Mukayeseli İslam Ceza Hukuku 

Fiyat:
260,00 TL
İndirimli Fiyat (%36) :
166,40 TL
Kazancınız 93,60 TL
Geçici olarak temin edilememektedir. Temin edildiginde

Bu ürünün yerine tercih edebileceğiniz ürünler


Kitap           Mukayeseli İslam Ceza Hukuku    
Yazar          Abdülkadir Ûdeh   
Yayınevi      Kayıhan Yayınları
Tercüme      Ali Şafak  
Kağıt Cilt     1.Hamur, Ciltli, 2 Cilt Takım
Sayfa Ebat  1.752 Sayfa - 17x24 cm
Yayın Yılı     2012

  

2 Cilt Mukayeseli İslam Ceza Hukuku kitabını incelemektesiniz.   
Kayıhan Yayınları Mukayeseli İslam Ceza Hukuku kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2


SEKÜLER CEZA HUKUKU KURUMLARIYLA MUKAYESELİ İSLAM CEZA HUKUKU

Birinci Cilt:

İslâm Hukuku ve İslâm Suç Hukukuna Giriş, İslâm Hukuku İle Seküler Suç Hukuku Sistemleri Arasında Mukâyese; Temel Farklar, Suçun Çeşitleri; Harekete Göre Suçlar; Niteliklerine Göre Suçlar
İslâm Suç Hukuku'nun Kaynakları, Yorum Yöntemleri
Suç Ve Ceza Hükümlerinin Uygulanması; Zaman İtibariyle; Yer İtibariyle; Kişiler İtibariyle
Suçun Ortaya Çıkış Şekilleri; Suça Teşebbüs, Suça Katılma (İştirak) Sorunları
Suçun Manevî Unsurları; Cezâî Sorumluluğun Temel Nedenleri, Suç Kasdı Hakkında Hukukçuların Görüşleri
Hukuka Uygunluk Nedenleri; Haklı Savunma; İyiliği Emir - Kötülükten Uzaklaştırma Görevi, Terbiye Hakkı, Tıbbî Müdahaleler, Spor Hareketleri, Cezayı Düşüren veya Azaltan Sebebler; Zorlama Ve Zorda Kalma, Sarhoşluk, Akıl Hastalığı Ve Yaş Küçüklüğü, Ceza Ve Cezalandırma Siyâsetinde Temel Amaç, Cezanın Kısımları Ve İnfazı Tarzları
Hadd Suçları İçin Konulmuş Cezalar; Zina Suçu Cezaları, Zinâ İftirası Cezası, İçki İçme Cezası, Hırsızlık Cezası, Yol Kesme - Yağma Suçları Cezası, Kurulu Düzene Karşı Gelme ve Suçuyla İsyan Suçu Cezası
Öldürme ve Yaralama Suçlarına Konulmuş Cezalar: Kısas Ve Diyet Cezaları
Ta’zîr Türü Cezaların Mahiyeti Ve Türleri, Cezaların Taaddüdü Ve İctimaı, Suçlarda Ve Cezalarda Tekerrür Sorunu, Cezanın Düşmesi

İkinci Cilt:

Kişiler Aleyhine Suçlar: Adam Öldürme Suçları; Kasden Adam Öldürme Suçu, Öldürücü Hareketlerin Ve Sebeplerin Çokluğu, Öldürme Kasdı Üzerine Teoriler, Olası Kasıtla Adam Öldürme, Hatâen (Taksirle) Adam Öldürme, Hata Hakkında Açıklamalar
Adam Yaralamalar: Müessir Fiiller (Yaralamalar Ve Diğerleri)
Cenîn Aleyhine İşlenen Suçlar (Çocuk Düşürme)
Hadd Cezasını Gerektirici Suçlar: Zinâ (Cinsel Saldırı) Suçları, Zina İftirası Suçu, İçki İçme Ve Alkol Alma Suçu, Malvarlığına Karşı Suçlar: Hırsızlık Suçu, Yol Kesme Yağma Suçu, Yönetime Başkaldırma Ve Ayaklanma (Bağy) Suçu, Kurulu Düzene Karşı Çıkma Suçu, Ta’zîr fiilleri ve cezaları


İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ

Akademik hayata atılışımın ilk yıllarında okuyup da dilimize kazandırmak istediğim, Üstad Abdulkâdir ÛDEH'in, suç hukuku dalında İslâm hukuk kültürü mirasına kazandırdığı, özgün adıyla; "Et-Teşrîü'l-Cinâiyyü'l-İslâmî Mukârenen bi'l-Kânuni'l-Vaz'î" eserinin ilk baskısını 1980'lerin sonunda gerçekleş­tirmiştim. Bu konuda "Neden böyle bir çeviri?" sorusuna birinci baskı önsözünde cevap vermeye çalışmıştım. Şimdi o soruyu bu kez "Neden ikinci baskışeklinde so­rarak açıklamalara devam edelim.

Öncelikle içtimâi hayatımızda, hukuk alanında da inanılmaz değişiklikler ve ge­lişmeler olmaktadır. Bunları takip ve ilgililere, özellikle de hukuk alanında araştırma­cılara sunmak bu kuşakların aslî ve vazgeçilmez görevidir. Köprüler kurularak gidil­mezse dereler ve engeller aşılamaz.

İkinci olarak ülkemizde son on yılda Türk suç hukuku ve suç muhakemesi hu­kuku alanlarında da esaslı ve kapsamlı değişiklikler ve yerleştirmeler oldu. Nitekim bu başdöndürücü yeniliklere ayak uyduramayan ya da zahmet çekmek istemeyen pekçok hukukçu çalıştığı işyerlerinden emekliliklerini istediler. İşte öyle bir ortamda mukâyeseli suç hukuku bilimi alanında önemli bir yere sahip bu eseri, özgün adına ve terminolojideki gelişmelere sadık kalarak adım "Seküler Ceza Hukuku Kurumla­rıyla Mukâyeseli İslâm Ceza (Suç) Hukuku" şeklinde değiştirerek ikinci baskıya ha­zırladım. Bu baskıda gerekli ve zorunlu düzeltmeleri yapıldı. Türk suç hukukundaki yeni düzenlemeler doğrultusunda, eskimiş bilgiler ayıklandı ve yeni kanunlaştırma­lar de bu doğrultuda oluşmuş Yargıtay içtihatlarından bolca örneklerle ve doktrinler­den de alıntılarla desteklenip zenginleştirildi. Suç hukuku alanında ilmî araştırmalar yapacaklar için daha da verimli kullanılır hale getirildi.

Üçüncü olarak çeviri bu kez iki cilt halinde ve orta boy olarak yayımlanmıştır. Birinci cilt; "Seküler Ceza Hukuku Kurumlarıyla Mukâyeseli İslâm Ceza (Suç) Hukuku -Genel Hükümler-"

İkinci cilt ise, "Seküler Ceza Hukuku Kurumlarıyla Mukayeseli İslâm Ceza (Suç) Hukuku -Özel Hükümler-" konularını içerir. Böyle bir ayırım suç hukuku alanında uzmanlaşmış hukukçular arasında yerleşmiş bir metoddur. Eserin aslında bazı konuların her iki ciltte de ayrıntılarıyla yer aldığı görülür. Bir diğer ifadeyle kıs­men tekrar var ise de bu fazlalık değildir. Zira İslâm Suç Hukukunda suçların ve ceza­larının özellikleri, özel isbat yol ve yöntemleri nedeniyle buna ihtiyaç duyulmaktadır. Sözgelimi, suçun manevî unsuru, hareket ve isbat hukukunda ortaya çıkan şüphenin uygulama alam vb. gibi.

Dördüncü olarak, çevirinin yapıldığı yıllarda bilgisayar ortamı yoktu. Yazımlar daktiloyla olmuştu. Ayrıca ilk baskının yapıldığı yıllarda da bilgisayar kullanımı yay­gın değildi. Kısacası metin kontrolleri yine el yordamıyla olduğu gibi, metin ve kay­nak taramaları da öyleydi. Binaenaleyh hataları ve eksiklikleri görmekte ve denetle­mekte zorluk çekildi, başvuru kaynakları, yerine sağlıklı oturtulamamıştı. İşte tüm bu gibi eksiklikler bu baskıda giderilmeye çalışılmıştır. İlk baskıyı yapan REHBER Yayınevi yetkililerinden, eserin bilgisayar dizgileri elde edilemeyince eserin tamamı tarayıcıdan geçirildi. Bilgisayar ortamında, baştan sona tarafımdan okundu. Çeviri yanlışlıkları, tarayıcı yanlış okumaları ve eksiklikleri giderilmeye çalışıldı. Günümüze göre dil ve kavram yenileştirmeleri yapıldı, konu ve başlık bağlantıları sağlandı. Bu vesileyle eserde Arapça kaynaklara yollamalarda görülen eksiklikler, teknolojik vası­talar kullanılarak giderildi.

İlk baskının önsözünde de değindiğim gibi; "Allah'ın kudreti toplumla birlikte­dir." ilkesi, Lâtince'de "Ubi society ibi ius" (toplum olan yerde hukuk da vardır.) cüm­leleriyle dile getirilmiştir. Kırk yılı çoktan aşan öğretim üyeliğimin otuz yılı suç hu­kuku derslerini okutmakla geçmiştir. Tüm kitap ve makale türü yayımlarımda suç hukukuna ve kurumlarına imkân ölçüsünde karşılaştırmalara yer veririm. Dersle­rim sırasında bazan yazdı çoğu kez sözlü mukayeselere girişirim. Lisans ve yüksek-lisans öğrencilerim doğu toplumuna mensup insanlardır. Onlar, çağlar boyu akagelen toplum ırmağımızın şu andaki parçasıdırlar. Ama onlara hukuk düzenleme ve anlatımlarında hep batı toplumu sosyal düzen kuralları de bunları açıklayanların, teorisyenlerin görüşleri aktarılagelmiş ve halen de bu aktarımlar sürmektedir. Kendi­sini ve özünü sorgulayan toplum ve onu oluşturan bireyler kendi geçmiş kültür mi­rasım da öğrenmeye her halde hakları vardır ve bu azmi taşımaktadırlar. Bunda da yerden göğe kadar haklıdırlar. Zira insan hakları, kadın haklan, çocuk haklan, ceza­landırma siyâseti... bakımlarından kendi toplumuzun geçmişinde teori ve uygula­nan kurallar de batıdaki emsâli kurallar, teoriler ve kurumlar tartışsın ki, öncelikler ve sonralıklar daha iyi anlaşılsın.

Tercümenin bu baskısında da âyet ve hadis meâlleri, italik hurufat karakterinde yazılmaya gayret gösterilmişse de gözden kaçan eksiklikler ve fazlalıklar bulunabi­lir. Türk Ceza mevzûâtından alıntılar ve bilim adamlarının eserlerine yollamalar hep dip notlarda gösterilmiştir. Önceleri gözden kaçmış ya da kaynaklan bulunamamış hadisler de en az düzeye indirilmiştir. Yazar tarafından Kitapta verilmiş paragraf nu­maralaması aynen korunmuş, bu numaralarda teselsül bakımından, yazar tarafından gözden kaçırılmış olanlar varsa düzeltilmiş, mükerrer numara verme durumunda ise ki, zaman zaman eserin kendi sistematiği bozulmasın diye paragraflar (x/a, x/b, x/c ...) şeklinde numaralandırılmıştır. Dipnotlardaki teselsül de her Kısımda yeniden başlatılmıştır. Yazarın 1950'li yıllarda yazdığı tahmin edilen kendi özgün metninde daha sonraki bahislerden daha önceki bahislere yaptığı yollamalarda eserin cildi ve paragraf numarası aynen verilmiş, bu numaralara sadakat gösterilmiştir. Konular iti­bariyle, başlıkları tasnifte de bilgisayar teknolojisi kullanımı yoluyla; "Kitap - Kısım - Anabölüm - Bölüm - Altbölüm - Başlık - Altbaşlık" şeklinde bir yazım planı uy­gulanmış, bu yönüyle yazarın yönteminden biraz ayrılma olmuştur. Kavram indeksi, Bibliyografya güncelleştirilip zenginleştirilmiştir. Böylece aranılan teknik kavramlara ve yeni kaynaklara daha rahat ulaşma imkânı sağlanmıştır.

Hukuk biliminin değişik kurumlan hakkında İslam hukuku ile bati hukuk sistem­lerinde araştırma yapacaklar için bu türden çalışmaların ne derecede önem taşıdığı vb. konular birinci baskıya Önsözde değinilmişti. "Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir" özdeyişi tarafımızdan, bu baskıda bizzat yaşanmıştır. Birkaç yayıne­vine teklifte bulundum cevap alamadım, baskı için mâlî destekçi (sponsor) aradım bulamadım. Sonunda kendi imkânlarımla ve iki cilt halinde elinizdeki bu adla bas­tırmaya karar verdim. Tercümenin bu ikinci baskısının hazırlanması sırasında da sa­bır, anlayış gösteren ve her zaman desteklerini esirgemeyen eşim Fatma'ya, evlatla­rım A. Şükrü, B. Sıtkı, H. Kübra ve Senâ'ya; beni bu noktada yüreklendiren, madden ve mânen desteklerini esirgemeyen Ankara Abidin Paşa Merkez Camii Vakfı Müte­velli Heyetine; özellikle İbrahim ERDAŞ ile Necati ERİLLİ'ye; eserin ön hazırlık, basım ve dağıtımının da kendisi tarafından yapılabileceğini ifade eden KAYIHAN YAYINLARI 'nın sahibi Adem KUŞKULU ve çalışma arkadaşlarına huzurunuzda teşekkürlerimi ifade ederim. Ayrıca baskıda emeği geçen ÇEVİK MATBAACILIK mensuplarına da şükranlarımı belirtir, siz değerli okuyucuların her zaman uyan ve desteklerini beklerim.

01/07/2012
Prof. Dr. Ah ŞAFAK Çukuranbar,
Balgat/Ankara


MÜTERCİMİN ÖNSÖZÜ (Birinci Baskı)

Fertlerle fertler arası, fertlerle toplum ve devlet arası ve devletle devletlerarası ilişkileri düzenleyen, çoğu zaman yaptırımlarla desteklenmiş hukuk kuralla­rına, insanlık tarihi boyunca hemen her toplumda rastlanılır. "Allah'ın kudreti toplumla birliktedir." kuralı bu gerçeği ifade ettiği gibi Lâtince "Ubi society ibi ius" (toplum olan yerde hukuk da vardır.) ilkesi de bu gerçeği dile getirmektedir. Semâvî dinlerde, din kitaplarında bu hukuk kuralları olduğu gibi, seküler sistemlerde de yine her toplum ve millete özgü hukuk kuralları ile birlikte, diğer sosyal düzen kuralları da olagelmiştir. Bunlar, kimi zaman yeterli, çoğu kez de yetersiz kaldığından, toplumun ve insanların ihtiyaçlarına cevap verememe durumları söz konusu olduğunda sürekli biçimde yenileri araştırılmış ve uygulamaya konulmuştur. Böylece insanların karşı­laştıkları zulüm ve haksızlıkların önüne geçilmek istenilmiştir. Son onlu ve yirmili yıllarda bu kurallar, yeni gelişmelere paralel olarak sürekli geliştirilip değiştirilmek­tedir. Çünkü kişi ve toplumların kaydettiği hızlı gelişmeler bunu gerektirmektedir.

Semâvî dinlerin sonuncusu ve mensubu bulunmakla iftihar ettiğimiz İslâm dini­dir. Bunun hukuk kuralları da Hz. Peygamber tarafından, o zamanki toplum mensup­larına uygulanmaya başlanmış ve asırlar boyu bu uygulama geliştirilerek yaşatılmıştır. Müçtehid fakihler, İslâm'ın ruhuna bağlı kalmak şartıyla içtihatlarda bulunmuşlar, pratik hayatta kâdî (hâkim) ve müftülere yardımcı olmuşlardır. İslâm'ın ilk asırların­dan itibaren fukahâ, hukuk alanında müdevven (derlenip toplanmış) ve asırlar boyu kalıcı (muhalled) eserler meydana getirmişlerdir.

Derlenen bu hukuk kitapları; yeni ifadesiyle hukuk mektepleri denilen İslâm fı­kıh mezheplerinin kendi usûl kurallarına göre kaleme alınmış, hayatın her aşamasını kapsayan hükümleri sonraki nesillere aktarmada pek önemli birer kaynak oluştur­muştur. Şu anda Türk kamuoyunda dînî yayınlar arasında en çok yer alan ve rağbet gören branşlardan birisi de o fıkıh kitaplarının çevirileridir. Ailelerin kitaplıklarını süsleme, doldurma amacıyla aldıkları o ciltler dolusu eserler ve muhtevasını geçmi­şin ilim adamları yazmış ve hukukçuları uygulamıştı. Hiç şüphesiz herhangi bir mez­hebin fıkhı ve usûlü, İslâm'a eş ve eşit değildir. Belki İslâm'ın kurallarını, inananlara ve bütün insanlığa açıklamakta, onu geliştirmekte büyük yardımcıdır.

İslâm hukuk kurallarının hukukî açıdan birer yorumu, açıklaması sayılan fıkıh kitaplarının en önemli konularından birisi de Suç hukuku kurallarım içeren Ukûbât (Cürümler ve Cezaları) bahsidir[1]. İslâm fıkhı kitaplarında izlenen plan genellikle şöy­ledir: Temizlik-İbâdetler-Aile hukuku-Muâmelât (medenî hukuk ve borçlar hukukun hemen bütün konuları)- Muhakeme (medenî ve ceza yargısı) usûlleri-Cinâyetler (ve cezalan) hukuku-Harp (devletlerarası) hukuku kuralları- Ferâiz ve vasiyetlerle (mi­rasla) ilgili hükümler şeklindedir. Bu temel plan bazı ufak değişikliklerle, öne alma veya ertelemeyle hemen her fıkhı mezhepte aynıdır. Buralarda işlenen konulara dik­kat edildiğinde araştırıcı hemen şunu tesbit eder; özel hukuk ve kamu hukukunun bütün konulan ve hattâ ekonomi ile ilgili ve ilkeler o kitaplarda yer almaktadır. An­cak her hukuk sisteminin, her rejimin kendisine özel bir yazma ve açıklama yöntemi olduğu gibi Müslümanlar da hukukî sistemlerini, konularını kendilerine özgü bir bi­çimde, herhangi bir medeniyet muhitinin veya kültürünün etkisi altında kakmadan, geliştirmişlerdir. Bugünkü neslin alıştığı bir hukuk sistem dâhilinde olmaksızın geliş­tirilen o sisteme göre geliştirilmiş plan; insanoğlunun doğumundan ölümüne kadar geçirdiği hayat aşamalarında ilkten ve en önemliden sona ve en seyrek meydana ge­lene doğru bir yol şeklindeydi.

Şöyle ki;
Kişi, temizliğe doğumdan itibaren hemen her gün muhtaçtır. Yaratanına karşı görevleri, ibâdetleri, diğer işlerinden daha önemlicedir. Bu ibâdetlerin çoğu da yine temizlikle olur. Ahş-veriş gibi günlük işler, suça oranla çok daha sık ve herkes tara­fından yapılır ve yapmakta da zorunluluk vardır. Suçlar ise, genellikle cemiyette dar bir grup tarafından işlenir. Temelde yasak fiillerdir ve seyrek meydana gelir. Herkesi ilgilendirmediğinden medenî hukuk konularından (muâmelâttan) sonra yer alır. Sa­vaş hali kaçınılmazsa o zaman harp ve sulh hükümleri (siyer) bahislerinde açıklanır; esirler, ganimetler üzerinde durulur. Nihayet ölümle biten kişilik, kişinin geride bı­raktığı mallarım ilgilendiren işlemler (ferâiz hükümleri) en son konu olarak açıkla­nır. İşte kısaca açıklanan bu yönü iledir ki, konuların ele almışı ve işlenişi bakımın­dan İslâm hukuku tekniği diğerlerinden tamamen farklıdır. Farklı bir şekilde gelişme göstermiştir. Ama hayatin her aşamasını düzenleyen, eksik bırakmayan bir yaklaşım içerisinde işler yürütülmüştür.

Hicrî 2.asırda bütün branşlarıyla oluşmuş ve tedvine başlanılmış fıkıh ilmini, zamanın fakihleri, iki veya üç asırlık bir zaman içerisinde geliştirmişlerdir. Olan ve olması lâzım gelen, olması umulan, kuru ve yaş bütün meseleleri çözmüşler, onu "bir bahr-i bî pâyân" (bir okyanus) haline getirmişlerdir. Hukukçular fıkıh usûlü ilminde bazı genel prensipleri, külli kâideler (genel ilkeler) şeklinde koymuşlar, olaylara bu kurallar ile yaklaşmışlardır. Bu metot şu anda kıta Avrupa'sı hukukunda karşılaşılan metoddur. Bir diğer ifadeyle tümdengelim metodudur. Birçokları da meselelerden kurallara doğru gitmişler, tanımlara varmışlardır ki, buna da kazuistik metot (mese­leci metot) denilir. Bu tür metot da şu anda Anglo-Sakson hukuk sisteminde görü­lür. Bugün birçok yeni kanunlaştırma girişimlerinde meseleci sistem her geçen gün etkisini daha çok göstermektedir.

Çağdaş hukuk veya ekonomi eğitimi görmüş ve ona göre yetişmiş kişiler, gör­dükleri hukuk branşları, ekonomi konuları içerisinde yer alan başlıklara göre fıkıh kitaplarında birçok bahis ve başlığı bulamayacaklardır. Ama böyle bir sonuca varma, o konunun İslâm hukuku içerisinde ele alınmadığı, çözümlenmediği anlamına gelme­melidir. Konulan bulamayışın sebebi, yeni nesillerin az da olsa bir İslâm fıkhı kül­türü almayışları veya bu kültürün onlara verilmeyişidir. Az önce de belirtildiği gibi benzeri durum iktisatçılar için de diğer branşlardakiler için de söz konusudur. Asırlar boyu devletler kurmuş, ilim ve medeniyet eserleri meydana getirmiş Müslümanların bu eserleri hayranlıklar içerisinde incelenirken Müslümanların veya İslâm'ın ekono­misi diye bir şey yoktur demek herhalde gülünç karşılanacaktır.

İşte eğitimdeki bu eksikliği, zihinlerdeki bu boşluğu gidermek için İslâm hukuku ile uğraşan çağımız Müslüman bilginleri günümüz hukuk sistemine ve planına uygun olarak fıkhın branşlarım teker teker veya hep birlikte ele alıp düzenlemeye başlamış­lardır. Aslında yapılan iş yalnızca eski konuların yeni başlıklara ve yeni teorilere göre fıkhı düzenlemekten başkası değildir. Mısır diyarının değerli hukuk âlimi Abdulkâdir Udeh de İslâm'a ve insanlığa hizmet için böyle bir işe girişmiştir. Elinizdeki bu kitabın baş kısmında da belirtildiği gibi fıkhın bütün bahislerini aynı şekilde işlemek iste­miş ve ilk olarak suç hukuku bahsini ele almıştır. Diğer konulara ömrü yetmemiştir. İdealinin ve inancının, içinde yaşadığı Mısır yönetimi ve rejimiyle ters düştüğü iddi­ası onu ipe götürmüş, Mısır yöneticileri O'nu ilme hizmetten, insanlığın da onun il­minden yararlanmasından alıkoymuşlar, engellemişlerdir. Her kişiye nasib olmayan şehâdet şerbetini çabuk içmiştir.

Yazar, bugünkü suç hukuku sisteminde olduğu gibi eserini; Ceza Genel ve Ceza Özel şeklinde iki ana bölüme ayırmıştır. Suç hukuku Genel kısmında laik suç hukuku prensipleri ile İslâm suç hukukunun prensiplerini esaslı bir karşılaştırmayı tabi tutmuş­tur. Ceza Cenel Hukuku kısmında ise, İslâm Suç hukukunda yer alan suç türlerini ve cezalarım oldukça ayrıntılı bir biçimde incelemiştir. Yine burada da yeri geldikçe mukâyeseli incelemelere girişmiştir. Konuların esasım oluşturan âyetler ve hadisleri öncelikle ele almış, hukuk mezheplerinin meşhurlarına, özellikle dört mezhebin te­mel fıkıh kitaplarına sıklıkla başvuruda bulunmuş, yüzlerce eserden yararlanmıştır. Böylece eser, bir yönüyle İslâm fıkıh mezhepleri arası, bir yönüyle de İslâm fıkhı ile bugünkü hukuk sistemleri arası bir mukayeseli suç hukuku niteliği taşımaktadır. Bu­güne kadar da böyle kapsandı ve karşılaştırmalı bir ikinci eser yazılmış değildir.

Asırlar boyunca toplumla içiçe olan hukuk kuralları, koyanların gücü, amacı, çı­karı doğrultusunda insanlığa hizmet etmiştir. Bu kurallara dayanarak kimileri Karun, Nemrud veya Firavun olmuş yahut da asrımızın Lenini, Stalini, Hitleri ve benzeri ol­muşlardır. Kimileri de yine o hukuk kurallarım âdil bir biçimde, toplumun çıkarım ön planda tutmak suretiyle uygulayarak insanlığı ve inananlarım kurtarmış, insanca yaşama ortandan hazırlamışlar. Bir Musâ (as), bir Muhammed (a.s) bir Nuşirevân-ı Âdü, bir Necâşî ya da bir Hz. Ömeru l-Fâruk olmuşlardır.

Daha bu asrın başında toplundan, insanları dînî ve ahlâkî değerlerden uzaklaş­tırmayı, hukuku ve kurallarını sırf materyalist-liberalist yahut da materyalist-sosyalist düşünce ve ilkelere dayamayı amaçlayanların bu girişimleri, henüz daha bir asrı dol­durmadan iflâs etmiştir. Toplumların ve kişilerin duydukları rahatsızlıklarda, hukuk kurallarından kaynaklanan haksızlıkların payı son derecede büyüktür. Sanayi devri­minden soma kapitalist ekonomi ve hukuk yapışma sahip Avrupa ülkelerinde sefa­letin ve salgın hastalıkların, ahlâkî çöküntünün kucağına terkedilen işçi yığınları için toplumcu (sosyalist-komünist) düşünce ve öngördüğü hukuk sistemi kuralları o se­filler yığını için bir kurtarıcı olarak sunulmuştur. Nitekim de büyük kitleler o düşün­cenin kucağına düşmüştü. Ne var ki, dün kapitalist kişilerin ve yöneticilerin emrinde zulüm ve haksızlıklara uğrayanlar bu kez komünist yöneticilerin emrinde daha kötü bir sefalet hayati sürmeye mahkûm olmuşlardır.

Bati kapitalizminin sanayi ve teknolojisi diğer bütün ülkeleri etkilediğinden he­men her toplum ve devlet hukukundan modasına kadar onları taklidle kurtulacak­larını, onların seviyesine erişeceklerini sanmışlardır. Fakat sırf ekonomik güç ve zen­ginlik, kaba kuvvet ve bunlara dayalı hukuk ve toplum anlayışı ne batıda ne de daha düne kadar demirperde (iron curtain) denilen komünist blokta insanları mutluluğa eriştirebilmiştir. Bunun farkına varan kapitalist demokratik yönetimler 1950'lerden soma mevzûâtta sanki bir yeniden yapılanma gibi "Sosyal Devlet" ilkesini anayasa­larına ve yasalarına yerleştirerek sömürücü ve ezici kapitalizmin sakat taraflarım dü­zelterek orta ve fakir kesimin, millî gelirden biraz fazla pay almaşım, çalışma hayatını ve şartlarını düzeltmeyi amaçlamışlardır. Günümüz Avrupa Birliği sürecinde yapılan yeni yasal düzenlemelerde, Kopenhag kriterlerinde de yine birey merkezli, bireyi öne çıkaran kurallara yer verilmeye başlanmıştır.

Sosyalist-komünist yönetimlerde ise toplumcu telakki kişi ve toplumları tem­belliğe yöneticileri ise baskı ve rehavete ittiğindendir ki, ne devlet zengin olmuş ne de fert ve özellikle de çalışanlar kesimi umduğunu bulabilmiştir. Ve şu anda o sis­temlerde yönetenler iktidardan, yönetilenler de ülkelerinden kaçmak istiyorlar ne tuhaf? Yeniden yapılanma (prestroykaya), glasnost (şeffaflık) politikaları da onları kurtarmaya yetmiyor ve insanlar sürekli bir arayışın peşindeler. Tıpkı Musâ ve kav­minin Mısır Firavunlarına karşı, Hz. İbrahim'in Nemrud a karşı, Hz. Muhammed'in ve inananların despot Kureyş zenginlerine karşı mücadeleleri gibi. Ama günümüz insanlığını bu zulümlerden kurtaracak artık ne bir Musa veya İbrahim ne de bir Hz. Muhammed gelecektir. Gelenler gelmiş, örnekleri sergilemiş ve kurallarını koyup git­mişlerdir. Şu anda iyisiyle kötüsüyle her şey ve her sistem insanlığın gözü önünde ye­niden bir daha dünyanın her yerinde ele alınıp değerlendirilmekte, eleştirilere konu edilmektedir. Başka da yapılacak ne var?

Yine insanlık tarihi boyunca yönetenler, davranışlarına, uygulamalarına sürekli bir hukukî kılıf ve gerekçe aramışlardır. Bir diğer ifadeyle hukukî olmayan davranış için de yine hukuka başvurma gereğini duymuşlardır. Bu gereksinimleri karşılamak için çıkarılan kurallarda hâkim ve etkin ruh ise, kanun koyucunun arzu ve iradesidir. Tabandan gelen sesi ve kamu yaran insanın şahsiyetini, maddî ve mânevi kişiliğini ön planda tutmuşsa o çeşit kanunlar tatminkâr ve uzun vadeli olmuş, diğerlerinin hepsi kısa zamanda kokuşmuş, yetersiz hale gelmiştir. O nedenle de insanlık ve özel­likle de siyaset adamları hep yeni arayışlara girişerek bir "kanunlar kısır-döngüsü" içerisinde toplundan meşgul edip gitmektedirler. Bir hukuk sistemi ki, siyahlara ve başka milliyetten olanlara içki ve uyuşturucuyu parasız sağlamaya göz yumarken, bu tür girişimleri teşvik ederken iş beyazlara ve kendi çocuklarına gelince bu işi suç sa­yar ve bunun kaynağını kurutmak için başka ülkelere müdahaleyi dahi caiz görürse; bir uluslararası hukuk kuralları ve kuruluşları ki, Baltık ülkelerine silahlı Rus müda­halesine izin vermezken, şiddetle tepki gösterirken Azerbeycana, Afganistana müda­haleye göz yumar ve hatta Rus Devletini ya da şimdilerde ABD yi bu iş için teşvik ederse artık kişinin o kurallara ve insanlara güveni nasıl olacaktır?

Yirminci asrın ikinci yarısında hattâ son on yılında faydalı ve zararlı her şeyi öğ­renmek isteyen insanoğlu için herhangi bir konunun saklı tutulması pek mümkün olmamaktadır. O takdirde hukuk ve ahlâk dışı yollarla öğrenme cihetine gidilmektedir. Türk hukuk âleminde de böyle bir eserin yazılması gönülden arzu edilir. Ama o tür bir eser yazılana kadar da mevcut boşluğu doldurmak ve ihtiyaca cevap vermek kaçı­nılmazdır. Eserin aslının Arapça olması muhtevasının da yalnız Araplar veya Mısırlılar için olduğu anlamına gelmez, ilim, bütün insanlığın ortak malıdır. Türk hukukçula­rının ve araştırıcılarının istifadelerine sunmak üzere.

"Et-Teşrîü'I-Cinâiyyü'l-tslâmî Mukârinen Bi'l-Kânuni'l-Vaz'î" adlı eseri "Bugünkü Suç Hukuku Sistemleriyle Mukayeseli İslâm Suç Hukuku" adıyla tercüme etmiş olduk[2]. Eserin Türkçe'si, ilk ikisi ceza genel ve son ikisi de ceza özel olmak üzere dört cilt halindedir[3].

Tercüme sırasında takip edilen usûle gelince; eserin çeşitli yerlerinde hâlen yü­rürlükte bulunan mevzûâtımıza aykırı gibi düşen cümleler rastlanıldığında bunları çı­karıp atma yerine, başka bir amaç için değil, yalnız ilim adına o şekilde sunmak daha faydalıdır düşüncesiyle tercümede korunmuş, yorumlar kazandırılmıştır. Yazarın Mı­sır Ceza Kanunundan (Mısır CK) sözettiği yerlerde okuyucuya daha somut örnek olsun diye Türk Ceza Kanunu (TCK) ve diğer kanunlardaki ilgili maddeler dipnot­larda gösterilmiştir. Yine mevcut hukuk nazariyelerinin ve ilkelerinin daha ayrıntılı açıklamasını bulsun diye okuyuculara Türk Suç hukuku literatüründeki yerleri gös­terilmiştir. Kısacası, araştırma için Türk Suç hukuku mevzûâü ve teorileri de katıl­mıştır. Konulara meşrûtiyetini kazandıran âyet ve hadislerin Kur'ândan ve hadis kitap­larından yerleri dip notlarda tarafımızdan gösterilmiş, tahriçleri yapılmıştır. Teknik terimlerde, suç hukuku ifadelerinde, başlıklarda birlik sağlamak amacıyla yeni hukuk literatüründen karşılıklar bulunmuştur. Amaç, okuyucunun mukayese sırasında her­hangi bir güçlük çekmemesidir.

Eserin orijinalinin "Ceza Umumî Kısmı"nı oluşturan birinci cildinin ilk yarısı, meslekdaşım ve bir zamanlar çalışma arkadaşım, merhum Doç. Dr. Ruhi Özcan ta­rafından, bu cildin ikinci yarısı ile eserin "Ceza Hususî" kısmının tamamı tarafım­dan tercüme edilmiştir. Ancak merhumla aramızda tercüme dili ve üslûbunda önemli farklılık sözkonusu olduğundan ona ait kısmı da baştan sona yeniden gözden geçir­dim, üslup açısından tercüme dilindeki bu aşın farklılık giderilmiş oldu. Ayrıca yine o kısma dip notlar ekleyip Türk Suç hukuku literatürüne yer yer atıflarda bulundum, Tercümede dipnotlarda eserlerin tam adı ve yazan bir kez verilmiştir. İleriki dip notlarda yalnızca eserin kısa adı yazılmıştır: Aynı adla anılan başka eserler varsa o zaman yazarının adıyla birlikte verilmiştir. Dip notlarda, eserin adından sonra ge­len şeklindeki işarette önceki rakam eserin cilt sayışım, ikincisi ise sayfasını göster­mektedir. Cildi olmayan eserlerde ise, bu rakam yalnızca sayfayı ifade eder. Eserde yer alan dip not rakamları her bölümde yeniden başlamaktadır. Her kitabın sonuna bir kavram indeksi konuldu. Son cildin sonunda ise, tüm ciltlere ait ortak bir kavram indeksi konulmuş ve geniş bir fıkıh kaynağı bibliyografyası eklenmiştir.

Tercümesiyle yayımlanması arasında on yıl gibi uzun bir süre geçen bu faali­yetimizi, birinci baskı olarak, basım ve yayım yoluyla kamuoyuna mal eden Rehber Yayınevi mensuplarına daktilosunda, indeks ve bibliyografya hazırlanmasında yar­dımlarını gördüğüm oğullarım A. Şükrü ve Bekir'e teşekkür eder, başarılar diler, ha­talarımızdan dolayı Allah (cc)'dan affını, merhum Ruhi Özcan hocamıza Rabbımın mağfiretini ve okuyucuların bağışlamalarım ve ikazlarım dilerim.

Ali Şafak
Ankara, Ağustos 1990


RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH ADIYLA


İnsanı cehaletten sonra öğreten, sapıklıktan sonra insana hukuku öğreten Allah'a hamd olsun.

Salât ve Selâm "Tâ ki, helak olan kişinin delilden sonra helak olması, diri kalan ki­şinin deyine apaçık delili görerek hayatta kalması için"1, Rabbı tarafından bütün insan­lara müjdeci, korkutucu, doğru yolu gösterici ve öğretici olarak gönderilen, Allahın elçisi Hz. Muhammed (as) e olsun.

İnsanların ve hukukçuların ancak son zamanlarda bulup ortaya soyduğu ilmi ve sosyal görüşleri ve insanî ilkeleri ve İslâm dininin teşri'deki önceliğini bu Kitapta, İslâm hukukunun orijinalliğini, modern kanunlarla farklı yönlerini göstermede Al­lah, beni muvaffak kılsın.

Okuyucu, yukarıdaki hususların doğruluğun eserde görecektir. Ümit ederim ki, bu kitabı okuduktan sonra İslâm Hukukunun her yer ve her zamanda münâsib hükümler ihtiva ettiğini benim gibi görüp inanacaktır.

"Hamd olsun Allah'a ki, bizi hidayetiyle buna kavuşturdu. Eğer Allah bize doğru yolu nasib etmeseydi, kendiliğimizden o hidayet yolunu bulmuş olamazdık"2

"Rabbim benim göğsüme genişlik ver. İşimi kolayla. Dilimden de düğümü çöz ki, sö­zümü iyi anlasınlar"3

Abdulkadir ÛDEH


1 Kuran, el-Enfâl 8/42. 1 Kuran, el-A'râf 7/43. »   Kuran,Tahâ 20/25 - 28.
 
[1] Yeni ceza kanunu düzenlemesinde kabahat fiilleri kanun kapsamı dışına çıkarıldı. O nedenle de TCK kapsamı içerisine giren fiiller için hep "SUÇ" kavramı kullanıldı. Aynca suç oluşturan fiillere verilecek cezalar bakımından da artık bir niteleme kalmadı. İşte biz de çevirinin bu baskısında "cü­rüm" kavramı karşılığı hep "suç" kavramım kullanacağız ya da kullanmaya özen göstereceğiz, (m)
[2] Çeviride eserin Ceza (Suç) Hukuku Genel Hükümler Kısmından oluşan birinci cildinde, Arapça baskı, ikinci baskı, Kahire (1378 h./1959 m.), Özel Hükümler Kısmından oluşan ikinci cildinde, Arapça birinci baskı, Kahire (1379 h./1960 m.) esas alınmıştır.
[3] Eserin tamamım tercüme sırasında, başka bir mütercim tarafından yapılan çevirisi basılarak piya­saya sunulmuştu. Ancak kullanılan dil ve üslûp, özellikle dipnotlarda yeni mevzuat ve mukayese­lere yer verme, hadislerin kaynaklarım gösterme (tahriçlerde bulunma) balonundan, elinizdeki bu çevirimiz o çeviriye göre farklılıklar göstermektedir. (A. Şafak).
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786055996505  
MarkaKayıhan Yayınları
Stok DurumuBu ürün geçici olarak temin edilememektedir.
9786055996505  
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.