Kitap Kuşeyri Risalesi
Yazar Abdülkerim Kuşeyri
Tercüme Dr. Dilaver Selvi
Yayınevi Semerkand Yayınları
Kağıt - Cilt 2.Hamur kağıt - Ciltli
Sayfa - Ebat 760 Sayfa - 17x24 cm
Semerkand Yayınları, Abdülkerim Kuşeyri tarafından yazılan Kuşeyri Risalesi adlı kitabı incelemektesiniz.
Kuşeyri Risalesi kitabı hakkında yorumları okuyup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi aşağıda geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
KİTAP HAKKINDA
Kıymetli okuyucularımız,
Sizlere içi ilim, irfan, edep, hikmet, ahlâk ve güzel nasihat incileriyle dolu bir hazine daha sunuyoruz. Bunun için gerçekten mutluyuz ve yüce rabbimize sonsuz hamdediyoruz.
Kıymetli
okuyucularımız, elinizdeki
kitap ,
Kuşeyrî Risalesiadıyla meşhur olup büyük
İslâm âlimi, arif, sûfî, muhaddis, müfessir, fakih, kelâma, şair, edip, vaiz, şeyh
İmam Kuşeyri'ye (rah) aittir.
Eser, tasavvufun temel bir eseridir; sûfîlerin inanç, ilim, ahlâk, hal, makam, usul ve yollarını işlemektedir. Baştan sona Allah dostu kâmil müminlerin yaşadığı, tattığı ve kâinata yaydığı ilâhî aşkı ve güzel ahlâkı konu etmektedir. İnsan terbiyesinde varılabilecek en yüksek seviyeyi ve Allah dostlarının bunu nasıl gerçekleştirdiğini gözler önüne sermekte, her seviyedeki insana bunun yolunu göstermektedir.
Bu eser yazıldığı günden bu yana bütün İslâm âleminde kabul görmüş, âlim-cahil, erkek-kadın herkese alanında faydalı bir kaynak eser olmuştur.
Risale, kısaca takva ahlâkı ve ilâhî aşk olarak tanıtabileceğimiz tasavvufu, Kur'an ve Sünnet esasları üzere anlatan eşsiz eserlerden biridir. Onda manevî sarhoşluk hali içinde söylenmiş "şatahat" türü sözler ve sünnete uymayıp bir sürü yorum icap eden haller yoktur.
Risale, gayet temkinli bir dille yazılmış ve bunun için kendisinden sonra gelen -sûfî olsun olmasın- bütün âlimlerin takdirini kazanmıştır.
Bu eser için Şafiî mezhebinin büyük âlimlerinden İbn Hacer-i Heytemî (rah) şöyle der:
"Dört temel eser vardır ki, kendisine kâmil mürşid bulamayan bir kimse, bu eserleri okuyup içindekilerle usulünce amel etse, mürşid ihtiyacını görmüş, kemale ermiş olur.
Bu eserler şunlardır:
1. Ebû Tâlib-i Mekkî'nin Kûtü'l-Kulûb adlı eseri.
2. İmam Kuşeyri'nin Risalesi.
3. İmam Gazâlî'nin İhyâsı.
4. Sühreverdî'nin Avârifü'l-Maârif'i."
Allâme Münâvî ve İmam Sübkî, Kuşeyri'nin risalesini tanıtırken, onun bulunduğu ve okunduğu evde büyük bir bereket sebebi olacağını nakletmişlerdir.1
Bu eser üzerinde şerh, haşiye ve Arapça'dan başka dillere tercümeşeklinde pek çok çalışma yapılmıştır. Biz de bu kıymetli eserin yeni bir usul ve üslûp içinde Türkçe'mize kazandırılmasını gerekli gördük ve yüce Allah'tan yardım isteyerek bu çalışmanın içine girdik.
Tercümede, Kuşeyrî Risâlesi'nlnBeyrut baskısını esas aldık (Dâru İhyâü't-Türâsi'l-Arabî, 1998). Ayrıca Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye tarafından yayımlanan (Beyrut 2000) ve içinde Şeyhülislâm Zekeriyya-i Ensârî'nin (rah) Risale üzerine yaptığı güzel bir şerh ile allâme Mustafa Arûsî'nin (rah) bu şerhe yazdığı haşiyenin bulunduğu Netâicü'l-Efkâri'l-Kudsiyye adlı eserden bolca istifade ettik.
Eserde geçen âyetlerin sûre ve numaralarını tesbit yanında, bütün hadislerini tahriç edip hadis kaynaklarındaki yerlerini gösterdik.
Eser üzerinde yer yer dipnot çalışmamız oldu. Özellikle "İlk Dönem Sûfîlerinin Hayatı ve Hal Tercümeleri" bölümünde, velîlerin hayatı anlatılırken, yukarıda ismi geçen şerh ve haşiyeden istifadeyle velîlerin güzel ve hikmetli sözlerinden seçmeler yapılıp dipnotta verildi. Bu sözlerin dikkatle okunmasını tavsiye ediyoruz.
Kıymetli okuyucularımız, bir yazının, kitabın veya sözün bir dilden başka bir dile tercümesi yapılırken bunun ne kadar zor ve hassas
Münâvî, el-Kevâkibü'd-Dürriyye, 2/188; Sübkî, Tabakatü'ş-Şâfiiyye, 5/159.
bir iş olduğunu tercüme işinin içinde olanlar ve bunu bir emanet görenler iyi bilirler. Biz elden geldiği kadar, hem mânayı korumaya hem de bu mânayı anlaşılır bir Türkçe ile sunmaya çalıştık. Kitabın konusu din, insanın manevî yönü, nefis terbiyesi ve kalple yaşanan yüksek haller olunca, bu iş ayrı bir önem kazanmaktadır. Kuşeyri risalesi tercümesi
Eserin, daha rahat okunması ve takip edilebilmesi için yer yer konuya uygun ara başlıklar eklendi, bazı uzun bölümler bölünüp birkaç bölüm halinde sunuldu, sayfa düzeni rahat tutuldu ve böylece istifade kolaylaştırıldı.
Eserin sonunda tercümede istifade edilen kaynaklar verildi, ayrıca şahıs ve konu içerikli iki indeks eklendi.
Bir eserde pek çok kimsenin emeği vardır. Melekler ve velîler yeryüzünde yapılan bütün hayır işlerinde herkesin yardımcısıdır. Önceki âlimlerin, sonra gelen ve onların ilim mirasından istifade eden bütün talebelerin üzerinde hakkı vardır; biz hepsini şükran, minnet ve rahmetle anıyoruz.
Ayrıca kendilerinden ders aldığımız ve bu çalışmaları yaparken eserlerinden bir şekilde istifade ettiğimiz bütün üstatlarımıza hürmet ve saygılarımızı sunuyoruz, Allah kendilerinden razı olsun.
Kıymetli oku yucularımız, bizleri dua, sevgi ve uyarılarınız ile desteklemeye devam ediniz.
Bu eserin hazırlanmasını ve okuyucuya sunulmasını bir hizmet gören Semerkand yetkililerine özellikle teşekkür ediyor, kendilerine ilim yolundaki hizmetlerinde başarılar diliyoruz.Hamdolsun âlemlerin rabbi yüce Allah'a. ( Kuşeyri Risalesi kitap, kuşeyri risalesi kitabı, semerkand yayın, imam kuşeyri, islami kitap satış, semerkant yayınevi, islam, satış )
Dr. Dilaver Selvi
MÜELLİFİN ÖNSÖZÜ
Hamdolsun yüce Allah'a. O öyle bir Allah'tır ki; melekûtunun (saltanat ve mülkünün) yüceliği ile tektendir. Ceberûtunun (her şeye hükmedişinin) güzelliği ile bir tanedir. Birliğinin yüceliği ile azizdir (ulu) ve eşsizdir. Samediyyetinin (her şeyin kendisine muhtaç olma sıfatının) yüksekliği ile mukaddestir (bütün kusur ve ayıplardan uzaktır).
O, zatı itibariyle herhangi bir varlığa benzemekten çok yücedir. Sıfatlarında, bir sonu olmaktan ve herhangi bir kusuru bulunmaktan uzaktır. O, kendisine has ilâhlık sıfatlara sahiptir. Bütün âyet ve alâmetler O'nun varlıklardan hiçbirine benzemediğini ispat etmektedir.
Tesbih ederim o yüce zâtı ki, O'nu hakikatiyle tanımak mümkün değildir; hiçbir akıl O'nu gerçek mânada idrak edemez, hiçbir çokluk O'nu anlatmaya yetmez, hiçbir sınır O'nun zatını çevreleyemez. O'nun hiçbir yardımcısı yoktur; kendisine ortak olan bir çocuğu mevcut değildir. Hiçbir sayı O'nun büyüklüğünü ihata ve ifade edemez. Hiçbir mekân O'nu içinde barındıramaz. O'nun varlığı zamana bağlı değildir. Hiçbir anlayış O'nu takdir edemez; hiçbir hayal O'nu bir şekille tanıtıp tasvir edemez.
Allah Teâlâ, "Nasıldır?" veya "Nerededir?" şeklinde bir soru ile tanınıp tarif edilmekten yücedir. O, yaptıkları ile zâtı için yeni bir güzellik ve kemal elde etmekten yahut işleri ile kendisinden bir kusuru ve ayıbı gidermekten de yücedir (O, bütün kemal sıfatlara sahip olup, bütün noksan ve ayıp sayılacak sıfatlardan uzaktır). Çünkü O'nun benzeri (dengi, misli) hiçbir varlık yoktur. 0, her şeyi işiten ve görendir. Hiçbir canlı O'nu mağlûp edemez (âciz bırakamaz). O, her şeyi bilen ve her şeye gücü yetendir.
Kullarına yaptığı iyilik ve ihsanlarından dolayı O'na hamdederim. Onlara vermeyip tuttuğu şeylere karşılık yüce zâtına şükrederim. Her işimde O'na güvenip dayanır; verdiği nimetlere ve vermediği şeylere rıza gösteririm.
Şehadet ederim ki Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur; O tektir, hiçbir ortağı mevcut değildir. Ben, bu şehadeti, O'nun birliğine yakînen inanarak ve güzel yardımı ile azaptan kurtulmayı ümit ederek yapıyorum.
Yine şehadet ederim ki Efendimiz Muhammed (s.a.v), O'nun seçilmiş kulu, kendisine davet için seçtiği emin dostu ve bütün mükellef varlıklara gönderilmiş peygamberidir.
Allah, Efendimiz Muhammed'e, onun karanlıkları aydınlatan ailesine ve hidayet yolunun anahtarları olan ashabına çokça salât ve selâm etsin.
Bu eser, Allah Teâlâ'nın rahmetine muhtaç Abdülkerim b. Hevâzin Kuşeyrî tarafından 437 (1045) yılında İslâm beldelerindeki sûfî cemaatine yazılmış bir risaledir.
Ey dostlarım! Allah sizden razı olsun, önce şunu bilin ki; yüce Allah bu sûfîler topluluğunu seçilmiş dostları yapmış. Onları (Allah'ın selâmı hepsinin üzerine olsun) peygamberlerinden sonra bütün kullarından üstün ve faziletli kılmış; onların kalplerini sırlarının madeni yapmış ve ümmet içinden nurlarını taşımaya onları seçmiştir.
Onlar, halk için rahmet ve bereket sebebidirler.
Onlar bütün işlerinde Cenâb-ı Hak ile birlikte hareket ederler.21
21Onların bu hali şu kudsî hadiste belirtilmektedir: Allah Teâlâ buyuyur ki: "Ben kulumu sevdiğim zaman (özel nurum ve desteğim ile) onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. O, benimle görür, benimle işitir, benimle tutar, benimle yürür. Benden bir şey isterse onu veririm. Bana sığınırsa, kendisini özel korumaya alırım" (bk. Buhârî, Rikâk, 38; İbn Mâce, Fiten, 16; Begavî, Şerhu's-Sünne, 1/142; Taberânî, el-Kebîr, nr. 7880).
Allah onları, beşeriyetin kirlerinden (nefsin kötü arzularından) temizlemiş; kendilerine birliğinin hakikatini açarak onları müşahede makamlarına yükseltmiş, onları kulluğun edeplerini yerine getirmede muvaffak etmiş ve onlara ilâhî hükümlerini kulları üzerinde nasıl icra ettiğini göstermiştir.
Bu ilâhî lutuflara ulaşan sûfîler de; kendilerine yüklenen kulluk görevlerini hakkı ile yerine getirdiler; Cenâb-ı Hak kendilerini (acı-tatlı) hangi halde tuttu ise, o hal içinde güzel edebi korudular. Sonra, samimi biçimde ihtiyaç hallerini bilerek ve boyun bükerek yüce Allah'a yöneldiler; yaptıkları amellere ve elde ettikleri güzel hallere güvenip aldanmadılar.
Onlar şunu bilerek bunu yapıyorlardı: Yüce Allah her dilediğini yapar, kullarından istediğini dostluğu için seçer, O'na hiç kimse hükmedemez, O'nun üzerinde hiç kimsenin bir hakkı yoktur. O'nun verdiği sevap baştan kendi ihsanıdır; azabı ise adaletinin gereğidir. Onun emri, tereddüt edilmeyecek kesin bir hükümdür.
Sonra (Allah sizlere rahmet etsin) şunu biliniz ki; bu yolun hakikatine ulaşmış sûfîlerin çoğu yok olmuş; bu zamanda onların ancak eserleri ve izleri kalmıştır. Şu söz onların halini anlatmaktadır:
Çadırlara bakarsan, dostların çadırına benziyor; Ancak, bakıyorum içinde yabancı kadınlar geziyor.
Diyeceğim şu ki; bu taifenin içinde bir gevşeklik dönemi yaşanmıştır. Hayır, gevşeklikten öte, bu yol yavaş yavaş silinmeye yüz tutmuştur. Hidayet yolunda kendilerine uyulan büyük zatlar geçip gitmiş; onların yollarına ve güzel hallerine uyan gençler azalmıştır. Vera' (şüpheli şeylerden sakınma), sergisini toplayıp tamamen ortadan kalkmış; dünya hırsı kuvvetlenip kalpleri iyice sarmıştır.
Bu dönemde, kalplerden dine hürmet kalkmış, ilâhî emirlere hakkı ile uyma azmi yok olmuş; azıcık dindarlık, basit dünyevî hedeflere ulaşmak için en kuvvetli sebep olarak değerlendirilmiştir.
Bu devrin insanları, helâl haram ayrımını terkettiler; büyüklere hürmeti ve onlardan utanıp çekinmeyi bir kenara attılar; ibadetleri hakkı ile yerine getirmeyi hafife aldılar; namazı ve orucu önemsemediler. Gaflet meydanlarında boş işlere daldılar; şehvetlerinin (kötü arzularının) peşine düştüler, hiç önemsemeden haram işlere bulaştılar; halktan, kadınlardan ve sultanlardan menfaat koparma derdine düştüler.
Bu kimseler, yaptıkları bunca kötü işlerle yetinmeyerek bir de yüksek hakikatlere ve manevî hallere işaret eden sözler konuşmaya başladılar.
Onlar, kendilerinin kulluk bağından kurtulduklarını, yüce Allah'a kavuştuklarını, devamlı Cenâb-ı Hak ile beraber olduklarını, üzerlerinde O'nun hükümlerinin cereyan ettiğini, kendilerinin bu ilâhî yakınlık ve muhabbet içinde bütün his ve şuurlarını kaybettiklerini, bundan sonra yaptıkları veya terkettikleri herhangi bir işten dolayı kendilerine bir kınama ve ayıplama olmayacağını, kendilerine yüce Allah'ın birliğinin sırlarının açıldığını, ilâhî muhabbetin kendilerini tamamen çekip cezbettiğini, artık kendilerinden dinin hükümlerinin düştüğünü, kendi nefislerinden fâni olduktan sonra Allah'ın samediyyet nurları ile baki kaldıklarını, konuştukları zaman kendilerinin konuşmayıp onları Cenâb-ı Hakk'ın konuşturduğunu, bir iş yaptıklarında onu kendi başlarına değil, yüce Allah'ın tasarrufu ile yaptıklarını iddia ettiler.
Bütün bunlar yalan ve boş iddialardır.
Bir kısmını yukarıda anlattığım bu bozuk durumlar, zamanımızda uzun süre bir dert olarak gündemde kaldı. Ben bu yolun ehlinin kötü bir şekilde anılmasından yahut sûfîlere muhalif olanların onları ayıplamaya açık bir kapı bulmasından korkarak, onları bu derece ret ve tenkit etmek istemiyordum. Çünkü içinde bulunduğumuz memlekette sûfîlere muhalefet etmek yaygın bir hal almıştı ve bu yolu inkâr edenler onlara şiddetli bir şekilde saldırmaktaydı.
Ben, tasavvuf yolunda görülen bu gevşekliğin ortadan kalkmasını ümit ederek, "Belki yüce Allah, önceki büyüklerin gittiği bu güzel yoldan sapıp onun usul ve edeplerini zayi eden bu kimseleri lütuf ve ihsanı ile uyandırır da düzelirler" deyip bir müddet bekledim.
Ancak zaman geçtikçe işler daha da sarpa sardı. Bu asrın insanları düzelme bir yana, alıştıkları kötü hallerde daha fazla ileri gittiler. İçine düştükleri bozuk durumlarda daha fazla aldanış içine düştüler. Ben bu durumu görünce, temiz kalplere acıdım; onların, bu yolun, şu haktan sapan kimselerin düşündüğü ve iddia ettiği bozuk şeyler üzerine kurulduğunu ve önceki büyüklerin de aynı yolda gittiğini düşünmelerinden korktum
. İmam Kuşeyri , Abdulkerim Kuşeyri
Ey sûfî dostlarım, Allah sizin şerefinizi artırsın, işte bu risaleyi sizin için bu sebeple yazdım.
Bu
risalede, tasavvuf yolunun büyüklerinden bazılarının hayatını zikrettim; onların edeplerini, ahlâklarını, muamelelerini, sahip oldukları itikadlarını anlattım. Ayrıca sûfîlerin işaret ettikleri ilâhî vecd ve ilhamları, manevî yolda ilk hallerinden son hallerine kadar nasıl ilerlediklerini konu ettim.
Bu
kitabı, bu yola girmek isteyenlere bir kuvvet olsun diye yazdım. Ayrıca, bu yolun hak ve doğru olduğuna sizin de bana katılarak şehadette bulunmanızı arzuladım. Bir de ortalığa yayılan şikâyet konusu boş davalara kızdığımı göstermek istedim. Bütün bunlardan gayem, sonsuz ihsan ve kerem sahibi yüce Allah'ın lütuf ve ihsanına ulaşmaktır.
Bu
kitapta anlatacağım hususlarda yüce Allah'tan yardım istiyorum; O'nun her işte bana yetmesini ve beni hatadan korumasını diliyorum. O'ndan kusurlarımın affını istiyor, yardımını istirham ediyorum. O, iyilik yapmayı seven ve her şeye gücü yeten yüce bir rabdir.
Kuşeyri risalesi tercümesi
Semerkand Yayınları, Abdülkerim Kuşeyri Kuşeyri Risalesi adlı
kitabı incele diniz.