%42

Biz Osmanlıyız Yavuz Bahadıroğlu

  • 0 / 5
0 / 5
110,00 TL
190,00 TL
Havale / EFT: 106,70 TL
2.Hamur, Karton Cilt, 224 Sayfa
Aynı Gün Kargo

Ürününüz 1-2 gün içerisinde kargoya verilir.

Güvenli Alışveriş

Ürününüzü 14 gün içerisinde kolayca iade edebilirsiniz.


Kitap           Biz Osmanlıyız
Yazar           Yavuz Bahadıroğlu
Yayınevi      Nesil Yayınları
Kağıt Cilt     2.Hamur - Karton kapak cilt
Sayfa Ebat   224 sayfa – 13,5x19,5 cm
Yayın Yılı     2015



Nesil Yayınları Biz Osmanlıyız adlı kitap seti ni incelemektesiniz.
Yavuz Bahadıroğlu Biz Osmanlıyız yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Biz Osmanlıyız
Yavuz Bahadıroğlu


Osmanlı toplumu, bir "sevgi, şefkat ve yardım toplumuydu. Devlet, "hayat ve hayrat devleti," insan "hayrat ve hasenat insanı'ydı. Osmanlı'da hayat ahirete dönüktü. Ahirete dönük olduğu için de hayatta fuzuli şeylere yer yoktu. Osmanlı insanı "kıble yürekli'ydi. Faziletliydi, dürüsttü, çevreciydi, medeniydi, nazikti; cihana örnekti. Hedef ve gayret sahibiydi. Zaferler ve başarılar hayatın bir parçasıy­dı. Osmanlı'da, insan hakları gözetilirdi. Herkes ibadetinde, kıyafetinde, seyahatinde, ticaretinde özgürdü. Osmanlı'da "güçlü olan haklı" değil, "haklı olan güçlüydü. Adalet duygusu, hayatın her alanını kaplamıştı. Devlet milletle bütünleşmişti. Farklı kültürler, asırlarca barış içinde bir arada yaşamıştı. Osmanlı, yetiştirdiği "cevher insan'larla dünyaya nam salmıştı.

Tarih gerçek bir "ibret aynası" ve tam bir "tecrübe tahtası"dır. Ve boşuna yaşanmış bir tecrübeler yığını değildir. Bugün, geçmişimizden ders almanın ve "yeniden Osmanlı" demenin tam zamanı...


" Osmanlı yürekli olmak"" Fatihler nasıl yetişir? " Devlet, milletle nasıl bütünleşir? " Amerika"dan nasıl vergi alırdık? " Padişahlar diktatör müydü? " Farklı kültürler nasıl bir arada yaşardı? Tarih sürekli bir başlangıçtır. Şimdi Osmanlı zamanı" Osmanlı toplumu, bir "sevgi, şefkat ve yardım toplumuydu. Devlet, "hayat ve hayrat devleti", insan "hayrat ve hasenat insanıydı. Osmanlı"da hayat ahirete dönüktü. Ahirete dönük olduğu için de hayatta fuzuli şeylere yer yoktu. Osmanlı insanı kıble yürekliydi. Faziletliydi, dürüsttü, çevreciydi, medeniydi, nazikti; cihana örnekti. Hedef ve gayret sahibiydi. Zaferler ve başarılar hayatın bir parçasıydı. Osmanlı"da, insan hakları gözetilirdi.

Herkes ibadetinde, kıyafetinde, seyahatinde, ticaretinde özgürdü. Osmanlı"da "güçlü olan haklı" değil, "haklı olan güçlüydü. Adalet duygusu, hayatın her alanını kaplamıştı. Devlet milletle bütünleşmişti. Farklı kültürler, asırlarca barış içinde bir arada yaşamıştı. Osmanlı, yetiştirdiği "cevher insanlarla dünyaya nam salmıştı. Tarih gerçek bir "ibret aynası" ve tam bir "tecrübe tahtası"dır. Ve boşuna yaşanmış bir tecrübeler yığını değildir. Bugün, geçmişimizden ders almanın ve "yeniden Osmanlı" demenin tam zamanı"


Önsöz

MALAZGİRT'TE ALPARSLAN'IN üzerine yürüyen Bizans ordu­sunda bulunanların ortak adı "düşmandı; Selçuklu ordusu­nun içinde yer alan Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Arnavut vs. gibi etnik unsurların ortak adı ise "kardeş"ti...

Kosovada, Niğbolüda, Varnada, Prevezede olanlar da hiç farklı değildi. "Kardeş"ler, "düşmah'la savaşıyor, savaş sonra­sında ise ortak zaferin tadını çıkarıyorlardı...

Zafer çizgisi günün birinde Çanakkale'ye dayandı. Çanak­kale sırtlarında yine Türkler, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Abazalar, Arnavutlar; kısacası, bin yıllık tarih yolunu yalnız el ele değil, aynı zamanda yürek yüreğe yürümüş "kardeş"ler vardı... "Düşman" ise bu kez İngiliz-Fransız suretinde gelmişti.

Dünyanın en etkili toplarıyla donatılmış dünyanın en güç­lü zırhlıları, Çanakkale sırtlarına siperlenmiş "kardeş"lerin imanını delmek için üzerlerine ateş yağdırırken, Çanakkale'yi savunanların etnik kimliklerini merak etmiyordu.
Ayrıca hiç kimse kendi etnik kökeninin derdinde, davasın­da değildi...
Bu savaş, "Çanakkale'yi geçmeye geldik" diyenlerle, "Ça­nakkale'yi geçirtmeyeceğiz" diyenlerin savaşıydı.
"Düşman" Çanakkale'yi geçemeyecek, İngiliz amirallerinden biri, "Çanakkale'de Osmanlı insanının ortak imanına tosladık, onurumuz kırıldı" diyerek "Çanakkale gerçeğini ifade edecekti.

Bugün için Çanakkale yalnızca tarihimizin bir parçası de­ğil, bu coğrafyada binlerce yıl birlikte yaşama maharetini ser­gilemiş insanımızın ortak yaşama azmidir.
İnsanımız bu kararlılığını en son Sakarya'da kanıyla imza­lamıştır.

Tüm bu başarı ve zaferlerin özünde "iman kardeşliği" ile "Osmanlılık bilinci" yatmaktadır.
Bu derin idrakin mirasçıları olan bizler, yıllar sonra, ken­dimizi etnik kökenlerimize göre tasnif edip, şahsî tercihimizle edinmediğimiz bu farkı, ayrımcılığın temeline dönüştürmek gibi bir hataya sürüklendik.
Birlik öğelerini ıskalayıp yapay kavga ve kargaşa ortamları oluşturduk.
Bir bakıma, Çanakkale ve Sakarya'daki ortak iradeyi aşa­mayanların oyununa geldik.
Bu kasnağın kırılması, bin yıllık birliğimizin odak noktası­nı tekrar hayata geçirmemizi zaruri kılıyor...
Bence insanımız, iç ve dış dünyaya tarihsel gerçeğini ortak üslup içinde artık haykırmak, "Biz Osmanlıyız" diyerek, varlı­ğını "eskimez yenf'de aramaya çıkmalıdır.

Bu sadece bizim toplumsal zaruretimiz değil, aynı zaman­da da bireysel mecburiyetimizdir.
Çünkü dillere destan yardımseverliğimizde, tarihi dayanış­ma ruhumuzda, mütevazı duruşumuzda, komşuluk anlayışı­mızda; kısacası bizi "örnek millet" yapan özelliklerimizde aşınmalar ve kopukluklar var.
Onları yeniden kazanabilmek için de "Biz Osmanlıyız" de­meye muhtacız. Böylece belki kadim yürek ritmimizi yeniden yakalar, o ritimde birbirimizle bütünleşerek güçleniriz.
Bir şey daha: Osmanlıların çekildiği topraklar bugün yal­nızca hüzün üretmiyor, aynı zamanda kan ve gözyaşı üreti­yor...

Filistin'le Afganistan kısmî bir işgalin, Irak ise acımasız bir istilânın kıskacında kıvranırken, Balkanlar ateş çemberinde yaşamaya çalışıyor...
Cezire-i Arap, Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiliz hâ­kimiyetinin kendi çıkarı çerçevesinde oluşturduğu yapay sı­nırların gerfsinde huzursuz...

Vaktiyle her anlamda hayata önderlik eden İslâm dünyası, Osmanlı'nın hayattan çekildiği tarihten beri insanlık âlemine hiçbir katkı yapmadan, kendi varlığını dahi devam ettirmekte zorlanarak yalpalıyor.
Yani şartlar ve her şey, Osmanlılığı hasrete dönüştürdü...

Artık Osmanlı olmak, bir etnisiteye (etnik köken) dayan­mak değil, kucaklayıcı ve kuşatıcı bir sevgi ekseni etrafında yürekleri bütünlemektir.
İşte o zaman, iç huzuru içinde, "Hoşgeldin şanlı dirilişi­miz" diyebileceğiz.
Bu eser böyle bir hasretin seslendirilişidir.

YAVUZ BAHADIROĞLU 01.02.2006, İstanbul

 
Diğer Özellikler
Stok Kodu9789752691452
MarkaNesil Yayınları
Stok DurumuVar
9789752691452
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat