Kitap Çörek Otu Tepeden Tırnağa Şifa Deryası
Yazar Dr. Ahmet Toptaş
Yayınevi Helal Gıda Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Kağıt - Cilt 1.Hamur - Karton Kapak Cilt
Sayfa - Ebat 239 sayfa - 16.5x24
Dr. Ahmet Toptaş tarafından yazılan, Helal Gıda Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi nin yayınladığı, Çörek Otu Tepeden Tırnağa Şifa Deryası adlı kitabı incelemektesiniz.
Çörek Otu Tepeden Tırnağa Şifa Deryası kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi aşağıda geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
çörek otu, tepeden tırnağa şifa deryası
MERHABA DEĞERLİ OKUYUCU DOSTUM
Günümüzde okumak ve okuyarak araştırmalar yapmak, öğrenmek ve öğretmek maalesef unutuldu diyebiliriz. İnsanlar her şeyin kolayını (aslını-değerini ve özünü araştırmadan) bilgisayarlarda web sayfalarında bilgi aramaları, özlü ve gerçek ilimlerin gelişmesine ve yeni eserlerin ortaya çıkmasına engel teşkil etmektedirler. Halbuki ilmi araştırmaların çoğalması insanların ilim sahiplerine karşı ihtiyaçlarını arzı ile yazılmış, araştırma ve ilmi eserlerin basımı ve okunması ile oluşur. Günümüzün acı bir gerçeği de pek çok eserler kütüphane köşelerinin tozlu raflarına okunmamaya, öğrenilmemeye, hatırlanmamaya adeta terk edilmiştir.
Halimiz böyle iken,
Helal Gıda Denetim Merkezi olarak, toplumumuza değerli bir eseri kazandırmak maksadı ve aslına uygun eğitim-öğrenim ve bilgiler edinme yollarının
kitaplar olduğunu düşüncesi ile elinizde bulunan bu
çörek otu kitabı nın hazırlanması ve sizlere ulaştırılması hususunda gayret ettik. Umut ediyoruz ki okuyacağınız bu eserden pek çok noktaları ile fayda elde edebileceğinizi düşünüyoruz. Değerli hocam kimyacı Dr.
Ahmet Toptaş’ın yoğun ve titiz bir çalışmasının ürünü olan
Çörek Otu kitabı kendi sahasında ilklerden olan bu
kitabın toplumumuza çok faydalı olacağı gibi, Resulullah’ın (sav) sözlerinin ne derece önem arz ettiğini de bir kez daha kanıtlamış olacaktır.
Değerli dostlar bakınız Allah’ın Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “şu ‘
çörek otu ’nu kullanmaya devam edin. Çünkü onda ölümden başka her
hastalığa şifa vardır. ( Sünen-i İbn-i Mace, C.9. H.no:3447 )
İbn-i Ebi Atik bize şöyle dedi: “Size şu ‘Habbetü’s-Sevda’yı kullanmayı tavsiye ediyorum. Ondan, beş veya yedi tane alıp, iyice ufalayınız. Sonra onu birkaç damla zeytinyağı içinde, hastanın burnuna bu taraftan ve şu taraftan damlatınız. Çünkü Aişe (ra), Peygamberden (s.a.v.) şu hadisi işittiğini söyler: “Şüphesiz şu ‘Habbetü’s-Sevda
( çörek otu )’ her hastalığa şifadır. Samdan başka.” “Ben, Sam nedir?” dedim. “Sam, ölümdür,” dedi” . (Sünen-i İbn-i Mace, C.9. H.no:3449)
Allah’ın Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Muhakkak ki ‘kara habbede ( yani
çörek otu nda’ samdan başka her derde şifa vardır. Sam, ölümdür. ‘Kara habbe’ ise kendisine ‘şuniz’ denilen ‘
çörek otu ’dur.” (Sahih-i Müslim, C.7.H.no:88)
Katade derki: “Her gün ‘
çörekotu ’ndan yirmi tane alın, bir bezin içinde suya koyup iyice ezin, sonrada, her gün ondan, burnun iki deliğine birer damla damlatın. Buna üç gün devam edin.” ( Büyük Hadis Külliyatı - Rudani, C.4. H.no: 7521)
Enes dedi ki: “Allah’ın Rasulü (s.a.v.), hastalandığı zaman, bir avuç
‘ çörek otu ’ alıp, onu ‘su ve bal’ ile karıştırııp içerdi.” (Büyük Hadis Külliyatı-Rudani, C.E.)
Değerli dostlar; Allah (c.c.) Resulünün bu kadar övgüsüne mazhar olmuş
Çörekotu hakkında aslında söylenecek başkaca hiçbir söz olamaz. Bu nedenle gayret ve samimiyetle çalışarak bizlere böyle güzel ve nadide bir eseri hazırlama fedakarlığına katlanarak bu
kitabı araştıran, hazırlayan ve yazan kimyacı
Dr. Ahmet Toptaş hocama en samimi duygularımla teşekkür ediyorum. Cenabı Allah’tan kendisine iki cihanda ecirler vermesini ve peygamber efendimizin şefaatlerine nailiyetlerini niyaz ediyorum.
Helal Gıda Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi olarak; böyle değerli bir eseri kültür yayınlarımız serisinden olarak, siz gönül dostlarımızın istifadesine sunmaktan da ayrıca memnuniyetimizin belirtmek isterim. Unutmayalım ki: Okuyup öğrenmek, cahiliyet akıntısına karşı kürek çekmektir.
Selahaddin ALIÇ
Helal Gıda Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi
Yönetim Kurulu Başkanı
ÖNSÖZ
Kitabın hazırlanmasında yararlanılan kaynaklar kural olarak kitabın sonunda yer alır ve özellikle ilgilenenler dışında pek kimsenin dikkatini çekmez.
Çok özel bir bitki olan çörekotu ile karşı karşıya olduğumuza dikkat çekmek amacıyla kaynak eserlerin bir kısmı kitabın başlangıcında verilmektedir.
Ülkemiz Bilim Adamları'nın
çörekotu konusunda yaptıkları araştırmaların sayıca çokluğu, konu çeşitliliği ve seviye yüksekliğinin dünya çapında çok özel ve saygın bir yerde olduğunu görünce derin bir sevinç yaşadım.
Hayatın normal seyrinde hastalıklar da var, olması da gereklidir. Böylece vücut yaşadığı çevreyi tanır ve gerekli tedbirleri alır. Önemli olan bu hastalıkların kalıcı iz bırakmadan hafif bir şekilde atlatılmasıdır. Bu konuda da "Tepeden Tırnağa Şifa Deryası"
çörekotu gibi koruyucu, önleyici, destek ve bir yardımcımız var.
Dr. Ahmet TOPTAŞ
Çörekotu Bitkisi
Anadolu kökenli bir bitkidir. Anadolu'dan Suriye, Mısır, diğer Afrika ülkelerine, Hindistan'a ve Avrupa'ya yayılmıştır. Anadolu kökenli olan tipi Şam çörekotu (Nigella Damasce-na) olarak bilinir.
Çörekotu bir yıllık otsu bir
bitkidir, tohumlarından çoğalır. Kumlu gevşek topraklarda iyi yetişir. Çiçeklenme dönemine kadar su ister, daha sonra sulanmaz. Gövde dik olup az dallanmıştır ve hafif tuğludur. Yaprakları ince çatallıdır, dereotu-nu andırır. Yapraklar altlarda saplı, üstlerde sapsızdır. Tohumları haşhaş bitkisinde olduğu gibi kozalakların içinde olgunlaşır.
Düğünçiçeğigiller (Ranunculaceae) familyasından olan
çörekotunun 20'den fazla türü vardır. Yaygın olarak bilinen üç türü
• Mısır
çörekotu (Nigella Sativa)
• Şam
çörekotu (Nigella Damascena)
• Kır çörekotu (Nigella Arvensis) dir.
Mısır Çörekotu
40-60cm boyundadır, çiçekleri beyazdır, ucu yeşilimsi mavi renktedir. Çiçeklerinin beyaz oluşu nedeniyle Avrupa'da beyaz çörekotu diye de adlandırılır. Döllenmeden sonra kozalaklar oluşmaya başlar. Kozalaklar beş bölmeli olup üzerinde beş adet anten şeklinde çıkıntı bulunur. Tohumlar kozalak içerisindeki bölmelerde yukarıdan aşağı doğru dizilmiştir.
Tohumları parmaklar arasında ovalandığında muskat, rezene ve anasonu andıran bir koku verir. Tohumları siyah renkte üç yüzeyli 2-3 mm büyüklüğündedir. Türkiye'de üretimi yapılan en önemli türdür. Doğal ortamda Amasya, İçel, Gaziantep, İstanbul, Kocaeli, Kahramanmaraş ve Siirt'te görülür.
Anadolu kökenli olan Şam
çörekotu (Nigella Damascena) 70-80cm boyunda bir bitkidir. Çanakkale, İstanbul, Tekirdağ,
ŞAM ÇÖREKOTU (NİGELLA DAMASCENA)Zonguldak'ta eZonguldak ‘ta yetişir. Çiçekleri parlak hoş görünümlü mavi renklidir. Tohumları üç yüzeylidir, her bir yüzey üçgene benzer. Siyah renkte olan tohumlar Mısır çörekotuna benzer, ancak parmaklar arasında oğuşturulduğunda çilek ve ananası andıran bir koku verir. Yağ oranı daha az olduğu için Mısır çörekotuna göre tarımı daha az yapılmaktadır. Avrupa'da arılar için nektar ve polen kaynağı olarak kullanılmayan arazilere ekimi yapılmaktadır.
Kır çörekotu (Nigella Arvensis) kırlarda kendiliğinden yetişir, Türkiye'de yaygın olarak görülür. Antalya, adana, Ankara, Bolu, Bursa, Çanakkale, İstanbul, Kastamonu, Kayseri, Konya, Kahramanmaraş, Tunceli, Elazığ, Sivas, Diyarbakır, Gaziantep, ürfa, Aydın, Eskişehir, izmir, Kütahya, Muğla, İçel'de yetişir. 15-20cm boyunda bir bitkidir.
Çiçekleri açık mavi, yeşilimsi veya kirli beyazdır. Anadolu'da eskiden çocuklarda bağırsak parazitlerine karşı kullanılmıştır. Diğer çö-rekotu tiplerinden farklı olarak tohum kapsülleri haşhaş kozalağı gibi değil dar ve uzundur. Siyah ve üç yüzeyli tohumları vardır, parmaklar arasında ovalandığında Mısır çörekotu gibi kokar.Tohumları eskiden haşereleri, sürüngenleri ve zararlı hayvanları çevreden uzaklaştırmak için tütsü olarak da kullanılmıştır.
Kır çörekotunun tohumlarında alkaloid olduğu için zehirlidir. Tohumların yağ ve esans bileşimi Mısır çörekotu ve Şam çörekotu ile çok yakın özelliktedir. Kır çörekotu üzerine yapılan bilimsel çalışmalar çok sınırlıdır ve kullanım şekli pek bilinmemektedir, tüketiminden kaçınılmalıdır.
Bu
kitapta verilen bilgiler sadece Mısır çörek otu ve Şam çörekotu ile ilgilidir.
1.1. Çörekotu ürünleri
Çörekotu bitkisinin tohumları kullanılır. Tohum verimi ve tohumdaki madde miktarı (yağ, protein, esans) toprak özelliklerine, güneşli gün sayısına, güneş ışığı yoğunluğuna ve iklimin diğer özelliklerine bağlıdır. Kalite ve verim açısından tohum seçiminin çok özel bir yeri vardır.
Kışları çok soğuk geçmeyen, don olayı olmayan yerlerde ekim işlemi sonbaharda yapılır. İklim özelliklerine göre ekim işlemi ilkbaharda da yapılmaktadır. Çiçeklenme zamanına kadar düzenli sulama yapılır. Kozalak (kapsül) oluşmaya başladıktan sonra sulama yapılmaz. Kozalak gelişirken bitkinin alt yaprakları dökülmeye başlar, bitki bütün gücünü tohumların olgunlaşmasına verir.
Açık kahverengi olgunlaşmış kozalaklar, bitki dibinden 5cm yukardan kesilerek gövde ile birlikte hasat edilir. Hasat işlemi akşam veya sabah erken çiğ düşmeden önce yapılır. Bitki demetleri gölgede brandalar üzerine serilerek kurutulur. Kuruyan kozalaklar kendiliğinden çatlar. Tohumlar bitkisinin diğer kısımlarından ayrılarak elde edilir. Tohumlar serin, rutubetsiz kuru ortamda depolanmalıdır. Çörekotu tohumlan rutubete ve sıcaklığa karşı hassastır, tohumun içinde bulunan doymamış yağ bozunmaya (acımaya) başlar.
Çörekotu tarımı Türkiye, Mısır, Suriye, Sudan, Habeşistan, Irak, Iran ve Hindistan'da yapılmaktadır. Büyük talep karşısında Amerika Birleşik Devletleri'nde de üretilmeye başlanmıştır.
Ticari kaygılarla bazı ülke ürünleri ön plana çıkarılmaya çalışılmaktadır. Halbuki çörekotu tohumunun kalitesi tohum seçimi, toprak ve iklim özelliklerine bağlıdır. Kumlu, organik maddelerce çok zengin olmayan kuru ve sıcak iklimde, bol güneş ışığı alan bölgelerde en kaliteli ürün alınır. Burada kalite ile kastedilen tohumdaki yağın yüksek oranda doymamış yağlar (omega - 3, omega - 6) ihtiva etmesidir.
İklim özellikleri rutubetli ve ılıman yöne kaydıkça çöreko-tunun yağı bir benzetme yapmak gerekirse ayçiçeği yağı özelliklerine doğru değişmektedir, yani doymamış yağ oranı azalmaktadır. Ayrıca özellikle belirtmek gerekir ki
çörekotu tarımında zirai mücadele ilaçları kesinlikle kullanılmamalıdır. Hiç unutulmaması gereken yön
çörekotu tohumunun şifa maksadıyla kullanılmasıdır.
1.3. Çörekotunun Etkileri
Yapılan bilimsel çalışmalarda çörekotu tohumu, çörekotu yağı veya çörekotu esansı kullanılmaktadır. Bazı bilimsel çalışmalarda ise çörekotu yağı içerisindeki bazı özel maddelerin etkileri (Omega - 3) veya çörekotu esansı içerisindeki belirli etkili maddelerin (Thymoquinon, alfa - Hederin vb.) bağışıklık sistemi üzerine etkileri araştırılmaktadır.
Kanser, allerjik hastalıklar ve aids gibi bağışıklık sisteminin çok hasar gördüğü ve zayıfladığı durumlarda vücuda üç yönden aynı anda destek sağlanmaktadır ve bu uygulamayı özellikle alternatif tıp uzmanları tercih etmektedir. Bu uygulama şu şekilde özetlenebilir: Ağızdan çörekotu tohumu verilirken, buhar banyosu yolu ile öğütülmüş çörekotu tohumu veya çörekotu esansı ile solunum yollarından etki sağlanmaktadır, bunlara paralel olarak aynı zamanda cilte
çörekotu yağı ile masaj yapılmaktadır. Böylece vücuda üç yönden aynı anda güçlü bir destek sağlanmaktadır. Bu şekilde bağışıklık sistemi daha hızlı toparlanmakta ve güçlenmektedir.
Alternatif ve Tamamlayıcı Tıp Danışma Kurulu Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürü ve çalışma arkadaşları meme kanserinde çörekotunun etkilerini araştırmak üzere bir proje başlatmışlardır. Bu çalışmada bağışıklık sisteminin desteklenmesi ve güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Prof. Dr. Mehmet Kanter ve çalışma arkadaşları çörekotu yağı ve Thymoquinonun sindirim sistemi üzerine etkilerini araştıran bir projeyi tamamlamışlardır (7). Bu çalışmada
çörekotu içerisindeki etkili maddelerin bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirlenmiştir.
Ankara Gazi üniversitesi Eczacılık Fakültesi 'nden Prof. Dr. Bilge Şener 'in yaptığı bir bilimsel çalışmada çörekotu içerisinde bulunan beta-sitosterinin kandaki "kötü kollestrol" ü azalttığı, vücûtta ifrazatı artırdığı tesbit edilmiştir.
Magdeburg üniversitesi 'nden Prof. Dr. Regine Schneider-Stock ve çalışma arkadaşları çörekotunun kolon kanserine iyi geldiğini belirlemişler (4) ve bu sonuç üzerine geçtiğimiz yıl daha kapsamlı yeni projeler başlatmışlardır. Bu çalışmada da çörekotunun bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirlenmiştir.
Hindistan 'dan Prof. Dr. B. Rajkapoor ve çalışma arkadaşları çörekotunun ülsere iyi geldiğini belirlemişlerdir (6).
Prof. Dr. Atilla İlhan ve çalışma arkadaşları vücutta meydana gelen zararlı maddelerin (serbest radikal) çörekotu ile etkilerinin ortadan kaldırılabileceğini (antioksidan) tesbit etmişlerdir (8).
Prof. Dr. J. Akhondian çörekotunun çocuk hastalıklarında başarıyla kullanılabileceğini göstermiştir (9).
Prof. Dr. S. Rooney çörekotu içerisindeki etkili maddelerin (Alfa-Hederin, Thymoquinon) kanser hücrelerinin gelişimini durdurduğu ve gerilettiğini belirlemiştir (10). Buradan çörekotunun bağışıklık sistemini güçlendirdiği anlaşılmaktadır.
Prof. Dr. S. S. Kumara çörekotunun etkili maddelerinden alfa-Hederinin kanser tümörlerinde faydalı olduğunu belirlemiştir (24).
Yukarıda verilen çörekotu üzerine yapılan bilimsel çalışmalar örnek olması açısından değerlendirilmelidir. Bu konuda daha yüzlerce bilimsel çalışma bulunmaktadır.
Bu bilimsel çalışmaların ortak noktası çörekotunun bağışıklık sistemini desteklemesi ve güçlendirilmesidir.
Buradan hareketle vücudun bağışıklık sisteminin ve savunma gücünün biraz daha yakından tanınmasında yarar görülmektedir.
2.Bağışıklık Sistemi, Vücudun Savunma Gücü
Bağışıklık, Latince immunis ve immunitas kelimelerinden gelmektedir. Eski yunan ve Roma 'da asillerin ve bir kısım insanların vergiden, askerlikten ve diğer zorunlu kamu hizmetlerinden muaf olmalarını ifade eden bir kelimedir. Bunun tıp dilindeki karşılığı "immunite" dir. Hastahanelerimizde ve üniversitelerimizde "immünoloji" kelimesine bugün de rastlarız. Bağışıklık hastalıklara ve hastalık yapabilecek olan unsurlara karşı korunmuş olmayı ifade eder. Bağışıklık sistemi ise vücudun dengeli ve düzenli çalışmasını sağlayarak kişinin sağlıklı kalmasını korumakla yükümlü bir yapılanmadır.
Bağışıklık sisteminin anlaşılması bazı mesleki kelimeler nedeniyle sıkıcı ve zor olabilir. Bu yabancı kelimeler "Güvenlik birimi", "Güvenlik araçları", "Emniyet birimleri", "Güvenlik elemanları" şeklinde kabul edilirse konu daha rahat izlenip anlaşılabilir.
Doğuştan gelen ve sonradan kazanılan olmak üzere iki Bağışıklık Sisteminden söz edilebilir.
Doğuştan gelen bağışıklık sistemi çocuğun anne karnında gelişimi sırasında ve emzirilme döneminde anneden çocuğa aktarılan maddelerle oluşur. Burada annenin genel sağlık durumu, hamilelik seyri ve emzirme dönemindeki beslenme şartları etkili olur. Böylece çocuk korunmuş olarak dünyaya adımını atar. Vücuda giren mikrop, bakteri, virüs ve mantarlar (mikroorganizmalar) bu sözü edilen doğal bağışıklık sistemiyle karşılanır.
Kazanılmış bağışıklık ise vücudun tanımadığı mikrop, bakteri, virüs ve mantarlara karşı savunma gücü oluşturması, bu mikroorganizmaları tanıyarak gerekli tedbirleri almasıyla oluşur. Ayrıca emniyet ve koruma olarak aşı, serum ve bazı özel desteklerle de yeni bağışıklık özellikleri oluşturularak kazanılmış bağışıklık sistemi güçlendirilir. Tarihi Çin kaynaklarında Türkler 'in eskiden çiçek hastalığından korunmak için, çiçek hastalığı geçirenlerin yaralarındaki kurumuş kabuklan toz halinde burunlarına çektikleri veya ateşte temizlenmiş bıçakla kollarını çizip bu tozları sürdükleri belirtilmektedir. Yani bir nevi aşı ile korundukları anlaşılmaktadır.
Doğuştan gelen ve sonradan kazanılan bağışıklık sistemleri ayrı ayrı etki etmeyip bir bütün olarak çalışan tek bir bağışıklık sistemini oluştururlar.
Bağışıklık sistemi vücudun tamamını kapsayan çok genel bir yapılanmadır. Örneğin kalp ve mide düzgün çalışmazsa bağışıklık sistemi de güçlü olamaz. Aynı şekilde bağışıklık sistemi dengede değilse sözü edilen organlar da güvencede olamazlar. Bununla birlikte vücudun bağışıklık sisteminde çok özel görevleri olan organlar vardır.
Bunlar:
- Kemik iliği
- Dalak
- Timüs
- Lenf düğümleridir.
- Kemik iliği kemiklerin içerisinde bulunan beyaz, yağlı, gözenekli bir dokudur. Kırmızı ve beyaz bütün kan hücreleri burada üretilir.
- Dalak karın boşluğunun sol arka tarafında yer alır. Kırmızı kan hücreleri ve savunma sisteminin beyaz kan hücrelerini depolar. Kandaki yabancı ve zararlı maddeleri ayırır.
- Timus göğüs kafesinin içerisinde yer alır. Küçük çocuklarda büyüktür önemli görevler alır. Yetişkinlerde iyice küçülür ve görevlerinin bir kısmını diğer organlar üstlenir. Timus savunma hücrelerinin olgunlaşma kademelerinde görev alır.
- Lenf düğümlen lenf sisteminin birimlerindendir. Lenf sistemini vücudumuzdaki ikinci bir kan dolaşım sistemi gibi düşünebiliriz, ancak buradaki kan beyazdır. Her iki dolaşım sistemi birbirine paralel olarak çalışır. Lenf düğümlen boyun, koltuk altı, kasıklar, göğüs ve karın boşluklarında bulunur. Lenf düğümleri içinde bağışıklık sisteminin savunma hücreleri hazır kuvvet olarak depolanır. Vücuda giren mikrop, bakteri, virüs ve mantarlara karşı bir engel oluşturup yayılmalarını önlemeye çalışırlar, bu mikroorganizmalarla mücadele sırasında şişerek belirgin bir beze halini alırlar, bademcikte olduğu gibi.
Vücudumuza giren bakteri ve virüsler "Antijen" denilen kısımlarından "yabancı" ve "öteki" olduğu anlaşılır. Vücudun bağışıklık sisteminin savunma hücreleri (B-hücreleri) her bir tanınan bilinen mikrop için "Antikor" adı verilen yokedici maddeler üretirler. Bu maddeler kanda dolaşırken mikropla karşılaşınca antijen denilen kısımlarına bağlanarak onları etkisiz hale getirirler. Bu sistem anahtar - kilit gibi çalışır. Nasıl her kilide kendi anahtarı uyarsa her mikrop için üretilmiş olan antikor o mikrobun antijenine uyar. Bu işlemle mikrobun vücutta zararlı faaliyet göstermesi engellenir. Bir anlamda kelepçelenerek gözaltına alınmış olur.
Bağışıklık sisteminde savunma görevi yapan birbirinden farklı özelliklerle donatılmış çeşitli hücreler görev alır. Bu hücrelerin başlıcaları T-hücresi, B-hücresi, Fagositler ve NK hücreleridir. NK hücrelerine doğal öldürücü hücre de denir ve mikropları yiyerek yokederler.
Bu savunma hücrelerinin mikropları, yabancı maddeleri, vücudun saldırıya uğramış veya bozulmuş görev yapamaz duruma gelen kendi hücrelerini de tanıyan özel algılayıcıları (reseptör) vardır. Yabancı ve öteki olanları, yani "Antijen"le-ri, hastalık yapabilecek olan unsurları algılar algılamaz harekete geçerler ve diğer ilgili hücre ve organları da tehlikeden haberdar ederler. Bu haberdar etmenin farklı kademeleri vardır. Bunu alarm sistemine benzetebiliriz. Tehlikenin önemi ve boyutuna göre sarı, turuncu ve kırmızı alarm seviyeleri kullanılır. Böylece diğer ilgili ve görevli hücreler hangi seviyede hazırlık yapmaları gerektiğini öğrenirler.
