Edebüd Dünya Ved Din İlk Harf

Fiyat:
450,00 TL
İndirimli Fiyat (%33,3) :
300,00 TL
Kazancınız 150,00 TL
Havale / EFT:
291,00 TL
84,75 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo

  Kitap              Edebüd Dünya Ved Din, Dünya ve Din Edebi
  Yazar             İmam Maverdi
  Tercüme         Ersan Urcan
  Yayınevi         İlkharf Yayınları 
  Kağıt - Cilt      2.Hamur kağıt - Ciltli   
  Sayfa - Ebat   760 sayfa - 16x22 cm

 
 
İlk Harf Yayınevi tarafından yayınlanan, İmam Maverdi nin yazdığı Edebüd Dünya Ved din, Dünya ve Din Edebi kitabını incelemektesiniz.
Edebüd Dünya Ved Din kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2

  
  
        TAKDİM
 
Muhterem Okuyucu!
 
İslâmî temel eserleri neşretmeyi gaye edinen yayınevimiz, eliniz­deki kitabı çıkarmaya Allah Teâlâ'nın tevfik ve inayetiyle muvaffak olmuştur.
 
Akıl, ilim, din, dünya ve nefsin edebi bölümleri olmak üzere 5 bö­lümden meydana gelen eser, sade ve açık bir dil ile arapça aslından, aslına sadık kalınarak tercüme edilmiştir.
 
Eserde geçen âyet, hadis, kelâm-i kibar ve bazı Arap şairlerin söylediği şiirlerin tam metni ve tercümesi verilmiştir. Böylece hem metin ve hem de tercümesini okumak suretiyle kastedilen mana da­ha kolay anlaşılacaktır. Ayrıca arapçaya âşinâ olanların eserden da­ha fazla istifade etmeleri sağlanmış olacaktır.
 
Her müslümanın bilmesi gereken dinî, ilmî, ahlâkî, içtimaî mev­zuları işleyen kitap İslâm'ın özünü kendisinde toplamaktadır. Bu ba­kımdan eserin bütün müslümanlara faydalı olacağı kanaatındayız.
Gayret ve çalışma bizden, tevfîk Allah'tandır.
 
Hamd, âlemlerin rabbı olan Allah'adır. Resûlullah (S.A.V.)a, âli­ne ve ashabına salât-ü selâm olsun.

 
İLK hARF YAYINEVİ - Çelik Yayınları
 

 
      MÜELLİFİN ÖNSÖZÜ
 
Kadî Ebû Hasan Ali b. Muhammed b. Habib el-Basrî el-MÂVERDÎ — Allah rahmet eylesin — diyor ki: Faziletlerin ve nimetlerin yegâne sahibi Allah'a hamd ol­sun! Resullerin ve Nebilerin (Peygamberlerin) sonuncusu H z . Mu­hammed (S.A.V.)  Efendimiz'e, O'nun âline ve takva sahibi olan ashabına salât olsun!
 
Bilinen bir gerçektir ki, matlûb (taleb edilen) un şerefi neticele­rinin şerefinden dolayıdır. Ve matlûbun kıymetinin büyüklüğü de, faydalarının çokluğu nisbetindedir. Ve faydaları nisbetinde de mat­lûba ehemmiyet vermek lâzımdır. Ve gösterilen ehemmiyet nisbetin­de de semereleri elde edilir.
 
Bütün işler içinde kadir ve kıymeti en yüksek; fayda ve menfaa­ti en umûmî olan, din ve dünya istikametinin (dosdoğru olmasının); dünya ve âhiretin intizam ve selâmetinin bağlı olduğu işlerdir. Çün­kü ancak dinde istikamet bulmakla ibadetler sahih olur ve dünya işlerinin H a k k'ın rızasına uygun olmasıyle saadet (mutluluk) tam olur.
 
Bundan dolayı ben bu kitabımla, ne kısa, ne de uzun belki iki­sinin arasında en uygun bir yol tutarak din ve dünyanın âdabını göstermeye ve kısaca beyan edilmiş hallerini ayrıntılı olarak açıkla­maya yöneldim. Gerçeklerin kolay anlaşılmasına ve gizli kalmama­sına vesile olur düşüncesiyle bu kitabımda fıkıh âlimlerinin tesbitlerini ve edebiyatçıların ustalıklı sözlerini biraraya getirdim. Bunla­ra Allah ' in Kitabı'ndan ve Resulullah (S.A.V.) in Sünneti'nden gereken mesnedleri gösterdikten sonra da filozofların mi­sallerinden, belâğatçıların edebiyatından ve şâirlerin sözlerinden ör­nekler verdim. Çünkü insanların kalbi, bir üslûptan bıkar ve değİşik üslûblara rağbet eder.   

Hz. Ali b. Ebi Tâlib    (R.A.) buyuruyor ki :
«Bedenler yorulduğu gibi kalbler de yorulur. Şu halde kalblere yeni yeni hikmet gerçeklerini hediye ediniz.» Bu itibarla değişik üslûb, matlûbu (aranılanı) bulmak için bir yerden diğer bir yere geç­meye benzemektedir. (Mekân değişikliği insanın ruhuna neşe ve fe­rahlık verdiği gibi, ilmî hakikatler hususunda da değişiklik ve yeni­lik insanın fikrine genişlik ve açıklık getirir.) Bundan dolayıdır ki, (Abbasî Halifesi) M e ' m un (M. 786 - 833) (ülke işlerini düşünür­ken) sarayında çok gezinip yer değiştirirdi ve Ebû Utahiye'-nin — Allah   rahmet eylesin — şu beytini (tekrar tekrar) okurdu.

«Tefekkür kuvveti düşünme şuasında yorulunca onu, bir yerden diğer bir yere geçmekten başka bir şey dinlendiremez.»
 
Bu kitabın ihtiva ettiği bahisleri beş bölüm üzerine tertib ettim :
 
Birinci bölüm, aklın  iyiliği  ve  nefsin  kötülüğü  beyanı  hakkın­dadır.
 
İkinci bölüm, 'İmin edebi beyanı hakkındadır.
 
Üçüncü bölüm, dinin edebi beyanı hakkındadır.
 
Dördüncü bölüm, dünyanın edebi beyanı hakkındadır.
 
Beşinci bölüm, nefsin edebi beyanı hakkındadır.
 
Ben, ancak Yüce Allah' tan güzel yardımını ve İlâhî muhafazasını O'nun inayet ve dileğiyle niyaz ederim. Zaten yardım­cı ve koruyucu olarak  Yüce  Allah bana yeter.
 
 
          ÖNSÖZ

Bu kitabın yazarı Ebû Hasan Ali b. Muhammed b. Habîb el-Mâverdî el-Basrî, İslâmî fikrin önder­lerinden bir mütefekkir ve Şafiî mezhebinin en büyük fakihlerinden hafız (mezhebe tamamen vakıf) bir fakîh ve Abbasî devletinin ön­de gelen siyaset adamlarından bir şahsiyet ye usta, olgun fikirli, açık üsluplu bir edîbtir. M â v e r d î, İslâm kültürünün çeşitli dalla­rında müslümanlara bir çok seçkin eserler bırakmıştır.
 
  
        MÂVERDÎ'NİN HAYATI
 
  M â v e r d i, Hicrî: 346 (Milâdi: 974) da doğmuş ve yine Hicrî: 450 (Miladî: 1058) de vefat etmiştir. O, İslâm kültürünün en parlak asrında yaşamıştır. O devirde Abbasî devleti ilmî gelişmenin yüksek bir derecesine ulaşmıştı. O devirde Abbasî devletinde çeşitli kültürlerin semeresini toplamış ve İslâm kül­türü ile, müslümanlara ulaşan eski milletlerin kültürünü birleştir­miş ve çok emsalsiz âlimler yetişmişti.
  
 
         MÂVERDÎ'NİN KÜLTÜRÜ
 
 Maverdi, ilk tahsilini Basra'da yaptı. Orada Ebû Halife Fadlb. Hubâb el-Cümhî' nin talebesi hadis ve lügat âlimi Hasan b. Muham­med el-Cebelî ile Muhammed b. Adiyy b. Zühar el-Makrî, Muhammed b. Mualla el-Ezdî ve Ca'fer b. Muhammed b. Fadl el-Bağdadi'nin de dahil bulundukları bir cemaattan hadis dersini aldı. M â verdi, Basra'da fıkıh dersini de Ebû Kasım Abdülvâhid b. Kadî Muhammed el-Saymerî' den oku­du. Sonra ilim tahsili için Bağdad'a gitti. Bağdad'da, Hicri: 406 yı­lında vefat eden Üstad Ebû Hamid Ahmed b. Tahir el-İsfererâyini ile buluşup mezun oluncaya kadar kana kana O'ndan fıkıh dersini aldı.
 
Elimizde bulunan biyografi kitapları, Maverdi nin Basra ve Bağdad'da fıkıh ve hadis dışında tahsil ettiği diğer ilimleri zikretmemektedir. Çünkü hadis ve fıkıh; okutulan ilimlerin en kıymet­lisi ve belki bütün İslâmî ve Arabi ilimlerde ihtisas sahibi olmak is­teyenler için umûmî kültürün temeli idiler. Biz Maverdi nin üstadlarından yukarıda adlarını zikrettiğimiz zatların dışında kim­seyi tanımıyoruz. Ancak kitapları* O'nun edebiyat, şiir, nahv, felse­fe ve sosyal ilimleri gayet iyi bildiğini göstermektedir. Bu itibarla Mâverdi bu ilimleri okumuş ve biyografi kitapları adlarından söz etmiyorsa da bir çok üstadlardan ders almış olmalıdır. Maverdi nin, te'lifte şaşılacak derece çeşitlilik ve yenilik meydana getir­mesi, O'nun İslâmî ve İslâmî olmayan ilimlerde ileri bir seviyede ol­duğunu göstermektedir.
 
  

MAVERDİ' NİN KADILIK YAPMASI
 
 
Maverdi 'nin haya­tından, O'nun bir çok şehirlerde kadılık ve Nisabur'a bağlı Ustuva bölgesinde de başkadılık yaptığını öğreniyoruz. Yakut, El-Mu'cem'de belirttiğine göre, bu bölgenin doksan üç köyü vardı. Bölge merkezi de Habuşan idi. Maverdi, Bir çok yerleri gezdikten sonra Bağdad'a dönmüş ve orada yıllarca ders okutmuştu. Bu arada Basralı üstadlarmdan hadis rivayet etmiş; Kur'an tefsir etmiş; fıkıh, usulu'l-fıkıh ve edebiyat derslerini vermiş ve çok sayıdaki eserlerini yazmıştır.
 
Maverdi, daha sonra Hicrî: 381'den 422'ye kadar Bağdad'daki devlet adamları ile Büveyhoğulları arasında sefirlik yapmış ve bu vesile ile Abbasî Halifesi ve Büveyhoğulları nezdinde yüksek bir mevki ve itibar kazanmıştır.
 
  
   MÂVERDÎ'NİN HÜKÜMDARLARA BOYUN EĞMEMESİ
 
Büveyhoğulları'ndan Celalüddevle, Hicrî: 429 tarihinde lakabı­nın yükseltilmesini Abbasî Halifesi'nden istemesi ve Halife'nin de O'na «Şahinşâh» yani «Hükümdarlar hükümdarı» lakabını vermesi üzerine Bağdad fıkıh âlimleri bu lakabı almanın caiz olup olmadığı hususunda ihtilafa düştüler. Kadı Ebû Tayyib et-Taber î' nin de dahil bulunduğu bir grup âlim bunun caiz olduğuna fet­va verdi. Maverdi ise bunun caiz olmadığına fetva verdi ve Celalüddevle ile aralarında bulunan sevgi ve dostluk bağ­larını kopardı. Bunun üzerine Celalüddevle, Maverdi 'yi yanına çağırtıp kendisine şöyle hitab etti: «Ben kesin olarak bi­lirim ki, eğer birinin hatırı için gerçeklerin hilafını söyleseydin, ara­mızda bulunan dostluk ilişkilerinden dolayı benim hatırım için söy­lerdin. Seni buna ancak dinî anlayışın zorlamıştır. Bundan dolayı be­nim yanımda senin itibarın daha da arttı.»
 
 
    MÂVERDÎ'NİN TALEBELERİ
 
Biyografi kitapları, Maverdi 'nin bunca çok talebelerinden ancak iki tanesini zikretmektedir: Bi­rincisi — ki, en meşhurlarıdır — zamanındaki Muhaddislerin reisi, Bağdad hatibi, «Tarih-i Kebir» sahibi Ahmed b. Ali b. Sa­bit (H. 392 - 463)tir. İkincisi Ebû Izz Ahmed b. Ubeydullah   b.   Kâdeş' tir.
 
  
HATİBİ BAĞDADÎ AHMED B. ALİ'NİN MÜELLİFİ MÜTEMED GÖSTERMESİ
 
Maverdi ' nin, talebelerinin nazarındaki mev­kiini belirten sözlerden biri de H a t i b' in «Bağdad tarihi»nde cild: 13, sayfa: 102'de bulunan şu sözleridir:
 
« Maverdi olarak tanınan Ali b. Muhammed.b. Habib Ebû Hasan el-Basrî, Şafiî fakîhlerinin ileri gelenlerinden biri idi. Kendisinin Usulu'l-fıkıh, Fıkıh ve diğer ilim­lerde birçok eserleri vardır. Bir çok şehirlerde kendisine kadılık va­zifesi verilmiştir. Bağdad'da Za'ferânî Caddesinde oturmuştur. Bu­rada Ebû Halife el-Cümhî' nin talebesi Hasan b. Ali b. Muhammed el-Cebelî ile Muhammed b. Adiyy b. Zuhar el-Makrî, Muhammedb. Mualla el-Ezdî ve Ca'fer b. Muhammed b. Fadl e l - B a ğ d a d i' den   hadîs rivayet etmiştir.
 
Ben O'ndan dinlediklerimi yazdım. Kendisi mutemed bir âlim idi. Hicrî; 450 yılında Rebiülevvel ayının sonlarında salı günü vefat etmiştir. Vefatının ertesi günü Bab-ı Harb mezarlığında defnedilmiştir. Ben, şehrin ulu camisinde cenaze namazını kıldırdım. Maverdi,   vefatında seksen altı yaşında idi.
 
 
MÂVERDÎ'NİN KİTAPLARI VE TELİFLERİ
  
 
Ebu Hasan Maverdi ' nin kitaplarından ancak oniki tane kadar az bir mik­tarı bize ulaşmıştır. Bu kitapları üç gruba ayırmak mümkündür:
 
1) Dinî kitaplar,
2) Siyasî ve sosyal konulu kitaplar,
3) Lügat ve ede­biyat kitapları.
 
  
    DİNİ KİTAPLARI
 
1 — Kitabü't-Tefsir. Bu eser, Kitabü'n-Nüket Ve'l-Uyûn adıyle tanınmaktadır. Basılmamış olan bu kitabın el yazmasının bir nüs­hası Fas'ta Câmiü'l-Karaviyyîn Kütüphanesinde, bir nüshası İstan­bul'da Kılıç Ali Kütüphanesi'nde, bir nüshası yine İstanbul'da Köp­rülü Kütüphanesi'nde ve bir nüshası da Hindistan'da Rampur'da bu­lunmaktadır.
 
MÂVERDÎ'NİN KİTAPLARININ KENDİ SAĞLIĞINDA ORTAYA ÇIKARILMADIĞI HUSUSUNDA SÖYLENENLER
  
1-İbn-i Hıllikân ve Sübkî' nin anlattıklarına göre, bir tarihî rivayet, Maverdi nin , kitaplarını kendi sağlığında halk arasında yaymadığını ve ancak vefatından sonra bir talebesi kitaplarını yaydığını göstermektedir. Fakat hakikatta bu rivayet çok şüphelidir. Çünkü bu rivayet mechûl ve belirsiz bir şahsa isnad edil­mektedir. Biz, Maverdi nin kitaplarının vefatına kadar ka­palı ve mechûl kaldıklarını zannetmiyoruz. Bazı âlimlerin, Maverdi nin kitaplarını sağlığında kendisinden dinlediklerini sa­rahatle belirtmeleri ve Hatib-i Bağdadî' nin de: «Ben Mâverdî'den dinlediklerimi yazdım. Kendisi mutemed bir âlim idi.» demesi de, bu görüşümüzü te'yit etmektedir. İddia edilen bu ri­vayet, M â v e r d î' nin bazı kitapları hakkında doğru olabi­lir ki, o da yalnız Kitabü'l-Havi'dir. Belki Müellif, bu kitabın ha­cimli olması dolayısıyle tekrar gözden geçirip gerekli tashih ve dü­zeltmeleri yapmak için bazı işlerinin bitmesini beklemiş ve bu fır­satı elde etmek için bu işi bir süre geciktirmiştir; fakat bu iş ken­disine müyesser olmamıştır.
 
2- Kitabü'l-Havi'l-Kebir. Bu eser, yirmi bölümden fazla geniş­çe ve büyük bir Şafiî fıkhı kitabıdır. Yazar, bu kitabın dört bin yap­
raktan oluştuğunu söylemektedir. Kitabın el yazması bölümleri, do­ğu ve batı ülkelerinde dağınık halde bulunmaktadır. Arap devletlerinde üniversitelerin kültür idaresi, dağınık halde bulunan bu bölümleri, bulunabildikleri yerlerden filme alıp bir araya getirmek için çalışmalar yapmaktadır.
 
Biz, Müellifin bu kitabı El-Havi'l-Kebir (yani büyük Havi) di­ye adlandırmasının faydasını anlamıyoruz. Meğer ki, Yazar'ın «El-Havi» veyahut «El-Havi's-Sağîr» (yani küçük Havi) adiyle başka bir kitabı daha olsun. Yoksa «Kebir» (yani büyük) vasfının bir yararı yoktur. Belki de bu vasıf, Müellifin Şafiî fıkhında El-Hayiil-Kebir'den derleyip özetlediği ve Kitabü'l-Iknâ' diye tanınan bir kitabı ile bu kitabının karıştırılmamasına işarettir. Çünkü Kitabü'l-Iknâ', kısa olmasına rağmen Kitabü'l-Havi'l-Kebir'deki bölümleri ihtiva etmek­tedir.
 
3- Kitabü'l-İknâ'. Bu kitap, EI-Hâvi'l-Kebir'in özetidir. Yazar, bu kitabın kırk yapraktan ibaret olduğunu söylemektedir. Mâverdî, bu eseri Halife El-Kadir'in talebi üzerine kaleme almıştır. Ve bu eserle Halife' nin takdir ve hüsn-ü teveccühü­ nü kazanmıştır.
 
Yakut,    İrşadü'l-Erib İlâ Ma'rifeti'l-Edîb kitabının Dârü'l-Me'mûn baskısının cilt.- 15, sayfa •. 53 - 54'de şöyle demektedir :
Muhammed b. Abdülmelik el-Hemezânî, babasının kendisine : « Maverdi den dinledim, dedi ki: Ben fıkıh ilmini dört bin yaprakta tafsilatlı olarak açıkladım ve kırk yaprakta da özetledim» dediğini nakletmektedir. Maverdi fı­kıh ilminin tafsilatlı olarak açıklandığı kitaptan El-Hâvi'l-Kebir ki­tabını ve fıkıh ilminin özetlendiği kitaptan da Kitabü'l-Iknâ'ı kastet­mektedir.
 
Yakut, adı geçen İraşdü'l-Erîb ilâ Ma'rifeti'l-Edîb kitabı­nın cilt: 15, sayfa : 54'de de şöyle demektedir :
 
Basralı bir zatın yazdığı bir kitapta şunları okudum : «Abbasî halifelerinden El-Kadır Bi'llah, kendi zamanında dört mezhebten müslümanlarm dört imamına, kendi mezheblerinde birer muhtasar kitap yazmalarını emretti. Bunun üzerine M â v e r d î, H a l i f e ' ye El-Iknâ' kitabını, Ebû Hüseyin el-Kudûrî de Ebû Hanife mezhebinde meşhur Muhtasarını (Kudûrî kitabını) ve Kadı Ebû Muhammed Abdülvehhab b. Muhammed b. Nasr el-Mâlikî de bir muhtasar kitap yazdılar. Ah m e d  b. Hanbel "mezhebinde ise kimin H a l i f e ' ye ne yazdığını bilmiyorum. Ve bu kitaplar Halife'ye arzedildi. Bunun üzerine Halife' nin teşrifatçısı, baş kadı M â v e r d î' ye gidip Halife' nin kendisine : «Sen dinimizi bize muhafaza ettiğin gibi Allah da dinini sana muhafaza eylesin» dediğini bildirdi.

M â v e r d î, mezheb müctehidlerinden idi. Yukarıda Y a k u t' un sözlerinde adı geçen kitabın sahibi diyor ki: «Baş kadı Mâverdi, (mirasın taksiminde) zevi'l-erham (uzak akrabalar) hakkında ayrı bir yol tutmuştu: Yakın ve uzak zevi'l-erhâme miras­tan eşit pay veriyordu. Bu görüş, bazı mütekaddimin âlimlerinin de mezhebidir. Bir gün E ş - Ş i n i z î, kuru hurma satıcıları ile be­raber M â v e r d î' nin memleketine uğradı ve O'nun bulundu­ğu mescide girip iki rek'at namaz kıldıktan sonra M â v e r d î' ye dönüp: «Ey üstad, eski müctehidlere tâbi ol, bid'at çıkarma» dedi. Bunun üzerine Maverdi de : «Hayır ben ictihad ediyorum, tak­lit etmiyorum» diye cevap verince, E ş - S i n i z i ayakkabısını gi­yip oradan savuştu.
 
  
MÂVERDÎYE BAŞKADI LAKABININ VERİLMESİ
  
 Maverdi fıkıh ilminde derin bilgilere sahib olduğu için kendisine «Başkadî»
 
lakabını vermişlerdir.    Y ak u 't,   yazmış olduğu   Maverdi 'nin hal tercemesinin baş tarafında şöyle demektedir:
Basra'h Maverdi nin künyesi Ebû Hasan ve lakabı da başkadı'dır. Bu lakab kendisine Hicrî: 429 tarihinde verilmiştir. Ebû Tayyib et-Taberî ve Es-Saymerî gibi bazı fakîhler, Celalüddevle b. Behâüddevle b. Adudüd-devle' nin «Şâhinşâh» (hükümdarlar hükümdarı) lakabını alma­sının caiz olduğu hakkında fetva yazmış iken Maverdi nin bu lakabı almasına karşı çıkıp bu lakabın hiç kimseye verilmesinin caiz olmadığını söylediler. Ancak onların sözüne bakılmadı ve Maverdi vefatına kadar bu lakabla çağırıldı. Sonra günümüze kadar ka­dılara bu lakab verilmeye devam edildi.
 
Bundan sonra Yakut diyor ki: «Örfe göre, bu lakabı alan kimsenin «kadılar kadısı» lakabını alan kimseden aşağı olması şart­tır. Yoksa aslında başkadının mertebece daha yüksek olması gerekir.
  
 
ÂLİMLERİN, MÂVERDÎ'NİN İLMİNİ VE FIKHINI TAKDİR ET­MELERİ
 
 
Âlimler, büyük âlim ve fıkıhçı Ebû Hasan Maverdi yi çok övmüşlerdir. Bağdadlı Ebû Bekr el-Hat î b, Bağdad Tarihi'nin cilt: 13, sayfa: 102'de şöyle demektedir: «Mâverdi, Şafiî fakîhlerinin ileri gelenlerindendir. Fıkıh, usulu'l-fıkıh ve diğer ilim dallarında bir çok eserleri vardır. Kendisi mutemed bir âlimdir.»
 
Şafiî fakîhlerinden büyük bir âlim olan Ebû İshak e ş -Şirazî de Mâverdi hakkında diyor ki: « Maverdi, Basra'da ve Bağdad'da yıllarca fıkıh, usulu'l-fıkıh ve edebiyat ders­lerini vermiştir. Mâverdi, mezhebinde hafız ve tam vukufiyet sahibi idi.»
İbn-i Hallıkân da Vefiyyatü'l-A'yân kitabının Hicrî: 1310 tarihli El-Meymeniyye baskısının cilt: 1, sayfa: 326'da Mâ verdi hakkında şöyle demektedir: « Maverdi, Şafiî fıkıh âlimlerinin ileri gelenlerinden ve büyüklerinden idi. Ve mezhebini hıfzetmişti. Şafiî fıkhında Kitabü'l-Hâvî adında bir eseri vardır ki, O'nu okuyan herkes, Maverdi ' nin Şafiî mezhebinde derin bil­gilere ve tam vukufiyete sahib olduğuna şehâdet eder.»
 
Tâcüddin es-Sübkî de Tabakatü'ş-Şafüyyeti'l-Kübrâ kitabının Hicrî: 1314 tarihli Kahire-Hüseyniyye baskısının cilt: 3, say­fa : 303'de Mâverdi hakkında şunları söylemektedir: «Mâ­verdi diye bilinen kadri yüce, mertebesi yüksek imam : Ali b. Muhammed b. Habîb Ebû Hasan, büyük bir imam idi. Şafiî mezhebinde üstünlüğü ve diğer ilimlerde de mehâreti vardı.»
 
— Kitabü Edebi'l-Kadî. Bu kitab basılmamıştır. Eserin el yaz­ma bir nüshası İstanbul'da Süleymaniye Kütüphanesinde bulun­maktadır.
— Kitabü A'lami'n-Nübüvve, yani peygamberlik alâmetleri. Bu kitabın el yazma bir nüshası, Mısır'da Dârü'l-Kütüb kütüphanesin­de Kelâm ilmi: 6 rakamıyle muhafaza edilmektedir.
 
  
MÂVERDÎ'NİN SİYASİ, İDARİ VE İÇTİMAİ KİTAPLARI:
 
 
1 - Kitabü'l-Ahkâmi's-Sultaniyye. Bu eser, bu bölümdeki eser­lerinin en meşhuru olup devletin bir genel yönetmeliğine çok ben­zemektedir. Kitap, hilafete liyakat, halife seçilecek kimsede aranan şartlar ve halifenin hükmettiği vilâyetler bakımından devletin esas­larını ihtiva etmektedir. Bu kitap aynı zamanda vezirlik, vezirliğin nevileri, kadılık, emirlik, cezalar, hadler, cizye, muhasebe ve kontrol gibi hususlarla dinde bir aslı olup da bunların birine dayanan özel yönetimin ayrıntıları gibi devlet nizamından bahsetmektedir. Bu eser Mısır'da defalarca basılmıştır. Daha önce de Avrupa'da basıl­mıştır. Doğu ve batı ülkelerinde ve Mısır'da bu kitabın el yazma bir çok nüshaları bulunmaktadır. Bu kitap M â v e r d î' nin yeniliklerindendir. Maverdi nin bu eserinde konu edilen bu hü­kümler, daha önce fıkıh kitaplarının bazı bölümlerinde dağınık hal­de bulunuyorsa da, her halde Maverdi den' evvel bir te'lifi devletin siyasî ve idarî işlerine tahsis etmiş başka bir âlim yoktur. Kanaatimizce bir kitabı o hükümlere tahsis etmesini aklına getiren, yukarıda sözü geçen Şafiî fıkhındaki El-Hâvi'l-Kebir kitabı için top­ladığı bol dokümanlar olmuştur. Mâ verdi' nin, kitabında be­yan ettiği İslâm devletinin nazariyelerinin ve idarî teşkilatlarının in­celenmesine, müsteşrikler ve Avrupalı araştırmacılar büyük ilgi gös­termişlerdir. Alman müsteşrik Brockelmann (Brokilman) (1868-1956), Tarihu Edebil-Luğatil-Arabiyye adlı kitabında ve Dairetü'l-Maarifi'l-İslâmiyye kitabının Mâverdi hakkındaki maka­lesinde bu Müsteşriklerin ve araştırmacıların adlarını ve araştırma­larını zikretmektedir. Kanaatimce Müsteşriklerden bu konuda en son yazı yazan, Mısır «Arap Dil Kurumu» üyesi Profesör Ceb'tir. Profesör Ceb, Hindistan'da yayınlanan İslâmik Kelşer dergisinin Mayıs 1937 tarihli sayısında Ebû Hasan Mâverdi nin İslâm Hilafeti nazariyesi hakkında ingilizce bir makale ya­yınlamıştır.
  
 
MÂVERDİ VE EBÛ YALA EL-HANBELÎ:
 
Maverdi bu kitabıyla siyasî ve idarî ilimlerde eser yazan ilk müslüman müellif-
 
lerden sayılmaktadır. M â v e r d i' nin muasırı olup Hicrî: 458 yılında vefat eden Kadı Ebû Ya'lâ Muhammed b. Hüseyin el-Ferrâ' da, O'nun bu sahadaki te'lif çalışma­larına katılarak O da El-Ahkâmü's-Sultaniyye adiyle bir kitap yaz­mıştır. Ebû Ya'lâ, bu kitabında İmam Ahmed b. H a n b e l mezhebine göre hükümleri zikretmiştir. Bu kitab, 8 Ara­lık 1938 tarihinde Kahire'de «Mustafa el-Bâniel-Halebi ve Oğulları Matbaası»nda basılmıştır. El-Ezher âlimlerinden ve «Ensarü's-Sünneti'l-Muhammediyye (Hz. Muhammed Sünnetinin Yardımcıları) Cemaati»nin reisi, büyük âlim Profe­sör Hamid el-Fakî de bu eseri tashih edip ona bir mu­kaddime yazmıştır. Büyük Üstad Hamid,kitaba yazdığı mu­kaddimesinde her iki kitabın aynı adı taşıdığına hayretini izhar et­tikten sonra diyor ki: «İnsan, her iki müellifin (yani M â v e r d î ve Ebû Ya'la'nın) de aynı ibareyi kullandıklarını görünce daha da şaşırır. Ancak Ebû Ya'la, İmam Ahmed mez­hebinin ayrıntılarını ve rivayetlerini zikretmektedir. Ayrıca Ebû Ya'la' nın kitabı büyük hacimli olup 292 sayfadan ve M â v e r -d î' nin kitabı da orta hacimli olup 224 sayfadan oluşmaktadır. An­cak M â v e r d î' nin tercihli tarafı, O'nun bu konuda daha önce te'lif etmesi ve bir kısmını burada zikredeceğimiz siyaset konulu başka kitaplarının bulunmasıdır.
 
— Kitabü Nasihati'l-Mülûk. Bu kitap şimdiye kadar basılmamıştır. Kitabın el yazması bir nüshası Paris'te bulunmaktadır.
 
— Kitabü Teshili'n-Nazar Ve Ta'cili'z-Zafar. Bu kitap, siyaset ve hükümetlerin çeşitleri konusunda yazılmıştır. Bu eser el yazma­sı olup basılmamıştır. Bir nüshası Gavta şehrinde bulunmaktadır.
 
— Kitabü Kavanini'l-Vizare Ve Siyaseti'l-Mülk. Bu eser, Edebü'l-Vezir adiyle M. 1929da Mısır'da Darü'l-Usûr Matbaasında ba­sılmıştır.
 
Bu dört kitap, Ebû Hasan Maverdi 'yi, siyaset ve sosyoloji âlimleri arasında, dinî ilimlerin çeşitli dallarındaki mümtaz mevkiinden daha yüksek bir makama çıkarmıştır. Bu dört kitap AImanca'ya, Fransızca'ya ve bazıları Latince'ye çevrilmişlerdir. Ve Avrupa'lı bilginler bunları özenle okumuşlardır.
  
MÂVERDÎ VE İBN-İ HALDUN
 
Maverdi nin, siyaset ve idare konulu kitaplarının bahislerinden bana öyle geliyor ki, O, sos­yoloji ve tarih filozofu İbn-i Haldun' un, Büyük Tarihi'nin Mukaddime'sine koyduğu bir çok müşterek bölüm ve fasıllarda söz
 
etme imkânını hazırlayan ilk önderlerden biridir.  Bu, benim şahsî görüşümdür. Ancak bu görüşün isbatı, bu mukaddimenin dışında müstakil bir bahse muhtaçtır.
  
 
     MÂVERDÎ'NİN EDEBİ TELİFLERİ
 
 
— Kitabün Fi'n-Nahv. Yakut, Müellifin hal tercemesinde bu kitaptan söz ederek diyor ki: «Mâverdî' nin her ilimde güzel eserleri vardır. Bunlardan biri Kitabün Fi'n-Nahv'dir. Ben bu kitabı gördüm. El-Idâh hacmindedir, yahud ondan biraz bü­yüktür. El-Idâh ise, Hicri: 377'de vefat eden Ebû Ali el-Fâ-r i s î' nin nahv ilminde yazdığı orta hacimde bir kitaptır.» Biz, Mâverdî' nin   bu kitabı hakkında bir şey bilmiyoruz.
 
— Kitabü'l-Emsâl Ve'l-Hikem. Yazar Maverdi, bu ki­tapta on fasıl halinde seçme metinleri toplamıştır. Kitap, üç yüz hadis, üç yüz hikmetli söz ve üç yüz beyit şiir ihtiva etmektedir. Bu kitabın el yazma bir nüshası Leydin şehrinde bulunmaktadır.
  
El-Buğyetü'l-Ulyâ Fi Edebi'd-Din Ve'd-Dünya.
 
İşte en çok yayılıp duyulan ve günümüze kadar insanların de­vamlı baş vurduğu kitabı budur. Bu kitap, günümüzde Edeb'üd-Din Ve'd-Dünya adıyla bilinmektedir.
 
 
EDEBÜ'D-DÜNYA VE'D-DÎN
 
 
KİTABIN TARİHÇESİ: Bu kitap, Mısır'da defalarca basılmıştır. El-Emiriyye Matbaası, bu kitap üzerinde okuma ve alışma çalışma­ları yapan lise öğrencilerinin seviyesine uygun olmayan metinleri ve bölümleri çıkararak onlar için özel baskılar yapmıştır. Bu eser, da­ha önce de Avrupa'da defalarca basılmıştır. Bu kitabın el yazması bazı nüshaları Edebü'd-Dünya Ve'd-Din adiyle Berlin'de, Britanya Müzesi'nde ve Mısır'da bulunmaktadır. Ve el yazması diğer bazı nüs­haları da Mısır'da, (Madrid yakınında bir kilise külliyesi olan) Escorial'da, Fas'taki Câmiü'l-Kareviyyîn'de, Musul'da ve Hindistan'da Rampur şehrinde El-Buğyetü'l-Ulyâ Fi Edebi'd-Din Ve'd-Dünya adiy­le bulunmaktadır. Kanaatimizce bu ikinci isim, Müellifin kitabına koyduğu isimdir. Birinci isim Edebüd Dünya Ved Din ise, tercihli nakillere göre, bazı eski kâtipler tarafından konulmuş, sonra yayı­lıp şöhret bulmuştur.
 
  
KİTABIN KONUSU VE VASFI
 
 
Bu kitabın konusu. sadece ilmi açıdan ahlâk ve dinî faziletlerdir. Kitabın bir kısmı da âdâb-ı içti­maî (sosyal davranışlar) hakkındadır. Maverdi, ahlâk, kural­larını kalıtım, çevre, tabiat ve mizaç gibi ilmin teorik (nazariye) açısından incelemiyor; belki bunları iyilikleri, faziletleri teşvik eden
 
ve fanalıkları yasaklayan Kur'an ve Hz. Muhammed (S.A. V.)'in Sünnet'ine dayandırıyor. Ondan sonra bu ahlâk kurallarını, Arapların ananevi (geleneksel) âdabına ve Arap fetihlerinden sonra Arap ve İslâm âdâbıyle kaynaşan eski yabancı geleneklere dayandı­rıyor. Böylece bundan ve ondan hikmetler, öğütler, misaller, şiirler... alıyor. M â v e r d i, bu cihetlerden ahlâk konusunda eser yazan bir çok İslâm müelliflerine ve özellikle Revdatü'l-Ukalâ sahibi İ b n-i Hibban el-Büstî'ye benzemektedir. İbn-i Hibban, hadis imamlarından idi. M â v e r d î ise fıkıh imamlarından idi. Bu itibarla Kur'an ve Sünneti bilmek ile Arap ve başkalarının âda­bına vukufiyet yönünden ortak yanları vardır. Ancak Mâverdi'-nin, selefi  El-B ü s t î' den apaçık bir üstünlüğü vardır. Şöyle ki: M â v e r d i, önce dinî nasları, hikmetleri, misalleri ve şiir­leri bizzat onları kastederek getirip de sonra onlara şerh, tefsir ve delil getirmiyor; belki ahlâk konusunun genel bir tasavvurunu yapı­yor; ona sınırlar, fasıllar ve meseleler tayin ediyor; esaslarını ve ku­rallarını ayırıyor; sonra bu bölümleri ve fasılları sözleriyle ve özel incelemesiyle dolduruyor; sonra da hadis ve hikmetli sözler gibi me­tinleri getirerek kendi görüşünün doğruluğunu bunlarla te'yit edi­yor. M â v e r d i' nın bu metodu, fıkhî konuda bahsi bölümlere (bablara), fasıllara ve meselelere ayırıp zaman zaman görüşlerini te'yit edici deliller ve açık hüccetler getiren fıkıhçıların metoduna benzemektedir. Bu itibarla M â v e r d i' nin yolu, hadis, lügat vs edebiyat âlimlerinden rivayet ehlinin yolu ile araştırmalarında mut­lak olarak naslara dayanmayıp, belki mantık, tecrübe ve müşahede­ye dayanan nazariyeci araştırmacıların yolu arasında orta bir yol­dur.
 
Müellif Mâverdî, bu kitabını beş bâb (bölüm) e ayır­mıştır. Birinci bölüm, aklın iyiliği ve nefsin kötülüğü hakkındadır. Bu bölümde İslâm öncesi eski felsefe nazariyeleri de yer almıştır.
 
İkinci bölümün konusunu teşkil eden ilmin edebi, hadise ve Pey­gamber Efendimiz (S.A.V.)'in zamanından M ü e ll i f' in zamanına kadar müslüman ilim nesillerinin üzerinde yarıştıkları âdaba dayanan İslâm'ın öz konularından biridir. Bazı kimseler bu ko­nu hakkında müstakil eserler yazmışlardır.
 
Üçüncü bölüm de dinin edebi hakkındadır. Dördüncü bölüm de dünya âdabı hakkındadır. Bu bölümde İbn-i Haldun'un Mukaddimesi'ndeki bahisler gibi iktisadî ve sosyal nazariyeler de bu­lunmaktadır. Beşinci bölüm ise nefsin edebi hakkındadır. «Din ede­bi» ile «nefsin edebi», Kitab ve Sünnet'e dayanan İslâm Dini'nin öz ahlâkındandır.
 
   
          MÂVERDÎ İLMİYLE ÂMİL BİR ALİMDİR
 
Müellif E b û Hasan el-Mâverdî, söz ile ameli birleştiren yüksek ahlâk sahibi zatlardandır. M â v e r d i, fıkıh âlimlerinin, Büveyh oğul­larından Celalü'd-Devle'ye hükümdarlar hükümdarı la­kabı verilmesinin caiz olduğuna fetva vermelerine karşı çıkmakla büyük cesaret göstermiştir. Çünkü bu davranışıyle o müstebid sulta­nın gazabına maruz kalmış ve Sultan ile aralarında bulunan dostluk ve bağlarını koparmıştı. Zulmün yaygın olduğu ve kimsenin zulümden kurtulmadığı bir zamanda nâibler, vezirler, kumandanlar ve valiler gibi S u l t a n' in adamlarının, üzerine çullanmaların­dan korkmadan kitabı El-Ahkâmü's-Sultaniyye'de halifeliğin, vezir­liğin ve valiliğin şartlarını din açısından yazmakla da büyük cesaret göstermiştir. Mâverdi, iki bedevi arabın, özel şartlar üzerin­de akdettikleri bir satış muamelesi hakkında kendisinden fetva iste­diklerinde de büyük tevazu göstererek suallerine her hangi bir cevap verememişti. Bunun üzerine bu iki arap, ilmi daha az bir talebesine başvurmuşlardı. Ve talebesi, istedikleri cevabı sür'atle vermişti. M â- verdi,   bu hadiseden ibret ve güzel bir ders almıştı.
 
 
             EDEBÜ'D-DÜNYA VED-DİN FAYDALI BİR KİTAPTIR
 
Edebüd Dünya VedDin kitabı, vasat insanlar için ve özellikle lise ve El-Ezher Unîversitesi'nin çalışkan öğrencileri için çok yararlıdır. Mısır Maarif Bakanlığı, bu kitabın liselerde okunmasını otuz yıldan beri tavsiye et­mektedir. Bu kitap, Mısır'da bu dalda yeni eserlerin bulunmadığı za­man liselerde okunduğu gibi, lise öğrencilerinin okuduğu yeni eser­lerin çoğaldığı şu anda da okunmaktadır. Zira bu çeşit eserleri, okul öğrencilerinden başka her gencin ve kadın, erkek her şahsın oku­ması lâzım olduğu gibi, o öğrencilerin de bunlardan mahrum bırakıl­maması lâzımdır.
 
Edebü'd-Dünya Ve'd-Din kitabına, Han Zade diye meş­hur olan Üveys Vefa b. Muhammed b. Ahmed b. Halil b. Davud el-Erzincanî (Erzincanlı) adın­da bir Türk âlimi bir şerh yazmıştır ve Hicrî: 1328 yılında İstanbul'da bastırmıştır. Üveys Vefa, yazdığı şerhte, kitapta geçen ha­dislerin rivayetini, adı geçen zatların tarihçesini ve biraz da mana­ları ve kapalı sözleri açıklamak için gayret harcamıştır. Üveys Vefa' mn şerh yazdığı asıl nüsha tam olup Bulak okul baskısın­da çıkarılan metinler ondan çıkarılmamıştır. Bu nüsha, üçüncü bir el yazması nüshası gibi sayılmaktadır. Çünkü bu nüsha, Mısır'da ba­sılanlardan farklı ve Darül-Kütüb kütüphanesinde bulunan iki el yaz­ması nüshalara uygundur. Bu şerhin adı Minhacül-Yakın Şerhü Edebid Dünya Ved Dindir.   ( edebüd dünya ve din kitap, imam maverdi kitapları, Edebüd Dünya Ved Din tercümesi, Dünya ve Din Edebi kitabı, maverdi Edebüd Dünya Ved Din fiyatı, çelik, imam maverdi kitapları , Edebüd Dünya Ved Din tercümesi )


İlk Harf Yayınevi tarafından yayınlanan, İmam Maverdi nin yazdığı Edebüd Dünya Ved din, Dünya ve Din Edebi kitabını incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786058166370
Markaİlk Harf Yayınevi
Stok DurumuVar
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.