Kitap Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz
Yazar Sema Maraşlı
Yayınevi Motto Yayınları
Kağıt Cilt 2.Hamur - Karton cilt
Sayfa Ebat 157 sayfa - 13.5x21 cm
Yayın Yılı 2019
Sema Maraşlı Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz kitabını incelemektesiniz.
Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz kitabı hakkında yorumları oku yup kitap hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan, Güneş kucağındadır, bilemezsin. Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür, Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın. Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın.
William Shakespare
Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz
Kırk katlı, mor çizgili apartmanı nihayet bulmuşlardı. Yolu şaşırmışlar, bir saatten beri yanlış yollarda dolanıp durmuşlardı. Cevahir, sinirden patlamak üzereydi; yüzü kızarmış, fena halde gerilmişti. Arabayı park edip inince, başını kaldırıp binayı iyice bir süzdükten sonra gülmeye başladı.
Halan göğe çıkmış, dedi.
Daireyi de kırkıncı kattan almış, dedi Bennu, rahat bir nefes alarak. Halasının evine asık yüzle girmemeleri iyi olurdu.
Her katta yedi daire varmış. Halam eskiden beri havalıydı, şimdi artık iyice uçmuştur. Umarım ev için aldığım hediyeyi beğenir.
Giriş katta bulunan dört asansörden ilk baştakine girdiler. Kapı tam kapanmıştı ki, birdenbire açıldı.
Ve içeriye, beyaz sakallı, nur yüzlü yaşlı bir adam girdi. Bennu'nun içi titredi. Girişte adamı görmemişlerdi, ayak sesini duymamışlardı; birdenbire nereden hasıl oldu, diye düşündü. Onlar kırk numaraya bastılar. Yaşlı adam bir numaraya basmayınca Cevher sordu;
Amca siz kaç numaraya çıkacaksınız?
Sizinkiyle aynı evladım.
Asansör otuz beşinci katı geçerken birden zınk diye durdu. Karanlık ve Bennu'nun çığlığı neredeyse aynı saniye içinde gerçekleşti. Cevahir,
Korkma şimdi jeneratörler devreye girer, dedi ama onun sesinde de bir korku belirtisi vardı.
Cevahir'in cep telefonu aklına geldi. Çıkarıp kapağını açınca asansörün içi az da olsa aydınlandı ve ikisinin de ilk gördükleri tam karşılarında, gülümseyen yüzü o ışıkta bile belli olan, beyaz sakallı yaşlı amcaydı. Hiç korkmuş gibi durmuyordu.
Bennu derin bir nefes aldı. "Eh adamın tuzu kuru, yaşayacağı kadar yaşamış, niye korksun ki?" diye düşündü. Bir iki dakika sessizce bekledikten sonra asansörün içi aydınlandı ve asansör hareket edecek gibi oldu, sarsıldı fakat yeniden durdu, içerisi anında tekrar karardı. Bennu,
Ne oluyor, niye durdu şimdi! diye panik içinde bağırdı.
Cevahir yeniden cep telefonunu açtı.
Elektrikler geldi galiba ama sanki asansör arızalandı. Sen en iyisi halanı ara da bir yardım çağırsın.
Bennu, hemen elini çantasına attı, cep telefonunu bulmak için ama bir türlü bulamıyordu. Cevahir kendi cep telefonunu onun çantasının üstüne tuttu ama bir türlü göremiyordu.
Bir dakika ben telefonunu çaldırayım daha kolay olur, dedi Cevahir, telefonu çaldırdı ama Bennu'nun çantasından hiçbir ses gelmiyordu.
Arabada kalmış olmalı, dedi Bennu. Adresi yazdığım kağıdı ararken çantamın içini boşaltmıştım. O arada telefonu arabanın cd çalar bölmesinin altındaki boşluğa koymuştum. Gözümün önünde unutmam diye düşünmüştüm ama unutmuşum.
Tüh ya benim de şarjım az. Bir saat içinde buradan çıkmazsak havasızlıktan ölebiliriz.
Sonra bir ümitle yaşlı adama baktılar. Cevahir,
Siz de telefon var mı amca? diye sordu.
Ben telefon kullanmıyorum, bana gerek olmuyor, dedi.
"İşte şimdi gerek oldu dedeciğim." diye içten içe söylendi Bennu.
O zaman telefonu çok dikkatli kullanmamız lazım, dedi Cevahir. Bu durumda halanın numarası benim telefonda olmadığına göre onu arayamayacağız. Babamı ya da arkadaşlardan birini arayayım, adresi vereyim de bir yardım getirsinler.
Bennu itiraz etti:
Niye kendi babanı arıyorsun canım, benim babamı arayalım da o halama haber versin.
Cevahir telefonu ona verdi. Bennu telefonu eline aldığında telefondan, şarj bitiyor, diye uyan sesi geldi. Bennu hemen babasını aradı. Fakat babası telefonu açmadı. Cevahir,
Ver ben babamı arayayım, şarj bitirse kalırız burada, dedi.
Bir kez daha arayayım yine açmazsa sen ara, dedi Bennu. Yeniden denedi. Telefon bu kez açıldı ama telefonu babası değil Bennu'nun annesi açtı. Bennu bir nefeste:
Anne telefonun şarjı bitiyor, babam yok mu, telefonu hemen ona ver, dedi.
Baban lavaboda, Cevahir'in adını ekranda görünce, yabancı değilmiş ben açayım, dedim. Bennu ne oldu, niye bana söylemiyorsun, başınıza bir iş mi geldi? diye telaşlı bir sesle sordu.
Anne biz Türkan halama gelmiştik.
Türkan halana mı? Kızım bu yaptığına inanamıyorum. O kadın geçmişte beni o kadar üzdü, hor gördü, ben onunla görüşmeyin dedim, hadi baban "o benim kardeşim" deyip dinlemiyor, sen bari beni çiğneyip onu görmeye gitmeseydin.
Anne şimdi bunların zamanı değil, telefonun şarjı bitecek, durum...
Zaten benim sözlerimin hiçbir zaman, zamanı olmadı bu ailede nedense. Baban.., derken telefon üst üste birkaç sinyal verip kapandı.
Cevahir bağırmaya başladı.
Ne yapıyorsun ya... Annenle dedikodu et diye mi verdim sana telefonu.? Bak işte kapandı. Az sonra da havasızlıktan boğuluruz burada.
Bennu ağlamaya başladı.
Dinlemedi ki beni, söyleyemedim.
Bende suç, seni dinlediğim için. Babamı ya da bir arkadaşımı arasaydım şimdi yardım için çoktan kolları sıvamışlardı.
Babam halamı ararsa daha çabuk yardım gelir, diye düşündüm. Gerçi halam geleceğimizi biliyor, gelmeyince merak edip belki babamlar arar.
Tamam yeter Bennu! Hiç konuşma sus, daha fazla sinirlendirme beni. Umarım annen mezar taşımıza "Dedikodu yüzünden öldüler." diye yazdırır.
İkisi de sustu. Cep telefonunun ışığı da gidince asansörün içi tekrar kararmıştı. Sonra birdenbire yaşlı adam nur gibi parlamaya başladı. Yüzü, karanlık gecede parlayan ay gibiydi. Işığın kaynağı yaşlı adamın elindeki el lambasıydı.
Bennu birden yaşlı adamdan huylandı. Azrail'in can almaya, insan şeklinde geldiğini duymuştu. Bir filmde de buna benzer bir şey görmüştü. Yoksa bu dede kılıklı adam Azrail miydi? Aniden ortaya çıkmıştı, onlarla aynı kata gidiyordu ve benim telefona ihtiyacım olmuyor, demişti. Meleklerin telefona ihtiyacı olmaz zaten, diye düşündü.
Yok canım daha neler, vesvese ediyorum, diye düşündü. Azrail olsaydı kendiliğinden parlardı, yanında lamba taşımazdı, diye kendini rahatlatmaya çalıştı.
Ama aklı bir kez üretmeye başlamıştı. Belki de ölüm vakti gelmeden önce korkutmamak için kendini belli etmiyor, lamba kullanıyordu. Yoksa bu devirde cebinde lamba taşıyan mı kalmıştı? Bu kesin Azrail, diye düşündü.
Cevahir'e sarılmak geldi içinden ama Cevahir sinirli sinirli saçlarını karıştırıyordu. Ne zaman çok sinirlense böyle yapardı.
Bennu gözlerini yaşlı adamdan ayıramıyordu. Ölecekler miydi şimdi? Bennu buna inanamıyordu. Çocukları aklına geldi. Küçük beş, büyük dokuz yaşındaydı. İyi ki onları yanımıza almamışız, diye düşündü. Evde, yanlarında teyzesi kalmıştı. Gerçi yaşasalar annesiz babasız ne kadar mutlu olabilirler, diye düşündü. Hayır ölmek istemiyordu, çocuklarını büyütmek istiyordu. Onların büyüdüğünü görmek istiyordu. Birden ayağa kalktı ve asansörün kapısını tekmeleyip ağlayarak bağırmaya başladı.
Kurtarın bizi, ölüyoruz, diye bağırdı. Cevahir onu tuttu.
Bu asansörler çift kapılı sesin asla dışarı çıkmaz, boş yere kendini yorma. Ayrıca büyük ihtimalle bu kattaki daireler boş.
Ben ölmek istemiyorum, çocuklarımız annesiz babasız kalacak dedi, hıçkırarak.
Dur canım, hemen panik yapma daha öldüğümüz yok. Bu hava bize daha epeyce gider. Bu arada belki asansörün bozulduğu fark edilir, bir yardım gelir. Böyle yaparak nefesini tüketme.
Cevahir yere oturdu, Bennu'nun da elinden tutup çekti. Yan yana oturdular. Cevahir,
Dua edip beklemekten başka yapacak bir şey yok, dedi.
İkisi de dua ettiler bir süre. Fakat Bennu'nun ümidi yavaş yavaş kesiliyordu. Gözlerini yaşlı adama dikmişti. O da tam karşılarındaydı. Kısa bir sessizlikten sonra aklına bir fikir geldi. Şansını denemeliydi.
Bizim iki tane yavrumuz var, daha çok küçükler, biz olmadan yapamazlar, dedi boynunu bükerek. Bu yaşlı adam, eğer Azrail'se belki acır da canlarını almaktan vazgeçer, diye düşündü. Çok tatlılar, görseniz, dedi.
Ölüm Allah'ın emri. Gelirse ne bir saniye ileri ne de bir saniye geri... Çare yok, ölümden kaçacak yerde yok!
Yaşlı adamın sözleri üzerine Bennu onun Azrail olduğuna iyice kanaat getirdi. Fakat yaşlı adamın güler yüzlü çehresi, ona yaşamak konusunda biraz ümit veriyordu. Ondan kaçamazlardı ama o isterse yaşayabilirlerdi belki. Anlı şanlı koskoca melek, Allah'ın yanında bir hatırı vardır, onu ikna edersem Allah da onun ricasını kabul edebilir, diye düşündü. Bütün ümidini ona bağladı.
Ben kocamla aynı zamanda ölmek istemiyorum. Birimiz ölsek, birimiz kalsak da, çocuklarımız hem anasız hem babasız kalmasalar, dedi.
- Sevenler ayrılmak istemezler, dedi yaşlı adam.
Biz birbirimizi pek sevmeyiz, dedi Bennu.
Cevahir karısının yaşlı adama söylediklerine inanamadı. Korkudan kafayı yedi herhalde, diye düşündü. Yaşlı adamın Azrail olabileceği ile ilgili bir düşünce onun aklının ucundan bile geçmiyordu. Bennu'nun sözlerine canı sıkılmıştı.
Beni sevmediğini bilmiyordum, dedi.
Bennu ona ne diyeceğini şaşırdı. Aslında, birbirimizi sevmeyiz, sözünü meleği kandırmak için söylemişti. Meleğe yalan söylenir mi, ölmeden çarpılacağım, ağzım gözüm yamulacak, diye korktu.
Sonra neden yalan olsun ki, diye düşündü. Cevahir'e ikide bir "beni sevmiyorsun, benimle ilgilenmiyorsun," diyen kendi değil miydi? O Cevahir'i seviyordu ama kocasının sevgisine artık inanmıyordu. Yalan söylemediğini fark edince içi rahatladı.
Senin beni sevdiğine inanmıyorum.
Seni tabi ki seviyorum.
En son kaç ay önce bunu bana söylediğini hatırlıyor musun? diye sordu. Cevahir cevap vermedi çünkü hatırlamıyordu.
Yaşlı adam kesti sözlerini.
Kadınlar hep duymak isterler, dedi.
Bu adam niye konuşmamıza karışıyor diye canı sıkıldı Cevahir'in.
Yeni evlendiğimiz zamanlarda söylüyordum, o sevdiğimi biliyor, dedi.
Hayır bilmiyorum, diye atıldı Bennu. Her zaman sevildiğimi duymak isterim. Hadi söylemiyorsun davranışlarınla göstersen, o da yok. Beni gerçekten sevseydin, benimle zaman geçirmek hoşuna giderdi. İşin her zaman benden daha önemli oldu. Akşamları televizyon başındasın.
İşten gelince yorgun oluyorum, biraz dinlenmek istiyorum.
Tamam hadi onu kabul ettik ama gezmek için fırsat buldukça da, arkadaşlarınla ve anne babanla zaman geçirmeyi tercih ediyorsun. Biz seninle aynı evde yaşayan iki yabancı gibiyiz. Sen kirayı ödeyip maddi ihtiyaçları karşılıyorsun, ben de temizlik bulaşık yemek... Evlilik bu mudur, sevmek bu mudur?
Kadınlar çiçek gibidir, ilgilenmezsen çabuk solar, dedi, yaşlı adam.
Bennu sevindi. Melek benden yana umarım beni bırakır, diye düşündü. Sonra da bu düşüncesinden dolayı utandı, kendine kızdı.
Cevahir sinirlenmişti.
Sen karışma amca karı koca kavgasına, dedi.
Amca deme ayıp oluyor, diye atıldı Bennu.
Ne demem gerekiyor, bayan doğru?
O melek, dedi sustu Bennu. Sonra O melek gibi bir dede. Sen ona Melek Dede de.
Canımın istediğini derim, bayan doğru. Canım, amca demek istiyor. Senin sürekli beni düzeltmeye çalışmandan bıktım. Beni olduğum gibi hiç sevemedin.
Hep değiştirmek istedin; hep daha düşünceli, daha kibar, hayalindeki romantik erkek yapmak istedin.
Ben sadece birlikte mutlu olmak istedim. Gayret gösterdim ama sen onu bile yapmadın.
Yine beni suçluyorsun. Evlendiğimiz günden beri hep beni suçladın. Şimdi belki de öleceğiz, giderayak sen yine beni suçluyorsun.
Hayır ben seni suçlamadım, sadece sana beklentilerimi söyledim.
Tamam o zaman. Belki bu son konuşmamız olur, herkes eteğindeki taşları döksün. Sen ne kadar farkındasın bilmiyorum ama sen konuştukça, ben hep kendimi suçlanmış hissettim. Kadın duygularından anlamayan, bir kadını sevmeyi bilmeyen ve mutlu edemeyen bir erkek olarak gördüm kendimi.
Maksadım seni suçlamak değildi, ben kendi duygularımı söyledim sadece.
Bunu beni suçlayarak ve öğüt vererek yapabileceğini mi zannettin?
Yaşlı adam kesti tartışmalarını.
Bir kadın erkeğini suçlamamalı, bu çok yanlış, dedi.
