Kitap El Lübab Fi Şerhil Kitab, Arapça
Yazar Abdülgani el-Guneymi el-Meydani
Yayınevi Şifa Yayınevi
Kağıt Cilt Şamua kağıt, Ciltli, 2 Cilt takım
Sayfa Ebat 1.232 Sayfa - 17x24 cm.
Arapça 2 Cilt El Lübab Fi Şerhil Kitab kitabını incelemektesiniz.
Şifa yayınları Arapça El Lübab Fi Şerhil Kitap kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
El Lübab Fi Şerhil Kitab, Arapça
A. İsmi ve Konusu
Eserin tam ismi, müellifinin giriş kısmında zikrettiği üzere
43 "
el-Lübâb fi Şerhi'l-Kitâb"dır.
Lübâb kelimesi öz, cevher ve asıl anlamlarına gelmektedir.
44 Şerh ise "İslâm dünyasında bir eserin daha geniş biçimde açıklanması amacıyla yazılmış kitapları ifade eden bir telif türü"nü ifade etmektedir.
45
Bu türün tam karşısında "metin" olarak ifade edilen eserler yer almaktadır. "
el-Kitâb" kelimesi ise burada sözlük anlamında değil ıstılahi anlamda kullanılmış olup V. Yüzyıl Hanefi fıkıh âlimlerinden Ebu'l-Hüseyn el-Kudûrî'nin tanınmış muhtasarının özel ismidir. Öyle ki bu mezhebi takip eden eserlerde "
el-Kitâb" ismi zikredildiğinde bundan Kudûrî'nin muhtasarı anlaşılmaktadır.
46
Eserin konusu, metninin konusuna paralel olarak İslam Hukukudur. İbâdât, muamelât ve ukûbât olarak bilinen hüküm ve meseleler eserde toplam 67 ana başlık bir araya getirilmiştir. el-Lübâb sahibi Meydânî, Kudûrî'nin derlediği bu başlıklara herhangi bir ilavede bulunmamış, sadece metinde geçen mesele ve hükümlerin şerh edilmesi işiyle yetinmiştir.
42 el-Beytâr, Abdürrezzak: Hilyetü'l-Beşer, II, 871.
43 Meydânî, el-Lübâb fî Şerhi'l-Kitâb, nşr. Sâid Bektaş, Beyrut 2010, II, 6.
44 Mustafa, İbrahim vd. el-Mu'cemü'l-Vasit, s. 811.
45 İbrahim Hatiboğlu, "Şerh", TDV İslam Ansiklopedisi (DİA), 2010, XXXVIII, 555-558.
46Kâtip Çelebi, Mustafa b. Abdullah: Keşfu'z-zunun an esâmi'l-kütübi ve'l-fünün,
Beyrut 1941, II, 1631.
B. el-Lübâb'ta Takip Edilen Metod
el-Guneymî'nin metodunun anlaşılması için onun eserin giriş kısmında zikrettiği ifadeleri alıntılamak faydalı olacaktır. Nitekim yazar, esere kendisi tarafından yazılan girişte şerhinde takip ettiği metodun ipuçlarını vermiştir:
"İmam Kudûrî'ye ait mübarek "
Kitab"ın bereketi öyle yayılmıştır ki, neticede ilm-i zaruri haline gelmiştir. Bu yüzden de talebe bu
kitabı anlamaya ve anlaştırma vakfetmiş, onu öğrenip öğretme noktasında izdiham oluşturmuşlardır. Ben de çokça günler bu
kitaba kendini vakfeden, gizlediği sırrını kendisine fısıldaması için sürekli olarak ona müracaat eden kimselerdendim. Bunun neticesinde gördüm ki, onun madeninde bulunan bazı cevherler gizli kalmış, bazı incelikler gizlendiği yerde saklı kalmış! Çoğu kere aklıma, onun mücmel ifadelerini tafsil etmek, mutlak sözlerini takyid etmek ve manalarını izah etmek için ilgili kimselere yardımcı olacak şekilde izahlar içeren orta hacimli
şerh gibi bir derleme yapmak suretiyle bir çalışma yapmak istiyordum. Ancak bu sahanın adamı olmayışım ve bu alandaki yetersizliğim böyle bir iş yapmaktan beni men ediyordu. Daha sonra, bereket eteklerine tutunmak, hizmetinin bereketine erişmek için bu imamın hizmetine intisap etmiş olma umudu bu makamı zorla işgal etme cüretini bana göstertti. Bunun üzerine Allah Teâlâ'ya istiharede bulundum ve kendisine ihtiyaç duyulacağını kuvvetle zannettiğim bazı ilavelerle birlikte fakihlerin sözlerinden onların maksat ve meramlarını gösterenleri derledim. Ayrıca mutemet olan görüşü ve kendisiyle fetva verilen kavli araştırdım ve Allame Kâsım'ın "et-Tashîh" isimli eserinde derlediği, imamların tercihe şayan ve sahih olana dair yaptıkları seçimleri bunlara ilave ettim. Şerhin yazımı ve düzenlenmesi noktasında ve en açık-seçik ifadeyi kullanma noktasında elimden geleni yaptım".
