Kitap Çocuğum Namazla Büyüyor
Yazar Rumeysa Küçük Koyuncu
Yayınevi Beka Yayınları
Kağıt Cilt 2.Hamur, Karton kapak cilt
Sayfa Ebat 385 sayfa - 13.5x21 cm Roman boy
Beka Yayınları Çocuğum Namazla Büyüyor kitabını incelemektesiniz.
Rumeysa Küçük Koyuncu Çocuğum Namazla Büyüyor kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
ÇOCUĞUM NAMAZLA BÜYÜYOR
Çocuk terbiyesi konusu gündeme geldiğinde, her kafadan farklı sesler çıktığını görürsünüz. Kimi düşünürler, çocuğu sadece belli kurallara uydurmak için programlar üretirken, kimileri de kuralsız eğitim programları önerir. "Eğitime Nereden başlamalı?" sorusu da her zaman farklı cevaplar bulur.
Bu sorunun cevaplanması için öncelikle çocuğa "Neyi öğretmemiz" gerektiği üzerinde düşünmemiz gerekir. Neyi öğretmemiz gerektiğine karar verdikten sonra "Nasıl öğreteceğimiz" konusunda da yeterli bir fikre sahip olmamız gerekir. Bu eser, en nadide kavuşturucu eylem olan namazı, çocuk dünyasına güzelce yerleştirme amacıyla kaleme alınmıştır.
Eğer yeni ufuklar açar ve belki daha canlı filizlerin doğması için bir yağmur başlatabilirse, işte o zaman amacı yerine gelmiş olur. Böylece hiçbir zaman nokta koyulmaksızın büyümeye, yeni filizleri sulamaya devam edebilir. İnanıyorum ki eğer gayretlerimiz, samimi niyetlerimizle bütünleşirse, büyük namaz bahçelerine ve nadide tohumlara varis oluruz.
ÖNSÖZ
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a (celle celaluhu); salât ve selam, O'nun Rasulüne ve güzide arkadaşlarınadır. Nefislerimizin ve kötü amellerimizin şerrinden Allah'a (celle celaluhu); sığınırız. Allah'tan (celle celaluhu);, doğru bakış, doğru söz ve doğru iş üzerine istikamet isteriz.
Elinizdeki eser, benim yayınlanmış ikinci kitabımdır. İkinci kitabım olmasına rağmen böyle bir çalışmanın benim gündemime giriş ve yayınlanış süreci, ilk kitaptan biraz farklı oldu.
İlk çocuğum yedi yaşını doldurduğunda kendimi derin bir arayış içinde buldum. Acaba çocuğuma namazı nasıl öğretebilirim diye düşünmeye başladım. Düşünmekteki amacım; çocuğumun zihnine, ibadeti doğru kodlarla yerleştirmek ve doğru yöntemleri bulup onları uygulamaktı.
Bu araştırmaları yaparken birkaç Müslüman aileye, çocuklarıyla çıktıkları namaz yolculuklarında başlarından geçen sorunları, olumlu ve olumsuz uygulamaları anlatmalarını istedim. Her aileye aynı soruları yönelttim ama hepsinden farklı farklı cevaplar aldım. Sorularımı yönelttiğim bir kısım aileler, çocuklarına namaz öğretme konusunda başarısız olduklarını itiraf ettiler.
Bu durum beni daha çok araştırmaya sevk etti. Bir taraftan bu başarısızlıkların nedenini araştırıyor, bir taraftan da kendi çocuğumla, doğru gördüğüm uygulamaları titizlikle uygulamaya devam ediyordum. Araştırdıkça, üzerinde düşündükçe, karşıma çarpıcı bazı sonuçlar çıktı. Çocuğum Namazla Büyüyor Rumeysa Küçük Koyuncu
Elde ettiğim sonuçları incelerken, aynı sonuçların aynı aile tutumları tarafından ortaya çıktığını fark ettim. Aynı sonuca ulaşmış aileler arasında ortak özellikler vardı. İbadet eğitimleri zor bir sürece giren aileleri ve o ailelerin çocuklarını incelerken, aynı hataların aynı kötü sonuçları doğurduğunu gözlemledim. Bu ailelerin genellikle hepsi başlangıç hataları yapıyordu.
Birçok örnek inceledim. Onlarca hayat hikâyesi dinledim. Ve meseleyi basitleştirmeye, küçük parçalara bölmeye, sonra da doğru gördüklerimi uygulamaya, yanlışları da terk etmeye çalıştım.
Tam bu aşamada kitap fikri ortaya çıktı ve tecrübelerimi kaleme almaya başladım. Kitap, belli bir olgunluğa erişince, kitabı anlatmam için bazı seminer teklifleri aldım ve kitabın ana konularını farklı guruptaki ailelere anlatmaya başladım.
Sonrasında seminerlere katılan pek çok anne, kitaptaki bütün önerileri uygulamaya başladı. Pek çok çocuk namaza başladı. Bu sayede, hem göz aydınlığı olacak kazanımlar elde ettim hem de kitapta yer verdiğim önerilerimi farklı ailelerde tecrübe etme imkânı buldum. Böylece kitabın ayakları, daha sağlam olarak yere basmaya, daha detaylanmaya, daha derinden temellenmeye başladı.
Bütün bunların sonunda kitap, daha farklı bir hüviyete büründü. Artık tekillikten çıkmış, onlarca annenin de tecrübe dünyasına girmişti. Kitaba başlamam ile noktalamam arasında yaklaşık beş yıl geçti. Böylece henüz yayımlanmadan pek çok annenin gündemine girdi.
Bu çalışma hem kendi ailemin hem de birlikte faaliyet yaptığımız pek çok ailenin, çocuk terbiyesine bakış açısını olgunlaştırdı. Bunu yaparken de yazılı bir eser olarak aynı zamanda kendi kendini olgunlaştırmaya devam ediyordu.
Bu tecrübelerin İslami ilme kazandırılmasının ne kadar gerekli olduğunu bildiğim için sonunda kitabı basım aşamasına getirdim ve şu anda da sizin elinizde.
Diğer bütün kitaplar gibi bu kitap da yazarının fazla emek ve mesaisiyle ortaya çıktı. Allah (celle celaluhu) bana, bu ilmin tarafıma düşen kısmını ortaya koyma imkânını verdi. O'na, hamd ve şükrüm sonsuzdur.
Allah'tan (celle celaluhu), bu kitabımı olgunlaştırmasını istediğim gibi, aynı şekilde başarıya ulaştırmasını da temenni ederim.
16/03/2018 Konya
Rumeysa Küçük Koyuncu
Kitaptan bazı bölümler
DOKUZUNCU YAŞA ÖZEL TAVSİYELER
Çocukların, namazı bütün vakitleriyle kılması için onuncu yaşın gösterilmesi, aileleri yanıltmamalıdır. On yaşında bir çocuğun içinde bulunduğu yaş, namazı öğrenmedeki son yaştır. Bundan dolayı dokuz yaşına bastığında, onuncu yaş beklenmeden, bütün namazları kıldırmak için çocuğa yeni bir çizgi tayin edilmelidir. Tıpkı Allah Rasulü'nün, Abdullah İbni Ömer'e:
"Ey Abdullah! Orada ne dinar ne dirhem var. Orada yalnızca iyilik ve kötülükler vardır. İyiliğe karşı iyilik, kötülüğe karşı ceza vardır. Sakın çocuklara ait olan sorumluluklardan uzak durma! Böyle yaparsan kıyamet günü Allah da senden uzak durur. Şahitlerin karşısında seni rezil eder"63 buyurduğu gibi çocukların, çocukluğa dair sorumluluklarından kaçtıkları takdirde, Allah'ın da onlardan uzak duracağı hatırlatılmalıdır.
Çocuk, dokuz yaşındayken bütün vakit namazları kılmaya başlarsa, on yaşına hazırlıklı olur. Böylece namazı tam ve eksiksiz kılma hükmüne muhalefet edilmemiş olur.
63 Müsned 2/24
İBADET EĞİTİMİNDE ANNE-BABALARIN YANILGIYA DÜŞTÜĞÜ NOKTALAR
1- "HENÜZ MESUL DEĞİL" YANILGISI
Öncesinde temelleri atılan namaz bilinci, on yaşındaki çocuğun hayatında tam bir sorumluluk olarak belirmelidir. Çünkü ergenlik çağına girdiğinde, "Namaz kılsam mı, kıl-masam mı?" diye bir kargaşa yaşamamalıdır.
Bu sebeple çocuğun hayatında namaz, aşama aşama oturtulmalıdır. İslami eğitimde, "ergenlik çağına gelince namaza başlamak" diye bir uygulama yoktur. Çünkü o çağlar, deli dolu ve zor çağlardır. Ebeveynler, erken yaşlarda namazı yerleştirmeyi ihmal ederlerse bu dönemde çocuğa, kendi seslerini işittirme çabası ve telaşıyla beraber, bir de namaza alıştırmayı eklemiş olurlar. Böylece içinden çıkılmaz bir duruma doğru sürüklenebilirler. Ergenlik dönemi, namaz telaşı yaşanacak bir dönem değildir.
Onuncu yaş, sınırdır ve kim bilir belki, çocuk yaşı ilerledikçe direktif almaya ve yönlendirilmeye kendini kapatacaktır. Bu ihtimal her zaman göz önünde tutulmalıdır.
Namaz bilinci, bize seçmeli olarak sunulmamıştır. Allah Rasulü, ibadet eğitimi konusunda bize yol göstermiş, yol göstermekten de öte kendisi, hiçbir zaman dayak yöntemine başvurmadığı halde, olayın ehemmiyetini ısrarla ifade etmek için "dayak"tan bile bahsedecek kadar keskin cümleler kurmuştur.
Demek oluyor ki namaz eğitimi ve bilinci, önce ebeveynde başlıyor. Aileler, çocuklarının yaşlarını dikkatle takip etmelidirler.
Yapılan pek çok araştırma, aşırı hareketli çocukların bile onuncu yaşına geldiğinde hareketlerinin belirgin ölçüde yavaşladığını ortaya koymuştur. Çünkü onuncu yaş, çocuğun, kendi kendini idare edebileceği, dürtü kontrolünde istenen başarıyı sergileyebileceği bir yaştır.
Bütün bu sonuçlar, çocuğun namaz sorumluluğunu on yaşında tam olarak üzerine almasının hayati önemine işaret eder. Çocuğun, ileriki yaşamında hangi sorumlulukları yüklenmesi gerekiyorsa, ergenlik öncesi dönem olarak kabul edilen onuncu yaşında onları mutlaka deneyimlemesi gerekir.
Nasıl olsa henüz erken diyerek, telaş ve çabalamayı ileri tarihlere atanlar, hem Allah Rasulü'nün uygulamasına muhalefet etmiş hem de çocuğun ileri tarihte mutlaka karşılaşacağı namaz ödevini deneyimletme fırsatını kaçırmış olurlar.
Bir evladın namaz dâhil, yaptığı bütün ibadetler hem kendisinin hem de anne-babanın hanesine artı değer olarak yazıldığına göre, anne-babanın bundan daha önemli bir kaygısı olabilir mi?
Kolay bir dönemde halletmek varken daha zor bir döneme sarkıtmanın faydasından çok zararı olduğuna göre bu işte gevşeklik göstermek kimsenin lehine değildir. Her şeyden önemlisi Allah bizi bundan mes'ul tuttuğu için, evlatlarımızın bizden bu eğitimi almaya hakları vardır.
Çünkü onlar, henüz oyun çağlarında, hayatı küçük telaş ve avuntular içinde birçok şeyden habersiz yaşarken bizim onlara, hayatları içindeki tüm güzelliklerle birlikte namazı da fark ettirmemiz gerekir. Secde, insanın en önemli alışkanlığıdır. Namaz adabı; sofra adabından, topluma uyum adabından daha öndedir. Çünkü secde; yemek yemenin, uyumanın, sağlık ve neşenin asıl sebebidir.
Bütün bu vesileler, insanın Allah'a secde etmesi için yaratılmışken, çocuklarımıza başka şeyleri öğretmeden önce secdeyi öğretmiyorsak büyük bir kusur içindeyiz. Bu, bütün imkânları şuursuzca tüketmekten başka bir şey değildir.
2- "NASIL OLSA BÜYÜNCE KILACAK" YANILGISI
Secdenin en büyük insanlık görevi olduğunu ve namazın, Mü'mini kâfirlerden ayıran tek şart olduğunu bilen bazı ebeveynlerin bu konuda rahat davrandıkları görülmektedir. Bu ebeveynler, çocuğun, aklı başına gelip ergenlik çağına girince, namazını kendiliğinden nasıl olsa kılacağını, kılmazsa bu durumdan çocukların kendilerinin mesul olacaklarını düşünerek ebeveynlik görevlerini ihmal etmektedirler.
Öncelikle böyle bir yaklaşım sünnete terstir. Geçerli bir mazeretle bile olsa, sünnete uygun davranmamak büyük bir hatadır. Yukarıda bahsettiğimiz düşüncede ise geçerli bir mazeret yoktur. Hatta bu düşünce, insanı sünneti hafife almaya bile götürür. Böyle düşünen anne-babalar, tamamen mantık yürüterek elde ettikleri bu yorumu, sünnetin önüne geçirdiklerinin farkındalar mı acaba?
Müslümanlar, hikmetini anlayamadıkları sünnet uygulamalarına bile sıkı sıkıya sarılmakla yükümlü iken, hikmeti ayan beyan açık olan bu uygulama konusunda mazeret bulamazlar. "Nasıl olsa kılar." anlayışındaki ilk yanlış, sünnete muhalefet etmektir.
Çocuğum Namazla Büyüyor
Bu düşüncenin bir diğer yanılgısı; günün birinde Allah'ın secdeden sorumlu tutacağı bir kişiyi, çocuklukta yönlendirmeyerek secde eğitiminde yalnız bırakmak ve dolayısıyla namazına önem göstermeyen nesillere kaynaklık etmektir.
Eğer insan, bu zor eğitimde yalnız bırakılırsa, sonunda namazı hiç kılmama veya ihmal etme ihtimali ile baş başa bırakılmış olur. Çocukken böyle bir eğitimi almayan yetişkin, namazı kolaylıkla geçirmek ya da hiç kılmamak konusunda serbest bırakıldığını sanır. Kendini böyle inandırdığı, bilinçaltını bununla doldurduğu için, yemeklerden sonra elini yıkamaya özen gösterdiği kadar namazına özen göstermez. Hatta belki hiç kılmaz. Evladınız secde etmiyorsa ve siz de görevinizi ihmal etmişseniz dünyayı boşuna meşgul ediyorsunuz, arkanızda halef bırakacağınız bir insanı boşuna dünyaya getirmişiniz demektir. Çünkü zürriyet sahibi olmakta amaçlanan secdedir. Onun tesis edilmesinin ihmali büyük bir kıyımdan başkası değildir.
Yukarıda söylediğimiz "Nasıl olsa büyüyünce kılacak" düşüncesinin en kötü sonucu, çocuğun büyüdüğü halde hiç namaz kılamamasıdır. İnsan asla böyle bir ihtimalle baş başa bırakılmamalıdır.
Bu düşüncenin bir diğer yanılgısını keşfetmek için şu soruyu sorabiliriz: "O büyüyünce kılacak. Peki, sen ne yapacaksın? Senin anne-babalık görevin ne olacak?" Unutmayalım ki insan, anne-babasız da büyür. Adı yetim, öksüz olur belki ama sonuçta Allah dilerse büyür. Çocukken namaz eğitimi almamış bir evladın, yetimlikten azade olduğunu söyleyebilir miyiz?
O insan, Allah hidayet ederse ileride belki bir namaz kahramanı olabilir ama bunda anne-babanın hiç rolü olmadıysa elde edecekleri mükâfat da o nispette olacaktır.
Acı gerçekleri söylemekten kaçınmayalım ki, gün yüzünde yalnızca doğrular kalsın.
NAMAZ EĞİTİMİNDE YARDIMCI FORMÜLLER
ON YAŞINA ÖZEL TAVSİYELER
1) SAĞLIKLI İLETİŞİM, NAMAZ EĞİTİMİNİN ÖN ŞARTIDIR
Anne-babaların bildiği, çocukların ise öğrenmek zorunda olduğu pek çok kural vardır. Anne-babalar bunları, çocuklarına özenle öğretirler. Fakat eğer aile içi muhabbet gölgelenmişse, ebeveynin hiçbir önermesi çocukta yankı oluşturmaz.
Çocuğa olan sınırsız sevgi ve merhamet, Allah'ın yeryüzüne paylaştırdığı doksan dokuz parçadan biri olan rahmetin tecellisidir. Ebeveyn ve evlat ilişkisinin, kesiştiği ana noktanın temelinde daima rahmet vardır. İşte bu rahmet sebebiyle Allah, çocukların anne-babaya isyanını çok çirkin görmüştür. İnsan, ilk olarak Allah'a ve Rasulü'ne, sonra ise anne-babaya itaat etmek zorundadır.
İtaat zorunluluğunu çocukların fıtratına kolaylaştıran şey de işte bu rahmettir. Anne-babalar, çocuklarına karşı çok merhametli oldukları için, çocukların onlara itaati farzdır. Rahmetin olmadığı yerde itaat çok zordur.
Allah'ın ilk ismi, Rahman ismidir. Bu rahmete rağmen, onun emir ve yasaklarıyla çatışmayı çok yakışıksız bir durum olarak kabul ederiz. Bundan dolayıdır ki Allah'a itaat ederken; güvensizlik duymaz ve Allah'ı sorgulamayız. Allah'ın zaten hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Bu sebeple, ona karşı bir güven problemi yaşamayız.
Eğer çocuklarımızdan itaat bekleyeceksek bunu, ancak merhametli davranışlarımızla elde edebiliriz. Çünkü itaat ancak rahmete olur. Evladını kendine itaat ettirsin, neslinin hem maddi hem de manevi mimarı olsun diye, rahmetin bir parçası anne-baba yüreğine yerleştirilmiştir.
Anne-babanın çocuğuna, her yaş dönemine uygun bir şekilde merhamet göstermesi gerekir. Annenin çocuğuna merhameti, anne karnındaki dönemden itibaren başlar.
Merhamet sadece çocuğu sevip kucaklamak değildir. Bebeklik dönemindeyken çocuğu, her türlü korku ve kaygıdan korumak, onu yalnız bırakmamak, onun güven ve emniyetini sağlamak, çocuğunun bedensel dengesine özen gösterildiği gibi ruhsal dengesine de özen göstermektir.
Merhamet; çocuğun bebeklik dönemini sükûnet ve huzurla geçirmesi, hiçbir korku ve güvensizlikle tanışmadan büyümesidir.
Bebeklikten çocukluğa adım attığı döneminde ise merhamet; annenin, çocuğun ihtiyaçlarını karşılarken olabildiğince sevecen ve güler yüzlü olmasıdır. Rasulullah'ın sallalahu aleyhi ve sellem torunlarına karşı gösterdiği ilgi ve ihtimamın tam olarak modellenmesi, hiçbir eksiklik bırakıl-mamasıdır.
Merhamet; çocukla vakit geçirmek, onu dikkatle dinlemek, ona karşı daima sevecen bir üslup kullanmaktır.
Orta çocukluk döneminde de, gerektiğinde onu takdir etmek, rencide edici davranışlardan kaçınmak, ona söz hakkı vermek ve varlığını onaylamaktır.