%34

Hayatül Hayevan Havas ve Esrarı Dua 048

  • 3.6 / 5
3.6 / 5
395,00 TL
600,00 TL
Havale / EFT: 383,15 TL
2. Hamur Enzo Kağıt, Kalın Ciltli, 800 sayfa, 17x24 cm, Kod Dua 048
Aynı Gün Kargo

Ürününüz 1-2 gün içerisinde kargoya verilir.

Güvenli Alışveriş

Ürününüzü 14 gün içerisinde kolayca iade edebilirsiniz.


  Kitap              Hayatül Hayevan Havas ve Esrarı
  Yazar             Kemaleddin Demiri
  Tercüme        Rahmi Serin
  Yayınevi         Pamuk Yayıncılık
  Kağıt  Cilt       2. Hamur Enzo Kağıt - Kalın Ciltli
  Sayfa  Ebat    800 Sayfa - 17x24 cm
  Yayın Yılı        2022 Baskı -  Kod : Dua 048

    
                  

Pamuk yayıncılık, Hayatül Hayevan Havas ve Esrarı kitabı nı incelemektesiniz.
Kemaleddin Demiri Hayatül Hayevan Havas ve Esrarı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2



Bu kitabın yazarı dini konularda büyük bir İslam âlimi olup özellikle fıkıhta üstün bir yere sahiptir.

Bu eserde geçen hayvanlarla ilgili her konuyu, bilhassa etlerinin yenilip yenilmeyeceğini ve bu husustaki şeriat hükümlerini, açıklamış bazı büyük zatlarla hayvanlar arasında geçen maceraları ve acı tatlı kıssalara yer vermiştir.

Bir tür hayvanlar ansiklopedisi olan bu kitap ayrıca hayvanlarla ilgili atasözleri, organlarının tıbbi özellikleri ve rüyada görüldüklerinde nasıl yorumlanacaklarını da bu eserde anlatmaktadır.

Bu kitapta hayvan adları alfabetik sıra ile yer alır. Hayvanın adından hemen sonra sıra ile nitelikleri, alışkanlıkları, olaylar içinde geçip geçmediği, çeşitli mezheplere göre yenilip yenilemeyeceği anlatılır.

Yüzlerce eserden yararlanılarak hazırlanan bu ansiklopedide bin altmış dokuz madde yer alır.

Ayrıca bu kitapta tarihi olaylar, çeşitli dualar ve tılsımlar, hastalıklara şifa veren dualar ve ilaçlardan da bahsedilmektedir.
Sahasında eşsiz bir eserdir.

ÖNSÖZ

Varlığını isbat eden sayısız yaratıkları içerisinde hayvanlar alemini de yara­tıp, o günahsız yaratıkları hizmetinde bulunduran Allah'a hamd olsun.
Varlığın yaradılış sebebi olan ve sevgisine muhatap kıldığı sevgili habibi, iki cihan güneşi Muhammed Mustafa'ya salat ve selam olsun.

Onun aile fertlerine, sahabilerine ve ona inanıp severek hizmet eden ve yolundan giden bütün ümmetlerine de...

Kemaleddin Ebu Abdullah ed-Demirî'nin muhteşem eseri "Hayâtü'l Hayevan" adlı kitabıgünümüz Türkçesine aktarmam istenildiğinde, doğrusu, sorum­luluğu çok ağır ve ehliyet isteyen bu ulvî görevi yerine getirmeye "Evet" demek için çekinmedim değil.

Ancak, bu ilim ve hikmet denizinin günümüz okuyucularına daha fazla kapalı kalmasına da gönlüm razı olmadı. Yüce Allah'ın sonsuz keremine sığınarak teklifi kabule mecbur oldum.

Mümkün olduğunca kısa cümleler kurmaya, kelimeleri günümüz Türkçesi ile vermeye azami gayret ettim.

Eserde geçen ayeti kerime ve hadisi şerifler hem asılları, hem de latin harf­leri ile verilip meal ve tercümeleri sunulduktan başka, Arapça şiirler tercümeleriyle, Osmanlıca şiirler de hem asılları, hem de açıklamaları ile birlikte sunul­maktadır.

