Kitap Kütübi Sitte Muhtasarı
Derleme İbnu’d Deyba
Tercüme Hanifi Akın
Yayınevi Karınca Polen Yayınları
Kağıt - Cilt Sarı Şamua, Özel Kutulu, 6 Cilt , takım
Sayfa - Ebat 3.913 sayfa, 17x24.50 cm
5.987 Hadisi Şerif Türkçe Açıklaması ve Arapça Metinleri
- Buhari
- Müslim
- Ebu Davud
- Tirmizi
- Nesai
- İmam Malik
Karınca Polen Yayınları Kütübi Sitte Muhtasarı kitabını incelemektesiniz.
6 Cilt Kütübi Sitte Hadis Muhtasarı kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Kütübi Sitte Muhtasarı
MÜELLİFİN ÖNSÖZÜ
"Câmi'u'l-Usûl min Hadîsi'r-Resûl" (adlı
kitabın sonuna) gelmeye imkan sağlayan ve
hadislerin rivayet ediliş şeklini (daha) güzel, ibareleri (daha) hoş, ihtisarın
şerhini çoğaltmak ve (bazı meseleleri) uzun tutmanın yanı sıra eserin hacmini üçte bir kadar orana indirgemeyi kolaylaştıran Allah'a hamdolsun.
Bundan dolayı Allah'a hamdediyorum, O'ndan bağışlanma diliyorum, yardımı O'ndan talep ediyorum, O'ndan yardım diliyorum, O'na tevbe ediyorum ve (kusurlarımın) kabulünü O'ndan istiyorum.
Hamd, kerem sahibi olan sevgilin Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellemj'in hadisine hizmet etmek hususunda ihsan sağladığı ve imkan verdiğinden ötürü Yüce Allah'a mahsustur.
Şükür ise beni Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in ümmetinden kıldığı, davetine buyur diyenlerden ve söyledikleriyle yetinenlerden eylediğin için yine Allah'a aittir.
Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Bir'dir, ortağı yoktur. Ben bu şehâdetimi, (kabirdeki) sorguya ve her çeşit korkulu berzah ahvâline karşı bir cevap olması için hazırladım. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem), O'nun kuludur ki, nebi ve kerîm sahibidir. Resulüdür ki, (O ümmetine karşı) şefkatli ve merhametlidir. Habibidir ki, (Allah katında) şefaatçidir ve (şefaaü) makbuldür, İnsanlara indirileni onlara açıklayıcı ve onlan, kendileri için taşıdığı engin şefkatiyle en büyük emelleri olan hayra (yani cennete) ulaştırmaya rehberdir.
Allah'ın salat ve selamı O'nun, ev halkının, sahabilerinin, kendisine hicretle delâlet edenlerin üzerine olsun.-Mervi
hadisleri nakledildikçe veya menkul hadisleri rivayet edildikçe- sürekli kalıcı ile parlak nurlan itibariyle salat, (âlemler durdukça) kesilmesin ve yok olmaya mâruz kalmasın.
Bu
Kitabın Aslı: "Câmiul-Usûl"
Bu girizgahtan sonra, ben, imamların,
hadis kitapları ile ilgili eski ve yeni olarak derlediklerinin birçoğunu elde etttim. Fakat
bu hadis kitapları içerisinde" Câmi'u'l-Usûl min Hadisi'r-Resûl" kadar zengin muhtevalı ve hoş tertiplisini görmedim. Bu
kitabı, büyük allâme Mecdü'd-Dîn Ebu's-Seâdât İbnu'l-Esîr (v. 606/1209) te'lif etmiştir. Bu kitapta, altı meşhur temel kitabın hadislerini bir araya getirmiştir: Buhârî ve Müslim'in iki Sahîh'i, İmam Mâlik'in el-Muuatta', Ebû Dâvud es-Sicistânî'nin es-Sünen'i, Ebû İsa et-Tirmizî'nin el-Câmi'i, Ebû Abdurrahman en-Nesâî'nin es-Sünen'i.
Allah bu eserleri te'lif edenlere rahmetini bol kılsın. Eser, taliplileri/okuyucuları için muayyen pek çok bilgileri ve faydalı meseleleri içine almaktadır. Allah, müellifinin emeğini meşkûr, âkibetini ve âhiretini iyi eylesin. Çünkü bu eser, latif üslubuyla ve ifadesinin güzelliği sebebiyle her türlü faydaları içermektedir.
"Câmi'u'l-Usûl"ün Bir İhtisarı: Tecrîdu'l-Usûl
Bu değerli eseri, Hama kadısı Kâdî'l-Kudât Şerefü'd-Dîn Hibetullah ibnu'l-Bârizî (rahmetullâhi aleyh) hacmini dörtte bire indirmek suretiyle "Tecrîdu'l-Usûl min Hadisi'r-Resûl" adıyla ihtisar etti.
Talipliler,
kitabın ihtisârındaki güzellik ve rivayetler ile eserlerin seçimine olan itimadları sebebiyle bu eseri elden ele dolaştırdılar.
Kâdî'l-Kudât Şerefü'd-Dîn Hibetullah ibnu'l-Bârizî (rahmetullâhi aleyh) kitabının girişinde özetle şunu söyler: "Ebu'l-Hasan Rezîn b. Muâviye el-Abderî, söz konusu altı temel kaynağı bir araya getirdi. Onun kitabı bu alanda en geniş ve yararlılık bakımından en kapsamlı ve biraraya getirme açısından en faydalı bir eser oldu. Şöyle ki, bu eser, alimlerin hadisleriyle istidlal ettiği ve rivayetlerini (her meselede) dayanak kıldığı hadisin temel kaynağı olan
kütüb-i sitte 'yi (yani altı temel kaynağı) ihtiva etmektedir.
Sonra eş-Şeyh el-İmâm el-Alim Mecdü'd-Dîn Ebu's-Seâdât el-Mübârek b. Muhammed b. Muhammed b. Abdi'l-Kerîm el-Cezerî, el-Mevsılî -ki İbnu'l-Esîr diye bilinir- (rahmetullâhi aleyh), Rezîn'in, bu altı temel kaynağı ihtiva eden eseri üzerinde çalışma yaptı ve yeni bir tertibe kavuşturmaya karar verdi. Allah'a yemin ederim ki, tertibini ve tenzihini mükemmel yaptı, detaylandırma ve bablara/bahislere ayırma işlerinde çok güzel başarı gösterdi. Böylelikle eserin te'lifini (müstakil olarak) ortaya koydu ve ona "Câmi'u'l-Usûl min Hadisi'r-Resûl" adını verdi. İşte bu eser, seçmelerin seçmesi ve mümtaz bir
kitaptır.
Bu
kitaptan yararlanmak ve rivayette bulunmak için büyük bir çaba gösterdim. Mütalaa etmek suretiyle de olsa, onunla meşgul olmaya karar verdim. Allah'a hamd olsun, Allah bu kitaptan rivayette bulunmayı müyesser kılıp da
kitap üzerinde kafa yorunca onu dalgalan yaman bir deniz ve geçitleri çetin bir kara olarak buldum. Ehemmiyeti büyük olan bu
kitaptan yüz çevirmeye çağıran davetçi gibi, bunu, zamanımız insanının bir himmetsizliği olarak gördüm.
"Teysîru'l-Vüsûl"un Hazırlanma Şekli:
(Bunun üzerine harekete geçip)
kitabın içinde mevcut haberleri ve âsâr'ı (yani Resul'e nispet edilenler ile sahabiye nispet edilenleri) ayırt etme hususunda Allah'a istiharede bulundum. Bu eserin özetini ve ihtisarını gerçekleştirebilmek için Allah'tan yardım talebinde bulundum.
Kütüb-i Sitte hadisleri dışında garip kelimeler ve i'rabla ilgili açıklamalar (türünden ziyadeleri) attım. Tekrar ve lüzumsuz uzatmaları iptal ettim.
Bu
kitap, Tecrîdu'l-Usûl fi Ehâdîsi'r-Resûl" diye tanınıyordu. Bu eserde, bölüm ve bab başlıkları (miktarca) çok olduğu için, bunlar, (
Arapça) alfabetik harf sırasına göre tertiplendi, ta ki bir konuyu arayan kimse bölümlerin ve babların birçoğunu tetkike mecbur kalmadan hemen bulsun diye. Bu, her konunun ilk harfi esas alınarak yapıldı. Hemen belirtelim ki, ilk harf deyince kelimenin aslî harfleri, harf-i tarifler buna dâhil değil. Eğer işlenen konu bir başka harfle başlayan bölüme dâhil ise, kendi harflerinin gerektiği yere değil, ait olduğu bölümün altına konuldu. Örneğin, "ganimet" maddesi "Cim Harfi"nde"Kitâbu'l-Cihâd" (Cihad Bölümün)de zikredildi. Eğer böyle yapılmasaydı, cihada giren konular başka yerlere dağılmış olacaktı.
İbnu'l-Esîr, bu eserde, birçok hükümler ihtiva etmesine rağmen hiçbir hükmün galebe çalmadığı
hadislerin yer aldığı "Levâhik" (ilâveler) adını taşıyan bir bölüme yer verdi.
Yine bu
kitapta kavi, fiil, şahıs ve mekân için vârid olan övgü hadislerini bir araya getiren bir başka bölüm daha var. Bu bölüm, "Fe Harfi"nde "Kitâbu'l-Fezâil" (Faziletler/Üstünlükler Bölümü) adını taşır.
Müellif İbnu'l-Esîr, Rezîn'in
kitabında, onun bir araya getirmiş olduğu temel kaynaklarda yer almayan bazı
hadislerin mevcut olduğunu zikreder. Rezîn, bu
hadisleri nakletmiş ve râvilerinin isimlerini yazmış, fakat kaynağını belirtmeden öylece bırakmıştır.
Kâdî'l-Kudât der ki: "Ben iki fasıl dışında tertip hususunda İbnu'l-Esîr'e uydum.
Bu söz konusu iki fasıldan biri, "faziletler" ile ilgilidir: Herhangi bir yerde "fezâil" ile ilgili
hadisler kaydedilmişse, bunları "Kitâbu'l-Fezâil" ("Faziletler Bölümün)e aktardım, geri kalanları da bulundukları yerde bıraktım.
İkincisi ise ("Câmi'u'l-Usûl"de) bir ravinin ismine göre aynı hadisi, altı
kitabın da almış bulunduğu (ayrı ayn alâmetlerle) belirtilmiş olduğunda (alâmetleri kaldırıp) onların yerine (kaf) harfini koydum. Bu harfle, altı kitabın o râviden hadisi almakta birleştiklerini ifade ettim. Buhârî ile Müslim isimlerini aynen korudum, eğer Buhârî ile Müslim bir hadisin metni üzerinde ittifak ettiklerinde "Bu, Buhârî ile Müslim'in rivayet ettiği hadisin metnidir" diye belirttim, eğer ihtilaf ettilerse Buhârî'yi öne alıp "Bu, Buhârî'nin rivayet ettiği hadisin metnidir" diye belirttim. Bu ikisinden biri, diğer kitaplara karşı tek başına kaldığında böyle yaptım, diğerlerinin ziyadelerine dikkat çektim."Kâdî'l-Küdât'tan alınan özet bilgi burada sona erdi. Allah ona rahmet eylesin.
"Câmi'u'l-Usûlün Bir Kusuru
Ben, "Câmi'u'l-Usûl"ü ve onun (yukarıda kaydettiğim)"et-Tecrid"i olmak üzere her iki eseri de inceledim. Her iki kitabın da kendisine özgü bir tertip ve açıklama güzelliğine sahip olduğunu müşahede ettim. Gördüm ki, her ikisinin de müellifi, hadisi rivayet eden sahâbinin ismini kitabın haşiye kısmında kaydedip kütüb-i sitte'den hangileri bu hadise yer vermiş ise bunu -yazarların çoğunun ihtilaf ve kargaşaya düştüğü- rumuzlarla belirtmiştir. Böylece burada bir kısım takdim/öne alma ve te'hir/geriye bırakma, noksan ve tekrarlar meydana gelmiştir. Bu durum çok olunca, talebenin çoğu bu eserlerden istifade edememiş, (başka kitaplara da müracaat etmeye mecbur kalmış,) bu her iki eseri okuma ve dinleme zevkini azaltmış, kendilerinden istifâde etmeyi zorlaştırmıştır.
(Bu vaziyeti görünce, bu
iki kitaptaki hadislerden) faydalanmak isteyenlere kolaylaştırmak ve (
bu kitaplardan hadis) dinlemek isteyenlere katkı sağlamak amacıyla Allah'a istiharede bulundum. Bunun sebebi de, nebevi sünneti ihya etme arzusu ve Sünnet-i Muhammediye ile iktifa etme sevgisi idi.
"Teysîru'l-Vüsûr'un Tertip Şekli
Ben, (bu eserimde) önce her hadisi rivayet eden sahâbinin ismine yer verdim. Hadisin sonunda ise o
hadisi kitabına almış olan
kütüb-i sitte imamlarını belirttim. Bu açıklayıcı bilgiyi, hataya ve herhangi bir şüpheye düşmekten kaçınmak için hadis metinlerinin arasına koydum. Bu, insan mizacına hoş gelecek bir davranıştır. Bir hadise yer vermede
kütübi sitte imamları ittifak etmişse "Bu
hadisi, kütüb-i sitte müellifleri rivayet etmiştir" diye belirttim. Eğer bir hadise yer vermede İmam Mâlik bu
kütüb-i sitte imamları içerisinde yer almamışsa "Bu hadisi, kütüb-i hamse müellifleri rivayet etmiştir" dedim. İmam Mâlik dışında
kütüb-i sitte veya kütüb-i hamse'den biri hadise yer vermemişse onu ismen belirterek "Bu hadisi, filanca hariç
kütüb-i sitte müellifleri veya kütüb-i hamse müellifleri rivayet etmiştir" dedim. Eğer bir hadise yer vermede Buhârî ile Müslim ittifak etmişse "Bu hadisi, Buhârî ile Müslim rivayet etmiştir", eğer bu ikisine İmam Mâlik de katılmışsa "Bu hadisi, kütüb-i selase müellifleri rivayet etmiştir" dedim. Eğer Buhârî ile Müslim'e bir başkası katılmışsa onun ismini vererek "Bu hadisi; Buhârî, Müslim ile filanca rivayet etmiştir" diye belirttim. Eğer hadisi Buhârî ile Müslim dışında kalanlar da rivayet etmişse "Bu hadisi, kütüb-i erbea müellifleri rivayet etmiştir" dedim. Eğer bunlara İmam Mâlik, katılmamış ise "Bu hadisi, sünen sahipleri rivayet etmiştir" dedim. Eğer hadisi dördü rivayet eder de bunlardan, Mâlik dışında biri rivayet etmezse onu ismiyle belirterek "Bu hadisi, kütüb-i erbea müellifleri ile filanca rivayet etmiştir" dedim.
Eğer (bu söylediğim) tertipte ihtilaf olup da ittifak edilememişse kütüb-i sitte imamlarından hadisi münferid rivayet eden oldu ise, onu da ismen belirttim. İmam Mâlik'in ismini zikrederek başlattığım rivayeti, "İmam Mâlik rivayet etmiştir" diyerek hadisin sonunda bir kere daha kendisine nispet etmeyi gerekli bulmadım. Rezîn'in ilâve ettiği rivayetler için "Rezîn'in rivayetidir" diye (bidayette) kendisine nispet etmekle yetindim, sonunda tekrar ona havale etme gereğini duymadım.
Manası birbirine yakın, fakat lafızları farklı rivayetlerden sadece birini aldım. Manaları ve lafızları farklı olanlardan herbirinin korunması gerekir. Mükerrer olan rivayetlerin en kapsamlı olanını aldım. Eğer hadise yer vermede veya râvisinin isminde ihtilâf meydana gelmiş ise bu durumda Kâdı'l-Kudât'ın "et-Tecrid"ine itimat ettim. Ayrıca onun asl'ı olan "Câmi'u'l-Usûl "den garip kelimeler ile mananın açıklanması, hatayı ve herhangi bir şüpheyi düzeltme hususunda çok şey ilave ettim, böylelikle eserin faydası ve avantajı artmış olsun, okuyanı bir başka
kitaba müracaat etmekten müstağni kılsın!
Bu eseri, "Teysîru'l-Vüsûl ila Câmi'i'l-Usûl min Hadisi'r-Resûl" diye isimlendirdim.
İcazet Senedim
Kâdî'l-Kudât (rahmetullâhi aleyh)'in "et-Tecrid"ini bana icazet yoluyla, şeyhimiz el-İmâm el-Allâme el-Muhaddis Zeynü'd-Dîn Ebu'l-Abbâs Ahmed b. Ahmed b. Abdullatîf eş-Şercî ve el-İmâm el-Hâfız el-Hücce Şemsü'd-Dîn Ebu'l-Hayr Muhammed b. Abdurrahmân es-Sehâvî (rahmetullâhi aleyh) şifahî olarak mükerrer defalar rivayet edip dediler ki:
" Kitabı bize şeyhimiz el-Imam el-AHâme ez-Zâhid Şerefu'd-Dîn Ebu'l-Feth Muhammed b. Kadı Tîbe ve Hatîbuhâ (Tîbe'nin kadı ve Hatîbi'nin oğlu) el-İmâm el-Allâme Zeynü'd-Din Ebu Bekr ibni'l-Hüseyn el-Osmânî el-Merâğî el-Medenî haber verip dedi ki: "Kitabı bana babam haber verip dedi ki:
Kitabı, bana, müellifi Kâdî'l-Kudât Şerefu'd-Dîn Hibetullah b. Abdu'r-Rahîm el-Bârizî, Hama'dan yazarak haber verip dedi ki: Bana "Câmi'u'l-UsûT'ü, eş-Şeyh el-İmâm el-Alim Zeynü'd-Dîn Ebu'l-Abbâs Ahmed b. Ebi'l-Kerîm Hibetullah el-Vâsıtî (rahmetullâhi aleyh) kendisine tamamını kıraatımla bana haber verip dedi ki: Bana müellifi, el-İmâm Mecdü'd-Dîn Ebu's-Seâdât Ibnu'l-Esîr (rahmetullâhi aleyh)
kitabın tamamını sema' ile haber verdi. Allah'a hamdolsun rivayetimiz böyle, hem Kâdî'l-Kudât'ın "et-Tecrîd"ine ve hem de onun asl'ı olan "Câmi'u'l-Usûl"e ittisal ortaya çıktı. Yüce Allah'tan, bu amelimizi rızasına uygun kılmasını ve bize ihsanını ulaştırmasını diliyoruz.
Önce
kütüb-i sitte imamlarının menkıbelerini anlatarak başlıyorum. Onlar ne yüce kişilerdir. Zira kendileriyle Allah, kullarının sıkıntısını gidermiştir. Onların ilimlerinden Müslümanlar dâima istifâde etmektedirler. Ümmet, sünnet ile ilgili olarak onların hazırladıkları çalışmalara itimat etti. Allah bu kimselerin emeklerini meşkur etsin, rahmetinin en genişiyle onlara muamelede bulunsun. Yüce Allah'tan dileğimiz, bizi de onlara dâhil etmesidir. Onlara olan sevgimiz hürmetine, engin mükâfaatına bizi de ortak etsin! O, duaları işitendir, her şeyi bilendir, (kullarına çok) yakındır, dualara cevap vericidir. Allah'tan başka yardımcım yoktur. O'na tevekkül ettim. O'na döneceğim.
Altı Hadis (Kütüb-i Sitte) İmamlannın Menkıbeleri ve Halleri
İmam Mâlik:
Ebu Abdullah Mâlik b. Enes b. Mâlik el-Esbahî, Dâru'l-Hicret denilen Medine şehrinin imamıdır. 95/713 yılında doğdu, 179/795 yılında Medine'de vefat etti. Öldüğü zaman 84 yaşında idi. Hicaz bölgesinin imamıdır. Hatta fıkıhta ve hadiste bütün insanlann imamı idi. İmam Şafiî (rahmetullâhi aleyh)'in, onun ashabından biri olması, şeref olarak ona kâfidir.
İlmi, İbn Şihâb ez-Zührî, Yahya b. Saîd el-Ensarî, Abdullah b. Ömer (radıyallâhu anhj'ın azatlısı Nâfi' ve başkalarından almıştır.
Kendisinden sayılmayacak kadar pek çok kişi ilim aldı. İmam Şafiî (rahmetullâhi aleyh), Muhammed b. İbrahim b. Dînâr, İbn Abdurrahmân el-Mahzûmî, Abdulazîz b. Ebi Hazım gibi. Bunlar, onun ashabından denkleridir.
Ma'n b. İsâ el-Kazzâz, Abdülmelik b. Abdulazîz el-Mâcisûn, Yahya b. Yahya el-Endülüsî, Abdullah b. Mesleme el-Ka'nebî, Abdullah b. Vehb, Esbağ ibnu'l-Ferec.Bunlar, Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Maîn gibi
hadis imamlarının şeyhleridirler.
Tirmizî "el-Câmi'"inde (İmam Mâlik ile ilgili olarak) Ebu Hureyre (radıyallâhu anh
)'m şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)
buyurdu ki: "İnsanların ilim talep etmek üzere develerine binip yolculuklara çıkacakları zaman yakındır. (O zaman) Medine aliminden daha bilginini bulamazlar."
Tîrmizî,bu
hadisin hasen olduğunu belirtmiştir. Abdurrezzak ile Süfyân b. Uyeyne: '(Hadiste haber verilen) o (alim), (Maliki mezhebinin kurucusu) Mâlik b. Enes'tir' demişlerdir.
İmam Mâlik (rahmetullâhi aleyh) der ki: "Kendinden ilim yazdığım kimselerden pek azı bana gelip ilim ve fetva sormadan vefat etmiştir."
Bir gün İmam Mâlik (rahmetullâhi aleyh), Rebîa b. Ebi Abdurrahmân'dan hadis rivayet etti. Dinleyenler onun hadislerinden daha çok rivayet etmesini istediler. Bunun üzerine İmam Mâlik: 'Rebîa'yı ne yapacaksınız? O şu kemerin altında uyumaktadır. Ben Rebîa gibiyim!' dedi. Rebîa'ya: 'İmam Mâlik'in kendisinden
hadis rivayet ettiği Rebîa sen misin?' diye soruldu. O da: 'Evet!' dedi. Kendisine:'Nasıl olur da İmam Malik senden istifade ederken, sen kendinden istifade etmezsin?' denildi. O da: 'Bilmiyor musunuz, bir miskal devlet, ilim sahibi olmaktan daha hayırlıdır!' dedi.
İmam Mâlik (rahmetullâhi aleyh), ilme saygı göstermede aşın davranırdı.
Hadis rivayet etmek istediği zaman abdest alır, büyük bir vakar ve heybetle (kürsüye) oturur, güzel koku sürünür, başkasına saygı telkin eden bir görünüşe sahipti. Onun hakkında Medinelilerden birisi şöyle demiştir:
"(Çoğu kere soruya) cevap vermeyi terk eder, heybetinden tekrar sorulamaz,
Soru soranlar başları eğik ayrılırlar.
Vakârın edebi ve otoritesinin izzeti, takvadır.
O, iktidar sahibi olmasa da kendine itaat edilendir."
1-Tirmizî, İlm 18 (2680); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, (7920); İbn Hibbân, es-Sahîh, (3736); Hâkim, el-Müstedrek, I, 90. Hâkim der ki: "Bu hadis, Müslim şartına uymaktadır. Fakat Buhârî ile Müslim bu hadisi rivayet etmemiştir."
Yahya b. Saîd el-Kattân der ki: "İmamlar arasında hadis bakımından İmam Mâlik'ten daha sağlam olanı yoktur."
İmam Şafiî (rahmetullâhi aleyh) de der ki: "Alimler zikredildiği zaman İmam Mâlik (onların arasında) yıldız (gibi)dir."
Rivayet edildiğine göre Halife Mansur, İmam Mâlik'i, zorlanan(mükreh) kimsenin boşamasıyla ilgili hadisi rivayet etmekten menetti. Sonra bu yasağa uyup uymadığını kontrol için, gizli bir adam vasıtasıyla bu konuda ona hadis sordurdu. İmam Mâlik, insanlardan büyük bir kalabalık içerisinde "Mecbur edilen (mükreh) kimsenin boşması geçerli değildir" diye rivayette bulundu. Mansur onu kamçıyla dövdürttü, fakat İmam Mâlik, bu hadisi rivayet etmeyi terketmedi.
(Abbasî hükümdarı) Harun er-Reşîd,(hilafet merkezi Bağdat'tan) hacca (gitmek üzere Medine'ye) vardığında İmam Mâlik'ten "el-Muvatta"'yı dinlerdi. Ona üç bin dinar altın ihsanda bulundu, sonra da ona: 'Bizimle birlikte çıkıp gelmen gerekiyor. Çünkü ben, halkı "el-Muvatta"'yı (okuyup amele) sevketmeye karar verdim, tıpkı Osman (r.a.)'ın, halkı Kur'ân'la (amele) sevkettiği gibi!' dedi. İmam Mâlik (rahmetullâhi aleyh), ona: 'İnsanları "el-Muvatta'" (ile amele) sevketmek mümkün değildir. Çünkü Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in sahabesi -Allah onlardan razı olsun-, kendisinden sonra (çeşitli) beldelere dağılmış durumdalar. Böylece her memleket halkının yanında (sahabe tarafından götürülen) bir ilim mevcut. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem): 'Ümmetimin ihtilâfı, rahmettir buyurmuştur. Seninle gitmek, doğru bir yol değildir. Çünkü Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem): 'Bilselerdi, Medine onlar için daha hayırlıdır'
[1] buyurmuştur. İşte vermiş olduğunuz bu altın dinarlar, olduğu gibi duruyor. Ben, Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in şehrine, dünyayı tercih edemem!' diye cevap verdi.
İmam Şafiî (rahmetullâhi aleyh) der ki: "Ben, İmam Mâlik'in kapısında Horasan'ın bir grup özel atlarından ve Mısır katırlarından öylesini gördüm ki, bunlardan daha güzeline (daha önce) hiç rastlamadım. Ona: 'Bu ne güzel binekler!' dedim. O da: 'Bu sana benden bir hediye olsun!' dedi. Ben de: 'Onlardan bir tane de kendine ayır, (gerektiğinde ona) binersin!' dedim. İmam Mâlik: 'Ben, Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in yattığı bir toprağa hayvan ayağıyla basmaktan Allah'a karşı haya ediyorum!'diye cevap verdi."
İmam Mâlik (rahmetullâhi aleyh)'in menkıbeleri saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Allah'ın rahmeti onun üzerine olsun!
[1] Müslim, Hac 459 (1363); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, (1577) İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, (37216)'de Sa'd b. Ebi Vakkâs (r.a.)'tan
Buhârî:
Ebu Abdullah Muhammed b. İsmâîl b. İbrâhîm ibni'l-Muğîre el-Cu'fî el-Buhârî...
Kendisine "el-Cu'fî" denilmesi, dedesinin babası olan el-Muğîre'den gelir. Muğîre aslen mecusi idi. Cu'fî olan Yeman el-Buhârî vasıtasıyla müslüman oldu. Bundan dolayı da onun nispetini aldı. Cu'fî ise Yemen'de bir kabilenin atasıdır.
Buhârî, 194/809 yılının Şevval ayının 13'ü Cuma günü doğdu. 256/869 yılının Ramazan bayramı gecesinde vefat etti. (Öldüğü zaman) 62 yaşındaydı. (63 yaşından) 13 gün (eksik) idi. Erkek çocuk bırakmadı.
Her memlekette bulunan bütün muhaddislerden ilim almak için yolculuk yaptı. Mekkî b. İbrahim el-Belhî, Abdullah b. Osman el-Mervezî, Ubeydullah b. Mûsâ el-Absî, Ebu Nuaym el-Fadl b. Dükeyn, Ali ibnu'l-Medînî, Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Maîn ve daha birçok
hadis hafızlarından yazdı. Kendisinden de pekçok kimse
hadis aldı.
Fırebrî der ki: "Buhârî'nin kitabını 90 bin kişi dinledi, fakat onu kendisinden benden başka rivayet eden hiç kimse kalmadı."
Buhârî on yaşındayken ilim almaya başladı. On bir yaşındayken de aldıklarını meşâyih'e arzetmeye başladı.
Buhârî der ki: '"es-Sahîh" adlı kitabımı, alü yüz bin kadar
hadisten derledim. İçine koyduğum her
hadis için iki rekat namaz kıldım."
Bağdat'a geldiği zaman oradaki
hadis alimleri, onu imtihan etmek istediler. Bunun için yüz hadisi alıp bunlann metin ve senedlerini değiştirdiler, sonra da bunlan on kişiye dağıttılar ve onlara, (senedleri ile metinlerini) değiştirdikleri bu hadisleri Buhârî'ye okumalannı söylediler. Onlardan biri ileri atılıp Buhârî'ye bu (senedi ve metni karıştınlan) hadislerden bir hadis sordu. Buhârî: 'Bu hadisi bilmiyorum!' diye cevap verdi. Başka biri daha, Buhârî'ye (bununla ilgili) soru sordu. Buhârî yine:'Bu hadisi bilmiyorum!' diye cevap verdi. Böylece on hadis bitinceye kadar, Buhârî her defasında: 'Ben bu hadisi bilmiyorum!' diye cevap verdi. Sonra ikinci şahıs aynı şekilde ileri atılıp ona on hadis sordu. Böylece on şahsın onu da, onar hadis sordular. Buhârî onlara 'Bu hadisi bilmiyorum' sözünden başka bir şey ilave etmiyordu. Alimler, onun bu inkar edişiyle onun bilgin bir kimse olduğunu anlamışlardı. Alim olmayanlar bu durumu idrak edememişlerdi. Sorular bitince, Buhârî, onlardan birinci kişiye yönelip: 'Senin ilk hadisin şöyle olacaktı, ikinci hadisin şöyle olacaktı' dedi ve on hadisi de doğru şekliyle gösterdi. Değiştirilen her senede metnini koyarak doğrulamıştı. Sonra diğer şahıslara yönelerek, onlara da aynı şekilde hadislerinin doğru şekillerini haber verdi. Bunun üzerine bütün halk onun hafızasının kuvvetini ikrar edip, fazilet ve üstünlüğünü kabul etti.
Müslim:
Ebu'l-Hüseyn Müslim ibnu'l-Haccâc b. Müslim el-Kuşeyrî en-Nîsâburî...
204/819 yılında doğdu, 261/874 yılı Receb ayının 24'ünde vefat etti. (Vefat ettiğinde) 57 yaşında idi.
İlim talep etmek için birçok beldelere yolculuk yaptı.
Yahya b. Yahya, Kuteybe b. Saîd, İshâk b. Râhuye, Ahmed b. Hanbel, Ka'nebî, Harmele b. Yahya ve daha birçok kimseden hadis aldı. Birçok defa Bağdat'a geldi ve orada hadis rivayet etti.
Kendisinden de pek çok kimse hadis aldı.
Hadis bilgisinde muasırlanna takdim edilirdi.
Müslim der ki: Ben "el-Müsned"i (yani Sahîh-i Müslim'i) işitme yoluyla üçyüzbin hadisten tasnif ed(erek al)dım."
Hatîb el-Bağdâdî de der ki: "Müslim, Buhârî'nin yolundan gitti. Onun ilmine bakıp onu örnek aldı."
Ebu Dâvud:
Süleyman ibnu'l-Eş'as b. İshâk el-Eşedî es-Sicistânî...
İlim talep etmek için yolculuk yaptı. (Birçok yeri) dolaştı, (hadis) cem' etti ve pekçok eser te'lif etti. Irak, Şam bölgesi, Mısır ile Horasan alimlerinden hadis yazdı.
202/817 yılında doğdu, 275/888 yılında Basra'da Şevval ayının 16'sında vefat etti.
Buhârî ile Müslim'in meşâyihinden hadis aldı. Ahmed b. Hanbel, Osman b. Ebi Şeybe, Kuteybe b. Saîd ve daha birçok hadis imamları gibi. Kendisinden de oğlu Abdullah, Ebu Abdurrahmân en-Nesâî, Ebu Alî el-Lü'lüî ve daha pekçokları hadis aldı.
(Bitirdiğinde) "es-Sünen"
adlı kitabını, Ahmed b. Hanbel'e arzetti. Ahmed b. Hanbel de, onu beğendi ve güzel buldu.
Ebu Dâvud (rahmetullâhi aleyh) der ki: "Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellemj'den beş yüz bin hadis yazdım. Bunlardan dörtbin sekizyüz hadis seçtim ve onları bu kitaba koydum. (Bu
kitapta ) sahih, sahihe benzeyen ve sahihe yakın olan rivayetleri zikrettim. Kişi dinini şu dört hadisten öğrenmesi yeterlidir: Biri "Ameller, niyetlere göredir"
3 hadisi. İkincisi, "Kişinin Müslümanlığının güzel oluşu, mâlâyani (yani boş şeyleri) terk etmesine bağlıdır"
4 hadisi. Üçüncüsü, "Kişi kendisi için istediğini (din) kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olamaz"
5 hadisi. Dördüncüsü de: "Helâl olan şeyler açıklanmıştır, haram olan şeyler de açıklanmıştır"
6 hadisidir."
Ebu Dâvud ilim, ibadet ve verâ'da en yüce bir derecede idi. Rivayet edildiğine göre onun (elbisesinin) bir yeni geniş ve diğer yeni dar idi. Kendisine: 'Bunun sebebi nedir?' diye soruldu. O da: '"Geniş olan,
kitaplar için ve diğerinin ise geniş olmasına ihtiyaç yok!' diye cevap verdi.
Hattâbî der ki: "Din ilminde Ebu Davud'un "es-Sünen"inin bir benzeri daha te'lif edilmemiştir."
Mezhepleri/görüşleri farklı olmasına rağmen, insanlann/alimlerin tamamının hüsn-i kabulüne mazhar olmuştur.
Ebu Dâvud der ki: "
Kitaba,alimlerin terk hususunda görüş birliğine vardığı hiçbir hadisi zikretmedim."
İbnu'l-A'rabî de der ki: "Bir kimsenin yanında Kur'an ile şu kitap yani Ebu Davud'un "es-Sünen"inden başka ilim namına hiçbirşey olmasa bile bu iki şeyle birlikte başka bir ilme ihtiyaç duymaz."
Hadis alimleri, Ebu Dâvud'dan önce Câmi'ler, Müsned'ler ve benzeri eserler te'lif ettiler. Bu
kitaplar, sünen ve ahkâm ile ilgili rivayetleri, kıssaları, öğütleri ve edebi kuralları biraraya getirmişler. Özel sünen çalışmalanna gelince, onlardan hiçbiri (merfu' olan ahkâm hadislerini) müstakil ve basil başına bir eserde toplamaya yönelmedi. Ebu Davud'a nasip olan, hiç kimseye nasip olmadı.
3-Buhârî, Bed'ü'l-Vahy i, İmân 41, Itk 6, Menâkıbu'l-Ensâr 45, Nikâh 5, Hiyel 1, Eyman 23; Müslim, İmaret 155 (1907); Ebu Dâvud, Talâk 11 (2201); Tirmizî, Fezâilu'l-Cihâd 16 (1647); Nesâî, Taharet 60 (74), Talak 24 (3383), Eyman 18 (3734); İbn Mâce, Zühd 26 (4227); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 25; Dârekutnî, es-Sünen, X, 50; Tahâvî, Şerhu Meâni'l-Âsâr, III, 96'de Ömer ibnu'l-Hattâb (r.a.)'tan
4-Tirmizî, Zühd 11 (2317); İbni Mâce, Fıten 12 (3976); İbn Hibbân, es-Sahîh, (229)'da Ebu Hureyre (r.a.)'tan
5-Beyhakî, Şuabu'l-İman, (10235); İbn Asâkir, et-Târîh, XXII, 197
6-Buhârî. İman 39, Büyü' 2; Müslim Müsakat 107 (1599); Ebu Dâvud, Büyü' 3 (3329, 3330); Tirmizî, Büyü' 1 (1205); Nesâî, Büyü' 2; İbni Mâce, Fıten 14 (3984); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 267, 271'de Nu'mân b. Beşîr (r.a.)'tan
İbrahim el-Harbî der ki: "Ebu Dâvud bu kitabı tasnif ettiği zaman: 'Dâvud (a.s.)'a demir yumuşaüldığı gibi, Ebu Davud'a da hadis yumuşatılmıştır!' dedi."
Tirmizî:
Ebu İsa Muhammed b. İsâ b. Sevre et-Tırmizî...
200/815 yılında doğdu. 279/892 yılı Receb ayının 13'ünde Pazartesi gecesi Tirmîz'de vefat etti.
Hadis hafızı âlimlerden biridir.
Kuteybe b. Saîd, Muhammed b. Beşşâr, Ali b. Hucr ve daha birçok hadis alimi gibi hadis imamlarının büyükleriyle karşılaştı.
Kendisinden de pek çokları hadis aldı.
Hadis ilmi alanında çok sayıda eserleri vardır. "es-Sahîh" (yani Sünen-i Tirmizî)
adlı kitabı; kitapların en güzeli, fayda sağlama bakımından en ileri olanı ve tekrarı en az olanıdır.
Tirmizî (rahmetullâhi aleyh) der ki: "Bu kitabı Hicaz, Irak ve Horasan alimlerine arz ettim. Hepsi de bu
kitabı beğendiler ve onu güzel buldular. Bu kitap kimin evinde varsa, sanki evinde konuşan bir peygamber vardır."
Nesâî:
Ebu Abdurrahmân Ahmed b. Şuayb b. Ali b. Bahr... 215/830 yılında doğdu. 303/915 yılında Mekke'de öldü. Hadis hafızı imamlardan biridir.
Kuteybe b. Saîd, Ali b. Haşrem, İshâk b. İbrahim, Muhammed b. Beşşâr, Ebu Dâvud es-Sicistânî ve daha birçok kimseden hadis aldı. Kendisinden de pek çoklan hadis rivayet etti.
Hadis alanında çok sayıda kitabı vardır.
Şafiî mezhebine mensuptur. Şafiî mezhebi üzerine (haccı anlatan bir) "Menâsik"i vardır.
Verâ sahibi, titiz ve dindar bir kimseydi.
Hafız Ali b. Ömer der ki: "Ebu Abdurrahmân en-Nesâî, devrinde hadis ilmi alanında adı geçen herkese mukaddemdir."
İçlerinde Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah'ın da bulunduğu bir grup-büyük alimler ve
hadis hafızları
Nesâî ile ilgili olarak Tarsus'ta toplanıp, kendisini (
kitabına ) seçip aldığı
hadisler ile ilgili mektup yazdılar. İleri gelenlerden biri, onun "es-Sünen"adlı
kitabı hakkında kendisine: 'Onun tamamı sahih mi?' diye sordu. Nesâî: 'Bu
kitapta;
sahih, hasen ve bunlara yakın olanlar var!' diye cevap verdi. Adam: 'Öyleyse bize,
kitabından sadece sahih olanları yaz!' dedi. Bunun üzerine Nesâî "el-Müctebâ" adlı eseri yazdı. Bu, "es-Sünen" (yani es-Sünenü'l-Kübrâ adlı eserin)den bir seçmedir. İsnadında illet olduğu ile ilgili söz söylenen
hadislerini hepsini (bu
kitaba almayı) terk etti.
Bu (söylediklerimiz), (söz konusu) bu imamların kıymetlerinin büyüklüğüne ve
hadis ilmindeki mertebelerinin yüceliğine delâlet eden pek çok ahvâlden az bir kısmı (içermekte)dir. Allah'ın rahmeti, onların hepsinin üzerine olsun. ( Kütübi Sitte Muhtasarı, Kütübi sitte hadis kitap, kütüb-i sitte , karınca polen yayınları, polen yayın muhtasar kütübi sitte, sahih hadisler, kütübi sitte hadisleri, 6 cilt, kütübi sitte büyük hadis kitabı )
İbnu'd-Deyba'
Karınca Polen Yayınları 6 Cilt Muhtasar Kütübi Sitte Hadis kitabını incele diniz.