Kitap Türkçe Okunuşuyla Tesbihat ve Cevşen Transkripsiyonlu, Bedir Sahabileri, Veda Hutbesi
Derleyen Bediüzaman Said Nursi
Hazırlayan Kenan Demirtaş
Yayınevi Nesil Yayınları
Kağıt Cilt Sarı şamua - Arapçasız, SADECE TÜTKÇE OKUNUŞLU
Sayfa Ebat 144 sayfa - 8x11 cm - Cep Boy, Karton ince Cilt
Yayın Yılı 2014 , cevşen tesbihat tek kitapta birarada latince okunuşlu
Ürün kodu 00514
Nesil Yayınları Transkripsiyonlu , Türkçe Okunuşu Cevşenül Kebir veTesbihaı kitabı incelemektesiniz.
Tek Kitap İkisi Birarada Tesbihat ve Cevşenül Kebir Türkçe okunuşu kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Türkçe Okunuşuyla Tesbihat Ve Cevşen Transkripsiyonlu, Bedir Sahabileri, Veda Hutbesi, Dua
Yayına Hazırlayan: Kenan Demirtaş
Peygamber efendimizin duası Cevşen...
Tesbihat namazı tamamlayan muhteşem dualar topluluğu
Hazırlayan: Kenan Demirtaş Tesbihat namazı tamamlayan muhteşem dualar topluluğu. Cevşen, Yüce Peygamberimizin (a.s.m.) en büyük duası. Kur'an harflerini bilmeyen nice insan, ne yazıkki, bu iki feyiz ve rahmet denizinden mahrum kalıyor. İşte bu iki duayı, günlük hayatta kullandığımız harflerle sizlere sunduk. Doğru okunması için de, Türkçede olmayan harfleri için bazı işaretler kullandık. Artık herkes tesbihat ve cevşen'den mahrum kalmayacak ve rahatlıla okuyabilecek.
TAKDİM
Dua, zikir ve salâvatın Müslümanın hayatında çok mühim bir yeri vardır. Dua, kulluğun özü, ibâdetin beyni, mü'minin silâhıdır; mü'minin her zaman başvuracağı bir güç kaynağıdır. Duanın bu öneminden dolayıdır ki Cenâb-ı Hak, kullarını duaya davet eder ve yapılacak duaları cevapsız bırakmayacağını bildirir.
Bu İlahi davetlerden üçü şu mealdedir:
"Bana duâ edin, size cevap vereyim." Mü'min, 40:60
"O, îman eden ve güzel işler yapanların dualarına cevap verir." Şura: 42:26
"De ki: 'Duanız olmazsa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?' Furkan: 25:77
Allah'ı çok zikretmek hususunda da birçok âyet ve hadis vardır. Cuma Sûresinin 10. âyetinde meâlen, "Allah'ı çokça zikredin ki, kurtuluşa eresiniz" diye buyuran Rabbimiz, bir başka âyette ise, meâlen şöyle buyurur:
"Beni zikredin ki, Ben de sizi rahmetimle anayım." Bakara, 2:152
Peygamber Efendimizin (a.s.m.) en büyük duası olan Cevşen ül Kebir,
Bu büyük duanın Peygamberimize verilişini anlatan şu hâdise, aynı zamanda ehemmiyetini de ortaya koymaktadır:
Peygamber Efendimiz, zırhını giymiş, Uhud Dağına gidiyordu. Hava çok sıcaktı. Bir ara başını kaldırıp gökyüzüne baktı ve Allah'a duâ etti. Birden, açılmış gök kapılarından Cebrail'i (a.s.) gördü. Hz. Cebrail nurlara bürünmüştü. Resûlullah'a, "Cenâb-ı Haktan sana selâm, tahiyye ve ikram getirdim" dedi.
Peygamber Efendimiz selâmını aldıktan sonra, Cebrail (a.s.) getirdiği duayı takdim etti ve şöyle dedi:
"Üzerinden zırhını çıkar ve bu duayı oku. Bu duayı üzerinde taşır ve okursan zırhtan daha büyük tesiri vardır."
Her an ve her fırsatta ümmetini düşünen Peygamber Efendimiz, "Bu duanın tesiri sadece bana mı mahsus, yoksa ümmetime de şâmil mi?" diye sordu.
Cebrail (a.s.) şu müjdeyi verdi:
"Yâ Resûlallah! Bu duâ, Cenâb-ı Allah' ın sana ve ümmetine bir hediyesidir, Bunun sevabını Allah'tan başka kimse takdir edemez." ( Ahmet Ziyaeddin Efendi, Mecmuatü'l-Ahzab )
"Kıyamet Gününde benim şefaatime en çok lâyık olanlar, bana en çok salâvat getirenlerdir." Tirmizi, Salat: 352
"Asıl cimri o kimsedir ki, yanında benim adım anıldığı halde, bana salâvat getirmez." Tirmizi, Daavât: 101
"Kim bana bir defa salâvat getirse, Allah ona on misli rahmetini ihsan eder." Ebu Davud, Vitr: 26
Nesil Yayınları
TAKDİM
Tesbihat, farz namazlardan sonra okunan dua, zikir ve teşbihlerden ibaret bir dua mecmuasıdır. Bu dua ve teşbihlerin kaynağı hadis-i şeriflerdir. Peygamber Efendimiz namazlardan sonra bu teşbihleri okuduğu gibi, onu takip eden sahabe, İslâm âlimleri ve veliler de okuyagelmişlerdir.
Bediüzzaman Said Nursî, elinizdeki bu tesbihatı başta hadisler olmak üzere maneviyat büyüklerinin kitaplarından tertip ve tanzim etmiştir. Kendisi her namazdan sonra aksatmadan bu tesbihatı okuduğu gibi, dersinde bulunan, kitaplarını okuyup istifade eden talebelerine de okumaları için tavsiyede bulunmuştur. Bu tesbihata o kadar önem vermiştir ki, doğrudan Peygamberimizle irtibatlandırmış, "tarîkat-ı Muhammediye" ve "vela-yet-i Ahmediyenin bir evradı" olarak tarif etmiştir.
Tesbihat namazın bir çeşit hatimesi ve en güzel şekilde bitirilmesi yanında, aynı zamanda çok se-vaplı bir ibadettir. Çünkü bu esnada birçok mühim ve ulvî zikir kelimeleri tekrar edilmektedir. Peygamber Efendimiz pek çok hadislerinde bu ibadetin fazilet ve sevabını zikrederek bizleri teşvik etmektedir.
Birgün başta Ebû Zer (r.a.) olmak üzere Muhacirlerin fakirleri Peygamberimize gelerek şöyle dediler:
"Yâ Resulallah! Varlık sahipleri yüksek dereceleri ve daimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar. Ancak onlar sadaka veriyor, biz veremiyoruz, onlar köle âzat ediyor, biz edemiyoruz."
Peygamberimiz (a.s.m.) onlara şu müjdeyi verdi:
"Ben size bir şey öğreteyim mi, onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğer ki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar.
"Her namazdan sonra 33 kere Sübhânallah, 33 kere Elhamdülillâh, 33 kere Allahüekber derseniz, tamamı 99 eder; yüzün tamamında da 'Lâilâhe illallâhü vahdehû lâşerîke leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr' derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır." (Müslim, Mesâcid:146)
"Sübhânallah, Elhamdülillâh, Allahüekber" kelimelerinin, hem namazın içinde, hem de namazdan sonra yapılan tesbihatta büyük bir yeri vardır. Bu kelimelerin taşımış olduğu mânâları Bediüzza-man şöyle dile getirir:
"Namazın mânâsı, Cenab-ı Hakkı teşbih ve tâ-zim ve şükürdür. Yani celâline karşı kavlen ve fiilen Sübhânallah deyip takdis etmek, hem kemâline karşı lafzan ve amelen Allahüekber deyip tâ-zim etmek, hem cemaline karşı kalben ve lisânen ve bedenen Elhamdülillâh deyip şükretmektir. Demek, teşbih ve tekbir ve hamd namazın çekirdekleri hükmündedir. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında bu üç şey her tarafında bulunuyorlar. Hem ondandır ki, namazdan sonra namazın mânâsını te'kit ve takviye için şu kelimât-ı müba-reke (mübarek kelimeler) otuz üç defa tekrar edilir. (Sözler, s. 37.)
Her hayırlı işte olduğu gibi, tesbihat gibi feyizli ve nurlu zikri yaptırmamak için şeytan her türlü fırsatı kollar, insanı bu nimetten mahrum etme yollarını arar durur. Şeytanın bu hâlini Efendimiz (a.s.m.) şöyle beyan eder:
"Herhangi biriniz namazda iken şeytan gelir ve namazdan dönünceye kadar 'falan işi hatırla, falan işi hatırla' der, bu yüzden teşbih çekmeyi belki yapamaz." (Tirmizî, Daavât:25.)
Her namazdan sonra tesbihat yapmak güzel bir alışkanlık haline getirildiği takdirde, hem şeytanî telkinden uzak kalınmış olur, hem de Cenab-ı Hakk'a ulaşan bir yola girilmiş olur. Cenab-ı Hakk'a ulaşacak yolların çok olduğunu belirten Bediüzzaman, bütün tarikatların Kur'ân'dan alındığını ifade eder ve şöyle der: "Fakat tarikatların bazısı bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarîkler içinde kasır feh-mimle Kur'ân'dan istifade ettiğim acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür tarîkidir." Bu tarîkin evrad ve ezkârını da beş madde halinde dile getirir. Bunlar, farzları işlemek, büyük günahları terk etmek, sünnete uymak, namazı tâdil-i erkânı ile kılmak ve namazın arkasındaki tesbihatı yapmak... (Sözler, s. 211)
Tesbihatın bölümleri
Elinizdeki bu tesbihatta üç türlü zikir vardır:
(1) Peygamberimize getirilen salavatlar,
(2) Şer, günah ve fitnelerden Allah'a sığınma duaları.
(3) Ism-i Azam duaları.
(4) Aşır olarak bildiğimiz her namazdan sonra
okunan Kur'ân-ı Kerim.
Salavatlar: Namazların son teşehhüdünde okunan salli-bârik duaları hariç bütün salavatlar islâm âlimlerince tertip edilmiştir. Bu tesbihatta ise en faziletli ve sevaplı salavatlar yer almaktadır.
Allah'a sığınma duaları: Sabah ve akşam namazlarından sonra okunan "ecirnâlı duaların kaynağı hadis-i şeriftir. Bu duaya esas teşkil eden şu hadis-i şerif duanın
hem şeklini, hem de sevabını bildirmektedir.
Resulullah (a.s.m.) Hâris et-Temîmi'ye şöyle buyurmuştur:
"Akşam namazını kıldığın zaman yedi defa 'Al-lâhümme ecirnî mine'n-nâr' de. Şayet bu duayı okur, o gece ölürsen, Cenab-ı Hak seni Cehennemden uzak kılar. Aynı şekilde sabah namazını kıldıktan sonra okur, o gün ölürsen yine Cehennemden âzat kılınmış olarak yazılırsın." (Ebû Dâ-vud, Edeb:110)
Bu tesbihatta yer alan "ecirnâ"lı dualar Sahih-i Müslim'in namaz bölümünün 127-134 numaralı hadislerinde mevcuttur. Meselâ, kabir azabından, deccal fitnesinden, Cehennem azabından Allah'a sığınma ifadeleri hadislerde açıkça geçmektedir.
Ism-i Âzam Duaları: Bu tesbihatta yer alan sabah ve ikindi namazından sonra okunan ism-i Âzam duasının tercümesi ve öğle, akşam ve yatsı namazlarından sonra okunan ism-i Âzam duası esas itibariyle Kur'ân-ı Kerim ve hadislerde zikredilen Esmâ-i Hüsnâdır, bu açıdan da okunması nın çok büyük sevabı vardır. Âyet-i kerimede, "En güzel isimler Allah'ındır. O isimlerle O'na dua edin" (Âraf Sûresi, 180) buyurulurken, Peygamberimiz de bir hadislerinde Esmâ-i Hüsna'nın okunmasının faziletini şöyle bildirir: "Allah'ın 99 ismi vardır. Kim bunları, mânâlarını bilerek ve idrak ederek sayarsa Cennete girer." (Tirmizî, Daa-vat:83)
Namazdan sonra okunan aşırlar: Beş vakit namazdan sonra okunan bu aşırların bu vakitlerde okunması hususunda hadisler ve rivayetler vardır. Meselâ, sabah ve akşam vakitlerinde Haşir Sûresi'nin son âyetlerinin okunmasının fazileti hakkında Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyurmaktadır:
"Kim sabah vakti üç kere 'eûzü billâhi's-semîi'l-alîmi mine'ş-şeytânirra-cîm' der ve Haşir Sûresi'nin sonundan üç âyeti okursa, Allah Teâlâ o kimse için akşama kadar dua ve istiğfar etmek üzere yetmiş bin melek vazifelendirir, o gün ölürse şehit olarak vefat eder. Kim bu âyetleri akşam vakti okursa aynı mükâfat ve dereceye ulaşır." (et-Tâc, 4:22)
Yatsı namazından sonra okunan Bakara Sûre-si'nin son iki âyetinin fazileti hakkında da Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyururlar:
"Yüce Allah, Bakara Sûresi'ne iki âyetle nihayet vermiştir. Onları okuyana mükâfatını Ârş-ı Âlâ'da-ki hazinesinden verecektir. Onları öğrenin, hanımlarınıza ve çocuklarınıza öğretiniz."
Tesbihatta teşbih kullanmak
Namaz tesbihatı çoklukla teşbihle yapılmaktadır. Böylece zikir kelimelerinin sayısı hususunda yanılma ihtimali, eksik veya fazla olma durumu ortadan kalkmış olmaktadır. Ancak bugün kullandığımız teşbih Asr-ı Saadet'te yoktu. Peygamber Efendimiz sağ elinin parmaklarının boğumları ile tesbihat yaparlardı. Efendimiz (s.a.v.), ufak taşlar ve hurma çekirdekleri ile teşbih çekenleri de bu davranıştan men etmemiştir. Buradan şunu anlıyoruz: Parmak boğumları ile tesbihat yapmak fiilî sünnet, teşbihle tesbihat yapmak ise takriri sünnettir.
Duada ellerin çevrilmesi
Dua ederken elleri kaldırıp avuç içlerini açmak sünnet olduğu gibi, bazı zamanlarda avuç içlerini aşağı çevirmek de sünettir. Hallad bin Sâibi'l-En-sâri (r.a.) Peygamberimizin dua ederken ellerini nasıl tuttuğunu şöyle anlatmaktadır:
"Resulullah (a.s.m.) Allah'tan bir şey istediği zaman avuçlarının içini gökyüzüne kaldırır, bir şeyden Allah'a sığındığı zaman da avuçlarının dışını, ellerinin tersini gökyüzüne çevirirdi." (Müsned, 4:56.)
Bunun için Allah'tan sağlık, afiyet, huzur, sükûn, bereket ve bolluk dilerken ellerin iç kısmını; kötülük, kıtlık, kuraklık, belâ, musibet, geçim darlığı, ihtilaf ve düşmanlıklardan sakınmak için Allah'a sığınırken de ellerin dış kısmı çevrilir. Tesbihatta "ecimâ" derken, fitne ve belâlardan Allah'a sığınıyoruz, bunun için ellerimizi ters çeviriyoruz.
Bu tesbihata baktığımızda her namazdan sonra 10'dan fazla salavat getirildiğini, 33'er defa teşbih kelimelerinin söylendiğini, sabah ve akşam namazlarında 20'den fazla birçok şer ve fit neden Allah'a iltica edildiğini; sabah ve ikindi tesbihatlarında da ism-i âzam duası içinde Esmâ-i Hüsnâ'nın zikredildiğini ve her tesbihatın sonunda da toplam 6 sayfa Kur'ân-ı Kerim okunduğunu görüyoruz.
Evet, tesbihatın zevkine varan, hazzını alan bir mü'min, Peygamberimizin reisliğinde milyonlarca Müslümanın büyük bir zikir halkasında toplandığını, hep birlikte bu mübarek kelimelerin söylendiğini bir yerde mânen duyarak, ruh dünyasını yüce âlemlere açmış olacaktır.
Arapça metnin okunuşu: Kur'ân hattını okuyamayanlara kolaylık olması ve tesbihatın sevabından mahrum kalmamaları için Arapça metnin karşı sayfasına Türkçe okunuşunu transkripsiyon harfleriyle verdik.
Bir Peygamber âdeti olan tesbihattan âzami derecede istifadenizi dilerken, Cenab-ı Hakk'ın bütün ibadetlerimizde muvaffak kılmasını niyâz ediyoruz.