%40

Kuşeyri Risalesi SEMERKAND

  • 3.6 / 5
3.6 / 5
460,00 TL
770,00 TL
Havale / EFT: 446,20 TL
2.Hamur, Ciltli, 760 Sayfa, 17x24 cm
Aynı Gün Kargo

Ürününüz 1-2 gün içerisinde kargoya verilir.

Güvenli Alışveriş

Ürününüzü 14 gün içerisinde kolayca iade edebilirsiniz.


Kitap              Kuşeyri Risalesi
Yazar             Abdülkerim Kuşeyri
Tercüme        Dr. Dilaver Selvi
Yayınevi         Semerkand Yayınları
Kağıt - Cilt      2.Hamur kağıt - Ciltli
Sayfa - Ebat   760 Sayfa - 17x24 cm

 
 
Semerkand Yayınları, Abdülkerim Kuşeyri tarafından yazılan Kuşeyri Risalesi adlı kitabı incelemektesiniz.
Kuşeyri Risalesi kitabı hakkında yorumları okuyup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi aşağıda geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 
 Yaratan Rabbinin adıyla  oku .  O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır.  Alak 1-2

 
 
             KİTAP HAKKINDA
 
 
Kıymetli okuyucularımız,
 
Sizlere içi ilim, irfan, edep, hikmet, ahlâk ve güzel nasihat incile­riyle dolu bir hazine daha sunuyoruz. Bunun için gerçekten mutluyuz ve yüce rabbimize sonsuz hamdediyoruz.
 
Kıymetli okuyucularımız, elinizdeki kitap , Kuşeyrî Risalesiadıyla meşhur olup büyük İslâm âlimi, arif, sûfî, muhaddis, müfessir, fakih, kelâma, şair, edip, vaiz, şeyh İmam Kuşeyri'ye (rah) aittir.
 
Eser, tasavvufun temel bir eseridir; sûfîlerin inanç, ilim, ahlâk, hal, makam, usul ve yollarını işlemektedir. Baştan sona Allah dostu kâ­mil müminlerin yaşadığı, tattığı ve kâinata yaydığı ilâhî aşkı ve güzel ahlâkı konu etmektedir. İnsan terbiyesinde varılabilecek en yüksek se­viyeyi ve Allah dostlarının bunu nasıl gerçekleştirdiğini gözler önüne sermekte, her seviyedeki insana bunun yolunu göstermektedir.
Bu eser yazıldığı günden bu yana bütün İslâm âleminde kabul görmüş, âlim-cahil, erkek-kadın herkese alanında faydalı bir kaynak eser olmuştur.
 
Risale, kısaca takva ahlâkı ve ilâhî aşk olarak tanıtabileceğimiz tasavvufu, Kur'an ve Sünnet esasları üzere anlatan eşsiz eserlerden biridir. Onda manevî sarhoşluk hali içinde söylenmiş "şatahat" türü sözler ve sünnete uymayıp bir sürü yorum icap eden haller yoktur. Ri­sale, gayet temkinli bir dille yazılmış ve bunun için kendisinden sonra gelen -sûfî olsun olmasın- bütün âlimlerin takdirini kazanmıştır.
 
Bu eser için Şafiî mezhebinin büyük âlimlerinden İbn Hacer-i Heytemî (rah) şöyle der:
 
 
"Dört temel eser vardır ki, kendisine kâmil mürşid bulamayan bir kimse, bu eserleri okuyup içindekilerle usulünce amel etse, mürşid ih­tiyacını görmüş, kemale ermiş olur.
Bu eserler şunlardır:
 
1.  Ebû Tâlib-i Mekkî'nin Kûtü'l-Kulûb adlı eseri.
2.  İmam Kuşeyri'nin Risalesi.
3.  İmam Gazâlî'nin İhyâsı.
4.  Sühreverdî'nin Avârifü'l-Maârif'i."
 
Allâme Münâvî ve İmam Sübkî, Kuşeyri'nin risalesini tanıtırken, onun bulunduğu ve okunduğu evde büyük bir bereket sebebi olacağı­nı nakletmişlerdir.1
 
Bu eser üzerinde şerh, haşiye ve Arapça'dan başka dillere tercü­meşeklinde pek çok çalışma yapılmıştır. Biz de bu kıymetli eserin ye­ni bir usul ve üslûp içinde Türkçe'mize kazandırılmasını gerekli gördük ve yüce Allah'tan yardım isteyerek bu çalışmanın içine girdik.
 
Tercümede, Kuşeyrî Risâlesi'nlnBeyrut baskısını esas aldık (Dâru İhyâü't-Türâsi'l-Arabî, 1998). Ayrıca Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye tara­fından yayımlanan (Beyrut 2000) ve içinde Şeyhülislâm Zekeriyya-i Ensârî'nin (rah) Risale üzerine yaptığı güzel bir şerh ile allâme Musta­fa Arûsî'nin (rah) bu şerhe yazdığı haşiyenin bulunduğu Netâicü'l-Efkâri'l-Kudsiyye adlı eserden bolca istifade ettik.
Eserde geçen âyetlerin sûre ve numaralarını tesbit yanında, bü­tün hadislerini tahriç edip hadis kaynaklarındaki yerlerini gösterdik.
 
Eser üzerinde yer yer dipnot çalışmamız oldu. Özellikle "İlk Dö­nem Sûfîlerinin Hayatı ve Hal Tercümeleri" bölümünde, velîlerin haya­tı anlatılırken, yukarıda ismi geçen şerh ve haşiyeden istifadeyle velî­lerin güzel ve hikmetli sözlerinden seçmeler yapılıp dipnotta verildi. Bu sözlerin dikkatle okunmasını tavsiye ediyoruz.

Kıymetli okuyucularımız, bir yazının, kitabın veya sözün bir dil­den başka bir dile tercümesi yapılırken bunun ne kadar zor ve hassas
Münâvî, el-Kevâkibü'd-Dürriyye, 2/188; Sübkî, Tabakatü'ş-Şâfiiyye, 5/159.
 
 
bir iş olduğunu tercüme işinin içinde olanlar ve bunu bir emanet gören­ler iyi bilirler. Biz elden geldiği kadar, hem mânayı korumaya hem de bu mânayı anlaşılır bir Türkçe ile sunmaya çalıştık. Kitabın konusu din, insanın manevî yönü, nefis terbiyesi ve kalple yaşanan yüksek haller olunca, bu iş ayrı bir önem kazanmaktadır.  Kuşeyri risalesi tercümesi
 
Eserin, daha rahat okunması ve takip edilebilmesi için yer yer konuya uygun ara başlıklar eklendi, bazı uzun bölümler bölünüp birkaç bölüm halinde sunuldu, sayfa düzeni rahat tutuldu ve böylece istifade kolaylaştırıldı.

Eserin sonunda tercümede istifade edilen kaynaklar verildi, ayrı­ca şahıs ve konu içerikli iki indeks eklendi.
Bir eserde pek çok kimsenin emeği vardır. Melekler ve velîler yeryüzünde yapılan bütün hayır işlerinde herkesin yardımcısıdır. Ön­ceki âlimlerin, sonra gelen ve onların ilim mirasından istifade eden bü­tün talebelerin üzerinde hakkı vardır; biz hepsini şükran, minnet ve rahmetle anıyoruz.

Ayrıca kendilerinden ders aldığımız ve bu çalışmaları yaparken eserlerinden bir şekilde istifade ettiğimiz bütün üstatlarımıza hürmet ve saygılarımızı sunuyoruz, Allah kendilerinden razı olsun.
 
Kıymetli oku yucularımız, bizleri dua, sevgi ve uyarılarınız ile des­teklemeye devam ediniz.
 
Bu eserin hazırlanmasını ve okuyucuya sunulmasını bir hizmet gören Semerkand yetkililerine özellikle teşekkür ediyor, kendilerine ilim yolundaki hizmetlerinde başarılar diliyoruz.Hamdolsun âlemlerin rabbi yüce Allah'a. ( Kuşeyri Risalesi kitap, kuşeyri risalesi kitabı, semerkand yayın, imam kuşeyri, islami kitap satış, semerkant yayınevi, islam, satış )
 
Dr. Dilaver Selvi
 
                     
               MÜELLİFİN
 ÖNSÖZÜ

Hamdolsun yüce Allah'a. O öyle bir Allah'tır ki; melekûtunun (sal­tanat ve mülkünün) yüceliği ile tektendir. Ceberûtunun (her şeye hükmedişinin) güzelliği ile bir tanedir. Birliğinin yüceliği ile azizdir (ulu) ve eşsizdir. Samediyyetinin (her şeyin kendisine muhtaç olma sıfatının) yüksekliği ile mukaddestir (bütün kusur ve ayıplardan uzaktır).
 
O, zatı itibariyle herhangi bir varlığa benzemekten çok yücedir. Sıfatlarında, bir sonu olmaktan ve herhangi bir kusuru bulunmaktan uzaktır. O, kendisine has ilâhlık sıfatlara sahiptir. Bütün âyet ve alâ­metler O'nun varlıklardan hiçbirine benzemediğini ispat etmektedir.
 
Tesbih ederim o yüce zâtı ki, O'nu hakikatiyle tanımak mümkün değildir; hiçbir akıl O'nu gerçek mânada idrak edemez, hiçbir çokluk O'nu anlatmaya yetmez, hiçbir sınır O'nun zatını çevreleyemez. O'nun hiçbir yardımcısı yoktur; kendisine ortak olan bir çocuğu mevcut değil­dir. Hiçbir sayı O'nun büyüklüğünü ihata ve ifade edemez. Hiçbir me­kân O'nu içinde barındıramaz. O'nun varlığı zamana bağlı değildir. Hiçbir anlayış O'nu takdir edemez; hiçbir hayal O'nu bir şekille tanıtıp tasvir edemez.
 
Allah Teâlâ, "Nasıldır?" veya "Nerededir?" şeklinde bir soru ile tanınıp tarif edilmekten yücedir. O, yaptıkları ile zâtı için yeni bir güzel­lik ve kemal elde etmekten yahut işleri ile kendisinden bir kusuru ve ayıbı gidermekten de yücedir (O, bütün kemal sıfatlara sahip olup, bü­tün noksan ve ayıp sayılacak sıfatlardan uzaktır). Çünkü O'nun benzeri (dengi, misli) hiçbir varlık yoktur. 0, her şeyi işiten ve görendir. Hiç­bir canlı O'nu mağlûp edemez (âciz bırakamaz). O, her şeyi bilen ve her şeye gücü yetendir.
 
Kullarına yaptığı iyilik ve ihsanlarından dolayı O'na hamdederim. Onlara vermeyip tuttuğu şeylere karşılık yüce zâtına şükrederim. Her işimde O'na güvenip dayanır; verdiği nimetlere ve vermediği şeylere rı­za gösteririm.
Şehadet ederim ki Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur; O tektir, hiç­bir ortağı mevcut değildir. Ben, bu şehadeti, O'nun birliğine yakînen ina­narak ve güzel yardımı ile azaptan kurtulmayı ümit ederek yapıyorum.
Yine şehadet ederim ki Efendimiz Muhammed (s.a.v), O'nun se­çilmiş kulu, kendisine davet için seçtiği emin dostu ve bütün mükellef varlıklara gönderilmiş peygamberidir.
Allah, Efendimiz Muhammed'e, onun karanlıkları aydınlatan aile­sine ve hidayet yolunun anahtarları olan ashabına çokça salât ve se­lâm etsin.
 
Bu eser, Allah Teâlâ'nın rahmetine muhtaç Abdülkerim b. Hevâzin Kuşeyrî tarafından 437 (1045) yılında İslâm beldelerindeki sûfî ce­maatine yazılmış bir risaledir.
Ey dostlarım! Allah sizden razı olsun, önce şunu bilin ki; yüce Al­lah bu sûfîler topluluğunu seçilmiş dostları yapmış. Onları (Allah'ın se­lâmı hepsinin üzerine olsun) peygamberlerinden sonra bütün kulların­dan üstün ve faziletli kılmış; onların kalplerini sırlarının madeni yapmış ve ümmet içinden nurlarını taşımaya onları seçmiştir.
 
Onlar, halk için rahmet ve bereket sebebidirler.
 
Onlar bütün işlerinde Cenâb-ı Hak ile birlikte hareket ederler.21
 
21Onların bu hali şu kudsî hadiste belirtilmektedir: Allah Teâlâ buyuyur ki: "Ben kulu­mu sevdiğim zaman (özel nurum ve desteğim ile) onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. O, benimle görür, benimle işitir, benimle tutar, be­nimle yürür. Benden bir şey isterse onu veririm. Bana sığınırsa, kendisini özel ko­rumaya alırım" (bk. Buhârî, Rikâk, 38; İbn Mâce, Fiten, 16; Begavî, Şerhu's-Sünne, 1/142; Taberânî, el-Kebîr, nr. 7880).
 
 
Allah onları, beşeriyetin kirlerinden (nefsin kötü arzularından) te­mizlemiş; kendilerine birliğinin hakikatini açarak onları müşahede ma­kamlarına yükseltmiş, onları kulluğun edeplerini yerine getirmede mu­vaffak etmiş ve onlara ilâhî hükümlerini kulları üzerinde nasıl icra etti­ğini göstermiştir.
Bu ilâhî lutuflara ulaşan sûfîler de; kendilerine yüklenen kulluk görevlerini hakkı ile yerine getirdiler; Cenâb-ı Hak kendilerini (acı-tatlı) hangi halde tuttu ise, o hal içinde güzel edebi korudular. Sonra, sami­mi biçimde ihtiyaç hallerini bilerek ve boyun bükerek yüce Allah'a yö­neldiler; yaptıkları amellere ve elde ettikleri güzel hallere güvenip aldanmadılar.
 
Onlar şunu bilerek bunu yapıyorlardı: Yüce Allah her dilediğini yapar, kullarından istediğini dostluğu için seçer, O'na hiç kimse hükmedemez, O'nun üzerinde hiç kimsenin bir hakkı yoktur. O'nun verdi­ği sevap baştan kendi ihsanıdır; azabı ise adaletinin gereğidir. Onun emri, tereddüt edilmeyecek kesin bir hükümdür.
Sonra (Allah sizlere rahmet etsin) şunu biliniz ki; bu yolun haki­katine ulaşmış sûfîlerin çoğu yok olmuş; bu zamanda onların ancak eserleri ve izleri kalmıştır. Şu söz onların halini anlatmaktadır:
 
Çadırlara bakarsan, dostların çadırına benziyor; Ancak, bakıyorum içinde yabancı kadınlar geziyor.
 
Diyeceğim şu ki; bu taifenin içinde bir gevşeklik dönemi yaşan­mıştır. Hayır, gevşeklikten öte, bu yol yavaş yavaş silinmeye yüz tut­muştur. Hidayet yolunda kendilerine uyulan büyük zatlar geçip gitmiş; onların yollarına ve güzel hallerine uyan gençler azalmıştır. Vera' (şüp­heli şeylerden sakınma), sergisini toplayıp tamamen ortadan kalkmış; dünya hırsı kuvvetlenip kalpleri iyice sarmıştır.
 
Bu dönemde, kalplerden dine hürmet kalkmış, ilâhî emirlere hak­kı ile uyma azmi yok olmuş; azıcık dindarlık, basit dünyevî hedeflere ulaşmak için en kuvvetli sebep olarak değerlendirilmiştir.
 
Bu devrin insanları, helâl haram ayrımını terkettiler; büyüklere hürmeti ve onlardan utanıp çekinmeyi bir kenara attılar; ibadetleri hak­kı ile yerine getirmeyi hafife aldılar; namazı ve orucu önemsemediler. Gaflet meydanlarında boş işlere daldılar; şehvetlerinin (kötü arzuları­nın) peşine düştüler, hiç önemsemeden haram işlere bulaştılar; halk­tan, kadınlardan ve sultanlardan menfaat koparma derdine düştüler.
 
Bu kimseler, yaptıkları bunca kötü işlerle yetinmeyerek bir de yüksek hakikatlere ve manevî hallere işaret eden sözler konuşmaya başladılar.
 
Onlar, kendilerinin kulluk bağından kurtulduklarını, yüce Allah'a kavuştuklarını, devamlı Cenâb-ı Hak ile beraber olduklarını, üzerlerin­de O'nun hükümlerinin cereyan ettiğini, kendilerinin bu ilâhî yakınlık ve muhabbet içinde bütün his ve şuurlarını kaybettiklerini, bundan sonra yaptıkları veya terkettikleri herhangi bir işten dolayı kendilerine bir kı­nama ve ayıplama olmayacağını, kendilerine yüce Allah'ın birliğinin sırlarının açıldığını, ilâhî muhabbetin kendilerini tamamen çekip cezbettiğini, artık kendilerinden dinin hükümlerinin düştüğünü, kendi nefis­lerinden fâni olduktan sonra Allah'ın samediyyet nurları ile baki kaldık­larını, konuştukları zaman kendilerinin konuşmayıp onları Cenâb-ı Hakk'ın konuşturduğunu, bir iş yaptıklarında onu kendi başlarına değil, yüce Allah'ın tasarrufu ile yaptıklarını iddia ettiler.
 
Bütün bunlar yalan ve boş iddialardır.
 
Bir kısmını yukarıda anlattığım bu bozuk durumlar, zamanımız­da uzun süre bir dert olarak gündemde kaldı. Ben bu yolun ehlinin kö­tü bir şekilde anılmasından yahut sûfîlere muhalif olanların onları ayıp­lamaya açık bir kapı bulmasından korkarak, onları bu derece ret ve tenkit etmek istemiyordum. Çünkü içinde bulunduğumuz memlekette sûfîlere muhalefet etmek yaygın bir hal almıştı ve bu yolu inkâr eden­ler onlara şiddetli bir şekilde saldırmaktaydı.
 
Ben, tasavvuf yolunda görülen bu gevşekliğin ortadan kalkması­nı ümit ederek, "Belki yüce Allah, önceki büyüklerin gittiği bu güzel yoldan sapıp onun usul ve edeplerini zayi eden bu kimseleri lütuf ve ihsa­nı ile uyandırır da düzelirler" deyip bir müddet bekledim.
Ancak zaman geçtikçe işler daha da sarpa sardı. Bu asrın insan­ları düzelme bir yana, alıştıkları kötü hallerde daha fazla ileri gittiler. İçine düştükleri bozuk durumlarda daha fazla aldanış içine düştüler. Ben bu durumu görünce, temiz kalplere acıdım; onların, bu yolun, şu haktan sapan kimselerin düşündüğü ve iddia ettiği bozuk şeyler üzeri­ne kurulduğunu ve önceki büyüklerin de aynı yolda gittiğini düşünme­lerinden korktum.  İmam Kuşeyri , Abdulkerim Kuşeyri
 
Ey sûfî dostlarım, Allah sizin şerefinizi artırsın, işte bu risaleyi si­zin için bu sebeple yazdım.

Bu risalede, tasavvuf yolunun büyüklerinden bazılarının hayatını zikrettim; onların edeplerini, ahlâklarını, muamelelerini, sahip oldukları itikadlarını anlattım. Ayrıca sûfîlerin işaret ettikleri ilâhî vecd ve ilham­ları, manevî yolda ilk hallerinden son hallerine kadar nasıl ilerledikleri­ni konu ettim.
 
Bu kitabı, bu yola girmek isteyenlere bir kuvvet olsun diye yazdım. Ayrıca, bu yolun hak ve doğru olduğuna sizin de bana katılarak şehadette bulunmanızı arzuladım. Bir de ortalığa yayılan şikâyet konusu boş da­valara kızdığımı göstermek istedim. Bütün bunlardan gayem, sonsuz ih­san ve kerem sahibi yüce Allah'ın lütuf ve ihsanına ulaşmaktır.
 
Bu kitapta anlatacağım hususlarda yüce Allah'tan yardım istiyo­rum; O'nun her işte bana yetmesini ve beni hatadan korumasını diliyo­rum. O'ndan kusurlarımın affını istiyor, yardımını istirham ediyorum. O, iyilik yapmayı seven ve her şeye gücü yeten yüce bir rabdir. Kuşeyri risalesi tercümesi
  
 
Semerkand Yayınları, Abdülkerim Kuşeyri Kuşeyri Risalesi adlı kitabı incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu97860554553780
MarkaSemerkand Yayınları
Stok DurumuVar
97860554553780

İlgili Ürünler

En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat