Mukayeseli Hanefi Fıkhı Tahavi Muhtasarı BEKA

Fiyat:
750,00 TL
İndirimli Fiyat (%52,7) :
355,00 TL
Kazancınız 395,00 TL
Havale / EFT:
344,35 TL
Aynı Gün Kargo

Kitap              Mukayeseli Hanefi Fıkhı Tahavi Muhtasarı
Yazar             İmam Tahavi
Tercüme        Soner Duman
Yayınevi         Beka Yayınları
Kağıt  Cilt       2.Hamur, Kalın Ciltli
Sayfa Ebat     691 sayfa, 17x24 cm


                                   
Beka Yayıncılık Mukayeseli Hanefi Fıkhı Tahavi Muhtasarı kitabı nı incelemektesiniz.
İmam Tahavi Mukayeseli Hanefi Fıkhı Tahavi Muhtasarı kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2



       mütercimin onsozü

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla başlarız. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi olan Allah'adır. Salât ve selâm, efendimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya, onun âl ve ashâbına ve kıyamete dek onların yolundan gidenlere olsun! Ne­fislerimizin ve kötü amellerimizin şerrinden Allah'a sığınırız. Allah'ın doğru yola ilettiğini saptırabilecek hiç kimse yoktur. O'nun doğru yola iletmediğini ise doğru yola sevk edebilecek hiç kimse yoktur.

Allah Rasûlü'nün vefatından sonra İslâm ümmetini vahyin rehberliğinde Allah'ın razı olacağı bir hayata sevk etme görevi peygamberlerin vârisleri olan âlimlere yüklenmiştir. İlk dönemden itibaren bu görevin şuurunda olan ve ümmete hakkıyla önderlik ve rehberlik eden binlerce âlim gelip geçmiş, onların her türlü övgünün üzerinde yer alan çabalarıyla fıkıh, tefsir, hadis, ke­lam vb. ilim dalları ve her bir ilim dalında muazzam eserler vücûda gelmiştir. Bu ilim dalları içinde fıkhın ayrı bir yeri vardır. Zira fıkıh, ümmetin söz ve fiillerinin dine uygun olması için kurulmuş bulunan bir ilim dalıdır.

Fıkhın bir ilim dalı olarak teşekkül etmeye başladığı hicri II. asır, bir ku­ruluş dönemi olmasının ötesinde fıkhın altın çağıdır. Bu dönemde başta dört sünnî mezhebin kurucusu olmak üzere nice büyük âlimler yetişmiş ve sonraki dönemler için kaynak mahiyetinde son derece önemli eserler yazılmıştır.

Kronolojik olarak bakıldığında günümüzde sünnî dünyanın ilk fıkıh mez­hebinin Ebu Hanîfe (v. 150) ve öğrencileri tarafından Kûfe'de tesis edildiğini görürüz. Onun önde gelen iki öğrencisi Ebu Yusuf ve İmam Muhammed, ho­calarının vefatından sonra onun görüşleri yanında kendi görüşlerini de ekle­mek suretiyle mezhebin kaynak kitaplarını yazmışlardır. Bunlar içinden özel­likle İmam Muhammed'in sonraları zâhiru'r-rivâye adı verilen altı kitabının yeri müstesnâdır. Hanefî âlimler ilk dönemlerden itibaren bu kitaplar üzerine eğilmişler, bunları anlamak, açıklamak, ihtisar etmek ve gerekçelerini tespit etmek üzere yoğun bir mesaî harcamışlardır.

Ömrünün büyük bir bölümünü hicrî III. asırda geçirmiş olan İmam Tahâvî'nin Hanefî mezhebi içinde kilit bir rolünün olduğu görülür. Ebu Hanîfe  
ve Ebu Yusuf'un öğrencilerinden ders almış üçüncü kuşak Hanefîlerden olan Tahâvî, yazdığı eserlerle Hanefî mezhebinin aklî ve naklî delillerle savunul­ması konusunda çok önemli bir alt yapı oluşturmuş, fikirleriyle sonraki nesil­leri de etkilemiştir.

Tahâvî'nin eserleri içinde el-Muhtasar'ın farklı bir yeri vardır. Bu eser Hanefîliğin günümüze gelen ilk muhtasar eseri olup mezhebin en güvenilir kaynaklarına dayanılarak Hanefîlik içindeki görüş ayrılıklarını ve ortak nok­taları özet bir şekilde ortaya koymuş, yazıldığı dönemden itibaren de Hanefî muhitte yaygın bir kabul görmüştür.

Bu tip kaynak eserlerin dilimize kazandırılması yalnızca Hanefîlik adına değil genel anlamıyla fıkıh ilmi ve daha genelde de Müslüman camia adına son derece önemlidir. Bu, bir yandan okuru ana kaynaklara yönlendirirken, diğer yandan fıkıh ilminin ve mezheplerin tarihsel seyri konusunda fikir sahi­bi olmak isteyenler için de önemli imkânlar sunmaktadır.

Beka Yayınları bana eserin tercüme edilmesini teklif ettiğinde yukarıda belirttiğimiz gerekçeler sebebiyle bu işi kabul edip tercümeye başladım. Eser yalnızca Hanefilikle sınırlı olmasına rağmen ben ülkemizde en yaygın ikinci mezhep konumda olan Şâfiîlikle de gücüm nispetinde mukayeseler yapmak suretiyle bir anlamda eseri her iki mezhebe de mâl etmeye çalıştım.

Kuşkusuz ki elimizden gelen bütün gayreti göstermiş olmakla birlikte yaptığımız tercüme -insan eseri olan tüm işlerde olduğu gibi- hatalardan sâlim değildir. Bu noktada eserin tercümesini okuyup hatalı noktalar bulunduğunu görenlerin bundan bizi haberdar etmesi sorumlu bir davranışın gereğidir.

Sözlerime üzerimde hakları olan ve teşekkür etmem gereken kimseleri anarak son vermek istiyorum: Eserin hazırlanması ve basılması için teşvik ve katkı sunan Beka Yayınları'na ve bu arada Şamil Bey'e, yetişip bugünlere gelmemde en büyük paya sahip olan anne-babama, ilim tahsilinde rehberlik eden hocam ve kayınpederim Harun Baktı'ya, her türlü sıkıntılarıma katlanan vefakar eşime ve kızlarıma teşekkürü bir borç biliyorum.

Gayret bizden tevfik Allah'tandır.

Ve âhiru da'vânâ eni'l-hamdu lillâhi Rabbi'l-âlemîn.

Soner DUMAN
Adapazarı – 2013

              tercüme esasları


Tercüme edilen metin, bir yandan geniş halk tabakasına hitap eden ve Hanefi mezhebini bir bütün olarak ve özet hâlinde sunan bir metin iken, diğer yandan ilahiyat fakültelerinde okutulan İslâm Hukuku dersleri için de kay­nak metinlerden biridir. Ayrıca ilahiyat alanı dışında İslâm Hukuku'nu merak eden ve araştırmak isteyen kimseler için de İslâm Hukuku'nu tanıtıcı önemli bilgiler içermektedir. İşte bütün bu sebeplerle dipnotlarda, metin içinde geçen konulara ilişkin açıklayıcı bilgiler verilmiş, çoğunlukla da ülkemizde en yay­gın iki mezhep olan Hanefilik ve Şâfiîlik arasında mukayeseler yapılmıştır. Böylece elinizdeki eser, yalnızca Hanefi fıkhına ait bir "iç metin" olmanın ötesine geçerek mukayeseli bir hâle dönüşmüştür.

Metin içinde Hanefi imamlar arası iç mukayeselerde meselenin ana kıs­mı verildikten sonra her bir imamın görüşü farklı bir satırda verilerek görüş­lerin net anlaşılması sağlanmaya çalışılmıştır.

Eserin ibadetler bölümü dışında kalan muâmelât alanı, hem anlamayı kolaylaştırmak hem de mukayese imkânı sağlamak amacıyla günümüz huku­kunda var olan "eşya hukuku," "borçlar hukuku," "yargı hukuku" gibi bölüm­lere ayrılmıştır.

Metin kimi zaman bizzat muhakkikinin de ifade ettiği üzere bazı anla­şılmaz veya anlaşılması güç ifadeleri de barındırmaktadır. Gerek bu tip ifa­deleri anlamak gerekse metnin sıhhatini tespit etmek amacıyla sık sık İmam Cessâs'ın bu metne yazmış olduğu Şerhu Muhtasarı't-Tahâvî adlı sekiz ciltlik şerhe başvurulmuş, kimi zaman tercümeye esas alınan metin değil, şerhte yer alan metin esas alınmış ve bu durum gerekçeleriyle birlikte dipnotlarda belir­tilmiştir.

Metnin aslında yer alan uzun cümleler, anlama kolaylığı sağlamak ama­cıyla parçalara bölünmüştür.
Metnin aslında ( xxxx ) vb. ifadeler "Ebu Hanife şöyle dedi" şeklin­de değil de "Ebu Hanîfe'nin bu meseledeki görüşü şudur:" şeklinde tercüme 
edilmiştir. Zira ehline malum olduğu üzere fıkıh literatüründe geçen kavi ve bu kökten türetilmiş kelimeler Türkçe'deki anlamıyla "söylemek," "demek" anlamında değil, "görüş ileri sürmek" anlamında kullanılmaktadır. Bu ifade­lerin tercümesinde "dedi" anlamını tercih etmemiz hâlinde her bir ifadeden sonra tırnak içi cümlelere yer verilmesi ve bunun da okuyucuyu yoracak ol­ması nedeniyle belirttiğimiz şekilde tercüme etmeyi uygun gördük.

Arapça'da zamirler sık bir şekilde herhangi bir anlam karışıklığına meydan vermeksizin kullanılabildiği hâlde, metnin bu şekilde çevrilmesinin dilimizde karışıklığa yol açtığı durumlarda zamirler yerine açık ifadeler kul­lanılmıştır.
Ana metindeki başlıklarla yetinilmeyip anlamayı kolaylaştıracak şekil­de başka ana ve alt başlıklar eklenmiştir.

Metindeki her bir farklı konu eserin başından sonuna kadar müteselsilen numaralandırılmıştır. Bu, bir yandan anlama kolaylığı sağlamak, diğer yandan eserde kaç meseleye temas edildiğini tespit etmek ve meseleler ara­sında iç atıflarda kolaylığı sağlamak için yapılmıştır.
Bir meselede birden fazla konunun geçtiği durumlarda, anlama kolaylı­ğı sağlamak üzere maddeleştirmeye gidilmiştir.
Metinde geçen fıkhî terimlerden açıklanmaya muhtaç olanlar dipnotlar­da açıklanmıştır.

Konu bütünlüğünün sağlanabilmesi, metnin daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla zaman zaman metne kelime veya cümlelerin eklenmesine ihtiyaç olmuş, bunu yazarın ifadelerinden ayırmak için de söz konusu eklemeler kö­şeli parantez içinde verilmiştir.
Bazı kelimelerin tercümesinde aynı anda iki karşılık bulunduğunu be­lirtmek üzere "/" işareti kullanılmıştır.

Anlatımda sıkıcılığı ortadan kaldırmak, farklı tercüme anlayışlarına hitap edebilmek, yeni ve alternatif kullanımları gündeme getirmek amacıyla zaman zaman bir kelime, ifade veya kalıbın yer yer orijinal kelimeleri korunarak, yer yer de Türkçeleştirilerek alternatif tercümeleri yapılmıştır. Mesela; kimi zaman "namazı iâde etmek" denilirken, kimi zaman da "namazı tekrar kılmak," kimi zaman "abdestte tertibe riayet etmenin farziyeti" denilirken, kimi zaman da "ab-destte sıralamaya uygun davranma zorunluluğu" denilmiştir.

Vâcip kelimesi her zaman farzın mukâbili anlamında kullanılmayıp kimi zaman farzla eş anlamlı, kimi zaman ise hem farz hem de onun mukabili olan vâcibi içine alan ve gereklilik bildiren bir anlamda kullanıldığından bu kelimeyi geçtiği bağlama uygun tercüme etmeye çalıştık.
6. Kitâbü't-tesviye beyne haddesenâ ve ahberenâ, 7 el-Muhtasar[1]
  1. Ihtilâfu'l-ulemâ,
  2. eş-Şurûtu'l-kebîr,
  3. eş-Şurutu s-sagır,

 Tahâvî'nin Muhtasarı[2]


Tahâvî, Hanefî mezhebinde; temel meseleleri, bunların kaynaklarını, mu­teber rivayetleri, kendisine ait tercihleri de içeren ilk muhtasar metni yazan kişidir.

Fıkıh tarihinde ilk muhtasar metni, İmam Şâfıî'nin öğrencisi ve Tahâvî'nin de dayısı olan İmam Müzenî yazmıştır. O, bu eserinde İmam Şâfıî'nin el-Ümm adlı eserini ihtisar etmiştir. Yeğeni Tahâvî de el-Muhtasar adlı bu ki­tabını dayısı Müzenî'nin muhtasarının tertibine uygun bir şekilde yazmıştır.

Tahâvî'nin muhtasarı mezhep içinde ilk olmasının yanında aynı zamanda en güzel şekilde düzenlenmiş, en sağlam rivayetleri toplayan, fetva yönünden de en tercihe şayan görülen metinlerdendir. Tahâvî, eserine yazdığı önsözde bu eserdeki görüşleri Ebu Hanîfe, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'in görüş­lerinden oluşturduğunu belirtmekle birlikte eserde bunların yanı sıra yer yer İmam Züfer ve Hasan b. Ziyad'ın görüşlerine de yer verilmektedir.

Eserin temel kaynağını İmam Muhammed'in zâhirü'r-rivâye adı verilen kitapları oluşturmakla birlikte Tahâvî sıklıkla İmam Ebu Yusuf'un el-İmlâ adlı eserini nakleden öğrencilerinin Ebu Yusuf'tan yaptıkları riakillere temas eder. Nadiren de olsa İmam Muhammed'e nispet edilen nâdirü'ç-rivâye adlı eserlerden de aktarımlarda bulunulmaktadır.

Bu muhtasarı seçkin kılan hususlardan biri de Tahâvî'nin ihtilaflı konu­ların neredeyse tamamında "biz de bu görüşteyiz" şeklinde kendi tercihini belirtmesidir. Zira muhtasar metinlerin bir kısmı Kenzü 'd-dekâik metninde de görüleceği üzere ya yalnızca ihtilafları nakletmekle yetinir veya başka bazı

muhtasarlarda yer aldığı üzere bazı yerlerde tercihte bulunurken bu eserde ih­tilaflı konuların tümünde tercihlerde bulunmuştur. Tahâvî, yukarıda zikri ge­çen beş imamın hepsine ait kimi görüşleri tercih etmiştir. Onun görüşleri kimi zaman Ebu Hanîfe, Ebu Yusuf, İmam Muhammed'in görüşleriyle uyum sağ­larken, kimi zaman da İmam Züfer ve Hasan b. Ziyad'ın görüşleriyle uyumlu olabilmektedir. Tahâvî kimi zaman da bütün bunların dışında kendi görüşünü ortaya koyarak içtihad yapmaktadır.

Eser, meseleci (kazuistik) yönteme göre yazıldığı için genel ve soyut bir anlatım yöntemini değil tek tek meseleler üzerinden anlatım yöntemini tercih etmiştir. Bu durum zaman zaman okurun meseleler içinde kaybolması ve bü­tünü gözden kaçırması gibi kimi olumsuzlukları barındırsa da bilfiil olaylarla iç içe olması bakımından da fıkhın reel olanla bağlantısını kurmaya yardımcı olmaktadır.
İmamlara atfedilen görüşlere ilişkin farklı rivayetler bulunduğunda Tahâvî bu rivayetler arasında tercihte bulunmaktadır.

Tahâvî'nin eserde dikkati çeken yönlerinden biri de bazen mezhep imam­larına doğrudan bir görüş atfetmediği hâlde onların görüşlerinden çıkarım­larda bulunarak "Ebu Hanîfe'nin görüşüne kıyasla bunun hükmü şudur" vb. ifadeler kullanmasıdır.

Eser, hacminin küçüklüğüne rağmen başka eserlerde yer almayan mese­leleri içermektedir.

Eser yazıldığı dönemden itibaren mezhep âlimlerinin büyük kabulüne mazhar olmuş, mezhebin büyük âlimleri bu eser üzerine şerhler yazmışlardır. Tahâvî'nin muhtasarına şerh yazan âlimler arasında Kerhî, Cessâs, Serahsî, Ebu'l-Hasen el-İsbîcâbî, Ebu Mansur et-Taberî, Ebu Nasr el-İsbîcâbî, Baha-eddin el-İsbîcâbî, Hocendî el-İsbîcâbî, Saymerî, Ebu Bekir el-Verrâk, Ebu Nasr el-Akta' gibi Hanefî mezhebinin önde gelen âlimleri yer almaktadır.

[1]Tercümesini yaptığımız elinizdeki eser budur.
[2]Bu bölümde, Tahâvî'nin muhtasarını tahkik eden Ebu'l-Vefâ el-Efgânî'nin mukaddimesinden istifade edilmiştir. Bkz. Ebu'l-Vefâ el-Efgânî, Muhtasaru't-Tahâvî (Mukaddime Kısmı), s. 3-14.

 
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786054486748
MarkaBeka Yayınları
Stok DurumuVar
9786054486748
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.