Son Peygamber Hz.Muhammedin (sav) Hayatı 2 Cilt Takım SİYER

Fiyat:
700,00 TL
İndirimli Fiyat (%37,9) :
435,00 TL
Kazancınız 265,00 TL
Havale / EFT:
421,95 TL
122,89 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo

Kitap              Son Peygamber Hz.Muhammedin (sav) Hayatı
Yazar             Kasım Şulul
Yayınevi         Siyer Yayınları
Kağıt - Cilt      2. Hamur,  Karton Ciltli 2 Kitap Takım
Sayfa - Ebat   1.022 Sayfa, 16,5x23,5 cm



Siyer yayınları Son Peygamber Hz.Muhammedin (sav) Hayatı kitabı nı incelemektesiniz.
Kasım Şulul Son Peygamber Hz.Muhammedin (sav) Hayatı kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

 
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
 
 
    ÖNSÖZ
 
 
Kuran-ı Kerîm, son peygamber Resûl-i Ekrem Muhammed Mustafa Efen­dimize sevgi, saygı ve itaati;
Yüce Allah'a itaatten hemen sonra zikreder,
Dinin esası kılar (Âl-i İmrân 3/32,132; Nisa 4/59,92),
 
Allah rızası ve sevgisini kazanmayı, ona (a.s.) sevgi, saygı ve itaat şartına bağlar (Âl-i İmrân 3/31), onun (a.s.) yüce ahlâk üzere olduğunu ifade eder (el-Kalem 68/4),
Âlemlere rahmet olarak gönderildiğini bildirir (el-Enbiyâ 21/107) ve Allah Resulünün (a.s.) inananlar için en güzel bir örnek olduğunu emreder (el-Ahzâb 33/21).
 
Yüce Allah: "Allah ve melekleri, Peygambere çok salavâtgetirirler. Ey mümin­ler! Siz de ona salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin" (Ahzâb 33/56) mealindeki âyet-i kerîmede, Peygamber Efendimiz'in (a.s.) adı anıldığında ona (a.s.) rahmet duasında bulunmak, ona (a.s.) itaat etmeye söz vermek ve bunu hatırlamak anlamına gelen "salât ve selâm" getirilmesini emreder.
 
Öyleyse biz de Yüce Allah'ın salât ve selâmı Peygamber Efendimize olsun diyerek ve Yüce Allah'tan onun (a.s.) şefaatine nail olmayı dileyerek söze başlarız.
 
İslâm anlayışına göre hak din, her an âlemde etkin olan ilahî iradenin, insanlık tarihinde bariz bir tecellisi olan peygamberlik vasıtasıyla ortaya çıkar. Peygamberlik, Yüce Allah'ın dilediği kulunu seçmesiyle olur. İnsan iradesinin bunda etkisi yoktur.
 
Son peygamber Hz. Muhammed'in (a.s.) hayat hikâyesi ve tercüme-i hâli olan siyer, İslâm Dininin ikinci temel kaynağı olan Sünnet'in mühim bir kısmı, çerçevesi ve kronolojisidir.
 
Bu siyer çalışmasında şunları yapmaya gayret ettik:
 
İmkânlar ölçüsünde hep aslî kaynaklara bağlı kaldık.
 
Eseri tamamen kronolojik esasa göre düzenledik.
 
Siyere dair birçok meseleyi, ilgili yerlerde konu olarak ele aldık. "Hz. Mu­hammed'in (a.s.) İslâm Öncesi Seyahatleri", "Hz. Peygamber'in (a.s.) Geçim Va­sıtaları", "Peygamberlik", "Peygamberliğin Alâmet ve Delilleri", "Cihâd", "İslâm ve Savaş", "Savaş ve Ahlâk", "Hz. Peygamber (a.s.) Devrinde Yürütülen Askerî Faaliyetlerin Gayeleri", "Hz. Peygamber (a.s.) Devrinde Bayrak ve Sancaklar" ve "Hz. Peygamber (a.s.) Devrinde Cami ve Mescitler" gibi konular bunlardan ba­zılarıdır.
 
Eserimizde, Hz. Peygamber'in (a.s.) yetiştirdiği öncü/kurucu nesli -ça­lışmamızın sınırlarını zorlamadan- ihmal etmedik, pek çok sahabe hakkında ayrı başlıklar açarak bilgi vermeye çalıştık.
 
