Kitap Ahlak, el Ahlak ve's Siyer fi Müdavati'n Nüfus
Yazar İbn Hazm
Tercüme Cemalettin Erdemci, Dr. Hasan Hüseyin Bircan
Yayınevi Dönem Yayıncılık
Kağıt Cilt 2.Hamur - İnce Karton Cilt
Sayfa Ebat 144 Sayfa - 13,5x21 cm
Yayın Yılı 2014
Dönem Yayınları Ahlak, el Ahlak ve's Siyer fi Müdavati'n Nüfus kitabı nı incelemektesiniz.
İbn Hazm Ahlak kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Bir hadis ve fıkıh âlimi de olan İbn Hazm, erdemleri, nefsânî hastalıkları, insanı ve yaşantısını bilmeyi tavsiye etmekle birlikte onun bize sunduğu asıl çözüm, Allah'a duadır; zira O'nun kudreti sonsuzdur ve nefslerde olanı değiştirmeye de sadece O'nun gücü yeter. , bu konuda şöyle der: "Övülen ahlâk [el-ahlâku'l-hamîde] dahi, hastalık, fakirlik, korku, öfke ve ihtiyarlık yüzünden değişime uğrar. Sana ihsan edilenden mahrum bırakılmış kimselere merhamet et. Sana nimetleri bağışlayan Yüce Allah'a isyan ederek ya da sana ihsan edilende kendin için bir hak ve pay görerek, o nimetlerin senden Allah tarafından alınmasına sebebiyet verme. Yüce Allah'ın korumasına ihtiyacının olmadığını düşündüğünde, er veya geç helak olursun/dünyada da ahiret-te de kaybedenlerden olursun."
Eser ayrıca, müellifin kendi yaşantısına ve gündelik ilişkilerden hareket ederek her insanın pratikte karşılaşabileceği ve kişisel ahlâkî durumlara temas etmesi açısından da İslam ahlâkının, özellikle pratik ahlâkın önemli bir klasiğidir.
AHLAK
Müellifin Girişi
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın adıyla...
Ebu Muhammed Ali b. Ahmed b. Hazm [r.a] şöyle demiştir: Her türlü nimetinden dolayı Allah'a hamd ederiz. Salât ve selam da Allah'ın kulu, elçisi ve peygamberlerinin sonuncusu olan Muhammed'in [s.a.v.] üzerine olsun. Sahip olduğum bütün güç ve kuvvet Allah'tandır. Dünyada bütün korkulardan ve güçlüklerden koruyacak, ahirette de her türlü darlıktan ve korkudan kurtaracak her şeyle Allah'tan yardım diliyorum.
Şimdi, ben bu kitabımda birçok konuyu ele aldım. Bütün bunları; bana, ayırt etme gücü bağışlayan ve zamanın geçmesi, durumların birbirlerini takip etmesiyle kaderin cilvelerini hissetme ve durumlarına vakıf olmayı ihsan eden Allah kazandırdı. Ömrümün çoğunu bu alanda harcadım; bu konuda çalışmaya devam etmeyi ve bu hususlarda tefekkür etmeyi insanların çoğunun meylettiği hazlara ve mal biriktirmeye tercih ettim. Konuyla ilgili bütün çalışmalarımı bu kitapta topladım ki, ona ulaşan kimseleri Allah ondan faydalandırsın. Kendisine bu kitabın ulaştığı kişi, benim kendimi yorduğum, çokça çalıştığım ve uzun uzun düşündüğüm konulardan [yorulmadan ve benim gösterdiğim çabalan göstermeden] kolayca faydalansın. Ben bunu ona gönülden hediye diyorum. Eğer o bunu düşünür, Yüce Allah da onun kullanımını kendisine kolaylaştırırsa, bu onun için maddi hazinelerinden ve sahip olacağı her türlü mülkten daha yararlı olacaktır. Kullarının bundan yararlanmaları, bozulan ahlâklarını düzeltme ve nefislerinin hastalıklarını tedavi etmedeki niyetimden dolayı Yüce Allah'tan en büyük mükâfatı ümit etmekteyim. Yardım Allah'tandır.
Birinci Bölüm
Nefslerin Tedavisi ve Ahlâkın Düzeltilmesi
Akıllının ayırt etmesinden [temyiz], âlimin ilminden, filozofun [hakimin] hikmetinden ve Allah için gayret gösterenin [ictihad] çabasından duyduğu haz [lezzet]; yemek yiyenin yediğinden, bir şey içenin içtiğinden, cimada bulunanın cimadan, kazananın kazandığından, oynayanın oynadığından, emredenin emrettiği şeyden aldığı hazdan [zevk] daha büyüktür. Bunun delili şudur: Hakim/filozof, akıllı, âlim ve âmil kişiler, yukarda zikrettiğimiz hazlara müptela olan kişiler gibi, bütün bu zevkleri bilirler ve onlara yönelenler gibi onlar da bu hazları hissederler. Fakat bazen onları bırakırlar, onlardan yüz çevirirler ve üstün şeyleri onlara tercih ederler. Dolayısıyla iki şey arasında, birini bilip diğerini bilmeyen değil, sadece onların [ikisini de] bilen karar verebilir.
Bütün işleri gözden geçirdiğinde [öyle bir noktaya gelirsin ki], hepsi gözünden düşer ve tefekkürünün sonunda bütün dünya hallerinin yavaş yavaş yok olduğu ve hakikatin sadece ahiret için çalışmak olduğu sonucuna varırsın. Zira onun seni terk etmesi ya da senin onu terk etmen yüzünden [dünyada] ulaştığın her
emelin sonu hüzündür; zira ya sen onları bırakırsın ya da onlar seni biralar. Her durumda, dünyada da ahirette de sonu mutluluk olan Allah için yapılan amelin dışındaki bütün işlerde, bu iki durumdan birisinin olması zorunludur. Allah için yapılan işin dünyada mutluluk yönü, bütün insanların önem verdiği şeylere az önem vermen ve böylece düşmandan da dosttan da üstün olmandır; ahiretteki sonucu ise cennettir.
Bütün insanların eşit düzeyde iyi gördükleri ve istedikleri bir amacı [öğrenme] ihtiyacı duydum, [araştırmalarım sonunda] şundan başka bir şey bulamadım: [Bütün insanların iyi gördüğü ve istediği şey], kaygıdan/üzüntüden kurtulmaktır [tardu'l-hemm]. Bunu iyice düşündüğümde, insanların sadece iyilikte ve istekte değil, aynı zamanda ilgi ve isteklerinin, irade ve mesleklerinin farklılığına rağmen üzüntüden/kaygıdan kurtulmayı ümit etmedikçe asla herhangi bir harekette bulunmadıklarını; aynı şekilde kendilerinden kaygıyı/üzüntüyü giderme çabası dışında kesinlikle herhangi bir söz söylemediklerini gördüm. Fakat insanlardan kimileri yöntem bakımından hata edip yolunu kaybediyor, sayılan az da olsa kimileri doğruyu buluyor, kimisi hataya yalan yaşıyor, kimisi de işlerinin az bir kısmında doğruyu buluyor. [Kısaca] üzüntüden/kaygıdan kurtulma, âlemin Yüce Allah tarafından yaratılmasından hesap gününe kadar bütün insanların üzerinde ittifak ettikleri bir amaç olagelmiştir. Bunun dışında herhangi bir gaye üzerinde insanların ittifak ettikleri görülmemekte ve bunun dışındaki bütün amaçlarda farklılıklar ortaya çıkmaktadır.
Nitekim insanlar arasında dinsiz olup ahiret için çalışmayanlar, kötülüğü isteyip iyiliği [hayr], güveni ve hakkı istemeyenler, iradesi ve hevasıyla tanınmamayı ün ve şöhrete tercih edenler vardır.
Peygamberlerin [a.s.] çoğunda ve onları takip eden zahidler ve filozoflarda [felâsife] olduğu gibi, insanlar arasında mal istemeyip, malın yokluğunu varlığına tercih edenler vardır.
Tıpkı bunlar gibi, insanlar arasında tabiatı gereği hazlardan/ zevklerden nefret eden ve hazları/zevkleri talep edenleri noksanlıkla niteleyenler vardır.
Yine insanlar arasında, halkın çoğunda görüldüğü gibi, bilgisizliği [cehalet] bilgiye [ilm] tercih edenler vardır.
İnsanların peşinde koştukları amaçların belli başlıları bunlardır, [ancak bütün bunların peşinde koşanların asıl amacı kaygıdan kurtulmaktır].
Zira ortaya çıktığından itibaren yok oluncaya kadar üzüntüyü/kaygıyı beğenen ve ondan kurtulmayı istemeyen tek bir kişi olmamıştır. Bu yüce bir bilgi olarak nefsimde yerleşip bu acayip sır benim için açılınca ve Yüce Allah zihnimde bu büyük hazineyi aydınlatınca, cahil-âlim, iyi-kötü her türlü insanın üzerinde ittifak edip kendisi adına [kurtulmak için] çaba gösterdiği ve nefsin de [kurtulmak] istediği bu kaygıyı nefisten atıp hakikate ulaştıracak bir yol araştırmaya başladım: Ahiret için amel işlemek suretiyle Allah'a yönelmekten başka bir yol bulamadım.
Nitekim mal isteyenler, fakirlik kaygısından kurtulmak için bunu isterler.
Şan şöhret peşinde koşanlar, değerini yükseltme kaygısıyla bunu isterler.
Hazları talep edenler, bunları kaybetme kaygısını kendilerinden atmak için isterler.
İlmi talep edenler bilgisizlik kaygısını kendilerinden atmak için bunu talep ederler.
Haberlerin işitilmesinden ve insanların karşılıklı konuşmalarından sevinç duyanlar, yalnızlık kaygısını kendilerinden atmak ve evrendeki durumların kendilerine gizli kalması kaygısını kaldırmak için bunu isterler.
Yemek yiyen, içecek içen, biriyle nikâhlanan, elbise giyen, oyun oynayan, sır gizleyen, bineğe binen, yürüyen, vedalaşan kimseler, bu fiilleri, zıtları olan fiil ve kaygılan kendi nefislerinden kaldırmak için yaparlar.
Düşünen kişi, az önce saydığımız bütün hususlarda, onların yokluğunda bir eksikliğin ve özrün ortaya çıkacağını, onlardan var olanların yok olacağım, onların bir kısmında da meydana gelecek afetlerden dolayı bir aczin oluşacağım, bütün bunlara sahip olunduğunda ise rakibin korkusu, hasetçinin ayıplaması, heveslinin sinsice yaklaşması, yerme ve günah işleme üe birlikte bir düşmanın bulunması gibi kötü sonuçların zorunlu olarak meydana geleceğini bilir.
Nitekim ben ahiret için çalışmanın bütün eksikliklerden uzaklaştırıcı, gerçek bir şekilde bütün üzüntülerden kurtarıcı ve hakikat üzere kaygılan atmaya ulaştırıcı olduğunu gördüm. Yine ahiret için çalışan bir kişinin, kötü [mekruh] görünen bir şeyle bu yolda imtihan edildiğinde onu önemsemediğini bilakis mutluluk duyduğunu gördüm. Zira bunun sonucunda elde edeceği şey, o istediği şeye yardımcı olacağı ümididir ve bu da amaçladığının ötesinde fazladan bir katkıda.
Aynı şekilde [ahiret için] çalışanı bir kendini bilmez yolundan alıkoymak istediğinde bunu önemsemediğini, zira bundan sorumlu tutulmayacağım ve istediği şey konusunda onun etkili olamayacağını bildiğini gördüm. Kendisine eziyet edilmek istendiğinde de, bir sıkıntıya sokulduğunda da ve koyulduğu yolda yorulduğunda da sürur/sevinç içinde olduğunu gördüm. O sürekli, daimi bir mutluluk içindedir. Bunun aksi olanlar da sürekli olarak böyledir; [daimi bir mutsuzluk içindedir].
Buna göre biliniz ki, tek bir amaç [matlub] vardır, o da kaygının atılmasıdır [tardu'l-hemm]. Kaygıyı atmanın da tek bir yolu vardır ki, o da Yüce Allah için çalışmaktır. Bunun dışındaki her şey sapma ve saçmalıktır.
Öyleyse sen de nefsini sadece nefsten daha üstün olan işlerde harca. Bu da Yüce Allah'ın zatından başkası değildir. Nefsini; hakka götüren duada, mahrem olan şeyleri korumada, Yüce Allah'ın sana zorunlu kılmadığı önemsiz şeyleri reddetmede ve mazlumun yardımında olmada yor. Nefsini dünya malında harcayan, yakutlarım çakıl taşlan karşılığında satan gibidir.
Dini olmayanın yiğitliği ve cömertliği [el-mürûe] yoktur. Akıllı kişi nefsi için cennetten başkasını değer olarak görmez. Riyanın yerilmesi konusunda İblis'in bir tuzağı vardır ki o da şudur; nice iyi işler vardır ki riya olur korkusuyla kendisinden istifade edilmemektedir.