Stoktan kargo
Kitap Ölüm ve Kabir Hayatı
Yazar Mustafa Necati Bursalı
Yayınevi Gayem Yayınevi
Etiket Fiyat 15 TL
Kağıt - Cilt 2.Hamur kağıt - Karton cilt
Sayfa - Ebat 400 sayfa - 14x20 cm.
Yayın Yılı 2011
ISBN 9786056260223
Gayem Yayınevi tarafından yayınlanan, Mustafa Necati Bursalı
Ölüm ve Kabir Hayatı adlı
kitabı incelemektesiniz.
Ölüm ve Kabir Hayatı kitabı hakkında
yorumları oku yup
kitabın konusu,
özeti,
fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla
oku . O, insanı " alak " dan yarattı.
Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
ESERİ TAKDİM
Söze şu mısralarla başlamak istiyorum:
İnsan suyu düğümler, mermere bıçak saplar,
Fakat onu ölümden kurtaramaz hesaplar!
Ecel tokmağı vurur, göç davulları gümler,
Ne kadar sıkı tutsan çözülür o düğümler!
Evet: Ölüm haktır. İnsan bu âleme kendi arzusu ile gelmediği gibi buradan gidişi de onun arzusuna bırakılmaz. Ölüm, ne bir güzeli bu dünyada bırakır, ne de bir bahadır onun pençesinden kurtulabilir. Ölümü yenebilecek bir arslan henüz yaratılmamıştır. Yine âlemde
"Ben bir yere gitmem!" diyebilecek bir er yoktur. Hiçbir zâlim burada ebedî kalmaz. Eğer ölüm olmasaydı zalimler tahtından kara toprağa inmez, o saltanatı bırakıp gitmezdi.
Ölüm herkes için var. Ve her yaşta ve her an ecel kuşu başımızda kanat çırpabilir. Çünkü kudret kalemiyle alnımıza
"Her can ölümü tadıcıdır" levhası yazılmıştır.
Öyledir de, insanlar çok kere aldanır. Şu fena mülkünde sanki ebedî kalacaklarmış gibi çırpınıp dururlar. Yüzünü dünyaya dönen ve fakat âhiret cihetine hiç bakmayan kimseler aldanmışlardır. Bu aldanışı çok fecî şekilde öderler. Ölüm baygınlığı geldiğinde artık nedamet etmenin faydası da yoktur.
İnsan ölüm vadisine koşan bir yolcudur. Ana rahminden dünya toprağına düştüğü andan itibaren mezara her gün bir adım daha yaklaşır. Peşinde ecel, önünde kabir vardır. Ve Allah'ın mülkünden başka gidecek bir yurtta yoktur. Zengin, fakir, güzel, çirkin, genç, ihtiyar, mü'min, kâfir, erkek, kadın herkes ona döndürülecek ve herkes hesaba çekilecektir. Bunu düşünmemek ise ahmaklığın ta kendisidir.
Rahmeti sonsuz Rabbimiz, yine rahmetinin eseri olarak kullarını ölüm hususunda uyarıyor ve buyuruyor ki:
"Nerede olursanız olun, velev tahkim edilmiş yüksek kal'alarda bulunun, ölüm size çatıp yetişir."1
Dünyada bir an yoktur ki, o bir an içinde yüzlerce kişi ölmesin. Ve yine yüzlerce bebek ana rahminden dünya toprağına düşmesin. Biri bu kapıdan dünyaya giriyor, biri de dünyadan çıkıyor. Yanı bir lâhza yok ki bu çark durmuş olsun...
Toprağa karışmada işte her gün yüz adam,
Hiç ibret almıyorsun, yok bir ölümsüz adam!
Ölümsüz olmak, yine ölmekle mümkündür. Asıl dirilik ölümün ötesinde... Asıl olan şey, yaşamak değil ölmekdir. "Ölmeden evvel ölünüz" hikmetine ermek gerek. Biz ise bir türlü ölemiyoruz.
Ve Allahü Teâlâ buyuruyor:
"Ölümün hak olduğuna inanmış olduğu halde, geçici zevklerle ferahlanan kimsenin hâline taaccüb ederim ve Allah'ın hesaba çekeceğine inandığı halde, mal ve servet toplayan kimseye taaccüb ederim ve mezarın hak olduğuna inandığı halde, kahkaha ile gülene taaccüb ederim, nasıl güler?"
2
Evet:
Düşünmüyor bir kere, insanlık o kadar şen.,
Cennet mi, cehennem mi, nedir, payına düşen?..
Sahabilerden Ebu Said el-Hudrî (Radıyallahü Anh)'den: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Mescide girdi, bazı kimselerin kahkaha atarak güldüğünü görünce dedi ki:
1) Nisa: 78
2) 40 Hadisi Kudsi
"- Ne bu hâliniz? Eğer ağız tadını bozan ölümü çok düşünseniz, sizi bu halde görmezdim, ümitleri kıran ölümü çok anın. Çünkü kabir her gün şu sözleri mutlaka tekrarlar:
"Ene beytü'l ğurbeti, ve ene beytü'l vahdeti, ve ene bey-tuttürabi ve ene beytüt'dûdi."
(Ben gurbet ve ayrılık eviyim. Ben yalnızlık eviyim. Ben toprak eviyim. Bana gelenleri toprak ediciyim. Ben kurt ve böcek eviyim. Bana gelen ölüler kurtlanır, böceklere yem olur."
3
Ah ne diyeyim? Hep bir aldanış içindeyiz. Şu vefasız dünya bizi değirmeninde öğütüyor ve sonra da günahlarımızla başbaşa bırakıveriyor.
Bize yarayacak işi hep yarına bırakıyoruz, yarın yaparız, yarın yaparız diyerek nice yarınlar geçip gitti, fakat bir gün o yarınların da sonu gelecek ve kabir balığı can Yunus'unu yutuverecektir.
Hazret-i Mevlânâ, o aşk meydanının padişahı ne hoş söz eder:
"- Şunu iyi bil ki ölmedikçe can çekişmen bitmez. Merdiven olmadıkça dama çıkamazsın. Ölmeden evvel ölmediğin için, can çekişmen uzayıp gitti.
Ey akıllı kişi! Sevgiliyi tortusuz, hicapsız görmek istiyorsan, ölmeden evvel öl. Fakat bu ölüm, seni mezara götüren ölüm değildir. Seni değiştiren, seni insanlığa, aşka, nura götüren ölümdür. Teni besleyip geliştirmeye bakma, çünkü o sonunda toprağa verilecek bir kurbandır. Sen gönlünü beslemeye bak. Yücelere gidecek şereflenecek odur.
Ömür, yarınlara bağlanan ümitlerle, geçip gitmede, ga-filcesine kavgalarla, gürültülerle, didinmelerle tükenip durmadadır.
Sen aklını başına al da, ömrünü, şu içinde bulunduğun bu gün say. Bak bakalım, bu günü de hangi sevdalarla harcıyorsun?
3) Tergip ve Terhip
Kâh cüzdanını, keseni para ile doldurmak kavgası ile, kâh iyi yemek içmek endişesi ile, bu aziz ömür geçip gitmede, sayı ile verilen her nefes de eksilmede.
Ölüm, bizi birer birer çekip alıyor. Onun heybetinden akıllıların beti, benzi sararıp durmada.
Ölüm, kaşla göz arasında, onu hatırlamaktan bile bize daha yakın... Fakat gaflete dalanın aklı nerelere gitmede? Bilmem ki..."
Evet:
Nefesler bir bir uçar, ömür son yaşa gelir,
Hiç ummadığın anda Azrail başa gelir!
İnsanlar şaşılacak işler yapıyor. Bilmiyorlar ki şaşırıp kalacak zaman değil, asıl şaşırıp kalacak günler ileridedir. İmansız kapanan gözlere kabir akşamları azap parmaklarını sokacaktır.
Dünyada nice insanlar vardır ki, bin türlü işin peşinde ve emeller denizindedir. Bilmez ki onun için kefenler dokunup hazır edilmiştir. O, işten gözünü açamadan ölüm onun gözünü açacaktır. Fakat, artık bu uyanmak ona bir fayda sağlamayacaktır.
İşte bu eser, insanların başına neler geleceğini ve gafil kimselerin nice nedametle başlarına topraklar saçacağını delilleriyle gözler önüne sermektedir.
Elbet bizler de bu fena mülkünden göç edeceğiz. Aldanmakta kâr yok. Şimdi gayret zamanıdır. Bir yere iyilik tohumu ekmeyen kimse saadet başağını nasıl toplayacaktır? Yine hayatı boyunca yüzünü kıbleye dönmeyen bir adamın ölümünde yüzünü kıbleye döndermek ona hangi saadetin kapısını açacaktır. O yüz, ölmeden evvel kıbleye dönmeliydi.
İnsan cihan mülküne tamamen mâlik olsa, fakat onu âhirette kurtaracak bir ameli olmadıkça, cihan mülkü da beş para etmez. Ve o adamın nedamet günü başlar.
Sahabîlerin büyüklerinden Ebû Zer (Radıyallahü Anh), bir gün arkadaşlarına:
-Ey dostlarım, dedi, size en yoksul günümü bildireyim mi?
Onlar:
-Evet, dediler, bildir, o hangi gündür?
Ebû Zer Hazretleri yaşlı gözlerini yükseklere dikip dedi ki:
-En fakir günüm, kabre konduğum gündür?
Ne şaşılacak şey ki, herkes, Peygamberler, Velîler, sıd-dıklar, yüksek âlimler ölümden titriyor ve gözyaşlarını sel ediyorken, evet, öyleyken, biz cennetlere girmiş gibi sevinç içinde hayatımızı yaşıyoruz. Bilmiyoruz ki bu gülmenin bir de ağlaması vardır.
Nedamet günü gelmeden uyananlara ne mutlu. Diyeceğim iki küçük mısra:
Ver duruluk, ver saffet,
Allah'ım, bizi affet!
(
ölüm ve kabir hayatı kitap , ölüm ve kabir hayatı al oku , ölüm ve kabir hayatı kitabı , gayem yayın , ölüm ve kabir hayatı m.necati Bursalı , Mustafa Necati Bursalı kitap , ölüm kabir hayatı fiyat )
MUSTAFA NECATI BURSALI
Gayem Yayınevi tarafından yayınlanan, Mustafa Necati Bursalı
Ölüm ve Kabir Hayatı adlı
kitabı incele diniz.