Kitap Müslümanın İnanç Esasları, Akaid, 2.EL
Yazar Ahmed Kalkan
Yayınevi Kalemder yayınları
Kağıt - Cilt Şamua kağıt - Ciltli, 2 cilt takım
Sayfa - Ebat 1.576 sayfa - 17x24 cm.
Yayın Yılı 2015 yeni baskı
Temiz, Yıpranmamış, Sağlam
Not: Sadece bu ÇOK ÇOK UCUZ KELEPİR kategorisindeki kitaplar 2. El kitaptır. Diğer bölümlerdeki kitaplar sıfır ve yeni ürünlerdir.
Ahmed Kalkan Müslümanın Akaidi İnanç Esasları kitabını incelemektesiniz.
Müslümanın İnanç Esasları kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Ahmed Kalkan Müslümanın Akaidi İnanç Esasları
Bireysel, sosyal ve siyasal hayattaki tüm problemlerin kaynağında cehâlet/câhiliyye vardır. Asrı saadeti yaşamanın, saadeti asra taşımanın yolu
akidenin sağlamlığından geçer. Kuranın istediği gibi iman edilmedikçe, kişilerin ve toplumların düzelmesi mümkün olmayacak, ahlâki öğütler delik kaba su doldurma gayreti gibi sonuçsuz kalacaktır.
Resulullah'ın Allah'a sığındığı faydasız bilgi için her zorluğa göğüs geren insan, âhirette kurtuluş ve dünyada huzur için gerekli İslâm'ı öğrenme ve yaşama çabası içinde değilse, büyük bir yanlışlık var demektir. İslâm'ı öğrenmeye çalıştığını sanan bazı kişilerin de abdesti bozan şeyler kadar imanı bozan şeyleri öğrenmeye önem vermediği de ayrı bir problem dört değil, on dört taraftan cahiliyyenin kuşattığı insanın, her türlü beşeri dayatmalara karşı direnebilmesi. Allah'tan başkasına eğilmeyecek bir güce ulaşabilmesi için çok sağlam bir imana ihtiyacı olacaktır.
Tevhidi esaslar, Kur'an'ın en fazla önem verdiği hususlardır. Din, bu
esasları bireylere ve topluma yerleştirmeyi esas almış; Mekki sûreler hemen tümüyle bu ilkeleri yerleştirirken, Medenî sûreler de sık sık buna vurgu yapmış, emir ve yasaklarla bunları pekiştirmiştir Hz. Peygamber, on üç sene Mekke döneminde bu imani esasları yerleştirmek için tebliğini sürdürmüş, sonra da imanları kemâle erdirme gayretine devam etmiştir. Kuran, insanın sadece Allah'a kulluk yapmak için yaratıldığını vurgular. Her türlü puta tapıcılığı, şirkin tüm çeşitlerini, tâğutun bütün görüntülerini, sahte ilâhların egemenliklerini reddetmeden yalnız Allah'a kulluk sergilenemeyecektir Kabul ve reddedilmesi gereken bu inanç esaslarını öğreten ilim dalıda İslâm Akaididir.
Tüm
müslümanları bağlaması yönüyle
İslâm Akaidi, beşeri görüşlere dayanmamalı, göreceli ve tartışmalı konulardan, mezhebi ictihad ve kelâmî değerlendirmelerden uzak olmalıdır. Vahye dayanan ve Kuran ilkelerinin temel alındığı
İslam Akaidini öğrenip inanmak ve hayata geçirmeye çalışmak tüm
müslümanların hedefi olmalıdır. ( Ahmet Kalkan Müslümanın Akaidi İnanç Esasları , Akaid Ahmed Kalkan , Kalemder Yayınları , islam akaidi kitabı , akaid kitapları, müslümanın akaid kitabı
)
ON BİRİNCİ BASKI İCİN ONSÖZ
Akaidde Dikkat Edilecek Bazı Hususlar
Akaid kitabımız, hamdolsun on binlerce insanın evinde misafir oluyor, nice genç kardeşlerimiz ders kitabı olarak kullanıyor, kitaba rağbet devam ediyor.
