%42

Kimyayı Saadet ŞAMUA MUALLİM

  • 5.0 / 5
5.0 / 5
345,00 TL
600,00 TL
Havale / EFT: 334,65 TL
Ivory Şamua, Ciltli, 848 sayfa, 16.5x23.5 cm.
Aynı Gün Kargo

Ürününüz 1-2 gün içerisinde kargoya verilir.

Güvenli Alışveriş

Ürününüzü 14 gün içerisinde kolayca iade edebilirsiniz.


Kitap           Kimyayı Saadet, Mutluluğun Sırrı
Yayınevi      Muallim Neşriyat
Tercüme      Muhammed Taha
Kağıt Cilt     Şamua Ivory - Ciltli, Kalın Sıvama Cilt
Sayfa Ebat   848 sayfa - 16.5x23.5 cm.




Muallim Neşriyat Kimyayı Saadet, Mutluluğun Sırrı kitabı nı incelemektesiniz.
İmam Gazali Kimyayı Saadet kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı.Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
 
   Giriş

Gökteki yıldızların, sahralardaki kumların, hava zerrelerinin, yağmur ve de­niz damlalarının, ağaç yapraklarının sayısınca, sayı ve rakamla ifade edile­meyen hamdler ve senalar; vahdet divanının sahibi ve azamet sarayının süsleyicisi olan Allah'a mahsustur. O'nun birliğinin delilleri güneş kadar parlaktır. Sıfatlarının azameti kesin delillerle malûmdur. O'nun yüce şanının kemalini ancak yine kendisi bilir, O'nun ezelî zâtının hakikatine öncesiz bilgisinden başka giden yol yoktur. O her türlü eksiklikten münezzehtir. Âlem O'nun hakikatini anlayamamanın aczi ve şaşkınlığı içerisindedir. Akıl yoluyla onun kemâline ulaşılmaz. Akıl yıldızları "Allah nurdur" mertebesinin başlangıcında batar. Hüner sahipleri, "Ben size can dama­rınızdan daha yakınım" merhalesinde ilerlemekten yorgun ve bitkin düşmüştür. Zâtını hakkıyla tanıyamamak, aczini ve kusurunu göstermek, velilik mertebelerinin sonudur. Hamd ve senasından taksiratını itiraf etmek, peygamberlerin ona yaklaş­malarının sonudur. Fakat O'nu tanımaktan tamamıyla umud kesmek de uzak bir sapıklıktır. O'nu hakkıyla tanımak için benzetme yapmak ve misâl getirmek de fay­dasızdır. Zira kulluk makamında ve hizmet dairesinde gerekli olan "Ben ancak in­sanları ve cinleri bana ibâdet etsinler diye yarattım" ilâhî düştürün mânâsına uyup gereğini yapmak ve hakiki ma'budun, kayıtsız ve şartsız yaratıcının şaşıla­cak işlerini ve azametli sıfatlarını düşünmekten bir an geri ve habersiz kalmamak­tır. Böylece bütün âlemdeki nurun O'nun nurunun parıltısı olduğu, O'nun kudret denizinden seçilip yaşatıldığı anlaşılıp "mülk Allah'ındır" köprüsünden "Allah'tan başka bir şey yoktur" manzarasına geçilir.

Milyonlarca salât ve selâm; insanların efendisi, peygamberlerin sonuncusu, seçkinlerin önderi, ilâhî sırların emini ve ilâhî huzurun perdesini açan Muhammed Mustafa'nın pâk ve nurlu türbesine ve İslâm milletinin divanını kuran, şeriat kanun­larını beyan eden ashabına, ehl-i beytine ve bilhassa yüce kadir sahihleri Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'ye olsun.

Bundan sonra bilki, bu dünya ticarethanesinde dolaşan insanoğlu boş yere ya­ratılmamıştır. Hatta gökteki ve yerdeki bütün zerreler lisan-ı haliyle:
"Ben boşuna yaratılmadım" der. Madde ve ruh tılsımı; değişik işlerin, zıt şe­killerin bulunduğu bir hikmet gemisi ve ibret aynasıdır.

İnsanın dünyadaki varlığının bir başlangıcı var ise de, âhiretteki varlığı devamlı ve sonsuzdur. Maddî yapısı süflî ise de, manevî ruhu ulvîdir. Yaratılışın başlangı­cında tıynetine kötü ve hayvanî vasıflar karışıp "şüphesiz nefs kötülüğü emre­der" tuzağına düşmüş ise de, kötülükle mücadele çömleğinde ve iyiliği arama po­tasında bulanık, çirkin ve şeytanî sıfatlardan arınıp pâk olur. Ve "Ey mutmain nefs, Rabbine dön" nidâsıyle esfel-i safilinden (en aşağı dereceden) kurtulup a'la-yı ılliyyîne (en yüksek dereceye) uçup ulûhiyet kapısında ve Rabbinin sarayının ya­kınında yuva yapar.

Bilki, esfel-i safilin nefsanî bir hâl olup şehvet ve kızgınlığa esir olmaktır. A'la-yı illiyyîn ise, ruhanî bir derece olup onun vasıtasıyle akıl, kızgınlık ve şehvete hâkim olup "Haydi (iyi) kullarımın arasına gir. Cennetime gir" hitabına mazhar olan kul­ların zümresine girer. İnsan, meleklere mahsus bu sıfatla Allahû Teâlâ'nın cemâline o derece ünsiyet peyda eder ki, ondan bir an ayrıldığı takdirde, her türlü nimet ve rahatlığa sahib olan sekiz cennetle teselli bulmaz. Demek ki, noksan ve aşağı yara­tılan kötü nefisler, ancak mücahede ve gerçeği arama ilacıyla arınabilir.

Bakır ve pirinci kırmızı altın yapan maddî kimya zor ele geçtiği gibi, insanlık cevherini hayvanî bulanıklardan arıtıp melekler safiyetine eriştiren, onu altın gibi paslanmaz ve devamlı yapan mücahede kimyası da zor elde edilir. Bu kitaptan maksat, hakikat ilacının ecza ve bileşimini okuyucularına kolaylıkla açıklamaktır. Bu sebeple bu kitaba "KİMYAYI SAÂDET" adını verdik. Bağışlayan Allah'tan niyaz ederim ki onu adına uygun ve kimya gibi hizmete layık eylesin. Bilhassa bu kimya diğer kimyalardan üstündür. Hatta kimya adı buna hakikat, diğerlerine mecazdır. Çünkü diğer kimyaların değer ve itibarı, bakır ve pirinci paslanmaktan koruyup on­lara geçici hayatta bir miktar safiyet vermektir. Bu kimya ise, bizzat büyük nimet­lerin ve ebedî hayatın sebebidir. Zira hayvanî sıfatları insanî sıfatlara, nefsanî hal­leri rûhbaniyete tebdil eden bu kimya dır ve yine ebedî mutluluğun rabıtası, sonsuz saadetin vasıtası bu kimya dır.

Kitabın Muhtevası

Maddî kimya, hiçbir kocakarının ve külhanbeyin hazinesinde bulunmayıp an­cak padişahların hazinesinde bulunduğu gibi, ebedî saadet kimyası da an­cak Allahû Teâlâ'nın hazinesinde ve onun perdesinin altında bulunur. O hazineler, gökte manen Allah'a yakın meleklerin cevheri ile yerde peygamberlerin kalbinden ibarettir. O halde hakikat kimyasını peygamberlerin başkasından isteyenin akibeti delâlettir ve onun sıfatı kalpazanlıktır. Sonucu kuruntu ve hayaldir. Kıyamet gü­nünde kalpazanlık ve kuruntusu açığa çıkar ve müflis olur. Kötülüğü yüzüne vuru­lur ve rezil rüsvay olur. O halde peygamberlerin gönderilmesi büyük bir maslahat ve hikmete mebnidir. Belki maksat, hakikat kimyasının ilmini insanlara öğretmektir. Böylece insanlar mücahede potasında kalb cevherini arıtma yolunu, kalbin bulanık­lığına sebep olan çirkin ahlâkın iyi ahlâka dönüştürülmesini öğrenirler. Bu sebep­ledir ki, Allahû Teâlâ Kur'an-ı Kerîm'de önce kudret ve kemâliyle; celâl ve azame-tiyle övünür. Sonra da kullarına peygamberlerini gönderip doğru yolu göstermekle minnet buyurur. Bununla da en büyük nimet olan hakikat kimyasının ancak pey­gamberler tarafından öğretilebileceğini gösteriyor.

Göklerde olanlar ve yerde bulunanlar O Allah için sürekli (tenzîh ve) teşbihte bulunmaktadır ki (O), (her şeyin yönetim hakkı Kendisine ait olan, tüm varlıkların tek mâlik ve sahibi bulunan ve noksanlık gerektiren her şeyden son de­rece arınmış olan) Melik ve Kuddûs'dür; (imansızlardan intikam alacak olan, emir ve kazasında son derece hikmet sahibi bulunan) Aziz ve Hakîm'dir!

O'dur ancak O Zât ki; (melek ve cin türünden değil de, anlaşmaları kolay olması için) kendileri (gibi Âdem nesli)nden olan değerli bir Rasûlü (okuma-yazma bilmeyen) ümmîler arasında göndermiştir ki, o onlar üzerine O (Allâh-u Sübhânehû)nun âyetlerini peş peşe okumaktadır, onları (maddî ve manevî pis­liklerden) iyice arındırmaktadır, bir de kendilerine o (yüce) Kitab (olan Kur'ân) ı ve hikmeti; (sünnet ve fıkhı) öğretmektedir. Oysa şüphesiz onlar daha önce elbette apaçık bir dalâlet (ve sapıklık) içinde bulunmuşlardı. (Cuma, 1-2)

Büyük âlimler der ki: Onları arındırıyor sözünden maksat; "onları hayvanî sı fatlardan, kötü ahlâktan temizler" demektir. Onlara kitap ve hikmet öğretir sözı ise; "onları temizledikten sonra marifet elbisesiyle süsler, meleklerin ahlâkını oı lara örtü yapar" demektir. Kimyadan maksat; "nefis sarayını dünya bağlarından kurtarıp yüzünü dünyadan çevirip Allah'a dönmek ve Allah'tan başka kalbte hiçbir şeye yer vermemektir."

"(Namaz kılarak, Kur an okuyarak, ilmî müzâkerelerde bulunarak ve tesbîh, tehlîl gibi zikirlerle) Rabbinin adını zikret(meye devam et)! Bir de (ilgi ve alâkalarını Rabbinden gayri her şeyden) tam anlamıyla keserek sadece O'na ayrıl!" (Müzem mil, 8) âyet-i kerîmesi bu gerçeği ifade buyurur. Tebtil, insanlardan kesilmek, uzak kalmak ve tamamıyla Hakk'a yönelmektir.

Bu kitap dört ünvân ve dört rükün üzere düzenlenmiştir. Bunlar marifet unvanları ve muamele rükünleridir.

Birinci ünvân, insanın kendi hakikatini bilmesi hakkındadır.
İkinci ünvân, Allahû Teâlâ'yı tanımak hakkındadır.
Üçüncü ünvân, dünyanın hakikatini bilmek hakkındadır.
Dördüncü ünvân, âhiretin hakikatini bilmek hakkındadır.

İslâm'ın hakikati, bu dört marifettir.
Dört rükün ise, İslâm'ın muamelesi hakkındadır, ikisi zahirî haller, ikisi de batınî haller hakkındadır.

ZAHİRÎ HALLERİN;
Birinci rükün, Allah'ın emrine uymaktır. Buna ibadet denir.
İkinci rükün, geçim ile ilgili hallerde edebe riayet etmektir.

BATINÎ OLAN HALLERİN;
Birinci rükün, kalbi, beğenilmeyen ahlâktan arındırmaktır. Bunlar kızgınlık, haset, kibir ve gururdur. Bunlara geçitler ve tehlikeli sıfatlar denir.
İkinci rükün, kalbi iyi sıfatlarla süslemektir. Bunlar da sabır, şükür, muhab­bet, umut ve tevekküldür. Bunlara da kurtarıcı sıfatlar denir.


Diğer Özellikler
Stok Kodu9786054709649
MarkaMuallim Neşriyat
Stok DurumuVar
9786054709649
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat