Kitap Edebüd Dünya ved Din
Yazar İmam Maverdi
Tercüme Halit Zavalsız
Yayınevi Tahlil Yayınları
Kağıt Cilt Ivory kağıt, Termo Deri Cilt
Sayfa Ebat 816 sayfa - 17x23,5 cm
Tahlil Yayınevi Edebüd Dünya ved Din kitabı nı incelemektesiniz.
İmam Maverdi Edebüd Dünya ved Din kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı " alak "dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Edebüd Dünya ved Din
Şâfiî fıkhının önde gelen âlimlerinden, devlet ve siyaset konularına dair eserleriyle tanınan Ebul Hasan Ali b. Muhammed el-Mâverdî'nin günümüze ulaşmış eserleri içinde en tanınmışlardan biridir. Kitap genellikle bu adla anılırken bazı yazma nüshalarında el-Buğyetül -Ulyâ fi edebi'd-din ve'd-dünyâ olarak da geçer. Muhtemelen eser ilk defa bmadla yazılmışken sonradan müstensihler tarafından Edebü'd-Dünyâ ve'd-Dîn şeklinde kısaltılmış ve bu isimle şöhret bulumuştur.
Mâverdî kısa mukaddimesinde, insanın bütün faaliyetleri arasında en önemlisinin din ve dünya işlerini iyileştiren çalışmalar olduğunu belirterek bu eserde dinî ve dünyevî açıdan hayatın ölçü ve kurallarını araştırdığını ifade etmektedir.
Kitabını hazırlarken kaynak olarak Kur'ân ve Sünnet'ten, bilgelerin özlü sözleri, edebiyatçıların edebî ifadeleri ve şâirlerin şiirlerinden faydalandığını belirtmekte, bu şekilde değişik kaynaklara başvurmanın daha eğitici olduğuna dikkat çekmektedir.
Beş bölümden oluşan Edebu d-Dünyâ ve'd-Dîn'in ilk bölümü, geleneksel İslâm ahlâkının ana konularından olan akıl-hevâ çatışmasıyla ilgilidir. Bu münasebetle aklın tarifi ve mahiyeti, akıl-tecrübe ilişkisi gibi konular üzerinde durulmuştur.
"Edebül ilm" başlığını taşıyan ikinci bölümde bilginin değeri, ilim-din münasebeti, insanların ilme ve ilim adamlarına bakışı, eğitim ve öğretim metodları, kuralları, öğrenci-öğretmen münasebetleri, ilim-amel ilişkisi, ilim adamlarının ahlâkî görev ve yükümlülükleri gibi konular işlenir.
Eserin "edebü'd din" başlığını taşıyan üçüncü bölümünde genel olarak görev ve yükümlülük problemleri incelenmiştir. Buradaki din yalnızca Allah-kul ilişkisini düzenleyen bir kurum olmanın ötesinde insanların gerek Allah'a gerekse diğer varlıklara olan bütün yükümlülüklerini, münasebetlerini düzenleyen bir kanunlar sistemi olarak ele alınmıştır. Bu yükümlülüklerin temeli Kur'ân'dır; peygamberin sünneti Kur'ân'ın ortaya koyduğu ilkelere gerekli yorumları getirmiş, ilim adamları da içtihad yoluyla yükümlülüklere açıklık kazandırmışlardır.
"Edebü'd-dünyâ" adlı dördüncü bölüm eserin en önemli ve orijinal yönünü oluşturur. İnsanın sosyal bir varlık olduğu düşüncesi üzerine kurulan bu bölümde tecrübelere dayalı, tutarlı ve yaşanılabilir bir ahlâk anlayışı ortaya konmuştur. Mâverdî, sosyal uyum ve dayanışmayı insanlar arasındaki imkân farklılıklarına bağlamakta, mutlak eşitliğin ihtiyaç-yardım ilişkisini ortadan kaldıracağını, dolayısıyla toplumu yıkıma götüreceğini düşünmektedir. Dünya düzeninin tam olarak sağlanabilmesi başlıca altı şartın bulunmasına bağlıdır: Saygı ile uyulan din, güçlü bir siyasî otorite, kapsamlı adalet, genel güvenlik, yaygın refah, büyük bir ümit ve emel.
"Edebü'n-nefs" başlığını taşıyan son bölümde, ahlâk eğitiminde başkalarının bilgi-tecrübeleri
nden faydalanma ve kişisel çaba (riyâzet) şeklinde olmak üzere başlıca iki yol bulunduğu kabul edilerek geleneksel İslâm ahlâkında fazilet ve rezilet sayılan duygu ve davranışlar bu iki başlık altında geniş bir şekilde incelenmiştir.