Bakış açısı olarak Kur'an'la sağlaması yapılamayan ihtilâflı hususları akaid konusu olarak kabul etmemek gerekir.
"Put ve Puta Tapma", "Tuğyan ve Tağut", "Küfür", "İrtidad", "Nifak", "Atalar Yolu", Bid'at ve hurafeler, "Şefaat", "Vesile", "Resmi din anlayışı ve halkın din diye bildiği yanlışlar, Gayb ve bilinmezliği gibi akaidle direkt konular
Akaid derslerinde ısrarla gündeme getirilmeli ve yeterli miktarda üzerinde durulmalıdır.
Akaid açısından günümüzü ve yaşadığımız coğrafyayı yorumlayıp tanıtmayı ve inançla ilgili problemleri gündeme getirip doğrusunu işaret etmeyi önemsemeliyiz. Günümüz ortamında akaid yönüyle ciddi bir değeri kalmayan, zaman aşımıyla önemini yitirmiş konuların yerine, günümüzün problemlerini ve ihtiyaçlarını ele alan bir yaklaşım sergilemeliyiz. Yaşayan güncel câhiliye ve sapıklığın inanç yönüyle insanımıza olumsuz etkisini kırmak için, bâtılları batıl olarak yeterince tanıyıp tanıtmak gerekiyor. O yüzden şirkin, küfrün, tuğyanın, nifakın güncel örnekleriyle uzun şekilde ele alınmasının önemi büyüktür.
Okul ders
kitaplarındaki kuru ve sıkıcı anlatıma benzemeyecek şekilde; mesaj verecek, hikmetini açıklayacak tarzda konuların işlenmesi gere-kir. Sadece kuru bilgi vermek değil, okuyucuya şuur vermek veya bilincini canlı tutmak amaçlanmalıdır.
Akaid kitapları, insanımıza tevhidi bir iman, tevhidi bir şuur, tevhidi bir bakış açısı, tevhidi bir dünya görüşü, tevhidi bir yaşayış ve ahlak kazandırma gayretine yönelik okunmalı ve okutulmalıdır. Çünkü tevhidi esaslar, Kur'an'ın en fazla önem verdiği hususlardır.
Kuranda Ulaşmak İçin Gayret Edilmesi Gereken Faziletler (En Faziletli insan Olmanın Yolu)
1-Cihad: "Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vaad etmiştir; ama mücâhidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır. Kendinden dereceler, bağışlama ve rahmet vermiştir. Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir"
[1]
2-İlim: "De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür"
[2]
3-Takva: "Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok takvâlı olanınızdır, en çok korkanınızdır."
[3] İslâmî duruş için bize çok iş düşüyor. Kuran ve Peygamber nereden başladı ve hangi şeye en çok önem verdiyse; biz de oradan öyle yapmalıyız. Yeniden iman etmeli ve insanları yeniden tevhidi imana çağırmalıyız.