Vücuda giren bakteri, virüs ve mantarlar farklı savunma hatları ile karşılaşırlar. Hastalık yapabilecek unsurlar tesbit edilir, gerekli savunma sağlanır ve saldırganla ilgili bilgiler hafızaya kaydedilir. Saldırgan tanınmayan yeni bir tip ise tekrar karşılaşılması hali için gerekli hazırlıklar yapılır.
Bağışıklık sisteminin savunma aşamaları ve çeşitliliği vardır. Savunma mekanizması vücudun dış kısımlarından iç organlara doğru bir derinliğe sahiptir.
- Mikropların vücutta karşılandıkları ilk aşama deridir. Sağlıklı bir insan derisinin rutubeti mikropların ve mantarların üreyip çoğalmasına uygun olmayacak şekilde düzenlenmiştir. Mikropların üreyip çoğalabilmesi için en az % 32, mantarların faaliyet gösterebilmesi için en az % 12 rutubete ihtiyaç vardır. Derinin en üst kısmı olan ciltte normalde bu rutubet miktarına rastlanmaz. Dikkat edildiğinde mikrop ve mantarların koltuk altı, kasıklar ve parmak aralan gibi rutubetli olan yerlerde ortaya çıktığı, yani çoğalabildikleri görülür. Belirtilen bölgelerin kuru tutulması sık sık tavsiye edilmektedir.
-Burun delikleri ve ağız içine giren mikroplar ve mantarlar, bu bölgelerde bir savunma hattı ile karşı karşıya kalırlar. Öncelikle tükürük bu mikroorganizmaların yaşamasına izin vermez. Gözyaşı bu canlıları yaşatmaz. Mukoza denilen sümüksü bir salgı ile kaplı dokular (göz içi, burun içi, avurtlar vb.) savunma sistemi hücrelerini barındırır. Mukozaya yapışan mikroplar ve mantarlar bu bölgeler için özel olarak üretilmiş olan IgA savunma hücreleriyle karşılaşırlar ve daha iç hatlara geçemezler.
- Terbezleri ve yağ bezleri de derinin savunmasına yardımcı olur. Mikropların derinin iç katmanlarına geçebilecekleri bu gedikler asitli salgılarla kapatılır.
- Solunum yollarında mikrop ve mantarların temas ettiği yüzeyler özel kirpiksi hücrelerle kaplıdır. Bu yüzey hücreleri salgılarıyla ve bu salgıların özel bileşimiyle mikropların ve mantarların girişini engeller.
- Ağızdan geçip mideye ulaşabilen hastalık yapıcı unsurlar burada çok güçlü olan mide asiti ile karşılaşırlar ve yok edilirler.
- Vücudun dış kısmında ve mukozada bulunan faydalı mikroorganizmalar mikrop ve mantarların yaşamasına, barınmasına engel olurlar. Bunu köpeğin de kurt cinsi olmasına rağmen bizi kurda karşı korumasına benzetebiliriz. Aynı olaya
barsaklarda da rastlarız.
Bağışıklık sisteminin savunma gücünde görev alan çok sayıda ve birbirinden çok farklı donanımlara sahip hücreler vardır. Bu hücreler birbirine bağımlı, ahenk içinde ve dengeli çalışırlar. Bu hücrelerden bazıları istihbarat görevini yürütür ve diğer hücreleri saldırganın (mikrop, mantar) özellikleri konusunda bilgilendirirler. Savunma gücünün bazı hücreleri saldırganı hareket edemez ve zarar veremez hale getirir. Bu işlemi daha önce belirtilen antikor yardımıyla yapar. Etkisiz hale getirilmiş olan saldırgan diğer özel görevli hücreler tarafından yokedilirler. Vücudun savunma gücünün işleyiş biçimini biraz yakından tanımak için savunmada görevli hücre tiplerini ve görevlerini bilmekte yarar vardır. ( Çörek otu Kitabı , Çörek otu kitabı fiyatı , şifa kaynağı çörek otu kitabı , Helal Gıda Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi )
İÇİNDEKİLER
I. BÖLÜM: GENEL BİLGİLER
1. Çörekotu Bitkisi
1.1 Çörekotu ürünleri
1.1.1. Çörekotu Tohumu
1.1.2.Çörekotu Yağı
1.1.3.Çörekotu Esansı
1.2.Çörekotu İçerisindeki Etkili Maddeler
1.3.Çörekotunun Etkileri
2. Bağışıklık Sistemi, Vücudun Savunma Gücü
3. Çörekotunun Etki Şekli
3.1.Çörekotu Yağları: omega-3, Omega-6, omega-9
3.1.1.Fosfate yağlar
3.1.2.Glikolipidler
3.2.Çörekotu Esansı
3.3.Vitaminler
3.4.Enzimler
3.5.Mineral Maddeler
3.6.Proteinler
3.7.Sinerji Etkisi
II. BÖLÜM: ÇÖREK OTUNUN KULLANIMI
1. Genel Kullanım Esasları
1.1. Çörekotu Tohumu
1.2. Çörekotu Yağı
1.3. Çörekotu Esansı
2. TEPEDEN TIRNAĞA ÇÖREKOTU KULLANIMI
- ÇÖREKOTU TARİHİ
- ÇÖREKOTU VE GÜNÜMÜZ İNSANI
-
VÜCÜDÜ ZEHİRLERDEN TEMİZLEME
2.1. Kafa Bölgesi.
2.1.1. Beyin ve Sinirler
2.1.2. Baş Ağrısı
2.1.3. Göz Ağrısı
2.1.4. Diş Ağrısı ve Dişeti iltihabı
2.1.5. Kulak Ağrısı
2.1.6. Burun
2.1.6.1.Sinüzit.
2.1.6.2.Koku Duyusunun Geliştirilmesi
2.1.6.3.Nezle, Grip, Soğuk Algınlığı
2.2. Akciğerler
2.2.1.Polen alerjisi
2.2.2.Astım
2.2.3.Bronşit
2.2.4.Öksürük
2.2.5.Balgam Söktürme
2.2.6. Akciğer İltihaplanması
2.2.7' Sigara içenler
2.3. Kalp ve Damar Sistemi
2.3.1. Kalp Sağlığı
2.3.2. Yüksek Tansiyon
2.3.3. Kolestrol
2.3.4. Basur
2.4. Sindirim Sistemi
2.4.1. Mide
2.4.2. Bağırsaklar
2.4.3. Gaz Oluşumu
2.4.4. Karaciğer
2.4.4.1. Şeker Hastalığı
2.4.5. Pankreas, Safra kesesi, Dalak
2.5. Böbrekler ve Mesane
2.5.1. Böbrekler
2.5.2. Mesane
2.5.3. Prostat
2.6. Kemikler ve Eklemler
2.6.1. Kemikler
2.6.2. Eklem Romatizması
2.6.3. Kaslar
2.7. Deri, Cilt
2.7.1. Sivilce (Akne)
2.7.2. Çil, Cilt Pullanması, Döküntü
2.7.3. Egzama, uçuk
2.7.4. Mantar Hastalıkları
2.7.5. Yaralanmalar, Ezik
2.7.6. Parazitler ve Haşere Sokması
2.8. Kadın Hastalıkları
2.9. Cinsel Yaşam
2.10. Ergenlik Çağı
2.11. Çocuk Sağlığı
2.12. Kanser HastalıklarI
2.12.1. Kanserden Korunma
2.12.2. Kanserle Mücadele
2.13. Ruh ve Beden Sağlığı
Stres, Uyku Bozuklukları
Kronik Yorgunluk, Halsizlik Ruhsal Sıkıntı ve Bitkinlik
2.13.1. Beslenme
2.13.2. Ruh ve Beden Tedavileri
2.13.2.1. Rahatlama yolları
2.14. Saç ve Cilt Bakımında Çörekotu
2.14.1. Saç Bakımı
2.14.2. Cilt Bakımı
2.14.3. Tırnak Bakımı
2.15. Mutfakta Çörekotu
Helal Gıda Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi yayınları Dr. Ahmet Toptaş Çörek Otu Tepeden Tırnağa Şifa Deryası kitabı tanıtımı bitti.