Eserin ilk Türkçe tercümesi, Abdurrahman b. Hacı İbrahim tarafından yapılmış ve bu tercüme 1272 yılında, İstanbul Matbaa-i Amire'de taş baskısı ola­rak basılıp yayınlanmıştır.

Halen yayma hazırlanan bu tercüme, yukarıda bahse konu edilen tercümenin yeniden günümüz Türkçesine kazandırılmış şeklidir.
Hayırlara vesile olması dileğiyle çıkılan bu yolda, sadece Allah'ın yardımına güveniyor, hatalarımın bağışlanmasını yalnız O'nda diliyorum.

Rahmi Serin

                   KEMALEDDİN DEMİRİ'NİN KISA HAL TERCÜMESİ

KEŞFÜZ ZÜNUN'A GÖRE HAYATÜ'L-HAYEVAN VE YAZARI DEMİRİ
Kemaleddin Muhammed b. Musa b. İsa ed-Demirî, Şafii mezhebi ileri gelen âlim ve fakihlerindendir.

Mısır'ın, Dimyat şehri yakınlarında ve Nil nehrinin iki yakasında yer alan Demire adındaki büyük bir kasabada hicri 744, miladi 1341 yılında doğdu. Aynı yerde hicrî 808, miladî 1405'te öldü.

Yaşamını terzilik yaparak kazanırken din konusuna da ilgi duydu ve bu alanda dönemin ünlü din ve edebiyat bilginlerinden ders aldı. Fıkhın yanısıra tefsir, hadis, Arap filolojisi ve edebiyatı konularında güvenilir ve yetkili kişi olarak kendisini kabul ettirdi. Tasavvuf konularındaki derin bilgisi ile de ün yaptı.

En bilinen eseri, bir tür hayvanlar ansiklopedisi niteliğindeki "Hayatü'l-Hayevan" adlı kitabıdır. Bu eseri, yalnızca hayvanlar hakkında verdiği bilgiler ba­kımından değil, folklor ve tarih bakımından da önem taşır.

Kitapta hayvan adları alfabetik sıra ile yer alır. Hayvanın adından hemen sonra sıra ile, nitelikleri, alışkanlıkları, olaylar içinde geçip geçmediği, çeşitli mez­heplere göre yenilip yenilemeyeceği, hayvanlarla ilgili atasözleri, organlarının tıp bakımından özellikleri ve rüyada görüldüklerinde nasıl yorumlanacağı anlatılır.

Yüzlerce eserden yararlanılarak hazırlanan bu ansiklopedide bin altmış do­kuz madde yer alır.

Eserin büyük, orta ve küçük olmak üzere üç ayrı yazılmış biçimi vardır. Bu eserinin dışında, İbn Mace'nin Sünen'ine yaptığı "ed-Dibace" adlı şerhi de ünlüdür.
Müellifin tercümesini sunduğumuz eseri Avrupa'da da tanınmış olup De-mirî'ye "Arapların Buffon"u ünvanının verilmesini sağlamıştır.
Eser, birçok İslam âlimi tarafından özetlenerek kısaltılmış, tenkid ve düzelt­meler yapılmıştır.

Osmanlı âlimlerinden Hakim Şah Muhammed Kazvini bu eseri, Yavuz Sul­tan Selim adına, Arapçadan Farsçaya tercüme ederek padişaha sunmuştur.

Hayatı boyunca herhangi bir hayvana bindiği görülmemiştir. Bu yönü, üze­rine ilgi çekmeye yetmiştir.
Çeşitli konularda yazdığı eserleri on tane olup, "Hayatü'l-Hayevan" bunlar içerisinde önemli bir yer tutar.
Yüce Allah kendisinden razı olsun. Amin!

Hayatü'l-Hayevan, Keşfu'z-Zünûn'da şöyle takdim olunmaktadır:
"Hayatü'l-Hayevan", Şeyh Kemaleddin Muhammed b. Musa b. İsa ed-De­mirî eş-Şafıî'nin eseri olup, bu zat hicrî 808 de vefat etmiştir. Eser, kendi konu­sunda kuvvetli zayıf, bütün konuları içermektedir.

Eserin yazarı, dinî konularda büyük bir İslam âlimi olup, özellikle fıkıhta üs­tün bir yere sahiptir. Ne var ki bu konuda Cahız kadar yetkili değildir.[1]
Ancak, kendisinin de ifade ettiği gibi, bu konuda isim, deyim ve durum açıklamaları gibi yenilikler getirmiştir.

Eserini, bir teklif üzerine kaleme almayıp, derslerinde geçen hayvanlarla ilgili her konuyu, bilhassa etlerinin yenilip yenilmeyeceğini ve bu husustaki şeriat hükümlerini, bazı büyük zatlarla hayvanlar arasında geçen maceraları ve anlatılan acı tatlı kıssaların kendisini böyle bir eser yazmaya ittiğini, bunun için istiharede bulunup, alfabetik sıraya göre eseri te'lif etmeye karar verdiğini, müellif bizzat kendisi anlatmaktadır.

Ayrıca, eseri beş yüz altmış bölüm olarak tertip edip, Arapça divanlardan yüz doksan dokuz şiir alarak zenginleştirdiğini, müsveddelerini hicri 773'te ta­mamladığını da bildirmektedir.[2]

 

İLK MÜTERCİM MUHAMMED B. İBRAHİM EFENDİ'NİN YAPTIĞI TERCÜMENİN ÖNSÖZÜDÜR

Rahman ve Rahıym Allah'ın adıyla...
Sınırsız hamd ve sayısız şükre layık olan, alemlerin yaratıcısı, terbiye edicisi ve bağışlayıcısı olan Allah'tır.

O, insanı konuşan ve konuştuğunu anlayan bir varlık olarak bütün yarat­tıklarından ayırıp üstün kılmıştır.

Salat ve selam, her zaman kendisini mucizeleri ile isbat eden "Sübhânellezî esrâ..." bahçesinin bülbülü Muhammed Mustafa'ya, onun Ehl-i Beyt'ine, yakınla­rına, bütün sahabilerine ve severek yolunda bulunanlarm üzerine olsun.

Cevher saçan açıklamaların en şereflisi, ilahî sırlan ve hükümleri içinde toplayan Kur'an-ı Hakim'i Habibi'ne vahyedip bütün sırlarını onda açıkladı.
Bu hakir kul, Abdurrahman b. Hacı İbrahim Adana'da dünyaya gelip, Sultan Mahmud tarafından, Hanefi fıkhında fetva vermek üzere Sivas'ta görevlendirildim.
O sıralarda bir bilginler dostu olan Mehmed Paşa b. Osman Paşa, sağlık ko­nularında bir takım bilgiler toplamış, bendelerinden de Kemaleddin Ebu Abdullah Demiri Hazretleri'nin "Hayatü'l-Hayevan" adlı kitabının tarafımdan Türkçeye çev­rilmesini istemekte idi.

Yerinde bulduğum bu isteği kabul edip, adı geçen muhteşem eseri tercüme ettim. Tercümenin adını da "Aynü'l-Hayat" koydum.
Merhum Demiri, her hayvanın büyük insanlarla ve diğer hayvanlarla olan il­gi ve maceraları, onların etlerinden, sütlerinden ve diğer yerlerinden yararlanıp yararlanılmayacağı, onlarla ilgili şeriat hükümleri, rüyada görülen hayvanlara dair yorumlar, bu eserde geniş olarak ele alınmış bulunmaktadır.
Bu tercüme, eserin biraz daha kısaltılmak suretiyle takdim edilen şeklidir.

Bununla, Yüce İslam dinine hizmet ve Allah'ın rızasına nail olmaktan başka hiçbir emelimiz yoktur.

    AĞAÇKURDU (ARAZA)

Mercimek gibi bir kurtcağızdır ki, ağacı yer ve ona ağaçkurdu denir. Çalışması daha çok yerde olduğu için arzla ilgili olarak araza denilmiştir. Bir yıl sonra kendisinden iki kanat çıkar ve bu kanatlar onun uçmasını sağlar.

