Kitap Bostan Gülistan - Altın Küpeler
Yazar Şeyh Sadi Şirazi - Zemahşeri
Tercüme Rahmi Serin
Yayınevi Bedir Yayınevi
Sayfa Ebat 448 sayfa - 17x24 cm
Yayın Yılı 2019
Bedir Yayınevi tarafından yayınlanan Şeyh Sadi, Bostan Gülistan - Altın Küpeler kitabı nı incelemektesiniz.
Bostan Gülistan Altın Küpeler kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
ÖNSÖZ
Şeyh Sa'dî-i Şirâzî Gülistan ve Bostan
Şimdi İran'da bulunan
Şiraz şehrinde Hicri 610 ile 615 (Milâdi 1213-1219) yılları arasında doğmuştur. Asıl adı Ebû Abdullah Müşerrifüddin bin Muslin el-Şirâzî'dir. Sa'dî onun mahlasıdır. Salgurlu Türk atabeklerinden Ebû Bekr bin
Sa'd bin Zengî'nin saltanatı zamanında yaşadığı ve bu hükümdardan hürmet ve iyilik gördüğü için, ona mensubiyetini ve bağlılığını göstermek maksadiyle
Sa'di imzasını atmıştır yazılarına.
İlk tahsilini
Şirâz'da yapmış, Moğol istilâsı üzerine Bağdad'a göç etmiş, orada zamanın en büyük ilim merkezi olan Nizamiye medresesinde yüksek tahsilini bitirmiştir. Hayatı boyunca birçok ülkeler gezmiştir. Irak, Suriye, Anadolu, Mısır, Fas, Azerbaycan, Belh, Gazne, Pencab, Gucerat, Somenat gibi ülkelere ve şehirlere seyahat ettiği rivayet olunmaktadır. Bu seyahatleri esnasında gerek devlet adamı, gerekse şâir, edib, mutasavvıf ve din âlimi olarak nice meşhur ve mühim şahsiyetlerle tanışmış, görüşmüş, sohbet etmiştir.
Hattâ bu seyahatlerden birinde Kudüs'e giderken Haçlılara esir düştüğünü bizzat kendisi yazmaktadır.
1256 ve 1257'de tekrar vatanına döndü. Bu esnada
Şirâz'da Ebû Bekir bin Şa'd bin Zengi hüküm sürmekteydi. Moğollarla sulh yapmış ve ülkesini sükûn ve rahata kavuşturmuştu. Bu hükümdarın hüsn-i kabulüne nail olan Sa'dî 1257'de onun adına
Bostan adlı eserini, bir sene sonra da veliahd Sa'd namına
Gülistan 'ı kaleme aldı. Her iki
kitap o kadar güzeldi ki, kısa zamanda Farsça konuşan ve bilen bütün İslâm dünyasında haklı bir şöhrete kavuştu.
Ancak birkaç yıl sonra hamileri olan hükümdar ve oğlu vefat ettiler. Yerlerine geçen hükümdar çocuktu, devleti idare edemedi. Salgurlu hanedanı, çökmeye başladı ve sonunda ülkeye Moğollar hâkim oldu. Bunun üzerine, ülkedeki karışıklıktan bizar olan Şeyh Sadi Şiraz 'ı terk ile yine yollara düştü. Hac etmek maksadiyle Mekke-i Mükerreme'ye gitti. Haremeyn'i ziyaretten sonra Tebriz'e dön-
dü. Orada Moğol hükümdarı Abaka Han ile görüştüğü de rivayet olunmaktadır.
Şeyh Sadi Şiraz ömrünün son yıllarını vatanı Şirâz'da geçirdi. İbâdet ve riyazet ile meşgul oldu ve 691'de (Milâdî 1292) vefat etti. Kabri Şiraz 'ın yakınında kendi tekkesinin (hankâh) yanındadır. Rahmetullahi aleyh.
ESERLERİ:
1— Takrir-i Dibace.
2 — Mecâlis-i Pencgâne.
3 — Suali sâhib -divan.
4 — Akl u Aşk,
5 — Nasihatü'l-mülük.
6 — Risâle-i Selâse: Mülâkat-i Şeyh Sa'dî bâ Abaka Han, Risâle-i Engiyanû, Risâle-i Melik Şemsüddin.
7 — Gülistan.
8 — Bostan (veya Sa'dinâme).
9 — Kasaid-i Farisî.
10 — Kasaid-i Arabi,
11 — Mülemmaat.
12 — Terciat.
13 — Tayyibat.
14 — Bedayi'.
15 — Havâtim.
16 — Gazeliyat-ı Kadîm,
17 — Sahibiye.
18 — Mukatta'at.
19 — Rubaiyat.
20 — Müfredat.
21 — Hubsiyat.
22 — Hezliyat.
23 — Mudhikat.
Hiç şüphe yok ki, Şeyh Sadî 'nin en mükemmel ve ünlü eseri Gülistan'dır. Bu eser kısmen nazım, kısmen nesir şeklinde olup baştan sona sehl-i mümtenidir. Kolay ve basit görünür, fakat taklidi çok zordur. Nitekim asırlar boyunca Gülistan'ı taklid etmek isteyen nice edibler çıkmış ve nice eserler yazmışlardır ama, hiçbirinin kitabı bir Gülistan olamamıştır.
Sırası gelmişken Gülistan tarzındaki eserlerden bâzılarını zikr edelim: Nigâristan - Muinüddin el-Cüveynî, Baharistan - Molla Cami, Ravzatü'l-Ahbab - Sa'ilî.
GÜLİSTANIN TÜRKÇE TERCÜMELERİ:
Seyf Serayî'nin kıpçak türkçesine yaptığı tercüme, Şahidi İbrahim Dede, Mahmud bin Kadı Manyas, Şem'î, Sudî-i Bosnevî, Hava-yî-i Bursevî, Şeyhülislâm Es'ad bin Sa'deddin Efendi, Ayşî Mehmed Efendi, Hasan Rıza Efendi, Babadağî İbrahim Efendi, Ahmed Saib ve İzzet, Mehmed Said (Mülistan adıyla). Tayyar, Niğdeli Hakkı Eroğlu (manzum), Kilisli Rıfat, Hikmet İlaydın ve elinizdeki bu tercüme.
Gülistan'ın 1651'de lâtince tercümesi neşredilmiş ve bu tarihten günümüze kadar bellibaşlı batı dillerine çevrilmiştir. Fransızcaya 10 kadar ayrı tercümesinin bulunduğunu söylersek, bu kitabın sadece Şark - İslâm ülkelerinde değil Hıristiyan batı dünyasında da büyük bir ilgi ile karşılanıp okunduğunu ifade etmiş oluruz.
BOSTAN:
Gülistan'dan sonra Şeyh Sadi 'nin ikinci büyük ve tanınmış eseri Bostan olup tamamı nazımdır. On bâbtan ibaret olup adalet, ihsan, aşk, tevazu, rıza, kanaat, terbiye, şükür, tevbe ve münacat gibi dini, ahlâkî, tasavvuf! mevzuları gayet açık, çekici, meraklı, ruhlara sindirici bir şekilde anlatır. Şeyh Sadi 'nin sanki sihirli bir üslûbu vardır. Başkalarının dilinde ve kaleminde çok yavan ve basit kalacak nice sade mevzular onun sehl-i mümteni olan üslûb-ı beyanı ile canlanır, sanki ilk defa duyulan çok meraklı bir mevzu hâline gelir, İnsan, Şeyh Sadi yi okurken çok defa, «İşte ben de bu mevzuda aynen böyle demek isterdim...» diyesi gelir.
Sadi Şirazi Fars edebiyatının büyük simalarındandır. Gülistan 'sız ve Bostan 'sız bir İran edebiyatı eksik kalır... O sadece Fars edebiyatında büyük bir yer işgal etmekle kalmamış, başta Osmanlı edebiyat ve kültürü olmak üzere bütün şark İslâm kavimlerinin edebiyatlarında mümtaz ve müstesna bir yer tutmuştur. Öyle ki, yakın zamana kadar Osmanlı devletinin orta mektep ve liselerinde okutulan Farisî derslerinde Gülistan ve Bostan 'dan seçilmiş parçalar yer alırdı.
Sa'di'nin diğer eserleri de kıymetli olmakla beraber, bu iki şaheseri derecesinde yaygın bir şekilde okunup tanınmamıştır.
Sa'di Farsça yazmıştır ama, bir ehl-i sünnet edibi olması itibariyle o, tıpkı Mevlânâ Celâlüddin Rumî'miz gibi, İran edebiyatının ve kültürünün malı olmaktan çok bize daha yakındır.
Hem Sadî sadece bir şâir ve edib de değildir. Onun dinî ve tasavvuf! tarafı da vardır. Zaten İslâm dünyasında din, sosyal ve kültürel faaliyetlerin hepsini, suyun balıkları sarması gibi sarmış, kucaklamış değil midir?
Şeyh Sadi , uzun asırlar var ki, bu fâni âleme veda ederek, kabir kapısından ebedî âleme yürüdü.
Sa'dî, Şirâz'da nazenin bir gül goncesi gibi hayata doğdu, her büyük insan ve san'atkâr gibi zevk u safa sürmekten çok çile ve ıstırap çekti. Oniki yaşında iken yetim kaldı. İstilâlar, harpler darpler, anarşiler gördü. İslâm dünyasının karışık bir devrinde yaşadı, nice siyasî ve içtimaî maceralara şâhid oldu. Asra yaklaşan uzun bir hayat sürdü, hayli kemâle erdi ve her kemâlin netice-i zarurîsi olan zeval onun kapısını da çaldı. Lâkin dillerde adı kaldı, eserleri onu unutulmaktan korudu; kendisi öldü, ama Gülistan ve Bostan ile namı yaşamaya devam ediyor.
Hassas bir ruha, rakik bir kalbe, duygulu bir gönle, kıvrak bir zekâya, derin bir vicdana, kuvvetli bir imana sahipti. İyiliği övdü, öğütledi, kötülüğü yerdi. Güzele, güzelliğe âşıktı. Bir gül, bir kuş nağmesi, tatlı bir rüzgâr, manâlı bir yüz, bir çift güzel göz ona ilham kaynağı olur, nesirden veya nazımdan şaheser satırlar kaleme almasına vesile olurdu. Zulmü, çirkinliği, küfrü, kötü huyları, kibri, gururu, nahveti, beşerî ihtirasları sevmezdi. Gülistan'ıyla Bostan 'ı birer kuru edebiyat kitabı değildir. Ahlâk, edeb, fazilet, öğüt. nezâket, hüsn-i muaşeref hazinesidir bu iki eser.
Okuyucu kardeş!.. Gülistan ve Bostan tanıtılmağa, uzun önsözlere muhtaç kitaplardan değildir. Aç, oku; kıymetlerini anlarsın...
Bir varmış, bir yokmuş dünyasında Şeyh Sadi kubbede hoş bir şada bırakarak geçip gitmiş... Selâm olsun ona, okuyanlara...
Belki gün gelir onunla bir Gülistan'da karşılaşabiliriz. Gülleri solmayan; acılar, ıstıraplar, ayrılıklar olmayan bir Bostan'da...
UBEYDULLAH KÜÇÜK
Ey Kerîm olan Rabbim, Sen ki gayb hazinenden
Mecûsiye de, Hıristiyana da rızıklar veriyorsun
Hiç dostlarını mahrum eder misin?
Sen ki düşmanlarını bile gözetiyorsun.
Şeyh Sa'di
Allâme Zemahşerî Hakkında Birkaç Söz
El-Zemahşeri onun lâkabıdır. Asıl ismi: Ebu'l - Kasım Mahmud bin Ömer olup Hicri 467'de (1075) Harezm'de Zemahşer adlı karye'de doğmuştur. Aslen İranlı veya Türk'tür. Lâkin Arap lisan ve edebiyatında o kadar derin bir ilme ve büyük bir maharete sahip olmuştu ki, Arap asıllı hiçbir âlim ve edib bu dil ve edebiyata onun kadar hizmet etmemiştir denilse yeridir.
İslâm ilimlerini tahsil etmiş ve allâme sıfatını kazanmıştır. İtikadda Mutezile amelde Hanefi mezhebinden idi. Bir rivayete göre, âhir ömründe ehl-i sünnetin sahih ve doğru inancına dönmüştür.
En büyük ve meşhur eseri, 1134'te tamamladığı «EI-Keşşaf an hakaik et-tenzil ve uyun el-akavil fî vücûh et-te'vil» adlı Kur'ân-ı Kerîm tefsiridir. Bu tefsirde, Mutezilenin bâzı bozuk akidelerini müdafaa etmiş olmakla beraber, eser ehl-i sünnet âleminde de tutunmuş ve faydalı taraflarından yararlanılmıştır. «El-Keşşaf» Arap lisanı ve edebiyatı yönünden son derece âlimâne bir tefsirdir.
Zemahşerî, hayatı boyunca birçok seyahatlerde bulunmuş; defalarca Bağdad'a gitmiş, bir müddet Mekke-i Mükerreme'de mücavir kalmış ve bundan dolayı «Cârullah» lakabıyla da anılmıştır.
Seyahatlerinden birinde, kardan üşüyüp donan bir ayağı kesildiği için topal kalmıştır. 538 Hicret yılında, bir arefe gecesi vefat etmiş ve bulunduğu Cürcan şehrine defn edilmiştir.
«Fahrü'l-Harezm» (Harezm'in medar-ı iftiharı) ile «Üstazü'l-Arab ve'l-Acem» (Arabların ve Arap olmayan diğer kavimlerin hocası) unvanlarını da kazanmıştır.
Zemahşeri'nin bağlı bulunduğu Mutezile mezhebi bozuk ve sapık bir mezhebti. Bu mezhebteki yanlışlıklar, ehl-i sünnet âlimlerinin kaleme aldıkları kelâm ve akaid kitaplarında mufassal bir şekilde ortaya konup çürütülmüştür. Ancak Allâme Zemahşeri'nin, hayatının son devresinde bu itikadı bıraktığını Keşşafa haşiye yazanlardan Allâme Ekmelüddin ve yine Keşşaf muhaşşilerinden De-
de Halife bildirmektedirler. «Etvaku'z-Zeheb» ile «en-Nesayih et-Kibar» adlı eserlerini, ehi-i sünnet inancına döndüğü devrede yazdığı rivayet olunmaktadır.
ibn Hallikan'da mezkûr olduğu üzere, vefatından sonra mezar taşına yazılmasını vasiyet ettiği şu beyitlerde de bir itiraf-ı zünub havası vardır.
Diyor ki:
«Ey gece karanlığında siyah sineğin kanadım mükemmelen gören Allah'ım,
Ey damarlarda o dolaşan canı gören, arının kemiği içine iliği koyan Rabbim,
Geçmişte birtakım ifratlarda bulunarak Sana isyan eden bu günahkâr kulunun günahlarını bağışla!..»
Zemahşerî Mekke'de bulunduğu sırada bir gün Ebû Kubeys Dağı'na çıkarak Araplara hitaben:
«Ey Arap kabileleri!.. Dedelerinizin, babalarınızın dilini gelin de benden öğrenin...», diye bağırmıştır.
Etvâku'z-Zeheb Osmanlıcaya, Sultan İkinci Abdülhamid'in devr-i saltanatında Hacı Mehmed Zihni ve Said beyler tarafından
tercüme edilmiş ve
Arapça metni ile birlikte basılmıştır. Biz bu
tercümeyi —aslı ile karşılaştırmak suretiyle—
sadeleştirmiş bulunuyoruz. (bostan ve gülistan kitap , sadi şirazi bostan ve gülistan fiyat , bostan gülistan altın küpeler kitabı, gülistan kitabı , bostan kitabı , bostan ve gülistan bedir yayınları )
RAHMİ SERÎN
Bedir Yayınevi tarafından yayınlanan
Şeyh Sadi, Bostan Gülistan - Altın Küpeler kitabı nı incele diniz.