Fihi Ma Fih

Fiyat:
120,00 TL
İndirimli Fiyat (%30) :
84,00 TL
Kazancınız 36,00 TL
Geçici olarak temin edilememektedir. Temin edildiginde

Bu ürünün yerine tercih edebileceğiniz ürünler


Kitap             Fihi Ma Fih
Yazar            Mevlana Celaleddin Rumi
Tercüme        Ahmed Avni Konuk
Yayınevi        İz Yayıncılık    
Kağıt - Cilt     2 Hamur kağıt, Ciltli
Sayfa - Ebat  336 sayfa, 17x24 cm
Yayın Yılı       2009



İz Yayınları Fihi Ma Fih kitabı nı incelemektesiniz.  
Mevlana Celaleddin Rumi Fihi Ma Fih kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2

    TAKDİM

Allah Teâlâ'ya hamd ve sevgili Habîbi'ne salât ve selâm olsun.

Gönül ikliminin mütenevvi' ve mebzûl râyihalarıyla dolu çiçekleri arasında, o mîrâsın yetimleriyiz. Milletler akan bir nehre benzer. Her milletin mâzîsi, hâli ve istikbâli vardır.
Mâzîlerini hâle taşımayan milletler, istikbâle uzanamazlar. "Kökü mâzîde bir âtî" olursak, öz vatanımızda garîb kalmayız.

İnsanın kendi kimliğini bir başkasında araması, hâfıza kaybına yol açar. Başka milletlerin efsânesi kadar, târihî derinliği olan bir milletiz. Mâzîyi hâle taşımak, ecdâd mîrâsını günümüz insanının idrâkine sunmaktır. Sâdece nâkil olup, görenekçi bir anlayışı yaşatmak, insanları atâlete sevkeder. O mîrâs bizle­rin ilham kaynakları ve hâfıza pınarları olmalıdır. Bu pınarların kaybı, örfü, mânevî gücü, idrâki, hikmet ve tefekkürü zayıflatır. Herşeyi emânet bohçalar hâlinde dışarıdan taşıma alışkanlığı, zihinlerimizi mahkûm eder. Rene Gue-non'a göre "tamâmen maddî yönde gelişmiş tek medeniyet, batı medeniyetidir."
Rahmet dîninin mensûbuyuz ve rahmet Peygamber'inin ümmetiyiz. Cihân-şumûl olan dînimiz, bu boyutuyla bütün milletleri kucaklıyor. İslâmın hedefi âdem milleti vücûda getirmektir.

İlâhî menşe'li olan kitâbımız Kur'ân-ı Kerîm, zaman ve mekân boyutunu aşmış ve "lâ-yuhtî" (hatâsız) dir. Günümüze kadar ona yapılmış yorumlar ise, beşerî olduğundan bu özelliği taşımazlar. Mehmed Akif in:

"Doğrudan doğruya Kur'ân'dan alıp ilhâmı, Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm'ı" beyti bu anlayışın bir aks-i sadâsıdır.

Hergün aynı tâzelikte nâzil olan bu ilâhî nâmeyi, günümüz insanının idrâkine sunmak farz-ı kifâyedir. Bu ilâhî kelâmı zamâna vâbeste kılmak ise doğru olmaz. Fikirler, tefsirler, ictihadlar eskiyebilir; fakat O kıyâmete kadar hep yeni kalacaktır.
Muhammed (s.a.v.) gülzânnda yetişmiş ve dünyâya o bahçenin râyihasını ulaştıran gönül erleri, bu ilâhî kaynağın ilham sunucularıdır. İşte Hz. Mevlânâ'nın eserleri arasında bulunan Fîhi Mâ Fîh de, bu ilâhî boyuttan uza­nan hikmetler yumağından örülmüş bir kaftan ve Rabbânî bir ilhamdır.
 
Merhum Ahmed Avni Konuk'un, farsça aslından yapmış olduğu bu tercüme eseri, günümüz okurlarına ulaştırmak istedik. Bu eser kütüphânelerde mevcut yedi-sekiz nüshanın karşılaştırılması sûretiyle hazırlanmış olması bakımından da ayrı bir husûsiyet taşımaktadır.

Bundan birkaç sene evvel, neşre hazırladığımız Fusûsu'l-Hikem tercüme ve şerhinin bir cildini takdim etmek için ziyâretine gittiğimiz muhterem Sâdık Kurç beyle sohbet ederken, kütüphânesinde bulunan ve kendisinin istibsâh etmiş olduğu Fîhi Mâ Fîh tercümesini bize gösterdiler. Birkaç gün bizde kal­ması isteğimizi kabul buyurdular. Okuduğumuzda, bu tercümenin de neşrinin faydalı olacağını düşündük.

Zâten bundan önce merhum Ahmed Avni beyin Fusûsu'l-Hikem Tercüme ve Şerhini neşre hazırlamayı mânevi bir işâret olarak telakki etmiştik. Muhte­rem Prof. Dr. Mustafa Tahralı beyin îtinâlı çalışmaları ve her cild için yazdığı makâleleri ve ayrıca büyük bir emekle neşre hazırlayıp İz yayınları İstanbul, 1992 târihinde basılan Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi bizde, Ahmed Avni beyin diğer eserlerinin de neşri iştiyâkını artırdı. Birkaç seneden beri bu velûd insanın 34 defter tutan Mesnevî-i Şerif Şerhi'ni de neşre hazırlama çalışmaları içindeyiz.

Neşre hazırladığımız Fîhi Mâ Fîh adlı eserin yazma bir nüshası Konya Mevlânâ müzesi kütüphânesi 3895 numarada kayıtlıdır. Mukaddimesinin so­nunda mütercimin imzâsı bulunmaktadır. Bu nüsha, mütercimin el yazısından başka, iki ayrı şahıs tarafından yazılmıştır. İkinci nüsha İstanbul Belediye kütüphânesi Osman Ergin kitapları arasında 24 numaradadır. Bu nüshada da mütercimin el yazısından başka, iki ayrı şahıs tarafından yazılmış kısımlar mevcuttur.
Biz bu çalışmamızda Konya Mevlânâ müzesi kütüphânesindeki nüshayı esas aldık ve Sâdık Kurç beye âit nüshadan da faydalandık. Farklı nüshadan yaptığımız ilâveleri köşeli parantez ile belirledik.

Mütercim tarafından tercüme edilmemiş olan âyet, hadîs, kelâm-ı kibâr ve beyitlerin tercümelerini yapıp, yine köşeli parantez içinde gösterdik.
Ahmed Avni bey tarafından hazırlanmış olan dip notlarda yazılı Mesnevî beyitlerinin büyük bir kısmının hangi cildde oldukları belirtilmiş, fakat mânâları verilmemiştir. Biz, Mesnevî-i Şerif şerhinin 34 defterini tarıyarak, çok azı müstesnâ bu beyitlerin bulundukları cild ve beyit numaralarını tesbit ettik ve tercümelerini de yine köşeli parantez içinde oradan verdik.

Bu eserin neşri hazırlıklarında mukabele ve genel tashihi ile birlikte, dip notlardaki Mesnevî beyitlerini bulmakta büyük yardımları olan, lügat ve indek­sleri hazırlayan muhterem Prof. Dr. Mustafa Tahralı beye şükranlarımı arzediyorum.

Bu güzel eserin, gönüllerimizin inbiği, kimliğimizin mühürü, uzun ve meşakkatli hayat yolumuzun rehberi olması dileğimizdir.
Dr. Selçuk Eraydın
Erenköy 17 Aralık 1993

 
 
     FÎHİ MÂ FÎH HAKKINDA

Fîhi Mâ Fîh, büyük mütefekkir, muhakkik, mürşid, tarikat pîri Hz. Mevlânâ'nın sohbetinde bulunanlardan bâzıları tarafın­dan tutulan notların birleştirilip tasnîf edilmesinden meydana gelmiştir.

Tasavvuf büyüklerinin, bilhassa tarikat pîrânının bu kabil sohbetlerinin kaydedilip zaptedilmesi, yakın zamana kadar de­vam etmiş eski bir gelenektir.
Haberleşme vâsıtalarının yok denecek durumda olduğu devir­lerde, şeyh-mürîd münâsebetlerinin devâmı, mektuplar ve bu ka­bil sohbetlerin tesbit edilip ihvâna gönderilmesiyle gerçekleştiril­miştir.

Abdülbâkî Gölpınarlı Hz. Mevlânâ'nın bu sohbetlerinin, hayâtının son yıllarına âit olduğunu, bâzı târih tesbitleriyle isbât etmeye çalışıyor.[1] Biz geniş bir zaman şeridi içinde yaptığı konuşmaların bir kısmının tasnifinden meydana gelmiş bir eser olarak değerlendirmeyi daha uygun buluyoruz.
Bu sohbetlerin kimler tarafından kaydedildiğini ve kimlerin tasnîf ve tertîb ettiğini söylemek hemen hemen imkânsız olmakla berâber, Mevlânâ'ya en yakın kimselerin hazırlamış olduklarını ifâde edebiliriz.

Bu esere "Fîhi Mâ Fîh" isminin hangi maksatla verildiğini ke­sin bir tarzda söylemek doğru olmaz; fakat "içinde olması gereken şeyler buradadır" mânâsının kastedelmiş olabileceği ihtimâlini düşünebiliriz.
Abdülbâkî Gölpınarlı'nın, fasılların tasnifini Kur an-ı Kerîm'
 
in tertibine benzetme fikri2 de kanâatımızca pek isâbetli görül­medi; zîrâ ortalarda ve sonlarda mevcut bâzı fasıllar, başta olan­lardan daha hacimlidir.

Hz. Mevlânâ'nın bu eserinin yazma nüshaları, muhtelif kütüphânelerde mevcuttur. Bu hususta gerek Prof. Dr. Meliha Ülker Anbarcıoğlu'nun çevirisi olan "Şark İslâm Klasikleri yayın­lan 28. kitabı" olarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından İstanbul 1954 târihinde Maârif Matbaasında basılan eserin önsözünde ve Abdülbâkî Gölpınarlı'nın 1959 târihinde Remzi Kitabevi tara­fından neşredilen kitabın sunuş kısmında kâfi derecede mâlûmât verildiği için, tekrânna lüzûm görmedik.

Fîhi Mâ Fîh farsça olarak üç kere tab' edilmiştir. Bunlardan birisi 1928 târihinde Hindistan'dadır. En eskisinin istinsâh târihi 1105 h. olan yedi nüshadan derlenmiştir.

İkincisi 1334 h. târihinde Tahran'da basılmıştır.

Üçüncüsü, Tahran Üniversitesi İlâhiyât Fakültesi Profesör­lerinden Bedîu'z-Zamân Firûzanfer tarafından Tahran Üniver­sitesi yayınlarının 105. kitabı olarak 1330 şemsî hicrîde Tahran Meclis Matbaasında basılmıştır.3

Fîhi Mâ Fîh ilk defa türkçeye Ahmed Avni Konuk (1868-1938) tarafından tercüme edilmiştir. Mütercim mukaddimesinde de be­lirttiği gibi yedi-sekiz nüshayı karşılaştırarak, bu tercümeyi mey­dana getirmiştir. Eserin yazma nüshası Konya Mevlânâ Müzesi 3895 numarada kayıtlıdır. Diğer bir nüshası da İstanbul Belediye Kütüphânesi Osman Ergin Kitapları 24 numarada bulunmak­tadır.

Merhum Ahmed Avni Konuk beyefendinin bu eserini neşret­memize iki husus sebep olmuştur. Bunlardan birincisi ona âit olan bütün eserleri neşretme düşüncesiyle yola çıkışımızdır. İkin­cisi ise millî kültürümüzün bir bütün içinde devâmını sağlamak ve onu ilerki nesillere aktarmaktır.
Bugün elimizde bulunan iki tercümeden farklı özellikler gös­teren bu eser, tasavvuf! ıstılahları muhâfaza etmiş; Hz. Mevlânâ'­nın sohbetlerindeki merâmını tam mânâsıyla
bizlere aktarmaya muvaffak olmuştur.

A. g.e. vE
Fazla bilgi için bk. A. g. e. Sunuş, s. XIII.

Bilhassa mevzu ile alâkalı Mesnevî beyitlerinin dipnot olarak ilâvesi de bu eserin neşredilme sebeplerindendir.
Fîhi Mâ Fîh'deki fasıllarda irşâd nokta-i nazarından son de­rece mebzûl hikmetler, mesel ve misaller vardır. Edebî san'atlarla müzeyyen bu cümleler, insan havsalasına yeni boyutlar ka-zandığırdığı gibi, yeni ufuklar ve yeni pencereler de açıyor; ve alışa-geldiğimiz değerlendirmeler dışında, eski, fakat bizim için yeni değerlendirmeler sistemi elde etmeyi sağlıyor. Bu husûsu te'yîd edecek birkaç örnek verebiliriz:

Hz. Mevlânâ'ya göre mesel ve misâl başka başka şeylerdir. Hak Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'de misâl olarak nûrunu "misbâh"a ve velîlerin vücûdlarını "zücâc'a benzetmiştir. İşte bu benzetiş misâl içindir; gerçekte O'nun nûru kâinâta sığmaz.4
Hz. Mevlânâ şükrü, ni'meti fark etmek tarzında ta'rîf eder. Ni'meti fark etmemek, küfrân-ı ni'met olur ki, halk arasında böyle kimselere "nan-kör" ta'bîr edilir.
Hz. Mevlânâ ni'meti bir memeye benzetir ve "şükür, ni'met memesini emmektir" der.5 Meme ne kadar süt ile dolu olursa ol­sun, memenin ucuna kadar gelmez; emmek, o ni'meti istemektir.

Hz. Mevlânâ kendi sözlerini, başkalarınınkıyle mukayese ederken, kendi sözünü "nakit" diğerlerini "nakil" olarak vasıflan­dırır. Hz. Mevlânâ'ya göre nakil, nakdin fer'idir. Nakid bir ada­mın kendi ayağı, nakil ise ayak şeklinde ağaçtan yapılmış kalıp­tır.6
Hz. Mevlânâ nakdi, nakilden tefrik edemiyenleri, yolunu şaşırmış sapıklara benzetir.7
Kur'ân-ı Kerîm'de zâhir ve bâtın meselesi:
Hz. Mevlânâ Kur'ân-ı Kerîm'i iki yüzlü bir dîbâ (süslü ipekli kumaş) olarak vasıflandırır. Bir kısım insanların, bir yüzünden, bir kısmının da diğer yüzünden nasiplendiklerini ve her ikisinin de doğru olduğunu ifâde eder.8

Hz. Mevlânâ şu misâl ile bu görüşüne açıklık getirmiştir: "Nitekim kadının zevci ve süt emen çocuğu vardır; her ikisi de on­dan başka haz alırlar."9

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fîh, (Ter. Ahmed Avni Konuk) İst. 1993, s. 151.

A. g. e. 164.
A. g. e. 133.
  1. Ahmed Avni Konuk, Mevlânâ Celâleddîn, Mesnevî Şerhi, Konya Mevlânâ Müzesi, Nu. 4740 (34 defter). III. Cild; 2556. (Tarafımızdan yayına hazırlanmaktadır.)
  2. Mevlânâ, A, g, e. 150.
  3. A. g. e. 150.

Kur'ân-ı Kerîm'in mânâsına teveccüh etmek ve ondan gıdâlanmak esastır.
 
[1]Mevlânâ Celâleddîn, Fîhi Mâ Fîh, (Ter. Abdülbâkî Gölpınarlı) İst. 1959,s. VI.
 
Diğer Özellikler
Stok Kodu 9789753550864
Markaİz Yayıncılık
Stok DurumuBu ürün geçici olarak temin edilememektedir.
 9789753550864
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.