Süleyman Aleyhisselam'ın vefatı sırasında dayandığı asayı kemiren kurt da bu cins bir kurttur. Henüz gelişmeye başladığı sırada bu kurdun düşmanı ka­rıncadır. Arkasından gelerek onu yuvasına kadar götürüp yer. Karınca ile yüzyüze gelirse mücadele eder ve karıncaya karşı kor ve kendisini yediıtmez.
Bu kurtcağız, tabiatı gereği un gibi ufaladığı ağaçtan kendisine güzel bir yu­va yapar. Örümcek ağı gibi aşağıdan yukarıya doğru bir iplik hazırlar. O yuvanın dört köşesi ve bir kapısı vardır. Bu yuva, hayatı sona erdiğinde kendine mezar olur. Geçmiş zamanlarda ölen insanların kabir yapmayı bu kurttan öğrendikleri söylenir.
Müslim ve Buhari'de ve diğer bazı güvenilir kaynaklarda rivayet edildiğine göre, Habeş Meliki Necaşi'nin, Cafer (r.a.) ve yakınlarına ikramda bulunup onlara değer vermesi Kureyş'i derin üzüntülere düşürdü, bu sebeple de Allah Rasulü (s.a.v.)'e ve sahabilerine son derece öfkelendiler. Haşimoğulları ve Abdülmutta-liboğulları hakkında bir ahidname yazarak, bundan sonra bunlarla kız alıp verme ve alışveriş muamelesi yapmamayı kararlaştırdılar. Günümüz deyimi ile müslü-manlara karşı her hususta boykot ilan ettiler.

Bu ahidnameyi yazan Bağız ibn Amir'in eli kurudu. Ahidnameyi Kâbe'nin i-çine astılar. Ashab, hac mevsiminin dışında Mekke-i Mükerreme'ye giremezlerdi. Bu şekilde, çok sıkıntılı üç sene geçti. Müşriklerin çoğu böyle bir ahidname yap­tıklarına pişman olmuşlardı.

Bu sırada Yüce Allah adı geçen kurdu o zalimane ifadeli ahidnameye mu­sallat kıldı. Kağıtta, Allah ismi şerifinden gayri ne varsa hepsini tahrip etti. Bu hu­sus Allah Rasulü (s.a.v.)'e malum olup, durumdan Ebu Talib'i haberdar etti. Ebu Talib de Kureyş'e durumu bildirdi. Ahidnameyi getirip açtılar. Allah Rasulü'nün söylediklerinin doğru olduğunu görünce muhasarayı (kuşatma ve boykotu) kaldır­dılar.
Allah Rasulü'nün peygamber oluşunun yedinci senesi, Muharrem ayının so­nunda başlayan bu muhasara (boykot) üç yıl boyunca müslümanlara kan kusturdu. Her bakımdan dayanılmaz sıkıntılara maruz kaldılar.

ibn Sa'd ve İbn Mace'nin Übeyy ibn Ka'b (r.a.)'den rivayetine göre Allah Rasulü bir ağacı minber olarak kullanıyordu. O ağaç zaman zaman deve yavrusu-Qun inlemesi gibi ses çıkarır, inlerdi. Allah Rasulü üzerini eliyle sıvazladığında mıltisini keserdi. Zaman geldi o mescid yıkıldı. Übeyy ibn Ka'b (r.a.) de o ağacı e-vıne götürdü. Zamanla ağacı kurt yiyip lime lime parçaladı ve toz oldu.
Ağaç kurdu (Araza) ile ilgili geniş bilgi ileride (D) maddesinde gelecektir.
Ağaçkurdu temiz kabul edilmemiştir. Bu yüzden yenilmesi haramdır. İçinde ağaç kurdu bulunan toprak parçası üzerine teyemmüm yapılması caizdir. Aynı
haşere bir ağaç ve kağıt üzerinde bulunursa onun üzerine teyemmüm yapmak caiz olmaz.
Bu haşerenin adı, "Ağaç kurdundan daha fazla yer" ve "Ağaç kurdundan da­ha hünerlidir" gibi cümlelerle darb-ı mesel olmuştur.
Ağaç kurdunu rüyada görmek, ilim yolunda münazaaya (çekişmeye) dela­let eder.

     AĞUSTOS BÖCEĞİ

Arapçada Ya'sub olarak bildirilen Ağustos böceği, çekirge büyüklüğündeki bir kuşun adıdır.
Ağustos böceğinin dört kanadı vardır. Kanatlarını kolayca toplayamaz. Yü­rüdüğü hiç görülmemiştir. Her zaman bir ağaç üstünde ve uçarken görülür. Cevheri der ki:
"Çekirgeden biraz daha büyücek olan Ağustos böceği bir yere konduğu zaman kanatlarını kolaylıkla toplayamaz. Yorgun atın halini bu kuşa benze­tirler. Nitekim şair Beşir, zayıf atını bir kuşa benzeterek der ki:

"Zebunluktan Ya'sub gibi hiç kaşağı vurulmayan atların hareketi tıpkı semiz atlarınla gibidir."
İbn-i Haldun, Hasan ibn Abdullah Askeri'nin tercümesinde şöyle anlatır: "Arap tayfalarından Sahr ibn Amr ibn Reşid hasta olmuş ve hastalığı da bir hayli uzun sürmüştü. Hastalığı sırasında kendisine annesi ve eşi Sülemi bakıyordu. Bir gün:
"Sahr'ın durumu nasıldır?" diye Sülemi'ye sordular. İyice bunaldığı bir zamana rastladığı için:
"Halinde bir iyilik görülmüyor ki, şifasını ümid edelim. Ölmüş değildir ki, oturup ağlayalım" diye cevap vermiştir.

Bu söz Sahr'ın kulağına ulaşınca şu şiiri okumuştur:
"Görülüyor ki, hastalığımla meşgul olmak anneme ağır gelmedi. Fakat beni kaldırıp yatırmak eşim Sülemi'ye bıkkınlık verdi. Öldüğüme gam yemem, delikan­lılıkla kimler mağrur olabilir ey Sülemi? Yüce Allah'ın bekasına yemin ederim ki, şikayetlerinle halimizi etrafa duyurdun. "
Cahız der ki:

"Ya'sub diye arının beyine derler. Melik-i Nahl, emir-i nahl anlamındadır." Ana arı diye de adlandırılan bey arı, öyle bir hükümdardır ki, diğer arıların bütün hareketlerini onun fermanı tayin eder. "Arı sırrı" deyimi çok yerinde kullanılmış­tır.
Çok şaşılacak hususlardan biri de iki beyin bir kovanda görev yapamama-sıdır. Arılar, bu beylerden güçlü olanını alıkoyarak ikincisini öldürürler.
İbn Sünnî, "Amelü'l-Yevm vel Leyi" adlı eserde, Ebu Ümametü'l-Bâhilî'den şöyle rivayet etmektedir:
Allah Rasulü (s.a.v.) buyuruyor:

"Herhangi biriniz mescidden ayrılacağınız zaman İblis aleyhilla'nenin taraftarları derhal etrafınıza üşüşür, tıpkı bal arılarının arı beyinin çevresin-
Allâhümme innî eûzü bike min iblise ve cünûdih*
"Allahım! İblis ve bağlılarının şerrinden Sana sığınıyorum " desin. Çünkü bunu söyleyene şeytan zarar veremez. "
Sevilip sayılan bir kimseye arı beyinden kinaye olarak "Ya'süb kavminden"
derler.

İmam-ı Ali (k.v.), Abdurrahman b. Attab ibn Seyyid'i "Cemel Vakası" diye anılan savaşta görünce:
"Kureyş'in Ya'subü budur" diyerek kendisini övmüştür. Abdurrahman ibn Attab, o gün kahramanca savaştı ve şehitlik mertebesine erişti. Şehit olmadan önce yüzük takılı olan parmağı kopmuştu. Bir akbaba parmağı alarak Yemame diyarına bıraktı. Yemameliler, yüzükten sahibini tanıyarak gıyabında cenaze namazını kıl­dılar. Bu konuda tarihçilerin ittifak ettikleri husus şudur:

Cemel vakasında Abdurrahman'ın eli koparak düştü. Bir kuş yere düşen eli kaparak Hicaz diyarına bıraktı. Hicazlılar, Abdurrahman'ın eli olduğunu bilerek o-nun gıyabında cenaze namazını kıldılar.
Cemel Vakası adıyla tarihe geçen ve îmam-ı Ali ile Aişe (r.anha) arasında geçen bu acıklı olay, hicri otuzaltı yılında meydana gelmiştir.
Hafız Ebu Musa ve bazıları, kopan elin Medine-i Münevvere'ye bırakıldığı kanaatini taşımaktadırlar.

Müslim şöyle rivayet eder:
"Ahir zamanda, Deccal çıktığında yerde gömülü bütün hazineler ken­disine görünür, defineler, arılar gibi etrafında topluca görülürler."
Ebu Bekir (r.a.) vefat edince, mü'minlerin emiri İmam-i Ali (k.v.), Hazreti Ebu Bekir (r.a.)'in mübarek cisminin bulunduğu kapının önüne gelerek:
"Yüce Allah hakkı için ey Ebu Bekir, Sen mü'minlerin Ya'subü idin. Sen o dağa benzerdin ki, en şiddetli rüzgarlar bile onu yerinden kıpırdatamazlardı" diye­rek kendisini övdü ve onu, emri altında bulunanları güzel idaresiyle maruf ve meş­hur olan arı beyine benzetti.

     AHMAK KUŞU (EL-ATYAŞ)

İbn Seyyide, Tayş kelimesi için az akıllı, hafif akıllı, ahmak gibi manalar an­latıyor. Nitekim İmam-ı Şafii (r.a.) bir şiirinde şöyle diyor:
"Bu dönemde yaşayan Eşheb, hafif akıllı (biraz ahmakça) olmasaydı ondan daha iyi fıkıh bilen yoktu... Bu konuda ben ondan daha bilginini gör­medim."
Bahsi geçen Eşheb, Abdülaziz ibn Davud el-Fakih el-Maliki el-Mısrî'nin oğ­ludur. İmam-ı Şafii'nin doğduğu sene dünyaya gelmiştir. Hicretin yüzellinci yı­lıdır. Şafii Hazretleri'nin vefatından onsekiz gün sonra da vefat etmiştir.

İbn Abdülhakim diyor ki:

haşere bir ağaç ve kağıt üzerinde bulunursa onun üzerine teyemmüm yapmak caiz olmaz.
Bu haşerenin adı, "Ağaç kurdundan daha fazla yer" ve "Ağaç kurdundan da­ha hünerlidir" gibi cümlelerle darb-ı mesel olmuştur.
Ağaç kurdunu rüyada görmek, ilim yolunda münazaaya (çekişmeye) dela­let eder.

 

[1] Cahız, edebiyat, zooloji ve antropoloji bilginidir. Asıl adı Ebu Osman Amr b. Barh Kenanî olup, hicrî 869 yılında, 93 yaşında Basra'da ölmüştür. Edebiyat ve Edebiyat Tarihi üzerinde de söz sahibidir.
"Kitabü'l-Hayevan" adlı eserinde, hayvanların göçleri üzerinde araştırmalar yapmış, göçmen kuşlar üzerindeki değişimleri incelemiştir.
Edebiyat, antropoloji ve tabiat ilimleriyle ilgili eserler veren Cahız, mutezile inancında idi. Kendi alanında eşi az bulunan bir bilgin idi.
[2]
Keşfü'z-Zünun, Katip Çelebi, cild I, sayfa: 696, 1991-istanbul.


 
Diğer Özellikler
Stok Kodu9789752943513
MarkaPamuk Yayıncılık
Stok DurumuVar
9789752943513
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat