İhyau Ulumid din Tercümesi, Cep Boy ERKAM 2.EL

Fiyat:
1.220,00 TL
Geçici olarak temin edilememektedir. Temin edildiginde

Bu ürünün yerine tercih edebileceğiniz ürünler


Kitap                 İhyau Ulumid din Tercümesi, Sempatik Cep Boy 2.EL
Yazar                İmam Gazali 
Yayınevi            Erkam Yayınları
Tercüme            Ahmed Serdaroğlu
Eserin Takdimi  Ahmed Davutoğlu
Kağıt - Cilt         Şamua Ivory kâğıt, İnce İntegral Cilt
Ebat Sayfa        11x215 cm.  5.917 Sayfa


 Temiz  İYİ Kondisyonlu   RESİMDEKİNİN AYNISI

Not: Sadece bu ÇOK ÇOK UCUZ KELEPİR kategorisindeki kitaplar 2. El kitaptır. Diğer bölümlerdeki kitaplar sıfır ve yeni ürünlerdir.

 
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2

 
 
İhyau Ulumid Din Tercümesi
İmamı Gazâli

 
 
İmamı Gazali nin mühteşem eseri İhyau Ulumid din 2 yıllık bir çalışmanın neticesinde yeniden yayına hazırlandı.
Uzun başlıklar sadeleştirildi.
Kelimeler günümüz diline uyarlandı.
Arapça metinler gözden geçirildi.
Kaynaklar tespit edilmeye çalışıldı.
Gözü yormayan ayvori kağıt kullanıldı.
8 Sempatik Cilt olarak basıldı , Ebat 11 cm x 15 cm  Cep Boy


 
İmam Gazali, İhya da, bir Müslüman’ın mutlaka bilmesi gereken hususları; “ibadetler”,“âdetler”, “helak ediciler” ve“kurtarıcılar” ana başlıkları altında toplayarak derinlemesine incelemiştir.

İmam Gazali, ele aldığı konuları kuru bilgi yığını şeklinde anlatmamış, ilmin irfân ile meczedilmesi lüzumuna her vesileyle işaret etmiştir.

O, namazı ve orucu, zekâtı ve haccı anlatırken esrârına işaret etmiş; alış-veriş, evlilik ve yolculuk gibi insânî muâmelelerin âdâbına riâyeti fevkalâde önemsemiştir. 

 
   SUNUŞ

 
Cenâb-ı Hakk'a sonsuz hamd ü senalar olsun. O'nun Sevgi­li Habibi Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.)'e, âline, ashabına salât u selâm olsun.
 
İmam Gazali, ilim ve fikir dünyamızı aydınlatan müstes­na şahsiyetlerdendir. Hicrî 450, Milâdî 1058 yılında Tûs'şehrin­de dünyaya gelen Gazâlî, çocukluk ve gençlik yıllarından itiba­ren ömrünü ilim tahsiline adamıştır. Bu maksatla Cürcan'a git­miş ve daha sonra Nişabur'da İmâmü'l-Harameyn el-Cüvenî'ye talebe olmuştur. Cüvenî'nin vefatından sonra Nişabur'dan ay­rılmış ve daha sonra Nizâmü'l-Mülk Medresesi'nde müderris ol­muştur. Zamanla burada baş müderrisliğe kadar yükselmiş ve bir ilim adamı için dünyalık makamların en âlâsını ihraz etmiş­tir. Fakat onun engin ruhu bu mevkilerle tatmin olmamış ve bazı hâdiselerden sonra bütün dünyevî makamları elinin tersiyle ite­rek inzivaya çekilmiştir. İşte o inziva yıllarında, yazacağı eserlerle ilim ve fikir hayatına kalıcı çözümler sunmanın uygun olacağı ka­naatine varmıştır. Bu kararı vermesinde; "Kıyamet günü en şiddet­li azabı, ilminden insanları faydalandırmayan âlimlerin göreceği" hadîsinin etkili olduğunu söylemiştir, işte bu zaman zarfında te­lif ettiği eserler içinde en çok bilinen ve okunanı İhyâu Ulûmi'd-Dîn adlı şaheser olmuştur. Çünkü ihya, sadece bir ilim dalına münhasır olmayıp Müslüman'ın şahsiyetinde ve islâm toplu­munda zamanla meydana gelen aşınmaların yeniden ihyasını hedef alan kuşatıcı ve kapsayıcı bir eser olmuştur.
 
İmam Gazali, ihyâ'da bir Müslüman'ın mutlaka bilmesi ge­reken hususları; ibadetler, âdetler, helak ediciler ve kurtarı­cılar ana başlıkları altında toplayarak derinlemesine incelemiş­tir. Gazâlî, ele aldığı konuları kuru bilgi yığını şeklinde anlatma­mış, ilmin irfan ile mezcedilmesi lüzumuna her vesileyle işaret etmiştir. O, namazı ve orucu, zekâtı ve haccı anlatırken esrarına işaret etmiş; alış veriş, evlilik ve yolculuk gibi insanî muamele­lerin âdabına riayeti fevkalade önemsemiştir. O, okurun önüne her zaman takva önderlerini örnek olarak getirmiştir. Devirlerin değişmesiyle insanın zaaf ve tutkularının yok olmadığına dikkat çekmiştir, iki cihan saadetinin, yapılan her işte rızâ-yı Bârî'yi gö­zetmekle mümkün olduğunu vurgulamıştır. Bu bakımdan ihya, dikkatle okunması gereken islâm klasiklerinin başında gelmek­tedir. Çünkü ihyâu Ulûmi'd Dîn, zihinleri aydınlatırken gönülleri de durultur. Hürmet ve muhabbetle okuyanın şahsiyetini âdeta yeniden inşa ve ihya eder. Zaten dikkatle okuyan herkes ihyâ'nın didaktik (öğretici) üslubuna kendini kaptırır.
 
İhyau Ulûmid Din 'de ilim ahlâkla, hikmet öğütlerle, nazari­ye tatbikatla ve söz de hâl ile birleştirilmiştir, ihyâ'da sadece akla hitap etmekle yetinilmemiş, aynı zamanda kalbe de hitap edil­miştir. İslâm'ın en derin meseleleri herkesin anlayabileceği bir sa­delikte açıklanmıştır. Çünkü onda samimiyet ve ihlas esas alın­mıştır. İnsanlar, bazı kitapları okurlar. Ancak oradaki bilgiler gö­nüllere nüfuz etmez, kendilerine tesir etmez. Halbuki ihya öy­le değildir. Okuyucuyu düşündürür; yeri geldikçe sarsar, bazen duygulandırır.
 
imam Gazâlî bu kıymetli eseri dört ana başlık altında tas­nif etmiştir. Bunlardan birincisine İbadetler Bölümü (Rub'u'l-ibâdât) demiş ve burada ilim, akâid, taharet, namaz, zekât, oruç, hac, Kur'ân-ı Kerîm'in tilaveti ve faziletleri, zikir ve dualar ile gece ve gündüz evradı gibi konuları ele almıştır.
 
İkincisine Âdetler Bölümü (Rub'u'l-âdât) adını vermiş ve orada yeme içme âdabı, nikâh âdabı, çalışıp kazanma, helâl ve haram, uzlet âdabı, sefer âdabı, emr-i bi'l-maruf ve nehy-i ani'l-münker ile nübüvvet ahlâkı gibi konuları işlemiştir.
 
Uçüncüsüne Helak Ediciler Bölümü (Rub'u'l-mühlikât) adı­nı vermiş ve orada kalbin acayip hallerinin açıklanması, nefsin kötü sıfatlardan arındırılması, ahlâkın güzelleştirilmesi, şehvet­lerin dizginlenmesi, lisanın âfetleri, gadabın kötülüğü, dünyanın yerilmesi, mal ve mevki sevgisi ile riyanın kötülüğü, kibir ve gu­rurun fenalıkları gibi mevzuları işlemiştir.
 
Dördüncüsüne Kurtuluşa Erdiriciler Bölümü (Rub'u'l-mühlikât) adını vermiş ve burada tövbe, sabır, şükür, havf ve recâ, fakr ve zühd, tevhid ve tevekkül, muhabbet, şevk ve rızâ, niyet ve ihlâs, sıdk, murakabe, tefekkür ve ölümü hatırlama gi­bi konuları işlemiştir.
 
Buna göre Birinci Bölüm'de ibadetlerin fıkıh kitapların­da ihmal edilen, gizli kalan edepleriyle, sünnetleri, incelikleri ve mânâların gizliliklerine özellikle dikkat çekmiştir. Bildikleriyle hakkınca amel etmek isteyenlerin bu hususları öğrenmesinin elzem olduğunu vurgulayarak şöyle demiştir; «Bu incelikleri bil­meyen âhiret âlimi olamaz."
 
İkinci Bölüm'de insanlar arasında cereyan eden çeşitli mu­amelelerin derinlik ve gizliliklerine özellikle dikkat çekmiş, mu amelelerde kaçınılması gereken tehlikeli hususları ayrıntılarıyla açıklamıştır.
 
Üçüncü Bölüm'de Kur'ân-ı Kerîm'de yasaklanan kötü huylar­la, bunlardan arınmanın lüzumunu bildirmiştir. Bu cümleden ol­mak üzere kötü huyların her birinin ayrı ayrı tarifini yapmıştır. Kö­tü huyların ortaya çıkmasının sebeplerini açıklamış ve bunların se­bep olduğu âfetlerle kurtuluş çarelerini ayrıntılarıyla ele almıştır.
 
Dördüncü Bölüm'de ise kulları Allah Teâlâ'ya manen yaklaş­tıran, sıddîk ve mukarrebûn hasletlerine dikkat çekilerek, rağbet edilmesi gereken iyi hasletlerin hakikat ve mahiyetleri izah edil­miştir. Güzel ahlâka sahip olmanın çareleriyle bunun güzel neti­celeri açıklanmıştır.
 
Bu ümmet, İhyau Ulumid din adlı şahesere sahip çıkmış ve her devirde âlimler onu mutlaka okunması gerekenlerin başın­da zikretmiştir. Çünkü İmam Gazali Hazretleri'nin bir tek gayesi vardır. O da mü'minleri mühlikâttan sakındırmak ve münciyâta teşvik etmektir.
 
Hakikaten bu samimi niyet, eseri hüsn-i niyetle okuyanların her cümlede göreceği kadar açıktır. Bu noktada ihyâu Ulûmid-dîn'in bazı özellik ve üstünlüklerini sıralamanın uygun olacağı­na inanıyoruz:
 
Dînî ve dünyevî hususlardan derinlemesine bilinmesi ve incelenmesi gereken bazı hususlar, başka eserlerde muğlak ola­rak bırakılmış, bazı konularda ise sadece uzmanların bilmesi ge­reken teknik ayrıntılara girilerek mevzular gereksiz yere uzatıl­mıştır. İhyâ'da bütün mevzular gerektiği kadar açıklanmış; muğ­lak bırakılan sırlar yeterince açıklanarak, herkese lâzım olmayan ayrıntılar ihtisar edilmiştir. 

Karışık bırakılan mevzular tertip edilerek bir araya toplan­mıştır. Tekrarlar çıkarılarak belli bir düzen içinde konular işlen­miştir. 

Açıklanması güç olduğu için genellikle kitaplarda ele alın­mayan ince meseleler vukufiyetle izah edilmiştir. 
 
İlk bakışta teknik ayrıntı gibi görünen bu bilgilendirmeyi bu­rada özellikle yapıyoruz ki, muhterem okuyucularımızın zihnin­de ihyau Ulumid din 'in muazzam bir mektep olması gerçeği yerleşmiş olsun. Allah'ın izniyle bu mektepten mezun olma ni­yetine girenler, ona göre uzun soluklu okuma programları yap­sınlar. Çünkü biz öyle inanıyoruz ki, bu günkü kuşakların ihyau Ulumid din 'in diriltici ikliminde arınmaya her zamankinden faz­la ihtiyacı var.
 
Hakikaten teknik servislerimiz bu inanç ve gayretle çalıştı­lar. Ve biz de Erkam Yayınevi olarak, bu kıymetli kitabı en gü­zel biçimde sizlere takdim etmek için emek verdik. Şimdi ihyau Ulumid din gibi bir tasavvuf klasiğini insanımızla buluşturma­nın saadetini yaşıyoruz.
 
Elinizdeki İhyâu Ulûmid Dîn Ahmed Serdaroğlu Hoca'nın tercümesiyle Bedir Yayınevi tarafından neşredilmiş olan nüshasıdır.
Yayınevimiz, milletimizin hüsn-i teveccühüne mazhar olarak yıllardır okunmakta olan söz konusu tercümenin yeniden dizayn edilerek neşredilmesinin uygun olacağını değerlendirmiştir. Şu haliyle başlıklardaki küçük tasarrufların dışında, eserin muhte­vasını aynen muhafaza ederek sekiz cilt halinde istifadeye sun­muş oluyoruz.
 
Bazı kişilerin bilinçsizce söylediği "İhya okunmaz; ancak ehil kişilerce okutulur. Çünkü İmam Gazâlî Hazretleri Şafiî mezhebindendir" gibi iddiaları, Ahmed Serdaroğlu Hoca'nın orta­ya koyduğu bu tercüme ile boşa çıkmış oluyor. Çünkü müter­cim, Şafiî mezhebine göre serdedilen görüşlerin her birini izah ederek, dipnotlarda Hanefî mezhebinin görüş ve uygulamaları­nı beyân ediyor. Bu bakımdan, her seviyeden insanımız elbette tek başına İhyâ'yı okuyabilir; belki okunmalıdır. Hem de bu ve­sileyle iki mezhebin görüşlerini bir arada değerlendirme fırsa­tı bulmuş olur.
 
Evet, günümüz insanını okuyup tefekkür etmekten engelle­yen maniler çoktur. Ancak yine de mesele, azimli ve kararlı ol­maya bağlıdır, istenirse okumak için fırsat ve imkânların her za­mankinden daha fazla olduğu görülecektir. Bu kıymetli esere sa­hip olduktan sonra iş, okuma saatlerinde ihyâu Ulûmi'd-dîn'e yer açmaya kalmıştır.
 
Bu "Kitâb-ı Müstetâb = Faydalı Kitab"ın, yenilenen yüzüyle daha çok insanımızla buluşması, okunması ve hüsn-i tesirini icra etmesi en büyük temennimizdir.
 
ERKAM YAYINLARI

 
HAMDELE, SALVELE, DUÂ VE İTHAF
 

- Bismillâhirrahmanirrahîm –
 
Rabbimiz Allahü Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri'ne sonsuz hamd ü senalar eder; önderimiz, Efendimiz (s.a.v.) son Peygam­ber Muhammed Mustafâ'yı salât u selâm ile anarız. Onun asha­bına, ezvâcına, âline, etbâına da dualar ederiz. Ayrıca bütün pey­gamberleri, bütün mü'minleri; her devirde gelmiş geçmiş din imamlarını, ehl-i sünnet müctehidlerini, gerçek tasavvuf bü­yüklerini, âdil hulefâ ve selâtini, evliyâullahı sulehâyı, şühedâyı hürmet, selâm, rahmet, muhabbet ve hayırla zikrederiz. Bütün mü'min ve müslim kardeşlerimize de candan selâm eder; iki dün­yada selâmet, hidâyet, saadet dileriz. Hassaten bu eserin müel­lifi; büyük mürşid, ihlâslı âlim Hüccetü'l-islâm ve Zeynü'd-Din Ebû Hâmid imam Gazâlî Hazretleri'ni rahmet ve şükranla anarız.

Bu ihya tercümesini ehl-i sünnet ve cemâat yolundan giden bütün muhlis ve uyanık din kardeşlerimize ithaf ve bilhassa te­miz gençlerimiz için bir hidâyet rehberi olmasını temennî ediyo­ruz. Bu feyizli kitaptan bütün kardeşlerimizin istifâde ederek ne­fislerin tezkiyesi, inançların tashihi, namazın ve cemâatin ikame­si, ahlâkın güzelleştirilmesi, sünnetlerin ihyâsı, bid'atlerin imhası, islâm'ın tebliği, din ilimlerinin neşri, mârufun emri, münkerin nehyi, ihlâs ve uhuvvetin tamimi ve Ümmet-i Muhammediye'nin (sallallahu aleyhi ve sellem) salâhı yolunda hayırlı, ihlâslı ve ve­rimli çalışmalara muvaffak olmalarını Hak Teâlâ'dan niyaz ve tazarrû ediyoruz. Yardım O'ndandır, dönüşümüz O'nadır. Hamd O'nundur.
 
İHYA KİTABININ HUSUSİYETLERİ
 
islâm dinini anlatmak üzere şimdiye kadar, birçok kitap yazılmıştır. ihya bunlar içinde pek müstesna bir yer tutmaktadır. Zîra ilmi ahlâk ile; hikmeti mev'iza ile; nazariyeyi tatbikat ile; sözü hâl ile birleştirmiştir. İhya sâdece akla hitâb etmez, aynı za­manda kalbe de hitâb eder.
 
İhyâ'da, dinin en derin meseleleri nerkesin anlayabileceği bir açıklıkla kaleme alınmıştır, ihyâ'da samimiyet ve ihlâs esastır. Kimsenin hatırına gönlüne bakılma­mış ve bütün yanlışlıklar, riyakârlıklar, ahlâk zaafları, dîne aykırı bozukluklar açıkça tenkîd edilmiştir.
 
İnsanlar bâzı kitapları okurlar, fakat onlardaki bilgiler ruhlarına, kalplerine inmez, kendileri­ni tesir altında bırakmaz, İhya öyle değildir. İhya insanı derin bir şekilde tesir altında bırakır; bazen düşündürür, bazen tüyleri ürpertir, bazen ağlatır, bazen ümitlendirir, bazen korkutur, bazen teşvîk eder, bazen el çektirir. İhya, sanki canlı bir kitaptır.
 
İşte bu devirde bize en fazla lüzumlu olan da böyle kitaplardır. Zîra dev­rimizin Müslüman'ı titremek, kendine gelmek, uyanmak, canlanmak, davranmak, hâlini ıslah etmek zorundadır. Ortada kuru bilgi vardır. Fakat bu bilgileri satırlardan sadırlara, hafızalardan kalplere, nazariyattan hayata indirmek lâzımdır.
 
    Azami Şekilde Faydalanabilmek için Bu Kitabı Nasıl Okumalı?

Cenabı Hakka şükürler olsun ki, son yıllarda ülkemizde te'lif veya tercüme çok sayıda dini kitâb neşredilmekte ve halkımız tarafından kapışılarak satın al ınmaktadır. Ancak bu eserlerin çoğu kalitesizdir. Bozuk imlâ, tercüme yanlışları, ehli sünnete aykırı hatalı fikirler, itinâsız bir muhteva ve şekil gibi zaaflar sık sık görülmektedir. Bu hâlin zamanla düzeleceğini, dini kitab neşriyatının salim bir mecraya girip kalitesinin yükseleceğini ümid ederek ve zaman zaman gözümüze çarpan emek ve zevk mahsûlü kıymetli eserleri görerek ferahlık duymakta, müteselli olmaktayız.

Elinizdeki bu kitabın değeri mevzuunda uzun söze hacet görmüyoruz. İhyau Ulum , İslâm kültürünün ve maârifinin bir şaheseridir. Bu herhangi bir kitâb değil, bir ilim  irfan  hikmet abidesidir. Doğulu ve Batılı mütefekkirler bu hükümde ittifak etmişlerdir.
 
Yazımızın başında «ülkemizde din kitâbları çok satılıyor...» demiştik. Ama ne yazık ki«...çok okunuyor...» diyemiyeceğiz. Maalesef  birçok meraklılar, heves edip dîn kitâblarını satın al ıyorlar; fakat ya hiç okumuyor, yahut da «gereği gibi» okumuyorlar. Bu hâl büyük bir eksikliktir.
İhya gibi bir dîn kültürü hazînesinin tercümesini siz kardeşlerimize sunarken, bu eserin nasıl oku nması gerektiğine dair naçizane fikir ve tavsiyelerimiz den bahsetmeyi uygun bulmaktayız.

Takdir buyurulacağı üzere her okunacak şey, ehemmiyetçe bir değildir. Dinî, ilmî, hikemî bir eser gazete veya havaî bir roman gibi üstün körü okunamaz. Böyle mühim kitaplar dikkati teksif ederek, ehemmiyetle,  ciddiyetle,  metodlu bir  şe kilde, içindeki bilgiler hazmedile edile mütâlea edilmelidir.

İhya kitabını güzelce okuyup, öğrenen bir müslüman zahir ve bâtınını ihya ve imâr etmiş, çok şeyler öğrenmiş olur. Sanki husûsî dîn ve tasavvuf tahsili yapmışçasına terakki kayd eder; İslâmiyetin derinliklerini,  sırlarını keşfeder.

Muhterem oku yucularımıza bu eseri okumadaki pratik tavsiyelerimizi kısaca sıralıyoruz:

(1)  Bir lise ve üniversite talebesinin ders kitabını oku yup imtihana hazırlanması gibi gayret, devamlılık ve şevkle her gün muntazaman birkaç sahîfe üzerinde çalışılmalıdır.
(2)   Anlaşılmıyan yerler tekrar tekrar okunmalı; âlim, âbid, sünnî zâtlara sorulmalıdır.
(3)   Bâzı haddini bilmezler İmâm  Gazali hazretlerini tenkîd etmektedirler. Umumiyetle Vehhâbî, bid'atçi, mezhebsiz, reformcu meşrebli bu gibi bozgunculara katiyen kulak asılmamalıdır. İmâm Gazali bir âlimi Rabbani olup, asrının müceddidi idi. Bid'atleri yıkmış, sünnetleri ihya etmiştir. Kadri yüce bir mürşiddir. Bu cildin önsözünde tenkîdcilere gereken cevâblar verilmiştir.
(4)  İhya kitabının ruhu ihlastır. Bil­hassa bu mefhûma çok ehemmiyet veril­melidir.
(5) İmâm Gazali hazretleri ilmi kelâm yönünden mütekaddimîn ile müteehhirîn ulemâsı arasında bir geçittir. İlm-i kelâma yeni metodlar getirmiş; ehl-i sünneti kuvvetlendirip silâhlandırmış, ehl-i bid'at ve dalâleti susturmuştur. Ancak İhya bugünkü müslümanlar için bir akaid [inanç bilgisi] ders kitabı mâhiyetinde değildir. Biz  bugünkü  sünnî   müslümanlar, itikadda ya İmâm Mâturidî hazretlerine,tâbi yahut da Eş'arî hazretlerine tâbiyiz. Binaenaleyh, İhya  oku nurken bu mevzularda ihtilaflı, mübhem, anlaşılamıyan bir mes'ele,bir incelik zuhur ederse Mâturidiyye (veya Eş'ariyye) mezhebi üzere yazılmış muteber ve  müdevven bir  akaîd ve kelâm kitabına müracaat olunmalıdır.
 
(6) İmâmı Gazali, emelde İmâm Şafi hazretlerini taküd ederdi. Binaenaleyh İhyâ'daki bâzı amelî ahkâm Hanefî mezhebine uymıyabilir. Bu gibi mes'elelerde, hanefiyyü'l  mezheb okuyucu   kardeşlerimizin  muteber Hanefi kitâblarına mürâcaatları ehemmiyetle tavsiye olunur. İtikadda ve amelde birer mezhep imamına  olup,  ona  uymak biz ehl-i sünnet müslümanlarına lâzım ve şarttır. Mezhebsizlik büyük ve tehlikeli bir bid'attir.
 
(7)İtikadını doğrulama, ilmihâl bilgilerini öğrenme ve ihlâslı olmak için nefsiyle mücâhede yoluna giren her müslümanın günde beş vakit namazı tâdil-i erkânla, huşu ve hudû ile kılması son derece mühim ve hayatî bir vazifedir. Erkeklerin beş vakti de camilerde, cemâatle, vaktinde kılmaları terk edilemez bir sünnet-i müekkede-i 'aya'dır. Bu hususuda bütün kardeşlerimize hatırlatırız.
İhyâ 'dan hayırlı ve bol feyizler almanız temennisiyle selâm ve hürmetlerimizi sunarız. Tevfik Allah'tandır.
 
 
TAKDİM ve TAKRİZ
 
Zamanımızın, ilmiyle âmil, cesâret-i islâmiye ve hamiyet-i imâniyesiyle benâm  ulemâsından,  Yüksek İslâm Enstitü­sünde muallim üstad Ahmed Dâvûdoğlu  hocamızın lutfettikleri takriz ve takdim yazısıdır.

İmâm Gazâlî'nin kim olduğunu bilmeyen yoktur. Bu zât İslâm dünyâsının âfâkını nürlandıran en parlak yıldızlardan biridir. İsmi Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Ahmed; künyesi Ebû Hâmid, lâkabı Hüccetü'l îslâmdır. 450 tarihinde TUS şehrine yakın Gazale köyünde doğmuş; 505'de Tus'da vefat etmiştir. Kabri Taberân civarındadır. Babasının gazzâl yâni iplikçi olmasına baka­rak Gazali kelimesini Gazzâlî şeklinde okuyanlar olmuşsa da, daha doğrusu köyüne nisbetle Gazalidir. Netekim eserlerinden birinde bizzat kendisi: «Bâzı kimseler beni (gazzâl)e nisbet etmişler; ama ben Gazaliyim» demiştir. Babası sülehâdan fakir bir zât olup iplik bükerek satar; geçimini temin edermiş. Ulemâ ve fukahâyı pek sever; dâima onların meclislerinde ve hizmetlerinde bulunur; maddeten kendilerine yardım edermiş. Ulemânın sözlerini dinledikçe ağlar; kendisine fakîh bir oğul ihsan buyurması için Cenâb-ı Hakka niyaz eylermiş. Nihayet duası kabul olunmuş Hak Teâlâ ona zamanının imâmı olan Ebû Hâmid'i ihsan etmiştir.

İmâm Gazâlî 'nin kardeşi Ahmed Gazali de ulemâdandır. Baba­ları bu iki kardeşi yetim bırakarak vefat etmiş. Vefatına yakın çocuklarını tasavvuf ehli bir dostuna vasiyet etmiş; bir miktar da mal bı­rakmış. O zât vasiyete riâyeten bir müddet çocukların terbiye ve talîmi ile cidden meşgul olmuşsa da çok geçmeden mal tükendiği için, onları bir medreseye göndermeyi münâsib görmüş ve kendilerine: «Evlâdım, malûmunuz olsun ki, bütün mâlınızı tahsiliniz uğrunda sarf ettim. Ben fakir bir adamım.  Size maddeten yardıma kudretim yoktur. Binaenaleyh siz bir medreseye iltica edin!» demiş. Hz. imam bu tavsiye üzerine medreseye intisâb ederek zahirî ve bâtını birçok ilimleri tahsil etmiş; az zamanda yükselerek cihanşümul bir şöhret sahibi olmuştur. Birçok âlimlerden ders almış; ilim uğrunda bir hayli seyahatlar yapmıştır. Seyahatları sırasında birçok âlimlerle ilmî mübâhaselerde bulunarak iktidarını isbât etmiş, hattâ 484 tarihinde ve­zir Nizâmü'l - mülk tarafından Bağdat'daki (NÎZÂMİYE) medresesi­ne müderris tâyin edilmiştir.

Fakat ruhunda latif bir tahavvül meydana geldiği için, günden . güne artan şöhret ve haşmetinden hoşlanmıyarak hac niyetiyle tekrar seyahate çıkmış, Hicaz'a gitmiş; dönüşte Şam'a uğramış; Kudüs'teki Beyti Makdis'i ziyaret ederek bir müddet orada kalmış, sonra tekrar Şam'a dönerek 10 sene kadar orada yaşamıştır. Seyahatları esnasında Mısır'a da uğramış birkaç zaman İskenderiye'de kalmıştır. Bu arada Mağrib hükümdarı Sultan Yusuf'un adalet ve nâmını duyarak onunla görüşmek için yola çıkmışsa da hükümdarın vefatını haber alarak yol­dan dönmüş; vatanı olan Tûs'a gitmiştir. Yeni Selçuklu veziri Fahrü'l-mülk Gazâlî'yi ziyaret etmiş, bu ilmu irfan güneşinden muhitinin mahrum kalmaması için, onu ısrarla Nisabur'daki (Nizamiye) medre­sesine müderris tâyin etmiştir. Artık Gazali, ulemâ ile mübâhaselerden vazgeçerek talebe oku tmakla meşgul olmuş; dedikodudan aza­de sakin bir hayât geçirmeye başlamıştır. Nihayet tekrar Tus'a dön­müş hanesinin bir tarafına fukahâ için bir medrese, sofiye için de bir hankah yaptırarak gah ulemâ gâh tarikat erbâbıyla hasbıhaller­de bulunmaya devam etmiş, âhir ömrünü ruhunu yükseltecek ibâ­detler ile ve Kur'ân-ı Kerîm okumakla geçirmiştir.

İmâm Gazali yalnız Şarkın değil Garbın da gözlerini kamaştıracak derecede büyük bir âlimdir. Terceme-i hâli hakkında gerek Şarkta gerek Garpda birçok kitâblar yazıldığı gibi, eserlerinden bâzıları birçok Garb dillerine terceme edilmiştir.

Hz. İmâmın mezhebi Şafiî idi. Kendisi, zamanındaki Şâfiîyye ulemâsının en büyüğüdür. Eattâ müctehid olduğunu söyleyenler var­dır. İmâm Muhammed bin Yahya onun hakkında: «İkinci İmâm Şâfiîdir.» dermiş. Zahirî kemâlâtına bakanlar:   «Gözler  İmâm   Gazâli gibi mükemmel bir âlim görmemiştir» demektedir. Âlimlerden biri: «Gazâlî'nin kadr u kıymetini anlayabilmek için Gazâlî kadar muktedir olmalı, hiç olmazsa ona yakın bir fazilet sahibi bulunmalı.. Hal­buki Gazâlî'den sonra ona müsavi veya ona yakın sayılacak bir kim­se yetişmemiştir. Şu hâlde O büyük âlimi hakkıyla takdir kaabil de­ğildir. Onu herkes ancak kendi ilmi irfanı nisbetinde anlayabilir» diyor. İmâm Fahreddin Râzi dahi: «Hak Teâlâ bütün ilimleri bir kubbe içinde toplamıştı. Gazâlî'yi buna vâkıf ve muttali kıldı» dermiş.
 
Gazâlî'nin manevî cephesine bakanlar da Onun pek büyük bir mutasavvıf, pek kıymetli bir ehli hâl olduğunu teslim etmekte, mad­di varlıklara kıymet vermeyen ruhundaki ulvî tecellîlere meftun ol­maktadırlar. (Ruhü'l Beyân) (1) tefsirinden naklettiğim şu rüya cid­den ibretâmizdir: «Râgıb, İsfahanî'nin (El-Muhadarât) adlı eserin­de kaydettiğine göre, İmâm Şâzeli şunları söylemiş: Mescid-i Aksâ'-da istirahat için biraz yaslanmış idim. Uyumuşum; rüyamda gördüm ki mescidin dışında haremin ortasına bir taht kurulmuş. Derken takım takım birçok insanlar geldiler.
 
 Ben:
—  Bu kalabalık nedir? diye sordum.
—  Bütün nebi ve resuller (aleyhimüssalâm) toplandı. Muhammed aleyhisselâmın huzurunda Hüseyn Hallâc  için şefaate gelmişler. Bu zât onun hakkında terbiyesizlikte bulunmuş da., dediler. Bir de tahta baktım, üzerinde yalnız başına Peygamberimiz (S.A.V.) oturuyor. İbrahim, Musa, İsâ ve Nuh (aleyhimüsselâm) dâhil diğer bütün Peygamberler yere oturmuşlar... Ben onların ne konuşacaklarını işiteyim ve göreyim diye ayağa kalkdım. Derken Hz. Musa, Peygamberimizle (A.S.) konuşmağa başladı. Dedi ki:

—   Sen: «Benim ümmetimin ulemâsı Benî İsrâilin Peygamberleri gibidir» buyurdun. Onlardan birini bize göster bakalım.. Peygamberimiz:
 Şudur! dedi: ve Gazâlî 'ye işaret buyurdu. Hazreti Musa ona bir suâl sordu. Fakat O, on tane cevâb verdi. Bunun üzerine Musa aleyhisselâm: «Cevâb suâle uygun olmalıdır. Suâl bir, cevâb ise on!...diyerek itiraz etti.
İmâm Gazali:
 Bu itiraz sana da vâridtir. Hani sana, bu elindeki nedir? diye sorulmuştu! Bunun cevâbı: «Sopamdır» demekti. Ama sen bir çok sıfatlar zikrettin! diye cevâb verdi:
Ben Muhammed aleyhisselâmın büyüklüğünü; İbrahim, Musa ve İsâ (aleyhimüsselâm) gibi peygamberler yerde otururken, onun yalnız başına taht üzerinde bulunuşunu düşünüyordum. Birden bir şahıs beni müz'iç bir şekilde dürttü, yâni. bana vurdu. Uyandım baktım ki, bir kayyım Mescid-i Aksâ'nın kandillerini yakıyor. Bana:
Şaşma! Zira bütün peygamberler O'nun nurundan yaratıl­mışlardır, dedi. Ben bayılarak düşmüşüm. Cemâat namazı kıldıktan sonra ayıldım. Ve o kayyimi (4) aradım. Fakat bugüne kadar bula­madım.»

Bundan başka Gazâlî'nin büyüklüğüne delâlet eden bir çok mâ­nevi işaretler rivayet olunmuştur. Hâsılı Gazali hem zahiri, hem bâtını ilimlerle mücehhez büyük bir imamdır. Eserleri çoktur. Bâzıları Hazret-i İmâmın beşyüz eseri bulunduğunu söylerler. 1000'den bir noksan yâni 999 eseri bulunduğunu iddia edenler bile olmuştur. Ben burada yalnız ( İhyau Ulumid din ) den bir nebze bah­sedeceğim:
İmâm Gazâlî 'nin en mühim eseri olan bu kitâb, zahirî ve mâne­vi ilimlerin bir memzııcudur. Kâtib Çelebi (Keşfü'z - Zünûn) adlı meşhur eserinde onun hakkında şunları söylemektedir:
«Bu kitâb nasihat kitâbları nın en büyüklerindendir. Hattâ onun hakkında: Bütün İslâm kitâbları yok olsa da yalnız ihya kalsa, giden bütün kitâbların yerini tutardı, denilmiştir. Bu eser dön kısım üzerine tertîb olunmuştur. Birinci kısım ibâdetler, ikincisi âdetler, üçüncüsü insanı batıran şeyler, dördüncüsü de kurtaranlar husûsundadır. Bu dört kısmın her birinde onar bahis vardır.
 
Birincide: İlim, Akaid Kaideleri, Temizliğin sırları, Namazın sırları, Zekâtın sırları, Orucun sırları, Haccın sırları, Kur ân okumak, Zikirler, Evrâd;
ikincide : Yemek yemenin âdâbı, Kazancın âdabı, Nikâhın âdabı, Helâl ve Haram, Sohbetin âdabı, Uzlet, Yolculuğun âdabı, Semâ, îyiliği emir kötülükten nehiy ve maişetin âdabı, Peygamberler ahlâkı;
Üçüncüde: Kalbin acibelerini izah, Nefsin riyâzâtı, Şehvetlerin âfeti, Dilin âfeti, Öfkenin âfeti, Dünyânın zemmi, Malın zemmi, Makam ve Riyanın zemmi, Kibrin Gururun zemmi;
Dördüncüde: Tevbe, Sabır ve Şükür, Korku ve Ümîd, Fakr ve Zühd, Tevhîd, Mahabbet, Niyet ve Sıdk, Murakabe, Tefekkür ve Ölümü hatırlama îzâh edilmektedir, ki mecmuu 40 bahis eder...»

İhyau Ulumi'd dîn ile ulemâ çok meşgul olmuş; bir çok muhta­sarları yazılmış; şerhleri yapılmıştır. Taşköprüzâde: «Bu eser dünyâda tasnif olunan kitâbların en büyüğü, vdzı ve tertîb cihetinden en güzel, ifâdesi en mükemmel, faydası en çok bir kitâb-ı nâfi'dir» di­yor. Mısır ulemâsından Şeyh Muhammed Abduh, mümtaz tilmizi Muhammed Mustafa El-Meragî'ye: «Muhammed! Sana bir şey söyliyeyim mi? Seferde ve hazarda (o) sakın (İhyau Ulumi'd dîn) i ya­nından ayırma! Zira, dünyâda en iyi arkadaş odur» dermiş.

Gerçi İmâm Gazâlî'ye bâzı hususlarda itiraz edenler olmuş; ez­cümle eserlerinde zayıf hattâ mevzu1 hadîsler olduğunu söyleyenler bulunmuştur. Hattâ (İhyau Ulumi'd dîn) in bu kabil, hadîslerini bir araya toplayarak eser yazanlar bile vardır. Hazret-i İmâm sağlığında bunu duymuş ve cevâb olmak üzere (El-lmlâ fi'r-Reddi ale'l-lhyâ) adlı eserini kaleme almıştır. Bu itirazlar onun hayâtından sonra dahi devam etmişse de lâyık olan cevâbları ulemâ tarafından verilmiştir. Ben onlardan bahsetmiyeceğim. Görmek isteyenler merhum Ömer Nasuhi Bilmen'in (Büyük Tefsir Tarihi) ne müracaat edebilirler. An­cak ( ihyau ulumid din) in hadîsleri üzerinde bir parça durmak is­terim: İhyau Ulumi'd dîn daha ziyâde bir mev'ize ve irşâd kitabı ol­duğuna göre içerisinde zayıf hadîsler bulunması ona bir nakısa teşkîl etmez. Çünkü zayıf hadîs, aslı olmayan uydurma (mevzu) demek değildir. O yine hadîstir. Diğer sahih hadisler gibi o da Resûlullah (S.A.V.) efendimizin mübarek sözlerinden biridir. Yalnız bize nakle­dilirken sahih hadîslerde aranan rivayet şartları bulunmadığı için sahih mertebesine çıkamamış, şefi hükümleri isbât babında delil olarak kabul olunmamıştır. Fakat vaaz ve irşâd, fazilet, tergîb ve teş­vik gibi husûsatda hüccet ve delil sayılabileceği ulemâ tarafından kabul edilmiştir. Binaenaleyh tereddüde asla mahal yoktur.
 
Evet İhyau Ulumi'd dîn hadîslerinin içinde bir kaç mevzu yâni uydurma bulunduğunu iddia edenler de olmuştur. Ancak bu hu­susta bütün hadîs imamları ittifak hâlinde değildir. Birinin uydurma olduğunu iddia ettiği hadîs hakkında diğeri sükût etmiştir. Çünkü isnâdsız rivayet edilen bu gibi hadîslerin çoğu meal itibariyle sahih hadîslere uymaktadır. Şu hâlde manen dâhi olsa, onlar yine hadîstir.

 Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Şöhreti cihâna sığmayan bu büyük zât acaba neden sahih hadîsleri bırakmış da böyle söz götürür hadisleri kitabına almıştır. Bu suâlin cevâbı şudur:

Gazali kitabında naklettiği hadîslerin sahih olduğuna kaanidir. Büyük zevat berrak su gibi temiz bir vicdana, saf bir kalbe mâliktir­ler. Başkaları hakkında hüsnüzanda bulunurlar. Netekim Kaadi Beyzâvî gibi büyük müfessirlerden bâzıları bu hüsnüzan sebebiyle kitâblarına mevzu olduğu iddia edilen bâzı hadisler dercedivermişlerdir. İmâm Gazalinin yaptığı da nihayet budur. Kitâblarına al­dığı hadisleri evvelki ulemâdan, Sofiyyenin eserlerinden nakletmiş, ihtimal, onların zayıf veya vahi (boş) hadîs rivayet edeceklerini aklın­dan bile geçirmemiştir.
 
Unutmamalıdır ki, o da bir insandır; bâzan hatâ edebilir. Zâten kendisi hadîs ilminde pek mütebahhir değildi. Yoksa uydurma bir şeyi hadîs diye rivayet etmek kendini bilen câhil bir inşânın bile yapamıyacağı büyük bir küstahlık ve azîm bir günâhdır. Böyle bir ce­rime, Gazali gibi bir zâtdan beklenir mi? Hattâ onun hakkında böyle bir şey tasavvur edilebilir mi?
 
İhyau Ulumi'd din hakkındaki sözüme (Mevzûâtü'l-Ulûm) dan nakledeceğim bir rivayetle son vermek isterim:
 
 Vaktiyle Mağrib'de Ebû'l-Hasen b. Harzehem nâmında herkesin sevib saydığı büyük bir âlim varmış. Bu zât ( ihyau ulumid din) i okuyunca: «Sünnete muhaliftir; bid'attir bu!» diyerek memlekette ne kadar İhya nüshası varsa, hepsinin toplanıp yakılmasını emretmiş. Halk derhal emre imtisâlen bulabildikleri bütün nüshaları getirmiş­ler. Ve Cum'a günü yakmağa karar vermişler. Cum'a gecesi Ebû'l-Hasen bir rüya görmüş. Rüyasında camiye girmiş ve caminin bir kö­şesinde bir nûr parladığını müşâhade etmiş. Bir de bakmış ki, o nur Hz. Peygamber (S.A.V.) dir. Yanında da Hz. Ebû Bekirle Hz. Ömer (R.A.) oturuyorlar. Bu arada İmâm Gazali, elinde İhyau Ulûmi'd din) olduğu hâlde huzura gelerek: «Yâ Resûlallah! Şu adam benim has-mımdır» demiş ve kitabı takdim ettikten sonra ilâve etmiş: «Yâ Re­sûlallah! Bu kitaba bir bak! Eğer şu adamın dediği gibi bunda senin sünnetine muhalefet ve bid'at. eseri varsa, ben Hak Teâlâ'ya tevbe ediyorum. Sence makbul ve şerîatine muvafık bir şey ise adalet iktizâsı hasmımdan hakkımı alarak beni şâd eyle!»
 
Resûl-i Ekrem (S.A.V.) kitabı alarak baştan sona bir göz gezdirdikten sonra: «Vallahi bu güzel bir şey!» diyerek Hz. Ebû Bekir'e uzatmış. O da aynı şekilde kitabı karıştırdıktan sonra; «Ya Resûlal­lah! Seni Hak Peygamber olarak gönderen Allaha yemin ederim ki, bu kitâb hakîkaten güzeldir» demiş ve kitabı Hz. Ömer'e vermiş. Ömer (R.A.) da kitaba bakarak aynı şeyi söylemiş. Bunun üzerine Resûlullah (S.A.V.) Ebû'l - Hasen'in soyulmasını ve müfteri had­di (cezası) olmak üzere şiddetle dövülmesini emir buyurmuş. Emri derhal yerine getirilmiş ve Ebû'l-Haseni dövmeye başlamışlar. Sırtına beş kırbaç vurulduktan sonra Hz. Ebûbekir rikkate gelerek şefaat etmiş ve: «Yâ Resûlallah! Bu zâtın böyle yapması senin sün­netini tâzîm maksadiyle bir ictihadda bulunmasından ileri gelmiştir. Bunu af buyur!» demiş. Ebû'l-Hasen yaptığına pişman ve hatâsına tevbe etmiş. İmâm Gazâlî de onu afv eylemiş. Ebû'l-Hasen bir daha ömrü boyunca ihya yı elinden bırakmamış ona tazimde bulunmuş. imâm Ebû'l-Hasen uykusundan uyandığı zaman rüyasını arkadaş­larına anlatmış. Bundan sonra tam bir ay, vurulan yerleri sızlamış. Vefatında dahî o kırbaç yerleri sırtında müşahede olunmuş.
 
İbn Subkî (Tabakat) nâm eserinde bu hikâyenin sahih olduğunu söyle­miştir. Anlayana bu kadarı kâfidir sanırım.
 
İhyau Ulumi'd din Diyanet İşleri Başkanlığı müfettişi muhterem Ahmed Serdaroğlu tarafından tercüme edilmiş; Bedir Yayınevi tarafından da kemâl-i itinâ ile bastırılmıştır. Her iki tarafı candan tebrik eder; daha böyle nice nâfî eserleri neşir hususunda muvaffakiyetlerini Cenâb-ı Hakdan niyaz eylerim.
 
Ahmed  DAVUDOĞLU
 
 
8 Cilt Erkam Yayınları İmam Gazali Sempatik Boy İhyau Ulumid d din Tercümesi kitabı nı incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9789944838746
MarkaErkam Yayınları
Stok DurumuBu ürün geçici olarak temin edilememektedir.
9789944838746
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.