Kitap Gülistan Sadi Şirazi
Yazar Sadi Şirazi
Yayınevi Semerkand Yayınları
Kağıt Cilt 2. Hamur, Karton Kapak
Sayfa Ebat 220 sayfa – 13x21 cm
Yayın Yılı 2019
Semerkand Yayınları Gülistan kitabı nı incelemektesiniz.
Sadi Şirazi’nin Gülistan kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
GÜLİSTAN
Sa‘di, hikmetli öğütler ve unutulmaz ibretler içeren hikaye geleneğimizin zirve isimlerinden biridir. Sa‘di’nin Gülistan adlı bu eseri, birbirinden çarpıcı hikayeler ve ilgi çekici karakterler içerir. Yazar, okurunu bazen çöllerde, bazen şehirlerde gezdirir. Bazen bir öğrenci, bazen de bir tüccarla tanıştırır. Ama eser bütün gücünü çarpıcılıktan ve ilginçlikten değil, özellikle bu hikayelerin derinlerinde yatan anlamlardan alır.
Gülistan, bütün İslam toplumlarınca çok beğenilmiş, yüz yıllardır okunmuş ve okutulmuş, böylece bir başucu kitabı haline gelmiştir. Bugünden geçmişe bakılınca, Gülistan, tartışmasız olarak İslam edebiyat birikiminin en başlarında yer alan birkaç kitaptan biri olmuştur.
Yayınevimizce sunulan bu çeviri ise, alanının yetkin akademisyenlerinden Azmi Bilgin’in çalışması olup, gerek dilindeki akıcılık ve sadelik, gerekse aydınlatıcı dipnotlarıyla her yaştan okurun başucu kitaplarından biri olmaya aday.
ÖNSÖZ
Bu eser Şîrazlı Şeyh Sa'dî'nin Gülistan 'inin Farsça aslından yapılmış bir çevirisidir. Bu eserin hazırlanmasında N. Hakkı Eroğlu'nun Gül Suyu adıyla Türkçe'ye çevirdiği ve tarafımızdan Latin harflerine çevrilerek yayımlanan (İstanbul 1996, 2000) Gülistan tercümesinden yararlanılmıştır. Ancak mütercim eseri kuru bir şekilde tercüme etmek istemediği, yazıldığı dildeki edebî incelikleri ve üslûbu Türk okuyucusuna aktarmaya çalıştığı için, eserin dili kolay anlaşılmıyordu. Eseri daha çok insanın, sözlüksüz kolayca anlayarak okuyabilmesi için Gül Suyu adıyla tercüme edilen Gülistanın sadeleştirilerek yeniden yayımlanmasının yararlı olacağını düşündüm. Yayımlanmış başka Gülistan çevirilerini de göz önünde bulundurarak hazırladığım bu sadeleştirilmiş Gülistan çevirisinin dilini mümkün olduğu ölçüde günümüz Türkçe'siyle vermeye çalıştım. Böylece Gülistanın daha çok insana ulaşacağına inanıyorum.
Sa'dî Gülistan'ı manzum-mensur karışık olarak yazmıştır. Bu yayında manzum kısımlar günümüz Türk oku
yucusunun anlayacağı bir dille düz yazıya aktarılmıştır. Bu aktarımlar eğik/italik karakterde yazılarak, eserin orijinalinde bu kısımların manzum olduğu, okuyucuya hatırlatılmak istenmiştir. Ayrıca metnin daha iyi anlaşılması için bazı terimler ve özel adlar aynı sayfanın altında dipnotlarda açıklanmıştır
GÜLİSTAN
Gülistan, Sa'dî'nin en mühim mensur eseridir. Yer yer manzum parçalar da vardır. Fars edebiyatında da önemli bir yere sahiptir. Sekiz bölümden oluşur. Makame tarzında yazılmış bir eser olarak kabul edilmekle birlikte, bu tür eserlerden birçok yönüyle ayrılır. Farsça makame tarzında yazılmış diğer eserlerin taklit ve yavan bir üslûpla kelime oyunlarına dayalı olmasına karşın, Gülistanda buna pek rastlanmamaktadır. Her bölüm, birbirini tamamlayıcı ve süsleyici niteliktedir. Sa'dî Gü//'sten'ında anlattığı çeşitli hikâyelerle zamanının sosyal durumunu, fikrî yönünü ve geçerli görgü kurallarını gözler önüne sermiş, ayrıca kendi tecrübelerini de aktarmıştır.
Sa'dî bu eserinde yalnızca din ve ahlâk kurallarıyla sınırlı kalmaz, akıl, felsefe ve tasavvuf penceresinden de bakarak toplumun birçok kesimine seslenir. Hayatın bütün yönlerine bakarak bunları örneklerle destekler. Bundan dolayı sözleri her çeşit ve sınıftan insan üzerinde etkili olmuş, eser birçok dile çevrilmiştir.
Eser, bir ahlâk ve âdetler kitabı olarak yazılmıştır. Bu yüzden de yazıldığı zamandan beri çeşitli kesimlerde, medrese, tekke vb. yerlerde çok değer verilmiş, Osmanlı eğitim kurumlarında ders kitabı olarak okutulmuştur.
Gülistan, yüzyıllardan beri okunagelmiş, pek çok yazar ve şaire etki etmiştir. Ders ve ahlâk kitabı olarak asırlarca okunan bu eser edebî öneminin yanında, içindeki siyaset, ahlâk ve görgü kuralları, özellikle İslâm âleminde benimsenerek zevkle okunmuş, çeşitli cümle ve mısraları atasözleri gibi tekrar edilmiştir.
XIII. yüzyıldan günümüze gelinceye kadar Türk edebiyatında önemli bir yeri olan Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî'nin (v. 1273) MesnevPsl, Hâfız-ı Şîrâzî'nin (v. 1390) D/Van'ı edebiyatımıza nasıl etki etmişse, Sa'dî'nin Gülistan^ da
öyledir. Ancak Sa'dî, daha çok Farsça okutulurken eserlerine başvurulan bir ediptir. Böylece Farsça'nın Türkler arasında sevilip öğretilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Sa'dî'nin eserleri, bilhassa Gülistan'\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ hemen her yüzyılda dilimize çevrilmiştir. Mevlânâ Anadolu'da, Sa'dî de İran'da insanları eğitip olgunlaştırmak amacıyla öğüt verici eserler yazmışlardır.
GÜLİSTAN
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
Minnet ve şükür, varlığı kendinden olan yüce Mevlâ'ya yaraşır. O'na yapılan kulluk yakınlığına, nimetlerine şükür ise onların artmasına sebep olur. Alınan her nefes ömrün uzamasını, verilen nefesler de vücudun rahatlamasını sağlar. Görüldüğü gibi her nefeste iki nimet vardır, her nimet için de bir şükür gerekmektedir.
Sayısız nimetlerini gördüğümüz Mevlâ'ya hakkıyla şükretmek mümkün müdür?
"Ey Davud'a uyanlar! Şükür için çalışın ki kullarımdan şükür borcunu ödeyebilecekler azdır."[1]
Hakk'a şükretmenin tek bir yolu vardır. O da kişinin âcizliğini kabul etmesidir. Yoksa rızık verici Mevlâ'ya yaraşır bir biçimde şükür borcunu hakkıyla kim yerine getirecek?
Mevlâ'nın hesapsız merhameti herkese erişmiş, nimetlerini her yere döşemiştir. O kullarının çirkinliklerini örter, kendi rızasına aykırı olan kusurlarından dolayı rızıklarını kesmez.
Ey kerîm olan Allahım! Senin rızkın o kadar kuşatıcıdır ki, Mecûsîler, hıristiyanlar da yer. Yeryüzü öyle bir ziyafet yurdudur ki orada dostla düşman ayrımı yok.
Sabâ yeli döşeyicisine, yeryüzüne yeşil yapağılar döşe, diye emir vermiş. Bahar bulutu da süt ninesine şöyle buyurmuş: Bitkiler çocuklarını yer beşiğinde eğitsin. Ağaçlara nevruz bayramı dolayısıyla yeşil giysiler giydirmiş. Taze fidan çocuklarının başlarına ilkbaharın gelişi şerefine çiçek başlıklar koymuştur. Kamış öz suyunun gücüyle saf bal, hurma çekirdeği terbiye edilerek uzun hurma ağacı olmuştur.
Bulutlar, rüzgârlar, gökteki ay, güneş hepsi çalışmaktadır. Sakın bir ekmeği yerken gaflet eyleme. O ekmekte bunların çalışmalarının ayrı ayrı payları vardır. Sana bunları hizmet ettiren Allah'a gönül borcun olduğunu bil.
Yaratılmışların önderi, varlıkların övüncü, âlemlerin rahmeti, insanların en şereflisi, nebîlerin sonuncusu -Allah'ın selâmı üzerine olsun.- Hz. Muhammed'dir [sallallahu aleyhi vesellem].
Şefaatçi, buyruklarına uyulan, cömert nebîdir. Güzel ve güler yüzlü, gösterişli, peygamberlik mührü taşıyan bir elçidir.
Senin gibi bir arka çıkan varken müslümanlara üzüntü yoktur. Hz. Nuh'un gemisi neden kaygılansın ki?
Olgunluk ve yetkinliğiyle yüceliğe ulaştırdı, güzelliğiyle karanlıklar açıldı, onun ahlâkı ve huyu güzeldir. Onunla tüm evrene rahmet saçılmıştır.
Bir hadisinde Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurur: Ne zaman hali perişan günahkâr biri tövbe eder, bağışlanması için yalvarmaya başlar, ancak duasının kabulünün izlerini göremezse, ümitsiz olmasın, yalvarmaya devam etsin, yine kabul olmazsa ısrarla yalvarmaya devam etsin. O zaman Allah meleklerine şöyle buyurur: Ey meleklerim! Kulum benden başka ibadet edilecek ve sığınılacak varlık tanımadığı için onu bağışlamaya lâyık gördüm, duasının kabul edip yerine getirdim.
Mevlâ'nın bağışlamasına ve cömertliğine bak ki, kul günah işler, O ise kuldan utanır.
Allah'ın (c.c) Kâbe'sinde ibadete koyulanlar, "Ey Mev-lâmız! Sana lâyıkıyla ibadet edemedik" diyerek kusurlarını itiraf ederler. O'nun güzel sıfatlarını anlatmak isteyenler de, "Seni hakkıyla kavrayamadık" diye güçsüzlüklerini ve şaşkınlıklarını ortaya koyarlar.
Bana biri Allah Teâlâ'nın sıfatlarını sorsa, bu sorudan yüz çeviririm. Aşk yolunda âşıklar can verdi, hiç ölülerden ses çıkar mı?
Büyük velîlerden biri düşünceye varmış, mânevî keşifler deryasına dalmıştı. Kendine geldiğinde, müridlerinden biri, "O, bulunduğunuz bahçeden bize ne getirdiniz?" dedi. O şöyle cevap verdi: "Gönlüme, gül fidanına erişirsem bir etek gül toplayıp arkadaşlara hediye etme fikri geldi. Fakat gül ağacına ulaştığımda, gülün kokusu beni öyle mestetti ki eteğim elimden düştü."
Ey bülbül! Aşkı, aşk ateşiyle vücudunu dağlayan pervaneden al, ne şikâyet eder ne de mazlumiyet gösterir. Ancak sahte âşık senin gibi ağlar.