Kitap Envarül Aşıkin Aşıkların Nurları
Yayınevi Muallim Neşriyat
Yazar Yazıcıoğlu Ahmet Bican
Tercüme Muhammed Taha
Kağıt Cilt 2.Hamur - Kalın Sıvama Cilt
Sayfa Ebat 576 sayfa - 16.5x23.5 cm.
Muallim Neşriyat Envarül Aşıkin Aşıkların Nurları kitabı nı incelemektesiniz.
Yazıcıoğlu Ahmet Bican Envarül Aşıkin Kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı.Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Önsöz
Osmanlı, yüzyıllar boyu devraldığı kutlu sancağın hamiliğin yapmış, bu uğurda serden dahi geçmiş bir devlettir. Bu sebeple hep hayırla yad edilmiş ve edilecektir de. Onların İslam'a hizmet sahasında yaptıkları, ferağat ettikleri her şeyin temelinde ilâ-i kelimetullah yatmaktadır. Bunun için Osmanlı devletinde her bir fert bu sorumluluk şuuru ile hareket etmiş, İslam'ın şanına yakışır maddi ve manevi ölümsüz eserler bırakmışlardır.
Bizim devraldığımız en önemli miraslardan biri de İslam'ın Osmanlı medeniyeti ile yoğrulmuş kültürüdür. Bu öyle bir kültür ki, hakimiyeti altındaki bütün topraklara hamiyetperver bir din ruhu nakşetmiş, mukaddes değerlerin her şeyden âlâ olduğunu sinelere dokumuştur. Bu gün bile bunun izlerini görmek mümkündür. Ecdadın hüküm sürdüğü bütün topraklardaki onların bu günkü varisleri, kendilerine bırakılan bu miras üzerinden sahih İslam anlayışını fıtri bir meleke ile yaşayama devam etmişlerdir. Bu sağlam din anlayışının ve sarsılmaz inancı arkasında duran pek çok sebebi müşahede etmek ve başka saiklere de bağlamak mümkünse de bizce en önemli etken, halkı birbirine bağlayan kutsal değerler, bunu talim eden, ettiren muallimler ve bunların yazılı kaynakları olan; halk için yazılmış dini eserlerdir.
Osmanlı devletinin, Bizans'ı tarih sahnesinden silmesi, yeni bir tarih dönemini başlatması ve akabinde tüm kurumlarıyla sistematik bir devlet haline gelmesiyle birlikte, İslam dünyasında birkaç yüz yıldır neredeyse durma noktasına gelen ilim ve telif faaliyetleri tekrar canlılık kazanmış ilim ve fennin her sahasında eserler kaleme alınmaya başlanmıştır. Bu gün kütüphanelerimizde, bize kadar ulaşmayı başarabilmiş binlerce el yazması eser bunu bize ispat etmektedir. Bu çalışmaların bir kısmı sadece ehline ulaşmışken bazısı da adeta Osmanlı'nın el kitabı gibi olmuştur. Örneğin Kara Davut, Müzekkin Nüfus, Mızraklı İlmihali ve elinizdeki eser Envaru'l Aşıkin bunların en somut örneklerindendir.
Bizler 14. yüzyılda yaşamış alim ve mutasavvıf bir zat Ahmed Bican'a ait Envârü'l-Âşıkın adlı bu çalışmayı siz değerli okuyucularımıza ulaştırmakta büyük bir heyecan ve mutluluk duymaktayız. İlmin ve kültürün günümüz ve gelecek nesillere aktarılmasında bir nebze de olsa katkıda bulunabildiysek ne mutlu bizlere.
Gayret bizden tevfik ve inayet yüce Allah'tandır.
Envarül Aşıkin
Ahmed Bîcan'ın, bütün Türk-İslâm âleminde şöhreti günümüze kadar devam eden en mühim ve en hacimli eseridir. Ağabeyi Yazıcıoğlu Mehmed'in Megâribü'z-zamân li-gurûbi'l-eşyâ fi'l-ayn ve'l-ıyân adlı Arapça eserinin Türkçe serbest bir tercümesidir. Ahmed Bîcan dünyanın vefası olmadığını, bu sebeple bir yâdigâr bırakmasını kardeşine teklif eder. Bunun üzerine o da Megâribü'z-zamân'ı kaleme alır ve Ahmed Bîcan'a Türkçe'ye çevirmesini söyler. Envârü'l âşıkın böylece yazılmış olur. Yazıcıoğlu Mehmed, ayrıca kendi yazdığı bu eseri Muhammediyye adıyla manzum olarak Türkçe'ye de tercüme etmiştir. Gelibolu'da yazılan ve 850 (1446) yılında başlanıp 855 Muharreminde (Şubat 1451) tamamlanan bu eserin pek çok yazma ve matbu nüshaları vardır.
Müellif eserin yazılış sebebini açıkladığı bölümde, ağabeyi Yazıcıoğlu Mehmed'e bu fâni dünyada adının hayırla anılmasına vesile olacak bir eser yazmasını tavsiye ettiğini, onun da her bölümü bir namaz vaktine işaret olmak üzere beş "megârib"e ayrılan Meğâribü'z-zaman li ğurûbi'l-eşyâ fi'l-ayn ve'l-ıyân adlı bir eser yazdığını ve kendisinden bu eseri Türkçe'ye çevirmesini istediğini söyler. Ahmed Bîcan, muhtevasını yer yer genişletmek suretiyle nesir olarak Türkçe'ye çevirdiği ve Envârü'l-âşıkîn adını verdiği bu eserle Yazıcıoğlu Mehmed'in Muhammediyye adlı manzum eserinin kaynağının Meğâribü'z-zamân olduğunu belirtir.
Zâhir ve bâtın ilimlerine ait çeşitli konuları âyet ve hadislere, diğer kutsal kitaplara ve çeşitli eserlerden derlediği bilgilere dayanarak açıkladığını söyleyen Ahmed Bîcan daha önce yazılan kitapların çoğunlukla Arapça olduğunu, kendisinin bu eseri Türkçe hazırlamakla halkın da ondan faydalanması amacını güttüğünü anlatır. Şeyhi Hacı Bayrâm-ı Velî'nin kendisini "ahvâl-i enbiyâ" üzerine "sâhib-i sır" kıldığını söyleyerek "ahvâl-i enbiyânın zâhirine muvafık beyan"da bulunmak için, "Makâmât-ı evliyânın bâtınına mutâbık ayân oluna" diyerek eserinde tasavvuf! yorumlara da yer verdiğini belirtmektedir ki bu Envârü'l aşıkîn'e aynı zamanda tasavvuf! bir eser hüviyeti kazandırmıştır.
Müellif eseri gönlünün, gözünün ve ruhunun nuru kabul ettiği için ona Envârü'l-âşıkîn adını verdiğini, bütün zâhir ve bâtın nurlarını bu kitapta topladığını söylemektedir.
Envârü'l-âşıkîn, her biri belli bir konu etrafında gelişen beş ana babdan oluşmaktadır. Bablar fasıllara, bazı fasıllar da "meb'as" adı verilen alt bölümlere ayrılmaktadır.
Birinci babda mevcudatın nizamı, yerdeki ve gökteki varlıklar, bunların yaratılışındaki ilâhî hikmet ve sırlar anlatılmıştır.
Eserin en uzun bölümü olan ikinci babda Hz. Âdem'den başlayarak hemen bütün peygamberlerden, mucizelerinden, vahiy ve vahyin sırlarından, peygamberlerin karşılaştıkları zorluklardan bahsedilmiş, her peygamberin hayatında önemli yeri olan olaylar ayrıca ele alınmıştır. Meselâ Hz. İbrâhim dolayısıyla Kâbe, Hz. Süleyman dolayısıyla Beytü'l-mukaddes ve Belkıs hakkında bilgi verilmiştir. Bu bölümde en geniş yer Hz. Peygamber'in siyerine ayrılmıştır. Burada Resûl-i Ekrem'in hayatından, mi'rac ve diğer mûcizelerinden, örnek ahlâkından, vefatından, kızı Hz. Fâtıma ile torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den, ayrıca dört halifeden etraflıca söz edilmektedir. Müstakil bir kısas-ı enbiyâ hüviyeti gösteren bu bölüm oldukça ayrıntılı bir şekilde kaleme alınmıştır.
Üçüncü babda Cebrâil, Mîkâil, İsrâfil, Azrâil, Kirâmen Kâtibîn ve diğer melekler, bunların vazifeleri, ruhlar, ruhların makamları ve görünmeyen varlıklar anlatılmıştır.
Dördüncü bab kıyamet günü hakkında verilen bilgilerle başlamaktadır. Bu babda itikadî ve amelî hükümler, namaz, oruç, zekât, hac gibi çeşitli ibadetler, ilim ve cehalet, emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker, cihad, mübarek gün ve geceler, İslâm'ın şartları, sabır, sadaka vermenin fazileti, dua, zikir, teşbih, tövbe ve istiğfar gibi konular üzerinde durulmuştur. Eserin beşinci babında cennet, a'râf, Allah'ın görülmesi, cennet nimetleri ve cennet ehlinin durumu, şehidlerin cennetteki mertebeleri, cehennem ve günahkârların hali gibi konular ele alınmıştır. "Hatime" başlığını taşıyan bölümde 850'de (1446) Gelibolu'da yazmaya başladığı eserini 855 Muharreminde (Şubat 1451) tamamladığını söyleyen yazar, gerek bu kitabın gerekse kardeşinin Muhamme-diyye'sinin önemli eserler olduğunu belirttikten sonra mensur bir münâcâtla kitabını bitirmektedir.
Envârü'l Aşıkin'in, yüzyıllarca geniş halk kitleleri tarafından okunan Ahmediyye ve Muhammediyye gibi dinî didaktik eserler içinde önemli bir yeri vardır. Kitabın Balkanlar, Anadolu ve daha sonra Kazan'da basıldığı göz önüne alınırsa Türk dünyasının İslâm dini ve kültürü hakkındaki başlıca kaynaklarından biri olduğu söylenebilir. Ahmed Bîcan diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de edebî olmaktan çok öğretici bir yol takip etmiştir. Maksadı, "hakikat ve şeriatın inceliklerini" bir araya toplayarak okuyucularının dünya ve âhiret saadetine ulaşmalarını sağlamaktır. Günümüzde de anlaşılabilecek nitelikte oldukça sade ve açık, yer yer secilerle zenginleştirilmiş, kısa ve tercümeden kaynaklanan, konuşma diline yakın olma düşüncesinin de etkili olduğu devrik cümlelerden kurulu bir anlatımı olan Envarül aşıkn 'in Türk nesir tarihinde önemli bir yeri vardır.
Yazıldığı tarihten XX. yüzyılın başlarına kadar müslüman Türk halkı Envarü'l aşıkin'i büyük bir heyecanla okumuş ve Muhammediyye ile birlikte bu iki eser, hemen her Türk ailesinin evindeki dini kitaplar arasında önemli bir yer tutmuştur.