İslamda Evlilik ve Aile Eğitimi, Şamua Ali Eren

Fiyat:
480,00 TL
İndirimli Fiyat (%34,4) :
315,00 TL
Kazancınız 165,00 TL
Havale / EFT:
305,55 TL
88,99 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo

  Kitap              İslamda Evlilik ve Aile Eğitimi
  Yazar             Ali Eren
  Yayınevi         Sağlam Yayınları
  Kağıt - Cilt     Sarı şamua , Ciltli, 2 Cilt birarada
  Sayfa - Ebat  840 sayfa, 17x24 cm,  Tek cilt



 
Sağlam Yayınevi tarafından hazırlanan İslamda Evlilik ve Aile Eğitimi kitabını incelemektesiniz.
Ali Eren İslamda Evlilik ve Aile Eğitimi kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

  
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
  
 
   Değerli okuyucu!
 
 
İnsanlığın temel taşı ailedir. Ailede huzur olursa, bütün insanlık huzurlu olur. Diğer bir izahla, insanlığın huzuru ancak İslamdadır. Öyleyse, insanlığın huzur ve mutululuğu islamî aile hayatına bağlıdır. Hiçbir şey bilinmeden yaşanmayacağına göre, bu mutlu hayatı yaşayabilmek için islamî aile hayatının nasıl olması gerektiğini öğrenmek icap eder. İşte, elinizdeki bu eser her yönüyle İslamî aile hayatını yani mutluluk yollarını anlatmaktadır.
 
Bu kitapta, eş seçerken nelere dikkat edilmesi gerektiği, nişanlılık, İslama uygun düğün, evlilik hayatının mutluluğu, çocuk yetiştirmek, karı-koca arısındaki meydana gelebilecek sıkıntılar ve bu sıkıntıların nasıl aşılacağı ve benzeri bir çok konular yer almaktadır.
 
Bundan başka, aile hayatını bir tarafa itip fuhşa yönelenlerin feci halleri ve girdikleri çıkmaz karanlıkları da ele alınmış, ibretlik halleri okuyucunun önüne konmuştur.

Beğeneceğinizi ümit ederek takdim ediyoruz...
 
  
      İslamda Evlilik ve Aile Eğitimi
  
 
KADININ YARATILIŞI
 
 
Allah önce Hazreti Âdem'i cennette yarattı. Hz. Âdem, ken­disiyle oturup konuşacak bir kimse ve kendisiyle sükûnet bulacağı bir eşi olmadan tek başına cennette gezip dolaşıyordu Hazreti Allah ona bir uyku verdi ve Adem (a.s.) uyudu.
 
Allah (c.c.) ona bir acı vermeksizin sol eğe kemiklerinden bi­rini alıp yerine et doldurdu. Bu eğe kemiğinden de Hazret Havva'yı yarattı.
 
Kadın cinsinin ilki ve insanlığın ilk anası olan Havva Validemiz'in yaratılışını Allahü Teâlâ Kur'ân-ı Kerim'de şöyle beyan buyuruyor:
  
Ey insanlar! O Rabbiniz (e karşı gelmek) den sakınınız ki sizi bir tek nefisten (ilk babanız Âdem'den) yarattı, ondan (da yine onun) eşini (ilk ananız Havva'yı) yarattı. Ve (bu) ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar türetti. Ve korunun o Allah'a (karşı gelmekden) ki, kendisi (nin adını öne sürmek sureti)yle
birbirinizden dilekleşirsiniz. Akrabalığa da (saygı gösterin,
hısımlık bağlarını kırmaktan çekinin). Çünkü Allah sizin
üzerinizde (bütün amellerinizi, hareketlerinizi gören) tam bir
gözeticidir. (Nisa sûresi, ayet/l.)
 
Hazreti Havva'nın, Adem (a.s.)'ın eğe kemiğinden yaratıldığı şu hadis-i şerifte de beyan buyurulmaktadır:
   
"Her kimin Allah'a âhiret gününe îmanı varsa o mü'min komşusuna ezâ ve cefâ etmesin. Bir de ey mü'minler! Size kadınlar hakkında hayırlı olmanızı tavsiye ederim. Kadınlar eğe kemiğinden yaratılmışlardır. Bu kemiğin en eğri kısmı üst tarafıdır. Eğer en eğri kemiği doğrultmaya çalışırsan onu kırarsın. Kendi haline bırakırsan dâima eğri kalır, (ve öyle kullanırsın), bu cihetle size kadınlar hakkında hayırlı olmanızı vasiyyet ederim." (Tecrid-i Sarih c. 11, s. 305)
 
Yukarıda da beyan edildiği gibi, Adem (a.s.) uyurken, onun eğe kemiğinden Hz. Havva yaratıldı. Hz. Adem uyanınca baktı, başucunda bir kadının oturduğunu gördü ve "Bir kadın ha" dedi ve ona "Sen nesin, kimsin?" diye sordu. Hz. Havva da “Ben bir kadınım" dedi.
 
- Sen ne için yaratıldın? diye sordu.
 
 Hz. Havva:
 
-Sen benimle sükûnet bulasın diye yaratıldım diye cevap verdi.
 
Melekler Hz. Adem'in ilminin derecesini anlamak için Hz. Havva'yı sordular ve
 
-Bu nedir? dediler. Adem Aleyhisselam:
 
-Bu bir kadındır, dedi.
 
-İsmi nedir? dediler.
 
-Havva'dır, diye cevap verdi.
 
-O ne için yaratıldı? sualine de:
 
-O benimle sükûnet bulsun, ben de onunla sükûnet bulayım diye, cevaplandırdı.
 
Hz. Allah böylece Hz. Havva'yı, Hz. Adem'e eş yaptı. Adem (a.s.) ile Havva Validemiz'in nikahlarını Cebrail Aleyhisselam kıymış, bu nikahda Mîkâil Aleyhisselam ile İsrafil Aleyhis­selam da şahitlik yapmışlardır.
 
Hz. Adem ile Hz. Havva cennette yerleştiler. Allah ikisine de, "Cennette yiyin-için fakat şu ağaca yaklaşmayın" buyurdu.
 
Şeytan onlara yaklaşıp "Allah sizin cennette ebedî kal­manızı istemiyor. Bu yüzden o ağacın meyvesini size yasakladı. Eğer yerseniz cennette ebedî kalırsınız" diye önce Hz. Havva'yı, onun vasıtasıyla da Hz. Âdem'i kandırdı. Yasaklanan meyveyi yedirdi. Bunun üzerine her ikisi de cennetten dünyaya indirildiler. Hz. Âdem Hindistan'da Serendip (Seylan) adasına, Hz. Havva ise Cidde'ye indirildi.
 
Hz. Âdem yaptığı bu işten dolayı çok ağladı ve affedilmesi için Allah'a yalvardı. Allah (c.c.) tarafından tevbesi kabul edildi.
 
Allah'ın bildirmesiyle Mekke istikametine doğru yola çıktı. Hz. Havva ile orada buluştular.
 
Bütün insanlar işte bu iki insandan çoğaldı.
 