Yapılacak şeyleri özetle saymaya çalışalım:
1 - Sahih bir iman, Kurana dayalı akaid bilgisi ve yakînî
inanç,
2- Akidemiz uğrunda gereken mücadeleyi vermekten geri kalmamak; inancımıza taban tabana zıt bir ortam içerisinde yaşamanın ıstırabını kalbimizin derinliklerinde duymak,
3-Tevhidi imana sahip olanlarla bir ve beraber olmak; "birlemek" demek olan "tevhid"in, "birleşmek" demek olan "vahdet"le aynı kökü paylaştığını, birinin mutlaka diğerini gerektireceğini unutmamak,
4-Kur an-ı Kerime ve onun hayata yansıması, canlanması demek olan sünnete sarılmak. Kuran ve sahih sünnetin emir ve teşvik ettiği amel ve ibâdetlere önem vermek, bunları yerine getirmek için âzami gayret sarfetmek,
5-Allah'ı ve Rasûlünü yakından tanımak ve her şeyden çok sevmek; onların uyarılarına dikkat ederek, sakındırdıklarından kesinlikle uzak kalmak, hatta o yasaklara yaklaşmamak,
6-Dinî vecîbeleri ihlâsla yerine getirmeye çalışmak, dine sonradan ilâve edilen bidat ve hurafeleri inanç ve yaşantımızdan tümüyle uzaklaştırmak, dinden eksiltme yapanlara da tavır almak, dini gizlememek, hakka bâtılı karıştırmamak, dinden taviz vermeye kalkmamak,
7-Kuran çağ kapatıp çağ açmıştır. Câhiliye çağını (orta çağı) kapatıp asr-ı saadeti (âhir zamanı, son çağı) açmıştır. Toplumları karanlıklardan, kargaşalardan nura, aydınlığa, kurtuluşa çıkarmıştır. İnsanlığın bugüne kadar bir daha göremediği en huzurlu çağı başlatmıştır. Dünyanın gördüğü ve göreceği en büyük inkılab, Kur'anın yaptığı inkılâbdır. Kuranın bizi de hayra doğru değiştirmesi için bizim Kurana bakışımızı değiştirmemiz gerekecektir. Kuran aynı Kurandır, ama Kurana yönelmesi gerekenler, ashâb gibi yönelmediği için, anlamını öğrenmeden, düşünmeden, onunla amel etmeden kurtuluş beklenemez.
Bu ülkedeki ve tüm dünyadaki Müslümanların şartları, hemen hiçbir peygamberin imtihan olduğu şartlardan daha ağır değil aslında. Peygamberimiz ve diğer peygamberlerimiz dönemlerindeki küfür, günümüzde-kinden daha az saldırgan ve daha hoşgörülü değildi. Kur'ân-ı Kerim, peygamber kıssalarıyla bizi daha zor şartlara hazırlıyor; küfre ve zulme karşı nebiler nasıl tavır aldıysa bizim de onu yapmamızı istiyor.
Müslüman, kendini, dâvasını küçük göremez; sürekli mağlûbiyeti, zilleti kabullenemez. O, Allah'ın askeri olmanın bilinci, onuru ve sorumluluğu içinde yaşar. Dünya bir araya gelse, Allah dilemedikçe senin kılına zarar veremez! Güç, kuvvet sadece Onundur. Yûnus ve Mûsâ aleyhimâ's-selâm öğretir ki, dâva adamı müslümanı deniz boğamaz!
İbrahim (a.s.) örnektir ki, muvahhid tebliğciyi ateş yakamaz!
İsmail (a.s.) haykırır ki, Allah askeri mücâhidi bıçak kesemez!
Zorba Câlût'un dev cüssesi, çocuk yaştaki Dâvud karşısında mağlup olacaktır. Aynı şekilde zorba İsrail ve Amerika karşısında çocuk yaştaki eli sapanlı Filistinli gençler Allah'ın izniyle galip gelecektir. Ebabil kuşlarının attığı taşların fil ordusunu yerle bir etmesi gibi muvahhid Filistinli çocukların attığı taşlar da fil gibi İsrail tanklarını silip süpürecektir.
Şeytanın hileleri, Firavunun sihirbazları İslâm'a ve Müslüman dâva adamına zarar veremeyecektir. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh; Güç ve kuvvet, yalnız Allah'a aittir.
Allah'ın dinine yardım edene Allah da yardım edecek, ayaklarını sabit kılacaktır.
Her şey Allah'ın askeridir. O dilerse deveyle, dilerse pireyle müminlere yardım eder. Dilerse, sivrisinekle Nemrutları helak eder. Kuşlarla Ebreheleri mahveder. İncecik ipliklerden oluşan ağıyla örümcek, kâfir güçleri alt etmeye yeter; hicret-i Rasûl'de olduğu gibi.
Allah, dilerse melekleriyle yardım eder, Bedirdeki gibi.
Dilerse, rüzgârıyla yardım eder, Hendek'teki gibi.
Dilerse zâlim tâğutu bile, yetiştirmesi için sana hizmetçi kılar; Firavunu Musa'ya (a.s.) yardım ettirdiği gibi.
Ne diyor Kuranımız: "Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer gerçekten dosdoğru iman ediyorsanız siz üstünsünüz, siz galipsiniz"
4
"(Gerçek) müminlere yardım etmek Bizim üzerimize haktır"
5
Kim Allah'a (O'nun yardımına) sahip o neden mahrum? Kim Allah'tan mahrum o neye sahip?
4-3/ Al-i imran
5-30/Rum
Altıncı Baskıya Önsöz
Bismillah, el-hamdulillâh ve's-salâtu ve's-selâmu alâ Rasûlillâh.
Önce, bir ders notu şeklinde kaleme alınan ve fotokopi usûlü çoğaltılıp
Akaid dersi alan öğrencilerimize dağıtılan, sonra
kitap haline gelen, daha sonra da beş baskı yapan
kitabın elinizdeki altıncı baskısını nasip eden Allah'a hamd u senalar, şükürler olsun.
Akaid gibi, halkın tümüyle ilgisiz kaldığı bir ilim dalına ait
kitabın birkaç sene içinde altı baskı yapmış olması, insanımızın dinini öğrenmeye ve tevhide sarılmaya doğru ciddi bir atılım içinde olduğunu gösteriyor. Ama, bu sevindiğimiz miktar, onlarca baskı yapan ucuz romanlarla, kimi ne yönden geliştirdiği bilinmeyen kişisel gelişim
kitaplarıyla ve özellikle cinselliği, çirkinliği öne çıkaran eserlerde karşılaştıkça çok cılız kalmaktadır. Klasikleşmiş ve bazı eğitim kurumlarında okutulan yüzlerce sene önce yazılmış bir-iki
akaid kitabının çok sayıda
baskısını ayrı bir konu kabul edersek; 20. ve 21. yüzyılda kaleme alınmış ve içlerinde çok güzellerinin de bulunduğu
Akaid kitaplarının fazla rağbet görmemesi, içinde bulunduğumuz ortamın dumanlı portresini, sisli fotoğrafını gösteriyor.
Böylesine kısır bir ortamda naçizane eserime karşı gösterilen ilgi, sorumluluğumu da artırmış, omuzlarıma daha büyük yük yüklemiş oldu. Okuyuculara karşı teşekkür borcumu ödemek için
kitabın içeriğini tümüyle gözden geçirme ihtiyacı hissettim. Bu baskıda
kitabın aynen basılması kolaylığı yerine; konulan yeniden değerlendirmek, bazı yeni üniteler eklemek, ünitelere bazı güncel örnekler ilâve etmek gibi zor yolu seçtim. Bakış açısı olarak Kur'an'Ia sağlaması yapılamayan ihtilaflı hususları akaid konusu olarak kabul edemediğim için kitaba almadım.
"Put ve Puta Tapma", "Tuğyan ve Tâğut", "Küfür", "İrtidâd", "Nifak", "Atalar Yolu", "Şefaat ve Vesile" gibi
akaidle direkt ilgili konuları bu baskıda
kitaba ayrı üniteler halinde ilâve etme gereği hissettim.
Akaid açısından günümüzü ve yaşadığımız coğrafyayı yorumlayıp tanıtmayı ve inançla ilgili problemleri gündeme getirip doğrusunu işaret etmeyi temel görev bildim. Günümüz ortamında
akaid yönüyle ciddi bir değeri kalmayan, zaman aşımıyla önemini yitirmiş konuların yerine, günümüzün problemlerini ve ihtiyaçlarını ele almaya çalıştım. Yaşayan güncel câhiliye ve sapıklığın inanç yönüyle insanımıza olumsuz etkisini kırmak için, bâtılıları bâtıl olarak yeterince tanımak gerekiyor. Üniteleri tesbit edip içini doldururken "lâ ilahe illallah" esprisi içinde konuları ele almaya çalıştım. "Lâ" diyerek reddetmemiz gereken çağdaş sapmalara dikkat çekmek ve bu konuda çevremizden örnekler vermek gerekiyordu. Elinizdeki baskıda işte bu ihtiyaçlardan yola çıkarak
kitabı yeniden yazmaya çalıştığımı belirteyim. O yüzden elinde eski baskısı olan bir okuyucu, altıncı ve yedinci baskı ile yeni ve orijinal bir kitapla karşılaşacağından kitabı da yenilemeli diye düşünüyorum.
Okul ders kitaplarındaki kuru ve sıkıcı anlatıma benzemeyecek şekilde; mesaj verecek, hikmetini açıklayacak tarzda konuları işlemeye çalıştım. Sadece kuru bilgi vermek değil, okuyucuya şuur vermek veya bilincini canlı tutmak amaçlarımızdan biri idi. Konuların sıralanışında da benzer hassasiyet gösterildi. Önce tevhid, şirk gibi konular işlendi. Çünkü bu konular yeterince ve doğru olarak öğrenilmeden
akaidin diğer konuları da yarım, tevhidi bilinçten uzak şekilde yanlış ve eksik anlaşılıp yorumlanabilirdi.
Yöntem olarak bundan önceki
baskılarda takip ettiğim usûlü sürdürdüm. Konuları ünitelere (24 üniteye) ayırdım. Her ünitenin başına, konunun başlıkları ve o ünite doğru ve güzel bir şekilde okununca hangi amaçların gerçekleşeceğini belirten kutu içinde açıklamalar aynen korunmuş, ünitelerin sonuna yine sorular konulmuştur. Böylece cemaat çalışması yapan veya toplu okumalarda bulunan gençlere kolaylık sağlanmış ve alternatif
ders kitabı ciddiyeti kazandırılmaya çalışılmıştır. Yeni konu ve örneklerle
kitap hayli genişlediği ve sayfaları arttığı için daha önceki baskılarda
kitabın yaklaşık yarısını kaplayan
akaidle ilgili kavramları bu baskıda tümüyle çıkarmak zorunda kaldım. Bunun yerine, o kavramlardan seçme yaparak çok önemli gördüklerimi daha da genişleterek ünitelere geçirmeye çalıştım. Daha önce
, kitabın sonunda bu
kitapta bahsedilen genel
akaid konularıyla ilgili 100 soru vardı. Hepsi test usûlünde, cevabı çoktan seçmeli olan bu sorulan daha da zenginleştirerek sayısını 215'e çıkardım. Böylece okuyucu, kendi bilgilerini,
kitaptan öğrendiklerini test edebilsin.
Toplu okuma ve birlikte ders yaparak
kitaptan yararlananlar, hoca ve ağabey tarafından o soruların kullanılarak çeşitli sınavlarla öğrendiklerinin pekişmesini sağlayabilsin.
Bazı kelimelerin imlâsı konusunda, belki kimi okuyucuların yadırgayacağı tarzda, gerekli gördüğüm "a" ve "i" harflerinin üzerine uzatma işareti koymayı tercih ettim. İnternetin ve telefon mesajlarının da etkisiyle Arapçadan dilimize girmiş olan çok sayıda kelimenin telaffuzunun bozulduğuna şahit oluyoruz. "Din'in amaç. '"dil"in araç olduğundan, güzel amaca ancak güzel araçlarla gidilebileceğinden yola çıkarak özellikle Kur'an kelime ve kavramlarının doğru okunmasını sağlamak için özel gayret sarfetmeyi gerekli gördüm. Bunun yollarından birinin de Arapça ve Farsça'dan dilimize geçmiş bazı kelimelerin aslına uygun şekilde okunup telaffuz edilmesi için (her ne kadar harflerin üzerine uzatma ve inceltme görevi yapan işaret kaltı diye yarı resmî hatırlatmalar olsa da) uzatma işaretini alışılmadık biçimde sık kullandım. Çünkü çoğu okuyucunun uzatma konulmayan kelimelerde gerekli yeri uzatmadan okuduklarına, dilin gerçekten bozulduğuna üzülerek şahit oluyoruz.
Elinizdeki bu
kitap, insanımıza tevhidi bir iman, tevhidi bir şuur, tevhidi bir bakış açısı, tevhidi bir dünya görüşü, tevhidi bir yaşayış ve ahlâk kazandırma gayretine yönelik kaleme alınmıştır. Bu uğurda
kitap, karınca kararınca da olsa katkıda bulunabilirse, okuyuculardan tek bir kişi bile bu
kitap sayesinde tevhidi bilince ulaşırsa, dünyevî amacına ulaşmış demektir; uhrevî ve esas amaç ise Allah'ın rızâsı.
Kur'an dışında hiçbir
kitap hatasız değildir. Gerek matbaa hatası da denilen teknik, imlâ ve tashih hataları, gerekse şahsımdan kaynaklanan değişik hatalar için okuyucunun hoş görüsüne sığınmıyor; hoş görülmeyip düzeltilmesi için bize uyanlarda bulunarak yardımcı olmasının her okuyucunun hem hakkı ve hem de görevi olduğunu ifade ediyorum. Yanlışlarımızı doğru bir üslûpla bize hatırlatacaklara şimdiden dualar ve teşekkürler ediyorum. Hatalar bize, doğrular ve güzelliklerse Rabbimize ve O'nun dinine aittir.
"Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi hesaba çekme (affet).
Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme.
Rabbimiz! Bizim gücümüzün yetmediği işlerden bizi sorumlu tutma.
Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et.
Sen bizim Mevlâmızsın. Tek ve gerçek dostumuzsun.
Kâfir kavimlere/toplumlara karşı bize yardım et. "
[6]
Tevhidi tüm anlam ve kapsamıyla dosdoğru anlayıp tüm cepheleriyle hayatına geçirmeye çalışan ve diğer insanları buna davet edip, mücadelesini sadece tevhid düşmanlarına yönelten muvahhid mü'minlere selâm olsun!
[6] 2/Bakara, 286
Ahmed KALKAN
Ümraniye. Mayıs 2009
Birinci Baskının Önsözü
Rahman, Rahîm Allah'ın adıyla... Hamd olsun âlemlerin Rabbine. Salât ve selâm O'nun rasûlüne. Dualar da O'nun dosdoğru yolunu izleyenlere...
Modern yaşam biçiminde insanların beyni çöp kutusuna döndü. Vahiyle bağları koparılan insana eğitim kurumlan, medya, teknoloji, çevre bırakın âhireti, dünya için de gereksiz, hatta zararlı şeyleri bilgi ve kültür adına -insan istemese bile- depoluyor. İnsanlar, vahye dayalı gerçek ilimden koparılıp lügat ve itikadı anlamlarıyla cehalete itilirken, diğer yandan bilgi kirliliğinin kurbanı oluyorlar.
Beyinle kalp arasında sanıldığından fazla irtibat vardır. Kur'an, aklı kullanıp düşünmenin mekanik beyinle değil; imanın yönlendirdiği kalple olabileceğini ısrarla vurgular. Bilinmesi gerekenlerin başında gelen ''Allah"! hakkıyla bilemeyen veya bildiğini sadece O'na kullukla isbat edemeyenlere düşünmeyen câhil der Kur'an. Ve bu cahillik: beyin, gönül ve diğer organların fıtrat istikametinde görevlerini yapmaması demektir.
Bireysel, sosyal ve siyasal hayattaki tüm problemlerin kaynağında bu cehalet/câhiliyye vardır. Asr-ı saadeti yaşamanın, saadeti asra taşımanın yolu akidenin sağlamlığından geçer. Kur'an'ın istediği gibi iman edilmedikçe, kişilerin ve toplumların düzelmesi mümkün olmayacak, ahlâkî öğütler delik kaba su doldurma gayreti gibi sonuçsuz kalacaktır. Rasûlullah'ın Allah'a sığındığı faydasız bilgi için her zorluğa göğüs geren insan, âhirette kurtuluş ve dünyada huzur için gerekli İslâm'ı öğrenme ve yaşama çabası içinde değilse, büyük bir yanlışlık var demektir. İslâm'ı öğrenmeye çalıştığını sanan bazı kişilerin de, abdesti bozan şeyler kadar imanı bozan şeyleri öğrenmeye önem vermediği de ayrı bir problem. Dört değil, on dört taraftan câhiliyyenin kuşattığı insanın, her türlü beşeri dayatmalara karşı direnebilmesi, Allah'tan başkasına eğilmeyecek bir güce ulaşabilmesi için çok sağlam bir imana ihtiyacı olacaktır.
Tevhidî esaslar, Kur'an'ın en fazla önem verdiği hususlardır. Din, bu esaslan bireylere ve topluma yerleştirmeyi esas almış; Mekkî sûreler hemen tümüyle bu ilkeleri yerleştirirken, Medenî sûreler de sık sık buna vurgu yapmış, emir ve yasaklarla bunları pekiştirmiştir. Hz. Peygamber, on üç sene Mekke döneminde bu imanî esasları yerleştirmek için tebliğini sürdürmüş, sonra da imanları kemâle erdirme gayretine devam etmiştir. Kur'an, insanın sadece Allah'a kulluk yapmak için yaratıldığını vurgular. Her türlü puta tapıcılığı, şirkin tüm çeşitlerini, tâğutun bütün görüntülerini, sahte ilâhların egemenliklerini reddetmeden yalnız Allah'a kulluk sergilenemeyecektir. Kabul ve reddedilmesi gereken bu inanç esaslarını öğreten ilim dalı da, İslâm Akaididir.
Konuyla ilgili
kitapların sayısı gözden geçirilince,
Akaidle-ilgili eserlerin yeterli olmadığı sonucuna varılabilir. Piyasada bulunan
Akaid kitaplarının önemli bir bölümünün de, çok eski dönemlerde kaleme alınan eserler olduğu görülmektedir. Bu kitapların hemen hepsi bir mezhep akaidi özelliğinde olduğundan, farklı mezheplerin görüşlerini çürütecek antitez tavırlar ve bugün için gereksiz tartışmalar, Akaidi ilgilendirmeyen bazı felsefî konular içermesi yönüyle daha çok "Kelâm" kitabı mâhiyetindedirler. Dil ve anlatım yönünden kolay anlaşılabilir, içerdiği konular yönüyle gereksiz tartışmalardan uzak, tevhid ve şirkin güncel yansımalarına ışık tutacak mâhiyette İslâm Akaidi kitaplarının sayısı çok azdır.
Bir adı da "Tevhid İlmi" olan "
Akaid' ile ilgili eserlerin kiminde, gereksiz tartışma ve ayrıntılar tevhid kavramını gölgelemiş, mezhep tartışmaları, kelâmî düşünceler ve beşerî yorumlar öne çıkmıştır. Bununla birlikte tevhidin bireysel, sosyal ve siyasal hayata yansıması gereken esaslan, güncel itikadı problem ve sapmalar yeterli şekilde gündeme gelmemiştir.
Akaid, sadece inanılması gereken esaslan değil; aynı zamanda reddedilmesi gereken esasları da düzenler. Ama unutulmamalı ki, reddedilmesi gereken esaslar, falan veya filan mezhebin tartışılabilecek görüşlerinden önce, "lâ" diye kestirilip atılması gereken tâğutî anlayışlar, şirk ve küfür olduğu kesin olan görüş ve yaklaşımlardır. Tüm müslümanları bağlaması yönüyle İslâm
Akaidi, beşerî görüşlere dayanmamalı, göreceli ve tartışmalı konulardan, mezhebî itihad ve kelâmî değerlendirmelerden uzak olmalıdır. Vahye dayanan ve Kur'an ilkelerinin temel alındığı İslâm Akaidini öğrenip inanmak ve hayata geçirmeye çalışmak tüm müslümanların hedefi olmalıdır.
Akaid dersi okuyan, okutan kimseler,
Akaid kitaplarındaki beşerî yorumlar ile İlâhî iman esaslarını birbirine karıştırmamalı, müslüman olmak ve müslüman kalmak için şart olan esaslar ile, bunların yaşanılan ortamda ne anlama geldiği konusuyla ilgili yorumları ayrı ele almalıdırlar. Birincisinin tartışılması bile caiz olmayan mutlak hakikatler olduğu, ikincisinin yani yorumların ise, ietihadî/beşerî/ zannî/göreceli doğrular olduğu bilinmeli ve bütün müslümanların bu beşerî yorumlara aynen katılmaları mecbur tutulup, katılmayanların tekfir edilmesine gidilmemelidir.
Akaid, kaçınılmaz olan farklı mezhep, görüş ve akımların kendi doğrularını tüm müslümanlara dayatmaları için bir araç haline getirilmemelidir.
Akaid ilmi, müslümanlar arasında tartışmalar açan değil; tartışmaları sona erdiren ve mutlak hakikatin temel alınıp öğretildiği bir ilim haline getirilmelidir. Öğrenilen iman esaslarının temel ilke olarak kabulü onlara seksiz iman edilmesini doğura cağı gibi, yaşanılan hayatın bu ilkelerle bağlantısı ve bu esasların sosyal hayata nasıl geçirileceği üzerinde ise ister istemez beşerî yorumlar ve metod farklılıkları olabilecektir.
İşte bu düşüncelerden hareketle diyebiliriz ki, her yaş ve kültürden insanın anlayabileceği ve İslâmî eğitim çalışması yapan gençlerin ihtiyacını karşılayabileceği alternatif ders kitabı şeklinde bir esere ihtiyaç vardır ve bu âcizane çalışma, bu ihtiyaca cevap verebilmek arzusuyla kaleme alınmıştır.
Kitapta, bazı klasik tasnif ve tâbirlere aynen yer verilmiş, yanlışlığı hakkında kesin deliller bulunmayan değerlendirmelerde geleneksel üslûp muhafaza edilmiştir. Kur'anî esaslara ters düşen hususlarda ise bu çizgiden ayrılınmış ve gerekçeler izah edilmiştir.
Konuların yaşanılan hayatla irtibatı kurulmaya çalışılmış, imanı zedeleyebilecek tutum ve görüşler eleştirel bakışla ele alınmıştır. Kişisel okumalar yanında, eğitim çalışması yapan genç müslümanların da yararlanabilmesi için konular üniteler halinde değerlendirilmiş, gereksiz detaylardan kaçınılmaya gayret edilmiştir. Kitabın ve ünitelerin sonuna sorular eklenilmesi uygun görülmüştür.
Elinizdeki kitabın ikinci bölümünde İslâm inancını olumlu ve olumsuz yönden etkileyen akaidle ilgili kavramlara yer verilmiştir. Klasik
akaid kitaplarında bulunmayan bu bölümde sahih akîdeyi perçinleyen konular özet şekilde ele alınmıştır. İnkâr, tahrif, yozlaşma ve unutulma gibi tehlikelerle karşı karşıya bırakılan İslâm inancını yakından ilgilendiren bu kavramların müslümanların zihin, gönül ve dilinde tashih edilmesi amaçlanmıştır.
2 Hiçbir beşerî eserin hatasız olması düşünülemez. Tesbit edilen hataların yazara iletilmesi, onun tarafından teşekkür ve dualar ile karşılanacaktır.
Tüm câhiliyye düşünüş, inanış ve yaşayış biçimini terk edip hayatın her alanına tevhidi ilkeleri hâkim kılma gayretinde bulunan müslümanlara selâm olsun...
²
Kitabın yedinci baskısında bu kavramlara,
kitabın hacmi büyümesin diye yer verilmemiştir.
Ahmed KALKAN
Ümraniye, Ekim 2002
Ahmed Kalkan Müslümanın Akaidi İnanç Esaslarımız kitabını incele diniz.
1- Nisâ, 95-96
2- 39/Zümer, 9
3-49/Hucurât, 13