Çok haklısın, dedi Cevahir. Bunu bir de karım anlasa... Ya beni suçlayarak konuşuyor ya da üstü kapalı konuşuyor, ne dediğini anlamıyorum.
Kadınları anlamak zor, dedi yaşlı adam. Kadınlar, elma isteyecekleri zaman, "canım elma istiyor" demezler, ipucu verirler ve erkeklerin anlamasını beklerler.
Bak çok doğru söylüyor Melek Amca, dedi Cevahir. Elma isteyeceğin zaman elma demiyorsun, tarif ediyorsun, sonra da senin ne istediğini anlamamı bekliyorsun. Anlamaz ve armut getirirsem, bu kez de "bunu istemiyordum" diyorsun. Ben de anlamadığım için kendimi aptal ve beceriksiz hissedip senden uzaklaşıyorum.
Cevahir'in sözleri Bennu'yu çok üzdü. Sözleriyle kocasını bu kadar yaraladığının farkında değildi. Bir süre konuşmadı. Cevahir'in söylediklerini düşündü. Cevahir'in kendini hiç dinlemediğini, sözlerini önemsemediğini düşünmüştü o güne kadar. Onun bu kadar etkilendiğini ve onu ne yapacağını bilmez bir durumda bıraktığını hiç fark etmemişti.
Özür dilerim, böyle hissettiğini bana daha önce söyleseydin, konuşurken daha dikkatli olurdum.
Erkekler güçsüz görünmekten çok korkarlar, onun için böyle şeyleri söylemezler, dedi yaşlı adam.
Bilseydim Melek Dede, hiç öyle konuşur muydum? Şimdi düşünüyorum haklı. Ben hep benimle ilgilenmiyorsun, bana zaman ayırmıyorsun, romantik değilsin, beni dinlemiyorsun, niye geç kaldın, niye haber vermedin, gibi sözler söyledim ona. Düşününce bunlar hep suçlayıcı kelimeler. Fakat söylerken farkında olmadım.
Bennu derin bir iç çekti.
Ben hep ona, sen yeterli değilsin, mesajı vermişim. Ben öyle yaptıkça o da benden uzaklaşmış. Evlenirken niye kadınlara, erkeklerle nasıl konuşmaları gerektiği öğretilmez ki? Sizin oralarda da böyle mi.?
Yaşlı adam gülümsedi.
Dünyanın her yerinde kadınlar da aynı, erkekler de aynı.
Bennu'nun yine içi titredi. Yani bunlar, sizin gibi dünyalıların derdi, demek istiyor. Doğru ya, meleklerin böyle sorunu olacak hali yok, insan şekline girmedikçe onlarda cinsiyet yok, diye düşündü. Ölüm geldi yeniden aklına, tartışmanın hararetinden unutmuştu.
Az sonra ölecekler miydi, yoksa Melek Dede ya-şamalan için yardımcı olacak mıydı? Şimdi ölmek istemiyordu ama artık başka bir sebepten yaşamak istiyordu. Kocasını daha yeni tanımıştı ve ona karşı yaptığı hatalan telafi etmek, kendini bağışlatmak istiyordu. Bunu Melek Dede'ye anlatması gerekiyordu.
Melek Dede, ben bu hataları bilerek yapmadım. Kocamı çok seviyorum. Fırsatım olursa bundan sonra yapmam. Ben sadece onunla sevgi dolu sıcak bir ilişkimiz olsun istedim. Onunla daha çok zaman geçirmek, ondan güzel sözler duymak, sevgisini ve şefkatini hissetmek istedim. Fakat bunu söylemeyi bilmediğim için onu kendimden uzaklaştırmışım.Kadınlar erkeklerden en çok şefkat beklerler, dedi yaşlı adam.
Bennu'nun sözleri Cevahir'i etkilemişti.
Ben de hatalıyım, dedi Cevahir. Seni anlamak için gayret göstermedim, kaçmayı tercih ettim. Biz erkeklere de -savaş ya da kaç- taktiği öğrettiler. Ya kavga ettim ya kaçtım. Seni hep duydum ama hiç dinlemedim. Bana da kimse kadınları anlamayı, şefkat göstermeyi öğretmedi.
Cevahir, konuşmasına devam ederken, kolunu Bennu'nun omzuna attı, sıkıca sarıldı ona.
Kimse öğretmedi, biz de birbirimizi tanımak için hiç uğraşmadık. Eğer ölmezsek ilk yapacağımız şey birbirimizi tanımak olsun. Biz seninle tanışmayı unutmuşuz karıcığım.
Bennu'nun gözlerinden sicim gibi yaşlar akmaya başladı.
Korkma tatlım, ölmeyeceğiz, bak hâlâ rahat nefes alıyoruz.
Ben onun için ağlamıyorum ki, dedi başını onun göğsüne dayarken.
Sonra kimse konuşmadı. Artık sözler anlamını yitirmişti. Birbirlerine daha sıkı sarıldılar. Bir süre sonra nefes almakta zorlanmaya başladılar. Bennu, Melek Dede'ye bakıyordu. Yerinden kalkıp canlarını almasını bekliyordu. Melek Dede "Eşhedu" diye şehadet getirmeye başladı. Bennu bize "şehadet getirin" vakit geldi demek istiyor herhalde, diye düşünerek o da şehadet getirmeye başladı. Sonra kendinden geçti.
Bennu, gözünü hastanenin acil servisinde açtığında, başında Türkan Halası vardı. Hemen Cevahir'i sordu. Yandaki yataktan geldi ses:
Ben iyiyim canım, merak etme. Gider miyim hemen öyle, daha seninle tanışacağız
Bennu güldü, yaşamak ne güzel, diye düşündü. Ölümün kıyısından dönmüşlerdi. Onlar tam kendilerinden geçtiği sırada asansörün kapıları açılmış, yardım gelmişti. Halası onlar gelmeyince merak etmiş, telefonla onları arayıp ulaşamayınca kardeşini aramış, onlardan Bennu'nun "biz halama geldik" diye telefon açtığı öğrenince hemen harekete geçmiş, yardım çağırmış, son anda da yetişmişti.
Yaşlı amca nasıl? diye sordu Cevahir. Türkan Hala üzgün üzgün başını salladı.
Siz genç olunca dayanabilmişsiniz sizi kurtardık ama amcanın yaşlı kalbi, o kadar havasız kalmaya dayanamamış. Onu kaybettik. Karşı komşumun babasıymış. Memleketinden önceki gün gelmiş. Kızı dışarıda, çok ağlayıp üzülüyor.
Bennu'nun gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. Melek Dede gerçektende melek olup uçup gitmişti.
Sema Maraşlı
Kahramanmaraş'ta doğdu. İşletme ve Davranış Bilimleri Bölümü'nü okudu. Yazı hayatına çocuklarına anlattığı masalları yazarak başladı. İlk kitabı "Bana Bir Masal Anlat" 2001 yılında yayınlandı. Hikâye kitaplarıyla 2002 yılında ödül aldı. Üç çocuk annesi olan yazar İstanbul'da yaşamaktadır.
Çocuk Kitapları
Mırmır Balığı
Pırpır ile Hırhır
Bana Bir Masal Anlat
Geçmiş Olsun Çoban Yıldızı
En Güzel Hediye
Mektuptaki Sır
Okulda Tuzak
Yetişkin Kitapları
Eşim Aşkım Olsun
Eşimin Eşi Yok
Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz
Kulak Aşık Olurmuş Gözden Evvel
Muhabbet Olsun
İÇİNDEKİLER
Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz
Çönülsüz Aş
Damakta Çikolata
İki Yüzlü Ayna
Bükçe
Sünger
Aşk Karın Doyursaydı
Çurur Kırıkları
İyi Koca
Tatlı Tarifi
Ana Kucağı
Miyav
Akıllı Çelin
Zor Karar
Aman Başına Bir İş Çelmesin
Kıyas
Bu
Yüzde Seksen
Bana Sevmeyi Öğret