Eserde, İslâm ilim dairesinde gelişen dil bilim ve yöntem bilim bakımın­dan geçerli tesbit ve yorumlara yer verdik, başka türlü şeylere itibar etmedik.
 
Siyer ilmi ile diğer dinî ilimler arasındaki bağlar ve atıflar nedeniyle -im­kânlar ölçüsünde- yeri geldikçe diğer dinî ilimlerin kaynaklarından da yararlan­dık.
 
Istılahlara vurgu yaptık ve bunları -daha kolay yararlanılsın diye- eserin sonunda ayrı bir lügatçe halinde kaydettik.
 
Siyerde bahsedilen toplulukların/kabilelerin ve şahsiyetlerin kimlik tes­hirlerini, temel niteliklerini, sosyal bağlarını ve ilişkilerini -imkânlar ölçüsünde-dikkatle, açık ve net bir şekilde tesbit etmeye çalıştık. Bunlarla ilgili -İslâm ilim dairesinde ortaya çıkan ve gelişen zengin kaynaklardan- başta ensâb (soy bilim) ve diğer biyografik (tabakât, rical vs) kaynaklardan azami oranda yararlandık.
 
Coğrafi konularda, İslâm coğrafya kaynaklarını dikkate alarak -imkânlar ölçüsünde- yeterli bilgiler vermeye çalıştık ve bu bilgileri bazı ölçekli haritalar ve görsel malzemelerle desteklemeye çalıştık.
 
Eserde geçen tarihlerin tahlillerini: "İlk Kaynaklara Göre Hz. Peygamber (a.s.) Devri Kronolojisi (Tahlil ve Tenkit)" adlı kitabımızda daha detaylı bir şekilde ele aldık. Arzu edenler zikredilen esere bakabilirler.
 
Hz. Peygamber (a.s.) devrinin; din, ahlâk ve medenî hayat gibi zaviyelerden bakıldığında yaşanmış çok boyutlu bir zaman olduğu görülür. Bu devir üzerine yapılacak kronolojik bir siyer çalışması, "Nübüvvet Zamanı"nın görünen tarafı­nı yansıtır. Resûlullah'ın (a.s.) doğumu, seyahatleri, evlenmesi, hicreti, gazve ve seriyyeleri gibi olaylar bu alanın konusudur.
 
Bi’set, vahiy, Kuran, davet, tevhîd, şirk, mirâç-isrâ, mucize, biat, hicret, istişa­re, muâhât (ashâb arasında kardeşlik bağı kurulması), Medine Vesikası, ezan, na­maz, Ashâb-ı Suffe, zekât, isâr, hac ve benzeri haslet ve olgular ise o devrin iman/ inanç, fikir, ahlak ve medenî hayat gibi sahalarında meydana gelen değişim ve dönüşümün işaretleri olarak ele alınmalıdır. Bunlar, çeşitli kaynaklara başvurula­rak tefekkür edilmelidir. Ta ki mücerret kronolojinin örttüğü o dönemin inanç ve fikir dünyasına girilebilsin, insan yapısına yakından bakılabilsin.
 
İnsanlık tarihinin seyrini değiştirmiş olan Hz. Peygamber (a.s.) devri, İslâm Medeniyetinin ve tarihinin nüvelerini kendi içinde barındırmaktadır.
 
Şu hakikat bilinmeli ve unutulmamalıdır: İslâm Dini'nin ikinci temel kay­nağı olan Peygamber Efendimiz'in (a.s.) Sünnet ve siyeri, dil bilim, ilmî ıstılah ve yöntemlerle değişik İslâmî ilimler tarafından en ince ayrıntısına kadar çeşitli yön­lerden incelenmiş, hüküm bakımından ne ifade ettiği tesbit edilmiştir.
 
Mesela:
Hz. Peygamber'in (a.s.) Kuran-ı Kerîmle ilgili beyanatıyla; esbâb-ı nüzu­lü de içeren rivayet tefsirleri ve diğer tefsir türleri ilgilenmiştir: Mesela Kur'ân-ı Kerîmin nassla sabit manaları, müteselsil bir şekilde Hz. Peygamber'den (a.s.) alınıp nakledilmiştir. Öyle ki İbn Cerîr et-Taberî, Kur'ân-ı Kerîm'in bütün mana­larını ananeli senetler ile müteselsil bir şekilde menba'-ı Risâlet'e isal etmiş ve o tarzda mühim ve büyük tefsiri olan Câmi'u'l-Beyânfî Te'vîli'l-Kur'ân'ı yazmıştır.
 
Hz. Peygamber'in (a.s.) Sünnet'i, insanı insan yapan değerlerin kaynağıdır. En güvenilir ilmî yöntemlerle ve büyük bir titizlikle İslâm'ın ilk kuşakları tarafın­dan tesbit edilip bize emanet bırakılan ve Sünnet'in yazılı ifadesi olan hadîs kül­liyatları, hayatı aydınlatan ve yön veren, hakikate ulaşmamızı sağlayan en önemli kaynaklardır. Sosyal ahvâl ve olaylar konusunda bir hazine niteliğindeki hadîs külliyatlarının şerhleri de büyük öneme sahiptir ve -hayatın kaynağı ve hakikati ilham eden- hadîsin ve kaynak niteliğindeki siyer-megâzî metinlerinin anahtar­ları niteliğindedir.
 
Akâidle/inançla ilgili kısmını; akait ve kelâm ilimleri ele alıp incelemiştir.
Hukuk vb. konularla ilgili kısmını ve ne tür hükümler içerdiğini; -değişik alt ilim ve disiplinleri içeren- fıkıh ilmi, Hz. Peygamber'in (a.s.) hayat hikâyesini ve tercüme-i hâlini; siyer, me-gâzî, delâil, şemail, tabakât, ensâb, ahbâr ve tarih ilimleri tesbit etmiştir.

Siyerin ifade ettiği mana; hadîs şerhlerinde, fıkhu'l-hadîste ve er-Ravdul-U-nuffî Şerhi's-Sîreti'n-Nebeviyye li îbn Hişâm (Süheylî), Şerh es-Sîretu'n-Nebeviyye Rivâyetu îbn Hişâm (Ebû Zer b. Muhammed b. Mes'ûd el-Huşenî), Subulul-Hu-dâ Ve'r-Reşâd Fî Sîreti Hayri'l-îbâd (eş-Şâmî), Zâdul-Me'âd (İbn Kayyim el-Cev-ziyye), Şerh ale'l-Mevâhibi'l-Ledünniyye (Zürkânî) gibi pek çok eserde, usûlî; yani esaslı ve yöntemli bir şekilde değerlendirilmiş ve işlenmiştir.

Fkhu's-sîre, siyere dair yeni bir çalışma alanı olarak görülebilir. Oysa -eserleri yukarıda zikredilen- Süheylî, Ebû Zer el-Huşenî, eş-Şâmî, İbn Kayyim el-Cevziyye ve Zürkânî gibi pek çok büyük ilim adamının yaptıkları çalışmalar, -adı konmamış olsa dahi- tam manasıyla bir fıkhu's-sîredir.

Siyer çalışmalarında zikredilen muazzam hazinelerin asla ihmal edilmemesi gerekir. İhmal neticesinde siyere dair yapılacak değerlendirmeler, dayanaksız ve tenkide açık, hatta çoğu zaman hatalı ve saptırıcı olmaya mahkûmdur. Zira siyer ile -yukarıda bir nebze bahsedilen- dinî ilimler arasında güçlü bağlar ve kuvvetli atıflar vardır. Bunun göz ardı edilmesi, siyer çalışmalarının eksik ve yüzeysel kal­masını -zorunlu olarak- netice verir.

Her ilim, kendi kaynaklarından öğrenilir. Mesela bir fıkıh kitabından siyer öğrenilmez. Bir siyer kitabından da fıkıh, akaid vs gibi konular öğrenilmez.

Her ilmin, kendi konularını ele alış tarzı vardır. Kâfiyeci, bu ilkeye şu sözlerle işaret eder: "Derim ki: Varlık; ya kadîmdir ya hadistir ya da -bizim konumuz dışında olan- ne kadîm ne de hadistir. Kadîm olan, Allah'ın zâtı ve sıfatlarıdır. Kelâm ilmi, -zikri yüce- Allah'ın zatından, sıfatlarından ve ilgili meselelerden bahseder. Tarihçi, bu konularla kelam ilmi gibi ilgilenmez. Nitekim fıkıh, usûl ve diğer ilimlerin konularıyla da -ilgi alanı dışında olduğu için- ilgilenmez.

Evet, tarihçi söz konusu ilimlerle, ihtiyaç duyduğunda, hâdiseleri tanımlama (tahdit) ve vakitlerini belirleme (tevkît) açısından ilgilenebilir".
 
Bir siyer çalışmasında, asla ihmal edilmemesi gereken önemli bir husus şu-iur: Siyer ile sahabe tabakatı/ansiklopedik biyografileri arasında kuvvetli bağlar — evcuttur ve sahabe tabakatı, siyerin bir nevi devamı mahiyetindedir. Bu sebep-rdir ki başta İbn Sa'd olmak üzere sahabe tabakatı otoriteleri eserlerine: Ahbâ-o n-Nebî (Hz. Peygamber -a.s.- ile ilgili haberler) de denilen siyer ile başlamış­lardır. Zira sahabe, Peygamber Efendimiz (a.s.) tarafından yetiştirilen ve dünya tarihinin yönünü tevhide doğru çeviren öncü/kurucu nesildir. Peygamber Efen-dimiz'in (a.s.) muhteşem eserinin (hadîs, siyer, rivayet tefsirleri gibi eserler ile Mâm ilimleri bunun aynasıdır) müşahhas hale gelmiş şekli, sahabe neslidir. Sa­habe nesli: ilim, talim-terbiye, ibadet, dua, ihlas, takva, züht, istiğna, cihâd, isâr, üstün aile yapısı, dayanışma, idare, yargı, adalet, iktisat, savaş, imâr, teşebbüs, fedakarlık, çalışkanlık, tutumluluk, cesaret ve cömertlik gibi hayatın her alanında liran ahlâk ve hasletler göstermiş ve sınırsız faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Yirmi üç yıllık peygamberlik devrinde, yüz binlerce insanın, çeşitli vesile­lerle Hz. Peygamberle (a.s.) muhatap olduğu ve İslâm'ı kabul ettiği tarihi bir sabitedir. Hz. Peygamber'in (a.s.) sahabesi olan bu insanlar Arap Yarımadasının muhtelif yerlerine dağılmış, bir kısmı yerleşik, bir kısmı göçebe olarak yaşamış, bir kısmı da Arap Yarımadası dışından Mekke ve Medine'ye gelip Hz. Peygam­berle (a.s.) görüştükten sonra ülkelerine geri dönmüştür.

Bizzat Kur'ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber (a.s.), sahabeye büyük bir değer at­fetmiştir. Hz. Peygamber (a.s.) hayatta iken ve vefatından sonra, 115 yıl kadar, sa-tabeler kendilerinden sonraki kuşaklara, İslâm Dinini bilgi ve uygulama olarak nakletmek konusunda çok büyük gayret ve fedakârlık göstermiştir. Bunun neticesinde sahabeler, İslâm Dininin devamlılığını sağlamak konusunda fevkalade :c başarı gösterip vazifelerini hakkıyla ifa etmişlerdir.

Sahabelerin isim, biyografi ve faaliyetlerini tesbit işi, İslâm ümmetinin ilgi-sme mazhar olmuş ve onların aziz hatıralarının yaşatılmasına büyük önem verilmiştir.

(1) Sahabelerin toplam sayısı, (2) değişik kaynaklardan tesbit edilerek isimleri tabakat kitaplarında kaydedilen ve haklarında az-çok bilgi verilenlerin sayısı ie 3) Hz. Peygamberden (a.s.) rivayette bulunup rivayetleri kaydedilen sahabelerin sayısı üç farklı meseledir.
 
  1. Sahabelerin toplam sayısı konusunda değişik kayıtlar bulunmaktadır. Mesela İmam eş-Şafiî'ye (150-204/767-820) göre, Hz. Peygamber (a.s.) vefat ettiğinde, Müslümanların mevcudu; 30000'i Medine'de, 30000'i Medine dışın­da olmak üzere 60000'dir. Ebû Zür'a er-Râzî'ye (264/878) göre Hz. Peygamber (a.s.) vefat ettiğinde onu (a.s.) gören ve ondan bir şeyler duyan 114000 insan vardı.[1] M. Hamidullah ise sahabelerin toplamının 140000 kadar olduğunu kay­deder.
  2. Değişik kaynaklardan tesbit edilerek isimleri tabakat kitaplarında kay­dedilen ve haklarında az-çok bilgi verilen sahabe sayısı konusunda yaptığımız araştırmaya göre, İbn Abdilber'in el-îstfâbfî Ma'hfeti'l-Ashâb'mda. 3635, İbn Ha-cer'in el-İsâbefî Temyizi's-Sahabe'sinde 12446, İbnü'l-Esîr'in Üsdü'l-Gâbe'sinde 7554, ez-Zehebî'nin (673-748/1274-1347) Tecrîd Esmâi's-Sahâbe'sinde 8866 sahabe ismi kaydedilmiş ve haklarında bilgi verilmiştir.
  1. el-Hâkim en-Nîsâbûrî'ye (321-405/933-1014) göre 4000, ez-Zehebî'ye göre bunlar en fazla 2000, İbn Hazm el-Endelüsî'ye göre (393-456/993-1064) ise 999 sahabe^ Hz. Peygamber'den (a.s.) rivayette bulunmuş ve bu rivayetler değişik hadis kaynaklarında kaydedilmiştir.
 
Sahabeler hakkında hadîs külliyatlarının fezailiüü's-sahabe gibi bölümlerinde, ensâb kitaplarında ve muhtelif kaynaklarında da pek çok bilgi bulunmaktadır.

Kapsamlı bir "Sahabe Ansiklopedisi'nin Türkçe olarak hala yazıl(a)mamış olması ise büyük bir eksiklik ve kayıptır.

Böyle bir ansiklopedinin telifinde, İslâm ilim yöntemlerine bağlı kalınmalıdır. Bu ansiklopedide daha önce yazılmış sahabe tabakatlarının tekrarları giderilerek birleştirilmelidir. Başta hadîs kaynakları ve ensâp eserleri olmak üzere Hz. Peygam­ber (a.s.) ve sahabe devrini konu edinen ve rivayeti esas alan muhtelif alanlardaki kaynaklar da taranmalıdır. Vakıa tesbiti yapılıp edebi anlatım esas alınmalıdır. Haritalar, güzergâhlar, savaş yerleri, sahabe makam, kitabe ve kabirlerinin görüntülen-i gibi konularda, günümüz imkânlarından yararlanılmalıdır.
 
 
1-İbnü'l-Cevzî Ebu'l-Ferec Cemâleddîn Abdurrahmân b. Ali b. Muhammed el-Bağdâdî et-Teymî el-Kureşî   (510-597/1116-1201), Telkih Fuhûm Ehli'l-Eser fi Uyuni't-Tarih ve's-Siyer, Kahire: Mektebetu 1-Âdâb, 1975, s. 103. ^   
 
2-M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1990,1,273.
 
[3] Ali b. Ahmed b. Said b. Hazm el-Endelüsî el-Kurtubî (393-456/993-1064), Esmaü's-Sahâbe Vemâ Li Külli Vahidin Minhum Mine'l-Aded, thk. Mes'ade Abdülhamid es-Sa'dini, Kahire ts., s. 95; el-Hafiz Şemseddin Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî (673-748/1274-1347), Tecrîd Esmâi's-Sahâbe, Haydarabad 1315,11,4.
 
 
Hz. Peygamber'in (a.s.) siyeri okunurken çoğu zaman farkına varılmadan düşülen ciddi bir hataya dikkat edilmesi gerekir.

Hz. Peygamber (a.s.) devrinde, kurrâlık (mukri'), kadılık ve -çoğu zaman top­lumun sevk ve idaresiyle ilgili komutanlık, imamlık, din öğreticiliği gibi vazifeleri de içeren- amillik gibi vazifeler, sırf Yüce Allah'ın rızasını kazanmak ve din-i mü-bin-i İslâm'ın yayılması ve kökleşmesi gayesiyle toplumun en itibarlı ve ehliyetli fertleri tarafından yerine getirilirdi. Daha sonraları ise bu vazifeler birer branş ve meslek gruplarına dönüşmüştür. İbn Haldun, bu tarihsel değişime dikkat çekmiş­tir.

İbn Haldun'a göre, farklı şeyleri mukayese edip karşılaştırmak ve birilerini ör­nek alıp taklit etmek, insanın bilinen bir özelliğidir. Bu yapılırken dikkat edilmesi gereken pek çok husus gözden kaçar. Geçmişe ait haberler, yaşanan zamanla mukayese edildiğinde, pek çok şeyin değişmiş olduğu gerçeği dikkate alınmazsa, çoğu zaman ulaşılan sonuçlarda veya verilen hükümlerde hataya düşülür.

İslâm'ın ilk dönemleri ile Emevî ve Abbasî devletleri zamanında, ilim, bir mes­lek ve geçim kapısı değildi. Aksine o zaman ilim sadece Sâriden işitilenlerin nakle­dilmesi ve din konusunda bilinmeyenlerin öğretilmesiydi. Bunu da toplumun en ileri gelenleri ve liderleri yapardı. İnsanlara Allah'ın Kitabı Kur'ân-ı Kerîmi ve Hz. Peygamber'in (a.s.) Sünnet'ini öğretenler, bunu meslekleri olduğu için değil, bildiklerini tebliğ etmek için yapardı. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm, Yüce Allah'ın, ken­dilerinden bir peygambere indirdiği yol gösterici bir kitap, İslâm inandıkları din­di. Onun uğrunda savaştılar ve canlarını feda ettiler. İnsanlar arasında ilk onlar bu şerefe nail oldular. Bu yüzden, İslâm'ı öğrenip tebliğ etmeye çok önem verirlerdi. Üstün sosyal statüleri İslâm'ı öğretmeye engel olmazdı. Hz. Peygamber'in (a.s.), Arap kabileleri temsilcilerine, İslâm'ı öğretmek için ashabının ileri gelenlerinden başta -hayatta iken cennetle müjdelenmiş- on sahabesini (aşere-i mübeşşere) ve diğerlerini görevlendirmesi, buna en iyi örnektir.

Nihayet İslâm yerleşip sabitleşti, kökleşip dal budak saldı, çok uzaktaki top­lumlar İslâm'a girdi. Zamanın geçmesiyle durumlar değişti ve sürekli ortaya çıkan yeni meselelerden dolayı şer'î nasslardan (Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnet'ten) hüküm çıkarmak çoğaldı. Bunun neticesinde İslâm Dinini hatalardan koruyacak birilerine ihtiyaç duyuldu. İlimler ve din öğretimi, branş ve meslek hâline geldi. ^

Yukarıda zikredilen önemli tesbit ve hatırlatmalardan sonra, araştırmam boyunca yakın alaka ve desteklerini gördüğüm başta eşim Sabiha Hanımefendi­ye, yakınlarıma ve dostlarıma, bu çalışmanın bilgisayar ortamına taşınmasında en büyük katkıyı sağlayan ve önemli tashihlerde bulunan kardeşim Faruk ŞULUL'a en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

"Siyer: Son Peygamber Hz. Muhammed'in (a.s.) Hayatı" başlığını taşıyan bu kitabımızı en güzel bir şekilde basılıp yayınlanmasında emeği geçen Siyer Araştır­maları Merkezi ve Siyer Basım Yayın Dağıtım yetkililerine en samimâne duygu­larla teşekkür eder muvaffakiyetler dilerim.
 
 "Bu, Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır" (Nemi Sûresi 27/40).
 "Başarım ancak Allah'ın yardımı iledir" (Hûd Sûresi 11/88).
( Kasım Şulul, Kitap Son Peygamber Hz.Muhammedin (sav) Hayatı, Kasım Şulul, Siyer Yayınları, 2015 yayın, hz.peygemberin hayatı, efendimizin hayatı, efendimizin siyeri )
 
 
Prof. Dr. Kasım ŞULUL
1 Cemâziyelevvel 1432
4 Nisan 2011
Yeşildirek - ŞANLIURFA

 

 
Siyer Yayınları Kasım Şulul Son Peygamber Hz.Muhammedin (sav) Hayatı kitabı nı incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786258144680
MarkaSiyer Yayınları
Stok DurumuVar
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.