  
İSLAMDAN ÖNCE KADININ DURUMU
 
 
Eski Hind hukukunda hiçbir muamelede kadına hak tanınmazdı. Bu hukuk karşısında kadın, evlenme ve vâris olma hakkından mahrum idi. Hattâ Budizmin kurucusu olan Buda, ilk zamanlarda kadının dinine girmesini bile kabul etmiyordu. Kendisi uydurup kurmuş olduğu dine ancak erkekleri kabul ediyordu. Kadın kötü ahlâka, zayıf karaktere ve çirkin temayül­lere sahip olduğu için "Manu" kanunu kadını; çocukluğunda babasına, evliliğinde kocasına, kocasının ölümünden sonra da oğluna veya kocasının akrabalarından birine bağlanmaya mecbur bırakıyordu.
 
Bâbil Kralı Hamurabi'nin koyduğu ve “Hamurabi Kanunları" diye bilinen kanunda ise, erkeğin bir kadından fazla kadınla evlenemeyeceği esas tutulduğu halde, metres hayatının yaşanması ve bazı hallerde de birden fazla kadınla evlenme kabul edilmişti.
 
İsrail oğullarının kanunlarında, aile reisi ve aileye mutlak hâkim olan erkek idi. Kızlar babalarının evlerinde bir hizmetçi gibi muamele görürlerdi. Baba istediği zaman, istediği kimseye kızını satabilirdi. Boşanma hakkı yalnız kocaya verilmişti ve koca bu hakkı istediği şekilde kullanabilirdi. Kız çocuklarının vâris olabilmeleri için, ölen kimsenin kızlarından başka hiçbir vârisinin bulunmaması şart koşulmuştu.
 
İran'daki durum bambaşka idi. Orada Sasâni Devleti'nin kabul ettiği kanuna göre, erkek kendi kızkardeşi ile evle­nebilirdi. Bu iş kötü karşılanmadığı gibi, insanlar tarafından da ayıplanmazdı. Hattâ daha ileri gidilip, erkeğin kendi kızkardeşi ile evlenmesi teşvik edilirdi. Soy - sopun hiçbir anlamı olmayıp anne ve kızkardeşlerin saygıya değer hiçbir yönleri yoktu.
 
Eski Roma ve Yunanlılarda kadının hiçbir değeri bulunmadığı ve hiçbir hakka sahip olmadığı bir gerçek olarak tes­bil edilmiştir. Onlarda evlenmekde tek ve en önemli gaye, bir erkek çocuğa sahip olabilmek idi. Diğer bir önemli husus ise, şehevî istek ve arzuları tatmin etmek ve mal-mülk yerine bir bekçi, eve bir hizmetçi temin etmek idi. Yahudilerde de bir kızın evlenebilmesi için, evleneceği erkeğe "Drahoma" adı altında kuracakları ailenin geçimini sağlayabilmesi için külliyetli para vermek zorunda idi. İçinde bulunduğumuz bu asırda bile bu gelenek titizlikle uygulanmaktadır.
 
Bir Yahudi ailesinin, dünyaya gelen kızları için ilk düşündükleri ve kızın evlenme çağıma gelmesine dek çırpındıkları şey, kızlarına bu meblâğı veya karşılığı olan mülkü nasıl tedarik edecekleri hususudur. İşte İslâm dininin kadına hiçbir hak tanımadığını müslümanlar arasında kendi uşakları vasıtasıyla yaymak isteyen Yahudilerin kadına verdikleri kıymet ile, İslâmın evlenecek erkeği mehir vermekle yükümlü tutmasından, İslâmın kadına verdiği kıymet açıkça anlaşılmaktadır. Bizdeki Yahudi hayranları acaba bu hususları bilmiyorlar mı? Yoksa bildikleri halde sırf inad ve küfürlerinden dolayı mı İslama dil uzatıyorlar?
 
Eski Çinliler kadını insan bile saymıyorlardı. Bunun içindir ki, kız çocuğuna ad koymayıp onu, bir, iki ve üç diye sayı ile çağırırlardı. Onların yanında erkek çocuğu makbul olup, kız çocuğuna hayvan nazarı ile bakarlardı. Eski zamanda İngiltere'de kocaların, karılarını satabildikleri tarihen sabit olmuştur.
 
Arabistan'da İslâmdan önceki devirlerde kadının durumu yürekler acısı bir hal arzetmekte idi. Kız evlâtları diri diri toprağa gömülüp öldürülüyorlardı. Kadın mirastan mahrum bırakılmıştı. Kocası ölen bir kadına ceketini ilk atan kimse, ona sahip çıkardı. Erkek ceketini kadının üzerine attı mı, artık o kadına kayıtsız şartsız sahip olurdu. Kız çocuğu ailede mânevi yönden bir ar, bir yüz karası, maddî bakımdan ise bir yük telâkki edilirdi. Bunun içindir ki, ailede sonsuz haklara sahip olan baba, kızını diri diri toprağa gömüp öldürmekte serbeste hareket edebilirdi. Kızını bu şekilde öldürmekte hiçbir mahzur görülmediği gibi, bu şenî işinden dolayı da herhangi bir cezaya çarptırılmaz, insanlar tarafından yadırganmazdı.
 
İslâm dini, kısaca zikrettiğimiz ve kadınların tarih boyunca mâruz kaldıkları kötü muameleleri ve kadının aleyhinde işleyen kanun, örf ve âdetleri kökünden kazıyıp yok etmiştir Kadına toplumdaki her türlü hakkını vermiştir. Bu gerçeklerin ışığı altında, kadın hakları konusunda İslama iftira edip dil uzatanların ne kadar sapıtmış ve sapıttırılmış oldukları meydana çıkmış olur.
 
Bu sözlerimizi Allahü Teâlâ'nın şu âyetleriyle pekiştirelim: Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
   
"Yetimlere (erginlik çağına gelince) mallarını verin. Temizi murdara değişmeyin; onların mallarını kendi mallarınıza (katarak) yemeyin. Çünkü bu muhakkak yük bir günahtır."
 
"Eğer yetim kızlar hakkında (adaleti yerine getiremeyeceğinizden) korkarsanız, sizin için helâl olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin. Şâyed (bu suretle de) adalet yapamayacağınızdan korkarsanız o zaman bir (kadın ile), yahut mâlik olduğunuz cariye (ile iktifa edin). Bu (bir kadınla evlenmek) sizin (hakdan) eğilip sapmamanıza daha yakındır."
(Nisa Sûresi, ayet: 2-3)
 
İslâmdan önceki câhiliyet devrinde erkekler, himayeleri altında bulunan yetim kızlarla malları için, onların mallarına göz dikerek evlenirlerdi. Bu sebepten birkaç yetim kızla evlenenler de vardı. Yetim kızlar kimsesiz oldukları için, kocaları onlara gerek mehirde ve gerekse evlenmeden sonra türlü türlü haksızlıklar ve eziyetler yaparlardı. Yetimler kendi hakların müdafaa edecek bir kimse ve makam bulamazlardı. Hattâ evlendikleri yetim kızların miraslarına konmak için karısının ölümünü isteyen koca, hiçbir ferd tarafından yadırganmadığı gibi, onu sorumlu tutacak ve bu isteğinden dolayı ona ceza verecek bir müessese de bulunmazdı. Cenâb-ı Hak bu âyetlerde yetimlerin mallarının yenmemesini, iyi muhafaza edilmesin ve yetimler erginlik çağına geldiklerinde mallarının kendilerine teslim edilmesini, kimsesiz olan yetimlere haksızlık etmemek hususunda kendisine güvenemeyenlere, kimsesiz oldukları için öyle bir haksızlık yapmaktan çekinmelerini, diğer kadınlarla evlenmelerini emretmiş, bu suretle aynı zamanda yetimlerin de haklarını korumuştur. İslâm hukukunun dışında hangi hukukta böyle sistemli ve yararlı esaslar vardır?
 
 
İSLÂMIN KADINA VERDİĞİ ÖNEM
 
İnsanlık tarihini incelediğimiz zaman görürüz ki, beşerin var olmasına sebep olan iki unsurdan biri kadındır. Evet kadın beşerin var olması için ikinci ana unsur olarak yaratılmıştır.
 
Aile binasının iki temel taşından biri olan kadın, yaratıldığından bugüne kadar çeşitli merhaleler geçirmiştir.
 
Kadın, hayatında öyle devirler geçirmiştir ki, o devirlerde çeşitli mazeretler öne sürülerek dünyaya gelir gelmez diri diri toprağa gömülüp ölüme mahkûm edilmiştir. Yıllar boyunca bir köle, hattâ bir eşyadan farksız olarak yaşamaya mahkûm edilen kadını, gerçek benliğine, ancak kâinata rahmet olara gönderilen Hazret-i Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) Alla tarafından getirip insanlara tebliğ buyurmuş olduğu İslâm dini kavuşturmuş, kadına gerçek değer ve itibarını vermiştir.
 
İslâm dini, kadının pazarlardan alınıp satılan bir eşya olmadığını, her şeyden önce onun da bir insan olup, toplumun en küçük bölümü olan ailenin kurulmasında erkeğin bölünmez bir parçası olduğunu, onsuz erkeğin hiçbir şey yapamayacağını çok açık olarak beyan eylemiştir. İslâmdan önceki devirde kendisine tanınmayan tüm hakları kadına tanımış, her gün biraz daha düşen ve itibarını kaybeden bu saygıdeğer varlığın elinden tutarak, onu lâyık olduğu mevkiye kaldırmıştır.
  
* * *
 
Aile binasının kurulmasında emsalsiz bir yeri bulunan kadına, gerçek değerini veren ve onu düştüğü yerden kurtaran, toplumda da yine kendisine lâyık olan yeri veren İslâm, kendisine veri'en bu mevkii koruyabilmesi, eskiden düştüğü kötü durumlara bir daha sürüklenmemesi için uyarmıştır. Her zaman şerefli, her yerde kıymetli ve itibarlı olması, herkes tarafından kendisine saygı gösterilmesi ve toplumda kendisine yaraşır bir şekilde dimdik kalabilmesi için önemli görevler yüklemiştir.
 
Bu vazifeleri yerine getirdiği sürece daha yükseleceğini ve gün geçtikçe daha çok değer kazanacağını vaad etmiştir. Kendisine verilen bu ulvî görevleri yerine getirmediği, kadınlık varlığını kötüye kullanıp kadınlık şerefini korumadığı takdirde, ruh yapısının zedelenip manen çökeceğini, kıymet ve itibarını yitirip eski sefalet girdabına düşerek değerini kaybedeceğini ih­tar etmiştir.
 
Tarihin yapraklarını bir bir çevirip okuduğumuz zaman gö­rürüz ki; kadın, İslâm'ın yüce prensiplerine sadık kalıp onlara sımsıkı sarıldığı müddetçe şeref ve itibarın zirvesine yük­selmiştir. İslâm'ın bu kudsî prensiplerine sırt çevirip uzaklaştığı ve onları hiçe saydığı müddetçe de değerini kay­betmiş ve bir ticaret metâı olarak kullanılmıştır.
 
* * *
 
İslâm dini, câhiliyet, devrindeki bâtıl inançları ve âdetleri kökünden kaldırmıştır. Kız çocuklarının öldürülmesine şiddet­le karşı çıkmış ve kız evlâdlarının herhangi bir sebepden dolayı öldürülmesini yasaklamıştır. Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
  
"Evlâdlarınızı fakirlik korkusu ile öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Hakikat, onları öldürmek büyük bir suçtur."
 
"Bilgisizlik yüzünden çocuklarını beyinsizce öldü­renlerle Allahü Teâlâ'nın kendilerine ihsân ettiği (helâl) rızkı, Allah'a iftira ederek haram sayanlar mu­hakkak ki maddî ve manevî en büyük zarara uğramış­tır. Onlar şüphesiz ki sapıtmışlardır ve (ondan sonra) doğru yolu da bulamamışlardır." (Enam Sûresi, ayet: 140)
 
Câhiliyet devrinde Arapların birçoğu, esir olmaktan veya fa­kirlikten korkarak, yahut akıllarınca kızlarının gelin olma­larından utanarak dünyaya gelen kız çocuklarını diri diri toprağa gömüp öldürürlerdi. Bu âyetler işte Arapların bu kötü âdet ve işlerini yasaklamıştır. Cenâb-ı Hak, kızını bir erkekle everip kendisinin kayınpeder olmasından utanan, ar eden ba­banın kötü halini şöyle beyân buyurmaktadır:
 
"Onlardan birine kız(ının doğum) müjdesi verilince, kendisi pek öfkeli olarak, yüzü simsiyah kesilir. Verilen müjdenin tesiriyle kavminden gizlenir. O (doğa) nı (sağ bırakıp) hakaretle mi tutacak, yoksa onu toprağa mı gömecek (kendi kendine düşünür). Bak, hükmede geldikleri (bu) şey ne kötüdür!" (Nahl Sûresi, ayet: 58-59)
 
Kız evlâdını da, erkek evlâdını da veren Cenâb-ı Allah'dır. Kulun bu hususta hiçbir rolü yoktur. Cenâb-ı Hakk'ın yarattığı hiçbir şey ayıp vesilesi ve çirkin olmaz. Mülk ve tasarruf sahibi ancak O’dur. Yaptığından asla sual olunmaz. Dilediğini yapar. Hiçbir kimsenin O'nun yarattığını beğenmemeye ne hakkı, ne de gücü, kuvveti vardır. Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
  
"Göklerin ve yerin mülk (ve tasarruf)u Allah'ındır. (O, ni'meti ve belâyı dilediği gibi taksim eder. Bu, O'nun hakkıdır.) Ne dilerse yaratır O. Kimi dilerse ona kız evlâd)lar bağışlar, kimi dilerse ona erkek (evlâd)lar lûtfeder. Yahud (o çocukları) erkekler, dişiler olmak üzere çift verir. Kimi de dilerse onu kısır bırakır. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir. (Her şeye) kadirdir."
(Şûra Sûresi, ayet: 49-50)
  
Mekke'li kâfirler, kız çocuklarını âdi ve bayağı saydıkları halde "melekler Allah'ın kızlarıdır" diyorlar, onlara büyük bir hürmette bulunuyorlardı. Melekleri Allah'a nisbet etme ap­tallığı içinde idiler. Bu çirkin görüş ve düşüncelerini Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm de şöyle beyan buyuruyor:
 
 
"Şimdi sor (Habibim) onlara (Mekke kâfirlerine): Herhalde kızlar Rabbinin de (Çünkü onlar "Melekler Allah'ın kızlarıdır" diyorlardı.) Oğullar onların mı? Yoksa biz melekleri dişi yarattık da onlar (buna) şâhid midirler? Haberin olsun ki onlar, hakikaten yalan söyleyerek, herhalde "Allah doğurdu" derler! Onlar elbette yalancıdırlar. Kızları oğullara tercih mi etmiş O? (Allah) " (Sâffât Sûresi, ayet: 49-53)
 
Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'de kadına gösterilmesi gereken saygı, hürmet ve şefkatin birçok örneklerini vermiştir. O, "Bana dünyadan güzel koku ve kadınlar sevdirildi. En se­vimli zamanım ise, namazda bulunduğum andır." bu­yurarak kadının kıymet ve derecesini yükseltmiştir.
 
İslâmın zuhurundan evvel kadınlara pek kaba ve sert davranılırdı. Kadınlar aşağılanan bir varlık olarak kullanılırlardı. Tıpkı bugün gayri İslâmî çevrelerde yaşayan kadınlar gibi. Toplum içinde kadına söz hakkını İslâm tanımıştır. Asırlar boyu Hıristiyanlık âlemi, kadını murdar bir mahlûk telâkki ederek ibadethanelere girmelerini bile yasaklıyordu. Buna karşılık İslâm, kadına tam bir ibâdet hürriyeti vermiştir. İslâm'ın kadına vermiş olduğu bir serbestlikledir ki, bir kadın cami içinde Hazret-i Ömer'in(r.a.) kadınlara verilen mehir hakkındaki ifadesine rahatça itiraz edebiliyordu. Buna karşılık o büyük halife de bu itirazın haklılığı karşısında yanlışını kabul edip kadına hak veriyordu.
 
Hadisenin oluş tarzı şöyledir:
 
Bir gün Hazret-i Ömer (r.a.) Medine-i Münevvere'de min­bere çıkıp hutbe okumuş ve konuşmasında evlenirlerken, ala­cakları kadınlara fazla mehir vermemelerini söylemiştir. Kadınlardan birisi kalkıp, Kurân-ı Kerîm'deki "Eğer bir zev­ceyi bırakıp da yerine başka bir zevce almak isterseniz, öbürlerine yüklerle (mehir) vermiş olsanız bile içinden bir şey almayın. (Kendisine hem) bir iftira ve açık bir günah (yükler, hem) alır mısınız onu?"[1] mealindeki âyet-i okuyup, "Allah bize yüklerle mehir verilmesini beyân buyurduğu halde, Ömer bunu bizden esirgiyor" diye tenkid etmiştir. Hz. Ömer:
 
-Ömer hata etti. Kadın ise doğru söyledi diye o kadının sözlerini kabul etmiştir.
 
İslâmdan önceki devirlerde, içtimaî hayatın esasını teşkil eden tüm müesseselerin temelleri kökünden sarsılmış bir halde idi. Bütün azamet ve haşmetiyle gelen İslâm, sarsılan bu temelleri tamir etmiş, çöken binaların temellerini yeniden tahkim ederek inşa etmiştir. İslâmın gelişiyle, hor ve zelil görülen kadın, izzet ve şeref kazanarak esas yerine oturmuştur. Ticarî bir meta' olmaktan kurtulup kıymetli bir varlık haline gelmiştir. Çünkü İslâm, mağdur olan kadını bu kötü durum­dan kurtarıp hakkını vermiştir. Me'yûs olan kadın İslâmın gelişiyle ümit var olmuştur. Hiçbir hususta söz sahibi olmayan kadın, İslâmın sayesinde hakkını savunmakta, sesini her ta­rafa duyurabilmektedir. Zira İslâm güneşinin doğması ile âlem bambaşka bir âlem olmuş, insan, yaradılışındaki gayeyi idrâk etmiştir.
 
Bugün Batı (Avrupa) kültürünün etkisi altında yetişen bir gencin anaya verdiği kıymetle, İslâm kültür ve terbiyesiyle yetişen bir gencin anaya verdiği kıymeti mukayese ettiğimizde, âmin kadına verdiği önem ve kıymeti anlamakta güçlük çekmeyiz. İslâmın ve onun getirdiği nizamın ne kadar ulvî, İslâm dışı olan bütün nizamların ne derece süflî olduğunu görürüz.
 
Peygamberimiz;
 
"Cennet anaların ayakları altındadır." buyurmaktadır. Peygamberimiz (s.a.v.) bu mübarek sözü ile, kadının topl­umdaki yerini ne güzel tâyin buyurmaktadır.
 
İslâm terbiyesiyle yetişen bir çocuk anasına bu gözle bakar. Onun arzusu dışında hiçbir iş ve harekette bulunmaz. İslâm şuur ve terbiyesinden mahrum olarak yetişen bir çocuğun, anasının rızâsını almak şöyle dursun, anasına hakaret etmek onu incitmekte hiçbir beis görmediği müşahede ilmektedir.
 
Cenâb-ı Allah, ana-babaya iyi muamele edilmesini ve onlara “Öf” bile denilmemesini emrederek şöyle buyurmuştur:
   
"Rabbin 'Kendinden başkasına kulluk etmeyin. Ana ve babaya iyi muamele edin" diye hükmetti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa ererlerse, onlara "öf" (bile) deme. Onları azarlama. Onlara çok güzel (ve tatlı) söz söyle. Onlara acıyarak tevazu' kanadını (yerlere kadar) indir ve: "Yârab, onlar beni çocukken nasıl terbiye ettilerse sen de kendilerini (öylece) esirge" de." (İsrâ Sûresi, âyet: 23-24)
 
  
   KADININ DİNİMİZDEKİ YERİ
 
 
Kadının dinimizdeki yeri nedir?
 
CEVAP:
 
"Bahsettiğiniz yazar, müslümanlığı bilmeyen bir din câhili­dir. Onun, İslâmiyet'in kadına verdiği değerden bahsetmesi, körlerin fili ta'rif etmesine benzer Körün biri, filin bacağına do­kunur. "Fil direk gibiymiş." der. Biri de karnına dokunur, "Fil duvar gibiymiş" der. Diğeri de hortumuna dokunur. "Fil, yılan gibiymiş" der. Görenle görmeyen bir olmadığı gibi bilenle bilme­yen de bir olmaz".
 
"Çalışan kadınların maaşını öğrenmek üzere, Amerika'dan iki kişi gelse, birisi bakanlık yapan bir kadının maaşını öğrense, öteki de yeni işe giren ilkokul mezunu bir kadının maaşını öğrense, verecekleri rapor elbette birbirinden çok farklı olur. İşçi bir kadın, başbakan olan kadınla mukayese edilmez".
 
"Cinsleri, vasıfları farklı olanlar arasında mukayese olmaz. Meselâ elma armuttan veya armut elmadan üstündür dene­mez. Çünkü cinsleri farklıdır. Onun için elma ile armut top­lanmaz denir. Kadın ile erkek iki ayrı cinstir. Vazifeleri farklı­dır. Taksi ile tank, birbiriyle mukayese edilmez. Yüz kiloluk pehlivan ile elli kiloluk pehlivanı birbiriyle güreştirmiyorlar.
 
Her pehlivan, kilosundaki pehlivanlarla güreşip şampiyon olabiliyor. Ağır sıkletteki bir pehlivan, rakiplerine yenilse, fakat elli kilodaki bütün pehlivanları yense madalya alamaz. Aynı cinsler arasında bile bazı vasıflar aranıyor".
 
 
   KADIN-ERKEK MUKAYESESİ
 
 
"Kadınla erkek mukayese edilerek, "Kadın doğum yapıyor, erkek yapmıyor, böyle eşitlik olmaz" denemez. Allahü Teâlâ, kadını, erkeği ayrı işler için yaratmıştır. Fizikî yapısı birbirine benzemez. Birbirine benzemeyen iki şey, birbiri ile mukayese edilmez. Bir erkek kalkıp da, "Madem kadın-erkek eşitliği vardır, ne diye kadınlar da bizim gibi yerin altında, kömür ocak­larında, maden ocaklarında çalışmıyor?" dememelidir. Çünkü kadının bünyesi buna müsait değildir. Bazı ülkelerde, kadın böyle zor işlerde çalıştırılıyorsa da, bu bir hak değil, kadına zu­lümdür. Herkese, bünyesine uygun iş verilmelidir!"
 
"Cenâb-ı Hak, kadını da, erkeği de her işe elverişli olarak ya­ratmamıştır. Kadının boksör, güreşçi olmaması onun değerini düşürmez. Limonun ekşi olması limon için bir eksiklik değildir. Çünkü limon ekşiliği için alınır. Cenâb-ı Hak da kadını ağır işler yapmaya elverişli olarak yaratmamıştır".
 
"Kadın ile erkek iki ayrı cinstir. Elma ile armut mukayese edilmediği gibi, bunların da birbirine üstünlüğü söz konusu ol­maz. Ancak vasıfları eşit olan iki şey arasında kıyaslama yapılır. Vasıfları farklı olan şeyler arasında kıyaslama olmaz. Meselâ vapur, uçak ve otobüs binek vasıtası olduğu halde, birinin diğerine üstünlüğü söylenemez. Uçak, denizde yüzemediği için vapurdan aşağı sayılmaz. Vapur, karada gitmediği için bisikletten aşağı olduğu söylenemez. Vapur başka bir vapurla, uçak başka bir uçakla mukayese edilebilir. İkisi de kara vasıtası olduğu halde, bir tankla bir taksi mukayese edilemez".
 
"Tank taksi kadar hızlı gitmediği için aşağı kabul edilemez. Her birinin vazifesi ayrıdır".
 
"Boksta iki kadın, ancak bir erkek kadar dövüşebilir" dense, bu, kadına hakaret olmaz. Cenâb-ı Hak, kadını akıl ve beden yö­nünden erkeğe göre farklı yaratmıştır. Hatta bir erkeğin aklını
 
diğer erkeğe göre de farklı yaratmıştır. Biri kalkıp da (Yâ rabbi insanların aklını niçin eşit yaratmadın?) diyemez. Yaratıcı sorguya çekilemez".
 
 
ERKEKLER DE EŞİT DEĞİLDİR
 
"Bu bakımdan kadınla erkek, birçok bakımdan mukayese edilemez, ikisi arasında her bakımdan bir eşitlik söz konusu ola­maz. İki erkek arasında her yönden eşitlik olmadığı gibi, iki kadın arasında da farklılıklar vardır."
 
"Dinimizde üstünlük, Allah içindeki kıymete göredir. Müslüman fakir bir zenci, müslüman olmayan bir imparator­dan o kadar çok üstündür ki, mukayese bile kabul etmez."
 
"Dinimizin, zenginlerin ve kadınların çoğunun Cehenneme gideceğini bildirmesi, zengine ve kadına hakaret değildir. Zenginlerin ekserisi, parasını faydalı işlerde kullanmadığı, fa­kirleri sömürdüğü için onları ikaz etmek için (Şunları yapmaz­sanız, Cehenneme gidersiniz) buyurulmuştur. Keza kadınlar da, erkeklere nisbetle te'sir altında kalarak daha fazla günah işlediği için (Günah işlemeyin, Cehenneme gidersiniz) diye ikaz ediliyor. İyi kadınları ve servetini iyi yolda harcayanları da Cenâb-ı Hak övüyor. Malı hayırlı şey olarak bildiriyor, sâlih kadınları da övüyor. Kâfir erkeklerin Cehenneme gideceğini bildirirken, müslüman kadınların Cennete gideceğini haber ve­riyor."
 
"Şu halde, İslâmiyet kadına nasıl değer vermiyor denebilir? Allaha isyan edenlerin Cehenneme gitmesi normal değil midir? Devleti yıkmaya çalışan anarşist kadınlar hapse atıldığı için Devlete, kadın düşmanı denebilir mi."
 
"Dinimiz kadına çok değer vermiş, erkeğe de çok mes'ûliyet yüklemiştir."
 
"Kadın, ev içinde ve ev dışında çalışmaya para kazanmaya mecbur değildir. Evli ise kocası, evli değilse babası, kadına lâzım olan şeyi getirmeye mecburdur. Kimsesi olmayan kadına devletin yardım sandığı bakar. (Hidâye, R. Nâsihin)"
 
 
    TARİHTE, GÜNÜMÜZDE KADIN
 
 
"Hevâ ve heveslerini ilahlaştıran tağutî güçler "kadın hak­ları" konusunda ne kadar gevezelik ederlerse etsinler, kadına düşman olduklarını gizleyemezler. Batıcı lâik kadrolar, İslâm dininin en büyük düşmanlarıdırlar. Beyinlerinde bir ur gibi taşıdıkları ideolojileri kadını zevk aleti olarak tarif eder. Onlar için kadının insan olup olmadığı bile tartışma konusudur. Çağdaş uygarlık adına kadınları bir reklam aracı haline geti­ren Batı, İslâm topraklarını bir kan gölüne çevirmektedir. İnsan medeniyetini, tarihin çeşitli dönemlerinde; İslâm dini hariç dünyanın her yerinde kadının bir alçaklık, aşağılık, utanç ve günah kaynağı olarak düşünüldüğüne şahittir."
 
"Bir kız çocuğu dünyaya gelse, anne baba için sanki büyük bir kabahatmiş gibi utanç konusuydu. Hatta iş o kadar ilerlemişti ki, bazı milletlerde özellikle Arapların cahiliye devrinde onlardan herhangi birine bir kız çocuğu olduğu haber verilse, yüzü kızarır hırsından sanki zehir içmişe dönerdi. Kötü bir iş yapmış utanılacak bir harekette bulunmuş gibi halktan kaçar saklanırdı. Kız evlat sahibi olmanın utancından kurtulmak için onu diri diri toprağa gömer ve bu yaptığından hiçbir zaman kaçınmazdı."
 
"Diğer ülkelerde de kadın hor görülüyor; değer verilmiyor­du. Ve hiçbir hakka sahip değildi. Kadınlar da bu hali normal zannedip kabullenmişlerdi. Bu gibi görüş ve anlayışlar üzerine sadece pratik bakımdan değil, düşünce ve fikir alanında da İslâm büyük inkılaplar yapmıştır."
 
"Hem kadının hem de erkeğin düşüncelerini tamamıyla değiştirmiştir. Kadına saygıyı, kadının değerini, hak ve hukuku olabileceğini İslâm dini öğretmiştir. Günümüzde ise kadına ve­rilen önem, yine Batıdan alınan örneklerle tamamen aslından uzaklaştırılmıştır."
 
"Eşitlik; Batı sisteminde kadını erkekle aynı yarışa sokmuş ve her iki cinsi birbirleriyle savaştırmayı da denemiştir. Kadın erkek eşitliği yaygarası bunun güzel örneklerinden birisidir."
 
"Kadınlarla erkeklerin eşit olması fikri, ahlakla ilgili meselelerde ve beşeri hukukun meselelerinde değil; belki medeni hayatta erkeğin faaliyet sahasına dahil olan her işin kadınlar tarafından da yapılabileceği öne sürülüyor. Eşitlik mefhumunun yanlış bir teşhise tabi tutulması neticesinde, kadın, yaratılışımı uygun fıtri özelliğini bir tarafa iterek, gaflete düşülmüş üstelik kafasına uygun bulduğu, mahiyeti meçhul bir eşitlik fikrinin arkasına takılmak suretiyle İslâm medeniyetinin bekası için şart olan esas vazifelerinden uzaklaşmıştır. Böylece kadın kendi öz şahsiyetini bu gibi faaliyetlerin içinde eritmiş, kaybetmiştir."
 
"Ticaret ve iş hayatında erkeklerle boy ölçüşmek, spor ve oyun meydanlarında kendisini gösterip alkış toplamak, cemiyetin eğlence hayatına daha fazla dalmak, kulüplerde, sahnelerde danslı ve şarkılı toplantılarda vakit öldürmek gibi bitmeyen faaliyet sahaları..."
 
"Batı cemiyetinde medeniyetin temeli sayılan aile nizamı öyle dağılmış, kökleri o şekilde tahrip edilmiştir ki, artık bu mefhumun mevcudiyetinden bahsetmek mümkün değil. Kadının, erkeğin girdiği her iş sahasına girmesi gibi değerlendirilen çalışmada, iş hayatında eşitlik fikri, sadece Batı dünyasında değil, hemen hemen bütün İslâm aleminde de revaç bulmuş aynı acı akıbetler buralarda da cereyan etmiştir. Batı zihniyeti ekonomik açıdan kadın erkek farklılığını kanuni yönlerden ortaya koymuştur;'  ( İslamda evlilik ve aile hayatı , evlilik ve aile eğitimi kitap , aile evlilik kitabı , ali eren evlilik ve aile eğitimi kitabı , sağlam yayınları , ali eren evlilik kitabı , 2 cilt bir arada  )

 [1] Nisa Sûresi, ayet: 20
 
İslamda evlilik ve aile eğitimi kitabı nın içeriği
  
İÇİNDEKİLER CİLT 1
 
 
çok evlilik
taaddüd-i zevcât ve talâk
teaddüd-i zevcât münakaşaları
imam-ı âzam hz. nin cevabı
peygamberimizin çok evliliği
hamilelik
hamilelikte sağlığa dikkat
beslenme
düzenli tartılmalısınız
diş konusu
yüzdeki lekeler
deride oıan değişmeler
jimnastik
hamile kadınla cinsi temas
doğum kontrolü
azil
doğum kontrol aletleri
kürtaj ve çocuk düşürme
kürtaj ve çocuk düşürmek caiz midir?
kadın cinsiyet organlarında hastalıklara meydan vermemek için
nüfus planlaması tuzağı
çocuk terbiyesi
çocuklar hakkında nelere dikkat etmeli
peygamberler evlatlarına hayır öğüt vermişlerdir
kızların terbiyesi
kızlara öncelik vermelidir
çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okumalı
güzel bir isim vermelidir
çocuğun ismi konurken kulağına niçin ezan ve kamet okunur
çocuk için kurban kesmeli
bebekler için annenin önemi bebek için dünya anneden ibarettir
annelik içgüdüsü
anne yoksunluğu
çocuk huysuzlaşır
anneden ayrılık 3 ay sürerse
4. ayda donukluk başlar
annenin yerini alacak kişi dikkatle seçilmeli
çocuk, ana-baba sevgisine muhtaçtır
anneden ayrı kalma ve suçlu kişilik yapısı
ilk 18 ay çok önemli
anne yüreği
ana hatlarıyla terbiye
cihattan üstün amel
çocuk terbiyesine dikkat
abdestsiz emzirilen bir damla sütün tesiri
terbiyede usûl
çocuk, babasını neden dövmüş?
su kırbasını delen çocuk
çocukları sevgide ölçü
çocuklarla şakalaşmak ve öpmek
evlada bağışta bulunmak
çocuklara dinî terbiye
çocuklarda şahsiyetin gelişmesi
ona daima iyiliği telkin edin
onları, kötü arkadaşlardan uzak tutunuz
çocuklara hayır duâ etmelidir
anne duası (ı)
anne duası (ıı)
çocuğa iyi örnek olmalıdır
çocuklara terbiyede sert olmamalı
merhametin faydası
çocuk ve dayak
çocukları sünnet ettirmek
terbiyelerine dikkat etmelidir
çocuğa kuran okutulması öğretmelidir
çocukların arkadaşlarına dikkat etmeli
çocuklar yetişmeye başlayınca
beşikte konuşan çocuklar
tesettür
islâm'da örtünmek
örtünmenin hikmeti
inanç cihetinden örtünmek
cilbab
manto-pardesü
tıbbî bakımdan, giyinmek
iktisadî bakımdan giyinmek
müslümanların elbiselerinde aranacak vasıflar
tesettür (örtünme)
kapatılması mecburi olmayan yerler
örtünmenin ölçüsü
süs nedir?
örtünme emri herkes için aynı mıdır?
dışarı çıkarken erkekler kadınlarla nasıl konuşmalı?
haremlik selamlık esasdır
peygamberimizin (s.a.v.) ikazı
ey müslüman kadın!
kadının kapatılması gereken uzuvları
kadının müslüman olmayan kadınlara karşı örtünmesi
kadının diğer müslüman kadınlara karşı örtünmesi
kadının kocasına karşı durumu
kadının, yakını olan erkeklere karşı durumu nedir?
akraba erkekler de dikkat etmeli
kadının yabancı erkeklere karşı durumu
ibretle okuyalım
peygamberimiz tarif ediyor
erkeklerin kadınlara karşı örtünmesi
erkeklerin erkeklere karşi örtünmesi
kadının sesi yasak değildir
çocukların örtünmesi
namazda tesettür (örtünme)
hanım hocalara
hangi yaştaki kadınlar hangi yaştaki erkeklere karşı örtünmeli
kocası yanında olmayan kadının yanına girilmez
erkeğin kadına, kadının erkeğe bakması
örtünme emrinin gelişi
kadınlar da gözlerini korumalıdırlar
kadınlarla el sıkışmak
başörtüsü
kadının güzelliğini başörtüsü tamamlıyor
başörtüsü kavgası
başörtüsü hakkında d.i.b.'nin cevabı
çarşafa ve peçeye dâir
peçenin tarihçesi
iskipli âtıp hoca'nın tesettür-i şer'i (islâm'da örtünme) risalesi
tesettürün ikinci nevi
tesettürün şer'î hikmeti
tesettür-i serînin faydaları
kadınlarla ilgili bazı meseleler
kadının yolculuğa çıkması
kadının mescide (camiye) gitmesi
kadın-erkek karışık yürümek
kadının dışarıya çıkması
kadının ipek gtymesi ve altın takınması
kadının koku sürmesi
kadının hamama gitmesi
ölüye sesli olarak ağlamak
kadının cenaze merasimine katılması
kadının kabir ziyaretine gitmesi
peruk takmak
karşı cinsin elbisesini giymek
papa: kadınlar erkeğe özenmesin
kendini karşı cinse benzetmek
dövme yaptırmak ve yüzden kıl aldırmak
kadının kına kullanması
kadın-erkek selamlaşması
kadın ihtilam olur mu?
karı-kocanın aynı kaptaki sudan abdest alıp gusletmeleri
kadının hâkimliği
kadının şahitliği
kadının cezalandırılması
kadının tahsili
kadının çalışması
kadının mirasdaki hakkı
kadının abdest ve guslündeki farklar
abdestteki fark
gusüldeki fark
kadının namazındaki farklar
kadının orucundaki farklar
kadınların husûsî halleri
hayız (aybaşı-âdet)
nifas (lohusalık hali)
hayız ve nifasın hükümleri
istihâza
boşanma
geçimsizlik sebepleri
karı-kocalar dikkat
hanımlara hatırlatma
hz. âişe validemizin örnek hareketi
erkek evin reisidir, herkes itaat etmelidir
  
 
CİLT 2  İÇİNDEKİLER
 
kadının yaratılışı
islamdan önce kadının durumu
islâmın kadına verdiği önem
kadının dinimizdeki yeri
kadın-erkek mukayesesi
erkekler de eşit değildir
tarihte, günümüzde kadın
kadının erkeğe erkeğin kadına ilgisi
evlenmeye teşvik
evlenene allah yardım eder
evlenmekle ilgili âyetler
evlenmekle ilgili hadisler
evlenmeyi terk etmek caiz midir?
müslüman, dünya ve kadını nasıl değerlendirmeli
ibrahim edhem'in cevabı
evlilik insanı kötülüklerden korur
nikâhın hükmü
nikâh ibâdet midir, muamele midir?
erkeğin hayırlısı kadının hayırlısı
evliliğin zorlukları
behlül dananın evlenmesi
karı dırıltısı
evlilik öncesi eş seçimi
eş nasıl seçilmeli?
kadında aranacak sıfatlar
a- dindarlık
allah a bağlılık örneği
râbia hatun
b- kötü huylu olmamalı
ahlaksız kadın
bakirelik
deli(!)nin cevabı
doğurucu olmak
altın top
d- itaatkâr olmak
cennete ilk girecek kadın
e- soylu aileden olmak
f- mehrin az olması
g- yakın akraba olmamak
akraba evliliği
h- ibâdetlerde kocasına yardımcı olmak
râbiatü'l adeviyye hz.nin cevabı
yüz güzelliği
karımı görsen
ahmed ibni hanbel
aklı zaten yoktu
erkekte aranacak sıfatlar
a- dindarlık
imam-ı azam hazretlerinin babası
b- ahlâklı ve güzel huylu olmak
c- namuslu olmak
yahudi(!) damat
d- pek yakın akraba olmamak
e- ev geçindırebılecek durumda olmak
f- soylu bir aileden olmak
münasip olan damadı kabul etmek
hz. mûsâ ve şuayb aleyhisselam
şehit zenci
kadın ve erkek arasında denklik
kadın ve erkeğin birbirini görmesi
dünürcülük yapmak
nişanlılık
kız isteme ve söz kesme
kadın da erkek de eş seçmekte serbesttir
nişan ve nişan yüzüğü
islâmi olmayan nikahlar
nikâhlanmaları haram olan kadınlar
emışme (süt) haramlığı
geçici olarak haram olan nikâhlar
nikâhı altında 4'den fazla kadın bulundurmak
iddet bekleyen kadınla evlenmek
üç talâk île boşanmış kadınla evlenmek
hür ile cariyenin birlikte nikâhlanması
birbirine mahrem olan iki kadını aynı anda nikahlamak
islama aykırı nikâh şekilleri
mut'a nikâhı
şigâr nikâhı
şahitsiz nikâh
geçici nikâh
velinin izni
câhiliyet devrinde nikâh çeşitleri
müslüman, müslüman olmayanlarla evlenebilir mi?
rümeysâ'nın derecesi
hz. ömer'in endişesi
islâmî nikâh
nikâhın faydaları
a- evlat yetiştirmek
b- resûlüllah'ın sevgisini kazanmak
c- kendisine duâ eden evlat bırakmak
d- ölen evladın şefaatına nail olmak
e- şehvete bağlı kötülüklerden korunmak
salih zatın cevabı
f- rahata kavuşmak
g- manevî derece kazanmak
âbidin rüyası
mehir
mehir ile ilgili hükümler
mehir hafif olmalıdır
başlık
hz. fatıma'nın mehri
hz. sâfıyye'nin mehri
çeyiz
hz. fâtıma (r.a.) nın çeyizi
hz. ümmü seleme'nin (r.anhâ) çeyizi
hz. âişe (r.anhâ) nin çeyizi
iki bayram arası nikah
nikahın manası
nikahın yapılış şekli
nikah duası
erkeğin evlenmesine mani haller
kadının evlenmesine mani haller
nikahın rüknü
nikahta resmî muamele
düğün
düğün yemeği
günahtan kaçınmalıdır
zorluk gösterılmemeli
peruk
ibretli bir düğün
düğün davetine gitmelidir
kötülüğe mani olmalı
birden fazla davet olursa
düğün yemeğinin kötüsü
fâsıkların daveti
günah işlenen yere gitmemelidir
islâm dışı düğünler
israftan kaçınmalı
davetsiz düğüne gidilmez
düğünü mescidde yapmalı
düğünde def çalmak
düğünde şarkı söylemek
hz. fâtıma (r.a.) üzerinde zuhur eden mucize
evlenen kimseye yapılacak dua
gelin getirmenin âdabı
hz. âişe'nin düğünü
hz. zeynep (r.a.)in düğünü
hz. fâtıma'nın düğünü
peygamberimizin hz. fâtıma (r.a.)'ya öğüdü
hz. ali anlatıyor
peygamberimizin ümmü habîbe (r.anhâ) validemizle evlenmesi
peygamberimizin ümm-ü seleme (r.anhâ) validemizle evlenmesi
hz. osman'ın rukayye (r.anhâ) ile evlenmesi
geline öğüt
ümâme'nin öğüdü
bir annenin öğüdü
kadı şüreyh'in anlattıkları
bazı milletlerdeki eski düğünler
romalılarda
hintlilerde
çinlilerde
rusya'da
afrika'da
aşağı kongo'da
gerdek gecesi
namaz ve duâ
damatlar dikkat!
kızlık zarı
kanama
gelinler dikkat!
bekâret (kızlık) zarının hususiyetleri
cinsî münâsebetten önce
cinsî temas
cînsî münâsebetin sevabı
cennet hurilerinin durumları
cennette cinsî münasebet var mı?
çanakkale'de şehid oldu ıkı huri kızı aldı
yasak ve günah olan birleşmeler
a- âdet zamanı
b- lohusalık (nifas)
c- oruçlu olmak
d- itirafta olmak
e- ihramlı olmak
f-livata (arkadan yaklaşmak)
livatanın tarihi
aile
karşılıklı hoşgörü
hıristiyanların ulaşamadığı saadet
kocanın vazifeleri
karısıyla iyi geçinmek
hayırlı erkekler
kadın eğe kemiği gibidir
hz. ebû zer ile karısı (r.a.)
hoşlanmadığımız huyları varsa
kadının kötü huylarına tahammülün mükâfatı
zenbilli ali efendi
hasan harkânî hazretleri
hz. ömer'in örnek tavrı
kötü kadının zararı
hanımıyla şakalaşmalı
şakada orta hal
oturulacak evi temin etmeli
yiyecek ve giyeceklerini temin etmeli
hadis-i şerifler
nafaka hakkı
kişinin helaki
fâtıma (r.a.) validemizin açlığı
nafaka nedir?
hanımını kıskanmalı
deli hüseyin'in kıskançlığı
aşırı kıskançlık
ebû hüreyre (r.a.) hazretleri anlatıyor
ibni ömer (r.a.) hazretleri anlatıyor
dini bilgileri öğretmeli
çocukların dinî bilgisi ve terbiyesi
nasreddın hocanın kurnaz hareketi
yakınlarını ziyarete göndermeli
anne - baba ziyareti
koca karısını dövebilir mi?
veda haccında
fazla baskı yapmamalı
ev işlerinde yardımı olmalı
karısının emri altında olmamalı
karısı için süslenmeli
süslenmenin önemi
cinsiyet sırlarını açık lam am a lı
karısına karşı müsamahalı olmalı
kocalık vazifesi
nafile ibâdet için izin
yakınlık zamanı
osman b. maz'ûn'un hali
kadının vazifeleri
kadınlık vazifesi
hz. âişe validemizin cevabı (r.a.)
karı-koca ilişkisinin ehemmiyeti
müslüman hanımlara çok mühim bir kaç tavsiye
kadın kocasına itaat etmelidir
kocasına karşı nankörlük yapmamalı
sahâbi bir hanım anlatıyor
cehennemlık kadınların tarifi
kocasına eziyet etmemeli
sabreden kadın cennete gider
kocasından izinsiz nafile ibâdet yapamaz
kocasından izinsiz eve kimseyi alamaz
koasından izinsiz dışarı çıkamaz
bize de uğrardı
bir gazete haberi
kadının yeri evidir
kocası için süslenmelidir
kadın sadece kocası için süslenmelidir
kadın, kendisinin güzel, kocasının çirkin olduğunu söylemeli
kadının vazifelerinden biri de ev işlerini görmektir
hz. esmanın (r.a.) fedakârlığı
yabancı erkeklere bakmamalı ve onlarla konuşmamalıdır
karı-kocanın birbirlerine yalan söylemeleri
hz. ömer'in (r.a.) tavsiyesi
kocasının malını korumalıdır
hırsız hizmetçi
köylü kadın
nasreddin hoca île karısı
çocukların terbiyesiyle meşgul olmalıdır
ibretli bir rüya
kadın sadece kocasının ölümüne yas tutabilir
kadınlarda kıskançlık
hz. aişenin (r.a.) kıskançlığı
peygamberimizin hz. hatice'ye sevgisi
hafsa (r.a.) validemizin şakası
cinsî bilgiler
iktidarsızlık ve çareleri
faydalı yiyecekler
erkeklerde durum
kadınlarda durum
kadınlar dikkat!
döllenme
kız mı erkek mi?
ihtiyarlıkta yardımcı gıdalar
 
cinsî güç zayıflamışsa
manevi güçler
nelerden yemeli
 
imam gazali hz. buyuruyor
erkeklere hatırIatma
boşama yetkisi neden erkeğe verilmiştir?
boşanmanın meşru olması
boşanmadan önce aranacak çareler
hakem tayini
hz. ömer zamanında
hz. ali ve hz. patıma (ra.)
peygamberimiz (s.a.v.) ve hz. âişe (e.a
boşadıktan sonra
imam bırgıvî hazretleri ve karısı
karı-kocanın arasını açmak
ayrılmayı gerektiren sebepler
son çare
ric'î talâkın hükmü
bâin talâkın hükmü
boşanmanın çeşitleri
en güzel olan talâk
güzel olan talâk
çirkin ve günah olan talâk
resûlüllah'ın tarifi
sünnet olan boşama şekli
adetliyken boşamak neden çirkin
hadisten çıkarılan hükümler
bir defada üç talâkla boşama
bazı sözler şakaya gelmez
erkeğin durumuna göre boşama
hastalık halinde boşama
cinsî iktidarsızlık sebebiyle ayrılma
mal karşılığında boşama
boşama hakkını kadına vermek
şarta bağlı boşama
ilâ
zıhar
Âyetin iniş sebebi
zıharda aranacak şartlar
karı-koca lânetleşmesi
iddet
erkeğin iddeti
iddetİn çeşitleri
boşanan kadının iddetİ
âdet görmeyen kadının iddetİ
 
kocası ölen kadının iddetı
gerdek veya halvet olmadan boşanan kadının iddeti
hamile kadının iddeti
iki sürenin en uzunu ile iddet
iddet nafakası
hülle
fuhuş ve fuhuş yolları
zinaya götüren sebepler
kadın-erkek karışıklığı
evlilik öncesi cinsel ilişkiye hayır yemini
peygamberimizin tatbikatı
zinanın kötülüğü
zinadan korunmanın mükâfatı
zinadan tevbe
zinanın cezası
peygamber zevcesine iftira
zinanın tevrat'ta hükmü
fuhşun psikolojik tahlili
amerika'da fuhşun boyutu
batı'da ahlâkî çöküntü
abd ve şiddet
yıkılışa giden ABD toplumu
idrak sahiplerine ibret!
türk güzeli
güzellikteki çirkinlik
livata (homoseksüellik)
sodum ve gamura!
reziller!
üç delikanlı
haber yakın, sabah yakındır!
sen bize iyi bir cezasın, zamanında geldin aids!
aıds
sevicilik (lezbiyenlik)
hayvanlarla münasebet
kendi kendini tatmin (istimna)
zührevî hastalıklar
belsoğukluğu
frengi
herpes
yumuşak şankr
kasık biti
zührevî hastalıklarla nasıl mücadele edilir?
 
 
 
 
Sağlam Yayınları Ali Eren İslamda Evlilik ve Aile Eğitimi kitab ını incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok KoduAli Er Evl-1
MarkaSağlam Yayınevi
Stok DurumuVar
9789759180782
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.