47
Yazarın ifadelerinden anlaşıldığı üzere, Kudûrî metninin
şerh çalışmasına konu edilmesinin sebeplerinden biri, Kudûrî'nin fıkıh öğrencileri arasında yaygın ve tutulan bir kitap olmasıdır. Öğrenciler arasında oldukça revaçta olan bu eser üzerine daha evvel yapılan çalışmalar ise eserin anlaşılması noktasında yazar tarafından yeterli görülmediği ifade edilmiştir. Bu giriş kısmında ifade edilenlerden, şerhin özellikleri ve takip edilen metotla ilgili olarak şu hususlar ön plana çıkmaktadır:
- Şerh türü bir eserdir. Bir eser üzerine yapılan çalışmaların farklı türleri vardır. Haşiye, talik, şerh... bunlardan bir kaçıdır. Müellif eserinin "şerh" türünden olduğunu ifade etmek suretiyle, Kudûrî metninin tamamının yaptığı bu çalışmada mevzubahis edildiğini ifade etmektedir. "Şerh" kelimesi yerine "şerh gibi" demesi ise muhtemelen bir tevazu ifadesidir.
Metnin kapalı ifadelerini tafsil edecektir: Muhtasar vasıflı
kitapların ortak özelliği veciz ifadelerle oluşturulmuş olmalarıdır. Ancak ifadelerin vecizliği, zaman zaman kapalılık derecesine varmakta ve eseri anlaşılmaz kılmaktadır. Bu da muhtasar/kısa kitaplar üzerine
şerh yazımı ihtiyacının önemli nedenlerinden biridir.
47 Meydânî, el-Lübâb fi şerhi'l-kitâb, Beyrut 2010, 5-7.
Meydânî de eserinin Kudûrî'deki bu kapalı ifadeleri tafsil edeceğini ifade etmiştir.
Metnin mutlak ifadelerini kayıtlayacaktır: Muhtasar nitelikli eserlerin bir diğer ortak özelliği de, genelde meseleleri mutlak olarak yani detay bildiren kayıtlarını zikretmeksizin genel ifadeler halinde sunmalarıdır. Bu tarz bir yazım, eserin hacmini kısaltması gibi olumlu açıdan değerlendirileceği gibi, meselenin sahip olduğu detayları göstermemesi ve bu yüzden de yanlış anlaşılması gibi olumsuz bir özellik olarak da görülebilir. Meydânî, şerhinin bu mutlak ifadeleri gerektiği şekilde kayıtladığını ve bu olumsuz durumu ortadan kaldırdığını ifade etmiştir.
Metnin manasını orta hacimde izah edecektir: Kudûrî üzerine daha evvel yazılan birçok
şerh vardır. Buna rağmen
Meydânî'nin aynı esere bir şerh yazması üstelik bu şerhin de geniş değil orta hacimde olacağını belirtmesi eserin rağbet görmesi adına önemli bir ayrıntıdır. Bu önemli detayı göz önünde bulunduran Meydânî, Kudûrî'ye yazacağı şerhin orta hacimde olmasına dikkat etmiş ve böylece metni zaten ilim ehli arasında yaygın olan eserin bu yeni şerhi de fıkıh müfredatında kendisine kısa sürede sağlam bir yer edinmiştir.
Eser bir derlemedir: Meydânî eserin şerhini yekten oluşturmamış olup kendisinden önce yapılan fikıh çalışmalarına özellikle de Kudûrî şerhlerine müracaat etmek ve buralardaki izahları kendi eserine alıntılamak suretiyle meydana getirmiştir. Buna göre eser bir derleme çalışmasıdır. Nitekim şerhte yapılan alıntıların hemen hepsinin kaynağı belirtildiğinden ilgili izahların kaynaklarının hangi kitaplar olduğu ve bu izahların nerelerden derlendiği kolaylıkla tespit edilebilmektedir. Bu durum bizce Meydânî'nin şerhi açısından bir olumlu diğeri de olumsuz iki ayrı şekilde yorumlanabilir. Olumlu yönü az evvel de ifade ettiğimiz üzere
el-Lübâb'ın kaynaklarına işaret eden bir derleme-
şerh olması, Kudûrî'nin ifadelerine getirilen şerhlerin esas mercilerine müracaat imkânı sunmasıdır. Ayrıca kaynakların belirtilmesi okuyucu açısından güven telkin eden bir durumdur. Hanefi hukuk geleneğinde oluşmuş literatüre yapılan bu atıflarla
el-Lübâb ilmi emanetin gereğini yapan güvenilir bir kaynak haline gelmiştir. Birçok fıkıh eserinde yapılan alıntıların kaynaklarının belirtilmediği düşünüldüğünde bu husus el-Lübâb açısından önemli bir artıdır.
Şerhin bir derleme olmasının olumsuz yönü ise eserin bu yönüyle fıkıh ilmine doğrudan katkı yapan bir çalışma olmaktan ziyade bir
ders kitabı niteliğinde olması ve daha çok pratik faydalar gözetilerek kendisinden istifade edilen bir eser olmasıdır. Nitekim
el-Lübâb içerisinde yoğun bir ilmi-fıkhi tetkiklerden bahsetmek zordur. Bu da eserin bir derleme olması, telif edildiği alana dair orijinal katkılarda bulunmuş bir eser olmayışından kaynaklanmaktadır.
İhtiyaç duyulan bir takım ilaveler içermektedir: Her ne kadar
el-Lübâb'ın gayesi Kudûrî muhtasarının ifadelerini
şerh edip açıklığa kavuşturmak ise de zaman zaman Kudûrî'nin zikretmediği fakat zikredilmesi elzem olan bir takım fıkhi mesaili de bünyesine almak suretiyle metnin eksiklerini kapatan bir şerhtir.
Kendisiyle fetva verilen mutemet görüşü belirtecektir: Bilindiği üzere Hanefi mezhebi, genelde üç imam olarak bilinen Ebu Hanife ve iki talebesi olan Ebu Yusuf ile Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî'nin görüşlerinden teşekkül eden bir mezheptir. Her ne kadar mezhebin asıl kurucu imamı Ebu Hanife olsa da onun bu iki talebesinin görüşleri de mezhebe dair telif edilen eserlerde kendilerine yer bulmuşlardır. Bu eserlerden biri de
el-Lübâb'ın metni olan Kudûrî'nin Muhtasar
1ıdır. Kudûrî bu eserinde hemen her meselede üç imamın da görüşünü vermiş ancak bu görüşler arasında kendisi bir tercih yapmadığı gibi, tercih yapanların da kanaatlerini zikretmemiştir. Bu durum metni okuyanlar için aynı zamanda bir kafa karışıklığına da neden olmaktadır. Nitekim ilgili meselede zaman zaman üçe kadar çıkabilen farklı görüşler olduğunda kişi bunlardan hangisine göre amel edecektir? İşte Meydânî
el-Lübâb'ta kafa karışıklığına neden olan bu durumu ortadan kaldırmak üzere Hanefi fıkıh âlimlerinin mezhep imamlarının görüşlerinden hangisini tercih ettiğini düzenli olarak belirtmiş ve sonraki Hanefi fıkıhçılarının elinde şekillenen mezhebin resmi görüşünü hemen her meselede tayin etmiştir. Bunu yaparken oldukça pratik bir yol izleyen yazarımız Kasım b. Kutluboğa'nın bu alanda kaleme aldığı et-Tercîh ve't-Tashîh isimli eseri
el-Lübâb'ın içerisine derç etmiştir. Kasım b. Kutluboğa mezkûr eserinde Kudûrî'nin Muhtasarımda zikredilen mezhebin kurucu imamlarının görüşlerinden hangisinin tercih edildiğini zikretmektedir. Bunu yaparken genelde mezhebin klasik döneminde kaleme alınan metin sahiplerinin, bu metinleri oluştururken dikkate aldıkları görüşleri tercih edilmiş görüş olarak esas almıştır. Klasik dönem metin sahipleri dışında diğer Hanefi mezhebi fıkıhçılarının tercihlerine yer verdiği görülmeyen Kasım b. Kutluboğa'nın bu eseri Meydânî tarafından
el-Lübâb'ta neredeyse tamamıyla alıntılanmıştır. Tercih edilen görüşü sadece bu alanda yazılmış tek bir esere istinaden belirtmek olumsuz bir durum olarak gözükse de, diğer metin şerhlerinin bunu dahi yapmadıkları göz önünde bulundurulduğunda bu durum
el-Lübâb'ın hanesine artı olarak yazılmaktadır.
