Mümin Ev Nureddin Yıldız

Fiyat:
180,00 TL
İndirimli Fiyat (%38,9) :
110,00 TL
Kazancınız 70,00 TL
Havale / EFT:
106,70 TL
Aynı Gün Kargo

Kitap            Mümin Ev
Yazar           Nureddin Yıldız
Yayınevi       Tahlil Yayınları
Kağıt Cilt      2.Hamur - Karton Kapak Cilt
Sayfa Ebat   280 sayfa , 13,5x21 - Roman Boy


 
Tahlil Yayınları Mümin Ev kitabı nı incelemektesiniz.    
Nurettin Yıldız Mümin Ev kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır.



Evlerimizde yapamadıklarımızı nerede yapabileceğiz ki?
Evlerine hükmedemeyenlerin insanlığa ve coğrafyaya hükmetmeleri nasıl beklenebilir?

Nereden başlayacağımıza, asıl mihenk noktasına dikkat çekmeyi amaçlıyoruz.
Dört duvar arası zannettiğimiz evlerimizin dünya olduğunu; beceremeyeceklerimizle meşgul olurken, becermeye daha yakın durduklarımızı ihmal ettiğimizi hatırlatmak istiyoruz.


Ön Söz

Yaşadığımız zamana dair meselelerimiz için hemen hemen herkesin bir çözüm önerisi vardır. Her çözüm önerisi geti­ren, bir anlamda sıkıntının nedenlerini de belirlemiş olmakta­dır. Ekonomiden siyasete kadar her alanda bütün insanlık de­rin sorunlarla boğuşmaktadır. Bu boğuşma içinde, hiçbir dert edinmeyen bir grup da olacaktır şüphesiz. İnsan olmanın en tabii gereklerinden olan "Neden?" ve "Nereye?" gibi sorula­ra cevap aramayacak durumda olanlar için söylenebilecek bir söz de yoktur. Bütün sözler ancak insan olmanın gereklerine ve bedellerine talip olanlar için söylenir.

insanlığın sorunlu hayatı yeni bir oluşum değildir. En acı olay­ların tarihi, ilk insanlı günlere kadar uzanır. Belki de insa­nın yaratılış maksadına en uygun sonuç da budur. İnsan imti­han edileceğine göre kendisini bunaltacak gelişmeler altında imtihan edilmesi de normal olmalıdır. İnsanın imtihanını ka­bullenmesi, imtihanlar arasından birini seçip onun üzerinden imtihan olmasına manidir. İnsan, kendisini imtihan etmeyi murat eden nasıl imtihan etmek istiyorsa ancak öyle imtihan olabilir. Uygun olan budur.

Allah'ın, kullarını imtihan etmeyi dilediği alanların başında hiç şüphesiz ailelerimizi barındırdığımız evlerimiz gelmektedir. "Ev" kelimesi ile dört duvardan oluşan bir beton yığınını anlamıyorsak bu imtihanın "ev"den başlamasını da anlayabiliriz.

İmtihan edilecek olan insandır. İnsan da ailenin ürünüdür. Her insan bir aileden gelmektedir. Aileler ise evlerde aile olma yeteneği kazanmaktadır. Hayvanlarla insanlar arasın­daki en bariz farklar listesinde insanların aile ve ev mantığını zikretmemizde hiçbir sakınca olmayacaktır.

Ailelerimiz ve evlerimizin bu köklü kimliği yani insanın aileye temel teşkil etmesi bireyin, aile ve evin insan kadar eski ve in­san kadar dallı budaklı sorunlarını sahiplenme nedenidir. İn­sanı insan yapan ya da insana yaratılış maksadı olarak gös­terilen her şey evle alakalıdır. İnsanın onuru söz konusu ise o evdedir. Sağlığı sıhhati ise beklenen onun da odağı evdir. İn­sana açılan bütün yollar bir eve doğru yönelmektedir.

Çağımızın getirdiği bütün teknolojik gelişmeler ve nimet ola­rak önümüzde duran varlığımız elbette bizim için bir kazanç durumundadır. Böyle bir kazanç beraberinde sıkıntılan da ge­tirmiştir. İnsan, nereden bir kazanç elde etti ise muhakkak orada bir sorunla da karşılaşmıştır. Ne yazık ki bu sorunları­mızın önemli bir bölümü bizi evlerimizde bulmuştur. Evleri-mizdeki sıkışıklığımız ve bunalmış hâlimiz, başta mü'min kim­liğimiz olmak üzere insan olarak bize ait olan pek çok alanda bizi arayışa sürüklemiştir.

İnsan olarak yaratılmamızın en önemli maksadı olan "mü'min kimliğimize dönme" hamlemizin, evlerimizin mü'minleştirilmesinde saklı olduğundan şüphe etmiyoruz. Bütün oklar evlerimizi gösteriyor. Evlerimizde oluşturacağı­mız kimliğimiz sokaklarımızdaki kimliğimiz olacaktır. O kim­likle camilerde namaz kılacağız. Ticaretimiz de o kimlikten etkilenecek.
 
Evlerimizi mü'minleştirme gayretimiz, yaşadığımız coğrafya­yı mü'minleştirme gayreti olarak sonuç verecektir. En kolay sonuç alabileceğimiz çalışma zeminimizin evlerimiz olduğun­dan şüphe etmiyoruz. Evlerimizi değiştirme gayretimiz, ken­dimizi değiştirme iddiamızın ciddi bir belgesidir.

Evlerimizde yapamadıklarımızı nerede yapabileceğiz ki? Ev­lerine hükmedemeyenlerin insanlığa ve coğrafyaya hükmet­meleri nasıl beklenebilir?
Nereden başlayacağımıza, asıl mihenk noktasına dikkat çek­meyi amaçlıyoruz. Dört duvar arası zannettiğimiz evlerimi­zin dünya olduğunu; beceremeyeceklerimizle meşgul olur­ken, becermeye daha yakın durduklarımızı ihmal ettiğimizi hatırlatmak istiyoruz.
Bu çalışmanın, evlerimize mümin şekli verebilmemiz için bize bir katkı sağlamasını Allah'tan niyaz ediyorum.

Nureddin YILDIZ
Bayrampaşa-2012

Yanlış veya Eksik Yaptıklarımız

Evlerimizin mü'minleştirilmesi adına sürdürdüğümüz mücadelemizdeki tercih hatalarımız artık gün yüzüne çıkmıştır. Mü'min bir dünya arıyoruz. İmanımızın gereklerini yaşayabi­leceğimiz bir hayat tesis etmek istiyoruz. Bu istekteki samimi­yetimizi irdelememizin bir gereği yoktur. Her mü'min yaşadı­ğı hayatın, imanına uygun olmasını esasen ister fakat zevk­leri veya sıkıntılan onu bu isteğinden alıkoyar. İsteklerimizi belki tartışma konusu yapmayız ama kullandığımız yöntem­ler üzerinden tartışma yapabiliriz. İsteklerimizle yöntemlerimiz arasındaki çelişki yolumuzu uzatmaktadır. Bu çelişkileri bir an önce kaldırmalı, bütün zamanlar için geçerli yöntemlere baş­vurmalıyız.

Devletin Müslümanlaşmasını ve evlerimizi, aile düzenimi­zi, çarşılarımızı da Müslümanlaştırmasını beklememiz yanlış­tır. Devlet diye bir canlı yoktur. Allah, devlet isimli birini Müs­lüman olmak veya olmamakla mükellef tutmamıştır. Mükellef olan insandır. İnsan Müslüman olur veya olmaz. Devlet; in­sanların oluşturduğu, ruhu, gözü, kulağı olmayan bir yapıdır, insan ne ise devleti de o olur. Bizim devlet beklentimiz bey­hudedir. Yapmamız gereken devleti ve toplumu oluşturan in­sanın hayata gözlerini açtığı yer olan ailenin ve aileyi temsil eden evin ihya edilmesidir. Evler Müslümanlaştırılabilirse ha­yatın Müslümanlaştırılması tabii bir süreç içinde gerçekleşe­cektir. Devletlerin evleri imanla imar etmesi gerçekleşmeye 
bilir ama imanla imar edilmiş evlerden oluşan devletin iman­la iman mümkündür. Böyle olmuştur da. Yesrib böyle Medi­ne olmuştu.

Çocuk yetiştirmeyi, onu iyi bir okula teslim etmek, ona iyi bir dershane desteği sağlamak şeklinde anlamamız da yetersiz bir anlayıştır. İyi bir annenin alternatifi olabilecek okul bu dünyada yoktur. Çocukları okullara, dershanelere göndermeden önce anneler, annelik okullarına gitmelidir. Annelerin alacağı bir günlük eğitim, çocuğun bir yıllık eğitiminden evladır. Anne aslolandır, köktür; çocuk ise kökten güç alarak yeşeren filizdir. Gövdenin, dalların, yaprakların güzel olması kökün sağlıklı olmasına bağlı ise aslolan annenin sağlam duruşlu, eğitimli, imanlı olması; çocuktan yıllar sonra alınacak meyvenin kalitesini belirleyecektir.

Bu nedenle okul ve dershane önceliğimizi hiç gecikmeden evle değiştirmeliyiz. Evlerimiz okul olmadıkça dershaneler ve okullar bizim işimizi uzatmaya devam edecektir. Anne ve babalar, kendilerini eğitmenin yollarını bulmalıdırlar. Derenin başında akan suyun şeklini derenin ucunda nasıl değiştirebiliriz? Değiştirsekde masraflı ve gayritabii bir yönteme başvurmuş oluruz.

 
Evlerimizin duvarlarındaki Kâ'be ve Ravza resimleri içimizdeki sempatiyi yansıtabilir ama bu, evlerimizin kıbleleşme sürecine katkı sağlamamaktadır. Önemli olan da evlerimizin kıbleye yönelmesidir. Kıbleleşmiş evlerle kıblenin duvarda sadece sembol olarak bulunduğu evler aynı evler değildir. Evlerimizin duvarlarından önce kendisi Kâ'be'ye yönelmelidir. Bu, elbette zordur. Resim asmak ise kolaydır. Biz, zoru veya kolayını değil bizim için kurtuluş olanını aramalıyız. Satın alınırken bir evin, mahallenin mescidine yakın olup olmadığı önemsenmediği hâlde, içine yerleştikten sonra, evin duvarlarının Mekke ve Medine resimleri ile renklendirilmesi bir tesellidir. O teselline melekleri ikna eder ne de uzun vadede bizim emellerimize bir umut olur. Evi kıbleleştirme mantığı, evden camilere açıla­cak bir harita üzerinde şehirler kurma esaslıdır. Ancak bu, bi­zim beklentimizi gerekçeleştirebilir.

Ramazan ayının en iyi değerlendirilme tarzı, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının üzerinden izlenebi­lir. Bunu tartışamayız. Ramazan ayının bereketini üzerimiz­de görmek istiyoruz ama o bereketin bizim çizdiğimiz çizgi­lerle oluşmasını da inatla bekliyoruz. Bu, ters bir beklentidir. Ramazan, iftar üzerinden anlaşıldığı sürece ne kadar Rama­zan geçerse geçsin, bize etkisi olmayacaktır. Ramazan gele­cek gidecek ve biz yediğimizle kalacağız. Ramazan ayını iftar ayı değil oruç ayı şeklinde ifa etmemiz ve Ramazan'ı Kur'an okumak kadar Kur'anlaşma ayı olarak da idrak etmemiz doğ­ru olacaktır. Aksi takdirde oruç kalitesinden vazgeçip yemek kalitesi üzerinden iş görmeye geçeriz.

Peygamber aleyhisselamın sevgisini ispat için seçilen yön­tem olarak, "Kutlu Doğum" törenleri ya da mevlit törenleri, her şeyden önce Peygamber aleyhisselamın tavsiye ettiği bir yöntem değildir. Müslümanlar, Peygamber aleyhisselamın davasını yaşatmak için görevlendirilmiştir. Onun davasıdır peşinden gidilecek olan. Davası yerine, Anadolu deyimiyle "kara kaşına hayranlık" şeklinde gerçekleşen uygulamalar, asıl maksadın gerisinde kalmış işlerdir. Peygamber aleyhisse­lamın 571 yılında doğduğunu, babasının adının Abdullah ol­duğunu her gün bin kere tekrar etmek bir ibadet değildir. Bu tekrarın Müslüman'a sevap olarak bir katkı getirmesi müm­kün olmadığı gibi, siyasî veya başka bir getirişi de yoktur. 571 değil de 574 olsa ne olabilirdi ki?

Müslüman'ın böyle rakam­lara, şekillere takılıp kaldığı bir dünyada, dizginler başkası­nın elinde olmaya devam ederse sonuç onun lehine olmaz. Peygamber aleyhisselam, dünyanın dizginleri Müslümanların elinde olsun diye bu dünyaya gönderilmiştir. Ne zaman gön
derildiğinden önce neden gönderildiğinin şuurunu müdrik bir mü'min, gaye etrafında yürüyen bir mü'mindir. Törenlerle gi­dilecek mesafe, itaatle gidilecek mesafenin çok gerisindedir. Belki de hiç düzeyinde bir seviyeden söz ediyoruzdur. Gör­kemli toplantılar yerine ihlaslı ameller hedefimiz olmalıdır.

Yaptıklarımızın doğru olması, yerli yerinde ve zamanında ya­pılması bizim için bir anlam ifade etmelidir. Allah için yapa­caksak, O'nun emrettiği gibi yapacağız.
Evlerimiz, bize Allah'ın nimetlerinden bir nimettir. Bütün nimetler gibi ev nimetini de şükrünü yaptığımızı hissedebi­leceğimiz bir alanda değerlendirmeliyiz. Evlerimizi, basit bir barınma merkezi olarak gördüğümüz sürece de bu kullanma hatalı kullanma olmaya devam edecektir. Aynı şekilde evle­rin beton yapısı, dolabı, aynası içindekilerden daha kıymetli olduğu sürece katedeceğimiz yol çok uzun olacaktır.

 
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786055271046
MarkaTahlil Yayınları
Stok DurumuVar
9786055271046
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.