Edebu d-Dünya ve'd-Dîn, müellifin fakîh, kadı ve edebiyatçı kişiliğinin zengin bir ürünü olup olaylardan hareketle genel kurallara giden metotla iyi hazırlanmış bir sistem içinde işlenmiş, bütün teorik ve pratik ahlâk konularının öncelikle âyet ve hadisler ışığında ele alınmasına özen gösterilmiştir.
Eserin Türkiye'de ve Türkiye dışındaki kütüphanelerde birçok yazma nüshası vardır. İlk defa İstanbul'da basılan eser (h. 1299), uzun yıllar Mısır'daki ortaöğretim kurumlarında müracaat kitabı olarak kabul edilmiş ve bu maksatla ilki 1309'da (Kahire) olmak üzere yirmiden fazla baskısı yapılmış, ayrıca Bahâüddîn el-Âmilî'nin el-Keşkûl adlı eserinin kenarında iki defa basılmıştır. İlk ilmî neşri ise Mustafa es-Sekkâ tarafından yapılmıştır (Kahire, 1950). Daha sonra birkaç defa baskısı yenilenen bu neşirde nâşirin genişçe bir tanıtma yazısı da bulunmaktadır. Burada müellifin hayatı, ilmî şahsiyeti ve başlıca eserleriyle Edebu d-dünya ve'd-din hakkında bilgi verilmiştir.[1]
Eserin yegâne şerhi Üveys Vefâ b. Muhammed el-Erzincânî tarafından yapılmıştır (1327/1911, Sultan Reşâd dönemi) ve Minhâcü'I-Yakîn şerhü Edebi'd-Dünyâ ve'd-Dîn adını taşımaktadır. Bilindiği kadarıyla Türkçe'ye ilk tercümesi de Bayezid dersiamlarından Bergamalı Cevdet tarafından Edebü'd-Din ve'd-Dünyâ Tercümesi adıyla (1327/1911) yapılmıştır.
Yaşar Çalışkan, Edebü'd-Dünyâ ve'd-Dîn' sonundaki "edebü'n-nefs" adını taşıyan beşinci bölümün bir kısmını kapsamayan Bergamalı Cevdet tercümesini (Edebü'd-Din ve'd-Dünyâ Tercümesi, nin—III, İstanbul, 1327-1328) sadeleştirerek günümüz Türkçesine aktarmıştır. (Zaten Bergamalı Cevdet'in Edebü'd-Din ve'd-Dünyâ Tercümesi'nde "edebü'd-dünyâ" adındaki bölümden 20 sayfa kadar yer eksiktir. Ayrıca "edebü'n-nefs" adlı beşinci bölümden de "âdâbü'l-muvâzaa ve'l-ıstılâh" adındaki altıncı fasıl da adı geçen tercümede hiç yoktur.) Eseri Salahattin Kip ile Abidin Sönmez (İst. 1978) ve Ali Akın (İst. 1979, 1982, 1998) Türkçe'ye, Osman Reşer Alman-ca'ya (I-III, Das kitâb adab ad-dunyâ wa'd-dîn, Stuttgart 1932-1933; Osnabrück 1984) çevirmiştir.
Biz bu tercümemizde konuyla ilgili âyet, hadis, şiir, atasözü ve kelâm-ı kibâra zaman zaman yer vererek metne bir anlamda şerh yapmaya çalıştık. Metinde geçen hadislerin ve şiirlerin kaynaklarını Edebud Dünyâ ve'd Dîn'in (Dârül Minhâc, Lübnan-Beyrut, neşre hazırlayan: Dârül Minhâc merkezinde ilmî bir komisyon, 2014) ikinci baskısından istifade ederek gösterdik.
Çeviride anlaşılır bir dil kullanmaya özen gösterdik. Metinleri doğru aktarmaya gayret ettik. Hatadan salim hiçbir kul olmadığına göre şüphesiz bizim de hatalarımız olmuştur. Samimi niyetle ikaz edildiğimiz takdirde bunları dikkate alıp tashih edeceğimiz şüphesizdir. Yapılan hatalar bizden, doğrular ise Cenâb-ı Hakk'ın tarafımıza tevfik, lütuf ve ihsanıdır.
MUKADDİME
18 Ekim 2018, İstanbul
El-Kâdî Ebu'l-Hasen Ali b. Muhammed b. Habîb el-Basrî el-Mâverdî rahimehullâh şöyle dedi:
Güç, kuvvet, nimet ve ihsan sahibi olan Allah'a hamd olsun. Resullerin ve nebilerin hâtemi Efendimiz Muhammed'e, onun ehl-i beytine, takva sahibi olan ashâbına da salât ü selâm olsun.
Allah'a hamd, peygamberine, ehl-i beytine ve ashâbına salât ü selâmdan sonra şu husus iyi bilinmelidir ki: Talep edilen ilmin şerefi neticelerinin şerefine, öneminin büyüklüğü ise kişiye sağladığı menfaatin çokluğuna göredir. İlmi doğuracağı faydalara göre talep etmeli, ilim talebinde daha çok bu hususa önem vermelidir. Buna dikkat edildiği takdirde ilmin meyvesi de o ölçüde devşirilir.
Önemi, kadr ü kıymeti en büyük; faydası ve ihsanı en kapsayıcı olan ilim, din ve dünyanın kendisiyle istikamet bulduğu, âhiretin ve dünya saadetinin nizâma girdiği ilimdir. Çünkü din ve dinî anlayış düzgün olursa Allah'a kulluk ancak o zaman sağlıklı olur. Dünyanın düzgün oluşuyla da mutluluk sağlanır.
Ben bu kitapla din ve dünya âdâbına işaret etmek, din ve dünya ahvâlinden mücmel olanları detaylandırmak istedim. Bunu yaparken de ne kısa (veciz) ne de uzun (bast, itnâb) değil, orta üslûbu (müsâvât) seçtim.
Bu kitapta fukahânın tahkikiyle üdebânın ince nüktelerini toplamaya çalıştım ki eserimiz muhtevâ açısından hiçbir anlayışa uzak kalmasın, hiçbir düşünceye kapalı bulunmasın.
Bu normal üslûbun gerektirdiği şekilde Allah azze ve cellenin kitabından ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin o kitaba uyan ve onu destekleyen sünnetinden delil getirip istişhâdlarda bulundum. Bunun yanı sıra hükemânın (bilge kişilerin) güzel sözlerinden, bülegânın edebî ifadelerinden ve şâirlerin şiirlerinden misaller verdim. Zira gönüller farklı ilim ve sanat dallarına meyleder, tekdüze söz ve sanatlardan ise bıkar.
Ali b. Ebî Tâlib radıyallâhu anh şöyle demiştir: "Bedenler bıktığı gibi gönüller de bıkar. Öyle ise o gönüllere hikmet turfandaları (yeni ve çekici güzel sözler) hediye ediniz. Görülüyor ki kullanılan üslûp insanı talep edilen şeyde bir mekândan başka bir mekâna geçmeye sevmektedir. Abbâsî halifelerinden el-Me'mûn da (ö. 218/883)[2] evinin içinde bir köşeden başka bir köşeye dolaşıp durur ve Abbâsî devrinin ünlü şâirlerinden Ebu'l-Atâhi-ye (130-210/748-825) rahimehullâhın şu beytini okurdu:
"Bir işi düzenleyip yorulduğunda insanı rahatlatacak yegâne şey, bir hâlden başka bir hâle geçmektir."[3]
Bu kitabın muhtevasını (içindeki konuları) beş bölüme ayırdım:
Birinci Bölüm: Aklın Fazileti ve hevânın zemmi
ikincisi Bölüm: İlmin edebi
Üçüncü Bölüm: Dinin edebi
Dördüncü Bölüm: Dünyanın edebi
Beşinci Bölüm: Nefsin edebi
Allah Teâlâ'nın bu eserin telifi sırasında güzel yardımını esirgememesini diliyorum, bana ihsan etmiş olduğu yazma yeteneğini, kudreti ve iradesiyle, yine O'nun korumasını niyaz ediyorum. Her işimde yardımcı ve koruyucu olarak O bana kâfidir.
[1]Daha geniş bilgi için bk. Mustafa Çağrıcı, DİA, X, (406-408) Edebü'd-Dünyâ ve'd-Dîn maddesi.
[2]El-Me'mûn, Hârûn er-Reşîd'in oğlu olup Abbâsî devletinin yedinci halifesidir. 198/813 senesinde kendisine bey'at edilerek halife olmuş, 218/833 yılında 49 yaşında iken vefat etmiştir, (bk. Üveys Vefâ el-Erzincânî, Minhdcü7-Ya/cîn Şerhu Edebi'd-Dünyâ ve'd-Dîn, İstanbul 1328/1910, s. 6)
[3]Bu beyit, tam adı İsmâil b. el-Kâsım b. Süveyd olan EbuTAtâhiye diye bilinen şâirin dîvânında (nşr. Kerîm el-Büstânî, Dârü Sâdır, 1998, Lübnan) s. 321'dedir.