Kitap Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 3
Yazar Prof. Dr. Adem Apak
Yayınevi Ensar Neşriyat
Kağıt Cilt 2.Hamur Kağıt, Karton cilt
Sayfa Ebat 312 Sayfa, 13,5x19,5 cm
Ensar Neşriyat Adem Apak Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 3 kitabı nı incelemektesiniz.
Adem Apak Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 3 kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 3
adem apak
ÖNSÖZ
İslâm tarihi nde Muaviye b. Ebû Süfyan'ın Hz. Hasan'dan halifeliği devralmasıyla başlayıp Mervan b. Muhammed'in öldürülmesine kadar geçen döneme Emevî Asrı adı verilir. Gerek Hz. Peygamber (sav) devrinde yaşamış sahabe ile ondan sonraki nesil arasında bir zaman köprüsü olması, gerekse bu süreçte meydana gelen hadiselerin Müslümanların zihninde derin izler bırakmış olması sebebiyle, Emevîler devleti İslâm tarihinin üzerinde en fazla tartışma yapılan dönemini teşkil eder. Bu tarihi sürece dair akademik, entellektüel ve popüler ilgi ve alâka günümüzde de etkisini sürdürmektedir.
Dört halîfe döneminde istişare sonucunda belirlenen halifelikten güç kullanılarak ele geçirilen yönetim sistemine geçilmesi, bunun akabinde devletin kurucusu Muaviye b. Ebû Süfyan tarafından halifeliğin saltanata dönüştürülmesi; buna tepki olarak gerçekleştirilen Hz. Hüseyin muhalefetinin Kerbelâ faciasıyla sonuçlanması, yönetime karşı çıkan Medine'nin işgale tâbi tutulması, Mekke'nin muhasara altına alınması ile Kabe'nin yakılması, muhtelif bölgelerde pek çoğu ashâb çocuğu olan binlerce müslümanın öldürülmesi, ayrıca farklı sebeplerle meydana gelen kabile savaşlarında sayısız insanın katledilmesi gibi hadiseler Emevîler döneminde öne çıkan siyasî ve toplumsal olaylar olarak özetlene bilir. Bir devlet için çok kısa sayılabilecek bir ömür olan 90 yıllık süreçte bu kadar çok iz bırakan hadiselerin yaşanması, o devletin ve tarihinin tartışmalara sebep olmasını tabiî kılar. Bundan dolayıdır ki, gerek dünyada gerekse ülkemizde İslâm tarihi araştırmaları içinde Emevîlere dair akademik ve popüler çalışmalar diğer İslâm devletlerine nisbeten daha fazla olmuştur. Ancak İslâm tarihinin bu en hareketli döneminin pek çok yönünün hâlâ aydınlatılmaya ihtiyacının olduğu da bir gerçektir. Döneme ait çalışmaların çokluğunda tarihi bir sürecin aydınlatılması niyeti kadar, bir takım mezhep ve ideolojik anlayışların propaganda gayretinin etkin olduğu da unutulmamalıdır.
Zira Emevîler tarihi boyunca zikri geçen bazı aktörlerin kişilikleri ve faaliyetleri tarih disiplini yanında siyasetin de konusu olmuş, başka bir ifadeyle tarihî şahıslar ve hadiseler siyasallaştırılmıştır. Bu ise dönem hadiselerinin izah edilmesini daha da karmaşık hale getirmiştir. Tarihî olayların siyasallaşmasında öncü rol şüphesiz Şiî temayüllü âlimlerindir. Şiî meşrepli bazı tarihçiler, İslâm tarihi nin en parlak dönemlerinden birine sahne olmuş bu dünya devletini neredeyse kötülükler imparatorluğu şeklinde takdim etmeye çalışmışlardır. Onlara göre Emevî halîfelerinin büyük bir kısmı Allah'ın dinini dünyevî menfaatleri adına istismar eden, Müslümanları köle edinen, ilahî emirler konusunda sorumsuzca davranan, idare ettikleri insanlara sürekli zulmeden, en önemlisi de İslâm dininin getirdiği bütün değişimleri görmezlikten gelip İslâm toplumunda cahilliye dönemi Arap anlayışını yeniden hâkim kılmaya çalışan insanlardır. Bu sebeple Ömer b. Abdülaziz istisna Emevî halîfelerinin neredeyse tamamı, dünyayı önceleyip dini ikinci planda tutan, kan dökücü, zındık, mülhid, bidatçi, hatta kâfir sayılmışlardır. Emevîlere karşı bu menfî bakış yazılan tarih kitaplarında da itirazsız kabul görmüş, buna paralel olarak Emevî halîfeleriyle ilgili olarak olumlu değerlendirmeler çok sınırlı kalmıştır.
Emevîler aleyhine dile getirilen önemli iddiaların başında onların ırkçı anlayış benimsemek suretiyle işgalci bir politika izledikleri ve İslâmî cihad yerine emperyal yayılmacılık duygularıyla hareket ettikleri düşüncesi gelir. Başka bir ifadeyle Arap fâtihler, dini ikinci plana iterek ırkî ve iktisadî sâiklerle fetihler gerçekleştirmişlerdir. Bilhassa müsteşrikler (Wellhausen, Gerlof Van Vloten, Goldziher, Winckler, Ceatani) tarafından dile getirilen bu düşünceye göre Emevîler dönemindeki geniş fetih hareketinin asıl amacı İslâm dinini yaymak değil, daha geniş topraklara ulaşmak ve buraların zenginliklerini ele geçirmektir. Wellhasuen ve onun takipçilerinin dillendirdikleri bu düşüncenin yanlışlığını başka bir müsteşrik Della Vida, İslâm Ansiklopedisi'ndeki Emevîler maddesinde şu şekilde ortaya koyar: "Hakikatte İslâmiyet ile başlangıçta mücadele etmiş olan bu Mekke aristokrasisinin ahfadına zâhidâne veya mutasavvıfâne temayüllerin tamamıyla yabancı olduğu ve bu aristokraside daha ziyâde cahiliye devrinden kalma seyyid kafası ve tüccar cumhuriyetinin iş adamı zihniyetinin bulunduğu kabul edilecek olursa, diğer taraftan, Arap âleminin bu misli görülmemiş zaferinin İslâmiyet sayesinde vuku bulduğu, en moderni ve en agnostiği de olsa, yine hiçbir zihniyetin İslâmiyet damgasından kurtulamayacağı göz önünde tutulmuş olacağından, tarihî hakikatlerden uzaklaşmak tehlikesi baş gösterir. Emevî halîfeleri, zamanlarının ve muhitlerinin adamı olmak sıfatı ile, İslâm akidelerinin taammümü ile kendi ülkelerinin genişlemesini, samimiyetle aynı şey addetmişler ve ister Şiî, ister Haricî olsun, kendi siyasetlerine düşman olanların aynı zamanda hakiki Müslümanlığa da hasım olduklarına kanaat getirmişlerdir... Her ne kadar bunların sükûtundan sonra, zahid muhitlerinde hâkim olan fikirlerin tesiri altında vücut bulan bazı şahadetler, Emevîlerin hatırasını tel'in etmiş ise de, İslâmiyetin, bilhassa onların devrinde ve kısmen onların hamlesi sayesinde, âlemşümul bir din haline geldiğini unutmamak lazımdır."
Sadece Emevî dönemi fetihlerinde değil, bütün İslâmî fetihler dikkate alındığında ırkî unsurların ve ekonomik sebeplerin belli derecede etkin olduğu inkâr edilemez. Ancak dikkatli bir inceleme yapıldığına Emevîler döneminde de diğer İslam tarihi sürecinde olduğu gibi fetihleri etkileyen en önemli âmil, yine cihad düşüncesi yani İslâm'ın yayılması (İ'lâ-i kelimetullâh) olmuştur. Bu inançla hareket eden Emevî halîfelerinin pek çoğu bizzat hanedana mensup komutanlarla akıbeti belirsiz tehlikeli seferler düzenlemişlerdir. Bilhassa Hazarlar, Anadolu ve Ermenistan üzerine gerçekleştirilen askerî faaliyetlerde pek çok halîfe oğlu ve kardeşinin bulunduğu görülür. Bu bölgelerde İslâm dininin yayılması ve cihanşümul din haline gelmesinde Emevî halîfelerinin katkısı ve hizmeti unutulmamalıdır. Daha da önemlisi sonraki İslam tarihi sürecinde önemli roller üstlenecek ve Müslümanların hâmisi haline gelecek Türkler, İslâm diniyle Emevîler sayesinde tanışmışlar, onların hâkimiyetleri döneminde İslâm dinine dâhil olmaya başlamışlardır. Emevîler dönemi Türk-Arap ilişkileri genelde düşmanlık ekseninde gerçekleşmişse de, bu münasebetlerin derinlerde Türklerin İslâm ile buluşmasına zemin oluşturduğu da inkâr edilemez. Bilhassa Ömer b. Abdülaziz'in halifeliği dönemindeki özel gayretlerle Türklerin İslâmlaşması konusunda önemli mesafeler alınmıştır. Benzer şekilde Kuzey Afrika'da Emevî ordusuyla Berberîler arasında da sürekli çatışmalar devam etmiş, ancak onlar arasında da İslâmlaşma adına önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Üstelik Emevîlerin en parlak döneminde gerçekleştirilen Endülüs fethinde Müslümanlar arasına dâhil olan Berberilerin büyük katkısı olmuştur. Netice itibariyle gerek Türklerin gerekse Berberilerin İslam tarihi ndeki rolleri ortada iken onların İslâm'la tanışmalarını temin eden Emevîlerin İslâm'a ve Müslümanlara hizmetini inkâr etmek mümkün değildir.
Emevî halîfelerinin büyük çoğunluğunun dinî hassasiyetlerinin bulunmadığı, onların halkın sorunlarıyla ilgilenmek yerine saray eğlenceleri ve av partileriyle meşgul oldukları konusundaki tenkitler bir yönüyle haklıdır. Ancak bu anlayış tek yanlı bir bakışı ve genellemeci yaklaşımı temsil eder. Yezid b. Muaviye, Yezid b. Abdülmelik ve Velid b. Yezid sözkonusu olduğunda yapılan tenkitlere itiraz edilemez. Fakat bunun bütün Emevî halîfelerine teşmil edilmesi haksız bir değerlendirme olur. Unutmamak gerekir ki, yaklaşık 90 yıl ömrü olan bu devlette yukarıda adı geçen halîfelerin yönetim süreci toplamı 10 yılı geçmez. Dolayısıyla sadece birkaç halîfenin davranışlarından yola çıkarak bütün bir Emevîler sürecini mahkûm etmeye çalışmak, hem ilmî ve hem de ahlâkî anlayışa sığmaz.
Emevîler devleti ve Emevî halîfeleriyle ilgili genelde negatif bakış açısının oluşmasında, günümüze kadar gelen tarih rivayetlerinin Emevîleri bir ihtilâl neticesinde ortadan kaldıran ve hanedan mensuplarım soykırıma uğratan Abbasîler döneminde yazılmış olmasının etkisi büyüktür. Emevî taraftarlığının doğrudan devlete karşı gelmek olarak telakki edildiği bu süreçte, tarihçilerin kitaplarında Emevîlerle ilgili olumlu değerlendirmelerde bulunması bir tarafa, Emevîlcre karşı önyargısız fikirler seslendirmeleri dahi mümkün olmamıştır. Nitekim Belâzürî (H.279/ M.892) İslâm Fetihlerini konu edindiği Futûhu'l-Buldân'mda fetihlerin en yoğun ve geniş şekilde gerçekleştirildiği Emevîler devrinden bahsederken herhangi bir olumlu tabir kullanmazken, fetihlerin neredeyse durduğu hatta gerilemenin yaşandığı Abbasi'lerin cılız askeri faaliyetlerini dile getirirken bu devlet için defalarca (Mübarek) sıfatını kullanmıştır. Bu tâbir, Emevîlere menfî bakışın yanında, Abbâsîlerin övülmesine, hatta kutsanmasına işaret eder. Câhız (H.255/M.869) gibi aşın Emevî muhalifi ve fanatik iktidar destekçisi yazarların Abbasi'leri övme adına Emevîler hakkında aşırı tenkit ve olumsuz değerlendirmelerde bulundukları da bir gerçektir. Emevî aleyhtarı tarih anlayışı daha sonraki dönemlerde de etkisini sürdürmüştür. Meselâ Hicri VIII. asırda Ebu'l-Fidâ (H.732/M.1331), el-Muhtasar fi Tarihi '1-Beşer isimli eserinde Yezid b. Muaviye dönemi olaylarını anlatırken Yezid'in adının geçtiği her yerde onun hakkında (Allah'ın laneti onun üzerine olsun) tabirini kullanmıştır.1 Bu durum, aradan ne kadar zaman geçmiş olursa olsun tarihçilerin Emevîler aleyhine tutumlarının devam ettiğini açıkça ortaya koyar.
Zaman içinde Abbâsîlerin zayıflayıp etkisinin azalmasıyla tarihçilerin Emevîler ile ilgili kanaatleri iki yönde kendini göstermiştir. Birincisi Şiilerin ve sempatizanlarının aşırı Emevî düşmanlığı üzerine kurulu ideolojik ve önyargılı değerlendirmeleridir. Bazı Sünni tarihçiler de, onlar kadar aşın fikirler serdet-meseler de, özellikle Yezid b. Muaviye, Yezid b. Abdülmelik ve Velid b. Yezid b. Abdülmelik üzerinden Emevîleri genel anlamda tenkit etmişlerdir. Bu eleştiriler bilhassa Hz. Hüseyin'in şehit edilmesi sebebiyle 1. Yezid üzerine yoğunlaşmıştır. Gerek Sünnî âlimler, gerekse geniş halk kesimleri ona lanet edilip edilmeyeceği hususunu asırlarca tartışmışlardır. İkinci olarak bu tavra karşılık Ebû Bekir Îbnü'l-Arabî (H.543/M.1148), İbn Teyymiyye (H.728/M.1328), İbn Kesîr (H.774/M. 1372) gibi Ehl-i Sünnet çizgisini benimsemiş olan tarihçiler ise Şiilere ve onların bilhassa sahabe hakkındaki görüşlerine cevap olarak Emevîleri, özellikle de bu devletin kurucusu olarak en fazla tenkit edilen Muaviye ve Yezid'i savunma gereği duymuşlar, bu konuda reddiye niteliğinde risaleler yazmışlardır.
Emevîler ile ilgili konular günümüzde de farklı kavramlar üzerinden tartışılmaya ve popüler gündem oluşturmaya devam etmektedir. Bilhassa ülkemizde sık sık dile getirilen Alevîlik-Sünnîlik, Emevî İslâmi (Arap İslâmı)- Türk İslâmi (Anadolu İslâmi) gibi kavramlar ve bunlar etrafında gerçekleşen tartışmaların neticesi olarak insanlar Emevîci, Arapçı, Şiî, İrancı gibi mutlak, bazen de yanlış tanımlama ve ithamlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bütün bu güncel tartışmalar zorunlu olarak tarihte Emevî asrını ve bu dönemdeki hadiselerin incelenmesini ve tekrar tekrar ele alınmasını zorunlu hale getirmektedir. Karşılıklı tartışmaların sağlıklı bir zeminde yapılabilmesi ve tarihî gerçekliği olan anlamlı sonuçlara ulaşılabilmesi ise ancak bu dönemin ön yargılardan uzak, kaynaklara dayalı bir şekilde bütün hadise ve dönemin aktörlerinin kuşatıcı bir bakış açısıyla incelenmesiyle mümkün olacaktır. Bir ideolojik anlayışın tesirinde kalarak tarihteki herhangi bir tarafı haklı çıkarmak veya suçlamaya çalışmak olumlu bir neticeye götürmez. Bu şekilde ulaşılan sonucun da bilimsellikle alâkası yoktur. Kabul etmek gerekir ki, hiçbir araştırmacı için mutlak bir objektiviteden bahsetmek mümkün değildir. Çünkü o da neticede bir insandır; belli bir çevrede yetişmiş, duyguları, inançları, belli siyasî, dinî ve mezhebî görüşleri olan bir kişidir. Fakat tüm bu vasıflarıyla birlikte tarihçinin araştırmacı kimliği ve fikrî namusuyla ön yargılarından sıyrılması da mümkündür. Memnuniyetle ifade etmek gerekir ki, muhataralı bir tarihi süreç olan Emevîler dönemi araştırmaları için de sadece ilmî kaygılarla yapılan çalışmalar yakın zamanlarda gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Bu tür çalışmaların hem kemiyet hem de keyfiyet açısında artması, üzerinde yoğun sis bulutları bulunan bu tarihî sürecin aydınlatılması için şüphesiz büyük katkılar sağlayacaktır.
Emevîler dönemini konu edinen ve Anahatlarıyla İslâm Tarihi araştırma dizisinin üçüncü kitabı olan bu çalışma, bir giriş ve iki bölüm halinde takdim edilmiştir. Girişte Muaviye b. Ebû Süfyan’ın şahsı merkezinde Ümeyye ailesinin Emevîler devletinin kuruluşuna kadar geçen dönemdeki siyasî faaliyetleri özetlenmiş, bilhassa Muaviye'nin Şam valiliğinden halifeliğe uzanan politik serüveni özet olarak sunulmaya çalışılmıştır.
Kitabın ilk bölümü Emevî hanedanının Süfyânîler dönemine hasredilmiştir. Bu kısımdaki en önemli şahsiyet şüphesiz devletin kurucusu Muaviye b. Ebû Süfyan'dır. Bu nedenle bölüm içinde en çok onun faaliyetleri üzerinde durulmuştur. Muaviye'nin en dikkat çeken icraatı şüphesiz oğlu Yezid'i veliahd tayin ederek hilâfeti saltanata dönüştürmesidir. Babasına kıyasla daha az süre halifelik yapmasına rağmen Yezid b. Muaviye döneminde İslâm tarihinde derin etkiler bırakan pek çok önemli hadise gerçekleşmiştir. Bu sebeple onun yönetim sürecindeki gelişmeler üzerinde de teferruatlı bir şekilde durulmuştur.
Kitabın ikinci bölümünde Emevîler devletinin Mervânîler dönemi ele alınmıştır. Mervan b. Hakem'den başlanıp Mervan b. Muhammed'e kadar bütün halîfelerin göreve gelişleri, siyasî icraatları, yönetim muhalifleriyle mücadeleleri ve bu esnada gerçekleştirdikleri fetih faaliyetleri konu edinilmiştir. Mervânîler döneminin başlangıç aşamasının en önemli aktörü şüphesiz dağılmış olan İslâm toplumunu yeniden birleştiren, bu nedenle Muaviye'den sonra Emevîler devletinin ikinci kurucusu olarak kabul edilen Abdülmelik'tir. Dolayısıyla bu bölümde onun gerek iç, gerek dış politikadaki faaliyetleri geniş olarak sunulmuştur. Devletin en parlak dönemine imza atan Velid b. Abdülmelik dönemindeki geniş çaplı fütuhat da bu bölümün diğer önemli kısmını teşkil eder. Bölüm içinde kabileciliğin yönetime hâkim olması sürecini başlatan Süleyman b. Abdülmelik ile, Emevîler tarihinde özel bir yeri olan Ömer b. Abdülaziz'in halifelik süreci ve onun devlet yönetimine getirdiği yenilikler üzerinde durulmuş, bilhassa bu süreçte gerçekleştirilen İslâmlaşma faaliyetlerine dikkat çekilmiştir. Ömer b. Abdülaziz'in ardından yönetime gelen halîfeler arasında öne çıkan şahıslar Hişam b. Abdülmelik ile son halîfe Mervan b. Muhammed'dir. Bu sebeple öncelikli olarak Hişam'ın selefleri tarafından kontrolden çıkarılmış bulunan siyasî ve ekonomik dengeleri yeniden düzeltme çabalarına, ayrıca onun zamanında gerçekleştirilen askerî seferlere temas edilmiştir. Sık sık devlet başkanı değişikliğine sebep olan tarihî hadiselerin özet olarak sunulmalarının ardından son Emevî halîfesi Mervan b. Muhammed'in bilhassa Şam ve Irak'ta siyasî otoriteyi yeniden kurma faaliyetine geçilmiştir. Başlangıcı Hişam dönemine kadar uzanan ancak son halîfe döneminde etkisini ortaya çıkaran Abbasî İhtilâlinin genişlemesi, nihayet Şam sınırına dayanıp Mervan b. Muhammed'in önce yenilgiye uğratılıp, ardından da katledilmesi hadisesiyle ikinci bölüm tamamlanmıştır.
Emevîler dönemini ele aldığımız bu eserde, daha çok siyasî tarih merkezli bir takdim yapılmış, serinin daha önce yayınlanan ilk iki kitabındaki anlayış ve üslup korunmaya çalışılmıştır. Buna göre çalışmanın metninde öncelikli olarak ana kaynaklardan ulaşılan özet bilgiler aktarılmış, gerek duyulduğunda tarihi şahıslar ve hadiseler hakkında yorum ve değerlendirmeler yapılmış, dipnotlarda ise ana kaynaklar referans gösterildikten sonra eğer o konuda tespit edilmiş bir kitap, makale ya da tez varsa bunlara işaret edilmiştir. Bu özellikleri sebebiyle eser, gerek İslâm tarihi, gerekse İslâmî ilimlerin diğer alanlarında araştırma yapanlar için muhtasar bilgi sunmanın yanında, daha geniş bilgilerin yer aldığı kaynak ve araştırmalara ulaşmada kılavuzluk yapacak niteliktedir. Anahatlarıyla serisinin yayımlanan önceki kitaplarında olduğu gibi bu eserin de öncelikli muhatapları genelde tarih bilimi ve İslâm tarihiyle akademik veya entellüktüel seviyede ilgilenenler, özelde ise İlahiyat Fakülteleri ve üniversitelerin tarih bölümleri öğrencileridir.
Kitapta ele alınan konuların tamamında Emevîler dönemiyle ilgili olarak Müslümanların zihinlerinde pek çok istifham, bazen gönüllerinde onulmaz yaralar açan hadiselerle ilgili olarak verilen bilgiler yanında, şahsî kanaatimizi yansıtan değerlendirmeler de yapılmıştır. Gerçekleşen olaylarla ilgili olarak burada ortaya konulan yorumların hadiseleri bütün gerçekliğiyle ortaya koyduğu iddiasında değiliz. Esasında bu hiç kimse için de mümkün olmaz. Dolayısıyla dile getirilen değerlendirmelerin bu tarihi süreçte gerçekleşen olayların anlaşılmasında mütevazı katkılar olarak görülmesi gerekir. Şüphesiz bu hususta gerçekleştirilecek başka çabalar, karanlıkta kalmış olan bu tarihi sürecin üzerindeki sis perdesinin aralanmasına yardıma olacaktır. Umudumuz bu çalışmanın, başka nitelikli ve verimli araştırmalara bir vesile teşkil etmesidir.
Bütün akademik faaliyetlerde olduğu gibi bu eserin hazırlanması konusundaki teşvikleriyle beni cesaretlendiren ve çalışmayı baştan sona gözden geçiren muhterem hocam Prof. Dr. Hüseyin Algül'e ve Emevîler tarihiyle ilgili olarak Şam'da araştırmalar yapma imkânı sağlayan fakültemiz dekanı Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz'a minnettarlığımı bildirmek isterim. Kitabın müsveddesini okuyup çok değerli katkılar lütfeden hocalarım Prof. Dr. Osman Çetin, Doç. Dr. Cagfer Karadaş ve Yard. Doç. Dr. Salih Pay'a, kitabın son okumasını gerçekleştiren eşim İlknur Günay Hanım'a şükranlarımı sunarım. Son olarak Hüseyin Kader'in şahsında çalışmanın kitaplaşmasında emekleri geçen Ensâr Neşriyatın tüm ilgililerine teşekkür ederim.
Gayret bizden, muvaffakiyet Allah'tandır.
Âdem APAK
Şam 2008
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
GİRİŞ
BAŞLANGIÇTAN DEVLETİN KURULUŞUNA KADAR MEVÎLERİN İKTİDAR SERÜVENiİ
BİRİNCİ BÖLÜM
SÜFYÂNİLER
EMEVÎLER DEVLETİ'NİN KURULUŞU
MUAVİYE B. EBÛ SÜFYAN'IN SİYASİ KİŞİLİĞİ
VE YÖNETİM ANLAYIŞI
MUAVİYE B. EBÛ SÜFYAN DÖNEMİNDE DAHİLİ SİYASET
Hâricilerle Mücadele
Hz. Ali Taraftarlarıyla İlişkiler
MUAVİYE B. EBÛ SÜFYAN DÖNEMİ FETİH HAREKETLERİ
HİLÂFETTEN SALTANATA GEÇİŞİ VE SONUÇLARI
Yezid b. Muaviye'nirı VeliahdTayin Edilmesi
Hz. Hüseyin Hareketi ve Kerbelâ Hadisesi
Kerbelâ Hadisesinin Yakın Neticeleri
Harre Vak'ası
Abdullah b. Zübeyr Hareketi ve Mekke'nin Muhasarası
Tevvâbûn Hareketi
Muhtar b. Ebû Ubeyd es-Sekafı İsyanı
İKİNCİ BÖLÜM
MERVÂNİLER
YÖNETİMİN SÜFYÂNİLERDEN MERVÂNİLERE GEÇİŞİ:
MERVAN B. HAKEM
SİYASİ BİRLİĞİN YENİDEN SAĞLANMASI:
ABDÜLMELİK B. MERVAN
ZÜBEYRİ HİLÂFETİNE SON VERİLMESİ
HÂRİCİLERLE MÜCADELE
UZAK BELDELERİN YENİDEN İTAAT ALTINA ALINMASI
Doğu Seferleri
Kuzey Afrika Seferleri
Anadolu Seferleri
Kurumlaşma Faaliyetleri
BÜYÜK FETİH HAREKETLERİ VE ZİRVE: VELİD B. ABDÜLMELİK
DOĞU FETİHLERİ
BİZANS VE HAZAR SEFERLERİ
KUZEY AFRİKA VE ENDÜLÜS FETİHLERİ
DURAKLAMA DÖNEMİ: SÜLEYMAN B. ABDÜLMELİK
KISA SÜRELİ SÜKÛNET: ÖMER B. ABDÜLAZİZ
İÇ ÇEKİŞMELERE GERİ DÖNÜŞ: YEZİD B. ABDÜLMELİK
ISLAHAT VE SİYASİ RESTORASYON: HİŞAM B. ABDÜLMELİK
HİŞAM B. ABDÜLMELİK'İN YÖNETİM ANLAYIŞI
HİŞAM B. ABDÜLMELİK'İN DIŞ POLİTİKASI
Mâverâünnehr
Kafkasya
Anadolu
Kuzey Afrika ve Endülüs
SARAY KAVGALARI VE ÇÖKÜŞ:
VELİD B. YEZİD'DEN MERVAN B. MUHAMMED'E
VELİD B. YEZİD
YEZİD B. VELİD
İBRAHİM B. VELİD
MERVAN B. MUHAMMED: EM EVİ DEVLETİNİN SONU
SONUÇ
EKLER
BİBLİYOGRAFYA
İNDEKS
Diğer Özellikler |
Stok Kodu | 9789944704854 |
Marka | Ensar Neşriyat |
Stok Durumu | Var |
9789944704854
Havale / Eft :
Havale İle : 129,01 TL
Kapıda Ödeme :
Kapıda Ödeme ile : 133,00 TL
Tek Çekim :
Kredi Kartı ile : 133,00 TL
Mağazamızda taksit için en az 200 TL lik ürünü sepete eklemeniz gerekir
İslam Tarihi 3, Adem Apak ENSAR isimli ürün ile alakalı tarafınıza teklif verebilmemiz için aşağıdaki formu eksiksiz olarak doldurunuz. Bilgilerinizin bize ulaşmasının ardından en kısa sürede teklifimizi tarafınıza ileteceğiz.