Kitap Bahrul Medid 2. EL
Yazar İbni Acibe El Haseni (ks)
Tercüme Dr. Dilaver Selvi
Yayınevi Semerkand Yayınları
Kağıt Cilt Sarı şamua, Lüks Termo deri cilt, 11 Cilt Takım
Sayfa Ebat 7.800 sayfa, 16.5x23.5 cm
Temiz İyi Kondisyonlu
Not: Sadece bu ÇOK ÇOK UCUZ KELEPİR kategorisindeki kitaplar 2. El kitaptır. Diğer bölümlerdeki kitaplar sıfır ve yeni ürünlerdir.
BAHRÜ’L-MEDÎD Tefsîri’l - Kur’ani’l-Mecid
el-Bahrü’l-Medid fî Tefsiri’l-Kur’âni’l-Mecîd isimli tefsir, zahirî ve bâtınî ilimlerde üstat Ahmed Ibn Acibe el-Hasenî es-Sâzelî (k.s) ’ye aittir (1124/1809).
Bu
tefsir, baştan sona yüce
Kur’ân’ın zahiri tefsiri ile tasavvufî işaretlerini bir arada sunan; zahirle batını, şeriatla hakikati, ilimle irfanı, nakille tecrübeyi, delille müşahedeyi, amelle edebi, dille gönlü, sözle aşkı kaynaştıran
orijinal bir tefsir dir.
İbn Acibe, elliye yakın eserin sahibi bir alim ve kâmil mürşit olarak bu tefsirini mürşitlerinin tavsiyesi ile ömrünün son döneminde yani en verimli devresinde yazmıştır.
Eserin
zahirî tefsir kısmı, Beyzâvî, Ebü’s-Suûd, Nesefî, Kurtûbî, İbn Atiyye ve İbn Cüzey gibi Ehl-i sünnetin en muteber tefsirlerinden oluşmaktadır. Tasavvufî işaretlerini ise, Kuşeyrî’nin Letâifü’l-İsârât’ı, Baklî’nin Arâisü’l-Beyânı, Hikem-i Ataiyye başta olmak üzere Kûtü’l-Kulûb, İhya, Avarif gibi tasavvufun ana kaynaklarından yapılan nakillerle, müellifin müşahede, tecrübe ve tavsiyeleri oluşturmaktadır.
TAKDİM VE TAKRİZ
Prof. Dr. Abdulaziz Hatip[1]
Kur'ân-ı Kerîm'i bir hidayet rehberi olarak gönderen yüce Allah'a, Kur'an'ın mana ve işaretleri sayısınca hamd; bu eşsiz kitabın mübelliği ve en büyük
müfessiri olan Hz. Muhammed'e de (sallallahu aleyhi vesellem] sayısız salât ve selâm olsun. Kur'an, indiği günden itibaren kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa seslenen ezelî ve ebedî bir hitabe olduğu için, onun mesaj, sır ve incelikleri de bitmez. Her dönemde onlarca müfessir, bu eşsiz hikmet deryasına dalarak bütün insanlığa rahmet olacak ilim ve hükümleri çıkarıp istifadeye sunmuşlardır. Malumdur ki, hak sözü ancak gerçeğe kalbini açan, onu can kulağı ile dinleyen ve hakikate şahit olmak için yanan gönüller anlar.
Kur'ân-ı Kerîm, İslâm dininin birinci ve en güvenilir kaynağıdır. Onun bu merkezî konum ve öneminden dolayıdır ki, her İslâmî mezhep ve grup kendi esaslarım ona dayandırma ihtiyacını hissetmiştir. Bu eğilimlerden biri de
tasavvufi çizgidir. O da, tıpkı diğerleri gibi bir yandan esas ve prensiplerini Kur'an'a dayandırmaya çalışırken, diğer yandan da onu kendi manevi birikim, bilgi ve terminolojisi ışığında yorumlamaya gayret etmiştir. Böylece tasavvuf ehlinin kendilerine özgü bir
tefsir çeşidi ortaya çıkmıştır. Buna, "irfanı", "tasavvufî" veya daha meşhur ismiyle "
işârî" tefsir denilir.
