürün geçici olarak temin edilememektedir.
9786055030094
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.