Kolay bir üslup benimsenmiştir
. el-Lübâbın klasik İslam Hukuku eğitiminde tutulan bir eser olmasının en önemli sebeplerinden biri de kolay bir üslupla kaleme alınmış olmasıdır diyebiliriz. Ancak onun kolaylığının daha çok metni açıkladığı bölümler ile tercih edilen görüşleri beyan ettiği kısımlarda daha fazla ön plana çıktığını söylemeliyiz. Nitekim özellikle meseleyi ta'lil edip delillendirdiği ifadeleri genellikle Merğînânî'ye ait el-Hidâye'den iktibas ettiği için, şerhin bu kısımlarının zor olduğu ve el-Hidâye'nin şerhlerine müracaat etmeksizin anlaşılamamaktadır. Bu da yazarın benimsediğini ifade ettiği kolay üslubun eserin tamamı hakkında olduğunun anlaşılmaması gerektiğini gösterir.
Müdellel bir eser olması: Her ne kadar mukaddimede müellif belirtmemiş olsa da
el-Lübâb'ı İslam hukuku eğitiminde rağbet gören bir eser yapan önemli hususlardan biri de, makul hacmine rağmen eserin tamamının müdellel bir şerh olmasıdır. Bunun anlamı,
el-Lübâb'ın Kudûrî metninde zikredilen meseleleri yalnızca
şerh ve izah etmek suretiyle açıklığa kavuşturmakla yetinmeyip her birinin dayandığı delil ve gerekçeyi zikretmiş olmasıdır. Böylece bu alanda eğitim alan kişiler fıkhi meseleleri dayandıkları delil ve gerekçelerle birlikte öğrenmiş olmaktadırlar. Açıkçası kısa hacmine rağmen meselelerin delil ve gerekçelerine düzenli olarak yer vermesi
el-Lübâb'ı gerek diğer Kudûrî şerhleri gerekse sair Hanefi mezhebi fıkıh eserleri karşısında avantajlı bir duruma getirmiştir. Ancak az evvel ifade ettiğimiz üzere Meydânî bu gerekçelerin neredeyse tamamını Hanefi mezhebinin klasik olmuş eserlerinden olan Merğînânî'ye ait el-Hidâye'den birebir nakletmektedir. Eserin vücuda getirilmesinde pratik bir yol olması açısından Merğînânî'ye zaman ve avantaj kazandıran bu durum okuyucu açısından bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. el-Hidâye'nin ta'lil ve gerekçe bildiren ifadeleri genelde bu eser üzerine yazılmış şerhlerin açıklamaları olmadan anlaşılamamaktadır. Meydânî de bu tür ifadeleri şerhine aynen aldığında benzer problem onun şerhinde de baş göstermekte ve
el-Lübâb'ın, el-Hidâye şerhlerine müracaat etmeksizin anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Kuşkusuz el-Hidâye gibi mezhepte muteber bir eseri delil ve gerekçe belirtme noktasında temel kaynak olarak benimsemesi önemli ise de okuyucunun bu ifadeleri anlamak için el-Hidâye şerhlerine müracaat etmek durumunda kalması büyük bir zorluk ve zahmeti de beraberinde getirmektedir. Bu da
el-Lübâb şerhinin en önemli dezavantajlarından birini teşkil etmektedir.
Netice itibariyle şunu da söylemeliyiz ki, Meydânî eserinde takip ettiği metoda dair mukaddimede belirttiği hususlara özenle riayet etmiştir. Onun bu dikkat ve özeni bir üslup ve metot birliği sağlamış ve
el-Lübâb başından sonuna kadar derli toplu bir
kitap olarak karşımıza çıkmıştır. (
Arapça El Lübab Fi Şerhi'l Kitab Tercümesi, arapça el lubab , el lubab 2 cilt, el lubab fıkıh kitabı, El Lübab Fi Şerhi'l Kitab, şifa yayınları )
Şifa Yayınları 2 Cilt Arapça El Lübab Fi Şerhil kitabı nı incele diniz