İşârî yorum sahipleri, bu yorumlarının aslında
tefsir olmadığını, tamamen kalbî keşif ve sezgilerinin ürünü olduğunu, diğer bir ifadeyle mananın arifin kalbine doğrudan ilham edildiğini söylerler. Bu ilhamlar, sade bir fikrin değil, ciddi bir mücâhedenin sonucu ulaşılan takvanın meyveleridir, gayp âleminden ihsan edilen Rabbânî lutuflardır. Onları, sadece zahirî kriterlerle göre değerlendirmek isabetli olmaz. Nitekim elinizdeki
tefsirin sahibi
İbn Acibe de,
işârî tefsiri şöyle tanımlar: "
İşârî tefsir, âyetin lafzından anlaşılan (zahirî mana) ortaya konulduktan sonra bu zahirî mananın dışında, âyetten işaret ehlinin (ariflerin) gönüllerine açılan birtakım işaret ve ince manalardır" (ei-Bahrü'i-Medîd,/43).
Yine
müfessirimiz, İbn Atâullah-ı İskenderi den naklen der ki: "Sûfîlerin, Allah'ın ve Resûlullah'ın kelâmını alışılmışın dışındaki (garîb) manalarla yorumlamaları, âyetin zahirî manasını değiştirmek olarak değerlendirilmemelidir. Ayetin zahirî manası, bağlam ve dilin delalet ettiği şekilde anlaşılır. Ancak bu zahirî manayla birlikte âyet ve hadislerde, Allah tarafından basireti açılan kimselerin anladığı birtakım bâtınî manalar da mevcuttur. Bazı kimselerin, 'Sûfîler, Allah ve Resûlü'nün sözlerini değiştirdi' şeklindeki itirazları doğru değildir. Eğer sûfîler, 'Bu âyetin bu yorumdan başka manası yoktur' deselerdi o zaman bu yorum Allah ve Resûlü'nün sözlerini değiştirmek olurdu. Aksine onlar, önce zahirî manayı olduğu gibi kabul ediyor, onu amelde esas alıyor, daha sonra, Allah'ın kendilerine öğrettiği bir takım ince hikmet ve manaları ilave ediyorlar" el-Bahru'l-Medîd, 1/49-50).
Müfessirimiz İbn Acîbe (rahmetullahi aleyh), Ehl-i sünnet çizgisinden taviz vermez, zahirle bâtını birleştirirken zahirî ölçüleri esas alır, bâtınî manaları dinin ruhuna uygun şekilde dile getirir. Bu ölçüye bütün tefsirinde titizlikle uymuş ve zahirle bâtını, şeriatla hakikati, hükümle hikmeti, delille müşahedeyi, ilimle ameli, sözle kalbi en güzel şekilde birleştirmiştir.
İbn Acîbe, tefsirle işârî manayı karıştırmamak için ikisini ayrı başlıklar altında işlemiş; her iki alanda da en muteber Ehl-i sünnet
tefsir, tabakat ve tasavvuf kaynaklarından yararlanmıştır. Bütün bunlara kendi tecrübe, irfan ve müşahedesini de ekleyerek bu eseri insanlık ailesine sunmuştur. Diğer eserleri yanında özelikle
el-Bahrü'l-Medîd onun ilmî ve tasavvufî alandaki otoritesini göstermektedir.
Bundan dolayı
İbn Acibe, eserleri ve fikirleriyle Türkiye, İslâm dünyası ve Batı'da birçok akademik araştırmaya konu olmuştur.
et-Tefsîr ve'l-Müfessirûn adlı ünlü eserin sahibi Muhammed Hüseyin ez-Zehebî, el-Bahrü'l-Medıd'i değişik yönlerden örnekleriyle tanıtıp değerlendirmeye tâbi tuttuktan sonra sözlerini şöyle noktalamaktadır: "İşte
İbn Acîbe'nin tefsiri ... Onu, işârî yorumlarından bazı örneklerle sana tanıttım. Bunların bir kısmını, biz, âyetlerin zahirinin gerektirdiği tarza uygun olduğundan dolayı makbul görürken, bir kısmını ise, 'şatahat' türünden şeyler içerdiğinden zahiri üzere kabul edemeyiz. Zahiri üzere' diyorum, çünkü belki de bu zahirî anlamın ötesinde müellif kusursuz manalar kastetmiş olabilir. Bu durumda, onun tam olarak neyi kastettiğini ben bilememiş olabilirim" (Zehebi, et-Tefsîr ve'l-Müfessirûn, 3/415).
Bu ifadelerden de anlaşıldığı gibi, irfan ehli (arif) olmayanlar, tasavvufî,
işârî tefsir ve yorumları tam olarak anlayamazlar. Çünkü keşif ve manevi zevkin ürünü olan bilgilerin dille ifade edilmesi oldukça zor ve çoğu defa mahzurludur.
Kıymetli okuyucularımız, bu değerli
tefsiri okurken, bir ilim ve hikmet hazinesine kavuştuklarını bilmeli, onun halka hitap ettiği gibi âlimlere ve ariflere de hitap ettiğini unutmamalı, herkes derecesine göre anladığım almalı, anlayamadıklarını erbabına bırakmalıdır. Kıymetli meslektaşım, kalem ehli değerli araştırmacı
Dr. Dilaver Selvi Bey'in yıllar süren emeğinin ürünü olan elinizdeki bu
tercümenin amaca en yakın biçimde gerçekleştirildiğini düşünüyorum. İnşallah bu
tefsir, Kur'an'ın anlaşılmasına beyanî ve burhanî yönüyle olduğu gibi irfanî, tasavvufî ve işârî cihetiyle de büyük hizmet edecektir. Bu vesileyle, başta değerli
mütercim Dr. Dilaver Selvi olmak üzere,
Semerkand Yayınları çalışanlarına, özellikle Dr. Mustafa Bahadıroğlu, Ahmet Kasım ve Ali Sözer beylerin şahsında bu büyük eserin güzel bir şekilde biz okuyucuların eline geçmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyor, dua ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Bize de, bu
kıymetli tefsire redaksiyon ve tashih açısından katkıda bulunmayı nasip ettiğinden dolayı yüce Rabbimiz'e şükretmek düşer.
MÜTERCİMİN ÖNSÖZÜ
Bizi sonsuz kudretiyle insan olarak yaratan, rahmetiyle yaşatan, ilmiyle kuşatan, nuruyla aydınlatan, habibine ümmet, kitabına vâris yapan, ezelî kelâmında muhatap alarak bize, "Ey mümin kullarım!" diye hitap buyuran Allah Teâlâ'ya sonsuz hamd ve sena olsun.
Bütün âlemlere rahmet kılınan, müminler için manevi tezkiye, terbiye ve terakki rehberi yapılan, Allah'ın habibi, yaratılmışların en hayırlısı efendimiz Hz. Muhammed'e, onun tertemiz âline, Ehl-i beyt'ine ve güzide ashabına razı oldukları kadar salât ve selâm olsun.
Kıymetli okuyucularımız, size değerli bir eseri sunmanın mutluluğu içindeyiz. Bu eser, büyük âlim arif şeyh seyyid Ahmed İbn Acîbe el-Hasenfye [kuddise s.rruhû] (v. 1224/1809) ait el Bahrül Medid fi Tefsîril Kurâni'l Mecîd isimli tefsirin tercümesidir. Bu tefsir, yüce Kur'an'ın zahirî tefsiri ile tasavvufî işaretlerini bir arada sunan; zahirle batım, şeriatla hakikati, ilimle irfanı, nakille tecrübeyi, delille müşahedeyi, amelle edebi, dille gönlü, sözle aşkı kaynaştıran orijinal bir tefsirdir.
Ahmed İbn Acîbe el-Hasenî [kuddise sırruhû], elliye yakın eserin sahibi bir âlim ve kâmil mürşid olarak bu tefsirini mürşidlerinin tavsiyesi ile ömrünün son döneminde yani en verimli devresinde yazmışür.
Müfessirimiz, el-Bahrü'l-Medîd''in zahirî "
tefsir" kısmını Beyzâvî, Ebüssuûd, Nesefî, İbn Atıyye, Kurtubî ve Hâşiyetül-Fâsi gibi muteber
tefsirlerin açıklama ve nakillerinden oluşturmuştur. "Âyetlerin Tasavvufî İşaretleri" kısmında ise Kuşeyrinin Letâifül-işârât'ı, Rûzbihân-ı Bakli nin Arâisü'l-Beyân'ı, İbn Atâullah-ı İskenderi’nin Hikem'i başta olmak üzere Kûtü'l-Kulûb, İhya, Avârifü'l-Maârif gibi pek çok tasavvuf klasiğinden istifade etmiş, bazan ilk dönem sûfîlerinin sözlerine yer vermiş, yer yer Şâzelî pîrlerinden nakillerde bulunmuş, ayrıca kendi tecrübe ve müşahedeleriyle konuyu desteklemiştir.
İbn Acîbe el-Hasenî ikuddise sırruh], "Âyetin Tasavvufî İşaretleri" kısmında, daha önce tefsirini yaptığı âyetlerin muhtevasını göz önüne alarak açıklamalarda bulunmuş; bu arada mürşidlere, müridlere, muhiplere veya münkirlere en az bir hatırlatma yapmıştır. Bu bölümde bazan tasavvufî kaynaklardan konuyla ilgili geniş açıklamalar nakletmiştir.
Kıymetli okuyucularımız, her mümin, kendisine hitap eden ilâhî emir ve nehiyleri bilmekle yükümlüdür. Bunun birinci kaynağı Kur'ân-ı Hakîm'dir. Sonra sünnet ve sahabe uygulaması gelir. İlâhî emirleri doğru anlayıp uygulamak için Kur'an mealleri yeterli değildir. Buna sadece tefsirler de cevap vermez. Halk için bunun en güzel yolu, bağlı olduğu mezhebe göre ibadet ve muamelatı anlatan güvenilir ilmihallerdir. Âlimler için durum farklıdır.
Tefsirleri fıkıh ve ilmihal
kitabı gibi görmemek gerekir. Bununla birlikte halk için Kur'ân-ı Hakîm'deki hikmet, ibret, kıssa, zikir, dua, mesaj, ahlâk ve uyarıları öğrenmenin en güzel yolu, güvenilir müfessirlerin tefsirlerim okumaktır. Bu
tefsirlerin, çok uzun veya çok kısa olanları değil, orta hacimli olup ihtiyaca cevap verenleri tavsiye edilir. İşte siz kıymetli okuyucularımıza tavsiye edeceğimiz
tefsirlerden biri de bahsettiğimiz vasıflara uyan elinizdeki bu
tefsir dir.
Biz el-Bahrü'l-Medîd'i incelediğimizde bunun halkımıza faydalı bir
tefsir olduğunu tesbit ettik ve istişarelerimiz sonucunda tercümesine karar verdik. Tefsirin tercümesi için izin ve dua alındıktan soma, tarafımızca tercümeye başlandı ve -yüce Allah'a sonsuz hamdolsun- birinci cildin basım aşamasına gelindi. Tefsirin tamamı -inşallah- on bir ciltte tamamlanacaktır.
Bu arada tercüme sırasındaki dipnot kısmındaki ilave çalışmalarımızı "Tercümede Takip Ettiğimiz Usul" başlığında zikrettik. "Giriş" kısmında zikredilen " İbn Acîbe'nin Tefsirindeki Metodu" bölümü de tefsirin genel özellikleri ve bizim tefsir üzerindeki tasarruflarımız hakkında ilave bilgi vermektedir.
Tefsirin "Giriş" kısmı tarafımızca hazırlanmıştır. Bu kısmın birinci bölümünde Kur'an'ın zahiri ve batım meselesini, işârî/tasavvufî tefsirlerin tanımını, tefsirler içindeki yerini ve değerini, ayrıca müfessirleri konu eden inceleme çalışmalarımız oldu.
Giriş kısmının ikinci bölümünde İbn Acîbe'nin doğumu, ailesi, yetişmesi, hocaları, eserleri ve tefsirindeki metodu yeterince tanıtıldı. Müfessirimizin nasıl bir âlim, mücahid ve kâmil mürşid olduğunu anlamak için bu bölümün okunmasını özellikle tavsiye ediyoruz.
Üçüncü bölümde ise Kur'an'ın tarifiyle birlikte, eûzü besmelenin mana, hüküm ve hikmetleri işlendi.
Tefsir, müfessirimizin önsözü ve Fatiha süresiyle başlamaktadır.
Kıymetli okuyucularımız, tercümesini sunduğumuz bu kıymetli tefsiri, bazıları farklı yönlerden tenkit edebilir. Mesela, hüküm bildiren âyetlerin tefsirinin kısa geçildiği, bazı kıssa ve haberlerde çok seçici davranılmadığı, tasavvufî işaretlerde bazan herkesin anlayamadığı konuların işlendiği, yer yer cezbe ve aşk diliyle söylenmiş kapalı manaların bulunduğu, bazan vahdet-i vücûd ve Cebriyye anlayışını vehmettiren ifadelerin mevcut olduğu söylenebilir. Bütün bunların cevabı tefsirin içinde mevcuttur. Tefsir sabır ve insafla okunursa, onun baştan sona Ehl-i sünnet çizgisinden hiç ayrılmadığı görülecektir. Tefsirde fazla olmasa da herkesçe anlaşılamayan bazı manaların ve konuların bulunması tabiidir. Bu tür konular için müfessirimizin cevabı şudur: "Bir kâmil mürşid terbiyesine girip seyrü sülük yapmadan ve müşahede halinde safi tevhide ulaşmadan bunlar anlaşılmaz!" Bu tür konuları ehline havale etmek ve anlaşılan mana ile yetinmek en doğrusudur. Zaten âyetlerin bir kısmı müteşâbih olup manaları ehli olmayana kapalıdır; onlara iman etmek yeterlidir.
Burada
, tercümenin mana ve muhteva yönünden incelenmesini üstlenerek kıymetli değerlendirme ve tavsiyeleriyle katkıda bulunan sayın
Prof. Dr. Abdulaziz Hatip hocamıza ve eseri sizler için
yayına hazırlayan bütün
Semerkand ekibine teşekkür ederiz.
Bizi, takip, uyarı, sevgi ve dualarınızla destekleyiniz.
Bütün yardım ve başarı sonsuz kerem sahibi Mevlâmız'dandır.
Hamdolsun âlemlerin Rabb'i yüce Allah'a.
Dr. Dilaver Selvi
TERCÜMEDE TAKİP ETTİĞİMİZ USUL
Tercümede tarafımızca birtakım ilave çalışmalar yanında çok az tasarruflar da yapılmıştır. Bunları şöyle özetleyebiliriz:
1-Ayetlerin metninden sonra, tefsir kısmının kontrolünde ve onunla uyum içinde yeni bir meal oluşturuldu.
2-Tefsirin içinde geçen ve genelde âyetlerin hemen peşinden verilen i'rab, kıraat şekilleri ve kelime tahlilleri tercüme edilmedi. Onlardan mananın yönlendirilmesinde istifade edildi. Bazan bir kelimenin kullanımına delil olarak zikredilen veya asıl konuya ilaveten detay bilgi veren bazı şiirleri de tercüme etmedik.
3-Zahirî
tefsir kısmı, "
Tefsir " başlığı ile verildi. Bu kısımda müfessirin açıklamaları âyetin meali ile kaynaştırılıp bütünleştirilerek verildi Ancak,
mealle tefsir kısmının belli olması için meal "italik" yazıldı.
Tefsir kısmındaki meal ile, üstteki müstakil meal genelde aynı cümle kuruluşu içinde sunulmuştur, fakat bazan açıklama kısmında takdim, Şehir gibi sebeplerle âyete verilen manada çok az farklılık olmuştur. Bu, aynı mananın farklı ifadelerle sunulmasından ibarettir.
4-Müfessirin "el-İşaret" başlığı ile verdiği tasavvufî açıklamalar, “Ayetlerin Tasavvufî İşaretleri" başlığı ile verildi.
5-
Tefsir sırasında geçen diğer âyetlerin numaraları, metin içinde geçtiği yerde verildi. Bütün hadislerin tahriri yapıldı.
Müfessirimiz, bazı hadisleri mana olarak, bazılarını da özetle nakletmiştir; biz gerek gördüğümüz yerde, hadisi asıl kaynaktan tam manası ile veya konuyu ilgilendiren kısmıyla tercüme ettik.
6-Önceki
tefsirlerden nakledilen fakat bazı yönlerden tenkide açık birtakım bilgileri veya nakilleri tercüme etmedik. Bunlar çok azdır.
7-Mananın rahat anlaşılması veya metnin tamamlanması için bazan birkaç kelime veya cümle eklediğimiz oldu. Uzunca yapılan eklemeler dipnotta belirtildi.
8-Açıklanması gerekli görülen bazı tabir ve ıstılahlar, dipnotta açıklandı. Tanıtılmasına gerek duyulan şahıs veya eserler de dipnotta kısaca tanıtıldı.
9-
Müfessirin istifade ettiği ve nakilde bulunduğu kaynaklar -çok azı hariç- tercüme sırasında el altında bulunduruldu. Bazan, konunun netleşmesi ve rahat anlaşılması için, tercümede ilk kaynağın metni esas alındı; bu durum, dipnotta belirtildi.
10-
Tefsir boyunca âyetlerin konusunu yansıtan ara başlıklar eklendi. Bu ara başlıklar, "İçindekiler" kısmını oluşturdu. Bu haliyle içindekiler kısmı, genel bir konu fihristi hüviyeti arzetmektedir.
11-
Tercümenin dilinin anlaşılır ve sade olmasına elden geldiğince özen gösterildi. Ancak
tefsirin konu ettiği bazı tasavvufî incelik, manevi makam ve haller, bir mürşid terbiyesi olmadan anlaşılmayacak şeylerdir. Onları ehline havale etmelidir.
Tefsirin son cildine -inşallah- indeks,
tercümede meal, tahric ve izahlarda istifade ettiğimiz kaynakların listesi ve kısa bir "Tasavvufî Istılahlar" lügati eklenecektir. ( bahrul medid tefsiri , bahrul medid tefsir kitabı , semerkand pazarlama , bahrul medid tercümesi , semerkand yayınları , dr. dilaver selvi tercümesi , ibni acibe tefsiri , Fi Tefsiril Kuranil mecid )
Semerkant Yayınları 11 Cilt takım Bahrul Medid tefsir kitabı nı incele diniz.
[1] M.Ü. İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi.