Kitap Sekiz Hadis İmamının Kitabından Rivayet Edilen Emir ve Yasak Hadisleri
Yazar İbnu'l Mübarek el-Mevsili
Tercüme Hanifi Akın
Yayınevi Polen Yayınları
Kağıt Cilt 2.Hamur kağıt - Karton Kapak
Sayfa Ebat 744 Sayfa - 13,5x21 cm, Roman Boy
Yayın Yılı Yeni baskı 2021
Hadis Sayısı 1.680 Hadis-i Şerif Arapça Metinsiz Sadece Türkçe Açıklaması
Polen Karınca Yayınları, Sekiz Hadis İmamının Kitabından rivayet Edilen Emir ve Yasak Hadisleri adlı kitabı incelemektesiniz.
8 Hadis İmamının Kitabından rivayet Edilen Emir ve yasak Hadisleri kitabı hakkında yorumları okuyup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
8 HADİS İMAMININ KİTABINDAN RİVAYET EDİLEN
EMİR VE YASAK HADİSLERİ
ÇEVİRENİN ÖNSÖZÜ
Tarih boyunca, bir dine inanan ve o dinin öğrenimi ile uğraşan insanları en çok meşgul eden mesele, kendisi de varlık âleminin bir yorumu olan dinî metin (nass)lerin anlaşılması ve yorumlanması olmuştur. Bunun başlıca sebebi, gerek Allah'tan gelen vahyin, gerekse vahyin pratik uygulayıcısı olan peygamberin söz ve davranışlarının sözlü ve yazılı ifade ve anlatımla, nesilden nesile nakledilmesidir. Zira insanların kullandığı herhangi bir dilde veya aynı dilin lehçe ve üslûplarında, tek başına söz ve rivayet, şüpheye yer bırakmayacak şekilde kişinin gaye ve maksadını belirtmede, muradını ortaya koymada yeterli olmaz, Ayrıca din dilinin, yapısı gereği, muhkem ifadeler yanında, teşbihi, tenzihi, temsilî ve sembolik anlatım tarzına başvurması, bu gaye ve maksadının anlaşılmasını güçleştirmiştir. Kaldı ki, bu metinleri okuyan ve dinleyenin, ondan yararlanma derecesi de, bireysel ve toplumsal durumuna, ilâhî kelamın ait olduğu dilin formlarına ve din diline aşinalığının farklı oluşuna göre de değişiklik arz eder.
Binaenaleyh, dinin nass olarak kabul ettiği metinleri anlamak için, şâriin gaye ve maksatlarını tesbit etmek esastır. Ancak bu gaye ve maksadı sadece dil bilgisi kuralları ile lâfızlardan istinbât etmek mümkün değildir. Zira kelime ve lâfızlar gayenin kendisi olamaz. İbret ve itibar olmadan ibare, bizi asla hak ve hakikate götüremez.
On dört asır içinde, beş altı yüz sayfalık Kur'an gibi bir kitabın yüz binlerce cilt tefsir ve izahının yapılmış olması, İslâm Peygamberinin sözlü söylemlerini ve anlamlı eylemlerini tahlil edebilmek için, bir o kadar şerh ve haşiyenin kaleme alınmış olması bunun en canlı ifadesidir. Kaldı ki, çağdaş insanın yönelişleri, bu çaba ve gayretlerin kıyamete kadar artarak devam edeceğini çok açık bir şekilde göstermektedir.
Ancak anlama ve yorumlama faaliyeti, ne tefsir ve tevil ne de şerh ve haşiye yazma ameliyesinden ibarettir. Mühim olan, bu faaliyet neticesinde Allah ve Resulünün gaye ve maksadı ile vardığımız sonuçların örtüşmesidir. Şayet bu çaba ve gayretler devam edecekse, çağdaş insanın yönelişini boşa çıkarmamak ve onları sukût-i hayâle uğratmamak için, yeni şerhler ve tefsirler yazmaktan çok, doğru anlama ve doğru yorumlamanın yollarını aramak, daha doğrusu anladıklarımızın Allah ve Resulünün murad ve maksadı ile örtüşmesinin yollarını tesbit etmek bir zarurettir. Elbette bunun için yapılacak ilk iş, on dört asırlık anlama ve yorumlama faaliyetinin engin tecrübesinden istifâde etmektir. Yeniden anlama ve yeniden yorumlamadan söz edilecekse bu, bir zorunluluktur. Zira, sıfırdan başlayan hiçbir yenilik hareketi olamaz. Menfî anlamda gelenekçi olmakla, müspet anlamda bir geleneğe sahip olmak farklı şeylerdir. Müsbet anlamda bir geleneğe sahip olmayanlar, yeniden anlama ve yeniden yorumlama faaliyetine girişecek imkânı bulamazlar.
Hadis ve Sünnetin anlaşılması ve yorumlanması meselesi, islâm düşüncesinin teşekkül devrinde, Ehl-i Hadis ile Ehl-i Fıkhı karşı karşıya getirmiştir. Muhaddisler fakihleri, hadis bilmemekle ve rey ile kıyası hadislere tercih etmekle suçlarken, Fakihler ise Ehl-i Hadise, rivayet ettikleri üzerinde düşünmeyen birer râvi ve nakilci gözüyle bakmış ve onları ilim hamalları, bilgi taşıyıcıları (hame-letu'l-iim, zeumiiu'i-esfâr) olarak değerlendirmiştir.
Netice itibariyle Hadis İlmi ve Usûlü, kendi içinde bir anlama ve yorumlama yöntemi geliştiremediği içindir ki, bilâhere muhaddisler de, fakih ve müfessirler gibi, Hadis ve Sünneti anlamak için, büyük oranda Usûl-i Fıkhın kural ve kaidelerini kabul etmek durumunda kalmışlardır. Zira Usûl-i Fıkıh, İslâmî ilimler içinde, dört ayrı ilmin (dil, mantık, kelam, fıkıh) esas ve prensiplerini cem eden, gerek bilgi felsefesi bakımından, gerekse anlama ve yorumlama yöntemi bakımından, müstakil (ve kısmen de olsa) mütekâmil bir metodoloji geliştiren tek disiplin olarak kabul edilmiştir.1
İşte konumuzu, Hz. Peygamber (s.a.)'in davranışlarını ve sözlerini emir ve yasak açısından değerlendirmede Usûl-i Fıkhın konuları içerisinde yer alan "Emir ve Yasaklar" teşkil etmektedir. Bu çerçevede Emir ve Yasak kavramlarının mahiyetini açıklamaya çalışacağız:
Emir, otorite sahibinin bir fiilinin kesin olarak yapılmasını istemesi için konulmuş bir lafızdır. Namaz kıl, oruç tut, zekât ver, iyilik yap gibi. O fiilin yapılmasını isteyene Âmir (emreden), kendisinden işin yapılması istenene memur (emredilen) veya mükellef, istenilen işe de me'mûrun bih (emredilen şey) denir.
Bir kimsenin kendisinden daha üstün olan bir kimseye emir sığasını ifade etmesi emir olmaz. Çünkü emir, emredilen kimseyle ilgilidir. Emredilen olmayan kimseye emredilemez. Örneğin, dua eden kimsenin "Allahım! Beni bağışla, bana merhamet et" sözü, emir olmayıp istek anlamındadır.
Hz. Peygamber (s.a.v)'in emir ve yasak açısından sözlerine yönelik bu değerli eser, bize, Resulullah (s.a.)'in emrettiği ve yasakladığı hadisleri değerlendirme açısından önemli bir yere sahiptir..
Kitap, "Emirler" ve "Yasaklar" olmak üzere İki kısımdan oluşmaktadır. Bunlar, ayrı ayrı olmak üzere "ala'l-hurûf" sistemine göre tertiplenmiştir. Buna göre kitabın aslı, Arapça alfabetik harf sırasına göre düzenlenmiş olup bunda da bab başlığı dikkate alınmıştır. Yani hadisler, normal Arapça harf sırasına göre değil, bab (konu) başlıkları alfabetik harf sırasına göre düzenlenmiştir.
Örneğin, Elif Harfi içerisinde yer alan konu başlıkları da, yine kendi içerisinde harf sırasına göre düzenlenmiştir
Eğer hadisin içerisinde emirle ilgili iki konu varsa o zaman hadis, konunun önemine binaen ayrıca başka bir bab içerisinde de getirilmiştir. Böylece bazı hadisler, tekrarı söz konusu olmuştur. Bununla birlikte hadislerin tekrarına çokça yer verilmemiştir.
Hadisler, öncelikle Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Mâlik, Ahmed b. Hanbel'den seçilmiştir. Yalnız hadisler, bu hadis kitaplarından alınırken sahih olanlarından ve ravilerinin eleştiriye uğramadığı hadislerden derlenmiştir.
Kitabın tahkikini yapan, Muhammed Fâris adıyla meşhur olan Muhammed Hasan İsmâîl eş-Şâfiîdir.
Kitap, 1680 hadis ile 863 bab/konu başlığından oluşmaktadır.
Müellif, kitabını, "ala'l-hurûf" sistemine göre düzenlemesi kendisi açısından ve kitabın yazıldığı dönem açısından güzel bir çalışma olabilir. Fakat günümüz itibariyle böyle bir çalışma, okuyucu açısından yorucu ve hoş bir çalışma tekniği oluşturmamaktadır. Çünkü yazarın sisteminde, Arapça harf sırası dikkate alınmış, bunda da konu başlıkları ön plana çıkmaktadır. Cami' veya Sünen tarzı hadis kitaplarına alışmış bir okuyucunun böyle bir sisteme intibak etmesi gerçekten zordur. Bu sistem de, konu bütünlüğü açısında hadisler dağınık bir vaziyettedir. Örneğin, namazla ilgili hadisler ve konu başlıkları peş peşe düzenli bir şekilde olmayıp harflerin içerisinde dağınık bir vaziyette yer almaktadır. Namazla ilgili bir konuyu Elif Harfi içerisinde okuyan bir kimse, namazla ilgili başka bir konuyu ise başka bir yerde bulacaktır.
İşte bu tür sıkıntılar göz önünde bulundurularak müellifin bu değerli eseri tarafımızdan "Cami" ve "Sünen" sistemi dikkate alınarak yeniden oluşturulmuştur. Buna göre bölüm başlıkları oluşturulmuş, konu başlıkları ve hadisler içerik açısından göz önüne alınarak bu bölümlerin içerisine yerleştirilmiştir. Bu çerçevede iki ana bölümden oluşan "Emir Hadisler" kısmında 36 bölüm oluşturulmuş ve "Yasak Hadisler" kısmında ise 27 bölüm oluşturulmuştur. Konu başlıkları ile bölüm başlıklarının birbirine uyumuna çok dikkat edilmiş, bazen birbirine yakın başlıklar çoğunlukla değişik bölümlerin içerisine serpiştirilmiş, bazen de peş peşe geldiği olmuştur. Bu çalışmamız, bu yönüyle Türkiyede bir ilki oluşturmaktadır.
Gerek hadisin Arapça metninde ve gerekse de Türkçe metinde sadece hadisi rivayet eden son kişinin ismine yer verilmiştir. Gerek hadisin Türkçe metninde ve gerekse açıklamalarda geçen kelimelerin daha iyi anlaşılması için kitabın sonuna sözlük konulmuştur.
Hadis kaynaklarının tespitinde Concordance usulü esas alındığı için, biz de bu çalışmamızda aynı usulü esas aldık ve bu çalışmada yer alan hadisler, Concordance usulüne göre verilmiştir.
Concordance içerisinde yer almayan hadislerin, nerede geçtiği çoğunlukla tespit edilerek bu eserlerin bazen cilt ile sayfa numarası gösterilmiş ve bazen de sayfa numarası yerine parantez içerisinde hadis numarası verilmiştir. Çalışmada kullanılan eserlerin neler olduğunu gösteren liste ise kitabın sonunda "Kaynakça" başlığı altında sıralanmıştır.
Eserin tercümesi esnasında hadisin orijinal metnine bağlı kalınmıştır. Zaman zaman kastedilen mananın okuyucu tarafından iyice anlaşılması için "anlaşılabilir" bir dille serbest davranıldığı da olmuştur.
Azami dikkat ve gayretlere rağmen, farkında olunmadan tercüme hataları olabilir. Yapıcı eleştiri ve uyarılara her zaman ihtiyaç duyduğumuz ilim sahipleri ile bütün okuyucularımızın tenkit, uyarı ve katkılarına şimdiden şükranlarımı sunacağımı belirtmek isterim.
Çalışmalarımda hep samimi desteğini gördüğüm ve hadis alanında Türkiye'nin Önde gelen hadis hocalarından biri olan Prof. Dr. Zekeriyya Güler Bey-'e, tercüme edilen metinleri ve açıklama yapılan yerleri büyük bir özveriyle okuyarak değerlendirmelerde bulunan Turgay Aldemir'e, Hüseyin Kavuncuya ve bazı bölümlerini okuyup değerlendirmelerde bulunan Mehmet Demir'e, Müslüm Demir'e ve her zaman yakın ilgi ve desteklerini gördüğüm değerli dostlarım Zekeriyya Efiloğlu'na, Mithat Sevin'e, M. Hanifi Yılmaz'a, Abdulhalim Ünverdi'-ye, Hasan Hüseyin Şıvgan'a, Abdulkadir Ermutaf'a, eniştem Osman Demir'e, Murat Aksakal'a, Ünal Karakurt'a, Elif Kayaya, Emine Şahin'e, Humeyra Demir'e ve ismini burada sayamadığım daha bir çok kimseye şükranlarımı arz ederim.
Bu mütevazi çalışmamızın; Kur'an'dan sonra sünnete ve hadislere ittiba etmemiz, bunlara olan sadakatten hiç ayrılmamamız, hadisleri hayatımızın her alanında öne almamız ve hadislerin bize açtığı alanı benimsediğimiz oranda model olarak İslamî bir düşünceye sahip olmayan insanların ürettiği hayat tarzına karşı kendi inancımızı, düşüncemizi ve kısacası hayatımızın her alanını canlandırmamız ve bunun için de hadislere olan güveni sarsmadan hadisleri bir hayat tarzının uygulanabilir model kaynağı olmasına katkıda bulunmasını sağlamaktır.
Çaba bizden, başarı elbette Allah'tandır. O, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.
Hanifi AKIN
Şehitkamil / GAZİANTEP
3 Ağustos 2006
Polen Yayınları, İbnu'l Mübarek el-Mevsili tarafından yazılan Emir ve Yasak Hadisleri adlı kitabı incele diniz.
Diğer Özellikler |
Stok Kodu | 9786257948487 |
Marka | Karınca Polen Yayınları |
Stok Durumu | Var |
9786257948487
Havale / Eft :
Havale İle : 135,80 TL
Kapıda Ödeme :
Kapıda Ödeme ile : 140,00 TL
Tek Çekim :
Kredi Kartı ile : 140,00 TL
Mağazamızda taksit için en az 200 TL lik ürünü sepete eklemeniz gerekir